1. yüz (Toplam 1 yüz)

Toplumsal Histeri

İletiGönderilme zamanı: Prş Tem 30, 2020 6:41
gönderen zafer atun
Haziran ayından itibaren toplum bir alma çılgınlığına tutuldu.
Bu öyle bir çılgınlık ki ev alıyorlar, araba alıyorlar, kredi kullanıp para alıyorlar.
Tüm bunları yaparken ülkenin içinde bulunduğu gerek ekonomik gerekse siyasal durumu hiç göz önüne almıyorlar.

Asıl olan risk iştahının açık olması. Madem kredi faiz oranları düşürüldü o zaman alım zamanı geldi zannediyorlar.
En basiti ev kredi faiz oranları, sıfır evlerde 0,64 ikinci ellerde 0,74 olunca (şu an 0,79) bedava imiş gibi herkes bir alım moduna girdi.
Halbuki fırsatçı mülk sahipleri ev fiyatlarını zaten 50bin-100bin belki daha fazla fiyatları arttırmışlardı.
Yani düşen faiz oranları iyiydi ama ev fiyatları ya da oto fiyatları haddinden fazla artmıştı. Düşürülen faiz bir işe yaramadı, emtia fiyatları faizin çok daha üstünde artış gösterdi.
Olay tamamen algıya dayandırıldı. Bunu gerek bankalar gerek devlet gerekse emlakçılar ve finansçılar ekonomiye can gelsin mantığı ile desteklediler.
Türk insanının birinci yatırım aracı ev, ikinci yatırım aracı arsadır. Bizim insanımız toprağa yatırımı sever, bunların ardından ilkin arsa ardından altın en son olarak da döviz gelir.
Zaten bununla ilgili bir sürü atasözümüz bile vardır (Dünyada mekân ahrette iman) gibi.
Burada temel sıkıntı algı veya fırsat maliyeti görünümü değildir. Sıkıntı insanımızın finansal okur yazarlığının olmamasıdır.
Üstüne gerek medya gerek kendi çevresi gerekse finans kurumlarının yanlış yönlendirmeleri de, insanın yolunu şaşırmasına yeter de artar.

Ülke olarak bir süredir finansal bir kriz yaşıyoruz. Ülke kredi notumuz yatırım yapılabilir seviyenin dört basamak altında, dolayısıyla yabancı para rotasını Türkiye’den başka ülkelere kırdı.
Üzerine bir de yatırım yapılamaz seviyesine indikten sonra gerek borsa (yabancı payı %70’lerden %47 indi) gerek devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) sürekli bir yabancı çıkışına maruz kalıyor.
Tüm bunların üstüne faizler de devamlı düşürülüyor. Edinilen faiz, enflasyonun altında kalınca ülke insanı da döviz, altın, emlak üçgeninde kendine çıkar bir yol arıyor.
Kendi oturumu için ev alan hariç yatırım amaçlı ev alımı yapanlar bir çeyrek içerisinde aşırı şişen emlak fiyatlarındaki düşüşlerle küçük bir şok yaşayacaklar hatta zarar bile edecekler.
Çünkü ülke olarak istatistiksel olarak 2015 birinci tepe 2020 ikinci tepe olarak grafiksel oluşum tamamlandı. Çok uzunca bir süre bu seviyeler bir daha görülmez.
Dünyada emlak balonu uzun bir süredir sürekli şişiriliyor. Bu şişkinlikten Amerika bile Mortgage krizi ile nasibini aldı.
Türkiye o dönem çok etkilenmedi çünkü bankacılık sistemimiz yatırım bankacılığı değildi, üstüne bankaların sermaye yeterlilik rasyoları yurt dışına göre çok üst seviyelerde idi.
Ama o köprünün altından çok sular aktı.
Dengeler günden güne olumsuz yönde değişiyor.
Pandemi mart ayından beri ekonomik olarak ülkeyi çok zorlayıp sarsıyor. Birçok işletme, küçük esnaf iş yerinin kapısına kilit vurdu bile.
Resmi işsizlik rakamları ile gayrı resmi işsizlik rakamları arasında büyük fark var. İçinden geçtiğimiz şu günlerde bayram haftasında bankalar 18 ay tatil kredisi veya kurbanlık alacaklara tüketici kredisi dağıtma peşinde. İnsanımız da ekonomik durumunu değerlendirmeden bu verilenleri alma peşinde.
Son kredi furyasında 190bin kişi daha borçlandı. Her yüz kişiden şu an 85 belki de 86 tanesi borçlu durumda.

Pandemi yasaklarını üç dört ay yaşayan ülkem insanı yasaklar gevşeyip büyük oranda kalkınca zincirlerinden boşalmış gibi düğünler yapmaya, asker uğurlamaya, tatile çıkmaya velhasıl yapmaması gereken her şeyi misliyle yapmaya başladı. Tüm bunların üstüne pandemi ikinci faza geçince kendisinde gene kabahat bulmayıp hayretle ne oluyor diyerek şaşıracak ve korkacak.
Halbuki gün akıllı, öngörülü ve tutumlu olma günleri. Birçok ekonomist uzunca bir süredir ekonominin riskli bölgeye girdiğini
para harcama yerine biriktirilmesi gerektiğini ihtiyaç yoksa lüzumsuz alışveriş yapılmaması, kredi kartlarının elden geldiğince taksitlendirilmemesini, herkesin ayağını yorganına göre uzatması gerektiğini bıkmadan tekrarlıyorlar.
Ne kadar işe yarar göreceğiz.
En büyük dezavantajımız biz millet olarak deneyim ve tecrübelerden yararlanmaz genelde yaşayarak tecrübe eder ondan sonra ders çıkartırız. Bunun neticelerini de olumlu veya olumsuz gene biz çekeriz.

Son söz bu yaşanılan ekonomik kriz ülkemize has bir krizdir siyasal ve ekonomik olarak dünyadan ayrıştık çünkü.
Artık kırılgan beşlinin değil kırılgan üçlünün içerisindeyiz, umarım kriz buhrana dönüşmez.
Herkese iyi ve mutlu bayramlar…

Zafer ATUN
27-07-2020
zaferatun.wordpress.com