ONARICI ADALET! ONARILMAZ DURUMLAR!

ONARICI ADALET! ONARILMAZ DURUMLAR!

İletigönderen Feza Tiryaki » Prş May 06, 2021 14:52

ONARICI ADALET!
ONARILMAZ DURUMLAR!


Mayıs başında, hastanede doktorlara, hemşirelere saldıran, onları tehdit eden, durumu savcılıkça soruşturulup karara bağlanan bir adamın haberi vardı gazetelerde. Adamın çocuğu hastaymış, aynı hastanede üç gündür, ateşli, yatıyormuş, doktorunun istediği bir kontrolü -işitme testi- gönderildiği bölüm doktoru (KKB doktoru), burada test yapılmıyor diyerek yapmamış. Olay böyle başlamış.

Bir bakın bilgi ağına, bu tip konuları arayın, aynı anda böyle yüzlerce doktora şiddet, sözlü – bedensel saldırı, yaralama haberi çıkıveriyor karşınıza.

Yukarıdaki olay, hastanede kavga, yeni değil. Görüntülü gösterimi ise yeni, beş gün önceden. Geçen yılın bu olayı, bir anda aynı resimlerle tüm yayınlarda başlıklara yerleşmiş:

“Ankara'da sağlık çalışanlarına karanfilli özür”

“Doktoru tehdit etti ardından karanfil ...”(Hürriyet)

“Doktoru “tehdit eden” şüpheli, sağlık çalışanlarına karanfil dağıtarak ceza almaktan kurtuldu (AA)”

Memurlar sayfasından bu da: ” Sağlık çalışanlarına karanfil dağıtarak ceza almaktan kurtuldu.”

Haberin filmi çevrilmiş sanki. Herkes rolünü oynamış, kameralara poz vermişler tek tek…

Günümüz, gösteri, algı yönlendirme günü. Her şey görsel, her şey gösteri… Herkes oyuncu, artist!

Madem böyle bir sonuca vardınız, özür dilenecek, iş bitecek, neden naklen (canlı) yayındasınız? Kendi aranızda, kurum içinde yapsanız, rol almadan, rol vermeden, film çevirmeden yapsanız özür dilemeyi, diletmeyi, geçersiz mi sayılıyor alınan karar? Daha önemli, daha yaşamsal işiniz yok mu sizlerin hastanede? O gösteriye ayırdığınız zaman diliminde hastalarınız neredeler, ne durumdalar? Mesleğe saygınlık böyle mi kazandırılır? Görüntüsüz haber olarak geçilse, olmadı, isteğe bağlı çekilmiş tek bir resimle verilse haber, her durumda kurumun saygınlığı, mesleğin onuru gözetilse ilk önce, olmuyor mu?

Böyle bir durum Batı ülkelerinde nasıl? Kasetli mi oralarda da durum? Bir iki örnek verebilseniz?

Yeni yasalara göre, uzlaştırma bürosu varmış artık. 2004’te değişmiş ilgili yasa maddesi. 2017’den beri de pek yaygın kullanılıyormuş bu sistem. Neredeyse bir milyona yakın olay böyle uzlaşmayla çözülmüş. Uzlaştırmacı, şikayetçiyle iletişime geçiyor, iki tarafı barıştırıyormuş.

Bu kez saldırgana çiçek (karanfil) dağıttırmışlar. Bunu, tehdit edilen doktor, saldırganın yanlışını anlamasını sağlamak ve kamuoyunda "farkındalık" oluşturmak için istemişmiş. Naklen yayını baştan planlamışlar yani…

Beyaz önlüklüler bir sıra dizilmişler. Aralarında koyu renk başörtülüler, uzun hırkalı bayanlar, mavi tulumlular, takım elbiseli beyler de var. Kim hangi görevde belli değil. Gençten, zayıfça, esmer, kara sakallı, sarı maskeli biri, bazı resimlerinde yüzü buzlanmış, elinde karanfil demeti, sıralananlara tek tek karanfil veriyor. Gişe ardındaki türbanlı görevliye de veriyor, ayırımsız. Ardından mikrofon uzatmışlar, gazetecilere olayı anlatıyor:

“Hani bağırmalar, çağırmalar, dalaşmalar oldu…” diye başlıyor söze. Bayağı da korkutulmuş: "Mahkemeye çıksaydım 3-4 yıl ceza vereceklerdi."

Çok değişti ülkemiz çok… Çağ atladı mı desek, ortam mı değiştirdi, başka bir anlayışa mı geçildi… Ne olduk, kurumlarımız, yargı sistemimiz nasıl bu duruma geldi anlamak güç…

Bugün de Diyarbakır’da olmuş buna benzer bir olay. Sırası gelen hasta, uzunca bir beklemeden sonra muayene odasına alınmış, hastaya hemşire aç mısın tok musun diye sormuş. Açım yanıtını alınca da git kantinde bir şeyler ye, aç karnına işlem yaşamam, öğleden sonra yine gel demiş. Hasta itiraz etmiş, ileri geri konuşmalar, ses yükseltmeler… Çevredekiler olayı cep telefonlarından çekmişler. Gelen giden, kalabalık, soran, dinleyen, film çeken, bağırana sarılan, omuzuna el atan, salına salına gezinen, ötelerden yan yan bakan…

Madem öyle randevu verilen hastaya neden nasıl geleceği söylenmez. Sıradan çıkarılınca hasta ne yapacak, nereye gidecek, bir daha nasıl gelip bekleyecek? Nerede karşılıklı saygı?

Hastanelerin bu umarsız durumunu, doktorlara hemşirelere, bir de, hastalara kötü muameleyi burada bırakalım, neremiz doğru ki, hasta- doktor ilişkileri doğru olsun, çağdaş bir konumda yürüsün, diyelim…

Son ayların iki yanlı yargı olayına da kısaca değinip sözü bitirelim.

Biri, ülke gündemimizden çıkıp ta ABD’deki kadın kuruluşlarına kadar uzanan, kadın katili koruyan bir magazinsel cinayet. Diğeri, yine il baro başkanlarının katili savunduğu, başlıklardan düşmeyen bir haber. Her iki katil zanlısı da, biri kadın, diğeri erkek, aynı fotoğraflarıyla basında.
Kadın darbeli yüzüyle, erkek yine yüzü darbeli, polis kolunda yürütülürken.

Kadın(Melek İpek) kendine işkence eden kocasını öldürmekten suçlanıyor. Yüzü gözü mor, şişik görünen hep aynı resmiyle haberlerdeydi. Başka resmi konmadı. Bir iki ay içerde yatırılıp geçenlerde salıverildi. Ölen öldüğüyle kaldı.

Burada, kadının iki eşliliği, bu durumu evliliğinin en başından beri kabul etmesi, olayın en önemli yanı. Gazetelerde yazan ama aldırılmayan, topluma kanıksatılmaya çalışılan aileyi bozan bir ahlaksızlık… Evlenmiş, kısa süre sonra erkek eve başka bir kız getirmiş, hep birlikte yaşanmış. Sanırım bu yüzden böyle kollandı gözetildi, cezası verilmedi, bir insanı, eve gelmesini elde silahla bekleyerek öldürmenin, polise bildirmemenin, kimseden yardım istememenin bir bedeli olmadı. Uzun yıllar iki kadın aynı evde yaşamışlar, üstelik mağdur gösterilen katil kadın bu durumda, iki çocuk da dünyaya getirmiş. Çevresi, ilgili kurumlar kimse durumlarını garipsememiş, yardımcı olmamış, böyle aile olamaz denmemiş…

Bu olaydaki salıverilme haberi gündeme düştüğü an, diğer haber de bir anda gündeme geldi:

“Kadir Şeker davasında yeni gelişme! Avukatları tahliyesi için Yargıtay'a başvurdu!”

Anladınız, ünlü Kadir Şeker olayı. Genç, parkta tartışan iki kişinin arasına girmiş, tartışan kadın, o benim kocam sen karışma dediği halde, cebinden çıkardığı bıçakla, tek bıçak darbesiyle adamı öldürmüş, ardına bakmadan evine kaçmış.

Burada, öldürülen adam, sabıkalı, birikmiş suçları var diye ölenin yaşam hakkı savunulmuyor, ölmesi hak görülüyor. Sonra araya dinsel unsurlar da katılıyor, katil hapiste din eğitimi falan talep ediyor…

Kişiye göre, duruma göre yargı kararları… Aynı yasa kimine öyle kimine böyle…

Turiste, sözde herkese aynı yasanın uygulandığı ülkemizde denize girmek serbest, vatandaşa yasak…

Türbede elini arkaya bağlamak yasak, malum aşının karşıtı olma, duruma şüpheyle yaklaşma, araştırma, karşıt yönde halkı bilgilendirme yasak, denilenleri sorgulama hepten yasak…

Taş ocağı için doğa katliamı serbest! Karşı durmak, bunun için dışarı çıkma yasak!

Onarıcı adalet böyle olmalı işte!

Denilene uy, soru sorma… Arka buldunsa kendine, korkma!

“Yeni Düzeni” eleştirme, uy, uyumlu ol… Uzlaş…

Bir de, evden çıkma!

Feza Tiryaki, 6 Mayıs 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x