1. yüz (Toplam 1 yüz)

Resmi belgelerle Ermeni vahşeti -18-

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 09, 2009 9:40
gönderen Türk-Kan
Resim
Hortlayan Ermeni terörü diplomatlarımızı vurdu

Türkiye, katliamları unutmaya çalışırken, bu kez Ermeni ASALA örgütü sahneye çıkıyor ve Türk diplomatlarını hedef alıyordu.

Dünya, Ermenilerin Anadolu’daki katliamlarına ve Hocalı’daki asrın mezalimine sessiz kaldı. Tıpkı 1973 yılında dünyanın dört bir tarafında Türk diplomatlarını, masum ailelerini suikastlerle katleden ASALA terörüne sessiz kaldığı gibi. Ermenilerin Türklere yönelik katliam ve soykırımlarının bir diğer örneği, Ermeniler tarafından 1973 yılından itibaren gerçekleştirilen suikastlarla yaşandı. Aralarında değerli Türk diplomatları ile güvenlik görevlileri, işadamları ve bunların ailelerinin de bulunduğu toplam 41 kişi, Ermeni teröristler tarafından dünyanın çeşitli bölgelerinde katledildi.

Cinayetler zinciri

Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve Konsolos Bahadır Demir ilk şehit diplomatlarımız oldu. Bu olayın ardından cinayetler zinciri başladı ve Batılı ülkelerin de desteğini alan Ermeni terörü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı kanlı politikasını sürdürdü. Politik Psikoloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Abdulkadir Çevik, ASALA’nın dünyadaki diğer terör örgütleri gibi kimliğini şiddet yoluyla inşa etmek amacında olan bir yapılanma şeklinde değerlendirerek, “ASALA yaptığı eylemlerle kendini duyurmaya çalıştı. Ermeni kimliğini ve buna bağlı olarak Ermenilerin sözde soykırıma uğradıkları ifadesini tüm dünyaya bu yolla duyurmak istedi” dedi. Diasporanın da aynı yöntemi izlediğine dikkat çeken Prof. Dr. Abdülkadir Çevik, şunları söyledi:

Hedef kimlik inşa etmek

“Psikolojide bir olgu var. Gerçek olanla toplumun iç dünyasında yaşayan kavramların yer değiştirmesi söz konusu olur. Yani gerçek olmayan bir şey gerçekmiş gibi yaşanır. Sözde Ermeni soykırımı da buna benzer bir durumu ifade etmektedir. Toplumsal psikolojinin yaşattıkları gerçeğin önüne geçmiştir. ASALA ve diaspora bu psikolojik gerçek üzerine yıllarca Ermeni kimliğini inşa etmek istedi. ASALA terörünün gerçek nedeni buydu. Senin teröristin benim teröristim kavramı devam ettiği müddetçe terör olgusunun da dünya üzerinden kalkacağını söylemek zor. ”

Elçilerimizi şehit ettiler

Ermeni iftiralarını sürekli gündeme getirenler, Türk diplomatlarına yönelik hain pusuları hemen unutuverdi. İşte o kahpe saldırılardan biri de 24 Ekim 1975’te Paris’te gerçekleşmişti. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi İsmail Erez’i taşıyan makam otosu, Seine Nehri üzerindeki Bir Hakeim Köprüsü’nde pusuya düşürülmüştü. İsmail Erez ve makam şoförü Talip Yener, otomatik silahlarla taranarak katledilmişlerdir.

Mezalime dedesi de şahit

Politik Psikoloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik, “Ermenilerin yaptığı katliamlara benim dedem bizzat tanık oldu” diyor

Yaklaşık bir asır boyunca katlettikleri Türk milletine soykırımcı yaftasını yapıştırma gayretindeki Ermenilerin iftiralarının Batı tarafından desteklenmesi, ibretlik bir süreç. Ermenilerin Türk düşmanlığının altında nasıl bir toplumsal psikoloji yattığını Politik Psikoloji Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik’e sorduk:

Bin yıllık bir süreç

Katliamlara imza atmış Ermenilerin katlettiği halkı soykırımla suçlamasının tarihte bir başka örneği var mı? Nedir bu psikolojiyi yaratan unsurlar?

Türkler, büyük bir dünya imparatorluğu kurdu. Bunu yaparken sadece Türk kimliğiyle değil, Müslüman kimliğiyle de var oldu. Bu dönemde Anadolu’da yaşayan Hıristiyanların azınlık durumuna gelmeleri, başlı başına bir mağduriyet oluşturdu. İşte Ermeniler de bu mağduriyet psikolojisini kullanan toplumlardan biri oldu.

Cezayir’i unutmasınlar

Bütün bu soykırım iddialarının altında yatan duygu intikam mı?


Bunun altında, Türkiye’yi destabilize etme (karıştırma) isteği yatıyor. Bu bir psikolojik savaş. Ermenilerin bu mağduriyet edebiyatını benimsemesi, Türkleri suçlaması ve Batı’nın da desteğini alması hep bu savaşın neticesi. Biz cevap vermedikçe onlar yazıp çizdi. .

Türkleri soykırımla suçlamak için fırsat mı kolluyorlardı?

Batı, kendisi ve geride kalanlar olarak ayırmıştı bir kere dünyayı. Biz Türkler, geride kalanlardandık. İnsanlık dışına çıkarılan, barbar konumuna sokulan bir millet olduk. Kendilerine düşman yarattılar ki kendi olumsuzluklarını o düşmanın üzerine yöneltebilsinler. Dolayısıyla kendileri temize çıkmış olacaktı. Bugün bizi kınayan Fransa Cezayir soykırımını unutuyor. Bize akıl vermeye kalkışan Almanya, Yahudilere yaptığını unutuyor. Amerika yaptığı katliamları unutuyor. Bu dayanışmanın arkasında din faktörü var. Kimse inkar edemez. Hıristiyan Batı dünyası tek yumruk.

Toplum psikolojisi bozulur

Bu kadar baskı ve suçlama, Türk milletinin nasıl etkiliyor?


Bir toplumu karıştırmak için önce o toplumda ikilem yaratmanız gerekir. Bu Hıristiyan Batı dünyasının Türklere karşı yürüttüğü stratejidir. Ne kadar olumsuz kavram varsa Türk milletine yakıştırma gayreti vardır Batı’da. Bu durumda toplumun ’kendilik’ saygısında çökme olur. Toplumun psikolojisi bozulur, toplumsal güven sarsılır. O zaman bir de bakarsınız ki kaotik bir durum ortaya çıkmış. Her kafadan bir ses çıkmaya başlar. Bölünmeler söz konusu olur.

Aydınlar yanlış yolda

Biz neden sessiz kalıyoruz bu suçlamalara karşı?


Sessiz kaldık, çünkü üzerimize kondurmadık. Bizim toplumsal kimliğimizde mağduriyet psikolojisi ikinci plandadır. Bizim kimliğimizin temel öğesini seçilmiş travmalar yerine seçilmiş zaferler oluşturuyor. Onun için bizim bir kuyruk acımız yok. Biz zaferler kazanmış bir toplum olduğumuz için mağduriyet psikolojisine girmiyoruz. Ermeniler, 1915 olaylarında gerçekten büyük katliamlar yaptı. Benim dedem bunlara bizzat tanık olanlardan biriydi. Eşi benzeri görülmemiş katliamlar yaşandı. Türkler hep savunmada kaldı. Oysa bizim yaşadıklarımızı anlatmamız gerekiyor.


BİTTİ


Resim