Zor İştir Bu Devirde Demokrat Olmak

Batı'nın ülkemizde gerçekleştirdiği "sivilleştirme" uygulamalarına millî karşı çıkışlar.

Önemli: Kimi yazarlar, günlük yazdıkları için bu bölümde belirtilmemiştir.

Zor İştir Bu Devirde Demokrat Olmak

İletigönderen Ram » Cmt Eki 17, 2009 5:02

Zor İştir Bu Devirde Demokrat Olmak

Bir defa herkese yaranmak için kırk takla atar, topaç gibi çevrelerinde dönersin. Savunduğun yuvarlak değerler, okyanus ötesinden bir parçadır; karşındaki yurtsever, millîliğinden ödün vermemiştir ve seni de millî olmaya davet eder. Yanaşmadın mı, sana demediğini bırakmaz, seni düşmanın güdümünde olmakla suçlar, ama rahat edemez; senin gibileri gördükçe yurdu için kahrolur ve gözüne uyku girmez. Saf ve bilgisiz bireylerden faydalanan ve çıkarcı bir kelp olduğun için, şüphelenir; senin dış güçlerden para alıp almadığını kaynakları ile açık eder ve para almışsan yediden yetmişe bunun duyulması için çalışır da çalışır. Almamışsan, senin için gönüllü hizmetkâr deyip homurdandıkça homurdanır.

Demokrat olanın lügatında "yavşaklık" yazar. Bu yaklaşım, içinde büyük bir gerçeği barındırır; demokrat yaratığın dürüstlükle, ahlâkla, vatan sevgisi ile işi olmaz! Demokrat olmak; Birleşik Devletler'in Irak'a getirdiği demokrasi ve hukuku savunmayı, Batılı devletlerin insan hakları maskesi altında dayattıklarına arka çıkmayı, yine Birleşik Devletler'in ve kısmen Batı Avrupa'nın Din Hürriyeti gibi tasararılarını gerçekleştirmeleri için her türlü çabayı göstermeyi içerir. Bunların karşı değerleri Türk askerlik geleneği, Türklük kimliği ve kültürü, zûlüme karşı başkaldırı, karşı-sömürgecilik ve yurtseverliktir. Bunları savunanlar, sessizce biriktirdikleri öfkeyle birlikte önce örümcek ezmeye, sonra iktidar olmaya ve adalet getirmeye kadar uzanır. Demokrat, bu kaygı ve korkuları özünde taşıyabilen insan görünümlü yaratıktır. Batılı devletlerin demokrasi, insan hakları, hukuk kuralları adı altında dayattıkları, uygulamada ne kadar zayıflarsa, başkaldırı, karşı-sömürgecilik ve yurtseverlik o kadar rahat yükselişe geçer. O yüzden bir demokrat, bu değerlerini kristal bardak gibi saklar, özenle ve sinsice yaymak için yol gözler.

Demokrat yaratık, görevlilerinden emir aldığı devletleri çok sever ve en büyük kaygıları, elbette kendi ülkesinde, aldığı emirleri uygulamada çekeceği zorluklar için duyar; ancak uygulamayı dış güçlerin "başla" emri olmadan başlatmaz. Dünyadaki tüm değişim ve gelişimlere hem kulağını, hem gözünü, hem de ... açık tutar. Herkes bize dost, benzeri polyannacılıklarla yaşar görünür; savaşları çıkaranların, ırkçılığı besleyenlerin, yoksulluğa neden olanların, çevre katliamı yapanların, emekçi insanlar değil kapitalizm ve onun hizmetindeki yönetimler olduğunu bilir ve güce hizmet etmek için can atar, yanar-döner. Evrene, hizmetkâr olmanın sorumlu gözleriyle bakan, savaşlara karşı ama savaşı çıkaranların güdümünde, sömürüye karşı ama sömürenlerin hizmetinde, yoksulluğa, açlığa ve çevre katliamına karşı ama görünürde, bir süs olarak gerçeği örtmek için karşı olan yaratık, hangi ülkenin vatandaşı olursa olsun; ırkı, rengi, dini, cinsiyeti ne olursa olsun demokrat yaratığın öz kardeşidir, efendisinin hizmetkârdır, yalakasıdır. Bu anlamda sınırların ve yapay ayrımların bir anlamı yoktur demokrat yaratık için. Çünkü dünya onun için kocaman bir köydür ve bu dünyada yaşayan insanlar demokrat yaratığın köylüsüdür. Demokrat yaratık mahrem mabedini tüm efendilerine açık tutar.

Demokrat olmak zordur; millî maç seyrederken bile kendi takımına yapılan faulü görüp alkışlar, kendi takımının yaptığı olağan harekete fauldü diye isyan eder, çünkü ezik bir hizmetârdır, benliği yoktur, efendisine satmıştır. Oyunun kurallarına ve hakeme öncelikle saygı duyar. Oyunun kurallarını kendi takımı ihlâl ederse küplere biner, ağlar ve sızlar. Hakem ya da karşı takım ihlal ederse sesini çıkarmaz; tek çıkaracağı ses, çılgınca çırptığı ellerinden çıkan ses olur. Yeri gelirse oyunun kurallarını da sorgular, kendi takımının diğer takımla sayıca eşit olması kuralını değiştirmek için çabalar da çabalar. Bu değişen kurallar oyunu daha keyifli hale getiren mantıklı kurallar olur; ki voleybolda, basketbolda ve futbolda zaman içinde oyunun kuralları bu şekilde değiştirilebilmiştir. Demokrat yaratık, maç devam ederken birkaç gol yediği için kendi takımının yenme gücü ve olasılığı kalmadığını düşünmez, kuralları çiğneyip kavga çıkarması için kendi takımını kışkırtır, kuralları yok sayması için uğraşır, oyunun kalan zamanında çıkabilecek olumsuzluklardan endişe eder, kendi takımı bu durumdan sıyrılabileceğinden hemen gerekli yerlere koşarak takımının hükmen yenik sayılmasını ister.

Ama”, “ancak”, “fakat” gibi sözcükleri kendinden önce gelen fikri öldürüp yok etmek için kullanmaz demokrat yaratık. Bunun efendilerini kızdıracağını bilir; hem beynini, efendilerinin isteklerini yerine getirmek için türlü kurnazlıklar için yorar, hem de bu kurnazlıklar için itibar bekler. Mış gibi, miş gibi görünen insanların, savundukları şeye aslında karşı olduklarını daha ilk cümlelerinden yakalar demokrat yaratık, tanır kendinden olanı, saygı duyar, ismen tanımıyorsa tokalaşır ve tanışır, arkadaş olur. Demokrat yaratık salt kendi menfaatini değil, öncelikle efendilerinin menfaatini savunur, hizmetkârdır, buna mecburdur. Sahte ve kirli demokrasinin, herkesin başkasının özgürlüğünü savunduğu bir toplumda yaşayabileceğini bilir. Demokrasiyi gerçekten savunan insanla, demokrasiyi sadece kendi duruşu ve konumu için kullanan insan arasındaki ayrımı da bilir. Demokrasiyi, laikliğin gereği olduğu için, millî birlik ve bütünlük için savunanları ayıplar da ayıplar.

"Ben de onun yerinde olabilirdim, ben de onun yerine doğabilirdim, hizmetkâr değil efendi olabilirdim, gücü elimde tutabilir hükmedip sömürebilirdim" enik empatisini her gün yaşayandır demokrat yaratık. Her duruma, her habere, her yaşanana böyle bakar. O yüzden sokakta aç ve susuz gezen her kuduz köpek, her nankör kedi aslında kendisidir. Emeği sömürülen her işçi, kocasından dayak yiyen her kadın, yanan her ağaç, üzerine bomba düşen her sincap, trafik kazasında ölen her insan, kanser olan her insan, sokaklarda yatmak zorunda kalan her insan onun için zavallıdır, kendi asil kuduzluğunun yanında bir hiçtir. Bunun yüksek bilinci demokrat olmayı zorunlu kılar.

Demokrat yaratığın yavşak kahkahası, Afganistan’da mayında küçük kızın bacağıyla birlikte kopar; Ruanda’da, Kenya’da bir kolu palayla kesileni gördükçe demokrat kesilir; Irak’ta uykuda evine bomba yağanları düşünürken yakar purosunu, bir pazar yerinde karnına şarapnel saplananı hatırladıkça gaz çıkartır; aç yatan bir yoksulun tok piçi olur Sudan’ı andıkça; Afrika’da AIDS’li bir çocuk olarak doğanlardan tiksinir gördükçe televizyonlarda; bombalanan dağlarda, ormanlarda yanmış bir kaplumbağaya ağlar çorbasına katamadığı için, TİMSAH olur; yüzyıllardır bağlı olduğu kökünden sökülüp yanan ağaç için kahrolur şöminesinde yakamadığı için, kökünden kopup efendisine hizmetkâr olur… Tüm bunların acısını ve sancısını duymak, yaşamaktır demokrat olmak. Zordur demokrat olmak; fantezi değildir. “İnsan” olmak zordur öncelikle, demokrat olmak çok daha zordur.

Bu bağlamda demokrat yaratığın piyangoyla zengin olmakla işi olmaz; efendisine hizmet ederek kazanmaya çalışır. Birilerini duvarın bu tarafında bırakıp dışlamak, onların üstüne çıkmak, ezmek, geçmek gibi değerleri vardır. Rekabet etmenin ahlakını insanlık adına daha kötüyü, daha çirkini üretmekte görür demokrat yaratık. Savaşların, şiddetin önünü kesip sevgiyi yüceltecek daha iyi bir filmi kotarmanın, daha iyi bir resmi yapmanın, daha iyi bir romanı yazmanın, daha iyi bir festivali düzenlemenin rekabetini insanlık adına anlamlı görür ve onlara acır demokrat yaratık. Daha zararlı bir virüsü üretmenin rekabeti ne kadar ahlak taşıyorsa, daha gelişmiş bir insanlık için bilim üretmenin rekabeti, o kadar ahlaksızlığı özünde taşır. Demokrat yaratığın ahlakı, mazeretsiz bir şekilde önce silahlanmayı teşvik eden ve savaşları yaratan efendilerinin elini-eteğini öpmekle başlar.

Zordur demokrat olmak.


Özgünü buradadır:
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.acikradyo.com/default.aspx?_mv=a&aid=25065&cat=100
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

Şu dizine dön: Millî Duruşlar

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x