1. yüz (Toplam 1 yüz)

Sevr diriltilmek, Lozan delinmek isteniyor…

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 03, 2008 3:18
gönderen Türk-Kan
Cumhuriyet / Strateji


Sevr diriltilmek, Lozan delinmek isteniyor…

‘Çelik yelekli’ ABD istemleri

Türkiye, ABD işgali altındaki Irak’tan kaynaklı bölücü tehditle karşı karşıya. Kendi çıkarlarına hizmet edilmesi karşılığında Türklerin ‘ağzına bir parmak bal çalınıyor’, ekümenik sıfatının tanınması gündeme getiriliyor, Barzani ile ABD çıkarlarına zarar verilmeyecek şekilde, iyi geçinilmesi isteniyor…

Daver DARENDE

Emekli Diplomat - Yazar


ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris’in ziyaretinden sonra bu kez 17 Temmuz 2008 günü ABD Başkanı George Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley’in ani olarak günübirlik Ankara’ya gelmesi, bu önemli ziyarete basında pek az yer verilmesi dikkat çekici idi.

Stephen Hadley, 5 Kasım 2007 günü Beyaz Saray’da Başbakan Erdoğan ile Başkan Bush arasında Oval Ofis’te bir saat on beş dakika süren, şifresi bugüne kadar çözülmeyen ancak çok önemli kararların alındığından kuşku duyulmayan özel görüşmeye katılan yetkilidir. Bu görüşmede Türk tarafından sadece Dışişleri Bakanı Ali Babacan hazır bulunmuştur.

17 Temmuz 2008 günü koltuğunun altında kırmızı dosya taşıyarak devlet büyükleriyle ayrı ayrı görüşmeler yapan çelik yelekli danışmanın basına yaptığı “stratejik işbirliğini daha da ileriye götürmek istiyoruz” şeklindeki açıklaması gerçekleri yansıtmaktan uzak, Türkiye’ye “bir parmak bal vermek” amacına yönelik idi.

Basına yansıdığı kadarı ile Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley ile yapılan görüşmelerde İran’ın nükleer programının yaratacağı sakıncaların yanı sıra terörle mücadele konuları da ele alınmıştı. Bush’un sağ kolu sayılan Hadley’in “Irak Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin terör örgütü PKK ile arasına mesafe koyduğu yolunda sinyaller verdiğini” söylemesine karşın, kendisiyle baş başa görüştükten sonra açıklama yapan Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın Hadley’in açıklamasına verdiği yanıt şöyle idi:

“Irak Kürdistan Yönetimi’nin terör örgütü PKK ile arasına koyduğu mesafe yeterli değil, somut tedbirler alınmalı. Bundan sonraki beklentilerimiz daha yüksek. Ciddi ve kararlı tedbirler alınmasını bekliyoruz.” (Cumhuriyet, 17 Temmuz 2008)

ABD’NİN İSTEMLERİ

ABD’nin terör konusunda ciddi önlemler alacağını bekleyenler, umudunu ve geleceğini bu ülkeye bağlayanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Toplumları öncelikle dinselleştirmeyi amaçlayan emperyalizm “Genişletilmiş Ortadoğu Projesi” ile Türkiye’yi etki alanına almıştır. Bu gidişle, başkanlık seçimini kazanan Obama-Biden ikilisinin göreve başlamasından sonra da Atlantik ötesinden gelecek çelik yelekli danışmanların Türkiye’den istekleri sona ermeyecektir.

Fener Patriği’nin ekümenik sıfatının tanınması, Ruhban Okulu’nun açılması, Kıbrıs’ta Rumların isteği doğrultusunda ödünler verilerek yumuşama sağlanması, İran’la ve Irak’ın kuzeyindeki yönetimle sürdürülecek ilişkilerde Türkiye’nin daha dikkatli davranarak ABD’nin çıkarlarına ters düşmeyecek bir politika izlemesi, Ermenistan ile sınırların açılarak diplomatik ilişkilerin kurulması, ABD’den kaynaklı isteklerin sadece bir kaçıdır. Uluslararası gelişmelerin gerektirdiği olağanüstü durumlarda, Türkiye’nin egemenlik haklarını ve ulusal bütünlüğünü tehlikeye sokabilecek diğer isteklerin de her dem gündeme gelmesi beklenmelidir.

ABD’den çeşitli düzeyde gelen danışmanların ziyaretlerinden sonra ABD Genelkurmay Başkanı Oramiral Michael Mullen’in İstanbul ve Ankara’da devlet büyükleriyle yaptığı görüşmeleri izleyen günlerde düzenlenen basın toplantısında “ABD savaş gemilerinin Gürcistan’a insani yardım götürdüğünü, izlenen bu politikanın Montreux Antlaşması’na uygun olduğunu” söylemesi, ardından Karadeniz’i uluslararası su yolu şeklinde tanımlayarak ABD’nin Karadeniz’de varlığını sürdüreceğini açıklaması (Hürriyet, 16 Eylül 2008) dikkat çekici idi. ABD Genelkurmay Başkanı’nın “Türkiye’nin PKK terörü ile mücadelesine destek verdik, destek vermeye devam edeceğiz” şeklindeki açıklaması ise günümüzün gerçeklerini yansıtmıyordu.

PKK terörünün ülke çapında yaygınlaşarak ciddi boyutlara ulaşması, Türkiye’nin iç güvenliğini ve ulusal bütünlüğünü tehdit etmesi ABD’yi ilgilendirmemektedir. Bu konuda Cumhuriyet Gazetesinin 15 Eylül 2008 tarihli sayısında “Nereye?..” başlıklı baş makalede yer alan aşağıdaki sözler günümüzün acı gerçeklerini yansıtması yönünden dikkat çekicidir:

“…Kuzey Irak’ta Amerikan işgalinin şemsiyesi altında merkez üsleri korunan PKK terörünün Türkiye’deki etkinlikleri gün geçtikçe artmakta, çoğalan şehit cenazeleri toplumda büyük tepkilere yatırım yapmaktadır.”

PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki merkez üslerinin kimler tarafından korunduğunu bilmeyen kalmamıştır. Ortadoğu’nun karanlık kuyularına inilirken kimin kiminle dost ya da düşman olduğunu tahmin etmek gün geçtikçe zorlaşmaktadır. Bugün bilinen bir gerçek “stratejik müttefik” olarak nitelendirdiğimiz ABD’nin PKK kartını uygun göreceği zamanda aleyhimize kullanmaya devam edeceğidir. ABD, tek egemen güç olarak bölgenin siyasal haritasını çizerken, Pentagon kaynaklı “Kürdistan” haritası gündemin baş köşesinde yer alırken, “AKP’nin dış politikada genellikle takdire şayan bir başarı sergilediğini” değerlendiren kimi yazarların bu sözlerini nasıl unutabiliriz?

Emperyalizmin çelik yelekli ya da yeleksiz temsilcilerinin Türkiye’de sömürge valileri gibi dolaştıkları bu duyarlı dönemde, ne acıdır ki Sevr’i diriltmeye, Lozan’ı delmeye çalışan bir süreç yaşanıyor. Ulu önder Atatürk’ün 85 yıl önce reddettiği mandacılığa karşı koymanın, ulusal benliğimizi, bütünlüğümüzü korumanın, tarihsel emellerini gerçekleştirmek için her türlü çabayı harcayan emperyalizmin temsilcilerinin baskı ve dayatmalarına karşı dikkatli olmanın zamanı gelmedi mi?


Daver DARENDE, 1 Aralık 2008

Cumhuriyet / Strateji