Çölaşanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği'ni Nereye Sürüklüyor?

Tartışma Alanı

Çölaşanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği'ni Nereye Sürüklüyor?

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Haz 04, 2012 20:06

Çölaşanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği'ni Nereye Sürüklüyor?

(Belgelerle-YORUMSUZ)

Önce bir kitaptan okuduğum bazı bölümlerden bahsetmek istedim bu yazıda..

Ankara'da Esen sokağında, 11 numaralı evde ikamet eden İstiklal Savaşı'nın kahramanlarından, eski Niğde Milletvekili Albay Halil Yurdakul'un anlattığı bir olay:

“Bu evin bir kısmı, Sakarya Savaşı'ndan gelen yaralılara tahsis edilmişti. Ben de bu evde ayakta tedavi gördüm. Sonra ev boşalınca odayı kiraladım. O sırada İstiklal Savaşı'nda Ayvalıkta düşmana ilk kurşunu atan, eski Bayındırlık Bakanı Ali Çetinkaya, Malta'dan vatana dönmüştü. Kendisini evimde misafir ettim. Bir gün Ali Bey eve geldiğinde ceplerindeki evrakı boşaltırken, bu evrakın içinde Çocuk Esirgeme Kurumu'nun logosunu taşıyan bir zarf dikkatimi çekti. Ali Bey'e bunun ne demek olduğunu sordum. Hiçbir şeyden haberi yoktu.

Daha sonra kendisine dönerek, “Bak Ali Bey, bu bir Siyonist ve farmason armasıdır” dedim. Bunlar tarih boyunca İlam'ın ve Türk'ün kuyusunu kazmış, felaketlerini hazırlamış, bizim barış kabul etmez düşmanlarımızdır. Nasıl olur, hangi maksatla, hangi iğrenç kafanın ürünü bu?”


Ali Bey hayretler içinde kaldı..

Bu söylediklerimden hiçbirisinden bilgisi yoktu. Hemen ev sahibinin on yaşındaki oğlu Yasef'i çağırdık ve bu altı köşeli yıldızı ona gösterdik. Yahudi çocuk son derece heyecanlandı, titremeler geçirdi zarfı öptü ve:

“Bu bizim yıldızımız, bizim yıldızımız…”

diye sevindi…

Ali Bey'in hayreti kat kat arttı. Bununla yetinmedik, mahalleden birkaç Yahudi çocuğu daha çağırdık, altı köşeli yıldızı onlara da gösterdik. Hepsi bunu sevgi ve heyecanla karşıladılar.

Bizler burada bütün imkânsızlıkları yenerek, engelleri mümkün kılarak, yurdun savunmasıyla meşgulken bu sinsi faaliyetin, bu Siyonist hayranlığının manası nedir? Böyle bir şey bilmeyerek yapılmaz!

Bu bir kaza değilse muhakkak bir kötü niyettir.

Anadolu'nun neresinde Çocuk Esirgeme Kurumu kurulduysa, orada bu Yahudi ve mason bayrakları dalgalandı.

Neticede Ali Bey vaziyeti Mustafa Kemal Paşa'ya bildirdi. Böyle yüz binlerce kâğıt bastırılmıştı. Bunlar Paşa'ya da gösterildi. Vaziyet incelendi ve şu karar varıldı:

“Ordularımızın cephelerde meşgul oldukları bu nazik günlerde, bu olayların orduya duyurulmaması lazımdır. Zamanını bekleyelim.”

Bununla beraber bu Sion yıldızları da ortadan kaldırıldı ve yok edildi.

Mustafa Kemal Paşa, bu durumdan çok rahatsız olmuştu. Paşa dişlerini kenetlemiş, sabit bir noktaya bakıyordu. Kararını vermişti, belli ki gününü bekliyordu.

Albay Nuri Bey'in açıklamaları burada bitti. (1)

Masonların büyük Üstadı Mim Kemal, Atatürk'e hitaben:

”Efendimiz biz zaten size bağlıyız fakat siz liderimiz olursanız, bir pervane gibi etrafınızda dönüp dolaşırız.”

Demiş. Atatürk de

“Peki, bir şey soracağım, bana cevap veriniz de sonra… Siz Avrupa'da hangi locaya bağlısınız ve mektebinizin ismi nedir?”

diye sormuş.

Mason Üstadı Mim Kemal

“Biz Cenova'ya tabiiyiz ve Reisimiz Barca Mişon'dur” diye cevap verince küplere binen Mustafa Kemal Paşa, “Haydi defolun buradan, cehennem olun gidin. Yahudi uşakları! Benim milletim bana kahraman sıfatını verdi. Ben sizin gibi bir çift Yahudi'ye uşak mı olacağım? Bu gece sabaha kadar Türkiye' deki bütün locaları kapatmadığınız takdirde, yarın teşkil edeceğim Divan-ı Harbe Örfi'ye hepinizi verir ve astırırım. Haydi defolun karşımdan” diyerek masonları kovdu. (2) (İbrahim Arvas, tarihi hakikatler, s.71-72)

Mustafa Kemal Atatürk, kökü dışarıda olan bu tip derneklerin ülkenin birlik ve bütünlüğünü, bağımsızlığını bölmeye yönelik çalışmalar içerisinde bulunduğu ve bundan sonra da bulunabileceği gerekçesiyle 1935 yılında derneği kapattırır.

Bir süre böyle kalır.

Ancak 5 Haziran 1946 da Şükrü Saraçoğlu'nun Başbakanlığındaki 14.Hükümet zamanında yürürlüğe giren Dernekler kanunu neticesinde masonlar resmileşmek adına bir fırsat daha yakalamışlardır.

5 Şubat 1948 tarihinde Hasan Saka'nın Başbakanlığı'ndaki 16. Hükümet zamanında Türk Mason Derneği kurulmuş ve Masonlar yani Türk Masonları yeniden göreve başlamışlardır.

Gelelim neticeye,

Elbette bu yapılanmalar içerisine farkında olmadan, iyi niyetle giren insanlarda olmuştur. Tıpkı bugünlerde de iyi niyetle, sadece yardım amacıyla Soros gibi ülkeleri parçalamak ve bölmek adına para yardımı yapan vakıflardan destek alan ve bunlara hizmet eden çeşitli kuruluşlar olduğu gibi..

Kime, neye, ne şekilde hizmet ettiğini bilmediğimiz kurumlar veya yapılanmaları araştırmalı, okumalı ve bilmeliyiz. Bunların yaşamalarına ve yeşermelerine izin vermemeliyiz..

Kendi internet sitelerinde temel ilkelerini açıklarken Masonlar diyorlar ki,

“Masonluk, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü temel bir hak olarak kabul eder.”

ama birkaç satır altında ise,

“Hiçbir inancı ve ülküsü olmayanları arasına kabul etmez.” diye de bir maddede daha belirtiyor. Bu bir çelişkidir. Eğer hakikaten amaçları kendi ifadelerinde olduğu gibi,

“İnsanlar arasında sevgi, saygı ve hoşgörü.
— İnsanın temel hak ve özgürlüklerine saygı; insanın ahlâki sorumluluğu.
— İnsanlar arasında hak ve vazife eşitliği.
— İnsanlar arasında evrensel kardeşlik.
— Bilimsel gelişme.”

İse neden hiçbir inancı olmayan ama yaşamı boyunca vatanına, ülkesine, çevresine karşı zarar vermeyen dürüst insanları dışarıda tutmaktadır?

Din bir yaptırım unsuru değildir. İnanmayan ama zarar vermeyen insanları neden inanmadığı konusunda zorlama hakkınız olmadığı gibi inanan ve bir dini benimsemiş insanları da neden benimsedikleri dinin gerekçelerini yerine getiriyor diye sorgulayamazsınız..

* %99 unun Müslüman olduğu ve dinler arası diyalog safsatalarıyla Hıristiyanlaştırma çalışmalarının yapıldığı,
* Çeşitli ekonomik dayatmalara maruz kalmış, ne idiğü belirsiz grupların içten delme çabalarının olduğu,
* Milli bilincin yok edilmeye çalışıldığı,
* Türk kimliğinin delinmesi için zorlamaların ve baskıların hat safhaya çıktığı,
* Hayali haritalarla devlet içinde devlet kurulmaya çalışıldığı,
* Bankaların içlerinin boşaltıldığı,
* Dalgalı kur idareleriyle gecelik yeşil kâğıt açlarının doyurulmaya çalışıldığı,
* Kitaplardan ve mümkünse anayasadan kaldırılmak suretiyle laiklik kavramının ortadan kaldırılmaya çalışıldığı(ki şeriat düzenine yol açılsın)
* Şehitlik ve Gazilik kavramlarının yok edilmek istendiği,
* Türk ordusunun tasfiye edilmesinin gündeme getirilme çabalarının olduğu,
* Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden vazgeçilmesinin dayatılma çabalarının,
* Özelleştirme adı altında pazarlanan kaynaklarımızın bulunduğu,
* Hukuk sitemi kabul görmeyerek dış güçlerin karar mekanizması altına sokulmak zorunda bırakıldığı,
* Gazi Mustafa Kemal'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tasfiye edilme çabalarının gizli gizli sürdüğü,

Bu ülkemizde acaba ne kadar evrensel kardeşlikten bahsedilebilir?

Size bir alıntı daha:

“Sabah Gazetesinde 30 Nisan tarihli bir haberde de, İtalyan araştırmacı Antonio Soro`nun Şirinler karakterlerin ve hikâyelerinin arkasında bir Mason locası olduğunu ileri sürmüştü.

Soro, "Şirinler, gerçek bilgi ve masonluk" adlı kitabında her bir mavi şirinler yaratığının agnostik (tanrının sırrını bilgi temelinde arayan felsefik akım) karakterinde en gizli mason localarından birini sakladığını yazdı.

Şirin baba karakteri de bu mason locasının Büyük Üstadı... Şirinler`in renklerinin de masonik bir yorumu var:

Mavi agnostik ekolde gizemli Tanrı`nın çocuklarını, beyaz saflığa özlemi, Şirin Baba'nın kırmızı külahı da ruhun ateşini simgeliyor.

Erkek şirin sayısının 99 olması masonluğun kademelerini temsil ediyor.

Gargamel, loca dışında masonların sırlarını öğrenmeye çalışan, Şirine ise "ilahi uyumu" yıkan dişi öğe.” (3)

Bugün tüm bunlara rağmen sahip olduğumuz bir vatanımız var..Korumalıyız..

Yarın çok ciddi olarak sahip çıkmak zorunda kaldığımız bir vatanımız olabilir..

Varlığını Türk Varlığına Armağan Edecek yüreklere…

Zeynep Oruncak. Açık İstihbarat



"İsmet Paşa'nın Reis-i Cumhurluğu sırasında Kanun-u Mahsus ile localar kapanmadı diye masonların müracaatı üzerine tekrar localar açılıp faaliyete başladılar. Ve 1952'de ise Atatürkçü geçinen ve onunla iftihar eden Celal Bayar da, Ahmet Gürkan'ın teklif ettiği mason localarını kanunla pekiştirdi. Tabii bu ameliyeyi Meclis yaptı fakat bu müzakerelerin devam ettiği üç celse zarfında Celal Bayar Reis-i Cumhur locasına gelerek konunun müzakerelerini sonuna kadar takip etmiştir." (İbrahim Arvas, Tarihi Hakikatler, s.73)

(Masonlar Atatürkçüymüş!)

EMİN ÇÖLAŞAN: MASON LOCASINDA KAVGA VAR…

26 Ocak 2012

Sevgili okuyucularım, Masonluk ilginç bir dünyadır. Ya da dışarıda olanlara öyle görünür. Pek çok şeyi gizli tutulur, loca toplantılarında özel giysiler giyilir, ilginç törenleri vardır, ast üst ilişkileri sağlamdır.

Masonlar kıdem sırasına göre rütbe kazanır ve her rütbenin ayrı simgeleri, bize yabancı gelen ayrı unvanları vardır.

Bildiğim kadarıyla masonların en büyük özelliği, Tanrı’ya inanırlar. Onu “Evrenin ulu mimarı” olarak adlandırırlar. İçlerinde din ayırımı yapılmaz. Tanrı’ya ve belli ilkelere inanan herkes, çeşitli soruşturmalardan geçtikten sonra mason olabilir.

Mason localarında siyasi tartışma yapılmaz. Particilik yoktur ve kesinlikle yasaktır. Ama masonlar genelde laik, yurdunu seven, Atatürk ilkelerine bağlı, ülkenin bütünlüğüne sahip çıkan insanlardır. (Bu bilgileri verince benim mason olduğumu sanmayın. Kesinlikle değilim, hiçbir zaman olmadım.)

Masonluk, bir dernektir. Cemiyetler Kanunu uyarınca çalışır ve her açıdan bulunduğu ülkenin yasalarına tabidir.

Bizde şeriatçı kesim ve sağ iktidarlar, bir sürü abartılı ve yalan nedenler uydurarak masonlardan nefret eder.

* * *

Geçtiğimiz günlerde (3 Aralık 2011) burada belgeli bir yazım çıkmıştı. Milliliği kalmayan Eğitim Bakanlığı, ilköğretim okullarında Arapça dersler başlatıyordu. Belge özetle şöyleydi:

“Bakan başkanlığında toplanan Talim ve Terbiye Kurulu, küçük öğrencilerin Arapça öğrenmesine karar vermişti. 4-5. sınıf öğrencileri için Arapça bu eğitim yılında, 6-8. sınıflar ise 2013 eğitim yılında başlayacaktır.

Arapça ders kitaplarının taslakları Bakanlığa 30 Mart 2012 tarihine kadar gönderilecek, kabul edilenler Temmuz 2012’de duyurulacaktır.”

Alınan bu kararın anlamı çok net ve açık:

Harf devrimi yok ediliyor…

Çünkü Arapça dersleri eski yazıyla okutulacak, küçük yavruların kafası Arapça harflerle karıştırılacak.

İlköğretimde Arapça!..Bir devrim daha (harf devrimi) AKP iktidarı tarafından çöp tenekesine atılıyor!

Bunlar ilk adımlar. Ötesi daha sonra gelecek.

* * *

Yayınladığım belgede Bakan Ömer Dinçer’le birlikte, bakanlığın personeli olarak görev yapan Talim ve Terbiye Kurulu başkan ve üyelerinin de imzaları vardı.

Maşallah, biri olsun bu karara karşı çıkamamış, hepsi imzayı bastırmıştı.

Ancak imza sahiplerinden biri vardı ki, Bakanlığı değil ama üyesi olduğu Mason Locasını karıştırdı, kavga çıkmasına neden oldu.

Ahmet Sönmez!

Bu şahıs üst düzey bir mason.

Şu anda Pergel Locası’nın üstad-ı muhteremi.

Başka bir deyişle, locanın başkanı.

Locanın basılı rehberinde resmi ve ismi var. Yanında şu bilgilere yer veriliyor:

“Tekris (kabul) tarihi 2 Mayıs 2000. Mesleği: Eğitimci. İş adresi: Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu üyesi…”

* * *

Bir masonun, böylesine gerici, devrimleri yok edici karara imza atması mason locasında yadırgandı.

Ahmet Sönmez, iddialara göre o masonluk makamına zaten hak etmeden, çok uzun süren seçimler sonrasında, kademe ilerlemesi yapmadan getirilmişti. Loca arkadaşlarına göre durum şöyleydi:

“Önce sekreter, sonra birinci nazır ve en az yedi yıllık üstad mason olması gerekiyordu. Yazılı olmayan kurallarımıza göre bu süre en az 20 yıl alır. Oysa kendisi bu kademelerin çoğundan geçmedi.”

Locada kendisine yönelik tepkilere bir de bu eklenmiş oldu. Ancak esas sorun onun bu kademeleri atlayarak yükselmesi değil, Bakanlığın o kararına attığı imza oldu.

Üstad-ı muhterem Ahmet Sönmez’e bu imzası nedeniyle locada tepkiler sergilendi, çok ağır eleştiriler aldı.

Arkadaşları kendisini kınadılar:

“Üstad, Emin Çölaşan belgesini yayınlayınca öğrenmiş olduk. Siz böyle bir kararın altına nasıl imza atarsınız?”

Verdiği yanıt ilginçti:

“Emin Çölaşan makbul bir adam mı yani, siz onun yazdığına ne bakıyorsunuz!..Ben imza atmasam bile, Arapça ders kararı nasıl olsa kabul edilecekti. Ben formalite icabı olarak imzaladım.”

Loca arkadaşları ısrarlıydı:

“Türkiye’yi geriye götürecek böyle bir kararın altına sizin imza atma hakkınız yoktur.”

Tartışmalar şiddetlendi.

Bazıları, kendisini Mason cemiyetinin locadan daha üst düzeyine şikayet etme kararı aldı. Gerekçeleri ilginçti:

“Bizim bir mensubumuzun, hangi görevde olursa olsun böyle bir karara imza atmaması gerekir. Bu imzasıyla, bizim sonuna kadar bağlı olduğumuz Cumhuriyet rejiminin ilkelerini çiğnemiştir.”

* * *

Sonraki gelişmeler daha da ilginç! Loca arkadaşları, Ahmet Sönmez’i atmış olduğu bu imza nedeniyle en üst makama şikayet ettiler…

Bu üst makam, Mason Cemiyetinin Ankara’daki en üst düzey makamı ve büyük üstadın (Türkiye’deki genel başkanın) temsilcisi olan Büyük Üstad Vali Kaymakamlığı.

Yapılan şikayete oradan yanıt geldi:

“Cemiyetimizde, devlet memuru kardeşlerimizin sayısında zaten büyük azalma var. Mecbur kaldığı için böyle yapmıştır. Hakkında işlem yapılmasına gerek yoktur.”

* * *

Bu olanları yazıya dökmeden önce epey düşündüm. Birincisi, Ahmet Sönmez’in kıdemli bir mason olduğunu açıklayıp onu Eğitim Bakanlığına hedef göstermiş oldum.

Oysa masonların isimleri gizlidir.

İkincisi, onun mason olduğunu, hele hele Pergel locasının üstad-ı muhteremi olduğunu, Milliliği kalmamış olan Eğitim Bakanlığı herhalde bilmiyordu. Şimdi bu durum açığa çıkınca onu görevden alıp sürgün edebilirler. (Dokunmayacaklarını umarım.)

Evet, 3 Aralık 2011 günü burada bir yazı yazdım, Arapça eğitim rezaletinin belgesini açıkladım. Yazımın sonunda şöyle demiştim:

“Burada son sözüm de, bu belgeyi imzalamış olan Talim Terbiye Kurulu başkan ve üyelerine. Bazıları imam hatip kökenli ama hepsinin ortak özelliği, göreve bu iktidar tarafından getirilmiş olmaları.

Bakan Bey emir vermiş, içlerinden bir babayiğit çıkıp ‘Ben bu karara katılmıyorum’ diyememiş. Yazıklar olsun.”

O yazının Mason localarını karıştıracağını, orada kavga dövüş çıkacağını, birilerinin suçlanacağını vallahi aklıma bile getirmemiştim.

Ben ne bileyim koskoca Eğitim Bakanlığında kimlerin imam, kimlerin mason olduğunu!

SÖZCÜ



“Türkiye’de İktidar Doğanlar”

1991 Seçimleri öncesinde Mustafa Emin Çölaşan, oyunu DYP'ye vereceğini ilan edip, okuyucuları da DYP'yi desteklemeye çağırdı. Emin Bey, Hüsamettin Cindoruk'un kuzeni, eski Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürü Ali Umran Emin Çölaşan'ın oğlu, Menderes'in bakanlarından 33. dereceden mason Refik Şevket İnce'nin de (annesinin babası) torunudur. Refik Şevket Bey, 1920'de Meclis'e girmiş ve Adalet Bakanı olmuştur. Emin Çölaşan, masonların dışa açılma dedikleri süreçte üstad-ı azamla röportaj yapmıştı. Röportajın başında "masonlukla ilgili bir şey bilmiyordum, masonları tanımıyordum" mealinde bir şeyler yazmıştı. İnsa­nın dedesinden, "habersiz" olması ne gariptir.

Emin Çölaşan'ın dedesi İttihatçı Veteriner Albay Giritli Emin Bey'in Edibe Hanım'dan doğan kızı Ganimet Hanım, Umran Emin Çölaşan'ın ablası ve Hüsamettin Cin­doruk'un da annesi olur.

* Karacaahmet 8. Ada'ya gömülen Hüseyin Nihal Atsız'ın avukatlığını yapan kişi de Selanik Hukuk Mektebi'ni bitiren Refik Şevket İnce'nin kardeşidir; yani Çölaşan'ın de­desinin kardeşidir. Emin Çölaşan, işsiz dolaşırken Abdi İpek­çi 'nin 35 yaşından sonra gazeteci yaptığı bir kişidir.

Eşi Tansel Hanım'ın Danıştay 2. Daire Başkanlığı'na atanması için, dönemin adalet bakanına "ricada" bulun­duğunu da kabul eden Çölaşan, birden Cavit Çağlar'ın NTV'sinde, Mehmet Barlas'ın iddiasına göre astronomik paralarla, program yapmıştı. Elbette o zaman Çağlar neyi soymuş, kimi soymuş yazmadı. Nergis Tv bugün de NTV adıyla devam ediyor, sahibi de Selanikli Ayhan Şahenk'in şirketi Doğuş Holding'dir.

Tansel Çölaşan Danıştay Başsavcısı'dır. Tansel Ha­nım'ın görümcesi Tülay Tuğcu ise Anayasa Mahkemesi Başkanı'dır.

Tülay Tuğcu'nun eşi Taner Tuğcu'nun kız kardeşinin eşi ise TRT'de Kurtuluş, Kuruluş gibi dizilerin ve "Abdül­hamid Düşerken" filminin yönetmeni olan Ziya Öztan'dır. Taner Tuğcu'nun Uyanış Locası'na mensup bir mason olduğu iddiası gazetelerde yazıldı.

Emin Çölaşan'ın ana baba bir erkek kardeşi Hüseyin Refik Çöla­şan uzun yıllar Tarım Bakanlığı'nda Ziraat Yüksek Mühendisi olarak çalıştıktan sonra, özel sektöre"geçmiş. AGRİN Tarım ve Tarımsal Endüstri Mühendislik Dan!şmanlık Ticaret ve Limited Şirketi ile işleri bir hayli açılmış. Tarım Bakanlığı'nda geçen uzun yıllar boyunca bir türlü kavuşamadığı çil çil dolarlar, özel sektöre, geçince Refik Çölaşan'ın ayaklarına halı olmuş. Elini nereye attıysa altın, dolar, euro olmuş.

Refik Çölaşan'ın firması, genellikle yurtdışı kaynaklı tarımsal kalkınma projelerine aracılık ediyor. Yurtdışından kredi ya da hibe projeler getirerek hükümete bunları pazarlıyor. Hükümet ile işbirliği içinde bu projeleri gerçekleştirerek, milyon eurolardan nasipleniyor.

Muhalif yazılar, Refik Çölaşan'ın işlerini mi açıyor?

Ancak kafaları karıştıran şey, ağabeyi M. Emin Çölaşan hükümete kıyasıya saldırırken kendisinin aynı hükümetle onlarca milyon do­larlık projeleri tıkır tıkır yürütebilmesi. Bu noktada insanın aklına ister istemez bazı sorular düşüyor... Yoksa Ağabey M. Emin Çöla­şan vurdukça, hükümetin kardeş Hüseyin Refik Çölaşan'a yakın­lığı mı artıyor? Ağabey vurunca kardeşin işleri mi açılıyor?

47 Milyon Euro'luk proje

Kardeş Çölaşan'ın içinde bulunduğu konsorsiyumun, Hükümet ile işbirliği içinde gerçekleştirdiği 47 milyon euroluk projeyle ilgili olarak Urfa Haber Gazetesi'nde yayınlanan haber yine Kırmızı Çizgi'de yer aldı. Urfa Haber'in 24 Mayıs 2004 tarihli haberi:

"Geçtiğimiz hafta Devlet Bakanı Abdüllatif Şener'in Diyarbakır'dan startını verdiği GAP Kırsal Kalkınma Projesi'ni anlatmak üzere SOFREGO Konsorsiyum Lideri Syive Monnery (Fransa), GAP Kırsal Kalkınma Projesi Ekip Lideri Andrew

Winter Taylor (İngiltere), AGRİN Tarım ve Tarımsal Endüstri Mühendislik Danışmanlık Ticaret ve Limited Şirketi Genel Müdürü Refik Çölaşan ve GAP Bölge Kalkınma İdaresi Müdürü Rafet Yılmazoğlu'dan oluşan heyet Şanlıurfa Valisi Şükrü Koca­tepe'yi makamında ziyaret ettiler.

Avrupa Birliği'nce finanse edilen GAP Kırsal Kalkınma Projesi kapsamındaki 20 milyon Euro hibe programının başlatılması ile ilgili bilgi veren uzmanlar, yapılacak çalışmaları anlattılar. GAP Bölge Kalkınma İdaresi'nin AB ile beraber yürüttüğü Bölge Kalkınma programlarından 47 milyon Euro'luk AB Hibe Prog­ramı 'nın ikinci dilimi ile ilgili çalışmaları anlattıklarını ifade etti.

AGRİN Tarım ve Tarımsal Endüstri Mühendislik Danışmanlık Ticaret ve Limited Şirketi Genel Müdürü Refik Çölaşan, konuşmasında şunları söyledi: AB tarafindan finanse edilen GAP Kırsal Kalkınma Projesi'nin uygulanmasında görev alacak ekip olarak Şanlıurfa'ya geldik ve faaliyetlerimize başladık. Bu çerçe­vede bu işi yürütecek olan danışmanlık firmaları arasında Fran­sa'da olan SOFREGO firması lider firma olarak görev yapacaktır. Bu firma ve bizlerin Türk firma olarak istihdam etmiş olduğu kilit uzmanlar bugünden itibaren görevlerini üstlenmiş bulunuyorlar.

(http://www.memleket.com.tr/index.php?islem=detay&id=8419)

Bu işler böyle işte; geçmişte Hilafet diyen de Meşru­tiyet diyen de aynı ailenin çocuklarıydı. Şimdi de AB karşıt­ları da taraftarları da aynı ailenin çocuklarıdır. Bunu iki kar­deşin durumlarından yola çıkarak yazmıyoruz. Türkiye AB'ye girse de girmese de aynı aile iktidarda olacaktır.

(ERGUVANİLER “Türkiye’de İktidar Doğanlar” Tayfun ER –Duvar Yayınları-2007 Sh.142-143-144)


Güncel Meydan, 4 Haziran 2012
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Çölaşanlar, Atatürkçü Düşünce Derneği'ni Nereye Sürüklüyor?

İletigönderen Deli Haydar » Sal Haz 05, 2012 21:10

Bak sen şu Emin'e! Çölleri aşmış da, firavunun kum havuzunda kaybolmuş...
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21


Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x