Nihan yazdı:Peki mirim, Vahdettin haindir dedik ki bugüne kadar resmi tarihin empoze ettiği düşünce buydu. Onun hain olması yeni kurulan rejimi güçlendirmiş midir? Güçlendirdiyse neden Türkiye Cumhuriyeti şeriat yanlısı dolayısıyla Osmanlı yanlısı isyanlarla uğraşmıştır ve biz bugün Atatürk düşmanı Said-i Kürdi'nin öğrencileriyle uğraşıyoruz. Osmanlı'nın yıkılışının doğal bir süreç olduğu, devletlerin de aynı insanlar gibi doğar, büyür ve ölür oldukları, yapılan hataların ömürlerini kısalttığı Osmanlı'nın da hatalarıyla sona erdiği ve yeni devletin bir zorunluluk sonucu kurulduğu önceki rejime düşmanlık beslenmeden anlatılsaydı bugün bunlarla uğraşmak zorunda kalır mıydık? Sosyolojik ve psikolojik unsurlar ihmal edildiği için bugün bunları yaşıyoruz. Bir düşmanlık oluşturursanız aynı ölçüde de bir muhabbet oluşturursunuz. İran'da 1979'dan bu yana farklı bir rejim var. Eski rejim taraftarı olanlar nüfusun yarısını oluşturuyor. Irak'la savaşa girmeselerdi ve Amerikan yayılmacılığının hedefi olmasalardı birbirlerini yiyeceklerdi. Rejim güvenlik sorunu nedeniyle eski rejimi kötülemek yerine ondan bahsetmeyerek, unutturmaya çalışarak ayakta duruyor. Biz ise güvenlik açısından onlardan daha tehlikeli bir durumda olduğumuz halde tarihimizle boğuşmaktan önümüzü göremiyoruz. Duygusal bakış açısı bizi yerimizde saydırıyor. İyi veya kötü bu, bizim tarihimiz. Reddetmek diye bir şey sözkonusu değil. Fatih'le gurur duyuyoruz. Vahdettin ile de onursuzluk yaşıyoruz ama bu onu hain olarak değerlendirmemizi haklı kılmaz. İyi yetiştirilememiş, devlet yönetiminde ne yapacağını bilemeyen, beceriksiz, uzağı göremeyen, yetersiz, çaresiz bir padişah olduğunu söyleyebiliriz ama hain diyemeyiz çünkü ihanette kasıt vardır.
Azizim, öncelikle söylediklerimi cevaplamak yerine yeni yeni sorular sormana sitem ediyorum. Daha önce yazılanlar da, boşa yazılmış oluyor ayrıca
Yine öncelikle şunu belirtmek durumundayım:
Son yıllarda, resmi tarihin yalan olduğu, yanlış olduğu iddiaları ortada dolaşmaktadır. Bunlar adı üstünde iddiadır ve daha öteye gidememiştir. Resmi tarih eksik olabilir, ama yanlış olduğu / yalan olduğu iddiaları saçmalıktan öte bir şey değildir. Akıl ve mantık bunu kaldırmadığı gibi, bu iddiaların sahiplerinin yaptığı takiyeler ve savunduğu düşünceler de ortadadır. Ünlü bir üstâd da (Araştırmacı-Yazar) şöyle demişti: En doğru tarihe en yakın tez, resmi tarih tezidir. Aynı üstâdın bir sözünü daha ilerleyen satırlarda nakledeceğim.
Vahdettinin hain olması, rejimi güçlendirir veyahut güçlendirmez. Bunun Vahdettinin hain olup olmadığı konusuyla ilgisi/alâkası yoktur. Ama bana sorarsan, güçlendirmiştir. Dolayısıyla güçlenen rejim, Osmanlı yanlısı isyanlarla baş edebilmiştir, bu azmi gösterebilmiştir. Rejim güçlü olmasa, baş edebilir miydi ki¿? Bugün bunlar, hâlâ Cumhuriyet rejimini yıkamadıysa, bu, rejimin güçlülüğünü ifade eder ki sorduklarının, Vahdettinin rejime kazandırdığı yahut kaybettirdiği söz konusu güç ile alâkası yoktur.
Bir düşmanlık oluşturursak, aynı ölçüde bir muhabbet oluştururuz, belki de daha fazlasını
Lâkin düşmanlık oluşturulduğu yoktur. Düşmanlığı Vahdettin oluşturmuştur; karşılığını almıştır. Bugün ise durum farklıdır, ileride değineceğim. Ama ben değinmeden de, sen eski sohbet dosyalarından birini açıp bu konuları orada konuştuğumuzu görebilirsin. Ayrıca reddedilen bir şey yoktur. Fatih ile gurur duyuyoruz, çünkü kahramandır. Vahdettin için hicap duyuyoruz çünkü haindir. Vahdettin haindir, hain olarak da tarihteki yerini koruyacaktır, reddetmiyorum. Ve bir şey daha var; Türkiyeyi herhangi bir devletin iç bünyesiyle karşılaştırmak/benzetmek, dünya siyasetini biraz bilen herhangi biri için gereksizdir.
Türkiye İran olur mu¿? Türkiye Malezya olur mu¿? gibi örnekler, buna dahildir.
Nihan yazdı:Vahdettin'in hain olup olmaması kimsenin umurunda değil kaye. Bu tartışmanın zamanlaması ve üslup önemli.
"Vahdettin hain miydi?" diye bir soru olmaz.Hain olduğu yönünde genel bir görüş mevcut zaten ama bu görüş de ortadaki birkaç belgeden başka çok miktarda sağlam belge ile desteklenmiyor. Her neyse hain kabul ettik diyelim peki genel görüş hain olduğu yönündeyse tekrar "Vahdettin hain miydi?" sorusunu sorup tartışma başlatmanın ne anlamı var? Şu anlamı var: Belge kıtlığından ve olumlu yorumlanabilecek bazı durumlardan dolayı Vahdettin hain çıkmazsa o zaman Atatürk hain olur. Ya tutarsa meselesi. 1919'ların yeniden yaşandığı şu günlerde, memleket satılmışken bu ihaneti meşrulaştırmak, uyanışa geçen Kemalistleri de susturmak gerek. "Vahdettin hain miydi" sorusu bir psikolojik harp malzemesidir.
Vahdettin hain değildi sonucuna geldik diyelim Atatürk de hain oldu. Bu sefer Vahdettin ile Atatürk aynı kefeye konularak (ki bu tür tartışmalarda hep böyle olmuştur) karşılaştırılır ki ikisinin de Türk ve müslüman olması dışında benzer yönleri yoktur. Bu da Atatürk'e hakarettir. Sonuçta bu tartışmalara mahal vermek başka faydasız tartışmalara neden olur. Tartışmanın amacı ortadadır: İkilik yaratmak. Ya Vahdettin'i savunursun ya da Atatürk'ü. Ben Vahdettin'i de Atatürk'ü de bunlara kurban edemem. Vahdettin hatalıdır, acizdir, beceriksizdir ama bu onun suçu değildir. Başında bulunduğu devletin sistemi onun gibi devlet yönetiminden anlamayan birini başa getiriyorsa sistemi sorgulayıp yıkmak gerek. Atatürk de bunu yapmıştır. Biri son öteki başlangıçtır.
kaye, Osmanlı'nın ve tarihteki bütün devletlerin yıkılışı doğal bir süreçtir. Sen de yazmışsın adaletli olunmazsa, gelecek planlanmazsa vesaire bir devlet yıkılır. Bunları yapıp da ayakta kalan bir devlet var mı? Yok demekki doğal. Doğada da güçlü, uyum yeteneği olan canlılar hayatta kalabiliyor. Sonra devlet cansız bir varlık mıdır? Bir kurumdur ve temelinde insan vardır. O halde canlıdır ve bütün canlıların dünyada geçirdikleri evreler devlet için de geçerlidir. Yasama organı dediğimiz şey nedir sence?
Ben yine muhalif olduğum için, her söylediğine cevap yazmaya niyetliyim Nihan azizim.
Vahdettinin hain olup olmadığı, tam bu noktada senin söylediğin tartışma zamanlaması yüzünden, benim umurumdadır.
Birkaç belgeden başka demişsin. Bunlar sağlamdır, kaynaklıdır. Bu konuyu en başından tekrar okumanı tavsiye etmekle beraber, daha nice belge ve bilgilerin bulunduğunu da söyleyebilirim. Ben bunları söylerim de, kanıtlarım da, peki sen neye dayanarak hain değildi diyorsun¿? Hangi somut ve sağlam belgeye dayanıyorsun¿? bunu bilmiyorum açıkçası
Kaldı ki, buna binaen gösterebileceğin her ne olursa olsun, Vahdettinin işlemiş olduğu hainlik suçuna dayalı belgelerin üstünü örtemez. Vahdettin resmen vatanı satmış, bunun üstü ancak ölü toprağıyla örtülür. İşte tam bu noktada, bu ölü toprağı kaldırılmak isteniyor, yani Vahdettin tekrar karşımıza çıkarılmak isteniyor.
Azizim, sen ne yazık ki bugünü okuyamamışsın. Bugünün konusu, Vahdettin hain değilse, ATATÜRK mü haindir¿? sorusuyla başlamıyor ne yazık ki
Ne yazık ki diyorum, çünkü bu soruyu kale almak bile saçmalıktır. Bu soruyu sorma gafletinde bulunan eski yobaz zihniyetin artık sesi başka yerinden çıkmaktadır. Bunlar artık bitmiştir. Bizim muhatabımız bunlar değildir. Sen çift başlı kartalı bilirsin. Çoktan teke indirgenmiştir, bir gövdede iki baş
(
E pluribus unum) Bahsettiğim ve bahsedeceğim budur. Bunların amacı, her yerde (sözde) ılımlılık. Bak kabaca şöyle eylem plânları şudur:
Ilımlı Haşeratlar yazdı:-Vahdettin hain değil mi¿?
-Değil
-E o zaman Mustafa Kemâl hain mi¿?
-Değil.
-Peki ne¿?
-Kahraman.
-Ya Vahdettin¿?
-O da öyle.
Hadi bunu ortalığa pompalayalım...
Ben, Vahdettinin hainliğini durduk yerde hatırlatmıyorum. Kimsenin de durduk yerde hatırlattığına ihtimâl vermiyorum. Birileri demekki Vahdettini hatırlatıyor ki, başka birileri de Vahdettinin hainliğini hatırlatıyor. Bu işler böyledir azizim. Bütün bunların, bu zaman dahi olmasının yegâne sebebi, senin iddia ettiğin gibi Vahdettinin hainliğinin rejime kazandırdığı yahut kaybettirdiği muhtemel güç değil, eğitimdir. Eğitim eksikliğinden, yanlışlığından doğan cehalettir.
Tarihi kaynakları tahrip edip eksik yanlış yöneltip bir kısmını es geçip diğer kısmını aktaran ve Vahdettini şirin göstermeye çalışan bazı sözde tarihçi, özde F-Tipi dürzüleri de çok yakından takip ediyorum.
ÖR: Teşkilât adlı kitap. Ayrıca diğerlerinin bazılarının da ismi, bu başlıktaki yazdıklarımda geçmektedir.
Not: Her yazdığın cümleye direk konuyla bağlantısı olmadığı ve bana hitap ederek yazmadığın için cevap vermiyorum, dilersen değinirim.
Nihan yazdı:Baştan söyledik ya kaye, Vahdettin'le Atatürk mukayese edilmez diye. Hâlâ aynı şartlarda aynı ülkede diyorsun. Vahdettin'in beceriksizliği, Atatürk'ün dehası da ortada. Atatürk eğer Vahdettin'e suç bulmuş olsaydı, Vahdettin nereye giderse gitsin peşini bırakmaz, hakkında idam kararı çıkartır, fedailerle işini bitirebilirdi.Öyle yapmadı çünkü kişilerle uğraşmak küçük adamların işidir. Fatih dönemine kadar ve sonrasında padişahlar sancaklarda eğitiliyor, devlet idaresini çok iyi bir şekilde öğreniyorlardı. Sistem temel prensiplere sahipti ve uygulamada titizlik gösteriliyordu. 17. yüzyılda I. Ahmet döneminde bu uygulamaya son verildi ve şehzadeler sarayda dört duvar arasında, halktan kopuk, devlet idaresinden habersiz bir şekilde yetişmeye başladılar. Ancak kişisel merakla kendini yetiştirenler de oldu II. Abdülhamit gibi. Zaten II. Meşrutiyet'in ilanıyla yetkileri de azaltıldı. İttihat ve Terakki'nin kötü idaresiyle I. Dünya Savaşı'na gelindi. Bu arada memleketi o günkü hale Vahdettin getirmedi. Bugün acısını çektiğimiz sorunlarımızın çoğu İttihat ve Terakki'den mirastır. Atatürk bu bozulmuşluğu görmüş, sistemin kurtarılamayacağını anlamıştı. O zaman yeni bir sistem kurmak zorunluydu ve bütün mesaisini bu yolda sarfetti. Vahdettin'le uğraşmadı.
Mustafa Kemâl Paşa, dehasından dolayı değil yüreğinden dolayı kahramandır. Dehası, zafer kazandırmıştır, yüreği ise kahramanlık. Bu ikisini ayırmak gerekir. Her dahi kahraman, her kahraman dahi olmaz. Vahdettin de, beceriksizliği yüzünden berbat durumdaki ülkeyi daha da kötüye götürmüş, yüreğindeki acizlik yüzünden de ihanet etmiştir. Hem de bir defa değil, birkaç defa ihanet etmiştir. Hangi yaptıklıkları hainliktir¿? İşte bu yaptıklarının bir kısmı, bu başlıkta mevcuttur. Hangisine itirazın varsa lütfen buraya yazarak belirt azizim.
Gazi Paşanın işi gücü yok, yurt dışındaki Vahdettinin peşine adam salacak, Vahdettini öldürecek
Yok daha neler
Ali Kemâl linç edildiğinde, Paşanın neler söylediği bellidir. Öldürtmeyi bir kenara bırakıp yakalatmaya gelirsek; Paşa, Vahdettinin peşine adam salıp yakalatmadıysa, bunun nedeni Vahdettini ciddi bir tehlike olarak görmeyeşi olsa gerekir. Yahut, yakalayıp yargılatınca ve öldürünce eline ne geçecek¿?
"İşte bu haindir, şunları şunları yapmış, şu şu şu suçları işlemiş ve kaçmıştır." Vahdettin budur, Paşa da bunu söylemiştir. Ayrıca o dönemin hassasiyeti de mâlûmdur. Yani Paşa, Vahdettin hain değil diye onun peşine adam salmamış demek, Allah Allah...
Galiba bunu da Vahdettin hain değildir belgelerine eklememiz gerekiyor. Kızmayasın azizim, kendimi tutamıyorum.
Azizim, şunu anla artık; başkalarının (İttihat) yaptığı yanlışlar/hatalar-hainlikler, Vahdettinin yaptıklarını ört-e-mez! Nedir bu sendeki Vahdettini hainlik sıfatından koruma aşkın. Yani burası mahalle kahvesi olsa, sen de erkek olsan, Vahdettine (tabirimi mazur gör) ana-avrat düz gideceksin de hain demeyeceksin. Bu da sana karşı şahsi olumsuz eleştirimdir.
Dipnot: Kayenin ilk yazdığı mesaj dışında yazdıklarını okumadım. Benzerlikler olursa ki daha önce olmuştur- yanlış anlaşılmasın. Yine Kaye ile çelişik görüşümüz var ise ki olabilir-, bunu da tartışabiliriz.
Düz izlenim: Vahdettin padişahtır, padişah hain olamaz.
Ters teper: ABDullah cumhurdur, cumhur hain olamaz.
En güzeli: Hain haindir, tartışmaya gerek duyulmaz.
Son söz: "Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta."
Gazi Mustafa Kemâl Paşa