1. yüz (Toplam 1 yüz)

EKONOMİ ve ÖTESİ (VII)

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 30, 2020 16:35
gönderen Habip Hamza Erdem
EKONOMİ ve ÖTESİ (VII)
İş ve İşsizlik
Yine günümüzde, televizyon ve gazetelerin vermekle övündükleri bir terim var: işsizlik!
Şöyle arttı, böyle düştü vb.
Sonra bu, politikacı değil ama ‘siyasetçi’lerin, sözde ortadan kaldıracakları en önemli vaatleri arasında çok önemli bir yer tutmaktadır.
‘Herkese iş, herkeşe aş’ falan!
Oysa herkesin bir ‘iş’i var.
Parkta oturup kara kara düşünmekten, kahvehanede lakırdı etmek ya da oyun oynamaya kadar tümü dahil.
Burada, ‘iş’in ve yani ‘emek’in ‘ekonomik değeri’ ile ‘psişik değeri’nin çakışmakta olduğunu da ayrıca belirtelim.
‘iş’in ve aynı anlamda ‘emek’in tanımlamasında, denilebilir ki, insan etkinliğinin ‘zor’a dayanan özelliği var.
Bu ‘zor’, Türkçe’nin güzel sözcüklerinden olan ‘geçim’ini sürdürmeye dayanıyor.
‘Geçim zorluğu’ demek ki ‘iş’i dayatıyor.
Ancak, bu ‘geçim zorluğu’nun iki temel bileşini var: ‘zaman’ ve ‘güç’.
O nedenle, ‘emek’ yerine kimi zaman ‘emek-zaman’ ve ‘emek gücü’ terimeleri kullanılmış.
Yani ‘geçim’ini sağlamak için ne kadar ‘zaman’ çalışmak ye da kaç beygir gücü ‘güç’ harcamak gerekiyor?
Yeri gelmişken, kullanılacak ‘güç’ün salt ‘beygir gücü’ gibi ‘fiziksel’ olmayıp, aynı zamanda ve belki ondan daha çok ‘düşünsel’ olabileceğinin altını çizelim.
İşte, insanlık tarihine bakıldığında, toplumların ‘örgütlenme’ ve ‘üretim ilişkileri’nin aldığı biçime göre bu ‘güç’ ve ‘zaman’ çok önemli farklılıklar gösteriyor.
Yaklaşık kırk yıl önce, bir karikatürde, insanların çalışma sürelerinin ‘dört saat’e çıkarılmasına karşı çıkan bir ‘toplum’dan sözediliyordu.
Aynı karikatür bugün çizilecek olsa, çalışma saatlerinin ‘iki saat’e çıkarılmasını eleştiren bir karikatür olabilirdi.
Ne var ki, bugün ‘oniki’ ya da daha fazla saatten sözedilebilmektedir.
Karel Kosik, “Aristo hiç çalışmıyordu, diye yazıyor; oysa bugün bir felsefe hocası, Aristo’nun Metafizik’ini çevirip yorumlamak için kafa patlatıyor. Çünkü, bugünkü ‘toplumsal koşullar’, bu hocanın geçimini sağlayabilmesi için bunu ‘zor’lamakta”. Karel KOSIK, la dialectique du concret, Paris, Maspéro, Bibliothèque socialiste, 1970, p. 144.
Yani, tarih bize, bir birey yada bir grubun ‘çalışmaya zorlanması’ ve ‘çalışma saatleri’nin belirlenmesinde, elde edilen ‘toplumsal zenginlik’in çalışmadan tüketilecek kesiminin büyüklüğünün belirleyici olduğunu gösteriyor.
Buna ‘toplumsal atı-değer’ diyoruz ki, ileride ayrıntılarına gireceğiz.
Toparlayacak olursak, ‘iş’ ve ‘işsizlik’in, bu ‘toplumsal artı-değer’in ‘paylaşım’ına göre belirlendiğini söyleyeceğiz.
‘Hekese iş, herkese aş’ ama, ya herkese yeteceğinden ‘fazla’sı olduğu halde, neden bir ‘ordu’ kadar sözde ‘işsiz’in varlığı dayatılmaktadır; sorulması gereken soru bu.
İşte özde ‘ekonomi’nin içinde olan, ama sözde ‘ekonominin ötesi’ne konulan soru ve sorunlardan birisi daha...
Burada, ‘asgari geçim’ ile ilgili her türlü karar, yasa, yorum, endis ve endekslerin bu ‘güç’ ve ‘zaman’nın bir fonksiyonu olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
‘Asgari Ücret’ konusunda ise, neden ‘askerî ücret’ olduğuna ilişkin daha önceki yazılarımızda değinmiştik.
(Sürecek)