1. yüz (Toplam 1 yüz)

EKONOMİ ve ÖTESİ (VIII)

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 31, 2020 17:38
gönderen Habip Hamza Erdem
EKONOMİ ve ÖTESİ (VIII)
Kadının ‘değer’i
‘Ekonomi’de, ‘emek gücü’nün ürünü olan her türlü ‘mal’ın bir değeri var.
Ne kadar olacağının hesabına ayrıca geleceğiz.
Ancak doğada, hava ve su gibi, zamanında, gereksinme fazlası olan yani insanın ‘geçim’ini sorunsuz bir biçimde sürdürebilmesine olanak veren ‘kaynak’ların ‘ekonomik değeri’ değil ama ‘biyolojik değeri’ vardır diyeceğiz.
Her ne kadar, yakın geçmişte suyun ve şimdilerde havanın da bir ‘ekonomik değeri’ olacağı söylenebilirse de, ayrıntısının yeri burası değil.
Ne var ki, ilkel veya tarım toplumlarında, ‘emek gücü’nün dışında kadınların ayrı bir ‘değer’i vardı.
Şöyle de söylenebilir; kadınlar, doğurgan özellikleri dolayısıyla, ‘emek gücü’ üreticisi olarak erkeklerden daha ‘değerli’ idiler.
O nedenle gruplar arasında, ya aile içi evlenmeler özendiriliyor ve ya da eksik kalırsa diğer gruplardan zorla alınıyorlardı.
Burada kadınlara ‘mal’ gözüyle bakıldığını söylemek zor.
Kaldı ki, bu konuyu antroplojiye havale etmek çok daha yerinde olacaktır.
Nitekim, ekonomide ‘mal’ların dışında kimi ‘ekonomik değer’lerin olabileceği konusunda önemli çalışmalar yapıldığını biliyoruz.
Ancak günümüzde ve özellikle Türkiye’de, ‘ana gibisi var mı’ türü güzellemeler dizilerek kadını salt doğurganlığı dolayısıyla üretimin dışında tutma söylemi, neresinden bakılırsa bakılsın ‘bilim-dışı’ olarak değerlendirilmelidir.
Çocuk yaşta evlilik ve çokkarılılık ile fazla çocuk yapmanın nüfusbilimle de ilgisi yok.
Ancak, madem ki burada ‘ekonomik çözümleme’ yapıyoruz, öyleyse kadınların ‘bu durum’unu da çözümlemize katabiliriz.
Temel üretim güçleri olarak, kapitalizmde toprak,emek ve sermaye sayılıyorsa, kadının burada, emekten ayrı olarak, ‘toprak’ gibi doğal bir ‘ekonomik değer’ taşıdığı söylenebilecektir.
Demek ki, son çözümlemede üretilen her ürüne yansıyacak olan bir ‘değer’i olabilecektir.
Buna ‘kadın rantı’ diyelim o zaman.
Nasıl toprak eğer işlenmezse ‘rant’ dışında, herhangi bir ‘artı-değer’ yaratamayacaksa, kadın da doğal doğurganlığının dışında, ‘üretim süreci’ne sokulmazsa herhangi bir ‘artı-değer’ üretememiş olacaktır.
Sanki doğal güzelliği olan bir ‘yayla köşesi’, bir ‘kır bahçesi’ ve ya da oralarda gezinen renkli bir papağandan başka bir şey olmayacaktır.
Tam da o nedenle hemcinsleri olan ‘erkek’lerden ayrı bir ‘varlık’ sayılacaktır.
Herşeyden önce ‘emek’ten koparılmış olmaktadır.
Yani, insanlığı elinden alınmış olacaktır.
İşte, kadını eve kapatmak düşüncesi, gerçekte her konuda ‘rant’ arayanların, kadını da ‘rant kaynağı’ olarak görenlerin düşüncesi olmaktadır.
Çocuk yapmadığı dönemler de ‘nadas’ demek ki.
Burada, feministler gibi bir ‘kadıncılık’ yapmayacağımız görülmektedir.
Çünkü, zaten normal koşullarda buna gerek olmadığını düşünenlerdeniz.
Yani, kadını, kimi özgül nitelikleri dışında, erkeklerden ayırmayı düşmüyoruz.
Eğer, ‘eşitlik’ten sözedilecekse, yukarıda sözü edilen ‘ayırımcılık’ dışında, herhangi bir ‘eşitsizlik’in yapılamayacağını kabul ediyoruz.
Ancak ve ne var ki, sözcüğün her anlamıyla, kadınların kapatılması düşüncesi, hem insan varlığını parçalamak ve hem de ekonomik anlamda ‘üretim süreci’ni baltalamak anlamına gelmektedir.
Demek ki, ‘kadın hakları’nı tartışmak şöyle dursun, ‘tartışılmasını açmak’ bile kabul edilemez.
Çünkü kadın, tartışılmaz biçimde toplumun erkeklerle ‘eşit’ bir bireyi olarak görülmek zorundadır.
(Sürecek)