YIKIP ATMAK

YIKIP ATMAK

İletigönderen Feza Tiryaki » Pzt Eki 01, 2018 19:31

YIKIP ATMAK


Küçük bir kız, haydi bana şarkı söyle deyince, bir İngilizce şarkıya başlayıverdi dün, mıy mıy bir şeyler söylüyor. Ne diyeceğimi, nasıl susturacağımı bilemedim.

Sabah, denizde bir gemi, iki direkli, gezi gemisi. Türk bayraklı, demek ki Türk gemisi. Adı, Lycain Pearl. Likya İncisi diyecek, diyememiş, kendi dilini küçümsemiş, elinkine yapışmış. Gezdirdikleri de Türk, bari yabancı olsalar… Bu bir şey mi dediğinizi duyar gibi oluyorum, her eğlence yerinin adı artık yabancı dilden. Daha geçenlerde bilgiağında gördüm: “Vodafone Park’ta ikinci gol geldi.” yazmışlar. Kent statlarının adı Atatürk’se, stat, onarıma alındı deniyor, ardından adı değiştiriliyor. İstanbul’a yeni bir havaalanı yapılıyor, eskisini kapatacaklar, doğal olarak yenisinin adı “Yeni Atatürk Havaalanı” olacakken bu ad söylenmiyor bile, “Üçüncü Havaalanı”ymış. Belli, adı değiştirilecek, ne ad takılacağı da daha temel atılmadan belirlendi, herkesçe biliniyor ama aptala yatmak yeni bir moda ülkemizde… Atatürk adı, en büyük kentimizin, en tanınmış havalimanından kaldırılacak. Köylerde okul yok, taşımalı sistemle öğretmenler köylerden alınmış, Andımız kaç yıldır kalkmış. Marşlarımız unutturulmuş… Askerlerin geçit törenleri geçmişte kalmış, bandolarını dinlemeyeli, bayramlar bayram gibi kutlanmayalı saymadık kaç yıl olmuş…

Küçükten büyüğe İngilizcenin egemenliğine boyun eğmişiz. Milli Eğitim de her gün bir skandal haber. Sarıklı cüppeli ders anlatan birinin haberi daha çok yeni. Arap ve Amerikan kültürü boğazımıza basmış, bize soluk aldırmıyor. Söze bakarsan, “onların dolarları varsa bizim de Allahımız var”mış. Sonra da, Amerikan danışmanlık şirketine ekonomi yönetimini teslim ettik duyurusu…

Dün açıp baktım. TDK (Türk Dil Kurumu, kuruluşu 1932) belgeliğinde Türk Dil Bayramı kutlanırken, alay edercesine art arda şunlar yazılmış:

“Arap Harfli Türkçe Yazma Eserler Özel Sayısı için başvuru süresi uzatıldı.

Türk Dil Kurumunun kuruluşunun 86. yıl dönümü kutlu olsun.”

Beş aydır hiç girmediğim bu kurumun bilgiağı yayını, demek daha da beter sürüyor, Türk dili değil sanki Arap dili, hizmet ettikleri. Eski yazı (Arap harfli yazı) yeniden kullanılsın, Türk Dil Devrimi de “Kılık Kıyafet Devrimi” gibi tarih olsun isteniyor.

TTK (Türk Tarih Kurumu, kuruluşu 1931), geçen hafta bir skandalla anılmış. Yeni sistemle işlevi değiştirilen Meclis’e, kurumdan, TTK’nin, son yıllarda, her yıl değil de artık dört yılda bir yaptığı, beş gün sürecek (1-5 Ekim) etkinlikleri için hafta başında davetiye gönderilmiş. Davetliler önce Anıtkabir’e gidecek, Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunulacak, sonra da yakındaki bir otelde (“The Green Park” Oteli) toplantıyı açacak, çalıştayı başlatacaklar. (Onca üniversitenin toplantı salonu dururken adı İngilizce bir otel seçilmiş.) Böyle olmamış, iki gün sonra gönderilen davetiyeler iptal edilmiş, etkinliklerdeki Anıtkabir ziyareti programdan kaldırılmış, toplantı da saraya (?) alınmış.

Cumhuriyetimizin kurucusu yüce önder Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu iki önemli kurumun en yeni haberleri böyle.

Diyanet, geçenlerde vitrinine Atatürk düşmanı bir derginin tanıtımını koymuş. Atatürk düşmanı olduğu belgeli kişiler kamuda terfi alıyorlar haberleri kimseyi şaşırtmıyor. Kılık kıyafet devrimimiz işlevini yitirmiş, yürürlükten çoktan kaldırılmış. Cumhuriyetle kapatılan “Medreseler” bile hortlatılmışken… Siyasal İslamcıların hedefinde olan “Atatürk heykelleri”, bu günlerimizde hem de, bir televizyon kanalında inanılmaz bir şekilde hedef gösterilmiş. “Ulusalcı” bilinen bir yazar, bildiğimiz hep iktidar muhalifliği yapar, çıkmış bir televizyona; “Bakan olsam, son 40 yılda yapılan Atatürk heykellerini yıkar atarım.” demiş.

“Atatürk’ün yapılan heykelleri de karikatür gibi yani. Ben mesela, bu ülkede şans eseri iki gün Bakanlık, Başbakanlık yapsam, bu Atatürk heykellerinin hepsini, son 30-40 yılda yapılan Atatürk heykellerinin hepsini yıkar atarım. Yapacaksan da, düzgün yap yani, bunun örnekleri var. Heykelin mermerleri burada, heykeller bu. Birisi Atatürk’le dalga geçmek için yapıyor sanki. Başka hareket, eylem de bulamıyorlar, şöyle şöyle iki tane hareket… Çin malı gibi, tuhaf geliyor bana…” (Ulusal Kanal, Nihat Genç)

Bu sözlerdeki, bakanlık, başbakanlık yapsam sözüne takılıyor insan ilk anda. Tamam, bakanlık yapabilirsin, bunun için milletvekili olmak gerekmiyormuş yeni sistemde. Ama başbakanlık? O makam çoktan tarih olmadı mı? Elbirliğiyle seçimlere gidilip seve seve kaldırılmadı mı? Bu nasıl bir unutkanlıktır böyle?

Aklımıza, bunları duyunca, Rize Belediye Başkanı’nın (Başkan Kasap) yaptığı (2016) yıkım gösterisi geliyor. Otuz yıl önce yaptırılmış bir Atatürk heykeli. Meydanı düzenleyeceğiz diye heykeli kaldırıp bir kamyonetle taşıdılardı. Çoğu aydın, o ünlü, “Yıkın Heykellerimi” şiirini anımsayıp ağıt yazılar yazmıştı olayın ardından. Sonrasında böyle bir sürü düzenleme duyduk, gördük, heykeller taşındı, kaldırıldı, paravanların ardına gizlendi, yenilenen meydanlara bir daha getirilmediler…

Heykel kaldırılmıştı o zaman meydandan, en azından yıkılıp atılmamıştı.

Atmak; fırlatmak, rastgele bir kenara koymak. İkinci anlamı, değiştirmek, gönülden çıkarmak. Düşmanı yurttan atarız. Fırtına önüne çıkanı yıkıp atar.

Yıkmak; yerle bir etmek, harap etmek, yakıp yıkmak; çok büyük zarar vermek…

En azından, bazı heykellerin sanatsal değerinden şüpheliyim, daha güzelleriyle değiştirilebilir denemez miydi böyle şiddet içeren, sevgisizlik belirten sözler söyleme yerine. Hem bu sözlerin, heykel düşmanlığının yeri ve zamanı mıydı?

Ülkenin, Cumhuriyetinin güzel mutlu günlerinde konuş bunları, daha iyi heykeller yapılmasını sağla… Ya şimdi ne kazanıldı?

Siyasi İslamcıların ekmeğine yağ sürüldü. Yobazlığa, değer bilmezliğe, sorumsuzluğa karşı yazılan “Yıkın Heykellerimi” şiirinde denilenlerin gerçekleşeceği günlere doğru gidiliyor…

Atatürk heykelleri yıkılıp atılamaz. Belki son yıllarda yapılanlar içinde iyi olmayanlar (sanat değeri ve malzeme yönünden) varsa, daha iyisiyle değiştirilebilir. O da bilim kurullarının onayıyla. Yıkıp atmadan, özenle. Eskilere ise, tarihimize mal olmuş eski eserlerimize ise yan gözle bile bakılamaz.

2014 yılında, açılım yıllarında yani, bölücüler pek bir azıtmış, katillerine anıtlar yapmaya kalkışmışlardı. O zaman yazdığım ,“ Anıt Heykelden İhanetin Taşına” adlı yazımdan bir alıntıyla, heykel nedir, kısaca değineyim:

“Heykel (yontu), taş, maden, ağaç, kil, alçı gibi şeylerden biçimlendirilerek yaratılan eserdir.

Anımsatmak, unutturmamak, kahramanlığı duyurmaktır heykel dikmenin amacı.

Görende saygı duygusu yaratmak, insanlığı, önünde selâma durdurmak.

Yabancı ülkelerin de heykelleri var, kahramanlarının heykelleri, zaferlerinin simgeleri…

İlk çağlarda, yalnızca tanrıların heykeli, yapılara eklenen, yapılardan ayrı heykeller vardı…

Sonraları yapılanlarda, halk kahramanları, önder kişiler, gücü anlatan türlü motifler…

Bir aşağılık hareket, eylem, iş, ihanet, katliamın heykeli yapılmamıştır!

Heykel, gösteriş demek çünkü, anlatılanı canlısına benzetme, tüm boyutuyla simgeleme…

Görkem, gösterme, göreni etkileme, kendine hayran etme…

Bakanda yüce duygular uyandırma, başı saygıyla eğdirme, ufku yüceltme…”


Sonuç:

Bazı konuları böyle ulu orta konuşamazsınız. Her konunun bilgilisi, ustası, meraklısı, ilgileneni vardır.

Atatürk heykelleri çok hassas bir konudur. Önemlidir. Anıtlar bir ulusun hafızasıdır. Gelecekle bağıdır…

Yok, eğer bu sözler, “Siyasal İslam”ın bir yeni isteğine yol açmaksa, sözün bittiği yerdeyiz demektir…

Gerçeği göremeyenlere, bakan körlerimize, geçmiş olsun!

Feza Tiryaki, 1 Ekim 2018

Resim: Samsun Atatürk Heykeli, 1932
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 986
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Re: YIKIP ATMAK

İletigönderen Gunce » Pzt Eki 29, 2018 14:04

Paylaşım için teşekkür ederim.
Kullanıcı küçük betizi
Gunce
Üye
Üye
 
İletiler: 53
Kayıt: Prş Kas 17, 2016 10:37
Konum: İstanbul


Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x