1. yüz (Toplam 1 yüz)

Sahte savaş ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliği: Ergoğan’i ve Suriye Demokratik Güçlerini gerçekten bağlayan nedir?

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 04, 2020 16:12
gönderen HakanDemir89
Sahte savaş ve karşılıklı yarar sağlayan işbirliği: Ergoğan’i ve Suriye Demokratik Güçlerini gerçekten bağlayan nedir?
Kürt kaynaklardan elde edilen yeni kanıtlar, Kürt silahlı gruplar ile Türk siyasi liderliği arasındaki petrol kaçakçılığını aydınlatıyor.
Aralık 2019’da Amerikan ‘Al-Monitor’ ajansının gazetecisi Amberin Zaman; Erdoğan’ın kaçak petrol satın alarak neden ‘Suriyeli Kürtleri bir eliyle dövüp diğeriyle finans destek sağladığını’ merak etti. O sıra çifte oyunun ana sebebi olarak yararın olduğunu belirtti. O zamandan beri Ankara’daki politikacılar, Türkiye’de resmi olarak terör örgütü olarak tanınan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile işbirliğe girme konusundaki ikiyüzlü yaklaşımlatını değiştirmemişler, aynı zamanda Irak Kürdistanı üzerinden petrol kaçakçılığı kanallarını genişletmişlerdir.

Petrol Irak’tan geçiyor
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ndeki kaynaklara göre, Ankara ve Mazlum Abdi liderliğindeki SDG’nin liderliği, iktirdartaki Barzani yönetiminin arabuluculuğuyla Irak Kürdistan topraklarından Türkiye’ye ham petrol teslim konusunda anlaşmaya vardı.
Kaynaklara göre, Türkiye’ye ihracata yönelik hidrokarbon üretiminin Suriye’nin kuzeydoğusundaki Rmelan ve Ger Zero sahalarında gerçekleştiğini iddia ediyor. Ardından hidrokarbon Irak plakalı tanker kamyonuyla Taramiş dağıtım ve filtreleme merkezine ve sonra da Irak’taki Dahuk ve Erbil vilayetlerinde Al Walid sınır kapısına taşınıyor. Günlük kaçakçılık hacmi 300 tanker kamyonu veya 9.000 ton petrol çıkıyor.
Kaynaklara göre, Barzani ailesinin üyeleri olan Irak Kürdistanı liderleriyle yakından ilişkili şirketler, Suriye petrolünün Türkiye’ye geçişi ve satışıyla doğrudan uğraşmaktadır: bölgenin eski başkanı Mesud Barzani, oğlu Mansur ve IKBY başkanı Neçirvan Barzani. Türkiye ve Suriyeli Kürtler 2016’dan beri açık savaşta halindedir. Irak Kürdistanı liderlerinin arabuluculuğu, Türkiye ve Suriyeli Kürtler arasındaki yasadışı ticaret gerçeğini örtmeyi amaçlıyor.

Türkiye’nin belirsiz ilgisi
Aracıların ve sahte şirketlerin kullanımıyla ilgili tüm çabalara ve gizli planlara rağmen, Ankara ve SDG’nin Suriye hidrokarbon kaçakçılığı konusundaki faaliyetleri eskiden dünyanın dikkatini çekiyor. 2019’da ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien yıllık Halifax Güvenlik Forumu’nda Kürt kontrolündeki topraklarda üretilen petrolün bir kısmının Türkiye’ye, Suriye makamlarına ve Irak Kürdistanı’na gittiğini bildirdi. Türk liderliği için Amerikalılar petrolün nereye gittiğiyle değil, satışından elde edilen gelirin kime gittiğiyle ilgileniyorlardı. O zaman, şimdi olduğu gibi, ihtiyaç duydukları yere, yani Suriye’deki ana müttefikleri olan SDG’ye gitti.
Ancak ABD, Kürtleri desteklemek için her şeye, hatta Suriye’ye karşı kendi yaptırımlarını ihlal eden Şam’a yasadışı petrol tedarikine bile gözlerini yummaya hazırsa, o zaman Türkiye’nin SDG’ye yardım etme konusundaki çıkarının ne olduğu büyük bir soru! Türkiye sınırdaki tüm terör unsurlarını yok etmeye hazır olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barzani’nin şahdındaki aracılar aracılığıyla dahi Suriye petrolünü ithal etmeye devam ediyor ve dolayısıyla aynı silahlı grupları finanse ediyor.

AKP ABD’nin Suriye petrolünü kontrolüne karşı
Erdoğan’ın ikiyüzlü yaklaşımı, SDG’nin sorununun Türk cumhurbaşkanının ve kendisinin ortaklarının kavgacı söylemlerinde göstermeye çalıştıklarından daha karmaşık olduğuna dair hiçbir şüphe bulunmuyor. Hele Erdoğan, Suriye’deki Kürt gruplarının tamamen yok edilmesiyle ilgilenmeyebilir, çünkü o zaman hem iç hem de dış politikada etkili bir baskı kolunu kaybetme tehlikeye alıyor. Bir kere, askeri saldırganlığı ve askeri ihtiyaçlar için önemli bütçe harcamalarını haklı çıkarmak için her zaman ‘Kürt tehdidini’ kullanır. İkincisi, Ankara’nın son yıllarda pek başarlı olamadığı Suriye rejimi zayıflatmak için yararlı bir araç görülüyor.
AKP’nin, SDG partisi ile, Fırat Nehri’nin batısındaki tarlalarda petrol üretimi, işlenmesi ve ihracatı için münhasır hakları elde eden Amerikan petrol şirketi ‘Delta Crescent Energy’ arasındaki anlaşmayla ilgili olarak beklenmedik bir şekilde keskin bir şekilde konuşması dikkat çekicidir. Türk liderliği geçmişte ABD’yı eleştirip ‘petrolü korumak için buradayız’ politikasını sömürgeci olarak nitelendirse de, Ankara’nın politikası, Suriyeli Kürtlerin elindeki doğal kaynaklar üzerindeki Amerikan denetimini engelleme arzusunu açıkça gösteriyor. ABD’nin potansiyel olarak Suriye doğal kaynaklarının teşekkülü bir sahibi haline gelebilmesi, ucuz petrolün Türkiye’ye gecişini kesmesi ve Ankara’nın kuzeydoğu Suriye’de bir ‘güvenlik bölgesi’ oluşturma planlatına son vermesi, AKP’nin yöneticilerine huzursuzluk veriyor.
Bir yıl sonra Ankara'nın neden terör mensubulardan kaçak petrol aldığı sorusu geçerliliğini kaybetmedi ve şaşkınlık yaratmaya devam ediyor. Erdoğan ve AKP’nin bencil çıkarlar ile kamuoyu arasında denge kuran maceracılığının durdurulmalıdır. Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde yüzlerce Türk askerinin hayatı kaybettiği sahte savaşın bedelini zaten ödedi.