1. yüz (Toplam 1 yüz)

Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal (1)-(2)-(3)

İletiGönderilme zamanı: Cmt Nis 12, 2008 0:25
gönderen kaye



Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal (1)

Ermeni´ler 1. Dünya Savaşı sırasında Rus işgal kuvvetlerinin de yardımıyla Doğu Anadolu´da bir Ermeni Devleti kurmak için isyan etmişlerdi. Taşnak ve Hıncak adlı Ermeni çeteleri kurulmuş Türk halkına vahşet ve dehşet saçarak terör yaratıp müslüman halkı göç ettirerek nüfus dengelerini kendi lehlerine değiştirmek istiyorlardı. İşte Ermeniler kendilerinin yoğun olarak yaşadığı yörelerdeki nüfus dengesini ve dünya kamuoyunu kendi lehlerine çevirmek amacıyla önce bölgesel isyanlar, sabotajlar ve ardından da Padişah 2. Abdülhamit´e suikast düzenlemişlerdi. 1. Dünya Savaşının 1914 yılında çıkması ve savaşın en önemli aktörlerinden birisinin de Osmanlı İmparatorluğu olması Ermeniler´in önüne tarihi bir fırsat çıkarmıştı!.. Zira Türk Orduları yedi ayrı cephede savaşa tutuşmuş, ülkede Ermenilerin yaşadığı bölgeler de dahil bir çok yöre Rus işgali altına düşmüş, cephe gerisindeki Türk nüfus her türden saldırıya açık hale gelmişti.
Ermeniler işgalci Rus Ordusunun milis güçleri şeklinde örgütlenerek müslüman yerleşim bölgelerine baskınlar düzenlemeye ve onları toptan bir soykırıma tabi tutmaya başlamışlardı. Türk varlığını Avrupa´dan Bulgar, Rum, Sırp, Romen ve Karadağ´lıları örgütleyip isyan ettirerek silmeye çalışan Rusya, Anadolu´da da Ermenileri kullanmışlardı. Sırp´ların, Bulgarların, Rumların Ruslarla işbirliği yaparak müslüman halka karşı uyguladıkları soykırımın yakın tanıdıkları olan İttihat ve Terakki yöneticileri tarihten aldıkları ibretle Anadolu´da Ermenilerin aynı türden bir soykırım yapmalarını önlemek amacıyla harekete geçmek zorunda kalmışlardı. Nitekim Ermeniler kendilerinin de bağımsız bir devlet kurmak hakkına sahip olduklarını düşünerek saldırılara ve katliamlara başlayınca o zamanki İttihat ve Terakki yönetimi son derece haklı olarak Türk Milleti´nin Anadoludaki varlığını korumak ve güvence altına almak amacıyla Ermenilerin Anadolu´dan göç ettirilmesine karar vermişti. Ermeni Tehçir´i de denilen bu olayın sebebi Ermeni´lerin erkekleri cephelerde savaşan Müslüman Türk komşularına karşı gerçekleştirdikleri saldırılarıdır. Devlet saldırıya uğrayan halkını koruyabilmek amacıyla böyle bir önlem almıştır. Bir millet istiklalini ve vatanını tehdit eden her türden saldırganlığa karşı her çeşit önlemi alma ve uygulama hakkına sahiptir. O zamanki yöneticilerde bunu yapmışlardır.
Osmanlı Devleti savaştan yenik çıkıp, ülke işgal edilmeye başlayınca İstanbul´daki gafil, korkak ve aynı zamanda hain olan 1. Damat Ferit Paşa hükümeti Ermeni kamuoyunu memnun etmek, zevahiri kurtarmak ve icray-ı hükümet etmeye devam edebilmek amacıyla Ermeni Tehçir´i ile ilgili eline geçirebildiği bütün vatansever, milliyetçi görevlileri yargılamak üzere; "divan-ı harp örfisi hakkında kararname" yayınlamıştır.
Bizim buradaki amacımız tarih dersi vermek değil, tarihten ders alınmasını sağlamaktır. Bu vahim ortam içerisinde yapılan bir sözde yargılama sonucunda idam edilen bir vatan evladı var ki; onun trajedisi dünya durduğu sürece Türk´üm diyen herkesin yüreğini sızlatacak, gözünü yaşartacak ve içini yakacak niteliktedir.
Sözünü ettiğimiz kişi Mehmet Kemal nam-ı diğer Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey´dir. Kaymakam Kemal ve arkadaşları 30 Ocak 1919´da Konya´da tevkif edilerek İstanbul´a getirilip orada güdümlü bir mahkeme tarafından yargılanıp idama mahkum edilecektir!...
Yukarıda sözünü ettiğimiz kararnameye dayalı olarak kurulan divan-ı harp mahkemesinin reisliğine atanan Hayret Paşa günlerce vicdan muhasebesi yapmış Kemal Bey ve diğer tutuklu devlet görevlilerine yapılan haksızlığa dayanamamış ve Ferit Paşa ile şiddetli bir münakaşa sonucunda görevinden istifa etmiştir. Hayret Paşa´nın yerine Kürt Mustafa Paşa veya nam-ı diğer Nemrut Mustafa Paşa adlı kişi getirilmiştir. Kaymakam Kemal Bey´i idam eden heyet başta Reis Kürt Mustafa Paşa, Şevket Bey ve Artin Efendi´den teşekkül etmişti. İddia makamında da Sami Bey bulunuyordu. Türk Milleti vatan evlatlarını yargılayarak mazlumları idama mahkum eden, adalet yerine zulüm dağıtan bu kukla heyeti vicdanında mahkum etmiştir.
Her safhası hukuk ve devlet adına bir ibret ve trajedi olan bu yargılamaya kısaca değinmekte yarar vardır. (Yeniçağ-09/04/2006)
-devam edecek-

Kaynak



Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal (2)

İlk duruşmada söz alan savcı Sami özetle şunları söyler: "Yüce mahkeme heyeti faciaların ve bilinen zulümlerle devletin ve milletin temiz geçmişine sürülen lekenin; amilleri ve sebepleri hakkında gereken kanunu eksiksiz biçimde uygulayarak, adaletin nuruyla temizlemekle yükümlüdür. Asırlardan bu yana Osmanlı Saltanatı altında refah ve mutlu olarak yaşayan Müslüman olmayan unsurların sebep oldukları olayların yönetim hatalarından çok dış telkinlerden doğduğunu ispat ediyor. Suçlara ait evrak dosyalarıyla, ecnebi matbuattan aldığım kanaatlara göre, Ermeniler olağanüstü teşkilatlarıyla Osmanlı Vilayetlerinde en önemli ve sınır yönünden en tehlikeli bölgelerinde bazı önemli hareket ve tertiplerde bulunmuşlardır. Bunun üzerine eski hükümet 1915 senesi Mayısında tehcire başvurmuştur. İşte bu tedbirsizlikten şahsi menfaatlarını temin amacıyla bazı hareketler, bilinen faciaları meydana getirmişlerdir."
Devletin ve milletin temiz geçmişine sürüldüğünü söylediği lekeyi çıkarmak üzere mahkeme bula bula küçücük bir kasabanın kaymakamını bulmuştur. Sahipsiz, samimi ve vatansever bir Türk çocuğudur karşısında. Ona destek verecek ne yüksek erkandan birisi vardır, ne de iç ve dış basından bir desteği. Savcı devletin bekası, milletin selameti bakımından asıl tehcir emrini veren ve uygulayan "İttihat ve Terakki" yöneticilerini ele geçiremediği için; saf bir Anadolu çocuğundan hıncını çıkarmaya çalışmaktaydı.
Kemal Bey´in tek suçu o zamanın içişleri bakanlığından aldığı emri yerine getirmesidir. Bu emir şudur: "Kazanız dahilinde bulunan bütün Ermenilerin 24 saat içinde yola çıkaracaksınız, bunların sevk edileceği istikamet Suriye´dir. Şifrenin alındığının acele bildirilmesi". Kemal Bey kendisini yargılayan mahkemenin de varlığının borçlu olduğu bir devletin emirlerini yerine getirmiştir. Öncelikle şunu ifade etmek gereklidir ki, eğer Kaymakam Kemal Bey gibiler o emirleri yerine getirmemiş olsalardı, büyük bir ihtimalle ne Kemal Bey´i yargılayacak o mahkeme olurdu ne de o bölgelerde Müslüman topluluk kalırdı.
Neticede savcı Kemal Beyin en şiddetli bir şekilde cezalandırılmasını istiyordu. Mahkemenin bu tavrını gören Ermeni komitecisi, Taşnak ve Hıncak adlı Ermeni örgüt üyesi olan ne kadar insan varsa ortaya çıkıp, Kemal Beyin yaptığını iddia ettikleri çeşitli cinayet senaryoları ürettiler. Tamamen mahkemeyi yönlendirmeye yönelik iddia ve ithamın dışında hiç bir delil ve ispat ortaya koyamadılar. Buna rağmen Ermeni Komitecilerin devşirip getirdikleri küçücük çocuklar dahil olmak üzere bütün yalancı şahitleri mahkeme büyük bir dikkatle dinledi. İntikam duygusu ile kendinden geçerek adeta kudurmuş bir iftira kasırgası arasında yalnız başına kalmış olan Kemal Bey sonucu belli olan bu sözde mahkemede savunma yaptı.
- "Söylenenlerin hepsi yalan ve uydurmadır. Ben ne bunların dedikleri köylere gittim, ne de oralardan geçtim. Buruda vuku bulduğunu söyledikleri cinayetlerden haberim yoktur. Hele parmaktan çıkmayan yüzüğü almak için kol kesmek! Rica ederim, bu vahşeti kim yapar? Bu derece kötü bir iş yapacak insan tasavvur edemiyorum. Söylenenlerin hepsi yalandır. Hiçbirini ispat edemezler."
Uzun süren "kurgu-yargı" sırasında kendisini savunmaktan çok, zamanın olaylarının gerçeğini anlatan Kaymakam Kemal´in şu sözleri de oldukça manidardır:
- "Düne kadar bir hey´et-i hakime vaziyetinde olan sizler, şu dakikada bir mahkeme-i tarih sıfatını iktisap etmiş bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından itlaf (öldürülme) edilen din ve ırkdaşlarının matem-i hicranı Müslümanların yüreğini sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkın hayatını tahrik etmekten hali kalmadığı, Ermeniler ise daima Rus ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak ekseriye memleketin asker kuvvetinden mahrum bulunmasına güvenerek facialar yapmaktan hali kalmamaları, ihtimal ki, iddia edildiği gibi Yozgat Livası (vilayet) dahilinde sevk edilen bazı Ermeni muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlar hakkında irtikap ettikleri her nev´i facialara şahit olmuş asker kaçaklarının tecavüzüne sebebiyet vermiştir. Ancak askerde mağlup durumumuzun aleyhimize husule getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla, iddia makamının da talebi üzre, kurbanlar verilmesi bir siyaset iktizası farz ediliyorsa, bu kurban ben olamam; siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adalete binaen hükmetmek vazife-i vicdaniyesiyle mükellef bir heyeti celiliyesiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, her halde bütün bu işlerin mürettib veya nazımı benim gibi küçük bir me´mur bulunacak değildir."
O ne derse desin hakkında birileri kararını çoktan vermişti. (Yeniçağ-10/04/2006)
-devam edecek-

Kaynak



Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal (3)

Duruşmalar birbirini izliyordu. Masum insanların arasına katılan silahlı ermeni komitecileri sürekli olarak "ben biliyorum, ben de işittim...... İşte bu adamdır kardeşlerimizi kesen.." demeğe zorluyor ve teşvik ediyorlardı.

Mahkeme heyeti Kürt Mustafa Paşa Bakınız: Boğazlıyan Kaymakamını idama götüren müftü kimin amcası? (Güncel Meydan)başkanlığında 8 Nisan 1919 tarihinde, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i idama mahkûm eder. Padişah Vahdeddin 9 Nisan'da kararı imzalar.
10 Nisan 1919 Perşembe günü akşama doğru idamın Beyazit Meydan'ında yapılacağını öğrenen halk akın akın bu meydanda toplanmaya başlar. Bütün halk bu feci manzarayı görmeğe gelmiştir.

Zamanın Dahiliye Nazırı Mehmet Ali ile Adliye Müsteşarı ve meşhur İngiliz Muhipler Cemiyeti Reisi Sait Molla Perşembe günü bilhassa Türk vatanperverlerinin Kemal Bey'i kaçırarak, Anadolu'ya geçireceklerinin haberini almış olduklarından ertesi günün sabahını bile beklemeden, Perşembe akşam üstü Kemal Bey'i astırmak için bütün imkanlarını seferber etmişlerdi!!!
Hava kararmaya yüz tutmuştu. Beyazit Meydanı'nı dolduran mahşeri kalabalığın bir anda sustuğu görüldü. Kimse nefes bile almıyordu. Harbiye nezareti kapısından çıkan süngülü bir müfreze askerin ortasında, yüzü gözü solmuş, üstünde beyaz bir gömlek bulunan, takriben 35-40 yaşlarında, mağdur Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey görünmüştü. Yavaş yavaş yürüyor, darağacına yaklaşıyordu. Oldukca metin ve sakindi. Mukeddesatına kendisini teslim etmiş gibi idi. Hiç metanetini bozmadan, celladın uzattığı beyaz gömleği giymiş, son sözleri olarak halka şöyle hitap etmişti:
-"Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben ma'sumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet. Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin. Yaşasın Millet!"

Son sözlerini tamamlayan Kemal Bey; darağacındaki ilmiği boynuna takar ve sonuç malum. Ancak bütün bu aşamalardan daha dramatik olan bir süre sonra yaşanacaklar olacaktır. Oğlunun idam edildiğinden haberi olmayan Kemal'in babası Arif Bey, her günkü gibi Kadıköy'deki evinden kalkmış, oğluna yemek götürürken, Beyazid Meydanına gelince, bu kalabalığı görmüş ve oradakilere ne olduğunu sormuş:
-Bir adam asıldı, ona bakıyoruz! Cevabını alınca birden bire irkilen Arif Bey kalabalığı ite kaka ilerliyor ve sehbanın karşısına gelip de orada asılı duran evladını görünce, feryadı koparıyor.

O esnada idam merasiminde hazır bulunmak üzere orada hazır bulunan resmi zevattan Merkez Kumandanı Osman Şakir Paşa, Arif Bey'e doğru koşarak;
-Kimsiniz? diyor ve bir inilti halinde çıkan;
-Babasıyım!... sesini duyar duymaz, kıpkırmızı kesilerek, tir tir titriyor.
-Emriniz? diye soruyor, bir anda dünyalar başına çökmüş gibi bitmiş, perişan olmuş babanın ne emri olabilir o anda:
-Evladımı bana veriniz! diyor bunun üzerine Osman Şakir Paşa'nın: "İndirin" emriyle sehpadan indirilen oğlunun cesedine sarılan baba, onu koklayarak öpüp sevdikten sonra Kemal Bey'in cesedi, o gece Beyazid Camiinin gasil hanesine bırakılarak, ertesi günü halkın iştirak ettiği büyük bir merasim ve göz yaşları arasında Kadıköyü'ne naklediliyor.
Bir millet'in yıldızı sönmeye görsün bütün kahpelikler, kalleşlikler ve ihanetler üst üste gelir. İçimizi yakmak ne kelime kavuran Kahraman Kemal Bey olayı Osmanlı'nın tükeniş döneminin eseridir. Yıkılış dönemleri, erdemlerin, ahlakın, faziletin ve değer hükümlerinin de tepe taklak olduğu dönemlerdir. Eğer bir ağaç kendi dalından yapılan balta ile kendi kökünü tahrip etmeye başlamışsa hiç bir güç onu ayakta tutmaya yetmez. Nitekim Osmanlı'yı da hiç bir tedbir ayakta tutamamıştır. Bunun sebebi de Osmanlı Devletinin kökünün değil, gövdesindeki asalakların emrine girmesidir.
Türk istikbalinin genç evlatları içlerini sızlatan binlerce olayı her an yeniden yaşamak istemiyorsa, tarihten ibret almalıdır. Bugün bu olayların onlarca benzerini her an yaşanmaktadır. Bozgunculuğun, bölücülüğün, hainliğin, korkaklığın, acizliğin ve gafletin kol gezdiği ülkemizde dostu ve düşmanı çok iyi tanımak gerekir. Kaymakam Kemaller bir milletin kendi elleriyle ödediği bedellerdir. Onu ve onun ödediği bedelin manasını çok iyi bilmek; zira bu Türk Gençliğinin bir vefa sorunu olmasının ötesinde bir var olma yok olma sorunudur. (Yeniçağ-11/04/2006)

Kaynak


[img]http://www.bogazliyan.bel.tr/haberler/haber_resimleri/kemalbey-3a.jpg[/img]

İletiGönderilme zamanı: Prş Nis 17, 2008 20:57
gönderen scruel
Paylaşım için teşekkür ederim, bizden insanların, bizim için çalışanların, hele hele bizim için ölen ve öldürülenlerin ilklerindendir Kaymakam Kemal. Bu yürekler parçalayıcı olay, bize emperyalistlerin oyunlarını, kendi başarılarına nasıl ulaştıklarını açıkca gözler önüne sermektedir..

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eki 26, 2008 13:05
gönderen yakupcemil66
saol paylasim icin simdide milletin böyle memurlara ihtiyaci var .

Kaymakam Kemal

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 04, 2008 3:16
gönderen 1920denberi
Kaymakam Kemal gorevi boyunca bagliligini olume kadar surdurebilen inancindan ve bagliligindan asla vazgeçmadigini
ispat eden bir buyugumuzdur.Allah rahmet eylesin,Bagliligimizi ve inancimizi her zaman TURKIYE'miz için CUMHURUYET'imiz
için. Buyuklerimizden ogrendiklerimiz ve gorduklerimizle Ulkemiz'in degerini anlamaliyiz.Buyugumuz Kaymakam Kemal hakkinda bana biraz daha bilgi yazarmisiniz.Tesekkur edrim

Re: Kaymakam Kemal

İletiGönderilme zamanı: Sal Kas 04, 2008 9:02
gönderen kaye
1920denberi yazdı:.Buyugumuz Kaymakam Kemal hakkinda bana biraz daha bilgi yazarmisiniz.Tesekkur edrim

Sitemiz içerisinde şu adreslerde de bu konu ile ilgili başlıklar mevcuttur, bir bakın, faydası olacağına inanıyorum:

http://www.guncelmeydan.com/forum/milli ... l?highligh t=kaymakam

http://www.guncelmeydan.com/forum/bogaz ... vt13669.ht ml?highlight=kaymakam

Konular, gerektikçe ve vaktimiz elverdiğince eklenmeye devam edecektir..

...

İletiGönderilme zamanı: Çrş Şub 04, 2009 8:02
gönderen ekera
Güzel bir yazı dizisi. Sağolun.

Re: Milli Şehit: Boğazlıyan Kaymakamı Kemal (1)-(2)-(3)

İletiGönderilme zamanı: Pzt Nis 10, 2017 16:04
gönderen Oğuz Kağan
Boğazlıyan Kaymakamı Millî Şehit Kemal Bey



Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum. Eminim bu kahraman millet gereğini yapacaktır.

Celal Öcal / Yeniçağ

İşgalci Rus ordusuyla işbirliği yaparak Türk Ordusu’nu arkadan vuran, masum halka katliam uygulayan “Taşnak” çetelerine karşı dönemin askeri yöneticileri; Osmanlı Hükümeti’ne, Rus ve Balkan ülkelerinin Türklere yaptığı gibi Ermenileri Rusların üzerine sürme veya cephe gerisine sevk etme tercihini sunar.

Osmanlı Hükümeti harp döneminde alınabilecek barışçı tedbirlerden biri olan “geçici sevk ve iskan kanunu”nu çıkarır. Bunun üzerine bir kısım Ermenileri ülkenin güvenli bölgelerine nakleder. Bu kanunun gereğini uygulayan Türk yöneticileri mahkemeye verilir, önce suçsuz bulunur. Ancak İstanbul’un işgal edildiği Damat Ferit Hükümeti’nin işbaşında bulunduğu bir ortamda, İngilizlerin baskısıyla uygulanan “kurban arama siyaseti” sonucunda, Türk yöneticiler hakkında yeniden soruşturma açılır.

İtilaf devletlerinin kontrolündeki İstanbul’da Ermenileri göç ettirmeye zorlama suçu bahane edilerek vatanseverler her yerde aranır, sıkıştırılır. Yargılamalar bir “Ermeni intikam hareketine” dönüşür. Daha sonra Atatürk ve silah arkadaşları hakkında da idam kararı verecek olan Nemrut Mustafa Divan-ı Harbi, Ermeni yalancı şahitlerin delaletiyle Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey, Diyarbakır
Valisi Mehmet Reşit Bey hakkında idam kararı verir.

Dr. Mehmet Reşit Bey soruşturma devam ederken Bekir Ağa Bölüğü’nden kaçar, yakalanacağını anladığı anda da 6 Şubat 1919 günü intihar eder. İlk idam edilen Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey olur. Oysa görevini yapmakla yöre halkını katliamdan kurtarmıştır.

Verilen hüküm 10 Nisan 1919 günü Beyazıt Meydanı’nda yerine getirilir. Urfa Mutasarrıfı Mehmet Nusret Bey de 5 Ağustos 1920 günü idam edilir. Mehmet Kemal Bey idam sehpasında son sözlerini söyler, etkileyici bir konuşma yapar, yazılı vasiyetini de teslim eder. Milletine hesap verir. “Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum. Eminim bu kahraman millet gereğini yapacaktır” der.

Halk hıçkıra hıçkıra ağlar. Meydanı bir matem manzarası sarar. Her adımda artan cenaze alayının geçtiği sokaklarda evlerden kadınlar hıçkırarak gözyaşlarıyla mateme iştirak eder. İnfaz normal uygulamanın aksine sabaha karşı değil, öğleden sonra yapılmıştır. Her gün yaptığı gibi cezaevine oğlunu ziyarete giden babası Arif Bey, Beyazıd Meydanı’ndan geçerken oğlunun idam edildiğini görür, çılgına döner. Cenaze kendisine teslim edilir.

Bu hadise Kemal Bey’i bir millet kahramanı mertebesine yükseltir. Merhumun cesedi milli bir kurban ve büyük bir aziz gibi, darağacından Türk gençliğinin muhabbetli kollarına düşer. Bir kısım gazeteler Kemal Bey’in idamını geniş bir şekilde yayımlar. O devire göre alışılagelmişin dışında cenaze töreninde çelenk taşınır, fotoğraf çekilir, tabuta Türk Bayrağı örtülür, intikam yeminleri edilir.

İngilizlere hoş görünmek, yaranmak maksadıyla gerçekleştirilen idam kamu vicdanını derinden yaralar ama çok önemli sonuçları da beraberinde getirir. Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in idamı Mütareke dönemi İstanbul’unda ortaya çıkan ilk protesto gösterisi, idam sehpasındaki siyasi vasiyet niteliğindeki son sözleri de milli direnişin kıvılcımı olur.

İstanbul’un işgal altında olduğu bir ortamda düzenlenen cenaze törenine bir Türk askeri birliği eşlik eder. “Milletin masum kurbanı”na bir başka kaynağa göre “Türklerin büyük Şehidi Kemal Bey” yazılı çelenk taşınır. Tabut geçerken Kadıköy karakolunun zaptiye efradı “bayrağı yarıya indirerek” askeri tören yapar.

Askeri Tıbbiye öğrencileri, Mülkiyeliler, eski Teşkilat-ı Mahsusa ve Mim Mim grubu mensupları, çok kalabalık bir halk kitlesi cenazeye katılır, İngilizler halkın gösterdiği ilgiden telaşa düşer. Halk kendi arasında şehit ailesi için yardım toplar. Mehmet Kemal Bey gibi mağdur duruma düşen bütün şehit aileleri için Atatürk ve TBMM, Türk milletinin kadirşinastlık ve vefa duygularının ifadesi olur.

TBMM, 27 Haziran 1926 tarih 405 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren kanunla “Ermeni suikast komiteleri tarafından şehit edilen veya bu uğurda duçar-ı gard olan ricalin ailelerine verilecek emlak ve arazi hakkında kanun” çıkartılır. Talat Paşa, Cemal Paşa, Cemal Azmi Bey, Bahaeddin Şakir, Cemal Paşa’nın yaverleri Süreyya ve Nusret Bey, Sait Halim Paşa’nın ailelesi olan 21 kişiye maaş bağlanır. Aynı şekilde “Tehcir meselesinden dolayı Kürt Mustafa’nın riyaset ettiği Divan-ı Harb kararıyla idam edilen rical ve efradı ailesi hakkında kanun” çıkartılır.

Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey ve Reşit Bey’in aile fertlerinden 20 kişiye de aylık bağlanır. Meclis şehit ailelerine Milli Emlak’tan değil, firari Ermenilerin emval–i metrukesinden yardımda bulunmaya özen gösterir.

Kanun teklifinin 1. maddesi “Ermeniler tarafından siyasi maksatlarla şehit edilen Türk rüesayı siyasiyesinin zevce veya çocuklarına Ermeni emval ve emlaki metrukesinden bir mesken temlik olunur.” > İkinci madde “İşbu meskenin kıymet ve mahiyeti, şehit edilen zevatın en müreffeh zamanındaki hal ve şanı nazarı dikkate alınarak” takdir olunacağı açıklanır.

Atatürk’ün TBMM ilgili kanunun gerekçesini; memleketin kurtuluşunu, geleceğini, saadetini ilerleme ve gelişmesini hayat tarzı kabul eden ve suikaste maruz kalarak şehit edilen yöneticilerin geride bıraktığı eş ve çocukları milletin ve devletin emanetindedir. Büyük idealler peşinde hayatlarını feda eden büyük insanların aile ve evlatlarının acılarını teselli etmek, onları mükafatlandırmak, benzerlerini gayrete getirmek ve milletin şükran hislerini göstermek, kuvvetlendirmek, onların fakir fukara durumuna düşmemesi için gereğini yapmak. şeklinde açıklar.

“TBMM bu kanunları çıkartırken Ermeni komiteleri tarafından görevi gereği hedef olarak seçilen veya düzmece mahkemelerde yargılanarak idam olunan tek suçları devlete hizmet etmek için çabalamak olan yetkililerin geriye bıraktıklarının yanında olduğunu vurgular.” Suç işleyerek firar eden Ermenilerin mallarından bir kısmını şehit ailelerine veren kararıyla Meclis şehitlerin bu cezaları hak etmediklerini, mahkeme kararlarının düzmece olduğunu ve esas suçluların Ermeni komiteleri olduğunu gösterir. Türkiye Cumhuriyeti, şehitlerine sahip çıkarak Ermeni çeteleri ve taraftarlarına gözdağı verir. Bu şekilde sözde soykırım iddialarının düzmece olduğunu ve suçlu görülerek idam edilen veya suikaste kurban edilenlerin de bir suçları olmadığını Meclis kararıyla teyid eder. TBMM, 25 Aralık1921’de eski Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’i çıkarttığı bir kanunla “Milli Şehit” ilan eder. TBMM, 14 Ekim 1922 tarihinde çıkarttığı bir kanunla Mehmet Kemal Beyi de Milli Şehit ilan etti. Eş ve çocuklarına vatani hizmet tertibinden ömür boyu şeref aylığı bağlandı.

Mehmet Kemal Bey’in idamı Anadolu’da milli bir hareketin doğmasına sebebiyet verir. TBMM, Kemal Bey’in idamı neticesinde doğar. Anadolu’da kendi istiklali için çalışan ve uğraşan kan döken bir halkın ilk kurbanı olur ve Anadolu’da hareket başlar. Kemal Bey’in uğradığı haksızlık Türk milletinin canla başla yürüttüğü Milli Mücadeleyi derinden etkiler. Kemal Bey’in kızı merhum Müşerref Gürenci’nin anlattığına göre, Atatürk, dedesini Konya’da kabul eder. Aralarında şu konuşma geçer: “Atatürk: Gel bakalım devletin babası. Arif Bey: Aman Paşam devletin babası sizsiniz. Atatürk: Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık. Işık tutan senin oğlundur. Hepimizin hatırını sorar ve dedeme evlatlarını baba ver ben ilgileneyim teklifinde bulunur. Dedem, ‘Onlar bana vediadır Paşa Hazretleri siz iaşelerini temin edin” cevabını verir. Atatürk: Istanbul’a git, 20 bin liralık bir mülk beğen, yalnız Ermeni malı olsun. Şeklinde bir kDedem, bu konuşmayı bu şekilde bize de nakletmişti.”

Günümüzde emperyalizmin asılsız Ermeni soykırımı iddialarını sahiplenen çevreler, kitaplarında Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’i “kasap ve katil” sıfatlarıyla anmaktadır. Söz söyleme durumundaki yetkililer ise “tehcirden sorumlu tutulanlar idam dahil çeşitli cezalara çarptırıldılar” diyerek konu geçiştirilmektedir. Fakat hiçbiri Atatürk’ün TBMM’nin çıkarttığı kadirşinastlık ve vefa örneği kanunlara değinmemektedir. Günümüz siyasetçilerinin de Milli Şehit Mehmet Kemal Bey ve arkadaşlarını, ilgili kanunları sahiplenecek bilgi ve cesaretleri yoktur. Türklüğü savunuyor görüntüsü arkasında kaçak güreşmektedirler. Nitekim yakın tarihte vefat eden Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Mehmet Kemal Bey’in kızı Müşerref Gürenci hanımefendi, her iki kanun grubundan hayatta kalan son şahsiyet, “şehit emaneti, en yaşlı şehit kızı olma özelliği” konumunda iken, ilgililerin ilgisizliğini yaşadı.

Türk Dünyası Kültür ve İnsan Hakları Derneği Şeref üyesi olan Müşerref Gürenci Hanımefendi’yi tanıtma yönünde projeler üretti. Dernek, asılsız soykırım iddialarına karşı Türk devletinin kesin tavrını gösterecek bir davranışla Milli Şehidimiz Mehmet Kemal Bey’in şahsında Müşerref Hanım’a devlet övünç madalyası verilmesi konusunda dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’e öneride bulunuldu. Sıradan bir cevap geldi!

Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal

Bey’in idam edildiği Beyazıd Meydanı’na uygun bir yere plaket konulması girişimine de İstanbul Büyükşehir belediye Başkanlığı izin vermedi!

Son söz: Ermeni soykırımı yaptığımızı kabul etmeye yakın çevreler ve siyasetçiler Atatürk’ün TBMM’nin kadirşinastlık vefa örneği kanunları yok kabul edecek kararları alamazlar.

10 Nisan 1919, Boğazlıyan Kaymakamı Milli

Şehit Kemal Bey’in idamının 98’inci yıldönümüdür. Merhum Mehmet Kemal Bey, emperyalizmin asılsız soykırım iddialarına karşı Türklüğün fedakarlığının, kararlılığının ifadesi sembol şahsiyettir. Saygı ve rahmetle anıyoruz.

YENİÇAĞ, 10 Nisan 2017