Siz bakmayın sivil ve özgürlükçü Anayasa yapılacak propagandasına…
Gülen: Mezardakilere bile 'Evet' oyu kullandırmak lazım
Kampanya sırasında Gülen Hareketi taraftarları da "Evet" için çalışma yürüttü.
Harekete bağlı medya kuruluşları bu yönde yayın yaparken Fethullah Gülen de yandaşlarını şu sözlerle "Evet" için çalışmaya çağırıyordu:

Siz bakmayın Türkiye’nin demokrat Anayasa’ya ihtiyacı var laflarına…
2010 Anayasa referandumunda da aynı sözleri duyduk. Hatta askeri Anayasa’dan kurtuluyoruz diye referandumu 12 Eylül’de yaptılar. 12 Eylül darbesinden intikam almak için… Askerlerin yaptığı Anayasa’yı sivilleştirmek için…
O günün gazetelerinin açın, o gün söylenenlere bakın darbe ruhu taşıyan Anayasa’yı silip atacaklardı!.. Seçmen bu vaade inanarak oy verdi.
Sonuç; Fethullahçılar devlete çöreklendi. Fethullahçılar yargıyı ele geçirdi.
PKKlılar Gizli tanıklığı ile Tezgah kurarak kumpas yaparak ülkenin aydınlarını zindanlara attılar, pırıl pırıl subayları ordudan ihraç ettirdiler. İktidarın desteğiyle o kadar fazla palazlandılar ki 15 Temmuz 2016’da darbe yapmaya bile kalktılar… Ordu’da hala kalıntıları varmış. Daha geçen hafta TSK’da büyük operasyon yapıldı. 40’dan fazla subay tutuklandı…
Demem şudur; 2010 yılında askeri Anayasa’yı ortadan kaldırıyoruz sloganı ile çıkılan yolda arabanın dört lastiği de patladı…
Bizi darbe girişimine kadar götürdü…
2017 yılında aynı söylem yeniden hortladı. Yine Anayasa değişikliği gündeme getirildi… Demokrasinin daha da güçlendirilmesinden, özgürlük alanının genişletilmesine…Yasama organının yürütmenin etkisinden kurtulmasından, yargının bağımsız ve tarafsızlığının güçlendirilmesi gerektiğine kadar bir sürü nutuk atıldı…
Sonuç; demokrasiden otokrasiye geçtik…
Tek adam yönetimine…
Sonsuz yetkilerle donatılan ama sorumluluğu olmayan, bırakın hesap sorulmayı soru dahi sorulamayan bir yönetim biçimine evrildik…
2010 yılında da 2017 yılında da söylediklerinin tam tersini yaptılar…
Veya tam tersi oldu…
2025’e geldik. Dillerde yine aynı nakarat. Türkiye darbe Anayasa’sını taşıyamazmış, halk darbe Anayasası’ndan kurtulmak istiyormuş, büyük talep varmış. Sivil Anayasa’ya kavuşmak bu milletin hakkıymış. Milletin özlemiymiş…
Güzel sözler ama boş sözler…
Çünkü niyetleri başka…
Niyetlerini önce MHP Genel Başkanı Bahçeli açıkladı, sonra eski İçişleri Bakanı Soylu dillendirdi… Erdoğan ‘benim yeniden seçilme veya aday olma gibi bir derdim yok’ dedi ya…
Bahçeli ağzını tutamadı, heyecanlanmış olacak ki planlarını ifşa etti..
Dedi ki: ‘ Erdoğan’ın sadağından çekilip fırlattığı ok menziline ulaşmalıdır. Bunun için zatı devletlerinin varlığı olmazsa olmaz değer ve önemdedir.’
Sözlerini Türkiye’nin yüzyılını çizdin, başımızda kal, bir yere gidemezsin, Türkiye’nin sana çok ihtiyacı var diyerek tamamladı…
Sana ihtiyacımız var kampanyası Soylu’ suz olur mu? Ortamını yakalayınca nutkunu patlattı: “25 yıldır çeyrek asırdır Türkiye’yi bütün özlemleriyle buluşturan Tayyip Erdoğan'ı oyun dışı bırakacaklar. Yok öyle bir yağma, bu ülkenin bir evladı olarak bunu söylüyorum."
Bu söylem de tehlikeli olan vurgu ‘yok öyle yağma’ demesi…
Erdoğan’ı oyun dışı kim bırakabilir, kim evine gönderebilir, kim emekli edebilir?
Sadece seçmen…
Soylu yok öyle yağma diyerek seçmene mi parmak sallıyor?
Erdoğan’a başımızdan ayrılamazsın, beni bırakamayız, sen Türkiye’ye lazımsın, Ortadoğu karışık sensin olmaz, sen dünya liderisin diye kampanya yapanlara sorum şu…
Erdoğan nasıl kalacak?
Seçimli mi seçimsiz mi?
2010'dan 2017'ye
AKP bu anayasayla birlikte yargı başta olmak üzere devletin tüm kademelerini denetimi alma şansı bulmuş ve Türk tipi bir başkanlık sisteminin önünü açmıştı.
Aradan 7 yıl geçtikten sonra şu yorum farklı görüşlerden kişiler tarafından sahiplenilecekti:
"2017 referandumu, 2010 referandumunun devamıdır".
Tek adam rejimi ile yönetilen ülkeler diye aramaya kalktığınızda internette karşınıza başkanlık ile yönetilen ülkeler çıkar. ama başkanlık sisteminde başkanın gücünü dengeleyen fazlaca mekanizma bulunur. kurumların birbirini denetleyebilmesi gibi.
denge fren mekanizmalarının etkisiz kılınmasıyla vuku bulur.
Tek bir kişi tarafından tüm ülkenin yönetildiği rejimdir. dikdatörlüğe benzemektedir. denetimden uzak, yargı bağımsızlığı olmayan, kuvvetler ayrılığı diye birşeyin olmadığı, hak aramanın yapılamadığı, demokrasi içermeyen bir rejimdir. Bu Tip Yönetimlerin sonu hep aynıdır Yoksuluk ve Yıkımdır.
Bu rejim; bir devlette de olsa, bir dernekte de olsa, bir ticari şirkette de olsa veya bir arkadaş grubunda da olsa kaybetmeye mahkumdur. çünkü nerede olursa olsun, o tek adamın kararlarını, seçimlerini, tercihlerini eleştiren ve fikrini değiştirmek isteyen kişiler ol(a)madıkça ve ilgili adamın etrafında şakşakçılar olduğu sürece bir yerden sonra yokuş aşağı gidecektir.
Türkiye'de halihazırda uygulanan şey. özellikle ekonomi iyi masalıyla Bunlara oy veren merkez sağ seçmenin Aklı başında olanları olaya ayıktı ama artık çok geç. geri dönüşü olmayan yoldayız ve her geçen günümüz bir önceki günümüzü aratıyor.
Bu yönetim biçiminin en güzel yanı tek adamın katiyen sorumluluk almamasıdır. Yanlış Politikalar Sayesinde ekonomik krizden sorumlu olma. 13 şahsi uçağa sahip ol 1 adet yangın uçağın olmasın, yangının sorumluluğunu Senden Olmayanlara yükle. ne güzel iş vallahi.
Aklı Başında insanların ellerinde para olsa işletmesi için emanet etmeyecekleri zat'a, ülkeyi (ve dolayısıyla tüm kamusal varlıkları) kendi elleriyle sunması sonucunda ortaya çıkmış olan rejim şeklidir.