1. yüz (Toplam 1 yüz)

23 NİSAN NEREDE? “ATATÜRK ÇOCUKLARI”

İletiGönderilme zamanı: Çrş Nis 21, 2021 18:17
gönderen Feza Tiryaki
23 NİSAN NEREDE?
“ATATÜRK ÇOCUKLARI”


Merkez Bankası’nın eriyen, buharlaşan döviz değerleri sorgulanıyor günlerdir: “128 milyar dolar nerede?” Sorgulanan şey para.

Para, yerine konulabilen bir şey. Parasını yitiren yitirdiğini yerine koyabilir. Koyamasa da alt tarafı yitirilen şey paradır. Canı sağdır, esendir…
Asıl tehlike, buharlaşan devlet parasından, borçlanmadan da büyük tehlike, bir toplumun ulusal bilincini yitirmesi değil midir? Bu değer yitirilirse yerine nasıl konulabilir?

Gelecek kuşaklara, tarihimiz, zaferlerimiz, ulusal büyük günlerimiz nasıl anlatılacak? Belleklere nasıl yazılacak, gelecek kuşakların bilinçaltına şanlı geçmişimiz, kanla - irfanla kurulan Cumhuriyetimizin önemi nasıl işlenecek, geçmişi nasıl öğretilecek? Kutlamalarla, öyle değil mi? Ulus devletlerin hepsinde bu böyledir. Önemli günler kutlanır, unutulmaz, unutturulmaz. Aylar öncesinden hazırlıkları, duyuruları yapılır. Bu kutlu günler eskiden beri bizde böyle kutlanmaz mıydı? Toplantılarla, düzenlenen konserlerle, tiyatro gösterileri, canlandırmalarla, meydanlardaki geleneksel bayram kutlama törenleriyle, sivil – asker gösterileriyle, hava - deniz gösterileriyle, halk dansları gösterileriyle, okullarda bayram haftası etkinlikleriyle, cadde ve sokaklara asılan bayraklarla, kurulan çiçekli, yeşil yapraklı taklarla, caddelerde meydanlarda çalınan bandolarla, radyo ve televizyonlarda, alanlarda dinletilen kahramanlık marşlarıyla… Bayram haftasına girilince en az bir hafta kutlamalar sürerdi.

23 Nisan, biraz da dertli bir bayram. Geçmişte başına neler geldi, getirildi…

En büyük darbe, 1979’da başlatılan 1980 darbesiyle iyice yerleştirilen bayramın içinin boşaltılması, ulusal yanının belleklerden sildirilmesi olayı oldu. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız oldu size, “Dünya Çocuk Şenliği.” Yabancı çocuklar oynadı, biz seyrettik, yurdumuzdan kovduklarımızın, dostun düşmanın çocuğu geldi kendini tanıttı, marifetlerini sergiledi, biz alkışladık. Neden bu gün bayram kutluyoruz onu bile unuttuk.

Bu yetmedi, araya “Kutlu Doğum haftası” diye bir kutlama daha sıkıştırıldı bayram haftasına. Dinimizde yeri olmayan bir kutlama, hiçbir Müslüman ülkede olmayan bir kutlama, aslında Fethullah Gülen’in doğum günü kutlanıyor denilen bir kutlama.

Sonra bayramın geleneksel kutlama törenleri de değiştirildi. Çocuklar o gün yaşadıkları kentlerde, özellikle Ankara’da büyük yönetimlerin başına sembolik olarak geçirilirdi. Konuşturulurdu. Bir baktık bıyıkları çıkmış, 21 yaşındaki birini oturtuverdiler meclis başkanlığı koltuğuna (2006) çocuk niyetine! Duyanın parmağı ağzında kaldıydı.

2013’te ulusal bayramların statlarda kutlanması kaldırıldı. 2016’da terör ve şehitler nedeniyse bu bayramın kutlanması iptal edildi, ertelenme değil, iptal, kaldırma . Hesaplamışlar, on yılda 15 kez bayramlar yasaklanmış.

Geçen yıl bayramlarımızın hiçbiri kutlanmadı. 23 Nisan’la başlamıştı bayramsız yıl. Bugün yarın biter bu kadar uzatamazlar dediğimiz sözde küresel salgın da aynı şekilde sürdürülüyor.

Salgın diye diye, korkudan korka korka koskoca bir yıl geçti aradan. Daha birkaç ay öncesinde, geçen ay, parti kongreleri hıncahınç dolu salonlarda yapılabiliyordu. Tarikat cenazelerinde on binler toplanabiliyordu… Şimdi, yeniden kısıtlamalar konuşuluyor. Okullar, sanaldan eğitimde. Çocuklar evlerinde. Sokaklarda hâlâ maskesiz dolaşmak yasak, turistlere ise serbest. Avrupa’da sokaklarda ta ilk günden beri zaten maske taktırılmıyor.

İki gün sonra en büyük bayramımız var.

“Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı.”

Dünden başlayarak gazeteler sormuşlar. Kime mi? Kendi kendilerine, ortalığa, meraktan mı, bilgisizlikten mi, belli değil:

“23 Nisan'da sokağa çıkma yasağı var mı, resmi tatil mi?”

“23 Nisan resmi tatil mi, yasak olur mu?”

Yayınların biri de, sorar gibi açıklamış:

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın resmi tatil olması ve ... tüm eylem ve etkinliklerin 17 Mayıs'a kadar yasaklanması da dikkat çekti.”

Ramazan sonundaki, “Şeker Bayramı”nda neler yapılacağı, nereye gidileceği konuşuluyor da, şu güne dek bir kişi olsun, tek bir siyasetçimiz olsun 23 Nisan nasıl kutlanacak sorusunu sormadı, sormuyor. Bayram provalarının yapıldığını, tören programını, 23 Nisan haftasındaki alışıldık etkinliklerin hiçbirini duymadık. O gençleri zehirleyen, Batı taklidi robot insanlar yarışması gülünç survivor (hayatta kalan) yarışmaları eksiksiz yapılıyor, içi boş, toplumun ahlakını bozan diziler harıl harıl çekiliyor, televizyonlarda kesintisiz yayınlanıyor, karışanları yok. Geçen ay Yunan iki yüz yıl önceki bağımsızlık bayramını büyük törenlerle kutladı, Rusya geçen yıl aynı şekilde bir ulusal bayramını çok büyük gösterilerle kutlamıştı Haziran’da, bu yıl da kutlayacaktır. Askeri geçit törenlerinde tek bir askerinin ağzı burnu bağlı değildi, omuz omuzaydılar. Caddeleri yürüyerek, araçlarla geçtiler… Ya biz?

*
Önceki yılların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamalarına bakarsanız, neredeyse her ulusal bayramda çocukların pek bir güzel okuduğu şu marş karşımıza çıkar:

“Atatürk çocukları.”

Bu marşı okumayan okul kalmamış. Videoları (sesli kayıtları) ortalığı sarmış. Hepsi birbirinden güzel söylenişler.

Bu marşı canlı dinlemenin güzelliğini, gözünüzün önüne bir getiriniz.

Karşınızda üstü Atatürk resimli gömlekli çocuklar, kırmızı – beyaz giyimli çocuklar, kelebek gibi renk renk giyinmiş küçükler, cıvıl cıvıl her yaştan çocuklar, kızlı erkekli karışık sıralanmışlar. Elleriyle göstererek, ayaklarıyla asker yürüyüşlerini taklit ederek, özenli taranmış, takım elbise giyinmiş Cumhuriyet öğretmenleri karşılarında, coşkuyla okuyorlar. Onlar okuyor, siz ağlıyorsunuz…

Göğsünüz gururla dolmuş… Ötede bandolar çalıyor. Askerlerimiz geçit töreninde, halkın içinde… Paraşütlerden askerlerimiz ellerinde bayraklar sırasıyla alana atlıyorlar. Alkış, kıyamet! Statlar dolmuş boşalmış. Yediden yetmişe herkes orada. Çocukların ellerinde saplı küçük bayraklar… Hepsi birbirinden özenli giyinmiş.

“Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan!” dizeleri dillerde… Saldırgan, işgalci düşmanları yurdumuzdan kovmak için tek yetkili kılınan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü 101 yıl öncesinin coşkusuyla kutlanıyor… Bir düşünün, bir an o bayramı alanlarda, çocuklarla, çocuk olun, yaşayın…

“Durmadan dalgalan şanlı bayrağım,/ Yurdumun en büyük bayramı bugün.
Ufuklar gül açsın, gülsün toprağım, / Yurdumun en büyük bayramı bugün.”

*
Çocuklar bir ağızdan söylesin:

“Meclisimiz kuruldu, / Birleşti bütün vatan./ Milletimiz hür oldu, / Bu gün Yirmi Üç Nisan.

Bize bu büyük bayram,/ Atatürk’ten armağan./Kalbimizde heyecan,/ Bu gün Yirmi Üç Nisan.”

*
Okul önlerinde, kapalı salon kutlamalarında, statlarda, alanlarda çocuklarımız bir ağızdan “Atatürk Çocukları”nı okusunlar:

“Bir güneş gibi aydınlatırız / Karanlık ufukları/ Sevgi, saygı, umut doluyuz,/ Doğruluktur yolumuz.

Gözleriz ufukları, başları hep yukarı./ Hem çalışkan, hem dürüst Atatürk Çocukları.”

Yüreğiniz çocuklarınızı dinlerken titresin, gözleriniz yaşarsın, gözünüzden iki damla gözyaşı aksın yerlere, taşa toprağa…

Çocuklarınızın şiirleriyle gülün ağlayın, oyunlarıyla coşun, geçit törenleriyle onurlanın, marşlarımızla göğsünüz kabarsın, şanlı tarihimizi bir kez daha yaşayın!

Hayalini kurmak bile güzel, öyle değil mi?

O halde, sormayacak mısınız bir kez olsun:

“Bayramlarımız nerede?”

“Yirmi üç Nisan nerede?”

Feza Tiryaki, 21 Nisan 2021

https://www.youtube.com/watch?v=uuWSovs9pkA
https://www.youtube.com/watch?v=3eMKJP8-6dA
https://www.youtube.com/watch?v=NHLLIKLQYNs
https://www.youtube.com/watch?v=0ftmVOOO-Sc
https://www.youtube.com/watch?v=TIEQwf_K4AE
Ek: https://www.facebook.com/Feza.Tiryaki.Y ... 3416559197