Beylik bir sözdür: “Borç alan emir de alır”

Devlet-i Aliyye-i Osmaniye

Beylik bir sözdür: “Borç alan emir de alır”

İletigönderen İlteriş Kağan » Çrş Tem 06, 2022 19:14

1876’da Abdülhamit tahta çıktığında devlet gelirlerinin %80’ini dış borçlara gidiyordu. Yeşilköy’e kadar gelen Ruslar Abdülhamit’ten ödeyemeyeceği büyüklükte bir savaş tazminatını kabul ettirdiler.
1878’de Abdülhamit Kıbrıs’ı İngilizlere satmak zorunda kaldı, aldığı para da üç günde buharlaştı, dış borçlara gitti.
Yine 1878’de Berlin Kongresi’nde İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Hollanda ve Galata Bankerleri Düyunu Umumiye (Borçlar İdaresi) adıyla çok uluslu bir komisyon kurulmasını Abdülhamit’e imzalattılar. Artık Osmanlı’nın genel gelirini ikinci maliye bakanlığı olan yabancılar topluyordu. Borçlar idaresi 8931 memur çalıştırıyordu. Bunların içinde silahlı kolcular da vardı. Köylünün ürettiği tütünü kolcular zorla alıyor, kaçıranı da öldürüyorlardı. Düyunu Ummiye “Devlet içinde devlet”ti. Abdülhamit’in ve ondan sonra gelecek sultanların varlığı bostan korkuluğu idi sadece.
Alacaklı Devletler (İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya, İtalya, Hollanda) alacaklarını bir günde alabilseler ertesi gün Abdülhamit’i öldürüp Osmanlı’yı yıkarlardı. Ama o zaman da alacaklarının üstünden bir bardak soğuk su içmeleri gerekirdi.
Osmanlı’nın bağımsızlığını kaybettiği, gerçek anlamda yıkıldığı tarih 1878 Berlin Kongresi’nde Abdülhamit’in attığı imzadır. Siz Atsız’ın “Gök Sultan”, Necip Fazıl’ın “Ulu Hakan” yakıştırmalarını atın çöpe gitsin. Abdülhamit “Kullanılmaya elverişli isim” olduğu için tahtta kalma süresi uzatılmıştır.
Şimdi gelelim devlet içinde devlet olan Düyunu Umumiye’nin kurduğu “Tütün Rejisi”nin cinayetlerine. Tütün kolcuları atının terkisinde bir balya tütünle gördükleri her köylüyü öldürüyorlardı. Köylünün kendi tüketimi için bir balya tütün ayırması dahi kaçakçılık sayılıyordu; ürettiği tütünün tamamını “Tütün rejisi”ne vermek zorundaydı. Köylüden alınan tütün için dış piyasadaki fiyatın dörtte biri ödeniyordu sadece. Bağımsızlığını kaybeden Osmanlı aldığı dış borçlar için bu olanlara sessiz kalıyordu. Prof.Dr. Tayfun Özkaya “42 yıl süren Reji İdaresi boyunca kaçakçı, kolcu ve zabıtadan ölenlerinin sayısının 20 bin kadar olduğunu” söylemektedir.
İşte o yıllardan kalan bir türkünün sözleri:
Çökertmeden çıktım Halil’im aman başım selamet
Bitez Yalısı’na varmadan Halil’im aman koptu kıyamet
Arkadaşım İbram Çavuş yoldaşlara emanet
Burası da Aspat değil Halil’im, aman Bitez Yalısı
Yüreğime sancı saldı, aman kurşun yarası
Gidelim gidelim Halil’im, Çökertme`ye varalım
Kolcular geliyor Halil’im nerelere kaçalım
Teslim olmayalım da Halil’im, aman kurşun saçalım
Burası da Aspat değil Halilim, aman Bitez yalısı
Yüreğime sancı saldı, aman kurşun yarası
20.000 Türk köylüsünün yüreğine bostan korkuluğu saltanatı için kurşun salandır Abdülhamit. Halil’in ve 20.000 Türk köylüsünün ahı üzerine olsun.
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!
Kullanıcı küçük betizi
İlteriş Kağan
Üye
Üye
 
İletiler: 2100
Kayıt: Cmt Şub 08, 2020 18:53

Şu dizine dön: Osmanlı İmparatorluğu

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x