Young Örümcek: Virüsün Çıkış Noktası Selânik

Devşirilmiş gençler

Young Örümcek: Virüsün Çıkış Noktası Selânik

İletigönderen Ram » Cmt May 09, 2009 13:23

Takma Adı: Çav General

Bedar Sendromu – Bedarbedarbedar

Şüphesiz eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın 32. Gün Programında yaptığı açıklamalar “kör gözler” için çok yakın tarihimize ışık tutması bakımından önemli. “Kör gözler” için önemli zira son bir kaç yıldır gayet net bir şekilde darbe tehlikesi bulunduğunu bilenler ve görenler bunların artık sadece malumun ilamı niteliğinde olduğunun farkında. Ama hatırlamak gerekir ki çok değil 2-3 sene öncesine kadar darbe tehlikesi olduğunu söyleyenler TSK'yı yıpratmak, kasıtlı olarak TSK karşıtlığı yapmak, Amerikan uşağı, liboş, sorosçu, fethullahçı olmak vs. gibi bir çok sıfatla anılan marjinaller olarak lanse ediliyordu. Ve genel olarak da "Yok öyle şey kardeşim ne darbesi bu devirde, geçti o dönemler onlar eskidendi" argümanı ve rahatlığıyla iddialar bertaraf ediliyordu. Yakın bir zamanda bu tehlikenin varlığından bahsedenler bu kez kısmen haklı olmakla beraber, ordunun içindeki bir kaç maceraperest meczubu sanki ordunun idaresini ellerinde tutanlarmış gibi lanse etmekle ve yine kasıtlı TSK aleyhtarlığı ile suçlanmıştı. Ve bu argüman Büyükanıt'ın 32. Gün programında yaptığı açıklamalara kadar hatırı sayılır bir kesim tarafından kullanılmaya devam etti.

Büyükanıt önceki gün çok büyük bir maharetmiş gibi 27 Nisan e-muhtırasının kendi kaleminden çıktığını açıkladı. Tabii kendisi bunu “Manevi bir numara Demirel’in” suçlamalarına(!) karşı “Gerekenleri yaptım” tarzında bir savunma olarak dile getirdi. Ancak aslında sözleri, hakkında suç duyurusunda bulunulması için yeterli bir itiraf. Peki Büyükanıt yarım asırlık devlet adamlığında, ülkenin en önemli kurumlarından birinin en üst noktasına gelmiş biri olarak, söylediklerinin işlediği suçun itirafı niteliğinde olduğunu bilemeyecek durumda mı? Aslında bu sorunun cevabı yine Birand’ın programında yaptığı açıklamalarda gizli.

Büyükanıt “E-muhtıra’yı neden Cuma gecesi yayınladınız?” sorusunu, “ertesi gün Ankara’da işim vardı” diye cevapladı. Bu, “Vallahi bir gece ansızın çıkıverdi elimden” tonundaki gayet laubali ve rahat cevap, ordumuzdaki bazı subayların bir tür virüsün etkisinde olduğunu göstermekte. Evet, yanlış okumadınız bu bir tür hastalık. Virüsün nekahet dönemi oldukça uzun sürüyor ve genellikle generallik döneminde belirti göstermeye başlıyor. Virüs’ün ilk görüldüğü yerin, 2. Abdülhamit devrinin Selanik şehri olduğu belirtilmekte. Bilindiği üzere o dönemler geleceğin İttihatçı gençleri Selanik’teki Beyaz Kule etrafında ve Aristotales Meydanı’nda yoğunlaşmış olan cafelerde oturup sabahlara kadar Osmanlı’yı kurtarma planları yaparlardı. Bu toplantıların sonucunda İttihat ve Terakki önceleri gizli sonraları ise açık bir muhalif örgütlenme olarak ortaya çıktı ve o dönemden bu döneme İttihatçı gelenek ülkenin idaresine TSK ve başka bir takım karanlık yapılanmalar aracılığı ile hakim oldu.

Selanik’te ortaya çıkan bu virüs 31 Mart Vakası’nı bastırmak üzere İstanbul’a gelen 3. Ordu ile önce İstanbul’a ardından Cumhuriyet’in kurulmasıyla Ankara’ya ve sonunda tüm memlekete yayıldı. İlk dönemlerde virüsün nasıl bulaştığına dair pek bir bilgi yok ancak Cumhuriyet sonrası dönemde virüsün kurmaylık sınavıyla subaylara bulaştığı düşünülüyor. Virüs’ün sebep olduğu hastalık “Bedar Sendromu” adını taşıyor. Vücutta demokrasi seviyesinin artması Bedar Keseciği’ni tetikliyor. Beyindeki Bedar Merkezi’nin de harekete geçmesiyle kişi Bedar’lamaya başlıyor. Ve durmaksızın Bedarbedarbedarbedarbedar diye bağırıyor. Şimdiye kadar bulunan tek ve kesin çözümü Darbe yapmak. (bkz. Dido Reklamları)

Maalesef ordumuzdaki bazı generaller bu hastalığın etkisinde kalarak Darbe yapıyor veya Darbe teşebbüsünde bulunuyor. İşte Büyükanıt’ın aslında cevabını vermekte zorlandığı “Neden Cuma gecesi?” sorusunun yanıtı 27 Nisan gecesi Bedar Sendromuna yakalanmış olması ve “Hiç değilse internetten bir muhtıra yayınlayayım belki geçer” demesidir. Maalesef hiç hak etmediğimiz yarım yamalak bir demokrasi tarihine sahip olmamızın nedeni Bedar’ı gelenin Darbe yapmasıdır. Bu tarihi hastalıktan kurtulmanın tek yolu da bu İttihatçı virüsü başta ordumuz olmak üzere ülkemizin tüm kurumlarından yok etmektir.
    Yorumlar (3)

    Hasan Özlem / 9 Mayıs 2009 11:18
    Harika
    Harika olmuş eliniza sağlık... Yazıkki yaşını başını almış hayatta sahip olunabilecek en büyük titrlere ulaşmış insanların taze beyinler tarafından tiii geçilecek duruma geldiği için, yaşadığım ülke adına üzülüyorum. Gençlerin olay konusu ettiği bu insanlar, bu ülkenin kaderini çizdiler ve çizmeyede devam ediyorlar. Neyseki aklı çalışan bi gençlik var. Eskisi gibi muz cumhuriyetine çok istedikleri halde çeviremiyecekler bu ülkeyi....
    ________________________________
    Merve Güneş / 8 Mayıs 2009 20:20
    ::)
    Trajikomik bir yorum. Tebrikler
    ________________________________
    mustafa okçu / 8 Mayıs 2009 19:26
    ilginç
    çok sıradışı bi eylem tebrikler

Kaynak:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.gencsiviller.net/artikel.php?artikel_id=224
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Genç Siviller

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x