1. yüz (Toplam 1 yüz)

Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 14, 2012 17:06
gönderen Başkomutan
Türk Dünyası liderini kaybetti

KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş tedavi gördüğü hastanede 88 yaşında vefat etti

Büyük dava adamı


Ömrünü Kıbrıs davasına adayan “Türklük Mücahidi” Rauf Denktaş, 9 Ocak Pazar gününden bu yana tedavi gördüğü Yakındoğu Üniversitesi Hastanesinin yoğun bakım servisinde vefat etti. Denktaş dün akşam saatlerinde diyaliz makinesine bağlanmıştı.

Tavizsiz mücadele

Son nefesine kadar devletin ve bağımsızlığın önemini vurgulayan ve Kıbrıs Türklerine sürekli, “Devlete ve bağımsızlığa sahip çıkın, anavatan Türkiye’ye güvenin” çağrısı yapan Rauf Denktaş, Türk askerinin adadaki varlığından da hiçbir şekilde taviz vermedi.

Tarihe geçecek öğütler

“Devletsİz kalmak her şeyiyle aciz kalmak demek, başkasına muhtaç olmak demektir. Devletsiz yaşayan millet yoktur. Kıbrıs Türkleri Türk milletinin ayrılmaz parçasıdır” sözleriyle adeta tarihi bir çağrıda bulunan Denktaş, “Birlik ve beraberlikten asla vazgeçmeyin” diyordu.



BİR ÇINAR DEVRİLDİ

Ömrünü Kıbrıs Türkleri’nin devlet sahibi olmasına adayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, tedavi gördüğü hastanede vefat etti

Yakındoğu Üniversitesi Hastanesi’nin yoğun bakım servisinde 9 Ocak Pazar gününden bu yana tedavi gören KKTC’nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, dün gece vefat etti. Denktaş, 8 ocak gecesi ishale bağlı su kaybı nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı. İç organlarında yetersizlik başgösteren Denktaş, dün sabah önce solunum cihazına, akşam saatlerinde ise diyalize bağlanmıştı. Denktaş’ın vefat haberini alan Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan İrsen Küçük, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Adem Huduti, KKTC Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Mehmet Daysal ile bazı bakanlar ve vatandaşlar hastaneye geldi. Denktaş, 17 Ocak Salı günü yapılacak devlet töreniyle toprağa verilecek.

GATA’da da tedavi gördü

24 Mayıs’ta beyin kanaması geçiren ve sol tarafı felç olan Denktaş, 29 Ekim’de hastaneden taburcu edildikten sonra ilk kez 15 Aralık 2011’de evinden dışarı çıktı. Havanın da güzel olmasından yararlanarak ilk kez evinden çıkan Denktaş, “Benim için ’ölüyor’dediler, dışarı çıktım” dedi. Denktaş, Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki tedavisinin ardından rehabilitasyon süreci için 8 Temmuz’da Ankara’ya,Genelkurmay Başkanlığı Rehabilitasyon Merkezi’ne götürüldü. Denktaş’ın tedavisine Ankara’da Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) devam edildi. Beyinle kafatası arasındaki kan birikiminin boşaltılması için 25 Ağustos’ta ameliyat edilen Denktaş, 30 Ağustos’ta KKTC’ye, YDÜ Hastanesi’ne getirildi. Denktaş, beyinle kafatası arasındaki kan birikiminin artması nedeniyle 5 Eylül’de YDÜ Hastanesi’nde yeniden ameliyat edildi.

3 kez evlat acısı yaşadı

Rauf ve Aydın Denktaş, tam 3 kez evlat acısı yaşadı. 2.5 yaşında bir kızlarını kaybettiler. Politik mücadeleyle geçen bir ömür içinde Denktaş ailesinin, en trajik dönemi altı çocuklarından üçünü kaybettikleri yıllar oldu. 7 yaşındaki oğulları Münir ise bademcik ameliyatı sırasında hayatını kaybetti. Ailenin son acısı ise, 1985’te trafik kazasında aralarından ayrılan ilk çocukları Raif oldu. Denktaş, Kıbrıs davasındaki aralıksız mücadelesi nedeniyle, çocuklarının yasını bile yaşayamamaktan yakındı.

En büyük hobisi fotoğraf çekmekti

Denktaş’ın en büyük meraklarından biri de, görüştüğü konukları ve gittiği her yeri fotoğroflamaktı. Fotoğraf makinasını her zaman yanında taşırdı.

Türklüğün hizmetine adanmış ömür

1924

Rauf Raif Denktaş, 27 Ocak 1924 tarihinde Kıbrıs’ın Baf bölgesinde doğdu. Rauf Denktaş 1,5 yaşında iken annesini kaybetti. Babası hakim Raif Bey’dir. Anneannesi ve babaannesi tarafından büyütülen Denktaş, 1930 yılında eğitim için İstanbul’a gönderildi. Arnavutköy’de ilkokuldan liseye kadar eğitim veren Fevzi Ati Lisesi’nde yatılı okumaya başladı. Ortaokuldan sonra Kıbrıs’a döndü ve liseyi Kıbrıs’ta bitirdi. II. Dünya Savaşı’ndan sonra hukuk eğitimi için İngiltere’ye gitti. Mezun olduktan sonra avukatlığa başladı. 1949 yılı yaz aylarında savcılık yapmaya başladı. Yine aynı yıl Aydın Hanım’la evlendi.

1948
27 Kasım 1948’de Kıbrıs Türklerinin ilk mitinginde Dr. Fazıl Küçük ile beraber hatiplik yaptı. Türk Cemaatinin iki önemli ismi Faiz Kaymak ve Dr. Fazıl Küçük arasında arabulucu rolünü üstlendi. Kaymak’ın teklifi ve Küçük’ün tasvibiyle Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu kongresinde başkanlığa seçildi.


1955
Terörist bir hüviyete bürünen Enonisle mücadelede ve EOKA karşısında Kıbrıs Türklerinin direnişine yön veren Denktaş, 1958’de hükümetten istifa etti. 1 Ağustos 1958’de Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu. 1959 Zürih ve Londra Antlaşmaları ile 1960 antlaşmaları ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası’nın hazırlanmasında emeği geçti. 1958’de Rum tedhişçiler, Türk köylerine saldırınca, Türkler de bu olayları protesto etti. Zürih-Londra antlaşmaları öncesinde Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş, Ankara’ya Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ile görüşmeye gitti. Bu görüşmede Denktaş adaya Türk askeri gönderilmesi teklifini dile getirdi.

1960
16 Ağustos 1960’ta 650 kişilik Türk Alayı Magosa Limanı’na ayak bastı. 1963 olaylarından sonra Denktaş temaslarda bulunmak üzere Ankara’ya gitti. Temaslarını tamamlayan Denktaş bir sandalla Kıbrıs’a geçti ve Türk direnişini örgütlemeye başladı. 1964 Londra Konferansı’ndan sonra Makaryos tarafından “istenmeyen adam” ilan edildi. Adaya girmesi yasaklandı. Gizlice Erenköy’e çıkarak savaşa katıldı. 1967’de adaya gizlice girerken tutuklandı. Yoğun girişimler sonucu Türkiye’ye geri verildi. 1968’de adaya giriş yasağı kaldırıldığından Kıbrıs’a döndü. 1970 seçimlerinde Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı’na seçildi. 28 Şubat 1973’e kadar Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavini ve Kıbrıs Türk Yönetim Başkanı seçildi.

1975
13 Şubat 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilanından sonra devlet ve meclis başkanı görevlerini de yürüten Denktaş, anayasa uyarınca 1976’da yapılan ilk genel seçimlerde devlet başkanlığına seçildi. 1981 yılında ikinci kez devlet başkanı oldu. 15 Kasım 1983’te ilan edilen KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı’ydı. 22.4.1990’da yapılan seçimde ikinci kez, 1995’teki seçimlerde de üçüncü kez cumhurbaşkanı seçildi. 17 Nisan 2005’te yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayan Denktaş, 24 Nisan’da görevi Mehmet Ali Talat’a devretti.

24 Mayıs 2011’de geçirdiği beyin kanaması sonrası Türkiye’de tedavi altına alınmıştı. Tedavisi sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan da hastanede kendisini ziyaret ederek geçmiş olsun dileğinde bulunmuştu.

UYARMIŞTI!..

Tuzak

Kıbrıs meselesinin ne olduğu konusunda, yani gerçekçi bir teşhiste, henüz taraflar arasında bir görüş birliği hasıl olmamışken ve “dünya” dediğimiz malum ülkelerle, BM Genel Sekreteri, konuyu 1964’te aldıkları kararın ışığında yorumlarken bizim dörtlü, beşli uluslararası toplantı konusunda sabırsızlık göstermemizin anlamı nedir, bilemiyorum. Böyle bir toplantı, iç konularda anlaştıktan sonra, üç garantör ile iki halkın mutabakatını teyid için gerekli olur. İç konularda varılacak anlaşmanın geçerli olabilmesi için “gerçekçi bir teşhiste” de mutabakat gerekir. Aksi halde polis konusunda varılan anlaşmanın da kıymeti harbiyesi yoktur.

Bu konuda Hristofyas “şartlı olarak” uluslararası konferansı kabul edebileceğini açıkladı.Türk tarafından bu şartların kabul edilmezliğine dair henüz bir ses çıkmadı. Belki zamansız konuşmak istemiyorlar. O halde, “sırtında yumurta küfesi taşımayan” bizler, düşündüklerimizi, geçmişten ders alarak ortaya koyalım:

Hristofyas’ın derdi Kıbrıs meselesini ait olduğu milli garantiler çerçevesinden çıkarmaktır.Bu nedenle uluslararası bir toplantıyı Güvenlik Konseyinin Daimi üyeleri + AB Temsilcileri + Kıbrıs Cumhuriyeti + Rum Cemaati + Türk Cemaatinden oluşan bir toplantı olarak görmektedir.

Yukarıda da söylediğim gibi Kıbrıs meselesi iki eşit halk (iki eski ortak) ile garantörler arasındadır. Buna dışarıdan, Kıbrıs meselesinde bu güne kadar, bilerek - bilmeyerek taraf tutmuş yabancıların eklenmesine gerek yoktur. Buna şiddetle karşı çıkılmalıdır.

Hristofyas’ın böyle bir toplantıya “Kıbrıs Devleti” ile Rum Cemaatinin katılması talebindeki cingözlüğü 1964’te bize Garantör İngiltere’nin Bakanı Duncan Sandys oynadı.Londra Konferansına Kıbrıs Hükümetini de davet edeceğini söyleyince ben itiraz ettim. Beni ikna edemeyen Bakan, Dr. Küçük’e gitti. Osman Örek’in de hazır bulunduğu oturumda onları iknaya çalıştı. Bunun mümkün olmadığını gören Bakan, Örek’in talebi üzerine, Londra Konferansına iki toplumun davet edileceğini teyiden yazılı bir belge verdi.

Londra’ya gittik. Karşımıza “Kıbrıs Hükümetini” çıkardılar. Kıyameti kopardık. Geri dönüyoruz dedik. TC Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin “Aman yapmayınız, ağır şekilde suçlanırız” dedi. Ara yol olarak “söz hakkı tanımayınız. Söz hakkı verirlerse o zaman ayrılırsınız” dedi.Teklifimiz kabul edildi. “Kıbrıs Hükümeti”ni temsil eden kişi ağzını açamadı. Ancak, “Kıbrıs Hükümeti” olarak boy gösterdi.

Garantör İngiltere, Londra Konferansını başlatabilmek için bize bu oyunu oynadı. Bu oyuna gelmemeliydik. Ancak, o günlerde Türkiye, Kıbrıs’a müdahale edecek durumda değildi. Meseleyi görüşmeler yolu ile halletmek istiyordu.Meselenin süratle Güvenlik Konseyine gitmesini istiyordu. Öyle de oldu. Ve 48 yılda Hristofyas bize, 28 yaşında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hükümetine ayni oyunu teklif ediyor. Cevabımız “Kıbrıs Hükümeti” (Rum idaresini temsilen) katılacaksa KKTC’de, Kıbrıs Türk halkını temsilen, ayrıca halkı temsil eden bir heyetle birlikte toplantıya katılır. Rum ne isterse, bize de uygulanır; Hiç başka formül aramasınlar. Aynı tuzağa ikinci kez aptallar düşer!

Kabul edecek yiğit var mı?..


“Baba Denktaş” unutulmayacak

Türklüğün yiğit evladı Rauf Denktaş’ın vefatı büyük üzüntüye yol açtı. Devlet adamları siyasiler, taziye mesajları yayınladı. Eroğlu merhum için başlıktaki ifadeyi kullandı

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Denktaş’ın vefatıyla ilgili, “Bir tarih daha göçmüştür” dedi. Denktaş’ın ölümünün açıklandığı basın toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Eroğlu, şunları söyledi:

“Kıbrıs Türk halkının ve Türklük dünyasının başı sağolsun. Sadece Kıbrıs Türkü değil Türklük dünyası bir liderini kaybetmiştir. Elbette Kıbrıs Türk halkı Baba Denktaş’ı unutacak değildir. Kıbrıs Türkünün nerelerden nerelere geldiğini Sayın Denktaş’ın kitapları okunduğu takdirde, yetişen gençlerimiz de iyi anlayacaklardır. Nerelereden nerelere ve ne mücadeleler verilerek kimlerle gelindiğini elbette tarih yazacaktır. İşte bu tarihi zaman limiti içerisinde en önemli aktörlerden birisi Rauf Denktaş’tır. ‘Hepimizin başı sağolsun’derken, ’bir tarih göçtü’ sözü zannederim az bile gelir rahmetli için. Ama biz Kıbrıs Türkü olarak elbette Kıbrıs Türkünün özgürlük mücadelesinde hayatı hiçe sayarak vermiş olduğu mücadeleyi unutacak değiliz. Uğraşlarıyla ve başarılarıyla 1974 Barış Harekatı gerçekleşmiş ve Kıbrıs Türk halkı özgürlüğe varmıştır.”

Ömrü mücadeleyle geçti

Rauf Denktaş’ın ömrü, egemenlik ve varoluş mücadelesiyle geçti. Kıbrıs tarihine damgasını vuran Denktaş, Türk dünyasının önemli liderleri arasında yerini aldı. Ömrünün son dakikalarına kadar devletin varlığını vurgulayan ve Kıbrıs Türklerine sürekli, “Devlete ve bağımsızlığa sahip çıkın, anavatan Türkiye’ye güvenin” çağrısı yapan Denktaş, Kıbrıs Türklerinin eşit egemen hakkından,Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinden ve Türk askerinin adadaki varlığından taviz vermedi. Denktaş, hasta yatağında dahi devleti düşündü.

Son anlarında bile Kıbrıs Rum tarafına “Burası bağımsız bir cumhuriyettir” diye seslenen Denktaş, 23 Aralık 2011’de, hayatının ele alındığı bir etkinliğe gönderdiği mesajda, “Mücadelenin yeni nesle anlatılması herkesin vatan borcu” ifadelerini kullanmıştı.

Kıbrıs Türk halkının, geleceğe bakarak, geçmişte yaşananların bir daha olmaması için dik durması, Türklüğüyle gurur duyarak, Atatürk ilkelerinden taviz vermemesi gerektiğini vurgulayan Denktaş, “Devlet demek hürriyet demektir, dimdik ayakta durup, kimsenin boyunduruğu altına girmemek demektir. Bağımsızlığınızdan asla vazgeçmeyin” demişti. Denktaş, KKTC Devleti’nin bir evlat gibi olduğunu, bu evladı yaşatmak gerektiğini, ona zarar vermeye çalışan herkese “dur” demenin tüm Kıbrıslı Türklerin görevi olduğunu vurgulamıştı.

NE DEDİLER

Kahramanlar kolay yetişmiyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül:
Denktaş’ın kaybı sadece Kıbrıs Türklerinin değil, tüm Türk Milletinin kaybıdır. Milletimiz gerçek bir kahramanını yitirmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bu elim gününde, Denktaş’a Allah’tan rahmet, başta kederli ailesi olmak üzere, tüm Kıbrıslı Türk kardeşlerimize ve Türk Milletine başsağlığı ve sabır dilerim. Ruhu şadolsun.

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel: Kahramanlar kolay yetişmiyor. Kendisinin inandığı davaya ne kadar bağlı, tutkulu olduğunu, meseleyi neticeye götürmek için gayretli olduğunu gördüm. Milletimiz büyük bir evladını kaybetmiştir. İnandığı davadan hiç yılmadı. Hep inandığı istikamette yürüdü. Kendisine büyük bir sevgi ve saygım vardı. Hepimizin başı sağolsun. Kahramanlar kolay yetişmiyor.

CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal: Türkiye ve bölgenin önemli bir insanını kaybettik. Bir hukukçu olarak başladığı siyasi kariyerini buralara kadar getirdi. Çok büyük acılar çekti. Büyük suçlamalara maruz kaldı. Ancak tarih onun konumunu haklı çıkartacak şekilde istikamet etti. Siyasi karalılığı ve derinliği tartışma götürmezdi. Neşeli, şakacı ve çevresiyle fevkalede ilişkiler kuran sıradışı bir insandı.

KKTC Eski Cumhurbaşkanı M. Ali Talat: Tarihi bir kişiydi. Kıbrıs Türkü’nün tarihinde çok önemli ve büyük roller üstlenmişti. Kıbrıs Türk Tarihi ile neredeyse bütünleşmişti. Kendisini kaybetmek büyük bir boşluk yaratıyor. Bu boşluğu doldurmak için çok çalışmak gerekecek. Hepimizin başı sağolsun.

YENİÇAĞ - 14 Ocak 2012,

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 14, 2012 17:08
gönderen Başkomutan

Rauf Denktaş: Kıbrıs’ın Milli Mücadelesinin Önderi Önünde Saygıyla Eğilerek

Kıbrıs Türklüğünün milli mücadelesinin önderi Rauf Denktaş yarım yüzyılı aşan bir mücadeleden sonra biraz önce, 13 Ocak 2012 saat 22.15’de uçmaya vardı, ruhunu teslim etti. Bütün hayatını Kıbrıs’ta Türk milleti üzerinde kurulmak istenen Rum Ortodoks egemenliğine karşı mücadele ederek geçirdi. Ancak onun mücadelesi sadece Rumlara ve Yunanlılara karşı değildi.

Denktaş, Rum-Yunan ittifakının arkasındaki ABD-AB ittifakının oyunları, Birleşmiş Milletlerin tuzakları ile de mücadele etmek zorunda kaldı. Arkasında Türkiye’nin desteği olduğu sürece Denktaş’ın bütün bu bloğa karşı mücadelesi zorda olsa devam eden bir mücadele idi.

Rauf Denktaş 21. Yüzyıla taşıdığı mücadelesinde ne yazık ki, 2002 Kasımında iktidara gelen AKP Hükümeti tarafından yalnız bırakıldı. Annan Planı adlı Birleşmiş Milletler tuzağı Türkiye ve Kıbrıs Türküne karşı kurulurken, New York’ta ameliyattan çıkmış Denktaş’a karşı küresel bir psikolojik savaş “Mister No” sloganı ile başlatıldı.

AKP Hükümeti ise önce sustu. Denktaş’ı küresel psikolojik saldırının önüne attı. Hatta bu sorun bir an önce çözülmeli diyerek, Annancı bir tavır aldı. AB’nin Türkiye lobisi daha okumadığı Annan Planına televizyonlarda övgüler dizdi. Denktaş, buna rağmen tek başına direndi.


Annan Planını iki kez değiştirdi. Ancak artık Türkiye Denktaş’ın arkasında değildi. Hatta AKP Denktaş’ın karşısındaydı. Denktaş, mücadelesini kendisine kalan tek alan ART televizyonuna taşıdı. Her hafta yaptığı televizyon programları ile Türk milletine seslenmeye devam etti.

Bu arada tarih Denktaş’ı haklı çıkardı. Annan Planını Rumlar reddetti. Rumlar ile anlaşmak konusunda çok hevesli olan CTP iktidarı bile Rumlar ile anlaşamadı.

Denktaş, kurduğu devletin bayrağının altında hayata gözlerini yumdu.

Eminim cennette Atatürk, “hoş geldin oğlum Rauf” diyerek karşılayacak ve gözlerinden öpecektir.

Allah rahmet eylesin.


ÜMİT ÖZDAĞ - 14 Ocak 2012,
haberiniz.com



Kadraja Sığmayan Dağ: “Toros”

Burnumun direği sızlıyor, uçmağa varan reisin ardından…

Zira KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş Hakk’a yürüdü. O dava adamı ki, ömrünün son demini haksızlıklara, hakaretlere ve saldırılara cevap vermekle geçirdi. Yani mesaisi emekli olduktan sonra da bitmemişti.

Ben onu fotoğraf çekerken hatırlarım hep. Elinde bir makine, kendisiyle röportaja gelen gazetecileri dahi kadraja alırdı.

Bir yandan da tonton mu tonton bir dedeydi. Torunlarıyla mutlu mesut bir aile hayatı vardı.

Ama bu güzel tablonun gerisinde acılarla yoğrulmuş, mücadeleyle tüketilmiş, millete vakfedilmiş koskoca bir ömür var.

Hiç unutmuyorum, bundan yaklaşık 12-13 sene evvel Coşkun Aral “Haberci” programının bir bölümünde, Güney Asya-Pasifik bölgesinde iç çatışma yaşanan ülkelerin birinde direnişçi Müslüman gruplarla görüşmüştü. Coşkun Aral, onlara Türkiye’den geldiğini söyleyince mücahitler çok sevinmişler ve iki Türk’ün adını söyleyip, onların mücadelesini örnek aldıklarını ifade etmişlerdi. Saygıyla adını verdikleri Türk liderlerin ilki Atatürk, diğeri de Rauf Denktaş’tı.

Toros dedik ya başlıkta, bu onun kod adıymış. Emekliliğinin ilk günlerinde kendisiyle görüşen -ki o günlerde AA hâlâ haber ajansıydı- devletin resmî haber ajansının röportajından öğreniyoruz bunu. Öyle görünüyor ki, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kurucusu ve siyasî lideri Denktaş’ın mücadele mazisi kadar büyük isminin yanında bir o kadar ulu bir kod adı da varmış.

Rahmetli Kıbrıslı Türkler için, sosyolojik bir terim olarak cemaat sözcüğünü kullanırdı ve işte o cemaat için tüketilmiş 88 yıllık bir hayatın hemen ardından yazıyoruz bu satırları.

Yeni yetmeler son yıllarda ona demediklerini bırakmadılar, etmedikleri iftira kalmamıştı; ama gel gör ki ömrünün son dönemini hem maddi hem manevi sıkıntılar içinde geçirdi Denktaş. Emekli maaşının haricinde pek bir şeyi olmayan eski cumhurbaşkanının tedavisiyle bizim “bölge lideri büyüklerimiz”(!) de hiç ilgilenmedi. Mülteciler, yabancı ülkelerin iç çatışmalarında yaralanan siviller ve hatta teröristler için seferber edilen ambulans helikopterler Rauf Denktaş’tan esirgendi.

Açın gazeteleri, okuyun. Haber ve yorumlar böyle diyor. Biz unutuyoruz yakın zamanda olanları ama arşivler unutmuyor işte.

Bakın mesela, Yeniçağ gazetesinin arşivine göz attığımızda Rauf Denktaş hakkında devlet büyüklerimizce söylenen ve artık unutulmaya yüz tutmuş bazı sözleri hatırlıyoruz:

1 Ocak 2003: “Kıbrıs’ta 30-40 yıldır sürdürülen siyasetin sürdürülmesinden yana değilim. Bu iş Sayın Denktaş’ın kişisel olayı değildir. Bu milletin varlık mücadelesidir. Sayın Denktaş bu planın müzakere edilebilir olduğunu ancak öbür tarafa güvenemediğini ifade ediyor. Burada güvenip güvenememeyi bir tarafa bırakacağız. Madem biz bunu müzakere edilebilir buluyoruz, o zaman müzakere edeceğiz. Eğer Kuzey Kıbrıs’ta 30 bin kişi aynı anda miting yapıyorsa, Kuzey Kıbrıs bir yerlere doğru gidiyor demektir. Bu işi düşünüp iyi değerlendirmemiz lazım. Halkın bu konudaki görüşlerini bir kenara itemezsiniz.”

28 Ocak 2003: “Kıbrıs davası şahıslara indirgenemez. Annan Planı’nın kabul edilebilecek yanları bulunduğu gibi kabul edilemeyecek yönleri de var. Masaya otururuz, uzlaşma yollarını ararız, ama her iki tarafın da adım atması gerekir.”

11 Nisan 2004: “Yapılacak bir şey varsa git Kıbrıs’ta yap. Toplantı yapacaksan oralarda yap. Marjinal bir takım gruplarla bir araya gelip toplantılar yapması bizi üzmüştür.”

23 Eylül 2006: “Ben Sayın Rauf Denktaş ile ilgili herhangi bir şey söylemeyeceğim. Yaşına saygı gösteriyorum. Ama Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin Başbakanıyla, ekibiyle ilgili yakıştırmalarını hoş bulmuyorum. Bilerek de konuşuyor, bilmeyerek de...”


Ne ona “statükocu” diyen veletlerin, ne büyük adını ve mücadelesini hayalî örgüt Ergenekon’la ilişkilendirmeye çalışan ağzı salyalıların ne de kendisine “Mister No” diyerek karalamaya çalışan “Yes Be Annemciler”in; hiçbirinin, hiçbirinin adı dahi bilinmeyecek. Keza hepsi çoktan hiçliğin karanlık çukurlarına gömüldü bile. Ama onun adı yaşayacak. Aynen, Ağrı kod adlı Dr. Fazıl Küçük gibi… Aynen Bozkurt kod adlı Yarbay Rıza Vuruşkan gibi…

Ulu bir dağdı, tek başına bir efsaneydi, adıyla sanıyla Denktaş’tı o!... Kendi destanını kendi yazdı; Tunga’nın, Oğuz’un, Osman Beyin, Mustafa Kemal’in yanında yerini aldı.

Toros, son bir bakış atıp Doğu Akdeniz’i kadraja sığdırdı, sonra uçmağa vardı. Aziz hatırası önünde saygıyla…


HASAN SALİH GÜNDÜZ - 14 Ocak 2012,
haberiniz.com

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Cmt Oca 14, 2012 19:40
gönderen yigitler
Işıklar içinde yatsın. Keşke Türkiye'de Rauf Denktaş gibi onurlu bir Cumhurbaşkanı olsa...

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 15, 2012 2:00
gönderen Başkomutan
Bozkurt Denktaş'ın siyasi vasiyeti

Söyle bir geriye doğru bakıyorum da meslek hayatımda en çok görüştüğüm, en fazla röportaj yaptığım devlet adamı Rauf Denktaş olmuş. Türkiye’yi yönetenler tarafından Amerikan dayatmalarını kabul etmesi için yine çok sıkıştırıldığı zaman, dostum Ali Baykan, bir afiş hazırlamış ve bir maçta açtırmıştı. Bütün tribünler, afişteki sloganı hançerelerini yırtarcasına bağırmış, “Kahraman Denktaş, seninleyiz” demişti. Sonra bu sloganı bütün Türkiye benimsedi.

Denktaş için en doğru sözlerden birini Genelkurmay Başkanı Necdet Özel söyledi:

“Ömrünü Kıbrıs Türk’ünün onurlu mücadelesine adamış ve bu uğurda birçok güçlüğe göğüs gererek KKTC’nin kuruluşunu gerçekleştirmiş, daima Anavatan olarak dilinden düşürmediği Türkiye’ye samimi ve gönülden bağlılığı ile bugünün ve geleceğin nesillerine ışık tutmuş, örnek olmuş, gerçek bir Türk milliyetçisini kaybettik.”

Biz de tek kelimeyle söylemek gerekirse şöyle diyebiliriz:

O da tıpkı Atatürk gibi bir bozkurttu. Yol göstericiydi. Kurucusu olduğu, KKTC’nin kuruluşunu sağlayan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın amblemi de bozkurttu.

***

Bağımsızlık, Atatürk gibi onun da temel karakteriydi.

2003 yılında, “Yıllar önce yaptığımız görüşmemizde o dönem üzerinizde 4’lü zirve, 9’lu zirve gibi baskılar yapılıyordu. Özal’ın baskıları vardı, onları kast ederek ‘Bunları nasıl aşacaksınız?’ diye sorduğumda, ‘direneceğiz’ demiştiniz. Şimdi de benzer dayatmalar yapılıyor. Bundan sonra ne yapacaksınız?” diye sorduğumda, “Direndik işte! Baskılar karşısında direnişten başka çare yoktur. Yine direneceğiz” diye cevap vermişti.

2004 yılındaki görüşmemizde ise siyasi vasiyetini sormuştum:

-Sayın Denktaş, siz bir devlet kuran devlet adamısınız. Her anınız, bu devleti yaşatmak için geçiyor. Atatürk de bir devlet kurucusuydu ve ona sağlığında sorulan bir soruyu size sormak istiyorum.. Hani, Atatürk’ün “Sovyetler Birliği bugün komşumuzdur, dostumuzdur, müttefikimizdir” diye başlayıp Türk dünyası ile köprüler kurmamız gerektiğini söylemesine vesile olan soru... Bu soruyu soran, dönemin Milli Türk Talebe Birliği Başkanı Dr. Zeki Butur’dur. Atatürk’e, “İstikbaldeki Türk devlet adamlarına ve Türk gençliğine vereceğiniz bir siyasi hedef, siyasi bir vasiyet var mıdır” diye sormuştur. Allah uzun ömürler versin ama, tarihe bu konuda bir kayıt düşsün diye aynı soruyu size soruyorum. Siz, önümüzdeki dönemde hem Türkiye’deki hem KKTC’deki devlet adamlarına ve Türk gençliğine nasıl bir siyasi hedef, siyasi bir vasiyet bırakıyorsunuz?

Denktaş, gözleri yaşararak şöyle cevap vermişti:

-Efendim, bir insan topluluğunun erişebileceği en yüksek mertebe, egemenliği kavramasıdır, devletini kurmasıdır. Kıbrıs Türkleri, Anavatanlarının da yardımı ve desteğiyle, bu mertebeye ulaşmışlardır. Ve kader beni, bu mücadelede görev başında tutmuştur. Benim vasiyetim... Gençliğe... Egemenliğinizden vazgeçtiğiniz an, siz azınlık statüsünü kabul etmiş olursunuz. Devletinize sahip çıkmadığınız an devletsiz kalırsınız.

Rum toplumu içinde, onların idaresinde küçük bir topluluk olursunuz. Bunları bilerek yaşayınız. İç sıkıntılar sebebiyle devletinden vazgeçmiş bir topluluk dünyada görülmemiştir. Bugün, Filistin gençliğinin bizim mertebemize ulaşmak için, egemen bir devlet sahibi olabilmek için katlandığı mücadeleye bir bakınız. İsrail’in devletinden yoksun bırakılmamak için katlandığı mücadeleyi gözünüzün önünde tutunuz. Ve Allah’a şükrediniz ki, Türkiye sayesinde, Anavatan sayesinde devlete kavuştunuz, egemenliğe kavuştunuz. Bunun bedeli yoktur. AB’ye girme ümidiyle egemenliğin terk edilmesi hiçbir şekilde mümkün değildir. Bunları bilmemizde fayda vardır.


***

Denktaş, sorunun diğer bölümü için de şöyle demişti:

-Özür dilerim;
Türk devlet adamlarına mesaj verecek duruma geldiğimi zannetmiyorum. Ama Türk devlet adamlarının, Amerikan, İngiliz ve Avrupa devlet adamlarına, “Kıbrıs Türkleri’ne 40 yıldır yapmış olduğunuz haksızlığı artık sona erdirin, bize eşit muamele yapın”, Rum idaresine, de “Kıbrıs Türkleri’nin meşru hükümeti olamazsınız, olmayacaksınız. Kıbrıs meselesi budur. Bu iddiadan artık vazgeçin” demelerini istiyorum... Bunu yaptıkları takdirde Kıbrıs meselesinin çözülmesi için kapılar açılır.

Allah rahmet eylesin.


Arslan BULUT - 15 Ocak 2012,
YENİÇAĞ

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 15, 2012 2:02
gönderen Başkomutan
Kaçırdınız elinizden; '1 numara' Hakk'ın rahmetine erdi!

Önceki geceden bu yana timsahlar krallığına düşmüş gibi hissediyorum kendimi...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni müstemlekeye dönüştürme operasyonunda, AB fonları karşılığı Rauf Denktaş’ı tasfiye ile görevlendirilen, ona etmediği hakareti, ona karşı girişmediği kışkırtmayı bırakmayan televizyon kanallarından evimin salonunda riyakârlık akıyor adeta...

Madem bu kadar “büyük”tü, bu kadar “kıymetli”ydi, bu kadar “eşsiz, benzersiz”di;

Ne diye o ‘Benim Samsun’um da Lefkoşe, Girne, Güzelyurt’tur...’ dedikçe Washington’un, Brüksel’in biletlerini koydunuz önüne?

Ne diye o Mustafa Kemal’in yol haritasını rehber yapmışken kendine, Damat Ferit olmasını istediniz? Olmayınca da “anavatan” deyip güvenle sırtını dayamaya kalktığı anda hançerlediniz?

Rauf Denktaş’ın kahramanlığı, fedakârlığı, insanlığı üzerine söz söylemeye ne hacet, bütün bunlar bağımsız bir Türk devleti ile tescilli zaten.
Onun için uzatıp ona yollayacağınız duaların zamanını çalmak istiyorum.

Diyeceğim şu ki:

Rauf Denktaş, kuşatılmış bir milletin içindeki kurtuluş arzusunu mücadele ateşine dönüştüren, üzerine doğrultulan silahları, sıkılan kurşunları, ellerine, ayaklarına takılan prangaları en önemlisi ülkülerinin önüne çekilen setleri o ateşle eriten kişiydi;


Milletinin rehberiydi; bir bozkurt misali!

Sahi siz Ergenekon’un “1 NUMARA”sını arıyordunuz değil mi?

Elinizden kaçırdınız ne yazık ki! Allah zulüm, haksızlık, vefasızlık ve ihanetlerinizden sakındı, yanına aldı kendisini! Siz Türkiye’ye sokmayacaktınız neredeyse, Allah -inşallah- cennet mekanına kabul etti!

Var mı gidip oraya da baskın verebilecek bir özel yetkili?

Çünkü Denktaş, Bilge Kağan’ın kurduğu, yüreklerimizin en derininde gizlediğimiz örgütün Mustafa Kemal’den sonraki lideriydi!

Halefi mi?

Her dem yeni yol başçılar doğurmaya gebe Türk Milleti!

Selcan TAŞÇI - 15 Ocak 2012,
YENİÇAĞ

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 15, 2012 9:02
gönderen Başkomutan
Rauf Denktaş

Gerçek bir vatanseveri ve yürekli bir savaşçıyı kaybettik...

Zaman zaman “Keşke onun gibi bir cumhurbaşkanımız olsaydı” denildiğini hatırlarız...


Bir toplantıda kendilerini Eskimolarla karşılaştırmıştı:

- Onlar buzun üzerinde biz ateşin üzerinde yaşıyoruz, demişti.


Sonra da ekledi:

- Neden ateşin üzerinde yaşıyoruz biliyor musunuz? Neden Ada’yı bırakıp İngiltere’de veya Türkiye’de keyfimize bakmıyoruz? Çünkü Ada’daki varlığımız Türkiye’nin ve Türk ulusunun savunması için hayati önemdedir.

Biz mücadelemizi Türk olarak görev sayıyoruz...


Ermeni soykırımı iddialarına karşı kurulan Talatpaşa Komitesi’nin başkanıydı Denktaş...

Ecevit’in deyimiyle yalnızca Kıbrıs’ın değil, Türkiye’nin de lideriydi.

Son 60 yılda gördüğümüz kendini davasına ve halkına adayan tek lider ...

Kıbrıs davasını dirençle savunduğu için cumhurbaşkanlığından düşürüldü.


Sözde çözümsüzlüğü savunuyordu.

Yerine gelenler de taviz vermekle kaldılar, bir milim ilerleyemediler...

Her zaman neşeli, şakacıydı...

Bir hastane ziyaretindeki esprisini bu sütunlarda yazmıştık. Onun da hoşuna gitmişti.

Doktor hastaneyi gezdirirken hastalar hakkında izahat vermektedir. Hastalardan birinin sürekli ereksiyondan muzdarip olduğunu anlatır. Denktaş gidip adama sarılır, yanaklarından öper. Neden böyle yaptığı sorulunca şöyle der:

- Belki bulaşıcıdır bana da geçer...

Son nefesinde Hristofyas diye bağırıp başucundaki kızına: “Söyle kendilerine, burası bağımsız bir cumhuriyettir” demesinde şaşılacak bir şey yoktur... Sahip olduğu unvanlardan daha büyük adamdı Denktaş... Tarihin soylu sayfalarında yerini şimdiden almıştır... Saygıyla...

19 Mayıs sıkıntısı

Milli Eğitim Bakanlığının 19 Mayıs törenleriyle ilgili kararı samimi olsaydı en azından İstanbul’daki gösteriler yasaklanmazdı. Her yıl İstanbul’da en güzel gösterileri Deniz Lisesi ve Harp Okulu öğrencileri yapar... Bayram hem Asya yakası hem Avrupa yakasında kutlanır.

Orta dereceli okulları 19 Mayıs gösterilerinden çektiniz diyelim... Askeri liseler ile Deniz ve Hava Harp okulu öğrencileri pekala İnönü ve Şükrü Saracoğlu statlarında gençlik gösterisi yapabilirdi.

Diğer illere gelince... Her ilde 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nın ruhuna uygun şekilde sportif yarışmalar düzenlenebilir. Atletizmden futbola pek çok dalda gençler yarışabilir... Bayram günü bir spor şölenine dönüştürülebilirdi...

Neresinden baksanız anlaşılıyor ki... Mesele çocukların üşümesi ya da gösterilerin faşist İtalya’dan alınmış olması değildir...
Amaç 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nı toptan ortadan kaldırmaktır.

Gösterilerin faşist İtalya’dan alındığı da Mümtaz’er Türköne adlı Atatürkçülük fobisinden muzdarip kişinin uydurmasıdır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer de aynen Türköne gibi konuşuyor. Oysa 19 Mayıs’ın kökeni 1916’dan itibaren “İdman Bayramı” adı altında kutlanan şenliklere uzanır. 1938’de resmi bayram haline getirilmiştir.

Cumhuriyet Bayramı’ndaki yasağı da anımsayalım. Deprem bahanesiyle yalnızca törenler değil okullardaki kültürel etkinlikler de yasaklanmıştı. Yasaklanan Cumhuriyet’in kutlanmasıydı.


Bu arada “Törenlere hazırlık dönemi soğuk mevsime rastlıyor” gerekçesine de dikkat... Nisan ayı mayısa göre daha serin geçtiği için... 23 Nisan törenlerinin yasaklanması da yakında gündeme gelecektir. Suudi Arabistan gençliğini örnek alan bir iktidarla yönetiliyoruz.

Melih Aşık - 15 Ocak 2012,
Milliyet

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 16, 2012 3:34
gönderen Başkomutan
Denktaş’ı Denktaş yapan iki şahsiyet...

“Hak ve hürriyet kimseye hediye edilmiş değildir. Hak ve hürriyet nasıl kazanılır siz bunu en iyi bilenlerdensiniz. Kan ve can pahasına kurtardığımız hak ve hürriyetimizi, Türkiye Cumhuriyeti devletinde somut hale getirdik. Bu devleti yaşatmak, ona dokundurtmamak hepimiz için bir namus borcu, bir haysiyet meselesi olmuştur. Meclise seçtiğimiz temsilcilerin ve benim yeminimin şu sözleri bağlayıcıdır: ’Devletin varlığını ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini koruyacağıma namusum ve şerefim üzerine and içerim.’

Bu yeminler sizler adına yapılmıştır ve bizleri bağlayıcı olduğu kadar sizleri de bağlayıcıdır. Bu yeminler sizin yeminleriniz, sizin andınızdır. Seçmiş olduğumuz kişilerden hangileri bu yeminlere sadık kalmıştır? Hangileri devleti koruyup yaşatma yolundan sapmıştır? Bu sorunun cevabını sizler vereceksiniz.

Sabrımız, kararlılığımız, dayanıklılığımız, inanç ve imanımız, birlik ve beraberliğimiz, dava adamlığımız denenmektedir. 1914-23 yılları arasında da size ’Yolun sonuna gelindi. Avrupa-ABD ne önerirse onu kabul edelim, bu iş bitsin’ diyenler vardı. O yıllarda bize Batı’nın mandası olmamız önerilmekteydi, bugün bundan başka bir şey öneren yok karşı tarafta. Türk Milleti vatan savunmasında teslim olmadı, ikinci sınıf vatandaşlığı kabul etmedi.

Direnişinizin ödülünü, devletinizin kuruluşunda buldunuz. Devlet yoksa azınlıksınız. Devlet yoksa bir hiçsiniz. Yıllardır bu bilinç içinde mücadelenizi sürdürmektesiniz.Ben andıma, yeminime sadık kaldım. Devletimizi mezata çıkarmadım. Egemenliğinize sahip çıktım.

Türk egemenliğini yok edecek yasalara imza atanlar, Meclis’e girerken yaptıkları yeminlerini kirletmiyorlar mı? Bunları düşünmek ve gece gündüz Yunanlılarla, Amerikalılarla, İngilizlerle birleşerek Türkiye’yi boy tahtası yapanların gerçek maksatlarını değerlendirmek millî bir görevdir. Pire için yorgan yakmanızı, üç kuruş için devletinize sırt çevirmenizi, devletinize bağlılıktan kopmanızı telkin edenlere cevabı siz vereceksiniz...”


***

Kim olabilir bu konuşmayı yapan? 2003 yılında Barış Harekâtı’nın yıldönümünde Türkiye’yi yönetme iddiasında olanlar için de örnek teşkil edecek bu
konuşmayı yapan elbette Rauf Denktaş idi...

Bir yıl sonra Veliefendi Hipodromu’nda yapılan İstanbul Üniversitesi’nin mezuniyet törenine Rauf Denktaş da katılmış ve gençlere şöyle demişti:

“Hayat, bir mücadeleden ibarettir. Hayat, düz bir yol değildir. İnişli-çıkışlıdır. Sizler Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasınız, yılmayacaksınız. Vatan tehlikeye girdiğinde, millî duygularımız ayaklar altına alındığında, ’Ben Türk’üm, Atatürk genciyim’ diyerek dirileceksiniz, bayrağı yere düşürmeyeceksiniz. Tek bir Türkiye, tek bir Anadolu vardır. Bunu kimseye parçalatmayınız...”

Denktaş, daha sonra Atatürk’ün Ruşen Eşref Ünaydın’a verdiği bir fotoğrafın arkasındaki yazısını okumuştu.. Atatürk, orada, etrafındaki şarlatanlıklara katlanabilmesinin tek sırrının Türk gençlerinde gördüğü umut ışığı olduğunu yazmış. Denktaş da gençlere, Atatürk’ün bu sözlerini naklederek, etrafındaki şarlatanlıklara nasıl katlanabildiğini, ameliyat masasındayken Annan Planı’nın kendisine nasıl imzalatılmak istendiğini anlatıyordu aslında...

***

1996 yılında Yazarlar Birliği, Kıbrıs’ta “Türkçe’nin Uluslararası Şiir Şöleni” nin dördüncüsünü düzenledi. Denktaş, şölende yaptığı konuşmada, “Biz, şiirlerle, şiirlerden aldığımız ilham ve heyecanla bayrağa sarıldık ve gönderden düşürmedik. Arif Nihat Asya’nın bayrakla ilgili şiiri okundukça heyecan veren bir şiir... Ben onu Kıbrıs’a çıktığım gün cebimde taşıyordum ve yakalanacağımızı anlayınca Rum’un eline geçmesin diye toprağa gömdüm” diye bir anısını anlattı.

Anlaşılıyordu ki Rauf Denktaş’ın yetişmesinde de Lefkoşa Türk Lisesi edebiyat öğretmeni Arif Nihat Asya’nın da büyük payı vardı.. Çünkü Rauf Denktaş da Arif Nihat Asya’nın işaret ettiği gibi Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşlarda, Dr. Fazıl Küçük ile birlikte Kıbrıs davasını omuzlamıştı..

Arslan BULUT - 16 Ocak 2012,
YENİÇAĞ

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 16, 2012 3:35
gönderen Başkomutan
Denktaş yahut Tarihin Ölümü

Rauf Denktaş, adı ve varlığıyla dost-düşman, seven sevmeyen, lehinde ve aleyhinde olan herkeste Kıbrıs adlı bir davayı çağrıştırır. Kıbrıs denilince de herkesin hayalinde şehadet parmağını göğe doğru saplamış bir Denktaş figürü belirir. Tarihte bir davanın adıyla kendi adını bu denli özdeşleştirmiş çok az insan gelip gelmiştir. İşte o insanlardan birisidir, Rauf Denktaş. Davasını ve inançlarını yaşama biçimi seçmiş bir insandı. İnandığı gibi yaşadı öyle de öldü.

Aslında Denktaş, Türk tarihinin ve Türklüğün yoğunlaşmış haliydi. O, bundan yüz yıl önce 20’nci yüzyılın başında Avrupa’dan tümüyle Anadolu’ya sürülmeye çalışılan bir milletin çocuğu olduğunun farkındaydı. 21. Yüzyılın başında da Türk milletinin Kıbrıs’taki varlığını sona erdirmeyi esas alan “Enosis” projesini en iyi o çözümlemişti.

Kıbrıs Türklüğünü seyreltme veya Kıbrıs’ı Türksüzleştirme projelerine karşı bu nedenle varlık-yokluk mücadelesi başlatmıştır. Kıbrıs Türk toplumunun tümüyle Kıbrıs’tan Anadolu’ya sürülmek yahut yok edilmek istenmesi onu ve mücadelesini yaratmıştır.

O, düşman süngüsü altında, baskı, terör ve şiddet sarmalında Türklük imtihanını başarıyla vermiş bir mücahitti.
Kıbrıs’ta boğulmaya ve yok olmaya mahkûm edilmiş bir halkın önce itiraz, sonra da isyan çığlığı oldu. Ardından da Denktaş, Türk milletinin Kıbrıs’taki hürriyet meşalesi haline geldi.


1954 yılındaki “Bizim Kıbrıs diye bir davamız yoktur” söyleminden otuz yıl sonra Kuzey Kıbrıs diye bir “devletimiz vardır” aşamasına Türkiye’yi onun
azmi ve mücadelesi taşıdı.

Özgürlük, bağımsızlık ve egemenlik Denktaş’ın iddiası, ideali ve davasıydı. Öyle doğdu, öylesine var oldu ve öylesine de bu dünyadan çekip gitti.
Denktaş’ın ömrü siperlerde geçti. Bu siper kimi zaman bir tepe, kimi zaman bir salon, kimi zaman da bir Meclis oldu. Denktaş’a karşı siperlerden saldıranlar yalnız Akritas ve Enosis yandaşları değildi. Mütegallibeden yana tavır almış olan yerli kalemler, işbirlikçi siyasiler ve onur yoksunu kesimler karşı siperlerden acımasız bir biçimde Denktaş’a saldırmışlardır.

O, içeriden ve dışarıdan yöneltilen her türlü hain saldırıya karşı bitip tükenmek bilmeyen bir enerji ve sabırla karşı koymuştur. Özelde mağdur ve mazlum halkının ama genelde Türkiye’nin önünde hep bir dalgakıran gibi durdu. Hep savunan adam oldu ve öyle de kaldı. Zor zamanların adamıydı.

Teslim olmayı, baş eğmeyi ve kurtuluşu başkalarından beklemeyi hiçbir zaman düşünmedi. Aksine başkaldıran, kendi kaderine ve tarihine sahip çıkan bir strateji izledi. Büyük bir milletin küçük evladı olmayı aklından hiç geçirmedi. Yolların en zorunu seçti. Her yerde ve her türlü şart altında milletine yüksek sesle özgürlük ve bağımsızlık talep etti.

Özgürlüğün bedelini karşılamaya da hazır olduğunu verdiği mücadeleyle ortaya koydu.


Hayatı ve mücadelesi yalnız Kıbrıs Türk halkı için değil bütün Türk milleti için sinerji kaynağıydı. Başardıkları birçok ezik ve yenik topluluklar
için örnek alınacak kadar önemliydi.

Atatürk’ten sonra Türkiye ve Kıbrıs’ın jeopolitik kaderinin birbiriyle bütünleşmiş biçimde birbirine bağlı olduğunu algılayan en önemli siyasi aktördü. Türkiye’nin geleceği yönünden Kıbrıs’ın maliyet/fayda sorunu değil, ontolojik (olma veya olmama) bir sorun olduğunu her konuşmasında dile getirirdi.Rauf Denktaş, Rumların Akritas, Pan Helen, Megali İdea gibi Türk milletinin yok edilmesi üzerine ürettikleri projelere bütün varlığıyla karşı koydu.

Direndi, savaştı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin ilan edilmesini sağladı. Ölümle randevusuna giderken bile muhataplarına “Burası bağımsız bir cumhuriyettir” mesajını verdi. Ruhu şad, mekânı cennet olsun!

Özcan YENİÇERİ - 16 Ocak 2012,
YENİÇAĞ

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 17, 2012 5:18
gönderen Başkomutan
Güle Güle Türk Dünyasının Son Kahramanı!

Tarih 24 Temmuz 1974. Sabah saat 7.00 ya da 7.30 civarı. Dışarıdan gelen müthiş bir gürültü ile cama koştuk. Karşımızdaki kahve tıklım tıklımdı ve vatandaşlar ayağa kalmış hep bir ağızdan slogan atıyorlardı. Öğrendik ki Türk Ordusu Kıbrıs’a asker çıkartmıştı.

O tarihte herkesin evinde televizyon yoktu. Bu nedenle olsa gerek vatandaşlar sabah erkenden kahveye doluşmuş, heyecan içinde, siyah beyaz ekrandan Başbakan Bülent Ecevit’in açıklamalarını dinliyorlardı.

O günleri bugün gibi hatırlarım. Ülke de bir savaş havası esmeye başlamıştı. Her yerde karartma uygulanıyordu. Hatta araçların farları bile mavi yağlı kâğıtlarla kaplanmıştı. Perdelerimiz dışarıya ışık sızmasın diye sıkı sıkıya kapalıydı.

15 Temmuz 1974’ de EOKA Yunanistan’a ilhak kararı aldı ve Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ilan etti. Ada’da iki garantör devletten biri olan Türkiye, Rauf Denktaş’ın da yardım çağrısı neticesinde garantör hakkını kullanarak Ada’ya havadan ve denizden çıkartma yaptı.

Türk askerinin adaya girişinden sonra sağlanan barış ile Kıbrıs’ta Türklerin yanı sıra Rumlarında hayatları kurtulmuştur.

Burada Rauf Denktaş’ın bir ömür verdiği mücadelesini, K.Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni (KKTC) ilan edişini, ard arda Kurucu Cumhurbaşkanı seçilmesini, 2005 yılında aday olmamasını ve aday olmaması için bazı malûm zihniyetin nasıl ayağına dolandıklarını anlatmayacağım. Bunları basın günlerdir yazıp, çiziyor. Benim asıl anlatmak istediğim, Rauf Denktaş, Mustafa Kemal Atatürk ile benzeşmektedir ve kurduğu Cumhuriyeti, KKTC Gençliğine emanet etmiştir.

“Kıbrıs Girit Olmasın” adlı kitabının girişinde “Gençliğe Sesleniş” adlı üç sayfalık bir bölüm yer almaktadır. Burada Denktaş, o yıllarda Batı’nın dayattığı “Annan Planı”nın nasıl bir aldatmaca olduğunu açıklamakta ve Kıbrıs Türk Gençliği’ne seslenmektedir. Önemli birkaç paragrafı ve bazı satırları alıyorum:

“Gençler,

Babalarınız, anneleriniz, ablalarınız, dedeleriniz 1955’lerden bu yana can vererek, kan vererek, Kıbrıs’ın Girit misali Yunanistan’a ilhak edilmesini önlediler. Enosis yoluna en aşılmaz engeli, barış’ın en yıkılmaz temelini, KKTC’ ni yerleştirdiler.

Şimdi, bütün mücadele bu engeli ortadan kaldırmak içindir. Bunun adına “Barış, AB, dünya ile bütünleşme” diyorlar. Gerçekte oynanan oyun
Girit dramının son perdesidir.

Biliniz Kilise değişmemiştir!

İşte Kilisenin haykırışı! Bunu kalbine yaz ve Kıbrıs’ta, yeniden 1963-1974 felaketini yaşamak istemiyorsan devletine, egemenliğine, anavatanına dört elle sarıl!


Ve son paragrafta:

“Evet, değerli gençler!

Biz, size bir devlet bırakıyoruz. 21 yaşında genç, dinamik, Türkiye’nin tanıdığı, 90-100 ülke ile ticari ilişkisi olan bir devlet. Bunu yaşatarak, bunu temel alarak yapılacak bir anlaşma sizin başarınız, gelecek nesillere sizin armağanınız olacaktır. Kısa dönemde size vaat edilen (ve hâlâ verilmemiş olan) rahatlatıcı ‘hediyeler’ için, bu devletten vazgeçerseniz Girit dramının son sayfasını siz yazmış olacaksınız ve tarih hiçbirimizi bağışlamayacaktır.”


*

Rauf Denktaş bir kahramandır. Kıbrıs kahramanıdır ve K.Kıbrıs’ın bağımsızlığı konusunda asla taviz vermemiştir. Kıbrıs’ta iki devletin varlığına inandı ve ölene kadar da bunu savundu.

Kıbrıs tarihine damgasını vuran, Türk dünyasının en önemli liderlerinden ve benimde elini sıkmak şeref ve gururuna nail olduğum son kahraman Rauf Raif Denktaş’a Allah’tan rahmet, ailesine ve Türk dünyasına baş sağlığı diliyorum.

Tülay Hergünlü - 17 Ocak 2012,


Devlet kuran mücahit Denktaş’a dair

Büyük Türk Milliyetçisi Prof. Dr. Remzi Oğuz Arık, değerli eşine imzaladığı fotoğrafına “Bütün bir ömrü cephedeymiş gibi yaşayacağız aziz eşim” diye yazmıştı. Bu cümleyi okuyunca içime işlediğini hissettim.

Rahmetli hocamız bu sözleri sanki, “Bütün bir ömrü cephede geçen” büyük mücahit Denktaş için söylemiş gibiydi. O bu dünyadan göçerken, bir faniye pek nasip olmayacak azim, şan, şeref ve faziletle dolu bir destan bıraktı.

Hak davada, yalnız Kıbrıs’a, Türkiye’ye değil, bütün Türk ve İslam âlemine örnek bir tarih yazdı.

Bugün Kıbrıs’ta Türklük ve İslam yok olmamışsa, Kıbrıs Helen adası yapılamamışsa, orada yükselen bayrak inmemişse, Kuzey Kıbrıs’ta gelişmiş bir Türk Devleti varsa, camilerinden beş vakit ezan sesi yükseliyorsa, şehitler diyarı aziz Türkiye’miz Akdeniz’den kuşatılmamışsa, en büyük payın rahmetli Denktaş’a ait olduğunu söylemeliyiz.

Neden mi? Örneklerini sıralayalım:

Kendisinden dinledik. Zürih-Londra müzakereleri sırasında Dr. Küçük ve Denktaş aynı binada bir odada bekliyorlar. Rahmetli Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu, Yunanlılarla görüşmeleri tamamlamış, büyük bir hazla odaya girerek, “Haydi gözünüz aydın, anlaşmayı istediğiniz gibi yaptık. Türkiye ’Garantör’ ülke oldu. Anayasa ihlal edilirse, Türkiye’nin askeri müdahale hakkı var” diyor. Bunun üzerine genç Denktaş, “Efendim Kıbrıs’ta fiilen bir askeri güç olmazsa, müdahale edilemez. Garantörlük hakkı kâğıt üzerinde kalır” diyerek itiraz ediyor. Bu itiraza Zorlu biraz da kızarak, “Siz de hiçbir şeyi beğenmiyorsunuz. Neden müdahale edemezmişiz? Olur mu öyle şey” şeklinde tepki gösteriyor. Ama biraz sonra müzakere salonuna giriyor, döndüğünde, “Tamam. Yunanlıları biraz tokatladım. Onlar bir tümen, biz bir alayı Lefkoşa’da bulunduracağız.” müjdesini veriyor.

Denktaş’ın ne kadar haklı olduğunu, daha sonra yaşanan acı ve kanlı olaylarla gördük. 1963’te Anayasayı rafa kaldıran papaz Makarios devleti yıkmıştı.

Dışlanan Türklere 1974’e kadar katliam uygulanmıştı. 11 yıl boyunca Garantörlük hakkımızı kullanamamıştık. 15 Temmuz 1974’te Nikos Sampson’un Adayı Yunanistan’a bir an önce bağlamak üzere darbe yaparak, Türklerin tamamının imhasına kalkıştığı sırada, Türkiye, 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Barış Harekâtı’nı gerçekleştirmişti. Türkler yok olmaktan böylece kurtuluyordu. Denktaş başlarındaydı.

Müdahalemiz üzerine Adadan kaçan Makarios dönebilmişti. Bu fırsatı değerlendiren Denktaş, Makarios’la Cenevre’de görüşmüş, iki anlaşma yapmıştı. Bugün milli siyasetimizin temelini teşkil eden iki bölgeli yapı, bu anlaşmalara dayanmaktadır. Buna göre, Türkler Kuzeye, Rumlar Güneye toplanacak; mal, mülk, toprak mahsubu yapılacaktı. Sonra da iki bölgeli, eşit egemen halk üzerine bir ortak devlet, kurulacaktı.

Bugün de aynı noktada değil miyiz?

1974 Barış Harekâtından sonra Otonom Türk İdaresi, 1975’de Federe Türk Devleti, 1983’de Bağımsız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. Bu safhaların geçmesinde Denktaş birinci planda görev yaptı. 7 düvele, Kıbrıs’taki Rum yanlısı, Türkiye düşmanı azgın sosyalistlere ve Türkiye’deki işbirlikçilere karşı direndi, mücadele etti ve hep kazandı. ABD, BM, AB, İngiliz, Rum, Yunan oyunlarına hiç gelmedi. Adını uzlaşmaza çıkardılar. Çünkü O, Rum’un ve batının değişmeyen hedefinin, Adayı Helenleştirmek olduğunu hiç aklından çıkarmadı.


Bugün gelişmiş bir demokrasi ve güven içinde yaşayan bir KKTC varsa, buna borçluyuz. 1974-2012 arasında, büyük devletlerin baskısı karşısında Türkiye ne zaman gevşeyecek olsa, O hemen Ankara’ya geldi, hükümetle, Genelkurmayla, Dışişleriyle samimi ve kararlı görüşmeler yaptı. Ve her defasında ikna etmeyi başardı. Milli davada birlik hep sağlam tutuldu.

Son dönemdeki sıkıntıların sorumluluğunu da, imam-hatip okulu açmadı diye Denktaş’a yükleyenler oldu. Ama Talat’ı iktidar yapanların, Temmuz 2005’de AB ile Kıbrıs Ek Protokolünü imzalayanların,Türkiyeli İmam-Hatipliler olduğunu hiç hatırlamadılar. Protokole yine Denktaş karşı çıktı. Ve çok haklıydı.

Tarihinde CTP ilk defa seçim kazanmış, Talat 2003’de başbakan, 2004’de Cumhurbaşkanı olmuştu.
Ama Denktaş Lefkoşa’daki küçücük bürosunda, mücadelesini sürdürdü.

Son sözü “Söyleyin Hıristofyas’a, Burası bağımsız bir cumhuriyettir” olmuş.

Allah rahmet eylesin. Nur içinde yatsın.

Sadi SOMUNCUOĞLU - 17 Ocak 2012,
YENİÇAĞ

Re: Türk Dünyası liderini kaybetti

İletiGönderilme zamanı: Çrş Oca 18, 2012 2:28
gönderen Başkomutan
Milli direnişin son kahramanı Denktaş’a veda

KKTC’nin 1. Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş ömrünü adadığı halkının gözyaşları, alkışları ve dualarıyla ebedi istirahatgahına uğurlandı. “Toros” için binlerce kişinin katıldığı bir kortej oluştu.

Ankara Ada’da

Cenaze törenine KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Başbakan İrsen Küçük ve yetkililerin yanı sıra binlerce Kıbrıs Türkü katıldı. Türkiye’den de Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan, TBMM Başkanı Çiçek, Genelkurmay Başkanı Org. Özel, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, CHP lideri Kılıçdaroğlu, MHP lideri Bahçeli ile CHP eski genel başkanları Deniz Baykal, Hikmet Çetin ve Altan Öymen iştirak etti. Lefkoşa’daki törende, ayrıca çok sayıda bakan ve yüzlerce yetkilinin yanı sıra Rahşan Ecevit de hazır bulundu.

Gökkuşağı sürprizi

CumhurbaŞkanlIĞI Sarayı’ndan alınan KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın naaşı, Türk ve KKTC bayraklarına sarılarak top arabasına konuldu ve Selimiye Camii’ne getirildi. Binlerce kişinin katıldığı korteje Lefkoşa semalarında beliren gökkuşağının da eşlik etmesi, duygusal anları daha da yoğunlaştırdı.

Babama selam söyle

Cenaze arabasına eşlik eden binlerce kişi, Denktaş’ı alkışlarla uğurladı. Naaşın Selimiye Camii’ne götürüldüğü yol üzerinde “Şehit abime, babama, dedeme selam söyle başkanım” ve “Sevemez hiç kimse seni benim sevdiğim kadar” yazılı dövizler dikkati çekti. Yol boyunca Denktaş’ın naaşı üzerine karanfiller atıldı.

Kabire yeminiyle gitti

“Toros” kod adlı Denktaş, 1957’de Rum EOKA örgütüne karşı kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nın liderliğini, Türkiye’deki Özel Harp Dairesi’nce görevlendirilen “Bozkurt” kod adlı Albay Rıza Vuruşkan ile birlikte yürütüyordu. Denktaş, ettiği “gizlilik yeminini” de TMT anıtının altına götürmüş oldu.


NOTLAR...

- Lefkoşa ve tören güzergahlarında yoğun güvenlik önlemleri alındı. Birçok binaya Rauf Denktaş’ın boy boy posterleri asıldı.
- Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki törende taziye esnasında Denktaş’ın eşi Aydın Denktaş, Gül’ün omuzuna yaslanıp ağladı.
- Diyanet, müftülüklere talimat gönderdi ve Türkiye’deki camilerde Denktaş için sala verildi. Gıyabi cenaze namazı da kılındı.
- CHP heyetinin Lefkoşa’ya özel uçakla gitmesi dikkat çekti. Gül ve Erdoğan ise defin törenine katılmadan yurda döndü.

Kıbrıs Türkü, ulusal liderini kalbine gömdü

Milli kahraman Rauf Denktaş, Lefkoşa’da binlerce kişinin katıldığı tarihi törenle son yolculuğuna uğurlandı. Büyük dava adamı, kurduğu cumhuriyeti
simgeleyen parka defnedildi.

Kıbrıs Türklüğünün varolma mücadelesinin mimarı Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kurucularından, büyük mücahit, büyük dava adamı, Milli Kahraman Rauf Denktaş, Lefkoşa’da devlet töreniyle son yolculuğuna uğurlandı. Tarihi günlerinden birini yaşayan Lefkoşa’da binlerce KKTC’li Türk, atasını, ulusal liderini gözyaşları içinde son kez selamladı.

Denktaş’ın Türkiye ve KKTC bayraklarına sarılı naaşı, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan alınarak Mehmetçiğin omuzlarında top arabasına konuldu. 4 kilometre mesafedeki Selimiye Camii’ne kadar süren tören yürüyüşünde Denktaş’ın naaşını taşıyan top arabasına Denktaş’ın ailesi, Türkiye ve KKTC devlet zirvesi ve siyasetçilerin yanı sıra binlerce Kıbrıs Türkü de eşlik etti.

Gökkuşağı duygulandırdı

Denktaş’ın cenazesinin taşındığı dakikalarda Lefkoşa semalarında beliren gökkuşağı törende duygusal anların yaşanmasına neden oldu. Denktaş’ın tarihi cenaze törenine katılmak için binlerce vatandaş, cenaze namazının kılındığı Selimiye Meydanı ile Sarayönü, İnönü Caddesi ve Girne Kapısı önünde meydanları doldurdu. Öğle namazının ardından cenaze namazını KKTC Din İşleri Başkanı Talip Atalay kıldırırken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Serdar Denktaş ve Başbakan Tayyip Erdoğan ön safta yan yana yer aldı. Atalay, namazı kıldırdıktan sonra cemaate, “Eminim sayın Denktaş sağ olsa hepinize hakkını helal ederdi. Sizler de hakkınızı helal eder misiniz” diyerek cemaatten helallık aldı. Yapılan duanın ardından Denktaş’ın naaşı yeniden top arabasına konularak defnedileceği Cumhuriyet Parkı’na doğru yola çıkarıldı.

Son yolculuğu görüntülediler

Denktaş’ın Türk ve KKTC bayraklarına sarılı naaşı, Selimiye Camii’inden Girne Kapısı’na askerlerin çektiği top arabası ile taşındı. Yaklaşık 10 kilometrelik yol boyunca ve özellikle Sarayönü Meydanı’nda toplanan binlerce vatandaş, Denktaş’a son görevlerini yerine getirebilmek için cenaze arabasının geçişini bekledi. Zaman zaman alkış tutan kalabalık, ellerindeki kameralarla da anı görüntülemeye çalıştı. Kıbrıs Türkünün ulusal lideri Denktaş’ın naaşı, 15 Kasım 1983’te kurduğu Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nin simgesi ve içinde TMT Anıtı’nın da bulunduğu Cumhuriyet Parkı’nda defnedildi.

Toros, yemine sadık kaldı

“Toros” kod adlı Rauf Denktaş, 1957’de Rum EOKA örgütüne karşı kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) liderliğini, Türkiye’deki Özel Harp Dairesi tarafından görevlendirilen “Bozkurt” kod adlı Albay Rıza Vuruşkan ile birlikte yürütüyordu. Denktaş böylece, ettiği “gizlilik yemini”ni de TMT anıtının altına götürmüş oluyor.


Seni ve Cumhuriyeti sonsuza dek yaşatacağız

Selimiye Cami ve etrafında geniş güvenlik önlemleri alınırken, cami avlusuna sınırlı sayıda kişinin girmesine izin verildi. Binlerce vatandaş cami etrafında toplandı. Töreni Türk basınının yanı sıra, Kıbrıs Rum kesiminden gelen Rum gazeteciler de takip etti. Tören nedeniyle Lefkoşa Surlariçi bölgesi trafiğe kapatıldı. Lefkoşa’da, yas nedeniyle kapatılan işyerlerine ve caddelere, üzerinde “unutmayacağız” yazılı Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın posterleri ile Türk ve KKTC bayrakları asıldı. Denktaş için “Tüm Türk Ulusunun ve Halkımızın Başı Sağolsun.

Sizi Asla Unutmayacağız” ve “Seni ve Cumhuriyeti Sonsuza Dek Yaşatacağız” yazılı pankartlar açan, ellerinde Türk ve KKTC bayrakları ve Denktaş posterleriyle çoluk çocuk, genç yaşlı meydanda toplanan vatandaşlara, Lefkoşa Türk Belediyesi de Girne Kapısı’nda kurduğu çorba çeşmesiyle soğuk havada ikramda bulunuyor. Denktaş’ın naaşının Selimiye Camii’ne götürüldüğü yol üzerinde duvara, üzerinde “Şehit abime, babama, dedeme selam söyle başkanım” ve “Sevemez hiç kimse seni benim sevdiğim kadar” yazılı dövizler dikkati çekti. Yol boyunca Denktaş’ın naaşı üzerine zaman zaman karanfil de atıldı.

2 devletin zirvesi de törendeydi

Rauf Denktaş’ın cenaze törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Tayyip Erdoğan, hükümetten Beşir Atalay, Ahmet Davutoğlu, Egemen Bağış, Fatma Şahin, İsmet Yılmaz, Mehmet Şimşek, Bekir Bozdağ katılırken, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hayri Kıvrıkoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki genel başkanlar Deniz Baykal, Hikmet Çetin, Altan Öymen, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Demokrat Parti Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, DSP Genel Başkanı Masum Türker, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, merhum Başbakan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak ve BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu hazır bulundu. Denktaş’ın cenaze törenine, Türk dünyasından temsilcilerin yanı sıra Türkiye Gazeteciler Cemiyeti heyeti, Ankara Gazeteciler Cemiyeti heyeti, Ankara Ticaret Odası heyeti, İstanbul Gazeteciler Derneği heyeti ile Kartal Belediye Başkanı Altınok Öz, Türk Musevi Cemaati Hahambaşı İsak Haleva ve Cemaat Başkanı Sami Erman da katıldı.

Gül ve Erdoğan defni beklemedi

KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın cenaze törenine katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan, Selimiye Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından defin için beklemeyerek Türkiye’ye döndü. Cumhurbaşkanı Gül’ü, Ercan Havalimanı’ndan, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça ve diğer ilgililer uğurladı. Gül’ü taşıyan uçak 14.30’da Ankara Esenboğa Havalimanı’na indi. Gül’ün uçağının kalkmasından bir süre sonra da TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Erdoğan ve beraberindeki bakanlar özel uçak ANA ile KKTC’den ayrıldı.

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Başbakanlık Müsteşarı Efkan Ala da aynı uçakla Ankara’ya döndü.

Bu arada CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP lideri Devlet Bahçeli ile eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, cenaze namazının ardından kortejle birlikte Cumhuriyet Parkı’na giderek Denktaş’ın defninde de hazır bulundu.

“Hep destekledim arkasında durdum”

Rauf Denktaş’ın son yolculuğuna uğurlandığı törende duygusal anlar yaşandı. Büyük dava adamının 67 yıllık eşi Aydın Denktaş, hayat arkadaşına veda ederken “Hep destekledim,hep arkasında durdum. Ama şimdi yalnızım” diyerek hem ağladı hem ağlattı.

Kıbrıs Türk halkı, yeri doldurulamayacak liderleri KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı ve büyük dava adamı Rauf Denktaş’ı son yolculuğuna uğurlarken gözyaşları sel oldu. Cenazede duygu dolu anlar yaşanırken Denktaş’ın 67 yıllık eşi Aydın Denktaş, hayat arkadaşına veda ederken “Hep destekledim, hep arkasında durdum 67 senedir. Beni bırakıp gitti ama” diyerek gözyaşı döktü. Mahşeri kalabalığın, ebediyete yolcu ettiği Denktaş’ın naaşı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan ayrılmadan önce protokolün taziyelerini kabul eden Aydın Denktaş, oldukça duygusal anlar yaşadı, zaman zaman gözyaşlarına hakim olamadı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile kucaklaşarak kafasını Gül’ün göğsüne yaslayan Aydın Hanım, daha sonra aile fertlerini tek tek Cumhurbaşkanı Gül’e takdim etti.

“Aklı fikri Kıbrıs’taydı”

TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile el sıkışan Aydın Hanım, eski büyükelçi Onur Öymen’le konuşurken gözyaşlarına boğuldu. 67 yıldır eşini hep desteklediğini ve her zaman arkasında durduğunu kaydeden Aydın Hanım, “Beni bıraktı gitti ama, beni bıraktı...” diyerek uzun süre ağladı. “Onun için şimdi bir dinlenme oldu” diyen Aydın Denktaş, şu ifadeleri kullandı: “Hayatı boyunca zaten yoruldu, yoruldu, yoruldu. Nihayet yataklara düştü, gene mücadele etti, aklı fikri Kıbrıs, Kıbrıs... ’Hristofyas’diye bağırdığında yer gök inledi hastanede...” Aydın Denktaş, Denktaş’ın naaşı, Cumhurbaşkanlığı’ndan Selmiye Camii’ne götürülürken ve Selimiye Camii’nden Girne Kapısı’na nakledilirken, tekerlekli sandalye ile taşındı. Törene Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de çelenk gönderdi.

Gıyabi cenaze namazı

Öte yandan Denktaş için Türkiye’de tüm camilerde sala verildi. Diyanet İşleri Başkanlığı Basın Müşavirliği’nden alınan bilgiye göre, başkanlıkca, Denktaş’ın son yolculuğu öncesinde mütfülüklere talimat verildi. Talimata göre, yurttaki tüm camilerde KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı için öğle namazından önce sala verildi. Denktaş’ın vefatı sonrasında, hem KKTC’de, hem de Türkiye’de bayraklar da yarıya indirilmişti. Bu arada, ömrünü Kıbrıs Türklerinin var olma savaşına adamış büyük dava adamı Rauf Denktaş için Samsun’da gıyabi cenaze namazı kılındı.

Büyük Cami’de öğle namazına müteakip kılınan gıyabi cenaze namazına, İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, Türk Ocakları Samsun Şubesi Başkanı Prof. Dr. Tuncer Çağlayan, sivil toplum örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Namaz sonrası açıklama yapan İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, Denktaş’ı kaybetmekten dolayı büyük üzüntü yaşadıklarını belirterek, Türk halkının Denktaş’ı asla unutmayacağını söyledi.

“Onurlu mücadeleye önderlik yaptınız”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, vefat eden KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın eşi Aydın Denktaş’a başsağlığı dileğinde bulunarak taziye defterini imzaladılar. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na gelen Gül, başsağlığı dileğinde bulunurken, Aydın Denktaş’ı teselli etti. Bu arada taziye defterini imzalayan Türk liderler, özetle şunları yazdı:

Gül: “Anavatan Türkiye, Kıbrıslı Türk kardeşlerinin acısını içtenlikle paylaşmakta yüreğinde hissetmektedir. Kıbrıs adasından Türklüğün sökülüp atılmasına yönelik hain planları akamete uğratan Mücahit Denktaş, başta merhum Dr. Fazıl Küçük olmak üzere bu yola baş koymuş, bu uğurda can vermiştir, dava arkadaşlarıyla birlikte yüce Milletimizin gönlündeki müstesna yerini almıştır.”

Çiçek: “Örnek bir kişiliğe sahip merhum Denktaş, Kıbrıs Türkünün davasına hamilik ederken yitirdiği 3 evladının acısını bağrına gömen, kederli bir baba, yaman bir avukat, gözü pek bir direnişciydi.”

Org. Özel: “Ömrünü Kıbrıs Türkü’nün varoluş mücadelesine adamış, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş, Kıbrıs Türkleri’nin baskı politikalarına karşı yürütülen tarihte benzerine zor rastlanan onurlu mücadelesine önderlik ettiniz.”
KılıçdaroĞlu: “Rauf Denktaş, Ulusal davaya hizmeti, devlet adamlığı önderliği ve insanlığı ile Türk tarihine mal olmuş mümtaz bir şahsiyettir. Önünde saygı ile eğiliyoruz.”

TBMM’de saygı duruşu yapıldı

TBMM Genel Kurulu’nda, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş için saygı duruşunda bulunuldu. Genel Kurul, Başkanvekili Sadık Yakut başkanlığında toplandı. Yakut, birleşimi açtıktan sonra TBMM Başkanlık Divan’ınca alınan karar gereğiyle, milletvekillerini, Denktaş için 1 dakikalık saygı duruşuna davet etti. Saygı duruşunun ardından gruplar adına birer temsilci, Denktaş ile ilgili görüşlerini ifade etti.

İnal Batu: Büyük lider ve halk adamıydı

Emekli büyükelçi ve eski CHP Milletvekili İnal Batu, KKTC kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın bir halk adamı olduğunu ve ömrünü Kıbrıs davasına adadığını söyledi. KKTC’ye ilk giden büyükelçi olmanın onuru ve gururunu yaşadığın söyleyen Batu, “Çok mutlu bir olaydı. Gözlerimizden yaşlar akıyordu. Yıllardır beklenen bir an çünkü” dedi. Bir TV programına konuk olan İnal Batu, Denktaş ile tanışmasını da şöyle anlattı:

“İlk tanışmamız. Ben daha çiçeği burnunda bir 2. katibim Ankara’da. Gelmiş bir nutuk dikte ettirecek İngilizceye, galiba BM’de de okuyacak onu. 6 saat dikte verdiğini hatırlarım. Harika bir İngilizce, bir tek hata yok. Sesinin tonunda bile bir değişiklik yok. Ama ben bitmiş mahvolmuştum” İnal Batu, Denktaş’ın Kıbrıs konusunda ödün vermez bir lider olduğunu söyledi.

Bir dönem Türkiye’de sürgün yaşamak zorunda kaldığını ifade eden Batu, dönemin yöneticilerinin karşı çıkmasına rağmen Kıbrıs’a hayatını tehlikeye atma pahasına geri döndüğünü anımsattı. Batu şöyle konuştu: “Bir sürgün yaşadı Ankara’da. Gitmesine izin verilmiyordu Kıbrıs’a. Kıbrıs’a botla döndü. Hayatını büyük bir tehlikeye attı. Ankara’yı da kızdırdı. Hatırlıyorum o yılları. O 48 saat çok kritik bir dönem hayatında.

YENİÇAĞ - 17 Ocak 2012,