Son zamanlarda, yaygın basın-yayın organlarında yer alan birçok isim, "tarihi gerçekler" adı altında Cumhuriyet'e ve Atatürk'e saldırma çalışmalarına hız verdi! "Kurtuluş Savaşı'nı Atatürk başlatmamıştı", "Onu Samsun'a Sultan Vahdettin gönderdi, ama o, Vahdettin'e hainlik etti", "Atatürk de aslında mandacıydı", "O bir diktatördü" ve daha onlarca, binlerce yalan...

Bu yalanlara tarihçi-yazar Sinan Meydan belgeleriyle mükemmel yanıtlar veriyor; ama gelin görün ki, Atatürk'le özdeşleşmiş "milli birlik ve bütünlük" algısı, hep bir elden, belleklerden kazınmaya çalışılıyor!

Peki, ne istiyorlar da Atatürk'e bu kadar saldırıyorlar?

Cevabı açık! Bu ülkenin kalbinde Atatürk var ve onu kalplerden söküp atmadan bu ülke halledilemez!

Çünkü Atatürkçü olmak demek, bağımsızlık demektir,

Atatürkçü olmak, sömürüye boyun eğmemektir,

Atatürkçü olmak, dil, din, ırk, mezhep ayırmamak demektir,

Atatürkçü olmak, fabrika demektir, iş aş demektir,

Atatürkçü olmak, limanları, yolları, köprüleri, fabrikaları satmamak demektir,

Atatürkçü olmak, hurafelere boyun eğmemektir,

Atatürkçü olmak, bilim demektir, çağdaşlaşma demektir,

Atatürkçü olmak, insana saygı demektir,

Atatürkçü olmak, vatan demektir, birlik demektir, parçalanmamak demektir,

Atatürkçü olmak, halk demektir,

Atatürkçü olmak, sanat, edebiyat, hukuk, toplum demektir,

Atatürkçü olmak, dürüst olmayı, vatanını sevmeyi, hizmet etmeyi ve hiç durmadan çalışmayı gerektirir...

Ve Atatürkçü olmak, ruhunu, benliğini, kimliğini ve onurunu, ona buna peşkeş çekmemektir!