1. yüz (Toplam 1 yüz)

HABERCİLİK BU MU? “TÜNELDE DOĞUM”

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 27, 2021 20:13
gönderen Feza Tiryaki
HABERCİLİK BU MU?
“TÜNELDE DOĞUM”


Korona haberlerine, şişirmelere, taşırmalara şaşırmamalı artık! Bir gün, vaka sayıları tavan yaptı deniyor, ertesi günü sayılar birden düşüyor çünkü parti kongreleri var. Tüm yurttan otobüslerle delegelerin taşınması var başkente. Kongreler bitiyor, aynı anda, “vakalarda korkutucu yükseliş” deniyor, daha ertesi gün, tam kapanma gündemde, nisan yarısından sonra iki üç belki dört hafta kapanılacak… Kimse demiyor ki, kongreler on binlerin katılımıyla açık – kapalı alanlarda yapıldı. İnsanlar üst üsteydi, salonlar tıkış tıkıştı. Hiçbir şey olmadı. Nereden çıktı bu kısıtlama? Kurtuluş Savaşımızı yöneten büyük meclisimizin (TBMM) kuruluş gününün, Cumhuriyetimizin bu ilk ilan ediliş tarihinin (1920) kutlaması (23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı) ne olacak? Törenler geçen yılki gibi güme mi gidecek?

“Bu nasıl akıllı virüstür, dur denince duruyor, fırla deyince fırlıyor.” diye saçma sapan düşünmeyiniz sakın. Bunlar gerçek haber(!). Haberlere nasıl karışılabilir, yönlendirilebilir?

Yazın, bir iki ay, olay duracakmış (falcı ya bu işi kotaranlar), insanlar nefes alsın sinirler yatışsın diye olmalı. Gates tarihi vermiş, gelecek yıla kadar böyle. Bu işi bitirmeyecekler! Hem atmosfere de karışıyor bu mübarek. Havaya, milyonlarca ton kireçtaşı bombaları atacak, güneşin önünü kapayacak. Böylece de insanlığı güneşin ısısından kurtaracak, insan nüfusu çok, azaltılmalı diyen Gates. Oturun evinizde insancıklar… Aşıcı Şahin’e sorarsanız daha on yıl sürecek bu iş. Bu aşıcı, ödüllü karıkoca aşılayıp duracak insanları kendileri aşılanmadan hem de. Şirketleri izin vermiyormuş çünkü. “Yasak hemşerim!” diyormuş, bizdeki eski Türk filmlerinde ne çok yinelenirdi bu söz. Bekçiler, kapıcılar insanlara göz açtırmazlardı.

Hem bu salgınları bitse de, uzaktan eğitime devam edilecekmiş, uzaktan eğitim kalıcıymış. Bunu da yenice eğitim bakanı açıkladı. Ufaktan ufaktan, sanal paracıklar da gerçek paranın yerini alacak, kripto paralar dünyayı saracak, günü geldiğinde herkesin servetine el konulabilecek, “Yeni Dünya Düzeni” geliyor, boru mu bu?

Geliniz, bu gün değişik bir şey yapalım. Bir olay nasıl değiştirilir, nasıl algılara işlenir, insan aklı nasıl oyuncak edilir, haber nasıl budanır, kesilir biçilir, habere istenilen şekil verilir, bir güncel haberden bunu izleyelim:

*
Tek ayaküstünde kırk yalan atma...

Bu gereksiz- küçük yalanlar, bu kadar yol alabiliyorsa, dünya yalanlarıyla nasıl başa çıkılır?.. En iyisi kafayı gözü kapamalı, yaşamdan kopmalı artık. İstenilen de bu değil mi? Herkesin bir şekilde güdülmesi, akılla alay etmek, güç denemesiyle üste çıkmak, zavallı meleşenleri seyretmek…

Bir gün öncenin baş haberiydi bu inceleyeceğimiz haber. Manşetlerden inmedi, bakın şu an bile gündemde. Yılın bombası derler ya, bombayı yakaladı bizim çocuklar. Aferin, “Boş atıp dolu vuruyorlar.” “Boş küp gibi de ötüyorlar!”

“Son dakika! Avrasya Tüneli'nde doğum heyecanı!” Bunu Milliyet demiş.

Tele 1, doğru yanlış demeden habere nasıl atlamış?

“Avrasya Tüneli’nde doğum”

Haber, bilgi demektir. Habercilik de haber verme işi. Haberci haber getiren götüren. Haberci dediğin böyle olmalı.

Anne, turnayı gözünden vurmuş, gazete başlıklarında tüm özeliyle, özel görüntüleriyle… İlklere geçmiş ilklere. Aynı böyle yazılmış:

“Anne Giray, "Sanırım Avrasya Tüneli'nde ilk doğan bebek oldu oğlumuz. Oğlum beklemedi, ben de ona ebelik yaptım.”

Bu kişi, sıradan biri de değil. Öğretmenmiş. Öğretmenlik eden, öğrenci yetiştiren, Atatürk Cumhuriyeti’nin genç bir öğretmeni olacak kendileri… O, öğretmen denince etek ceketli, takım elbise giyimli, gömlekli, ağırbaşlı, saçı başı toplu, düzgün halleriyle göz önüne getirdiğimiz öğretmenler…

Annenin kucağında bebek gözüküyor resimlerde. Arabanın ön koltuğundan çekilmiş sözde. Annenin bebeği saran parmağı kadar bebeğin kolları. Hani erken doğan bebekler vardır avuç içine sığan bebekler, aylarca hastanede bakılır tam kilosuna gelene kadar. Öyle gözüküyor durum, parmağa bakılırsa. Baba açıklamış ama bize çok gerek ya, bebeğinin kaç gram doğduğu, 2780 grammış, yani normal ölçülerde.

“Avrasya Tüneli'nde doğum... Tünele 2 kişi girdik 3 kişi çıktık.”

Bu başlık DHA’dan. Sırayla resimler konmuş. Arabanın arka kapısından biniyor anne kucağında bebekle. Eve dönüşü olmalı. Hastane koridorunda yine aynı giyimiyle. Pantolonlu, ayakta kalın botlar. Bebek doğurmamış, birinin bebeğini kucaklamış sanırsınız, o derece hazır nazır fotolar. Lohusalık mı? Onlar eskidenmiş. Bebeği bile anne taşıyor, bebeğin yüzünü hiç göstermeden. O, ön koltuk hikâyesi de ilginç. Ön koltukta sancı gelmiş de, hemen doğum pozisyonu almış da, bebeğine ebelik etmiş de, bebeği kucağına almış. Ne zaman? Araba tünelde giderken. Baba? Araba sürüyor. Ne zaman nasıl giyindin? Anlatın anlatın iyi oluyor. Hastaneye varınca hemşireler, biri de Canan hemşire imiş, koşturmuşlar ön koltukta oturan anneye müdahale edip göbek kordonunu kesmişler. Ama anne o anda öyle bir poz çektirmiş ki, doğum sancıları çekiyor gibi eliyle karnını bastırmış, dişlerini sıkmış… Resimlerin sırası karıştırılmış sanki. Bebeği nerede o an, hani göğsüne bastırdığı çıplak bebek? Kendisi bir kürk giymemiş, o pozda, kalın bir ceket, üstünde bebek, çırılçıplak, nasıl resim ama?

Bugün de boş durmamış boş gezenin boş kalfaları:

“Avrasya Tüneli'nin güvenlik kamerasından 'ilk doğum'... (DHA)”

Sanırsınız “doğum anı” çekimi bulmuş muhabir hanım, yolda giden bir arabanın arkadan görünüşü, hepsi o kadar. İçeriğini uydur babam uydur.

Yazmışlar:

“Tünelin güvenlik kamerasına yansıyan görüntülerde Giray çiftinin araçlarının polis araçları eşliğinde tünele girip çıktığı görülüyor. Derinliği 106 metreyi bulan tünelde doğum yapan öğretmen Seda Giray, "Avrasya Tüneli'ne girdiğimde hamileydim, çıktığımda oğlumuz kucağımdaydı" demişti.”

Öyle mi demişti? Tünelin uzunluğu ne kadar? Bakın tünel bilgisi böyle kayıtlı: Uzunluk 5, 4 kilometre. Bu uzunluğu geçiş ne kadar sürüyor? Yetmiş kilometreyle gidene, dört dakika. Bir giriyorsun, bir çıkıyorsun. E…nasıl oldu bu iş? Ne zaman oldu? Ne arada oldu? Sizi araba sürerken, çıplak bebek kucakta kim çekti yandan? Anneyi, parmağı kadar ince kollu, mosmor çıplak bir bebekle nasıl çektiler o görünmeyenler? Hem doğan bebek anında bezlere sarılmaz mı?

Ne o, doğum, 106 metre derinde falan demeler. İlgiyi artırmak mı? Tek bir noktası o kadar derinde tünelin.

Tünelin tam ortasındayken doğmuşmuş bebek, yani tünele girdikten iki dakika sonra. Bu söz ne o zaman?

"Beş dakika içinde bebek dünyaya geldi arabada."

Tünelin boyunu uzattılar anlaşılan öykü inandırıcı olsun diye. Sorguya çekilseler bu kadar çelişkili konuşamazlardı:

“Baba, “Bizde bir saat aralıklarla iki sancı geldi, sonrasında hiçbir aralık olmadan birden bire bebek geldi, bizde çok şaşkın olduk" şeklinde konuştu.”

Hayallere set olur mu, bir açıkgöz bunlara yardım etmiş. Atmasyonda sınır aşılınca da böyle gülünç bilgiler doldurmuş ortalığı.

Başka bir yerde de şöyle diyor, bu, “Boş keseden beleş bağışlayanlar”:

“Yavaş yavaş giderken, Bostancı'da sancıların sıklığı arttı. Avrasya Tünelinin girişinde hafif trafik vardı, eşimin sancıları çok fazla arttı.”

Polis, güvenlik şeridi ayrıntıları daha da akıl dışı. Bu babadan:

“Bizde en azından polis kontrolünde çok sağ olsun polis arabasına selektör yapıp kornaya bastım. Hiçbir şekilde bir şey söylemedim. Arkadan taciz etmiş gibi oldum. Anlayışla karşıladılar bizi emniyet şeridinden ve bize “eskortluk” yaparak Avrasya Tünelinin girişine kadar bıraktılar. Hiç konuşmadık, hiç diyalog olmadı. Emniyete teşekkür ediyorum, bizi anladılar.”

Bu da annenin ağzından olmalı, muhabir böyle yazmış, yaş meslek hepsi içinde, aşk olsun bunlara:

“İstanbul'da doğum için Kartal'dan Bahçelievler'deki doktorunun bulunduğu hastaneye gitmeye çalışan 37 yaşındaki ilkokul öğretmeni Seda Giray, Avrasya Tüneli'nde doğum yaptı. Eşi Deniz Giray ile beraber seyir halindeyken sancıları tutan Seda Giray, yolda polislerden yardım istedi.”

Hani yardım istememişlerdi. Baba tam tersini söylüyordu. Sonra muhabir gözüyle görmüş gibi kendinden emin yazıyor:

“Seda Giray'ın Avrasya Tünelinde sancılarının artması sonucu, araç içerisinde doğum yaptı.”

Baba ne diyordu?

"Tünelin ortasına doğru geldiğimizde doğum gerçekleşti."

Anne ne demiş?

"Avrasya tüneline girdiğimde hamileydim, çıktığımda oğlumuz kucağımdaydı.”

Olay ne zaman duyurulmuş? Giray çifti bebekleriyle evlerine döndükten, olayın üstünden iki gün geçtikten sonra. Hastaneye yetişme sahnesini bile çektirmişler, hemşireler arabanın yanında yöresinde. Bebek kucakta, hastaneden, annenin yatakta, bebekle yatış resmi gazetelerde. Duvarında tablolar asılı, resim galerisi benzeri yerlerde de ikilinin ayakta poz poz resimleri… Kimi ilgilendiriyorsa bunlar?

Gazeteler ağız birliği etmiş gibi ne diyorlardı dün:

“Avrasya Tüneli’nde bir ilk! Avrasya Tüneli’nde doğum!”

Bugün ne diyorlar, yalana belge çıkarmışlar:

“Avrasya Tüneli'nin güvenlik kamerasından, ilk doğum.”

“Boş hazne gibi gürlüyorlar!”

Bunu da papağan gibi her yerde söylerler artık:

“Avrasya Tüneli’nde dünyaya gelen ilk bebek.”

Şubat ayındaki, “Avrasya Tüneli’ne büyük zam” haberi, haber değilmiş. Haber işte bu, pişirilip kurgulanıp resimlenip bize sunulan... Artistlik pozlar da cabası… Kolay mı haber ajansları peşlerinde.

*
Bu, her gün ortalığa saçılan haber diye sunulan yüzlerce binlerce haberden yalnızca biri.

Diğerlerini de siz düşünün, hangisi doğru, hangisi doğru değildir, hangisi kurgudur, hangisi algımıza dönüktür?

Haberciliğin b.kunu çıkardılar!

Feza Tiryaki, 27 Mart 2021
Ek: Bugün günlerden Dünya Tiyatrolar Günü. Kutlu olsun mu?