SES, BİR, İKİ…

SES, BİR, İKİ…

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Eki 02, 2021 9:35

SES, BİR, İKİ…

Eski bir anı gözümde canlandı. Gülerek anlatırlardı.

Tekirdağ’ın Saray ilçesi.

Kasabanın tek sineması var. Sinemacı A’mad (Ahmet). Karısı A’şe (Ayşe). Yazın da yazlık sinemayı aynı kişi açar. Sinemada filmi karı koca birlikte oynatırlarmış. Ayşe Hanım eşine yardım edermiş. Sinema dediğimiz, salaş bir yer, derme çatma, ahır gibi derler ya öyle, dönem altmışlı yıllar.

Sinema bir gece yine dolu. Ses kontrolü yapıyorlar.

“Bir iki, ses, bir iki, ses!” “ Ses gelmeyo (gelmiyor)!” “Ses kontrol! Bir iki!”

Neyse ses tamam.

Neredeyse film başlayacak. Işıklar kapalı. Herkes yerine oturmuş bekliyor. Arkadan, film odasından sinemacı Ahmet’in karısı bağırıyor:

“A’mad, aman bre adamlar baş aşağı oyniyler, yetiş!”

*
O günden sonra, ortalık gerginse, canları sıkkınsa insanların, herkes birbirine “A’mad, aman bre adamlar baş aşağı oyniyler (oynuyorlar)" der, hem kendileri güler, hem duyanı güldürürlermiş.

Hesaplayalım aradan kaç yıl geçmiş. Bunca yıl sonra öyle bir döneme girdi ki dünya, o yılların gerisine düştük. Teknik arızalar sil baştan… Düşünceni söyleyememen, düşünceye sansür uygulama aynen.

Yeni Dünya Düzeni çalışmalarının ( salgın tiyatrosunun) başlamasından bir buçuk yıl sonra ilk kez ülkemizde böyle bir araya toplanarak sesini çıkaranlar görülüyor.

Şaşırtıcı bir şekilde, dinci kesim öncülüğünde bir miting düzenleniyor. Birinci miting İstanbul - Maltepe’deydi. İki hafta sonra da Ankara’da. Başını A. Dilipak’ın çektiği, izinlerini aldığı toplantılar. Bu toplantılarda konuşmacılar, “gen sıvılarından” çocukları korumak, gelecek kuşakların biyolojik yapısını tehlikede gördükleri için de toplumu uyarmak istiyorlar.

Mitinglerin ikincisinde, (Anıtpark) mitingi sönükleştirmek, etkisini kırmak için akla gelmeyen yollara başvurulmuş. Altmış yıl öncesinin teknik eksikliklerine, ses sistemi sorunlarına yeniden dönüldüğünü görmek, insanı daha da şüphelendiriyor. Karşı miting yapılması neden istenmiyor? Onu da dinlesinler, sen nasılsa 24 saat konuşuyorsun değil mi? Atı alan Üsküdar’ı da geçmiş, toplumun yarısından çoğuna o sıvıları vermişsiniz. Belki bir noktadan sonra geri dönecek size katılanlar... Özgür iradeye inanmıyor musunuz?

Yapılan son miting hiç duyurulmuyor. Mitingde mikrofonlar çalışmıyor, otobüs aracılığıyla meydana kurulan ses sistemi ha bire bozuluyor… Toplantı engelleniyor, bizim dediklerimizin dışında başka şey konuşulmasın, toplum uyarılmasın, başka kanaldan bilgi edinilmesin, baskılar sürsün isteniyor.

Birey olan insanlara yeniden sürü muamelesi… En son ne duyduk, “bilim kurulu” sonrasında yapılan açıklamada deniyor. Çare buymuş, yükseliyor dedikleri vaka (?) sayılarına:

“…hızla yüksek oranda "aşılı" hale gelmek.”

Çocuklarımızı zamanı gelince elimizde sağlık karnesi çocuk doktoruna götürür, bebeklik çağından başlatıp gerekli aşılarını yaptırırdık. Büyük yaralanmalarda, tetanoz olup hastalanılırsa, tetanozun kurtuluşu olmadığı, kesin ölündüğü için, kurtuluşa tek çare olan, tetanoz aşısı yaptırırdık. Kuduz köpek, kedi veya vahşi başka bir hayvan ısırmışsa birini, tek korunma kuduz aşısıydı, hayvan gözetim altına alınır tedbir aşısına başlanır hayvan ölmezse yani kudurmazsa “ashı”ya devam edilmezdi. Hayvan öldüyse, kayıpsa sonuna kadar “ashı”lara devam edilirdi.
Bu yapılan işlemler bireyseldi. Adı aşı olmaktı, başkasından söz edilirse adı, aşı yaptırmaktı.

Bu, “aşılı hale gelmek” sözünü tüm bildiklerimizle karşılaştırdık, bir yere koyamadık.

Vaka (?) sayılarını incelemişler. Aktif vakaların (?) dörtte birini 5-17 yaş arasındaki çocuklarımız oluşturuyormuş. Burada Bakan, taşı gediğine koymuş:

“Bu grubun önemli ölçüde aşı programında olmadığını dikkate aldığımızda çocuklarımızda görülen vakaların beklenen bir durum olduğunu ifade etmek isterim.” demiş. Yani çocuklar aşılanmadıkları içinmiş bu sayılardaki artış. Bu yaş çocukları normal olarak nezle-grip olur hastaneye falan yatılmaz, şimdi de aynen öyle, değişen bir durum yok denileceğine karışık bir anlatımla şu deniyor:

“… bu yaş grubundaki çocuklarımızın hastaneye yatışında ya da yoğun bakıma girişinde belirgin bir artış olmamıştır. Mevcut tabloda okula giden çocuklarımız virüs ile karşılaşsa da hastanede tedavi görmesi gereken bir durum ortaya çıkmamaktadır.”

O zaman sormaz mısınız şurada şu kadar sınıf gözetim altına alındı, o çocuklar iki hafta evlerinde kalacak. Şu okulda şöyle oldu, burası böyle diye her yerde korku salıp, yaptırım uygulayıp eğitim öğretimi neden karıştırıyorsunuz? Neden çocuklarımızın ağızları kapatılıyor okulda, derste? Madem bir sorun yok durum eskisi gibi… Neden bebeklere kadar inilip "aşılar karıştı" yalanıyla onlar üzerinde deneyler yapılıyor?

*
Ses!

Bir, iki, ses!”

Sesi boş ver! Yetişin, adamlar baş aşağı oynuyorlar işte, dünya ters dönmüş.

Bilim adamları dediklerimiz, bilime karşı; bilime karşı dediklerimiz bilimin ardında…

Birey bildiklerimiz meğer değilmiş, ezberci dediklerimiz, bilime inanırlarmış…

Ya da bunların hepsi yalanmış!..

En iyisi, baş aşağı oynarken gördüklerimize inanmamak, aynı filmi yeniden yeniden başa sarmalarına izin vermemek…

Feza Tiryaki, 1 Ekim 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x