1. yüz (Toplam 1 yüz)

13 yıllık sır tartışılıyor: AKP Nasıl Kuruldu? / Salim YAVAŞOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 08, 2015 9:32
gönderen Balasagun
13 yıllık sır tartışılıyor:
AKP NASIL KURULDU?

Yıllardan beri kapalı kapılar ardında seslendirilen “ABD, İngiltere ve İsrail” iddiaları ilk kez konuşulmaya başlandı. Abdurarahim Karslı’nın başlattığı tartışmaya, konuyla ilgili tarafların da katılmasıyla sır perdesi aralanmaya başladı

Resim
Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim Karslı’nın fitilini ateşlediği tartışmaya, konuyla ilgili ve bilgili tarafların da katılmasıyla sır perdesi aralanmaya başladı. Yıllardır, kapalı kapılar ardında seslendirilen “ABD, İngiltere ve İsrail” iddiaları ilk kez açıktan konuşulmaya başlandı...

Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, +1 TV’ye verdiği röportajda evindeki bir toplantıda Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “AKP’nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini” söyledi ve Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’ı şahit gösterdi. Önce sessiz kalan Ali Bulaç da Dilipak’ın, Rotahaber’den Ünal Tanık’a konuşulanları teyit ettiği gerekçesiyle toplantıyı ve konuşulanları doğruladı. Bulaç, “1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladı. Biri gidiyor, üçü geliyordu” şeklinde yazdı. Bu tarihten sonra tartışma büyüdü ve akıllara durgunluk veren iddialar ortaya atıldı. AKP İstanbul Milletvekili Bülent Turan, Ali Bulaç’ın yazısı üzerine bir açıklama yaparak, “AKP’nin kuruluşunu ABD projesi olarak nitelemek yakışıksızdır” dedi. Ali Bulaç köşe yazısında Bülent Turan’a, “Ben sadece 7-8 kişinin ağzı açık dinlediği söz konusu konuşmayı teyit ettim” şeklinde yanıt verdi.

Sivil darbe ürünü mü?

Resim
Abdurrahman Dilipak, “Ben yalanlıyorum, adam ‘doğruladı’ diye haber yapıyor” diyerek Ünal Tanık’ı yalanladı ve “Birileri benim üzerimden AKP’ye yönelik bir tertip içinde” diye kendini savundu. Ama toplantıya katılanlardan Bülent Ecevit’in başbakan olduğu koalisyon hükümetinin Devlet Bakanı Aydın Tümen de konuşulanları doğruladı. Tümen, “O dönemde hükümeti çalıştırmamak için bir takım oyunlar ve tezgahlar kuruldu. Hükümete ve parlamentodaki siyasi partilere karşı ciddi bir kamuoyu oluşturuldu. Bugün bu çerçeveden bakıldığı zaman o günkü gelişmeleri çok rahat okuyabiliyorsunuz” açıklamasını yaptı. Tartışmaya katılan Prof. Dr. Yalçın Küçük, bugün Türkiye’de yürütülen ‘açılım’ faaliyetlerinin Irak ve Suriye’deki gelişmelerin AKP’nin kuruluşuyla bağlantılı olduğundan hiçbir kuşkunun olmaması gerektiğini belirterek, “AKP, Washington ile Tel Aviv tarafından bugün yaptıklarını yapması için kuruldu” dedi. Dönemin Devlet Bakanı DSP Genel Başkanı Masum Türker ise AKP’nin bir sivil darbe ürünü olduğunu belirterek, “Ekonomik problemler, koalisyonla bu işin olmayacağının ABD tarafından dayatılması bir sivil darbeydi. DSP, MHP ve ANAP koalisyonunu yıkıp yerine AKP projesinin hayata geçmesi için uygun koşulları hayata geçirdiler” dedi. ABD ve müttefiklerinin Ortadoğu’ya silahlı yönelim planlarının yapıldığı, Öcalan’ın Suriye’den çıkartılıp bir süre sonra yakalanmasıyla AKP’nin kuruluş sürecinde Amerikalıların Türkiye’de bazı kişilerle yürüttüğü görüşmelerin tarihi de birbiriyle eş zamanlı. AKP’nin kuruluş projesinin en önemli ayaklarından biri de Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında Büyük Kürdistan’ın kurulması yolunda ilk etapta “özerk” bir Kürdistan bölgesi oluşturulması. Teröristbaşı Abdullah Öcalan’ın Suriye’yi terketmek zorunda kaldığı 1998 yılında Amerikalılar, AKP’nin kuruluş sürecinde bulunanlarla yürüttükleri görüşme trafiğini de artırdıkları ortaya çıktı. Ekim 1998’de Suriye’den çıkan Öcalan, İtalya ve Rusya’dan sonra gittiği Kenya’da 15 Şubat 1999’da Türk güvenlik güçleri tarafından teslim alındı. Öcalan’ın teslim edilmesinde bir şart vardı. Kesinlikle idam edilmeyecekti. Öcalan yakalandığında Türkiye’de Bülent Ecevit’in başbakanlığında DSP azınlık hükümeti vardı. Ecevit 13 Nisan 2005 tarihinde Sabah Gazetesi’ne yaptığı değerlendirmelerde, “Bize niye Apo’yu verdiler onu hâlâ ben de bilemiyorum” dedi. Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Amerikan, İngiliz, İsrailli istihbarat servislerinin elemanları Türk siyasetini bu şekilde dizayn ederken MİT ne yapıyordu? sorusunu sordu.

AKP bir proje partisidir

Abdurrahim Karslı, evindeki toplantıda konuşulanları şöyle aktardı: “Orada muhtelif arkadaşlar bir araya geldik. AKP’ye hizmet eden, fikir babası, halen içinde olan, müdafaa eden gazeteci yazar, benim de eskiden beri tanıdığım, düşünce insanı olarak bildiğim Abdurrahman Dilipak da vardı. Hatta benden yaşça büyük olduğu için ben ona ‘ağabey’ diye hitap ederim. Fikrini söylerken, ‘AKP bir proje partisidir’ dedi. ‘Ne projesi’ dediler. 90’lı yıllarının başından sonra küresel güçler, emperyalist güçler bunun içinde ABD İngiltere İsrail de var, Türkiye’ye gidip gelmeye bizlerle de görüşmeye başladı. ‘Niye gelip gidiyorlardı?’ dediler. ‘Bundan sonra Türkiye’de siyasal İslamcılarla birlikte çalışmak istiyoruz. Çünkü yükselen trend siyasal İslam. Çünkü Erbakan hoca ve ekibi gittikçe yükselen trendde puan almaya başlamış. Biz sizinle çalışmak istiyoruz, anlaşma yapalım’ dediklerini kendi anlattı.” Karslı, Dilipak’ın AKP’nin kuruluşuna destek veren güçlerin şu üç şeyi talep ettiğini de söyledi:

Konuşulanları teyit etti

“1- Biz sizi iktidara taşıyalım. 2- Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim. 3- Size gerekli finansal destekleri getirelim.” AKP’den istenenler de şunlardı: “İsrail’in güvenliğini artıracaksınız. Önündeki engelleri kaldıracaksınız. Büyük Ortadoğu Projesi’nin yani sınırların değişmesine yardımcı olacaksınız. İslam’ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız.” Teklifin önce Necmettin Erbakan’a iletildiğini kaydeden Karslı, sözlerine Dilipak’ın şu ifadelerini de ekledi: “Erbakan Hoca bunları kabul etmiyor. Ama Erbakan Hoca’nın ekibi şimdi AKP’yi kuranlar bunu kabul ediyor. Bunun içinde Tayyip Bey ve Abdullah Bey de var. Hatta ben de vardım.” Karslı, bu konuşmaya Zaman Gazetesi yazarı Ali Bulaç’ın da şahit olduğunu öne sürdü. Bunun üzerine Ali Bulaç, yazılarında bu konuya şu şekilde açıklık getirdi:

Bizle görüşmeye başladılar

“Sayın Karslı beni de şahit gösteriyor. Konu sosyal medyada yer aldıktan sonra doğru olup olmadığını soran onlarca e-mail aldım. Yine yazmayacaktım ama Dilipak, Rotahaber’den Ünal Tanık’a konuşulanları teyit edince yazmaya karar verdim. Bir de AKP hükümetinin neden Batı’yla bozuştuğunu anlamak için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım. 40 senedir tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları -ifadelerde bazı değişiklikler olsa da- anlattı. Mesele şu: 1998’lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu.” AKP İstanbul Milletvekili Bülent Turan, Ali Bulaç’ın yazısı üzerine bir açıklama yaparak, “AKP’nin kuruluşunu ABD projesi olarak nitelemek yakışıksızdır” dedi. Ali Bulaç köşe yazısında Bülent Turan’a, “Ben sadece 7-8 kişinin ağzı açık dinlediği söz konusu konuşmayı teyit ettim” şeklinde yanıt verdi.


“Yeni oluşacak parti ABD ve İsrail’e ters düşmeyecek”

Bugün TRT Haber Dairesi Başkanı olan Nasuhi Güngör, ilk baskısını 2001 yılında Anka Yayınları’ndan yapan “Yenilikçi Hareket” adlı kitabında “AKP’nin bir proje olduğunu ve Tayyip Erdoğan’ın Siyonist kuruluşlarca yönlendirildiğini” yazmıştı. Kitapta Güngör şu bilgilere yer vermiş:

2000’de ABD’ye gitti

“Erdoğan henüz Refah Partisi’nin İstanbul Beyoğlu ilçe başkanıyken dönemin ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz ile görüşmeye başlamış ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde de bu görüşmeler devam etmiştir. Abramowitz ise belediye başkanı olduğu dönemde Erdoğan’ı geleceğin lideri olarak tanımlamıştı. Temmuz 2000’de ABD’ye giden Erdoğan burada başta Yahudi ağırlıklı kuruluşlar ve ABD’li Yeni Muhafazakârların (neocon) düşünce kuruluşu American Enterprise Institute olmak üzere önemli düşünce kuruluşlarıyla bir araya gelmiştir.” Tayyip Erdoğan’ın 18 Temmuz 2001’de İsrail Büyükelçisi David Sultan’la bir görüşme yaptığı ve ona “Yeni oluşacak partinin İsrail ve ABD politikalarına asla ters düşmeyeceği” yolunda garanti verdiğinin konuşulup yazıldığını ifade eden Güngör, “Bu David Sultan, uzun yıllar İsrail ordusunda görev yaptıktan sonra dışişleri kadrosuna alınan azılı bir İslam düşmanıydı” diyor.

YARIN: DSP Genel Başkanı masum Türker: Koalisyonla bu işin olmayacağını ABD tarafından dayatılması bir sivil darbeydi

Salim YAVAŞOĞLU, 2 Ocak 2015

Re: AKP Nasıl Kuruldu? / Salim YAVAŞOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 08, 2015 9:43
gönderen Balasagun
ABD’nin koalisyona karşı dayatması sivil darbeydi!

DSP Genel Başkanı Masum Türker, “ABD, koalisyon hükümetini yıkıp yerine AKP projesinin hayata geçmesi için uygun koşulları hazırladı” açıklamasında bulundu.

Resim
Bülent Ecevit’in Başbakan olduğu DSP, MHP ve ANAP koalisyon hükümetinde bakanlık yapan DSP Genel Başkanı Masum Türker, AKP’nin bir sivil darbe ürünü olduğunu söyledi. ABD’nin, Saddam Hüseyin rejimini bahane ederek Irak’taki enerji kaynaklarını kontrol etmek istediğini belirten Türker, “Ancak Bülent Ecevit, ABD’nin Irak’a müdahale etmesini istemiyordu. ABD, önce askerleri ikna etmeye çalıştı ancak başaramadı. Çünkü askerin karşısında bunu istemeyen bir Bülent Ecevit vardı. Ecevit, hakkaniyetli bir yönetim sergiliyordu ve AB uyum yasalarına uygun anayasal düzenlemeler yapmaya başlamıştı. İdam cezası kaldırılmış, Türkiye’de iç savaş bitmişti. Bu yüzden asker, Ecevit’e doğrudan müdahale edemiyordu. Bir kaç ay evvel Fazilet Partisi içerisinde kendilerine ’Yenilikçiler’ diyen bir grup, AKP’nin temellerini atmıştı bile” dedi.

Erdoğan ABD’ye gitti

Türker, AKP’nin kurucularından Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın o günlerde ANAR’ın da başında olduğunu kaydederek şu açıklamayı yaptı: “ANAR, yapılan araştırmalarda AKP’nin yüzde 34 oy alacağını vurgulayarak kamuoyunu hazırlamaya başladı. Bu arada Dick Cheney İstanbul’a gelip Ecevit ile bir görüşme yaptı ve ABD’nin Irak operasyonuna Türkiye’nin destek vermesini istedi. Ancak Ecevit kabul etmedi. İşte o günden sonra George W. Bush, Ecevit yerine Kemal Derviş’i muhatap almaya başladı. Bunu da geçenlerde eski Bakan Zeki Çakan bana teyit etti. ABD tüm bu yaşananlara rağmen Ecevit’e son bir şans vermek için Cheney’i tekrar Türkiye’ye yolladı. Ecevit yine ret cevabı verdi. Bu arada Cheney’nin gelmesinden kısa bir süre önce de AKP adına Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan ABD’ye gitmişti.”

Fazilet’in kapatılması

O dönemde Necmettin Erbakan’ın hapse atılmasının tartışıldığına dikkat çeken Türker anlatımını şöyle sürdürdü: “Ecevit, siyasi olarak bu durumu etik bulmadı ve Erbakan’ın hapse girmemesi için gerekli anayasal düzenlemeyi yapmak istedi. Erdoğan ve AKP’yi kuran ’yenilikçi’ arkadaşları, Erbakan’ı kurtaracak düzenlemenin oylanmasında ’hayır’ dedi. ’Neden oy vermiyorsunuz, genel başkanınız kurtulacak’ dedik. Aldığımız cevap karşısında çok şaşırdık: Biz, Fazilet Partisi’nin kapanmasını istiyoruz. Bunun sebebi de partiden ayrılmış gibi değil de parti kapandığı için ayrılmak zorunda kaldıkları imajını vermek içindi. Bu da AKP’nin kurulması adına gerekli oyunun çok iyi oynandığını gösteriyor bize. Daha sonra ABD, düğmeye tam olarak bastı ve DSP içinden milletvekili ayartmaya çalıştılar. RTÜK yasasının geçmesinden hemen sonra Ecevit hastalandı. Onun hastalığıyla birlikte de ciddi bir neşriyat başladı.” Türker, Türkiye’de o dönemde ciddi bir değişim istendiğini öne sürerek şunları anlattı: “AKP’liler bu değişime talip oldukları gibi bunu hazırladılar da. Daha sonra erken seçime gidilme fikri ortaya atıldı. Ancak biz DSP olarak gidilmemesi yönünde karar aldık. Derviş ise apar topar Hollanda’ya giderek ’hükümet erken seçimi engelliyor, oysa ülke buna hazır’ diye bir konuşma yaptı.

5-8 milyar dolarlık kredi

Bu süreçte Derviş bana da Irak savaşı için Türkiye’ye hibe olarak 1 milyar dolar ya da çok düşük faizle 5 ile 8 milyar dolar arasında bir kredi alınması gerektiğini empoze etmeye çalıştı. Ben, buna ihtiyacımız olmadığını söyledim ve 100 günlük bakanlığım süresince de para alınmaması için elimden geleni yaptım. AKP, bir sivil darbe ürünüdür. Ekonomik problemler, koalisyonla bu işin olmayacağının ABD tarafından dayatılması bir sivil darbeydi.”


“Hükümeti çalıştırmamak için bazı çirkin oyunlar ve tezgahlar kuruldu”

Merkez Partisi Genel Başkanı Abdurrahim Karslı’nın evindeki toplantıya katılanlardan Devlet eski Bakanı Merkez Partisi Genel Başkan Yardımcısı Aydın Tümen, Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın “AKP, bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kuruldu” şeklindeki sözleri söylediğini doğruladı. Tümen, Dilipak’ın muhtemelen bu işin bu noktaya gelebileceğini belki de düşünemediğini belirterek, “Farkına varmadan geçmişle ilgili konuları açıkladı. Orada Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç da vardı. Daha önceki süreçte hep beraber ortak hareket ediyorduk düşüncesiyle konuyu gündeme getirdi. Daha sonra bazı şeylerde ayrı düştüler. O, aralarındaki irtibatı kurabilmek amacıyla belki de böyle bir anlatımın içerisine girdi. Bilemiyorum tabii psikolojisini. Onu değerlendirmek bana düşmez zaten” şeklinde konuştu.

DSP olarak parçalandık

Dilipak’ın bu bilgileri neden açıkladığının çok önemli olmadığını ifade eden Tümen, “Benim için önemli olan orada anlatılanlardır. Çünkü 2000’li yıllarda ben grup başkanvekiliyken DSP’de biz bu süreci bizzat yaşadık. Ama onların kimlerle irtibata geçtiklerini, nasıl bu işleri kotardıklarını net olarak bilmemiz mümkün değildi. Tabii ki bir çok şeyi hissettik o dönemde. Çünkü biz DSP olarak parçalandık. Hükümeti çalıştırmamak için bir takım oyunlar ve tezgahlar kuruldu. Hükümete ve parlamentodaki siyasi partilere karşı ciddi bir kamuoyu oluşturuldu. Bugün bu çerçeveden bakıldığı zaman o günkü gelişmeleri çok rahat okuyabiliyorsunuz” açıklamasını yaptı.

Bir kaç kez doğruladı

Tümen, anlatımlarla ortaya çıkanların bir milli felaket olduğunu kaydederek şöyle devam etti: “İşin gerçeği şu: Karslı’nın anlattıkları tamamen doğru. Dilipak’ın kendisi de zaten bunu bir kaç kez doğruladı. ’Bunlar doğru ama eksik anlatmışlar’ dedi. Eksik anlatılan da şu: 2007’den sonraki süreçte Tayyip Bey artık kendi iradesini ortaya koyuyor, bağımsız davranıyor’ falan gibi söylediğini ifade ediyor. Yani bunun bir anlamı yok. O eksik dediği kısım şu aşamada hiçbir şekilde bir şey ifade etmez. Çünkü benim için hâlâ ülkemdeki bu gelişmelerin milletimi bir felakete götürdüğü aşikâr. Bizim içimizdeki insanların Türkiye’ye ve Türkiye’nin etrafındaki gelişmelere şekil vermek isteyen unsurlarla kol kola girip onların stratejisine ortak olan, onların stratejisine hizmet eden bir yapının Türkiye’yi yönetiyor olması bizi bir milli felakete sürükleyecektir. Bunu önlemek için bir yapı oluşturduk ve bu yapının karşısında mücadele veriyoruz.” Aydın Tümen sözlerini şöyle tamamladı: “O tanımlamalar şöyleydi: ’Siyasi İslam yükseliyor. Siz bizim desteğimizi almadan iktidara gelemezsiniz. Ancak bizimle irtibatlı olacaksınız. İstediklerimizi kabul ederseniz biz sizi iktidara taşırız.’Bunları açık ve net ifade etti kendisi. Onlar ne istedi, ne veririz dediler? Bunların hepsini tek tek maddeler halinde açıkladı. Hatta Güneydoğu’nun federatif bir yapıya kavuşturulması gibi bir takım ifadeler bile kullanıldı. Bunlar zaten kendilerinin mutabık olduğu konular.

Sınırların değişmesi

İrtibata geçmek isteyen kişilerin kafalarında olan hadiseler. Büyük Ortadoğu’da sınırların değişmesi nedir? Bana söyler misiniz? Suriye’yi bu hale getirmek, o bölgede bir devletin kurulmasına yol açacak en büyük neden değil midir? Büyük Ortadoğu Projesi’nde sınırların değiştirilmesine destek olunması denince benim aklıma bu gelir. Başka ne gelecek?”

YARIN: Prof. Dr. Yalçın Küçük: AKP, bugün yaptıklarını yapması için kuruldu

Salim YAVAŞOĞLU, 3 Ocak 2015

Re: AKP Nasıl Kuruldu? / Salim YAVAŞOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 08, 2015 10:17
gönderen Balasagun
AKP bugün yaptıklarını yapması için kuruldu!

Prof. Dr. Yalçın Küçük, “Türkiye’de yürütülen açılım faaliyetleriyle birlikte Irak ve Suriye’deki gelişmelerin AKP’nin kuruluşuyla bağlantılı olduğundan hiç kuşku duymamak gerekir” dedi.

Resim
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın, “AKP bir proje partisidir. Amerika, İngiltere ve İsrail destekleriyle kuruldu” yönündeki açıklamalarını değerlendiren Prof. Dr. Yalçın Küçük, AKP’nin ABD ve İsrail tarafından bugün yaptıklarını yapması için kurulduğunu söyledi. Yalçın Küçük, AKP’nin nasıl bir proje olduğu sorusunu şöyle yanıtladı: “Bu ilişkiler Ali Bulaç’ın yazısında bahsettiği 1998 yılından çok daha önceleri de vardı. Bir defa yine benim ortaya çıkarttığım Şevket Kazan’ın itiraz ettiği meşhur hikâye var. Refah Partisi ile Tel Aviv arasında 1996’da gizli anlaşma yapıldı. Bir de 1958’de var. Bunu zorladılar, her türlü zorladılar. Ama kabul etmek gerekir ki Necmettin Erbakan bunlara çok karşı koydu. Türkiye ile İsrail arasındaki gizli olan bu anlaşma stratejiyi de aşan, ikisi arasında bir devlet olma şeklidir. Bu anlaşmayı Abdullah Gül’ün pişirdiğini biliyoruz. İçlerinden de söylediler. Abdullah Gül o tarihte Devlet Bakanı’dır ama bir tür gizli Dışişleri Bakanı’ydı. Öyle söylenirdi. Ancak şurası muhakkak ki, Büyük Britanya’nın artık bu tür bir nüfusu yok. Onu neden söylediler bilinmiyor.”

Washington ve Tel Aviv

Küçük, bu projeyi İsrail ile Washington’un beraberce pişirdikleri konusunda hiçbir kuşkuya yer olmadığını belirterek şunları söyledi: “Washington ile Tel Aviv’i yan yana getirdiğimiz zaman özellikle Ortadoğu ve Türkiye konusunda iki ayrı güç, otorite, iktidar diye düşünmemek lazım. İkisi tektir. Dolayısıyla bu doğrudur. AKP öyle bir kucakta kuruldu. AKP hükümetinin kuruluşunda oligarşinin özellikle Aydın Doğan’ın büyük çabaları var. Uzun müddet de bağımlı hareket etti. AKP’nin bir kuruluş, bir operasyon olduğu bellidir. AKP kurulmadı, kuruldu. Gelmedi getirildi. Yeni olan tarafı şu: Dilipak bunu niye böyle söyledi? Ondan sonra da Ali Bulaç. Babıâli’de olan herkes biliyordu bunu. Açıklamak ihtiyacını duymuştur ve iyi olmuştur. Söylenenden daha fazlası doğrudur. AKP başkası tarafından kuruldu. Kuruluşunda da önemli olan Necmettin Erbakan’dan ayrılmaktır. Erbakan Hoca’da dış ilişkileri unutalım, bir emekçi sesi vardır. ‘Yoksula iş bulacağım, sanayileşmeye önem vereceğim’ der. Bunlarda bu yoktur, koptular.”

AKP 12 Eylül’ün devamı

Prof. Dr. Yalçın Küçük, AKP’nin bir proje olarak geliştirilmesinin amaçlarını ise şöyle açıkladı: “Bir kere Türkiye’nin Batı ile hiçbir sorunu olmayacak. Tel Aviv ile Washington’un etkisi yüksektir. Ama onun kadar önemli olan oligarşinin istemi. Oligarşi böyle bir rejimi hiçbir şekilde bulamazdı ve çok istedi. Bakın AKP iktidar olduğundan beri doğru dürüst bir tek grev yok. AKP’nin ilk çıkardığı yasa işçi haklarını budamak olmuştu. Kenan Evren’e dava falan tarihin cilvesidir. AKP, 12 Eylül’ün devamıdır. Büyük işadamlarının ve zenginlerin rolünü gözden ırak tutamayız. Necmettin Hoca, Avrupa Birliği’ne (AB) ‘Hristiyan kulübü’ derdi. Bunlar, 2004’te Aydın Doğan ve büyük Türk zenginlerinin ‘gir’ demesiyle girdiler. Bu İslami parti için büyük bir adımdır. Kendinden kopma ve ihanettir. AKP ile onu kuran güçler ne mi yapmak istedi? Bugün yaptıklarını yapmak istedi. Mersinli köylüye ‘Al ananı git’ dedi. Hiçbir şey yok ortada. Sendika yok, aydın yok. Hiçbir şey yok. Şu anda da bunları yapanlar geri çekiliyor.”

Türkiye, Öcalan’ı istemedi

Ali Bulaç’ın, “1988’lerden başlamak üzere Amerikalılar sıklıkla bizlerle görüşmeye başladı” sözüne dikkat çeken Küçük, “O tarihten bir yıl geride ne olduğuna bakmalı. 1998’den bir yıl geriye gittiğinizde 1997 yılına damgasını vuran 28 Şubat bildirisidir” uyarısını yaptı. “1998 Ekim ayında Abdullah Öcalan Suriye’den çıkarıldı. 1999 Şubat ayında da Türkiye’ye teslim edildi.” Hatırlatmamız üzerine Küçük şöyle devam etti: “Hem Bülent Ecevit hem Süleyman Demirel hem de Mesut Yılmaz istemedi Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesini. Özellikle Ecevit ve Yılmaz hiç istemedi. Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye gelmesini Türkiye istemedi. Uçak havada döndü. Onu Şam rejimi gönderdi. Çünkü hiçbir faydası olmuyordu. Abdullah Öcalan, orada kaldığı müddetçe Şam’ın üzerine büyük baskılar geliyordu ve onlara hiç faydası olmuyordu. Türk hükümetinin Öcalan’ı ortadan kaldırma planı vardı, bunu ben açıkladım. Bana da bu bilgiyi Türk devleti verdi. Doğrudan doğruya Şam rejimi gönderdi.”

Barzani ile yeni İsrail

Bugün Türkiye’de yürütülen “açılım” faaliyetlerinin ve Irak, Suriye’deki gelişmelerin AKP’nin kuruluşuyla bağlantılı olduğundan hiçbir kuşkunun olmaması gerektiğini ifade eden Küçük sözlerini şöyle sürdürdü: “Yıllardır bu var. Bir Amerika oradan memnun değil. Amerika’nın da, şunun da, bunun da öteden beri istediği İsrail’in yanında, İsrail gibi Amerikan çıkarlarını ve politikasını savunacak bir başka oluşum. Bu oluşum Barzani’dir. Barzani, Yahudi bir aileden gelmedir. Bunu ben de söyledim, başkaları da söyledi. Barzani, dünya Yahudiliğine hiçbir zaman karşı çıkmadı. Benim tespitlerime göre de Uğur Mumcu, Barzani’yi Tel Aviv’in eğittiğini söyledikten 15 gün sonra öldürüldü. Turgut Özal, Musul’u almaktan bahsettiği için öldürüldü. Eşref Bitlis Paşa da bu işi kısmen çözmek istediği için ortadan kaldırıldı. 1993 yılı benim kitaplarımda ‘İsrail Derbesi’dir. Dünyanın hiçbir ülkesinde arka arkaya üç büyük adam ortadan kaldırılmamıştır. Barack Obama, Ortadoğu’ya asker göndermiyor. Ama yakında seçim olacak, bir başka başkan gelecek, o gönderecek.”


Prof. Dr. Yalçın Küçük:
Tayyip Bey oraya gelmedi, oraya getirildi!


Prof. Dr. Yalçın Küçük, eğer bu tartışma olmasaydı bu kadar önemli bilgilerin ortaya çıkmayacağını kaydederek şöyle konuştu: “Bugün Türkiye’de politikayla ilgilenen herkes bu partinin bir proje partisi olduğunu, kurgu olduğunu söylüyor. Bir tek adamları yok. Fethullah Hoca adamlar yetiştirdi. Onlarla beraber gittiler. Dolayısıyla çok açık bir noktaya geldik. Tayyip Bey çok kaybetti. Görünüşe göre uzatmaları oynuyor. Ben öyle görüyorum. Sen bu kadar ‘inine gireceğim’ de sonunda ne oldu? Bir kaç polis ve Samanyolu’nun yöneticisi. Bu tartışmadan ülkenin bir çok gerçeği ortaya çıktı ve bunlar kayıtlara geçti. Tayyip Erdoğan Bey’in sırmaları döküldü. Daha da dökülecek. Karslı’nın kim söylediyse, söyledikleri bizim de söylediğimizdir. Tayyip Bey oraya gelmedi, oraya getirildi. Öte yandan AKP’nin programını bile gizli bir memorandumla (belgeyle) CFR denilen örgüt göndermiş. Gazeteci-yazar Aslan Bulut, Yeniçağ gazetesindeki köşe yazılarında ve “Küresel Haçlı Seferi” adlı kitabında Tayyip Erdoğan’a Amerika’dan şehirleşme adı altında eski Yunan tarzı şehir devletleri modelini öngören bir memorandum gönderildiğini şu şekilde anlattı:

Program bile ABD’den

“AKP’nin kuruluş sürecinde Tayyip Erdoğan’a ABD’den gönderilen gizli bir belge, bir memorandum vardı. Bu gizli belge, 3 Kasım 2002 seçimlerden önce 26 Ağustos 2001 tarihli Büyük Kurultay’da parti programı haline getirildi. Bakallı adlı lobi şirketi vasıtasıyla Erdoğan’a New York’tan gönderilen memorandumda, ‘Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız’ deniliyordu. Şirket, ABD’nin eski Türkiye büyükelçilerinden Abramoviç tarafından yönlendiriliyordu.

YARIN: Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan: AKP kurulurken MİT ne yaptı?

Salim YAVAŞOĞLU, 4 Ocak 2015

Re: AKP Nasıl Kuruldu? / Salim YAVAŞOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 08, 2015 10:34
gönderen Balasagun
Tantan MİT’in görevini sorguladı
AKP’nin kuruluşunda MİT neredeydi acaba?

TÜRK siyasetini yabancı güçlerin dizayn ettiğini belirten Yurt Partisi lideri Sadettin Tantan, MİT’in görevini sorguladı.

Resim
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın, “AKP bir proje partisidir. Amerika, İngiltere ve İsrail’in destekleriyle kuruldu” yönündeki açıklamalarını değerlendirdi. Türk siyasetinin geleceğinin yabancı güçler tarafından dizayn edildiğini belirten Sadettin Tantan, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) bunu engellemeye yönelik bir çalışması olup olmadığını sordu. Tantan, bugün TRT Haber Dairesi Başkanı olan Nasuhi Güngör’ün 2001’de yayınlanan “Yenilikçi Hareket” adlı kitabında AKP’nin kuruluş sürecini anlattığını belirterek, “Oradaki süreçte gerek Tayyip Erdoğan’ın gerekse Abdullah Gül’ün yurt içinde ve yurt dışında kimlerle görüştükleri detaylı bir şekilde net olarak anlatılıyor” dedi.

Sümen altı mı edildi?

Tantan şöyle devam etti: “MİT, bütün bu faaliyetler olurken neredeydi? MİT bu konuda hiçbir çalışma yaptı mı? Bu çalışmaları o günkü siyasetçilerle paylaştı mı? Ülkenin iç ve dış güvenliğinde istihbarat bilgileri toplamakla yükümlü olan teşkilat neredeydi? Bu bilgileri toplayıp siyasetçilere gönderdi de sümen altında mı kaldı? Türkiye siyasetinin bu kadar Batı istihbarat örgütleri tarafından kontrol altına alınmak istenmesi aşamasında karşı istihbarat faaliyeti yok muydu? Böyle bir altyapı yok muydu? Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç ve Abdurrahim Karslı üzerinden kamuoyuna sanki yeniymiş gibi takdim edilen aslında herkesin bildiği bu faaliyetler şimdi niye açıklanıyor? O zaman Saadet Partisi’nde olan Numan Kurtulmuş, Yenilikçi Hareket kitabını 12 bin adet dağıttırmıştı.”

Yenilikçi Hareket kitabı

Tantan konuşmasını şöyle tamamladı: “ABD’liler AKP’nin kurucuları ve Ali Bulaç, Abdurrahman Dilipak gibi yazarların da aralarında bulunduğu kişilerle görüşürken MİT neredeydi? Bu konuyu takip ediyor muydu? Ali Bulaç, ‘98’lerden başlamak üzere Amerikalılar sıklıkla bizlerle görüşmeye başladı. Biri gidiyor, üçü geliyordu’ diyor. MİT neredeydi? Yenilikçi Hareket kitabına bakıyorsunuz Mehmet Metiner, Erdoğan’ı İsrailli ajanlarla buluşturup tanıştırıyor.

O zaman Erdoğan’la görüşen ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Carolyn Huggins’ti. Erdoğan’ın Amerikalı ve İsraillilerle görüşmeleri biliniyordu. MİT neredeydi?”

Yahudi kuruluşları

Sadettin Tantan, Tayyip Erdoğan’ın, Temmuz 2000’de ABD’ye gittiğini ve uzun süre kaldığını hatırlatarak, “Amerika’dan geldiğinde, uçaktan iner inmez. Kanal 7 televizyonunda Ahmet Hakan’ın programında konuk oldu. ‘Ben Amerika’ya gittim. Oradaki düşünce kuruluşlarıyla görüştüm, mutabakata vardım. Partiyi kurup iktidara geliyorum’ dedi. O düşünce kuruluşlarının Yahudi kökenli düşünce kuruluşları olduğunu herkes biliyor. Bunlar Lobi faaliyetleri ile Amerikan siyasetini, dünya siyasetini etkisi altına alan kuruluşlar” şeklinde konuştu.


“Mavi Marmara” olayı hizmet operasyonuydu

Tantan, Mavi Marmara olayının tesadüf olmadığını öne sürerek şunları anlattı: “Tamamen Amerika, İsrail ve İngiltere’ye hizmet eden bir operasyon. Bütün bunlara baktığımızda her şey açık. Özellikle PKK ile masaya oturtulması ve onu kabul etmesi. IŞİD ile Orta Doğu haritasının değiştirilmesi ve Mısır’ın bulunduğu Kuzey Afrika’daki yapıların yeniden şekillendirilmesi hepsi bu projenin bir parçası. Burada birinci öncelikli araç, AKP’nin dini kullanma biçimi. Yani yaptıklarında, söylem ve davranışlarında, çıkardıkları yasalarda Türkiye’nin lehine yaptığı hiçbir şey yok. Tamamen bu bölgenin gücü olarak İsrail’in yükselmesinin, ABD ve İngiltere’nin bölgeye yeniden ayak basmasının altyapısını hazırladılar. Yani Tayyip Erdoğan ve ekibinin uygulamaları bu altyapıyı oluşturdu.”


Erdoğan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı oldu

Resim
“90’lı yıllarda özellikle tarihi yarımadada yani Fatih ve Eminönü’nde çıkartılan bazı gazete ve dergiler var. Bunlarla AKP’nin kuruluşu çerçevesinde entellektüel bir yapının oluşturulması gerçekleştirildi” diyen Tantan, bu gazete ve dergilerden Tayyip Erdoğan’ın çevresinde bulunan kişilerin çıkardığı “Yeni Zemin” in büyük rol aldığını kaydetti. Tantan şunları söyledi: “20’ye yakın bu gazete ve dergilerin büyük bir bölümü Kürt-İslam devleti kurmak felsefesiyle bir araya gelen kişiler tarafından çıkarılıyordu. O gazete ve dergilerin içeriğine baktığınız zaman Türkiye Cumhuriyeti devletinin kamu yapısının nasıl değiştirileceğinin işlendiğini görürsünüz. 90’lı yıllarda bunlar hep yazılıp çizildi ve kayıt altına alındı.” Zaten Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelirken bu ilişkilerini inkâr ederek gelmediğini belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü: “Amerika, İngiltere ve İsrail ayağının kendisini desteklediği açık bir vaka. İktidar olmalarının hemen arkasından Yunanistan ile başlayan Avrupa ve Amerika gezileri bunun tescilli kanıtı. Tayyip Erdoğan, bu süreç içerisinde Amerika, İngiltere ve İsrail’in istekleri doğrultusunda hareket etti. Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eşbaşkanı yapılmasının altında yatan sebep, Orta Doğu Havzası’ndaki Müslüman kimlikli rejimlerin yeniden dizayn edilmesi. Erdoğan, burada kullanılan en büyük aktör olarak önümüze çıktı ve hâlâ devam ediyor.”

YARIN: Sadettin Tantan: Batı’nın isteklerini yerine getiren Erdoğan ve siyasi hareketinin tasfiye süreci başladı

Salim YAVAŞOĞLU, 5 Ocak 2015

Re: AKP Nasıl Kuruldu? / Salim YAVAŞOĞLU

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 08, 2015 10:44
gönderen Balasagun
Batı’nın isteklerini yerine getiren AKP sona yaklaştı
Tantan: Erdoğan artık gidiyor

İktidardaki siyasi hareketin tasfiye edileceğini ileri süren Sadettin Tantan, “Yani Türkiye’nin görevlerini tamamlamakta olan Erdoğan artık gidiyor” diye konuştu.

Resim
İktidardaki siyasi hareketin tasfiye edileceğini ileri süren Sadettin Tantan, “Yani Türkiye’nin görevlerini tamamlamakta olan Erdoğan artık gidiyor” diye konuştu Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan, Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak’ın, “AKP bir proje partisidir. Amerika, İngiltere ve İsrail’in destekleriyle kuruldu” yönündeki sözlerini değerlendirirken yaptığı açıklamada Türkiye’nin görevlerini tamamlamakta olan Tayyip Erdoğan’ın tasviyesi sürecine doğru gittiğini ileri sürdü. Tantan, “Batı’nın isteklerini yerine getiren bu siyasi hareketin tasfiyesi başladı. Yani Tayyip Erdoğan gidiyor. Zaten Yenilikçi Hareket kitabının içerisinde Tayyip Erdoğan’ın da Abdullah Gül’ün de ‘Bizi iktidara taşıyın, Türkiye’nin bütün imkân ve kabiliyetini, kapasitesini sizin lehinize kullanırız’ ifadeleri de var. Bunlar açık kaynaklardaki bilgiler. Kapalı bilgilerde ne olduğu belli değil” ifadelerini kullandı.

Şii-Sünni çatışması

Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile yaptığı 2 sayfalık 9 maddeden oluşan anlaşmanın açıklanmadığını kaydeden Tantan şöyle dedi: “İngilizlerin Osmanlı devletinin çözülmesinde ve Türk kimliğinin düşman olarak gösterilmesinde kullandığı en büyük araç Vahabilik’ti. Bu durum bütün şiddetiyle devam ediyor. Vahabilik o kadar ileri safhalara taşındı ki, giderek Şii-Sünni çatışmasına zemin oluşturmak için bir araç olarak kullanılıyor. Vahabilik büyük parasal desteklerle İslam ülkelerindeki siyasetin ve dini yapıların değiştirilmesine büyük katkı sağlıyor. Bunu açık ve net olarak görüyoruz.” Tayyip Erdoğan ve AKP iktidarının, Türkiye sanki ABD’ye karşı yeni bir cephe oluşturuyormuş gibi bir hava yarattığını belirten Tantan sözlerini şöyle sürdürdü: “İktidar, Şangay Beşlisi’ne katılacakmış gibi bir çalışma başlattı. Milli Güvenlik Kurulu kararlarına baktığımızda bu görülüyor. 12 yıldır ABD, İngiltere ve İsrail’in taşeronluğunu yürüten iktidar, bir anda cephesini değiştirme görüntüsü vermeye başladı. AKP, yarattığı zenginliğin yargılanmaması ve iktidarın devam etmesi arzusuyla 2015 seçimlerini kazanmak için milliyetçi bir görünüm vermek zorunda. O nedenle ABD’ye, İngiltere’ye, Avrupa’ya kafa tutan ve ülkenin, halkın menfaati için hayatını feda edecek bir iktidar imajı yaratılıyor. Bu amaçla eski ‘Yeni Zeminci’ olan kendi adamlarıyla kamuoyuna bir mesaj veriyor.” Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) doğrudan başbakanlığa bağlı olduğunu kaydeden Tantan şunları kaydetti: “Bu kuruluşun başındaki Fethi Şimşek Yargıtay’a taşındı. Yasa gereği her 6 ayda bir denetlenmesi gereken o kuruluşu denetlemedi. En büyük suçlu kendisi. Şimdi suçluyu oradaki üç beş memur olarak göstermek istiyor. Bu tür faaliyetler varsa suçlu o yapının kendisidir. Başbakanın altında olan yetkililer gerçek suçluyu görmezden gelip günah keçisi yaratıyor. Böylece bir düşman oluşturarak onunla savaşıyormuş gibi yapıyor. Yani milleti uyutmaya çalışıyor. Gerçek bilgileri toplumun önünden kaçırıyor. Gerek kendilerinin gerek cemaatin gerekse PKK’nın zenginliklerini, yolsuzluklarını, kirliliklerini ortadan kaldırma uğraşına giriyor. Bunu kimse yutmaz.”

Türkiye çok şey kaybetti

Tantan sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye yıllarca Batı’nın uygulattığı politikalarla çok şey kaybetti. Bundan sonraki politikasında kendi menfaatlerini düşünecek, iç, dış, enerji ve ekonomi güvenliğini sağlayacak alt yapılar üretmesi lazım. Batı ülkelerinin bu bölgedeki taleplerini yerine getiren bir iktidar değil, kendisini kuşatan ülkelerle zenginleşecek bir iktidar anlayışının ülkeye hakim kılınması lazım. Bugünkü iktidar bunları yapabilecek kabiliyette değil. Oslo’da taraf olarak masaya oturtulmaları bir tehdidin sonucudur.”

* * * *


Siyasi iktidar dini kendi çıkarları için kullanıyor

Sadettin Tantan daha sonra şöyle devam etti: “PKK’yı özgürleştiren, ona karşı hiçbir eylemde bulunamayan, onun zenginleşmesinde, mal varlığı elde etmesinde sessiz kalan AKP böylece politik açıdan yön değiştiriyor görüntüsü içine girdi. Sadece Güneydoğu’da değil büyük şehirlerde bile halkı tehdit eden PKK’ya yönelik adli işlem yapılmıyor. En ufak bir yasal çalışma yok. Hatta yapılan yasal çalışmalar da engelleniyor. Yani AKP, PKK’nın gerek adli gerek idari gerek yolsuzluk gerekse organize suç anlamındaki faaliyetleriyle ilgili bugünkü mevcut mevzuatı uygulattırmıyor. Bunu yaptığı anda iktidarda kalamayacağını biliyor. Ancak yeniden iktidar olabilmek için kendisini Batı’ya karşı savaşan konumunda göstermek istiyor. Avrupa’daki İslamofobi’yi gündeme almasının altında yatan neden de bu. Yoksa oradaki Müslümanları düşündüğünden değil. Baktığınız zaman IŞİD’in bütün ülkelerin istihbarat servislerinin oluşturduğu bir yapı olduğu görülüyor. Bu terör örgütünün oluşumunda hangi ülkelerin istihbarat örgütlerinin katkılarının olduğu, araç, silah ve gereçlerin hangi ülkelerden temin edildiğini bilmeyen yok. IŞİD, İslam dinini kötüleyen bir algı oluşmasına da katkı sağlıyor. Bu Türkiye’nin kabul edemeyeceği bir şey. Buna karşı İslam’ın iyi yönünü göstermesi gereken iktidar maalesef böyle bir çaba içerisinde değil. Dini kendi siyasi çıkarları için kullanan bir iktidar var. Bunu böyle okumak gerekir.” Sadettin Tantan AKP’nin önümüzdeki dönem hedeflerini ise şöyle anlattı: “Enerji, ekonomik, yüksek teknoloji ve hukuk savaşları halkımızı ve ülkemizi yıpratıcı şekilde tehdit ediyor. Buna karşı toplumu bilinçlendirmesi, bireyin hak ve hukukunu, yaşam güvenliğini sağlaması gereken bir iktidar ortada yok. Sadece kendi geleceği ve çıkarını düşünen bir iktidar var. Özellikle de ülkeyi birlikte dizayn ettikleri, soyup, soydurdukları, birlikte zenginleştikleri Cemaat’le savaşıyormuş algısı veriyor. AKP, Cemaat, PKK üçlü paralel devlet olarak Türkiye’yi bugüne taşıdı.”

* * *

Kamalak: Erbakan BOP eş başkanlığını kabul etmedi

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, AKP kurulduktan sonra partilerine olan ilginin azalması konusunda şunları söyledi: “Eğer biz kuru bir particilik yapmış olsaydık yükseliş devam edecekti. Bir internet sitesinde yayınlanan makaleye göre bir takım finans sahipleri, proje mimarları Erbakan Hoca’yı ziyaret ediyor. Bu doğrulandı. Ne diyorlar? ‘İslamiyet yükselen bir çizgidir. Biz sizinle işbirliği yapmak isteriz’ Peki ne olacak? Üç öneride bulunuluyor: ‘1- Biz sizi iktidara taşıyacağız. 2- Bu alandaki gerekli finansmanı sağlayacağız. 3- Karşı çıkanları saf dışı bırakacağız. Buna karşılık sizden üç talebimiz olacak: 1- İsrail’in güvenliği sağlanacak. 2- İslamiyet’in yeni yorumunda bize yardımcı olacaksınız. 3-Büyük Ortadoğu Projesi’nde bize destek vereceksiniz. ‘Erbakan Hoca tartışmaya bile açmadan bu önerileri reddediyor. Eğer Erbakan İsrail’in isteklerini kabul etseydi AKP kurulmayacaktı.”


Hakkı Öznur: Lekesiz ve tertemiz bir siyasetçisiniz

BBP eski Genel Başkanı Hakkı Öznur, koalisyon hükümeti döneminde kendilerine yoğun ilgi olduğunu belirterek şu açıklamayı yaptı: “Partimizin büyümesi ve yükselişe geçmesi herkesin dikkatini çekiyordu. Genel merkez ziyaretçi akınına uğruyordu. ABD ve Batı destekli Erdoğan ve ekibi de Fazilet Partisi’nden ayrılıp yeni oluşum çalışmalarını yapıyorlardı. Bu dönemde bir heyet Muhsin başkanımızla bir görüşme yapmış. Heyettekiler önce genel bir siyasi panorama çizmişler sonra rahmetli şehit liderimize, ‘toplumda size karşı büyük bir saygı ve sevgi var. Hakkınızda şaibe yok. Lekesiz, tertemiz bir siyasetçisiniz. Kamuoyu sizi dürüst ve güvenilir bir lider olarak görüyor. Eğer bizimle hareket ederseniz sizi başbakanlığa taşırız. Yazılı ve görsel medya sizin emrinizde olacak, finans sıkıntınız olmayacak’ demişler.”

BİTTİ

Salim YAVAŞOĞLU, 6 Ocak 2015