1. yüz (Toplam 1 yüz)

BİLİM ve BİLİMSELLİK (IX)

İletiGönderilme zamanı: Pzr Ağu 23, 2020 1:34
gönderen Habip Hamza Erdem
BİLİM ve BİLİMSELLİK (IX)
Bir ‘üretim tarzı’, ‘üretim ilişkileri’nin yapısı ile ‘üretim güçleri’nin yapısının bileşimiden (combinaison) oluşuyor dedik.
Üretim ilişkileri, üretim araçlarının ‘mülkiyet’ine dayalı ‘toplumsal sınıf’ ‘yapı’sına gönderme yapmaktadır.
Üretim güçleri ise, doğal kaynaklar, hammadeler, araç gereç ve ‘işgücü’nün özgül bir teknolojik ‘yapı’sına gönderme yapmaktadır.
Neresinden bakılırsa bakılsın, bu iki ‘yapı’ arasında bir ‘çelişki’nin olduğu görülecektir.
Ve yine her ‘yapı’nın kendi içlerinde de bir ‘çelişki’nin olduğu söylenebilecektir.
Ancak bu ‘çelişki’lerin ele alınışı ‘eşzamanlı’ (synchronie) ya da artzamanlı (diachronie) olabilir.
İşte başından buyana sözünü ettiğimiz ‘yapısalcılık’, özde artzamanlılığın yapısal bilimi olma savındadır (science structurale de la diachronie).
Ve temelini dilbilimden almaktadır.
Ancak Yves Lacoste artzamanlılığı jeopoloitik’e uyarlamış ve uzamsal evrim (diatopie) kavramını ileri sürmüştür. Ki, ileride ‘ülke’ (pays) ya da vatan kavramını ele alırken bu konunun ayrıntısına gireceğiz.
Şimdi üretim ilişkileri ‘yapı’sına, yani toplumsal sınıflar arasındaki ‘çelişki’ye bakalım:
Godelier’yi izleyecek olursak bu ‘çelişki’nin,
1° Bir yapıya ‘içkin’ olduğu
2° Özgül bir sisteme (kapitalizm) özgü olduğu
3° Kapitalist sistemin başından itibaren (originaire) varolduğu ama bu sistemin evrimi boyunca bu ‘orijinal’liğini de yinelediği
4° Birbaşına ve apaçık olarak bu sistemi gösterdiği (significative), yani ister psikoloğ, ister sosyoloğ isterse tarihçi olsun, herkes için ‘anlamlı bir gösterge’ olduğu söylenebilecektir.
Sadece filizoflar bu ‘anlamlı gösterge’yi, ‘eşitlik’, ‘adalet’ vb konular bakımından ayrıca değerlendireceklerdir.
Yoksa ‘bilimadamı’ için eşitlikçi midir, adil midir diye bir ‘değer yargısı’ ileri sürmesinin, bu aşamada, pek önemi olmayacaktır.
Tıpkı bugünden bakarak ‘köleci toplumda’ kölelere eziyet edildiği için ah-vah etmenin bir ‘anlam’ı olmadığı gibi.
Konumuza dönersek, ‘üretim ilişkileri’ arasındaki bu çelişki, sanıldığının aksine, Marx için ‘temel çelişki’ değildir.
Nitekim Marx, ‘sınıfsal çelişki’nin, kendinden öceki Fransız liberal tarihçiler François Guizot, Augustin Thiery, Adolphe Tiers ve Fraçois-Auguste Mignet tarafından bulunduğunu kabul etmiştir.
Marx’ın keşfi, ‘üretim ilişkileri’ ile ‘üretim güçleri’ arasındaki çelişki, yani iki ayrı ‘yapı’ arasındaki çelişkidir.
Yani,
1° Bir ‘yapı’nın içindeki değil ama iki ayrı ‘yapı’ arasındaki çelişkidir
2° Sistemin ‘başından itibaren’ (originaire) varolmayıp, ancak sistemin belli bir ‘evrim aşaması’nda ortaya çıkmaktadır
3° Gayri iradi (inintentionnel) bir özellik taşımaktadır. Yani insanlar istemese de ‘sistem’ bu çelişkiyi doğuracak demektir.
İşte, Marx’ın bu, sistemin ‘irade dışı’ gelişmesine yönelik ‘keşfi’ bir ‘bilimsel buluş’ örneği oluşturmaktadır.
Toplumlar, isteseler de istemeseler de, sistemin belli bir gelişme ya da ‘evrim’ aşamasında, üretim güçleri ile üretim ilişkileri arasındaki çelişki, sistemin ‘çöküş’üne yolaçacaktır.
Buna karşın, ‘kapitalizm’ hâlâ çökmedi diyenler olacaktır ve vardır.
Oysa, kapitalizmin ticarî, sanayi, finans, iletişim ve bilişim vb ‘aşama’ları olmuştur.

Ki bu ‘aşamalar’ da zaten ‘öngörülmüş’ idiler.
Marx’ın sözünü ettiği ‘fictif sermaye’ aşaması ise henüz çoğu ‘iktisatçı’ tarafından anlaşılıp/anlatılabilmiş değildir.
Yeri geldiğinde, bu konuya da değineceğimizi belirtelim.
(Sürecek)
GüncelMeydan için not: ‘Hain ve Dönek Solcular’ başlıklı, içeriği tamamen boş, kuru-sıkı yazıların revaçta olduğunu görüyor ve üzülüyorum. Hep benzer ve çoğu doğru-dürüst bir akılyürütmeye dayanmayan bu tür yazıların kime ne yararı oluyor, doğrusu merak etmiyor değilim.