5. yüz (Toplam 6 yüz)

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 2:19
gönderen sevdayelleri
Arkadaslar hepinize en icten tesekkürlerimi sunuyorum - umuyorum herkes tüm duyarliligini gösterecek. Ben de sahsen listemdeki herkese linkleri yolluyorum. Icteki hainler her zaman en tehlikelileridir... Iste bu yaptiklari da bunun adeta bir kaniti... Vatanimizi sonuna kadar savunacagiz!

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 2:31
gönderen Ram
Değerli üyelerimiz,

Bu başlattığımız karşı kampanya genişleyecektir ve durmadan devam edecektir. Elbette, başka duyarlı yurttaşlar da karşı kampanyalar başlatmıştır ve bu başlıkta bunlara yer verilmiştir. Lütfen, bu verilen adreslere girin ve yenilerini de paylaşın. Ayrıca, üç-beş günlük değil, durmadan devam edecek tepkilerimize mütemadiyen katkılarınızı bekliyoruz. Unutmayın ki, beraber vereceğimiz tepkiler özürlü imzacıların çok ötesinde olacaktır.

Pek yakında, sizlere yeni gelişmeleri duyaracağız.

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 10:26
gönderen ceyfir
Bence "'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu başlığına en uygun yazı olarak aşağıdaki yazı gözüme çarptı

Aşağıdaki alıntıyı satırı satırına okuduktan sonra daha kötüsünü gördünüz mü diye sormak isterim

Ermeniler mi? Özür mü? Dilemek mi? PERİHAN MAĞDEN, Radikal
18/12/2008


Başladı bilumum İşkilli Büzükler, dingildemeye.

Dingil dingil. Müjdeler bizden!

Birkaç Haysiyetli Aydın bir araya gelip “Yahu yeter artık bu maskaralık/maskelibalo/’sözde’ palavrasyonları! Aslanlar gibi özrümüzü dileyelim Ermeniler’den de;

bizi böyle Bakarkörler Uniform(alı) Topluluğu sanmasın cümle âlem en azından” yollu/ruhuyla bir metni imzaya açtılar ya.
Amanin aman! Münazaracılar Konfederasyonu’na işş çıktı. Sarıldılar, sarmaşıklanan habire (poison ivy) kalemlerine.

Bir kere ‘Her Kelimenin Ağırlığı Benden Sorulur’cular var. Onlar öylesine eczacı/kuyumcu tartılarında tartıp tartıp her kelimelerini (kaç harf? kaç okka?) yazarlar ki müthiş mi müthiş (bir fikirsizliği kamufle etmek için geliştirilmiş teknikleriyle) cümle cümle cümlelerini.

Şimdi: o kelime, bu sekiz harf, ordaki noktalı virgül iyi de; “Şu, bu, o tanımlama yerine zırt pırt cırt denseydi çok daha ehven olur, rahvan giderdi”- yazarları. Yazıları.

Bunlar ‘Yazar Yazar: Ne Yazar?’ ekolünden olup, hayatları Kurbağa gibi şişinşişin/Manda san kendini bataklıklarda, halet-i ruhiyesine esir düşmüş (forever&ever) bulunduğundan-

Ayyy bunların İnce Terazileri’ne/Koca Burunları’na danışmadan kalemlerseniz (kısacık da olsa) bir metni; akıl almadık hassasiyetleriyle kompozisyonlamaları için vesile yaratıklandırmış olursunuz. Burdan buyrun.

Bu aşırı hassasiyet; Akıl Fikir Fukaralığı’ndan içeri göçmesine ramak kalmış Bu Diyarlar’da, kendini ordinaryüslemek/mandalamak (hangisini uygun bulursanız) hastalığını, köşe köşe/ekran ekran teşhir etmekten bir türlü bunalmayan Bu Tipitipler için, bulunmaz nimet kesildi hani.

Bir de Büyük Türk Tarihçileri ekolü mevcut. Devletin resmi tarihinin ortaokul versiyonundan ötesine gidememiş bu bilumum Akşam Kız Sanat ve Akşam Oğlan Dangalak ‘mezunları’, feci vâkıf olduklarından 1915 Gerçeği’ne-

Ay bir kere çokçok itirazları var: “Ermeniler bi kerem bizi nasıl sıradan geçirmişlerdi. Canımızı zor kurtardık ellerinden! Batılılar kışkırttı ‘bunları’; bizi arkadan bıçaklamaya kalktılar. Belgeleriyle (Halaçoğlu Belgelenseleri) kanıtlanmış hakikatler bunlar. ASIL onlar bizden özür dilesinler”- tarzı on yıllardır topaçlamaya doyamadıkları NE tarihle NE gerçekçilikle alâkası olmayan denyoluk/papağanlıklar.

Sonra tabii ‘ASALAyı unutmayalım: Unutturmayalım Koalisyonu’ var. “ASALA’nın öldürdüğü elçilik çalışanlarımız peki? Onların kanı bir türlü yıkanamazken yerlerden (yıkamamamız icap ederken) BİZE Mİ kaldı özür dilemek? ASIL onlar bin nedamet/iki milyon pişmanlık/sekiz yüz bin özürle çıksınlar karşımıza! Biz de ASALA’yı unutmayalım. Unutturmayalım. Temcit Pilavı gibi (bilmemkaç on yıldır esamisi okunmayan) bu örgütün yaptıklarını ısıtıp ısıtıp Irkçılık Masamıza koyalım.”

“Peki, bize Yunan Gâvuru’nun ettikleri? Peki, Balkanlar’da biçtikleri? Peki; orda burda şurda/şu kapı arkasında uğradığımız zulümler? Say say bitmez. Ne kadar özür dilense bizden, devede kulaktır. Fayda etmez” ekolü de var pek tabii ki.

Dünya Yüzündeki Ennn Mazlum Millet Ödülü’yle bile mükâfatlandırılacak olsak, listelerine katmaya bize yapılanları/edilenleri doymayacak/doyurulamayacak olanlar.

Nefsi Müdafaacılar var pek tabii ki.

Bir de ‘Ufalt ufalt da: Cebime Girsinciler’ var. Bu temel büyük parçacıkların içindeki adacıklar olarak.

“Bir kerem HİÇ DE o kadar çok Ermeni yoktu Anadolu’da. Sayıları şöyle az, böyle ufaktı. Hem sonra onlar Ermenistan’a gitti. Lübnan’a gitti. Los Angeles’a gitti. Hiç de bi kerem O KADAR ÇOK Ermeni öldürmedik biz. Onlar yoklardı”cılar var.

Yine ‘Çarpıtalım Çırpalım Tarihi de; Bir Menemen Yapıp Yiyelim Kardeş” utanmazlar liginden.

“Soykırım NEYE DENİRCİLER?” var sonra. ‘Peynir ekmek yemezler: Ermeniler’e yaptığımıza soykırım demezler’ ekolü.

‘Tehcir’i bile beğenmezler. ‘Sözde’ ‘gözde’ ‘fırtta’ ‘cırtta’ gibi içini zımbırtıladıkları lafların içine sığınıp koca kafalarıyla, Larousse’culuk oynarlar.

Yok ‘soy’ şuna denir, yok ‘kıyım’ buna denir. Yok şu şudur da, bu budur. “O kelimenin ANLAMINA BAKALIM” diyen biri varsa, gazlarım ben o Tartışmamanın Topraklarından.

Bilirim ki: bir Türk Topaççısı, ‘kelimeler ve onların ESAS manaları’ jonklörlüğüyle göz boyamaya (cahil cühela’ya özel ‘güzellik uzmanı’) namzet. Dikilmiş münazara şampiyonlarının er-sizlik meydanına.

Ha bir de ‘İmzası Çokçokçok Kıymetli Olanlar Ekolü’ var, pek tabii ki.

YaralıParmağaİşememek üstüne kurulu, ‘high’ mı ‘high’ yaşamları; ONA ÇOK ŞEY öğretmiştir. Bu Öğreten Ağbi’nin öğrendiklerinin en başında da kıymeti kendinden menkul: pırlantadan imzasını, oraya buraya VERMEMEK gelir.

Ve fakat, işte devran dönmüş: gün gelmiştir. Sakımsıkım saklanan o imza, şimdi kadife
kutusundan çıkartılıp (itirazları olsa da) Hrant için ve başka çok ağır emosyonel nedenlerle, kendini aşırı mühim görme tripleri eşliğinde- İNANMAYACAKSINIZ AMA: VERİLECEKTİR!

Ay bu Kırmızı Halı Şahsiyeti, bu, onsuz hiçbir mühim toplantının değil ‘mühim’ tırnağım DAHİ sayılamayacağı, herrr Kırmızı Halı Okazyonu’nun baş konuğu, Başbakanlık Uçağı’nın vazgeçilmez taburesi-

Evet hanımlar beyler; nice entelektüel çekinselerine RAĞMEN som altından imzasını, teslim etmekten imtina etmemiş, edememiştir.

Bizden selam söyleyin Bolu Beyi’ne! Be hey de hey hey! Alkışlar, alkışlar, alkışlar- Valla da billa da bu salonu yıkar.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx? ... 20MA%D0DEN &Date=19.12.2008&CategoryID=96

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 15:35
gönderen borabey
Ram ve Kaye'ye.
beni yüreklendiren yaklaşımlarınıza layık olabilmem dileği ile....

İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 15:47
gönderen Türk-Kan
borabey, muhtac oldugumuz kudretin nerede oldugunu bilen bizler, bir olabilildikten sonra, hangi cilgin bize zincir vuracakmis görecegiz. :)




Arkadaslar, su yaratigin yazilarini alintilamayin yahu, sirfintinin adini duydugum anda midem kalkiyor. Tasnaklar tasnaklasin seni Magden, deyip gecelim.

Ahlakli insanlar da var memlekette, gercekleri söyleyen, buyrun:


Talimat emperyalisterden, para Soros'tan, uygulama işbirlikçilerden, destek Çankaya'yı işgâl eden Zat'tan!



İletiGönderilme zamanı: Cum Ara 19, 2008 16:06
gönderen borabey
Sevgili Türk-kan..

Perihan'ın bir kusuru yok ki ?.!..
Küresel sermaye ve emperyalist güçler bulmuşlar hazır MA(Ğ)DENİ...
Altını üstünü delip işlet babam işletiyorlar..

Bir daha alıntı yapılmaması önerine katılıyorum...
Gerçekten hem okumak hem de tahammül etmek çok zor bir hainlik belgesi.....

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ara 20, 2008 12:59
gönderen borabey
Değerli dostlar,

Milli refleks devam ediyor..
İlk kez işbirlikçiler başlarını TAŞA vurdular, duvara tosladılar...
İlk kez milli duruşa sahip bu ülkenin gerçek sahipleri tarafından kendi silahları ile vurulmanın şaşkınlığı içinde,
Ne yapacaklarını bilemez şekilde akıldanelerinden yeni taktikler bekliyorlar ama çok beklerler..
Takkeleri düştü kelleri gözüktü..
Milli kamuoyunun geçmişte olduğu gibi suskun kalacağı, gösterilecek bir kaç cılız sesin dışında hain amaçlarına ulaşacaklarını zannettiler ama yanıldılar...
Türk Milletin sillesinin sesi, taa atlantik ötesine kadar gitti..yankılandı...
Bu arada;
Bir yandan özgürlüklerden bahsederken,
Diğer yandan "özür bekliyoruz" sitesine girişi teknik olarak engelliyorlar..
Kendi sitelerine de sahte isim ve imzalarla sanal hainler yaratmaya çalışıyorlar..
Daha öncede ifade ettiğim gibi bu şer bildirisi insanların gerçek kimlik ve kişiliklerini ölçer bir cihaz olarak işlevine devam ediyor..
Kimin ne olduğu daha net bir şekilde ortaya çıkıyor..
İşte Cengiz ÇANDAR'dan yeni masallar...
Yazıyı paylaşalım sonuçta kendi silahı ile kendisine bir atış yapalım..

********************************************************************

Genel Kurmay, Sivil bireyler ve Ermeni

20.12.2008 Referans

Çoktandır varlığını unutmuştuk. Türkiye’nin önemli meseleleri konusunda Genelkurmay’ın açıklama yapmasına alışık bir toplumuz biz. Genelkurmay açıklaması gelince, birçok insan o açıklamaya göre kendisini hizalar, bir çoğu gönüllü olarak hizaya girer.
Türkiye’de bazı kurumların tekelinde olan ‘kırmızı çizgiler’in dışına çıkanlar da zaten çeşitli yollardan hizaya getirilir.
Bunu da biliriz, buna da alışık bir toplumuzdur.
Şu imza kampanyası konusu meğerse ülkemizin en önemli meselelerinden biri imiş. Bunun böyle olduğu Genelkurmay’ın da uzun vakitten beri süregelen suskunluğunu bozmasıyla anlaşıldı.
Genelkurmay açıklaması şöyle:
“Bizim burada görüşümüz, yapılanları kesinlikle doğru bulmuyoruz. Özür dileme yanlış olduğu kadar zarar verici sonuçlar da doğurabilecek bir davranıştır.”
Dünyanın hiçbir yerinde o ülkenin tarihine ilişkin tartışmalı bir konuda tümüyle sivil inisiyatif ile ve internet ortamında başlatılan bir imza kampanyasına o ülkenin Genelkurmayı’nın müdahil olduğu görülmemiştir. Bunun olduğu ve aynı konuda Başbakanı’nın bir ‘linç kampanyası’na yeşil ışık gibi algılanabilecek sözler sarf ettiği bir ülkenin, ‘demokratik’ bir ülke ve ‘uygar’ bir toplum olarak görülebilmesinin imkânı yoktur.
Bu bakımdan, Genelkurmay açıklaması, Türkiye’nin ‘demokratik kimliği’ üzerine dış dünyada gölge düşürecek nitelikte bir çıkış olmuştur ve açıklamadaki Türkiye açısından ‘zarar verici sonuçlar doğurabilecek’ bir davranış varsa, bu, Genelkurmay’ın topa girerek bu konuda yaptığı açıklama olmuştur.
***
Bir yandan Genelkurmay açıklaması, diğer yandan ülkenin Cumhurbaşkanı’nın imza kampanyasını ‘ifade özgürlüğü’ çerçevesinde gördüğünü söylemesinden ötürü bir CHP milletvekili tarafından ‘ırkçı’ bir tecavüze uğraması ve ‘ana tarafından Ermeni olmak’ ile ‘suçlanması’ ve ülkenin çeşitli katmanlarında ortaya konulan kimisi isteri nöbeti görüntüsündeki tepkiler, imza kampanyasını, kendiliğinden bir ‘demokratikleşme mücadelesi’nin bir parçası haline getirmiştir.
Böyle bir kampanyaya önayak olanların ve internet ortamında imza verenlerin, hiçbiri böyle bir amaç gütmemiş olsa da, fark etmez. İmza kampanyası Türkiye’nin ‘demokratikleşme’ ve onun kadar önemli ‘uygarlaşma’ mücadelesinin bir parçası haline gelmiştir.
Nedeni basit.
Bu kampanya ‘özgür bireyler’in oluşturduğu bir ‘yurttaşlar davranışı’dır. Bireyler, ülke tarihindeki bir olaya ilişkin ‘vicdani’ bir kanaat oluşturup, bunu ‘küresel çağımız’ın bir özelliği olan ‘internet ortamı’nda ifade edebilirler. Bunun için hiç kimseden izin almak zorunda olmadıkları gibi, devlet politikası, dış politika ve diplomasi alanında yol açacağı sonuçlar üzerinde düşünmeye mecbur da değillerdir.
Bu davranış herhangi bir ‘çağdaş’ toplumun en temel hakkı olan düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamındadır ve bu haktan ne vazgeçilebilir, ne de bu hak devredilebilir.
Bir ülkenin bireyleri, herhangi bir konuda o ülkenin devlet yöneticileri gibi düşünmek zorunda da değillerdir. Hiçbir devlet yetkilisinin ve kurumunun, bu davranışı ‘doğru bulmak’ ya da bulmamak gibi bir tavrı da olamaz. Zira bu, ‘Düşünce özgürlüğünün kullanımını doğru bulmuyoruz’ anlamına gelir ki, bunun ‘İfade özgürlüğüne karşıyız’ demekten bir farkı yoktur.
İfade özgürlüğü olmadan düşünce özgürlüğünün bir anlamı bulunmaz. Totaliter toplumlarda, elbette ki, ‘ifade özgürlüğü’nden söz edilemez. Ama ‘demokratik’ olduğunu iddia eden ve üstelik Avrupa Birliği’ne katılım sürecindeki bir ülkede ‘ifade özgürlüğü’ boğazlanamaz.
İşte bu nedenle, imza kampanyası, ona katılmak ya da katılmamaktan bağımsızlaşarak, Türkiye’nin ‘demokratikleşme mücadelesi’nin yaşamsal bir parçası haline, kendiliğinden gelivermiştir.
***
Herhangi bir ülkede yerleşik tabulara dokunmak kıyameti kopartır. ‘Ermeni konusu’nun Türkiye’nin en büyük tabusu olduğu anlaşılıyor. Bir zamanlar bu ülkede ‘Kürt’ sözcüğü kullanılamazdı. Bırakın ‘Kürt sorunu’ndan söz etmeyi, alenen ya da yazılı basında ‘Kürt’ sözcüğü kullanmak, ‘ülkeyi bölmek istemek’ veya ‘bölücülük’ ile eşanlamlıydı. Yani, tabuydu.
Nereden nereye geldik. ‘Sorun’ çözülmedi, ama tabu öyle bir kırıldı ki, iki hafta devlet televizyonu Kürtçe yayına başlıyor.
O bakımdan, 1915’teki ‘Büyük Felâket’ten ötürü Ermenilerin acısını paylaştığını ifade eden imza kampanyasının böylesine toz kaldırmasını, en hassas ‘tabu’ya dokunulmuş olduğu için doğal da karşılamak gerekir.
Bu ‘imza kampanyası’ndaki ‘anahtar sözcük’, kimilerinin imzalamama gerekçesi olarak ortaya sürdükleri ‘özür diliyorum’ sözcükleri değil. ‘Ermeni’ sözcüğü.
‘Özür diliyorum’a karşı “Ben niye özür dileyeyim”, “Onlar da dilesin”, “Acılarını paylaşmak tamam da özür dilemek olmasa” gibisinden kimisi çocukça, kimisi kıvırtma, kimisi sahici karşı çıkışlar söz konusu. Buradaki ‘özür diliyorum’un ‘acıların paylaşılması’nı ‘güçlendirici’ olmanın, ‘mesajı’ daha da güçlü iletmek niyetinin ötesinde bir özelliği yok.
Bildiri ‘acıların paylaşılması’nda sınırlansa, bazı okur-yazarlar arasındaki imzacı adedi bir nebze daha belki artardı ama tepkiler sınırlanmazdı. Çünkü, ‘ırkçı’ ve ‘milliyetçi’ güdümlü tepkilerin asıl derdi, Ermenilerle acı paylaşımında. Yani, ‘Ermeni’ sözcüğünün bam tellerini titretmesinde.
‘Biz de öldürüldük, biz de acı çektik, niçin bizden söz edilmiyor’ korosu yükseliyor. Bu ‘ortak ve her acı’dan söz etme bildirisi değil ki. Gayet spesifik. Türkiye’nin Türk insanlarının ilk kez spesifik olarak ‘1915’e, yıllardır suskunluğa terk edilmiş olan ya da ne ve nasıl olduğu ‘devlet’ tarafından empoze edilmiş olan ‘1915’e farklı yaklaşımını duyurma vesilesi.
Bir güzel tanımlamayla ‘Türkiye’nin bir Ogün Samastlar ülkesi olmadığını’, Türkiye’nin ‘vicdan sahibi Türkler ülkesi’ olduğunu dışa vurmayı amaçlayan bir bildiri metni ve onun bireysel imzacılarından söz edebiliriz.
Tümüyle ve üstelik örgütlenme düzeyi son derece yetersiz hatta bir dizi yanlış ile malûl bir ‘sivil’ girişim bu. Bu haliyle ve her türlü -başta internet sitesine karşı girişilen teknik- saldırıya rağmen üç günde ülkenin her yanından gelen katılımlarla imza sayısı 15 bine vuran, Türkiye’nin gözde düşünce adamları, yazarları, akademisyenleri ve sanatçılarının imzasını elde etmiş olan bir çarpıcı ‘sivil’ girişim.
‘Sivil’ sözcüğü, Batı dillerinde ‘uygar’ sözcüğü ve ‘uygarlık’ kavramıyla eş anlamlı olarak türetilir. Söz konusu girişim, kendiliğinden, Türkiye için bir ‘uygarlık’ ölçüsü de olmuştur.
‘Uygar’ toplumlarda, ‘sivil’ girişimler ve ‘bireysel haklar’ ile ‘askerî alanlar’ birbirlerinden son derece kesin çizgiler ve sınırlarla ayrılır.
Türkiye’de henüz o noktaya ulaşmış değiliz. Ama, zor ve sancılı da olsa yol almaya devam ediyoruz.
Ülkenin en önemli tabusuna ‘sivil’ bireyler eliyle güçlü biçimde dokunulmuştur.
Artık gerisi teferruat...
***************************************************

Kendi beyanı ile bu bildirinin "ortak ve her acı"dan söz etme bildirisi değil ki" olduğunu ifade ettiğine göre;

Gerçek anlamda( bir türk aydını demeyeceğim türklüğü kabul etmediklerine göre) bir SİVİL AYDIN !...?olarak;

1) Ermenileri, diasporayı, ermeni dostları ve türk düşmanlarını bir araya getirerek ORTAK VE HER ACIDAN SÖZ ETME BİLDİRİSİ kampanyası açmayı ve öncülük etmeyi düşünüyor musunuz?
2)Sizin dışınızda birileri bu kampanyayı başlatırsa imzanızı atar mısınız?
3) Tek taraflı ve karşılık olarak Ermenilerin de türk ve kürtlerden, yaptıklarından dolayı KARŞI TARAF BİLDİRİSİ yayınlamasının düşünce ve ifade özgürlüğü olarak gerekliliğine inanıyor ve bu yönde bir kampanya açılmasına öncülük etmeyi düşünme değil başlatmayı kabul ediyor musunuz?
4) Türk Devletinin resmi tezine (bizce gerçeklere) karşı çıkmayı çağdaşlık ve sivil olmanın olmazsa olmazı kabul ederken, Ermen, Devletinin (gerçek dışı) resmi tezine karşı çıkmanın da çağdaşlık ve sivil olmanın olmazsa olmazı olarak kabul ve beyan ediyor musunuz? Aynı şekilde İsviçre-Fransa vb devletlerin ermeni tezi lehine yasal koruma sağlayarak bilimsel anlamda dahi karşı düşüncenin suç ilan edilmesi ve cezalandırılmasını çağdaşlık ve sivillik açısından nasıl evrensel değerler uygun görüyorsunuz? doğrusu yanıtlarınızı merak ediyorum desem de etmiyorum...
Soru sizin değil ki yanıt sizin olsun..
Binmişsiniz dş güçlerin alametine,
Gidiyorsunuz kıyamete...
Allah akıl ve fikir versin..
Çağdaşlık ve sivil olmanın anlamı sizin ifade ettiğiniz gibi ise..
Alın başınıza çalın....
En içten sevgi ve saygılarımla.

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ara 20, 2008 13:20
gönderen borabey
Resmi Tez diye kabul edip amiyane tabir ile "kafadan reddedilen" tarihi gerçekler...

http://74.125.77.132/search?q=cache:-5f ... bozocetesi. html+ermeni+atase&hl=tr&ct=clnk&cd=4&gl=tr&lr=lang_tr

518105 Türk vatandaşının Ermeni Çetelerince öldürülmesine ilişkin çetele;

http://74.125.77.132/search?q=cache:Gez ... opic%3D536 .0%3Bwap2+ermeni+atase&hl=tr&ct=clnk&cd=5&gl=tr&lr=lang_tr

Bir rus yarbayın gözünden ermeni mezalimi

http://74.125.77.132/search?q=cache:w23 ... 5602-bir-r us-yarbayin-gozunden-ermeniler.html+ermeni+atase&hl=tr&ct=clnk&cd=11&gl=tr&lr=lang_tr

Ermenilerin 191-1920 Adana katliamları

http://74.125.77.132/search?q=cache:8Qz ... age%3DYayi nIcerik%26IcerikNo%3D151+ermeni+atase&hl=tr&ct=clnk&cd=13&gl=tr&lr=lang_tr

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 22, 2010 22:51
gönderen Başkomutan
'İçerden' kurulan tuzak sürüyor...

“Bu acı hepimizin” (mi)

24 Nisan Cumartesi günü bir grup sözde aydının yapmayı düşündükleri “Bu acı bizim acımız. Bu Yas hepimizin” adını verdikleri ve “ırkçılığa” dur diyeceklerini iddia ettikleri Ermeni yalanlarını destekleme eylemi, 5N1K programında tartışıldı.

Tartışma Cüneyt Özdemir yönetiminde, 21.Yy. Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ ve bu eylemin tertipçilerinden Volkan Akyıldırım arasında idi.

Volkan Akyıldırım, “Türkiyeli Aydınlar”ın mazlum, mezarı bile bilinmeyen, zavallı Ermeniler adına siyahlar giyerek yas tutacaklarını, ırkçılık karşıtı bir eylem hazırlığında olduklarını söyleyerek artık ırkçı demagojilerin biteceğini, Özdağ’ın resmi ideolojinin sözcüsü olduğunu, bu ırkçıların Ermenileri hiçe saydıklarını iddia etti. Akyıldırım’a göre artık bu gibi ırkçıların Türkiye’de yenildiğini, Hrant’ın ölümünün iyi bir vesile olduğunu savundu.

Akyıldırım’a göre Ümit Özdağ ve onun gibiler “ırkçı demagoji”lerle suçsuz Ermenilerin öldürüldüğünü inkar ve “büyük felaket”in üstünü örtmeye çalıştıklarını, Türklerin silahlı, Ermenilerin sivil olduklarını, bu yüzden sadece Ermeniler için yas tutacaklarını ifade etti. Akyıldırım, 24 Nisan 1915’te İstanbul’da yaşayan 220 aydının evlerinden alındığını ve kaybolduklarını, bunlar için yas tutarak “ırkçılığın karabasanı”ndan Türkiye’yi kurtaracaklarını, zaten de bu ırkçıların sonunun geldiğini iddia etti.

Ümit Özdağ, Türklerle Ermenilerin 850 yıl boyunca aynı coğrafyada mükemmel bir paylaşım içinde olduklarını, geçtiğimiz 70-80 yıllık süreci aşarak bu paylaşımı yeniden kurmak, bunun için de olaylara empati ile bakmak gerektiğini ifade etti. 1915’te Türklerin de katledildiğini yabana atarak tek taraflı bir “soykırım”dan bahseden bu kişilerin “Yerli Diaspora” olduklarını, bu konunun Ermenilerle daha sağlıklı görüşülebileceğini ileri sürdü. Özdağ, bu yerli diasporanın göre tarihteki bütün olumsuzluklardan Türkleri sorumlu tuttuklarını, samimi olmadıklarını söyledi.

Ümit Özdağ, 1915’te hem Türklerin hem de Ermenilerin öldüğünü fakat Türklerden bahsetmeden bu diasporanın “Büyük Felaket” tabiri ile tek taraflı hareket ettiğini vurguladı.

Ümit Özdağ, Türkiye’ye ve Türklere karşı sistemli bir psikolojik harekat olduğunun, yapılacak olan bu eylemin de bu harekatın bir parçası olduğunun altını çizdi


İşte eylemin davetiyesi ve imzalayanlar:

Bu acı BİZİM acımız. Bu yas HEPİMİZİN.

1915’te, nüfusumuz henüz 13 milyonken, bu topraklarda 1,5 – 2 milyon Ermeni yaşıyordu. Trakya’da, Ege’de, Adana’da, Malatya’da, Van’da, Kars’ta… Samatya’da, Şişli’de, Adalar’da, Galata’da…

Mahalle bakkalımız, terzimiz, kuyumcumuz, marangozumuz, kunduracımız, yan tarladaki rençberimiz, değirmencimiz, sınıf arkadaşımız, öğretmenimiz, subayımız, emir erimiz, milletvekilimiz, tarihçimiz, bestekârımız… Arkadaşlarımızdılar. Kapı komşularımız, dert ortaklarımızdılar. Trakya’da, Ege’de, Adana’da, Malatya’da, Van’da, Kars’ta… Samatya’da, Şişli’de, Adalar’da, Galata’da…

24 Nisan 1915’te “gönderilmeye” başlandılar. Onları kaybettik. Artık yoklar. Çok büyük çoğunluğu aramızda yok. Mezarları bile yok. “Büyük Felaket”in vicdanlarımıza yüklediği “Büyük Acı” ise olanca ağırlığıyla VAR. 95 yıldır büyüyor.

Bu “Büyük Acı”yı yüreğinde hisseden bütün Türkiyelileri 1915 kurbanlarının anısı önünde saygıyla eğilmeye çağırıyoruz. Siyahlar içinde, sessizce. Ruhlarına yakacağımız mumlarla, çiçeklerle…

Çünkü bu acı BİZİM acımız. Bu yas HEPİMİZİN.

24 Nisan 2010

19.00

Taksim Meydanı, Tramvay Durağı

Çağrıcılar

Ahmet İnsel, Akın Birdal, Ali Bayramoğlu, Aslı Erdoğan, Avi Haligua, Ayhan Bilgen, Ayla Yıldırım, Aysın Yeşilay İnan, Ayşe Batumlu, Ayşegül Devecioğlu, Baskın Oran, Cafer Solgun, Cengiz Aktar, Cengiz Alğan, Deniz Zarakolu, Dilek Gökçin, Doğan Tarkan, Eren Keskin, Erol Köroğlu, Fahri Aral, Ferhat Kentel, Fethi İnan, Fethiye Çetin, Garo Paylan, Gülten Kaya, Hakan Tahmaz, Halil Berktay, Hayko Bağdat, Hilal Kaplan, Hürriyet Şener, Işın Eliçin, İpek Çalışlar, İsmail Erdoğan, Jale Mildanoğlu, Kadir Cangızbay, Kerem Öktem, Kutluğ Ataman, Lale Mansur, Leman Yurtsever, Levent Şensever, Mahir Günşıray, Mehmet Demir, Mithat Sancar, Neşe Düzel, Nil Mutluer, Nuri Yaman, Oral Çalışlar, Orhan Miroğlu, Osman Köker, Öztürk Türkdoğan, Perihan Mağden, Rasim Ozan Kütahyalı, Roni Margulies, Sebahat Tuncel, Selim Deringil, Semra Somersan, Sezai Temelli, Sezgin Tanrıkulu, Sırrı Süreyya Önder, Şanar Yurdatapan, Şenol Karakaş, Şerafettin Halis, Tamar Nalcı, Taner Akçam, Tanıl Bora, Tatyos Bebek, Turgay Oğur, Ufuk Uras, Ümit Kardaş, Ümit Kıvanç, Ümit Şahin, Ünal Ünsal, Vivet Kanetti, Yalçın Ergündoğan, Yaman Yıldız, Yasemin Çongar, Yıldız Önen, Zeynep Atamer, Zeynep Gambetti, Zeynep Tanbay.




heberiniz.com




Provokasyona büyük tepki

CHP’li Arıtman, Taksim’de Ermeni yalanlarına destek için yürüyüp ağlayacak ‘aydınlara’ karşı
hükümeti göreve çağırdı: İzin vermeyin!

‘IRKÇILIĞA ve Milliyetçiliğe Dur De Girişimi’nin 24 Nisan’da İstanbul’da düzenlemeyi planladığı ’etkinlik’ toplumun tüm kesimlerinde rahatsızlık yaratırken, en sert tepki CHP’li Canan Arıtman’dan geldi: Büyük bir provokasyon. Her gün milletin bağrına hançer saplanıyor. Hala şehit cenazeleri geliyor. Bu, hakaret ve ihanet toplantısını şiddetle kınıyorum. Hükümet, Türkiye’nin güvenliği ve huzuru için bu toplantıya izin vermemeli.

Arıtman: İzin verilmemeli
24 Nisan’da İstanbul’da taksim Meydanı’nda düzenlenmesi planlanan ve “Ermeni yalanına destek” olarak yorumlanan programa karşı siyasilerden tepki geldi. CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, düzenlenen etkinliğin “büyük bir provokasyon” olduğunu söyleyerek, hükümetin, Türkiye’nin güvenliği ve huzuru için bu toplantıya izin vermemesi gerektiğini belirtti.

İç çatışma arzusu
Arıtman, ülkede iç çatışma başlatılmak istendiğini de vurgulayarak, “büyük bir provokasyon tertibidir bu. Bu insanlar ayda mı yaşıyorlar Türk toplumunu nasıl bir gerilim içerisine girdiğini görmüyorlar mı? Türk milleti hakikaten büyük bir sabır göstermektedir. Zaman zaman bu sabrın taştığını görüyoruz herkesi üzen olaylarla. Böyle bir ortamda Türkiye’nin bu kadar gerildiği, bu kadar büyük haksızlıklara uğradığı bir ortamda böyle bir toplantının yapılması kabul edilemez. Dış güçler bu ülkede bir iç çatışma ortamının yaratılmasını istiyor. İç çatışmanın başlanması arzu ediliyor. Bu kişiler de bu projeye hizmet etmek istiyorlar anlaşılan. ’Soykırım’düşmanların Türkiye’ye attığı bir iftiradır.Düşmana hizmet etmek kabul edilemez. Etnik milliyetçilik pompalanmaya başlandı. Halkın büyük gerginlik yaşadığı, sabretmeye çalıştığı bir ortamda bu kadar anlamsız, hakaret ve ihanet toplantısı yapılamaz şiddetle kınıyorum. Hükümet Türkiye’nin güvenliği ve huzuru için böyle bir toplantıya izin vermemelidir. Hala şehit cenazeleri geliyor. Her gün bu milletin bağrına hançer saplanıyor. Yıllardan beri birliğini beraberliğini sağlamaya çalışan sabreden bir millete böyle bir haksızlık yapmamak lazım” diye konuştu.

Yeniçağ

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Cmt Nis 24, 2010 11:41
gönderen borabey
değerli dostlar,

çağrıcılar listesi, turnusol kağıdı gibi..isimlere bakmak yeterli
aslında bu tür hain senaryoların bir faydası da var ..
o da mevcut işbirlikçilere yeni isimlerin eklenip eklenmediğ...
bakıyoruz listede süpriz yok...
eski tas eski hamam eski hain işbirlikçiler..
ahmet altan biraderler, cengiz çandar ve ekibi niye yok anlamadım
Yoksa ağır abiliğe mi takılıyorlar?
Şimdilik bu kadar
gerçek duygularımız kelimeler dökmekte zorlandığımız bu günlerde,
yazmak söylemek yerine yapmanın vakti gelmedi mi?
en içten sevgilerimle....
24.Nisanda soy kırıma uğrayan türklere Allah'tan rahmet, yapanlara lanet okuyorum.

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Cmt Nis 24, 2010 16:18
gönderen Başkomutan
Taksim'de olay çıkacak mı?

Her yıl Ermeni soykırım iddialarıyla gündeme gelen 24 Nisan, İstanbul'da bir anmaya konu olacak.


Resim

Aydınlar bugün Taksim'de buluşarak 1915 olaylarını protesto edecek.
"Irkçılığa ve Milliyetçiliğe Dur De" girişiminin düzenleyeceği eylem saat 19.00'da başlayacak.

Eyleme 60'tan fazla katılacak .

Grup, 1915'te hayatını kaybedenler için mumlar yakacak, isim listelerinin üzerine çiçekler bırakacak, yarım saat süreyle sessiz oturma eylemi yapacak.

"Bu acı bizim acımız, bu yas hepimizin" mesajı verilecek

67 ... yer aldığı bildiride, Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu, Baskın Oran, İpek Çalışlar, Lale Mansur, Mahir Günşıray, Oral Çalışlar, Perihan Mağden, Ufuk Uras gibi isimlerin de imzaları var.

internethaber


Taksim'de ............

Taksim'de, .................aralarında bulunduğu bir grup ölen Ermeniler için anma töreni düzenledi.


Taksim'de, ......................da aralarında bulunduğu bir grup, "24 Nisan 1915'te meydana gelen olaylarda hayatını kaybedenler" için anma töreni düzenledi.

Taksim Meydanı'nda oluşturulan "temsili anıta" karanfiller atan ve burada mum yakan gruptakiler, alkış tutup çeşitli sloganlar attı.

Grup adına açıklama yapan Zeynep Tanbay, 1915'te Türkiye'nin nüfusu henüz 13 milyon iken bu topraklarda 1,5-2 milyon Ermeni'nin yaşadığını belirterek, "Ermeni vatandaşlar mahalle bakkalımız, terzimiz, kuyumcumuz, marangozumuz, kunduracımız, sınıf arkadaşımız, öğretmenimiz, milletvekilimiz, subayımız, arkadaşımızdı" dedi.

Ermeni vatandaşların, kapı komşuları, dert ortakları olduğunu ifade eden Tanbay, "24 Nisan 1915'te gönderilmeye başlandılar. Onları kaybettik. Artık yoklar. Büyük çoğunluğu aramızda yok. 'Büyük felaketin' vicdanlarımıza yüklediği büyük acı ise olanca ağırlığıyla var. 95 yıldır büyüyor" diye konuştu.

Gruptakiler, açıklamanın ardından alkışlar ve sloganlar eşliğinde Galatasaray Meydanı'na kadar yürüdü.

Açıklama ve yürüyüş sırasında ara sokaklardan gelerek Türk ve Azerbaycan bayrakları açan ve kalabalığa sözlü müdahalede bulunan bazı karşıt gruplar, polisin uyarısının ardından dağıldı.

Anmaya; Ahmet İnsel, Ali Bayramoğlu, Aslı Erdoğan, Avi Haligua, Ayhan Bilgen, Ayla Yıldırım, Ayşe Batumlu, Baskın Oran, Cafer Solgun, Cengiz Aktaş, Deniz Zarakolu, Dilek Gökçin, Doğan Tarkan, Eren Keskin, Erol Köroğlu, Ferhat Kentel, Fethiye Çetin, Garo Paylan, Halil Berktay, Hayko Bağdat, Hürriyet Şener, Lale Mansur, Mahir Günşıray, Neşe Düzel, Perihan Mağden, Roni Margulies, Semra Somersan, Ufuk Uras, Yalçın Ergün Doğan, Yaman Yıldız, Yasemin Çongar, Yıldız Önen ve Zeynep Gambetti de katıldı.


internethaber


Haydarpaşa Garı'nda soykırım şoku!

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi üyesi bir grup saat 13.30 sıralarında Haydarpaşa Garı girişinde toplandı ve şok bir protesto gerçekleşti.


24 Nisan 1915’te İstanbul’da Ermeni toplumunun önde gelen isimlerinin tehcir edildiğini söyleyen grup yaptığı basın açıklamasında, "İnsan hakları savunucuları olarak bu olayların adının konulmasını istiyoruz" denildi. Grup daha sonra denize karanfiller attı.

Grup dağılacağı sırada, gar çevresindeki bazı vatandaşlar tepki gösterdi. Tepki gösteren vatandaşlar, "Önce Ermenilerin yaptığı katliamları okuyun. Burası özür dilenecek yer değil" diye bağırdı. Polis araya girerek vatandaşları, gar çevresinden uzaklaştırdı.

Kısa süreli gerginliğin ardından İHD üyeleri tekne ile gar önünden uzaklaştı

Resim


KARŞIT GÖSTERİ

Bu arada İHD üyelerinin eylem yapacağı haberini alan 15 kişilik grup gar içinde toplandı. Aralarında Emekli Orgeneral Edip Başer'in de bulunduğu gruptaki bazı kişilerin Türk bayrağı taşıdığı görüldü. Başer, yaptığı açıklamada "Burada toplanan Büyükelçilere destek için buradayım" dedi. Grup, Ermeniler tarafından öldürüldüğü belirttikleri Türklerin fotoğraflarını taşıdı. Grup üyeleri ile karşı gruptaki bazı kişiler arasında kısa tartışma yaşandı. Grup üyeleri daha sonra olaysız dağıldı.


internethaber

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Cmt Nis 24, 2010 21:57
gönderen Başkomutan
Sonunda demokrasi geldi...Bunları yaşadıysak demokrasi gelmiştir arkadaş!..

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Pzt Nis 26, 2010 18:50
gönderen Başkomutan
Ermeni kardeşlerinden özür dileyen Baskın Oran Türkiye'yi getirdikleri noktayı söyledi
"onursuzluğun doruk noktası..."


Baskın Oran'ın soykırım isyanı!

Profesör Baskın Oran, her sene Obama'nın 24 Nisan konuşmasını nefesleri tutup beklemenin 'büyük onursuzluk' olarak niteledi.

Resim

Profesör Baskın Oran, her yıl ABD Başkanı Barack Obama'nın konuşmasını beklemenin ve 'soykırımı' sözünü kullanmadı demenin 'onursuzluğun doruk noktası' olduğunu söyledi.

ABD Başkanlarının her yıl ne söyleyeceğini tartışmak bizim için onursuzluğun doruk noktası. 72 milyon yılda bir defa Obama'nın ağzına bakarak ne diyeceğini merak ediyor. Bu büyük ayıp ve onursuz bir durum. Diğer açıdan soykırım kelimesi Yahudi soykırımıyla bağlantılı olduğu için, Türkiye'de insanların 1915 rezaletini öğrenmemesine ve kulaklarına fren koymasına yol açıyor. Ben soykırımın bilimsel olarak doğru olmadığını düşünüyorum

DAVUTOĞLU'NU ÖYLE KONUŞTURAN KİM?

Balçiçek Pamir'in 'Ahmet Davutoğlu'nun Ermenistan'la ilgili açıklamaları var. Ne diyorsunuz?' sorusuna Baskın Oran'ın verdiği yanıt ilginçti:

Davutoğlu'nu çok beğeniyorum. Fakat Ermenistan'la bu protokolleri yaptıktan sonra söylediklerini anlamıyorum. Öyle sanıyorum ki, bu sözler Davutoğlu'ndan çok bu sözler hükümetin ve Erdoğan'ın politikasıdır. Seçime gidiliyor, seçmenleri sıkıştırmayayım diye bu protokolleri olmayan bir koşula bağladı.

Ben Obama'nın İngilizce metnini gönderdim. Daha birinci paragrafta Osmanlı İmparatorluğu'nun son günlerinde diyor. Sözde Ermeni soykırımı tabiri rezaletin son perdesiydi . Bir internet sitesinde haber vardı. Haberde Ermeniler bir kongre yapmış. Haberde 'sözde Ermeni kongresi' diyor. Adamlar kongre yapmış, bunun sözdesi var mı be! Tövbe ya rabbi! Biz artık 1915 olayları diyoruz, bu çok nötr bir ifade. 1915'te ne olduğunu biliyoruz, devlet eliyle kendi vatandaşlarını mahvetmesi olayıdır. Yiyorsa bir halkın bir halkı mahvetmesi anlaşılabilir bir şey ama devletin yapması anlaşılır şey değil.

internethaber





Resim

Yunan'dan, Rum'dan da özür dileyin

Taraf Gazetesi, Cumartesi (24 Nisan 2010) günü Taksim’e çıkan, “aydın” denilen gurubun eylemini, bir gün sonra 13’üncü sayfasında “24 Nisan’la ilk yüzleşme” başlığıyla haber olarak verdi.

“Aydınlar ve insan hakları savunucuları 1915 felaketinin yıldönümünde Taksim ve Haydarpaşa Garı’nda “kayıp” Ermenilerin fotoğraflarıyla oturma eylemi yaptı” spotlu haberi şöyle ucundan irdeleyeceğim.

Haberin ilk paragrafında, “1915 olaylarında öldürülen Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab’ın İslam ve Osmanlı şehitleri için “Kalbimizdesiniz” diye haykırdığı Taksim Meydanı ile Haydarpaşa Garı’nda bir araya gelen aydınlar ve insan hakları savunucuları ortak acıyı paylaştı” deniliyor.

1915 olaylarında öldürüldüğü öne sürülen Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab “Kalbimizdesiniz” diye kim için haykırmıştır? Hemen haberden alıntı yapayım: İslam ve Osmanlı şehitleri için…

Bir kere, “İslam ve Osmanlı” ayrımı ve vurgusu da neyin nesi?!.

Hadi bunu geçelim. Ne oldu ki, Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab, “Kalbimizdesiniz” diye haykırma gereği duydu?.. Bu sorunun yanıtı nedir? Bunca şey biliniyor, söyleniyor da, bu neden seslendirilmiyor?

Ermeniler, vatandaşları Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab’a “Kalbimizdesiniz” haykırışını yaptıracak bir şey yapmışlar ki, adam meydanlara çıkıp avazı çıktığı kadar haykırmış, haykırma gereğini duymuş!

Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab, “Kalbimizdesiniz” haykırışını önce Taksim Meydanı’nda, sonra Haydarpaşa Garı’nda mı yoksa önce Haydarpaşa Garı’nda sonra Taksim’de mi yapmış? İki yerde aynı anda haykıramadığına göre ya belirli aralıklara haykırmış ya da birinde haykırmış…

Bu da önemli değil. 24 Nisan 2010 Cumartesi günü Taksim’deki “24 Nisan’ı anma” eylemini organize eden “DurDe Girişimi”, eyleme katılan aydınlara siyah giysiler giydirmiş, “Bu acı bizim, bu acı hepimizin” yazılı Türkçe ve Ermenice pankartı açmış, açtırmış.

Ben bu pankarttan, kara giysili aydınlarımızın, Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab’ın, “Kalbimizdesiniz” diye haykırdığı insanlardan da özür dilendiği umuduna kapıldım, sevindim; ama umudum ve sevincim kısa sürdü, pankartta yazılanın Ermenilere ve Ermeni diasporasına ileti (mesaj) içeriği ve amacı taşıdığı izlenimi edindim. Buna da, eylemciler adına konuşan sanatçı Zeynep Tanbay’ın “1915’te nüfusumuz henüz 13 milyonken bu topraklarda bir buçuk-iki milyon Ermeni yaşıyordu. 24 Nisan 1915’te gönderilmeye başlandılar. Onları kaybettik. Artık yoklar. Çok büyük çoğunluğu aramızda yok. Mezarları bile yok. Büyük felaketin vicdanlarımıza yüklediği büyük acı ise, olanca ağırlığıyla var. 95 yıldır büyüyor. Şimdi bu büyük acıyı yüreğinde hisseden bütün Türkiyelileri 1915 kurbanlarının anısı önünde saygıyla eğilmeye çağırıyoruz. Siyahlar içinde sessizce, ruhlarına yakacağımız mumlarla, çiçeklerle . Çünkü bu acı bizim acımız bu yas hepimizin” biçimindeki sözleri neden oldu.


Bu konuşma olmasaydı, “DurDe Girişimi”ne, “Madem 1915’in ortak acılarına inanıyorsunuz, aynı eylemi önümüzdeki yıl varın gidin Ermenistan’da yapın” diye önerecektim. Önerirken de, “Kaçınız sağ dönerdiniz, bilemem” diye uyaracaktım.


Sanatçı Zeynep Tanbay’ın, Meclis-i Mebusan üyesi Ermeni Krikor Zohrab’ın da kemiklerini sızlatan konuşmasını okuduktan sonra, “DurDe Girşimi”ne şu önerilerim olacak:


Kıbrıslı Rumlar için de böyle bir organize yapın ve onların ettiklerini değil bizim gidip onlara ettiklerimiz için de karalar giyin, pankartlar açın, özür dileyin… Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda savaşmak ve yenmek zorunda kaldığımız Yunanlılardan için de benzer eylemi organize edin, Yunanlılardan da özür dileyin… Anzakları unutmayın... Oldu olacak, işi 95 yıl sonraya bırakmayın, PKK’dan ve PKK’lı Kürtlerden de şimdiden özür dileyin…

Özür eylemlerinin organizatörü DurDe Girişimi, Cumartesi günündeki sayı kadar karalar giyecek aydın bulamamak kaygısına kapılmasın! Bu ülkede, karalar giymeye hazır o kadar kara beyinli, sözde aydınlar var ki!..


BAKİ KARAKOL

Resim

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 30, 2010 1:32
gönderen Başkomutan
Sarkisyan teşekkür ediyor

Resim

Sözde Ermeni Soykırımı’nın 95’inci yıldönümü olan 24 Nisan 2010 Cumartesi günü, “DurDe Girişimi”, İstanbul Taksim’de bir etkinlik düzenlemişti. “Türkiyeli aydınlar”a, kara giysiler giydirmişti, mumlar yaktırmıştı, “Bu acı bizim, bu acı hepimizin” yazılı pankart açtırmıştı. Bir şey daha yaptırmıştı: Ermenilerden “özür” diletmişti…

Bu DurDe Girişimi ile bu girişimin organize ettiği Taksim eylemine katılan “Türkiyeli aydınlar”ın, bir gelişmeden haberleri olmadı. Onları haberdar etmek için bu yazıyı yazdım.

DurDe Girişimi’nin Taksim organizasyonundan aynı gün haberi olan Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, Ermenilerin “sözde soykırım” savlarına desteklerinden ötürü DurDe Girişimi’ne ve “Türkiyeli aydınlar”a teşekkür ediyordu.

Haber, ulusal basında yer almadı.


Haber, merkezi Kars’ta olan Kafkas Haber Ajansı (KHA)’nındı.

Ajans, “Ermenistan Cumhurbaşkanı’ndan, Türkiyeli aydınlara teşekkür” başlıklı haberini 26 Nisan 2010 Pazartesi günü abonelerine geçti. Kars basını haberi ertesi gün kullandı.

KHA haberini, Rusya’dan yayın yapan Ria Novasti adlı internet sitesine dayandırıyordu.

Anılan sitenin Ermeni asıllı muhabir Qamlet Matevosyan, haberinde, “Osmanlı Türkiyesi 19’ncu yüzyılın sonlarından itibaren 20’nci yüzyılın başlangıcında Ermenilere devamlı şekilde baskı uygulamış ve Ermeni halkını imparatorluktan sürmüştür. Ayrıca 1915 yılında 1.5 milyondan fazla insan katledilmiştir. Türkiye geleneksel olarak soykırım gerçeğini inkâr ediyor ve batının bu konudaki tenkitlerine çok ağır tepki gösteriyor” diyor, haberini şöyle sürdürüyordu:



“Ermenistan'ın Cumhurbaşkanı, halka, soykırımın tanıtılması ve dünya çapında kınanması için mücadeleyi sürdüreceklerini söylemiştir. Serk Sarkisyan, insanlığa karşı yapılan bu cinayeti itiraf ederek kınayan, Ermenistan'a destek veren bütün Cumhuriyetlere ve organizasyonlara teşekkür etmiştir.”


Haberin şimdi sunacağım tümcesini, DurDe Girişimi ile bu girişimin Taksim organizasyonda yer ya da görev alan “Türkiyeli aydınlar” iyi okusunlar:



“Serj Sarkisyan aynı zamanda Ermeni halkının acısını paylaşan ve soykırımı itiraf eden, tarihi gerçeğin ortaya çıkması için mücadele veren Türkiyeli aydınlara da teşekkür etmiştir."

1915’deki göç sırasında Ermenilerin hangi silahlarla öldürüldüklerine ilişkin bilemediğimiz bir tarihi gerçeği de öğreniyoruz:


“Soykırımın 95’nci yıldönümünde Serj Sarkisyan herkesin şu gerçeği hatırlamasını istemiştir: Hazırlanmış devlet politikasına göre sadece Ermeni oldukları için kılıçla ve ateşli silahlarla öldürülen 1,5 milyon insanın hatırası, bu soykırımın tanınması ve kınanması yönünde mücadeleyi sürdürmemizi gerektiriyor.”

Ermeniler, savlarında ve mücadelelerinde kararlılıklarını her geçen gün daha bir pekiştiriyorlar! Biz ne yapıyoruz?..

Ayrıntıya girmeden, DurDe Girişi’ni ve DurDe Girişi’nin 24 Nisan 2010 Cumartesi günü organize ettiği Taksim eylemine katılan karalar giyen “Türkiyeli aydınlar”ına gene bir haber verelim.

Bu haber de KHA’nın ve Rusya’dan yayın yapan “Ria Novasti” sitesinin muhabiri Qamlet Matevosyan’un… Şöyle:

“Ermenistan İlimler Akademisi’nde yapılan toplantıda, Türkiyeli aydınların hareketine övgüler yağdırılarak şu görüşlere yer verildi: Türkler ne kadar inkâr etseler de, soykırım unutulmayacak. Sayıları şimdilik az da olsa Türkiyeli aydınlarından Nobel ödüllü Orhan Pamuk ve Taner Akçam, kimi aydınlar soykırımı tanıyorlar, kabul ediyorlar. 1,5 milyon Ermeni'nin öldürülmesini en sonunda Türkler de kabul edecekler. Soykırımı tanıyan Türkiyeli aydınlara teşekkür ediyoruz.”

Herkes, başını ellerinin arasına alsın, adam gibi düşünsün! Elin oğlu nelerin hayaliyle yaşıyor ve yaşadığı hayali yaşama geçirmenin uğraşı içinde! Lütfen bu gerçekleri görelim, geleceğimize dikenli teller çekilmesine izin vermeyelim…


BAKİ KARAKOL





Ermeni işbirlikçilerine bir destekte AKP'den?


Kampanyaya Fırat’tan destek

AKP Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat,
Ermenilerden özür dilenmesi için kampanya başlatan aydınlara destek çıktı. Fırat, “Bence özür dilemek bir erdemdir” diye konuştu. Meclis’te gazetecilerin sorularını cevaplayan Fırat, toplumların geçmişinde, tarihinde bu tür olaylar bulunabileceğine işaret ederek, “Aydınların da özür dilemesini ben anormal karşılamıyorum. Saygıyla karşılıyorum. Bunu tarihçiler zaman içinde değerlendirir ama bence özür dilemek bir erdemdir” diye konuştu. DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır da başlatılan girişime destek verdi. Herkesin geçmişiyle ve hakikatle yüzleşmesi gerektiğini kaydeden Bayındır, “Gerçekler örtülemez. Dünyada pek çok ülke yaşadıklarından dolayı özür diledi. Türkiye de geçmişte belli sorunlar yaşanmış halklara karşı. Hala da yaşanıyor. Bence aydınların yarattığı güzel bir vicdani harekettir” şeklinde konuştu.



Resim

Ermenilerin vahşice katlettiği Türkler
YIL: 1918 KARS



...Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, ‘Bunun müsebbibi Türkiye’dir’diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, ‘Avrupa’nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu’nun, Asya’nın haritaları nihai şeklini almamıştır’ diye açıklamalar yapacak; Kars’ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye’ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız..”
Bu milliyetçi muhafazakar vatanseverin kim olduğunu hemen belirtelim...
Abdullah Gül...
Tekrar edelim tarih 1993...

Resim


[img]http://www.turksolu.org/204/foto/sarkisyah-abdullah-gul.jpg[/img]

Türkiye Cumhurbaşkanı’nın elini sıktığı, maçta yan yana oturduğu şahıs, 1992 yılında Hocalı katliamını gerçekleştiren katiller sürüsünün Savunma Bakanı’dır. O bir katildir ve katiller sürüsünün başlarından biridir. O sıkılan el, dirseklerine kadar Türk kanına batmış bir eldir. O kanlı eli sıkan ele de o kanlar kesinlikle bulaşır.


Yıl 2008 ... önemli fırsatlar sunan bir anlam taşımaktadır. Bu maç vesilesiyle yapılacak ziyaretin bölgede yeni bir dostluk ikliminin oluşmasına katkıda bulunabileceği düşünülmektedir. ”
Abdullah Gül...


ASALA'nın şehit ettiği TÜRKLER

Resim


Ben katledilen insanlarımızdan başka adam göremiyorum...

Re: 'Özür' Kampanyası: Aydın İhaneti Diz Boyu

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 30, 2010 9:14
gönderen efodi
bir kere aydın ne demek, satılmış ne demek, hain ne demek bunlar ayrılmalı. benim litaretürümde, kendilerine soykırım yapıldığını iddia eden bir milletin, bu iddiasını siyasi platformlarda, ayak oyunları ile parlamentolardan geçirmeleri bir değer taşımaz. o parlementolar, çıkarları uğruna bakarsınız bir zaman soykırımı kınarlar, bir zaman kızılderelileri soykırarlar. demokrasi keserinin ucu kendilerine yontar. timsahtan farksızdırlar. ağlarlar ama öldürmekten geri durmazlar. öncelikle ermenistan denen ülkenin, bu iddiayı tarihsel açıdan ispatlaması gerekir. yani arşivlerini ve tarihi belgelerini açıkça kamuoyuna sunması gerekir. bu aşamada, diaspora, desteklemeyi bırakın, kösteklemeye çalışmıştır tarihi. şimdi, bunu bilip te, özür dileyenlere aydın demek, aydınlara hakaret olur. bunlar a olsa olsa, ya hain yada satılmış denmeli. aydın kelimesini, bu arkadaşlardan bahsederken kullanmak yanlıştır. doğru yanlış önemli değil, önemli olan, kendilerini satın alanlara hizmet! kınamamak lazım. hainler cezalarını eninde sonunda çekerler.