Yeni Özgürlükçü Laiklik Dedikleri

Ey aziz milletim, daha önce yeni diyerek önünüze konulan ne nane varsa bu da ondandır, bilesiniz. Yutulacak lokma değildir. Yeni diye uyutulursunuz, yediğiniz anda yutulursunuz, aman ha!

Laikliği tartışmaya açarak kafalara soru takmak küresel sosyal ajanların ilk işidir. Hedefteki kamusal alanın piyasaya saçılmasını böyle kavramların içini değiştirerek başlatırlar. Yenilik diye içi oyulmuş kavramları izleyicilerin beynine dökerler, orda bir süre çimlenmeye bırakırlar, sonra yeniden önünüze koyarlar, artık siz bu kavramlara aşina olduğunuz için yasaya geçirdiklerinde hiçbir tepki vermezsiniz.

Özgürlük deyince piyasada serbestçe alınıp satılan mal anlayan küresel kapitalist mafya babaları işbirlikçileri eliyle bu işlerin başındadır. Ne kaldı kamucu olan, bakın. Din hizmetlerinin de piyasaya açılması geliyor, çünkü özgürlük onlar için piyasadır. Serbest rekabete açılan dinler ve tarikatlar arasında para öne çıkar, kim daha fazla mürit çekerse o kadar vergi toplar… Liberal ekonomide devlet piyasanın regülatörüdür, din piyasasının da.

Onlara göre Özgürlükçü Laiklik bütün dinlerin ve bütün tarikatların piyasada özgürce (!) cirit atması, yerli ve yabancı mezheplere, hatta misyonerlere serbestlik, yeni dinlerin doğmasına izin veren anayasa demektir.

Atatürk’ün yasakladığı misyonerlik faaliyetlerine serbestlik gelecek. Şimdi kimi özel okulda İngilizce öğretmeni olarak çalıştırılan yabancılar, daha sonra seçmeli İncil dersine de girecek. Çünkü, AB’ye uyum için yeni anayasalarına girecek olan “ dinler arasında eşitlik” adı altında Din Kültürü dersi de seçmeli olacak. Bunun belgesini on yıl önce yayınlamıştım.

Küresel para babalarının dünyayı sömürgeleştirme yönetimini bir kere çözdünüz mü tehlikeyi fark etmek kolaylaşıyor. Örneğin, önce işin teorik kılıfı hazırlanıyor, bunun için bir bilim adamına sipariş veriliyor. Bu sırada bu adam bir güzel parlatılıyor ki ağzından çıkan sözlere itibar edilsin. Bu yolla, 1983’de yeteneklere zeka dediler, “zeka altı parçadır” ile işe başladılar. Dörderli parçalı eğitim geldi, şimdi Türkçeden bile sıfırı çekiyoruz. “Duygusal zeka” dediler, bununla çocuğun aklını değil içgüdüsel dürtülerini öne çıkarttılar, çocukların aklı dersten başka yerlere çekildi. Sonra eklendi “dinsel zeka” ve kapı arkasında bekletilen “cinsel zeka”. Uydura uydura bu kadar saçmalığa geldiler.

Bunların uygulaması nasıl olacak derseniz, işte önünüze gündem yaratmak için atılan her anahtar sözcükle bunları konuşmanız sağlanıyor.

“Dinsel zeka” safsatasının arkasında tarikatlar piyasası yatıyor. “Özgürlükçü laiklik” dedikleri bunun diğer bir kamuflajıdır. Uygulamasında neler göreceksiniz, bir bilseniz; liberalize edilmiş Din Hizmetleri karşınıza çıkacak.

Diyanet Başkanlığı kalkacak, her tarikat ayrı bir din gibi hareket edecek, ayrı baş imama bağlanacak, ayrı din vergisi toplayacak, birbirinin camisinde namaz kılınmayacak, birbirine karşı saldırgan dil kullanılacak, bu sırada durmadan twit atan bolca ajan çeşitleri göreceğiz, abuk subuk twitleri görevli kanallarda herkese okutacaklar, bu yollarla toplumda kavgalı kesimler yaratılacak.

Okullarda bunu şöyle göreceksiniz: Her tarikatın kendi yazdığı kitaplarla seçmeli Din Kültürü kitabı, din dersi ayrı sınıflarda olacak, kendi imamları bu dersi okullarda verecek, kendi özgün kıyafetleriyle derse girecekler, bahçede bile çocuklar kıyafetlerine göre öbekleşecekler ve dışarıdan besleme zengin tarikatlar kendi özel okullarında bir daha farklılaşacaklar. Irak gibi olmaya başlıyoruz.

Sırada daha neler var bilmek ister misiniz?

Kız-erkek ayrı sınıflarda okuyacak… İşte bu aşamada cinsel zeka konuşturulacağız. Bu safsatanın teorisi de ABD’de çalışan Dr.Bahri Karaçay adlı bir Erzurumlu çocuk nörologuna yazdırıldı. Buzdolabında bekliyordu, Eğitim Fakültelerinde konu açılmaya başladı. Eğitim Fakültelerinin başına İlahiyat kökenli kadın dekanlar getirilirse ve bu teori onların eliyle yürütülürse şaşırmayın.

Sonrasında kız çocuklarına ayrı okullar ile “yeni kütüphaneler” ve “yeni sanat kurumları”...

Başbakan telaffuz etti. Sormadınız nerden icab etti. Çünkü kitap piyasası bir daha canlanacak. Bildiğiniz bütün kitaplar yeni kütüphaneler için yeniden basılacak ve yeni baskılarda bir tane doğru cümle göremeyeceksiniz. Şu andaki ders kitapları gibi, hatta kitapçılardaki yeni baskı eski çocuk kitapları gibi, o eski bildiğiniz yazarını tanıdığınız cümleler yok hiç birinde.

Yeni sanat kurumlarıymış… Çarşaflı çocuklara ilahiler söyleten “yeni sanat kurumları” açılacak.

Bundan sonra siz başbakanın ağzından çıkanlara dikkat edin. Dünya Bankasının verdiği danışmanlarla çalışıyor. Tayyip Bey ile çelişmesine bakmayın, o karar vermiyor. Piyasacı eğitim sisteminin küresel moderatörü Mesleki Yeterlilik Kurumu o kursların da yeterlik kriterlerini belirliyor. Bu işlerden en büyük parayı orası kazanıyor. İnternet sitesi var, en son sanatçı yeterlikleri belirlenmiş sertifika kurslarına bir bakın lütfen.

Küresel efendiniz Dünya Bankası böyle buyurdu. Tansu Çiller onay vermişti. Geri dönüp sorun bakalım, Tansu Çiller başbakan danışmanlığı görevine devam ediyor mu?

2003 yılında “Türkiye Cumhuriyeti laik demokratik piyasa ekonomisine bağlı bir hukuk devletidir” diyen ABD Ankara büyükelçisine cevabını veren kimse çıkmadı değil mi?

Laik Liberal Parçalı Türk İslam Cumhuriyeti olduktan sonra laiklik anayasada kalsa ne olur…

Eğitimci-Yazar Mahiye MORGÜL, 28 Nisan 2016
http://www.mahiye.net
mahiye@gmail.com