Bir Avuç

Bir Avuç

İletigönderen Seçkin ERGÜN » Çrş Şub 22, 2012 2:06

Hayal bile edilemez şeyler sindire sindire bize dayatılırken, gelecekte yaşanacaklara dair küçük bir hikaye;

2015 Şubatı. Ankara’da, adını unutmuş, eski, küçük bir otel. .

-Hadi oyalanma, kalk artık. 10-15 dakikamız varmış. Merak etme, gene “hani hatırlıyor musun”la başlayan cümleler kurmayacağım.

Beklediği cevabı duyamayınca sırtını dayadığı kapıyı kapatıp, başıboş kalmış sürüyü toparlayıp önüne katar gibi kararlı ve sert adımlarla yatağın yanına gitti. İki adımlık mesafedeki bu komik ve abartılı hamlesinin utancıyla yorganı açmadan kocasının yanına uzanıp, geceden bir iz bulursam belki konuyu değiştirebilirim telaşıyla tavanı seyretti. Perdenin tavana yansıyan loş kızılı kendini delice boşluğuna bırakmayı arzuladığı uçurum derinliğine dönüşünce uyuyakalmaktan korkup birden yataktan fırladı. Kalkmış olmanın refleksiyle büyükçe bir adım atınca küçücük odada kendini pencerenin önünde buldu. Perdeyi aralarken o kadar özenliydi ki, sanki gereğinden fazla aralasa içeri dolacak gün ışığı odanın büyüsünü bozacağı korkusuna kapıldı.

-Bak,ne güzel kar yağıyor. Kar taneleri çok uzaklardan gelmesine rağmen varacağı yer ezberindeki beyaz posta güvercinleri gibi. Ayaklarına bağlı, yolu hasretle gözlenen mektubu müjdeleyip, görevlerini tamamlamanın çocuksu sevincindeler. Gördüğüm en sızılı sevinç…

Perdeyi kapatıp yatağa döndü. Tekrar uzanacaktı, vazgeçti. Sehpadaki paketten bir sigara alıp yaktıktan sonra yatağın kenarına ilişir gibi oturdu. Kendini hiç olmadığı kadar güçsüz ve çaresiz hissetti. Nereden başlayacağını bir türlü bulamıyordu. Oysa yolda gelirken onlarca kez prova yapmıştı. Yaşanılan an’ın provası olmuyormuş diye düşündü.

-Şarap istedim, vermediler. İçersek sevişiriz diye korkmuş olmalılar. Hani sen “kendi çağının savaşında ölemeyen kahraman lanetlenmiş ömrünün utancını sonsuza dek ceza gibi boynunda taşır” demiştin ya, o utancı sadece sen taşımadın, bize de taşıttın. Seni suçladığımı sanma. Yükün hafiflesin diye ben de taşımak istedim. Oysa sen bize bulaşan utancı da kendine yük edindin. İnsan nasıl bir ömür yaşarsa yaşasın, kendine basit bir ölümü hiç yakıştıramıyor. Hele kıstırılmış bir hayat sürmüşse, ölümüm hayattan intikam alır gibi olsun istiyor. İntikamım can yaksın istiyor. Hayatın canını da “tercih edilen ölüm”den daha çok ne yakabilir değil mi? Ondan sonra vay hayatın haline! Sen bu berbat sigarayı içmezdin!? Haa, bu arada, bütün gazeteler seni yazıyor, her kes seni konuşuyor sanıyorsan yanılıyorsun.

Sigarasından yere düşen külleri ayağının ucuyla ezip toz haline getirişini, sadece onun becerebileceği çok ilginç bir şeymiş gibi dikkatle seyretti. Biran önce kül olsun diye sigarasını daha hızlı içip daha derin nefes çekmeye başladı. Başı döndü. Yatağa uzanmak istedi. Tekrar tavana bakma korkusu yüzünden vazgeçti.

-İçeri girerken bana “Sen de kocan gibi anarşist misin?” diye sordular. İşbirlikçisi ve kolluk kuvveti PKK’lı olan hükümete karşı anarşist olmak vatandaşlık görevidir dedim. Çıkışta görüşürüz der gibi başlarını salladılar. En çok da savcıyı kızdırdım galiba. Sana otopsi yapacaklarmış. İstemiyorum dedim, senin istemenle olmuyor dediler. Ölüm nedenini anlayacaklarmış. İki adımlık odaya sıkıştırdığınız adamı kurşunlarla delik deşik ettikten sonra ölüm nedeninin nesini merak ediyorsunuz dedim. Av partisindeki en büyük avı vuran avcı edasıyla sırıtan polisin biri “O da teslim olsaydı” dedi. Kazanamamak kaybetmek değildir dedim, gözlerini kocaman açıp, biri yüzüne tükürmüş gibi elleriyle yüzünü ovuşturdu. Hani savcı çok kızdı dedim ya. . .dayanamayıp patladı;

-PKK mecliste grubu bulunan, hükümet ortağı legal bir parti. O hastalıklı beyinleriniz herkesi düşman görmeye bayılıyor!

-Damat Ferit’te yasal hükümetti. Anarşist ilan ettiği Atatürk, hakkında verilen idam fermanını yırtıp “hastalıklı beyniyle(!)” hayali düşmanları denize döktüğünde bu topraklarda “legal” olmanın değil, haklının gücünün hüküm süreceğini bir kez daha gösterdi.

-Ahhh siz romantik Kemalistler. . . Elbet sizin kökünüzü kurutacağız. Zaten bir avuç kaldınız.

-Sen “bir avuç”un ne olduğunu nereden bileceksin be!? Hiç çocuğunun avucunu öptün mü? Karının, sevgilinin avucuna yanağını koydun mu? Koysaydın “bir avuç kaldınız” demezdin. Kaybedecek olmanın korkusu berbat olmalı değil mi? Bu korku adamı insanlıktan çıkarır. Şurada o kadar adamsınız. Hepinizin elinde silahlar, onları yasallaştıran kanunlar var, şu kapının ardında delik deşik edip öldürdüğünüz adama çoktan yenilmişsiniz. O’na ben bile yenildim. . .

-Saçma sapan konuşma kadın! Kocan ölmeyi değil o cihazı teslim etmeyi seçseydi, bu beceriksizler işlerini biraz düzgün yapsaydı o “bir avuç”un nasıl ezildiğini görecektin.

-Ben de tam bunu diyordum işte. . .

Tekrar pencerenin önüne gelip aynı özenle perdeyi araladı. Yüzünü odaya dönmeden “bunları sana niye anlatıyorum ki” derken yüzünde hayatının en zor gülümseyişi vardı. Arkasını dönemiyordu. Kocasının üstüne örttükleri beyaz yorgan zamanla emdiği kandan kıpkırmızı olmuştu. Vakit varken tavanın kızılında kaybolmadığına pişman oldu. Gözüne kestirdiği kar tanesini yere konana kadar takip ederken “buraya veda için gelmediğimi biliyorsun değil mi?” diye mırıldandı.

Kapının tıklamasıyla var gücüyle tırmandığı yükseklikten bir anda yere çakılmış gibi irkildi.

Kapının ardındaki ses “vakit tamam. Cenaze aracı bekliyor. Savcı da bütün gün senin keyfini bekleyemez” dedi.

Gördüğü tüm polislerin yüzlerinden birer parça alıp hepsini tek bir yüzde toplayıp tam karşısına dikti.

-Söyle o sersem adama… bir tabutla bir cenaze taşınır.…bizimki aşağıda hazır…ya sizinkiler?

Dışarıda birden kopan koşuşturma fırtınasını ayağının ucuyla toza çevirdiği küle benzetip gülümsedi. Bir elini yüzüne götürüp kocasının hep yaptığı gibi parmaklarıyla dudağının kenarına, gülümseyişine dokurken diğer elini montunun cebine sokup çantadaki düzeneği harekete geçirecek butonu tuttu. Tam kapı açılacakken O’nun mektubunu taşıyan beyaz güvercin nihayet gelip pencereye kondu.
- Kazanamamak kaybetmek değildir” diye mırıldanıp odaya, odanın kapısına üşüşen polislerin şaşkın bakışları arasında avucundaki butona bastı. Herkes gözlerini kapayıp yüzünü buruşturarak korkunç bir patlama beklerken çantadan Büyük Nutkun seslendirme kaydı duyuldu. Kimse soluk dahi almıyordu. Polisleri yararak odaya gelen savcının yüzü terden sırılsıklam olmuştu. Bişeyler söyleyecek gibi oluyor, korkudan kaskatı kesildiğinden konuşamıyordu.

-Sen daha benim bir avucumla baş edemiyorsun. Az önce bahsettiğin “bir avuç”larla nasıl baş edeceksin?

Yatağın yanına diz çöküp kocasının yüzünü avuçlarının arasına aldı. Yorgana birbiri ardına damlayan gözyaşları onu bekleyen kana özlemle kavuşur gibi karışıp yüzeyde kayboldu. Yüzüne biraz daha sokulup alnını öperken “zaferini taçlandırdım… hoşça kal Sevgili” diye fısıldadı. . .
Kullanıcı küçük betizi
Seçkin ERGÜN
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 58
Kayıt: Pzt Tem 04, 2011 22:01

Re: Bir Avuç

İletigönderen bezgin » Çrş Şub 22, 2012 13:01

Cok begendim ama hikayeniz Ilk Kursun'da Seckin Ergün imzasiyla geciyor.
Kullanıcı küçük betizi
bezgin
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 1394
Kayıt: Prş Eki 30, 2008 1:35

Re: Bir Avuç

İletigönderen Seçkin ERGÜN » Çrş Şub 22, 2012 21:12

Evet, asıl adım İlk Kurşun'da yazdığı gibi Seçkin Ergün. Üyesi olduğum başka sitelerde Seçkin Umut adıyla kayıtlı olduğumdan Güncel Meydan'da diğer üyelerin de beni tanıdığı isimle, yani Seçkin Umut adıyla yazıyorum.
En son Seçkin ERGÜN tarafından Prş Şub 23, 2012 10:13 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Kullanıcı küçük betizi
Seçkin ERGÜN
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 58
Kayıt: Pzt Tem 04, 2011 22:01

Re: Bir Avuç

İletigönderen Güncel Meydan » Çrş Şub 22, 2012 21:28

Seçkin Umut yazdı:Seçkin Umut adıyla kayıtlı olduğumdan Güncel Meydan'da diğer üyelerin de beni tanıdığı isimler yani Seçkin Umut adıyla yazıyorum.

Adınızın düzeltilmesi sorun değil. Ama böyle bir talep bize ulaşmadı.
Kullanıcı küçük betizi
Güncel Meydan
Üye
Üye
 
İletiler: 584
Kayıt: Pzr Eki 12, 2008 23:12

Re: Bir Avuç

İletigönderen Seçkin ERGÜN » Prş Şub 23, 2012 10:35

Böyle bir talep size ulaşmadı çünkü yapılmış bir yanlışlık yok, tercih var. Sizce de sakıncası yoksa Seçkin Umut adını kullanmaya devam etmek istiyorum
Kullanıcı küçük betizi
Seçkin ERGÜN
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 58
Kayıt: Pzt Tem 04, 2011 22:01


Şu dizine dön: Seçkin ERGÜN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x