1. yüz (Toplam 1 yüz)

Rusya'nın Denenen Askeri Gücü

İletiGönderilme zamanı: Sal Eki 14, 2008 21:48
gönderen Türk-Kan
Rusya'nın Denenen Askeri Gücü

600 milyar Dolarlık Savunma Bütçesi ile dünyanın en iddialı ordusuna sahip olan ABD’nin bu gücünü tek kutupluluğun bir aracı olarak kullanması 1990’dan bu yana artık alışılagelmiş bir durumdu. Ne var ki böyle bir gücün Afganistan’daki savaşı kaybetmenin eşiğinde olması ve Irak’taki durumu da kontrol altına alamamış bir görüntü vermesi askeri bütçelerin her zaman için askeri başarı ile paralellik göstermeyeceğini kanıtladı. ABD’nin sofistike askeri gücüne karşı “karşı güç” oluşturmak ve geleceğin dünyasına kendilerini hazırlamak isteyen Çin ve Rusya Federasyonu’nun son yıllarda kendilerine daha çok güvenmek konusunda haklı nedenlere sahip oldukları da söylenebilir. Çin Halk Cumhuriyeti, sanayileşme alanında olduğu gibi oluşan altyapısı sayesinde sanayisini destekleyecek hammadde gereksinimini sağlamak ve bunun paralelinde denizaşırı çıkarlarını korumak amacıyla silahlanma konusunda çok ciddi adımlar atmaya başlamıştır. Nükleer güç olan Çin, bu gücünü sevk edebilecek balistik füze sistemleri geliştirirken söz konusu ilerlemesini uzay alanına da taşımayı başarmıştır. İyi bir askeri güce sahip olmanın yanı sıra gelişmiş bir ülke olarak kabul edilmenin unsurlarının başında uzay gücü ve nükleer teknolojiye de sahip olmanın önemini bilen Çin bunu başarmıştır. Ayrıca konvansiyonel silahlanmada, jet uçakları, denizaltılar ve savaş gemileri üretimini de giderek geliştirme başarısı göstermesi Çin’i bugün tartışmasız Güney Doğu Asya’nın hakimi haline getirmiştir ve ABD de Çin’in bu özelliğini kabul etmiş durumdadır.

Çin’in mevcut silahlanmasının ve askeri sanayisinin büyük ölçüde eski Sovyetler Birliği ve halen de belli alanlarda Rusya Federasyonu’na dayandığı gerçeğine burada değinirken, Çin’e bunu sağlayan Rusya Federasyonu Silahlı Kuvvetleri’nin ne durumda olduğunu da ele almak gerekiyor. Son yaşanan Gürcistan Savaşı’nda Rus Ordusu’nun başarısının boyutları nedir? Bu başarı Rus Ordusu’nun gerçek durumunu aksettirir mi soruları da burada önem kazanırken savaşın çıkmasında, çıkarılmasında Amerika’nın spekülatif anlamda üzerinde durulması gereken beklenti ve amaçları var mıydı, bunlar neler olabilirdi soruları da akla gelmektedir. Zira hiç şüphesiz bu savaşın sonunda ABD gemileri bayrak göstermek konusunda başarısız oldukları Karadeniz’e rahatlıkla girer-çıkar olmuşlardır. Bu operasyonda yardım amacıyla, ticari gemilerin yerine savaş gemilerinin kullanılması hususu da önemlidir. Daha da ötesi tonaj itibariyle 6 tane orta boy savaş gemisine bedel bir geminin, USS Mount Whitney’in de Karadeniz’e girmesi gerçeği son derece önemlidir. Bu gemi 6. Filo’nun Amiral gemisidir ve dünyanın en gelişmiş istihbarat ve iletişim sistemlerine sahiptir. Yani ABD Rusya’nın Karadeniz çevresi ve Kafkasya’daki her türlü askeri gücü konusunda belli bir süre istihbarat erişimine ciddi ölçüde sahip olacaktır ki bu husus müttefiki Gürcistan’ın Rusya karşısındaki hızlı yenilgisine rağmen ABD için bir kazanç olarak kabul edilmelidir.

Yine spekülatif bir bakış açısıyla ABD’nin Rus Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonel gücü konusunda fikir sahibi olması açısından bu savaşın bir “gözlem aracı” olabileceği de düşünülebilir. Çünkü Soğuk Savaş sonrası çok kötü bir durumda olduğu bilinen, askerlerinin devlet malını sattıkları, subaylarının erlerini çiftliklere kiralayıp çalıştırdıkları ve hatta dilendirdikleri söylenen Rus Ordusu’nun bugünkü düzeyini ölçmek belki de Amerikalılara fikir vermiş olabilir. Gerçi Rusya’nın Kafkaslardaki kara gücünün bir ölçü olamayacağı uzmanlarca dile getiriliyor nitekim Rusların Çeçenistan’daki çatışmalar ve Gürcistan ile olan gerginlik nedeniyle en iyi yetiştirilmiş birliklerini bu bölgede tuttukları bilinmekteyse de yine de Rus Ordusu’nun yüksek bir mobilite ile ABD tarafından eğitilen Gürcü birliklerine karşı başarısı su götürmez bir gerçektir.

Rus Ordusu’nun konvansiyonel gücünün hali hazırdaki düzeyinin öneminin bir başka yönü de, ABD’nin gelecekte Kuzey Kutbu’ndaki doğal kaynakların paylaşımında karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olacak olan Rus Ordusu’nu denemek olduğu da söylenebilir. Sonuç olarak her yönden ele alındığında gözlemlenen husus, geçmişte Afganistan ve Çeçenistan’da ağır yenilgiler almış olan Rusya’nın bu sefer daha düzgün işleyen bir silah gücüne sahip olduğudur. İşte belki de bunun bilincinde olan Rus yöneticiler de yeni bir Soğuk Savaş’tan korkmadıklarını açıkça dile getirip, üstüne üstlük kıtalararası TOPOL-M füzelerini aynı gün fırlatıp denemişlerdir.


RUSYA’NIN ASKERİ ANLAMDA GÜÇLENME STRATEJİSİ

Rus Ordusu’nun bundan böyle Putin’in sert ve tavizsiz politikalarının (petrol ve doğalgazı silah olarak kullanmasının yanı sıra) öteki önemli aracı olacağı da böylelikle ortaya çıkmıştır. Esasen bu yoldaki hazırlıklar Putin’in 2006 yılında askeri gücünü 200 milyar Dolarlık bir programla yenileyeceğini açıklamasıyla belirmeye başlamıştı. Geçmişte yıllık yaklaşık 15 milyar Dolar olan Rus Savunma Bütçesi de bu vesileyle 45 milyara çıkarılmış, Rus askeri yöneticiler, denizaşırı gücü arttırma amacıyla uçak ve sofistike savaş gemilerinin üretilmesine başlanacağını açıklamışlardı. Son yıllarda Rusya’nın petrol gelirlerinin önemli ölçüde artmasının Silahlı Kuvvetleri’ne bu olanağı tanıyacağı açıktır. Yine son yıllarda Ordu’daki rüşvetin azaltılması, profesyonel ordu yolunda askeri eğitimin geliştirilmesi de Rusların toparlandığını göstermiştir. Bunun en büyük kanıtı Gürcistan üzerine sevk edilen 58. Ordu’nun 23 bin kişilik gücünün savaşın başladığı andan itibaren 12 saat içinde görev yerine sevk edilebilmesidir. Ancak bu başarılı denebilecek operasyon ve istila hareketini Rus birliklerinin ciddi ve gelişmiş bir başka askeri güce karşı -hele Rusların kara-hava işbirliğini sağlayamadıkları da düşünülürse- ne denli uygulayabilecekleri hususunu da akla getirmektedir. Zira Rusların hala haberleşme, gözetleme ve istihbarat konusundaki zafiyetleri son harekatta ortaya çıkanlar arasındadır. Ancak Rusların askeri çatışma konusunda (şimdilik) NATO ile bir çatışmaya girme niyetleri olmadığından, emperyal çıkarlarını korumak konusunda, her türlü eksiğe rağmen konvansiyonel ordusu ile zayıf komşularına karşı başarılı olabilecekleri de açıktır.

GÜRCİSTAN HAREKATININ BAŞLANGICI VE SÜRECİ

8 Ağustos günü Güney Osetya’nın başkenti Şinvali’ye Gürcü birliklerinin müdahale etmesi üzerine harekata geçen Rus Ordusu’nun bu harekata çok önceden hazır olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü esasen Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya füzesavar üslerinin kurulması kesinleşmeye başladığından beri NATO ile ilişkilerini gerginleştiren Rusya, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’da güç kazanmasından rahatsızdı. Üstüne üstlük Saakaşvili’nin de Güney Osetya konusunda ABD’den işaret veya manevi destek alıp buraya askeri bir müdahalede bulunacağını öngören Putin, Temmuz 2008’de Kuzey Osetya’da bekleyen 58. Ordusunu “Kafkasya-2008” adlı askeri tatbikatla her türlü olasılığa hazırlamıştı. İşte 8 Ağustos’ta Saakaşvili’nin attığı ve Ruslar’ca beklenen yanlış adım üzerine 2000 zırhlı araç, 600 tank ve 120 uçak gücüne sahip olduğu söylenen 58. Ordu, Kafkas Dağları’nın altındaki Roki Tüneli’nden Güney Osetya’ya saldırıya başladı. Putin Hükümeti için harekatın nedeni ve bunun kılıfı da hazırdı. Amaç Güney Osetya’daki çok önceden Rus hüviyeti verilmiş Rus vatandaşlarını korumaktı. Bu harekatın sonucunda, Rus Ayısı’nın güç kullanma konusundaki kararlılığı açıkça ortaya çıkmış iken, bu noktada, askeri güç kullanma konseptinin somutlaşması ile Rusya’nın komşuları ile olan ilişkileri de farklı boyutlara erişebilecektir. Her şeyden önce, Avrupa kıtasında, Rusya’nın batısındaki, eski Sovyet Cumhuriyeti ve Varşova Paktı üyesi olan yeni NATO üyeleri gelişmeden müthiş korkmuşlardır. Bu korku onları bundan böyle askeri güç olarak zayıf bir AB’den daha çok ABD’ye teslim edecektir. Nitekim Gürcistan’a müdahaleden birkaç gün sonra Polonya’nın ABD ile füzesavar sistemlerinin gerçekleştirilmesi konusunda apar topar bir anlaşma yapması bunun delilidir. Ancak ABD ve AB’ye ve onların fiziki korumasından uzakta kalan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin bundan böyle Rusya ile olan ilişkilerinde daha dikkatli olacakları ve Rusya’yı ürkütmeden, daha teslimiyetçi bir çizgide politika izlemeleri beklenebilir. Esasen Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki müttefiklik bu konuda onlara kolaylık ve bahane de sağlar.





Ali KÜLEBİ - TUSAM Başkanvekili / 22.09.2008
Resim