OYNADI GÜLDÜ YERİNİ BULDU

OYNADI GÜLDÜ YERİNİ BULDU

İletigönderen Feza Tiryaki » Cmt Kas 06, 2021 23:58

OYNADI GÜLDÜ YERİNİ BULDU

Magazin konuları, toplumun genelinin ilgisini çekecek haberleri veren konular, olaylardır. Çoğu bir incir çekirdeğini doldurmaz, eften püften konulardır bunlar. Kim kiminle ne yapmış, kime ne demiş…

En ciddi sayılan gazeteler, TV yayınları da bunu yapıyor. Dünyada en çok magazin dergileri satılırmış. İngiliz, kraliçeleriyle, saray ailesiyle tüm dünyayı konuşturur durur. Bir zamanlar İran’dan çok, İran kraliçesi konuşulurdu, İran’da neler oluyor sorusu sorulmaz, Farah Diba ne yapacak, bahtsız kraliçe Süreyya ne edecek? Sonra olanlar oldu, mollalar geldi, enkazı kaldıramıyorlar.

Çiller bir fırtına gibi esti yıktı çökerttiydi ortalığı, Demirel’in yardımıyla, Demirel Cumhurbaşkanlığına çıkarken. Kimse işin iç yüzünü, ülkemize yapılanları, başımıza giydirilen bu yeni çorabı görmeye çalışmamış, bir anda ortaya atılan bu kişinin giydiğiyle çıkardığıyla, aldığıyla sattığıyla, yalanlı dolanlı çiftliğiyle, gaflarıyla uğraşılıp durulmuştu… Maskeli Leydi kitabını okudum da geçenlerde, o yıllara yandım, gerçeği kapatan, beyinleri yakan magazin takıntımıza şaştım. Tüm o karanlık yıllarda başrol oynayanların, devleti soyanların yargılanmamasına da aklım ermedi. Gazeteciler neleri neleri bulup ortaya çıkarmışlar, kitaba dökmüşler, gizli bir şey kalmamış, yine de o yılların hesabı sorulmamış. Ben Atatürk devrimlerinin ürünüyüm diyerek göz kamaştırdığını sanan bayan, yıllar yıllar sonra dinci iktidara mitinglerinde sahne alarak yardım ettiydi biliyorsunuz…

Günümüzde de her şey magazin. Tek ciddi haber yok gazetelerin başlıklarında.

O deney sıvısı için korku salmak amaçlı parmak sallayanlara, algıları, verilen görev gereği yönetenlere de ileride hesap sorulmayacak mı acaba?
Ülkelerin bir günde olan normal ölümlerinin sayı bilgisini vermeden, eski yılların ölüm istatistiklerini açıklanmadan, o deney sıvısını olmayan kalmasın diye, korku salarak, daha şu kadar insan bundan ölecek demek neyin nesidir? Dişler korkudan birbirine vuruyor, ödü patlıyor duyanın.
En son soyadının anlamı “papaz” olan doktor Rua Van’da konuşmuş, bir konuşmuş, pir konuşmuş. Şapkamız olsa kaldırarak selamlayacağız bu politikacı tavırlı küreselci aslanı:

“Dr. İhsan Rua: Uyarıma rağmen aşı olmayan gebe hastam yoğun bakımda, çok üzgünüm.”

Dün akşam Zeytinburnu’ndaki yöresel şenlikte türkü okurken sahnede kalp krizi geçirerek ölen 71 yaşındaki halk müziği sanatçısı acaba aşılı mıydı, ne zaman olmuştu, bunu da açıklasanız ya? Hamile kadının hastalanması, bebeğini kaybetmesi derhal o şeye bağlanıyor, kalp krizi salgını şeklinde kalp krizlerinden ölenlerin ölüm nedenleri neden açıklanmıyor? Doktor Rua gibilerine atıp tutmak serbest. Gerçek bir ölüm olayında işin bu yönünü araştırıp söylemek ise yasak…

2013 yılının açılımı yeniden açıldı da bilmezden görmezden geliniyor. Yarım kalan açılım tamamlanacak. Yavru muhalefete saldıran birine, bir haine Diyarbakır’da “K.rdistan” dedirtilerek “ bu uyduruk, olmayan olmayacak …istanlı şeye dikkat çekilmesi rastlantı mıdır? Bir parti başkanının baş caniye sayın demesi nedir? Dil sürçmesi midir? Bu da yetmemiş olacak ki bir küfür videosu daha ortaya çıkardılar. Terör örgütün kırımına uğrayan bir çobana şehit dedirtiliyor, duygularla oynanıyor, iktidarın bu işteki sorumluluğu, dağdaki çobanını koruyamaması, adli bir olay, bambaşka biçimde karşımıza çıkarılıyor. Yönetimden sorumlular bunları seyrediyor, muhalefet partililer topun ağzına koyuluyor. İşte size yeni bir magazin. Vatanı korurken şehit olma kavramı bir örgütün acımasızlığıyla karıştırılıyor. Herkes bir anda iktidarın yanında. Küfürlerin en kötüsünü hem de tek kişiye değil tüm ulusa uluorta eden kasetini duymayanın kalmadığı Cengiz İnşaata bu kadar tepki gösterilmemişti. Ne tepkisi? İhale üzerine ihale alan Cengiz İnşaat, devletten en çok para kazananların arasında yerini almıştı.

Bir de her gün dağdan inenlerin annelerine sarılması magazini var ortalıkta. Böylece terör bitti, bitirdik, bu parti tek suçlu denilerek işin en karanlık yanı kapatılacak. O adla o partiyi nasıl kurdurdunuz, kim kurdurdu, bir eli kanlı terör örgütüne karşı bu oynanan oyun nedir kimse sormuyor? Parti kapısına oturtarak kimilerini, kahramanlık taslanıyor, acı gerçek, bu örgütün kuruluş amacı, bu amaca yardım edenler, yine örgütün gerçekleştirmek istediği bölünmüş devlet hedefi, bunlara verilen dış destek, Amerikan desteği gizleniyor…

En ciddi konularımız bile magazine çevriliyor böyle. Video çeken dağıtan dağıtana… Bu rezillikler ana habere bile konu oluyor, algılar karıştırılıyor ya…

Meclis Başkanı’nın bayram değil seyran değil yeni anayasa diyerek halkı öpmesi bir başka magazin konusu;

Şentop: “Önümüzdeki seçimlerin temel tartışması yeni anayasa konusu olabilir.”

Oturup düşünmeli bu ne demek diye. Yavru muhalefet topun ağzına atılmış bir senaryo ile, aynı gün, yeni anayasa tartışması fişeği… Neyin tartışması? Tabii ki bölücülüğün, bölünmenin, anayasanın ilk dört maddesinin… O maddeler tartışmaya açıldı mı, bir yerine dokunuldu mu, devletin yapısının değişeceğini kundaktaki bebeğe sorsanız, bilir…

Medeni kanuna aykırı, yasa dışı imam nikâhı haberlerinin bu derece ortalığa yayılması, çok eşlilik dizilerinin ortalığı sarması nedir peki? Sadakatsiz adlı dizi hâlâ sürüyormuş. Alan memnun satan memnun. Daha ilk bölümünde kendini açık eden, her türlü ahlaksızlığın, karı kocanın birbirini alenen aldatmasının öyküsü ne verecektir topluma?

“Camdaki Kız” rezilliği de öyle… Yazanı çağdaş, kişileri çağdaş… Demek ki burada olanlar da çağdaş demez mi vakit geçirmek için ekrana mahkum olan gariban seyirci… Şoför evli, evliyken yedi yıl (neden yedi?) sosyetik bayanı da idare ediyor, kuma olmayı kabul ediyor zengin bayan. Herkes kendi evinde mutlu mesut. Şoförün karısı memnun, çocukları bile memnun. Adam dördüncüye kadar izin var ya, üçüncüsünü de buluyor, hiçbiriyle ayrılmadan… Bunun dizisi olur mu? Buna aşk hikayesi denir mi? Üstelik burada etnik bir bölücülük de oynanıyor. Üçüncü kadının adı takma ad: Laz kızı. Laz kızı aşağı, Laz kızı yukarı… Sonra ne bu psikologlara gitme merakı, en gereksiz bir mesleği göklere çıkartma, hastaların dediklerini anlattıklarını roman konusu olarak yazmak, sonra bu pespaye konuları diziye çevirtmek, kirli ruhları, hasta kişilikleri evlerimize sokmak…

Bizim toplumumuzda ruhsal sorunları aile, arkadaş çevresi çözmez miydi? Konuşarak çevresinden, dostlarından, büyüklerinden yardım almaz mıydı sinirleri bozulanlar? Şimdi her şey magazin, her şey yapay, her şey paralı!

En son gördüm şöyle bir haberi. En büyük devrimimize, bizi yücelten, aydınlatan, çağdaş dünyaya taşıyan devrimlerimizin en büyüğüne, Türk Yazı Devrimi'ne bir yerde laf atıldığını gördüm:

“Resmi tarih tarafından bize en sık söylenen yalanlardan biri, Arap harflerini öğrenmenin son derece zor olduğu, bu yüzden “geri kaldığımız”. demiş Mustafa Armağan adlı azılı Atatürk düşmanı. Arap harflerine övgüler düzmüş. Madem öyle haydi Arap harfleriyle okuyup yazın aranızda. Bunca yıldır bu harfleri kurslarda öğretip duruyorsunuz, hani nerede bu harflerle okuyup yazanınız?

O dil olmayan dil, aslında olmayan, pek çok yerel ağzın ortak adı "k.rtçe" gibi buradaki gülünçlük de…

Yalandan kim ölmüş?

Magazini döndür döndür göster. Beyinleri çevir çevir öğüt…

Ne durumlara düştü ülkemiz;

“ Önü kavurga kavuruyor, arkası harman savuruyor.”

Pandomime devam. Palavra atmaya devam…

Boşuna mı ortalığı karıştıranlar, yerli yerine oturduklarında, yerlerine yakıştıklarında;

“Oynadı güldü, yerini buldu.” deriz.

Herkes yerini bulmasına buldu da oyun henüz bitmedi. Sürecek…

Tongaya basmaya;

Magazin izlemeye devam…

Oyalanın, oyalanın, turpun büyüğü heybede…

Feza Tiryaki, 6 Kasım 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 987
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x