Kavga / Seçkin UMUT

Kavga / Seçkin UMUT

İletigönderen Seçkin ERGÜN » Cmt Eyl 08, 2012 19:04

Önce “kavga” gerek. Korku ve endişelerimizi sanal ekranda savuşturmaya çalışırken, bilmeden bizi bekleyen sonun ocağına odun taşıyoruz. Mısır’da falan halk hareketinin sanal ortamda organize edildiği yalan!. AKP hükümetinin internete sansür getirme çabası da kendimizi iyi hissettirecek “elinizdeki silah çok güçlü” kandırmacasından başka bir şey değil. Örgütlenme, duyuru ve haber alma açısından bilişim ortamının etkisi tabii ki küçümsenemez. Ama hepsi bu kadarla sınırlı. İki öğrenci sokağa çıkıp da yanlış giden bir şeyleri seslendirdiğinde yüzlerce polisin öldüresiye dövüp yüzlerce yıl hapisle yargılanması boşuna değil. Bizi sokaklardan ekran başına hapsetmeye çalışıyorlar.

Emperyalistler tarih boyu yaşanılanlardan çok faydalı bilgiler edinip fazlasıyla kazanım elde etti. Mesela işgal gücü ne kadar büyük ve güçlü olursa olsun, baskı ne kadar şiddetli olursa olsun bir devleti işgal etmek mümkün değil. Cezayir, Hindistan, Türkiye gibi onlarca örnek var. Bazıları 3 yılda bağımsızlık savaşını kazandı, bazısı on yılda. Ama sonuçta mutlaka emperyalistler kaybetti.

Yeni dönem sahnede, iç dinamiklerle sonuca gitmek var. Bu yöntem Yugoslavya’da başarıyla uygulandı. Irak’ta beklenenden çok daha başarılı oldu. Irak işgali sırasında ABD ordusunun günler- geceler süren ağır hava saldırılarına rağmen karadan ilerlemesi, yani işgal bir türlü istenilen düzeyde olamıyordu. Barzani ve Talabani öncülüğünde Kürtler ABD ile omuz omuza kuzeyden saldırmasına kadar neredeyse bozgun durumuna düşmüşlerdi.

Said-i Nursi (Kürdi)’ den beri Türkiye üzerinde de buna benzer oyun tertiplenmekte. Bizde bir türlü başarıya ulaşamaması güncel hayatta etnik kimliklerin iç içe geçmesinden dolayı. Türk ailesinin damadı Kürt, Kürt patronun işçisi Türk, Türk mahallesinin bakkalı Kürt. . .

PKK’nın 30 yıldır sürdürdüğü terör saldırılarında şehit aileleri de dahil hiç kimse Kürtleri suçlamadı. Hedefte hep terör örgütü oldu. Ne zamana kadar? Habur ihanetine kadar. O andan itibaren her şey tersine dönmeye başladı. Otobüs tepesine çıkartılan teröristler davul zurna eşliğinde meydan meydan gezdirilerek Kürtlerle terör örgütünü aynı safta buluşturmayı amaçladılar. Bunda da başarılı oldular. Ne Kürtler kalkıp ciddi anlamda ve yüksek ses tonuyla “ biz bu oyuna dahil değiliz” diye bildi, ne Türkler bu oyunun gerçek gerekçesini algılayabildi. PKK’nın ayrılıkçı bölünme taleplerini “demokrasi! ve insan hakları!” maskaralığı altında tüm Kürtlerin ortak talebiymiş gibi gece gündüz televizyonlardan tetikçi gazeteci-akademisyenlere söylettiler. Gelinen noktada özellikle batı illerinde Kürtlere karşı giderek artan ırkçı bir duygu doğmaya başladı. Bunda PKK-BDP-AKP ittifakına dahil olmayan Kürtlerin sessiz kalarak dolaylı da olsa onaylamaları oldukça etken oldu.

Fetullah Gülen’in işbirliğiyle felç edilip işlevsiz hale getirilen ordu ve yargı, devlet yapılanmasında ciddi gedikler açmaya başladığı dönemde ayrılıkçı Kürt hareketin ivme kazanması tesadüf değildir. Birbirinden beslenip aynı ortak hedef için, yani Atatürk Cumhuriyetini yıkmak için aynı paydada buluştu. Fakat Atatürk’ün kurduğu Laik Türkiye Cumhuriyetini ve üniter yapıyı kırmak için bu ittifak da, geçen on yılda elde ettiği büyük kazanımlar da nihai hedeflerine ulaşmaya yetmedi.

Son çare olarak “tapon bölge” uygulamasına geçtiler. Bunun için bir düşman gerekiyordu, Suriye’yi gözüne kestirdiler. Hem Irak’ın kuzeyinde oluşturulan Kürt oluşumunun Suriye ayağını hayata geçireceklerdi, hem de Türkiye içinde devletin kontrolü dışında, teröristlerin eğitim, lojistik destek, ve vur-kaç için gerekli olan “serbest bölgeyi” oluşturacaklardı. Esad falan kimsenin umunda değil. Birkaç ay sonra Suriye’nin kuzeyini Kürtlere tahsis edecek, radikal dincilere bazı kazanımlar sağlayan tavizlerle dolu bir anlaşmayı Esad'a imzalatırlar. Asıl hedef Suriye değil, Türkiye!

Libya, İsrail, Filistin, Afganistan, Türkiye’de dahil hangi ülkenin hapishanesinde ne kadar eli kanlı terörist varsa salıverildi ve hepsi bu “tampon bölgeye” getirildi. Daha birkaç sene önce İstanbul’da 40’dan fazla vatandaşın ölümüne sebep olan bombama eylemini yapan teröristlerin Suriye ordusu tarafından öldürüldüğünü gazetelerden öğreniyoruz. İyi de bu teröristleri kim salıverdi? Kim alıp o kamplara götürdü? Bu nasıl hukuk devletidir? Bir hakim, savcı bu teröristi hangi gerekçeyle salıverir? Bunu yaptılar çünkü AKP-BDP-PKK ittifakı bu topraklardan Atatürk’ü silmeyi beceremedi. Şimdi hükümet eliyle fiili bir tampon bölge ve fiili bir işgal başlamış durumda. Farkında değiliz ama Türkiye birkaç ülkeyle resmen savaş halinde.

İnternette “Kurtar bizi Atam” çığlıkları atılıyor. Atatürk o kadar büyük bir önder ki, bu durumu bilip yıllar öncesinden “eğer ülkeni kurtaracak bir lider beklemekteysen, ben size hiç bir şey öğretememişim demektir." demişti. Atatürk kendisini var eden bu millete, bu topraklara inancını bu sözle dile getirmiş. Atatürk inandı, siz de inanın.

Vakit yok sanata, edebiyata
Türküler, şiirler, Nazım falan
Kavganın hakkı

Öfkeyle bilediği çatık kaşını,
Kalleş beslemesi,
Korku taşında köreltiyorken sessiz yığınlar,
Kalkışmanın belli-belirsiz yürek vuruşu,
Elini titretirken kör ressamın,
Yalancı şair hangi hain pusudan korusun,
Sevgiyi, Sevgili’yi!?...

Madem sanat çağın öncü direnç çiçeği
Önce çağa adını verecek kavga gerek
Hem “Kahraman” dediğin de
Öyle çağrılmayla gelmez ki!. . . .

Seçkin UMUT, 8 Eylül 2012
Kullanıcı küçük betizi
Seçkin ERGÜN
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 58
Kayıt: Pzt Tem 04, 2011 22:01

Şu dizine dön: Seçkin ERGÜN

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x