YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK… Dr. Noyan UMRUK

Genel & Güncel Konular

YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK… Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Sal Nis 21, 2020 14:08

YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK…

Dr. Noyan UMRUK

“Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı, bahtımızın aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa gark edecek sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar, çocuklar!” (1922,Bursa) Mustafa Kemal ATATÜRK

Siyaset bilim klasik egemenlik kuramı, kavramın temelde iki farklı boyutu üzerinde oturur: İç ve dış egemenlik.

İç Egemenlik ve Dış Egemenlik Ayrımı(1)

“Ulusal” alanı kapsayan iç egemenlik, devletin belirli bir coğrafi alan ve o alanda yaşayan halkı üzerinde hükmetme yetkisidir. Tarihsel süreçte devlet bu yetkiyi tanrı yerine milletten alır olmuş, çağdaş devlette ise bu yetki yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında paylaşılır olmuştur.

Dış egemenlik ise devletlerin uluslararası sistem içerisinde eşit özneler olarak belirmeleri, birbirlerinin içişlerine karışmamaları, fiilî özerkliğe sahip olmaları demektir. Bu nedenle dış egemenliğin anlamını “bağımsızlık” sözcüğü ile özdeşleştirmek yanlış olmayacaktır.

İç egemenlik, “pozitif egemenlik” olarak anılırken, devletin, dış otoritelerin müdahale ve denetimlerinden bağışık olması anlamında kullanılan “negatif egemenlik” karşılığı olan dış egemenlik, ülkenin vatanında, kara, deniz ve hava uzamında hükümran olması ve her tür yabancı otoriteye karşı mutlak, kayıtsız, şartsız egemenliğini ifade eder.

Dolayısı ile bağımsızlığını korumak isteyen her devlet, diplomasinin karmaşık dünyasında şaşkın ördek gibi davranmak yerine, ustaca hamle yapan ehil bir satranç oyuncusu olmak zorundadır.

Örnek Olay:
İşte size bu bağlamda iki örnek… Biri egemenlik kavramının hakkını veriyor… Diğeri tam tersi… Hakkını veren tarihsel açıdan karşıt olsak da İngiltere… Örnek olay: Artık kendisi için pek büyük bir önemi kalmamış olmasına rağmen Falkand müdahalesi… Tam tersi olan ise zamanında yeterince tartışılmayan Şah Fırat Operasyonu, Ege’deki aidiyeti kısmen belirli kısmen belirsiz, ama silahlandırılması uluslararası hukuka aykırı ada, adacık ve kayalıklar…

Şimdi gelin hep birlikte Şah Fırat Operasyonunun siyasi açıdan yerindeliği, oyuncuların davranışları ve bir bağımsız devlet için olmazsa olmaz “Dış Egemenlik” kavramı çerçevesinde analizini yapalım:
“Şah Fırat Operasyonu” olarak adlandırılan harekât, siyasi erk’in verdiği görev doğrultusunda sıcak bir çatışma söz konusu olmadan, ABD, İŞİD ile tam bir koordinasyon içinde, diğer bir terör örgütünün “kılavuzluğunda” ve kontrolü altında tuttuğu topraklarda icra edilmiştir.
Ancak olayın siyasi yanı için geçmişte yapılan “ Siyasi açıdan doğrudur.” şeklindeki yorumlar kabak tadı vermişti. Tabii, bu şekilde yorum yapanların siyaset biliminin egemenlik kavramı ile ne kadar tanış oldukları ayrı bir konu…

*“Eşbaşkanlık” ve “YeniOsmanlıcılık” yaklaşımları ile başlangıçta yığınakta yapılan bir yığın hata izlenen politikaların iflasını getirmiştir. 600.000 kişilik her türlü harekât kabiliyetine sahip silahlı kuvveti olan bir devlet, yöneticilerince alınan bir siyasi kararla, kendisine destek sağlandığı iddia edilen bir terör örgütünün “Üç gün içinde burayı terk edin” tehdidine boyun eğerek çaresizlik ve acz içinde kala kalmış, bizzat kendisinin terörist olarak nitelediği bir diğer terör örgütünün kılavuzluğundan yararlanarak, Ankara ve Lozan anlaşmaları ile vatan toprağı olarak tescil edilmiş olan, ülkenin tarihini ve onurunu simgeleyen bir bölgeyi egemenlik hakkından feragat ederek terk etmiş, Emevi camiine namaza giderken, evdeki türbeden olmuştur.

* Bu iflas ile diğer fırsat düşkünlerine de yol açılmış, ABD’nin Bölgedeki “Yeni ve Büyük İsrail”ine açılması öngörülen koridor için önemli bir adım atılmış, kılavuzu karga olanın burnunun ne olacağı belli olmuştur.

* Ayrıca, yıkılan türbenin bulunduğu Fırat kıyısındaki Karakozak Köyü ve buradaki ülke toprağı “istisnai bölge-tampon bölge” dahi ilan edilmeyerek, vatanın bir parçası kaderine ya da gücü yetene terk edilmiştir.

* Bu tarihi siyasi karar meclise getirilmemiş, meclis onayı alınmamış, milli egemenlik ayaklar altına alınmış, uzun süre önce alınan "yabancı ülke de asker bulundurma" yetkisi, vatan toprağından vazgeçmek için kullanılmıştır…

* Ne olursa olsun uluslar arası hukuk açısından harekâtın icra edildiği ülkenin egemen devleti Suriye ile iki devlet arasında yapılması gereken usulüne uygun diplomatik temaslardan, Suriye topraklarının bir başka bölümü işgal edilerek, ülke, BM nezdinde hukuken “işgalci” durumuna düşürülmüş; Suriye hükümetinin bu konuda BM nezdinde girişimde bulunmasına yol açılmıştır.
Zaten, kendi devletinin egemenliğinin ayırtında olmayan yönetimlerin, başka devletlerin egemenliğine saygılı olmalarını beklemek fazla iyimserlik olur…

Sonuç:

Ulusal onur doğrultusunda bir irade ortaya koyamayacak duruma gelinmişse birileri bu boşluktan derhal kendi lehine yararlanması gayet doğaldır...

Örneğin; 10-12 milyon nüfusu ile Yunanistan’ın bu boşluktan cesaret alarak Ege ada ve adacıklarını işgali ve de şımarıkça, küstahça meydan okumaları…

Daima yanlış atlara oynayarak T.C. tarihinde hiç savaşmadan ilk kez toprak kaybedenler millet ve tarihin yargısından kaçamayacaktır…

Artık, bu güzelim ülkenin altından kalkılamayacak başka maceralara sürüklenmesinin, güvenlik başta olmak üzere tüm politikaların kişisel egemenlik emelleri için iç politikaya popülist yaklaşımlarla alet edilmesinin önündeki tek engel milletin egemenliğine sahip çıkması…

Sözün kısası, bilincinde olunan ulusal egemenlik, bir tüneldir demokrasiye, aydınlığa, özgürlüğe, adalete ve eşitliğe açılan…

İşte bu nedenle yaşadığımız günlerde çok daha büyük bir önem kazanan 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı kutlu olsun ve de tarih boyunca hep yumurta kapıya geldiğinde anlam ve önemini idrak edebildiğimiz milli egemenliğimiz, kendini kollamak ve korumak çabasındaki tek kişiye teslim edilmeyerek, çocuklarımız, torunlarımız ebediyete kadar özgür ve mutlu olsun…

(1)Dr. H. Emrah Beriş; “EGEMENLİK KAVRAMI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME”,A.Ü. SBF Dergisi 63-1
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1039
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Re: YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK… Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Gönül Pınar Atacı » Cmt Nis 25, 2020 15:15

Her cümlesi derin bilimsel ve gerçek yurtsever tüm paragraflarındaki o mükemmel analizleri ve sentezleri SONUÇ BÖLÜMÜNDEKİ 'Daima yanlış atlara oynayarak T.C. tarihinde hiç savaşmadan ilk kez toprak kaybedenler,millet ve tarihin yargısından kaçamayacaktır' ve 'Milli egemenliğimiz,kendini kollamak ve korumak çabasındaki tek kişiye teslim edilmeyerek, çocuklarımız,torunlarımız ebediyete kadar özgür ve mutlu olsun' cümleleriyle sonuçladırıp genelleyen sevgili NOYAN'ın öpülesi usta ve üstün eline, asla yılmaz ve yorulmaz altın uçlu kalemine, gerçek KEMALİST ve büyük kalbine en uzun bir ömür boyu sağlık ve bağışıklık, mut ve kut, utku ve umut.

,
Kullanıcı küçük betizi
Gönül Pınar Atacı
Üye
Üye
 
İletiler: 1285
Kayıt: Sal Ara 01, 2015 9:02

Re: YÜZÜNCÜ YILDA “ULUSAL EGEMENLİK” KAVRAMINI ÇOCUKLARIMIZLA BİRLİKTE YENİDEN ÖZÜMSEMEK… Dr. Noyan UMRUK

İletigönderen Noyan Umruk » Sal Nis 28, 2020 15:53

Selam ve teşekkürlerimle
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1039
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39


Şu dizine dön: Genel - Güncel Konular

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x