1. yüz (Toplam 1 yüz)

BU 10 KASIM’DA TÜRK DİL KURUMU

İletiGönderilme zamanı: Pzr Kas 14, 2021 22:11
gönderen Feza Tiryaki
BU 10 KASIM’DA TÜRK DİL KURUMU

Bir zamanlar Türk Dil Kurumu’nu çok önemserdim, kurumun Türk diline hizmet ettiği dönemler… Türk dilini güzelleştirmek, zenginleştirmek, yükseltmek amaçlı kurulan bu kurumun yayınlarına değer verir, sözlüklerine eksiksiz uyardık (kaldırılan inceltme imlerinin çoğu günümüzde geri döndürüldü, yazın kuralları arapsaçı). Sonra her kurumumuz gibi burası da değişti, dönüştü, Türk diline hizmet etmiyor artık. Alfabe değiştirme peşindeler, kurucuları, yüce Atatürk görmezden geliniyor.

Altı yıl önce bir 10 Kasım’da not almışım kurumun halini:

“Atatürk'ün kurduğu (1932) Türk Dil Kurumu sözlüğüne girdim demin bilgi ağında. Duyurular, etkinlikler köşesine baktım. 10 Kasım'da Atatürk'ü anma etkinliği yok. En son etkinlikleri 2 Kasım, yazıyı olduğu gibi kopyaladım:

"Haber Belgeliği: Dede Korkut ve Türk Dünyası Konulu III. Uluslararası Kültür Kongresi Gerçekleştirildi.” Tarih :02-11-2015" (Neden Roma sayısıyla üçüncü yazılmış, tarih yazımı nasıl öyle?)

Bir yıl önce de, Atatürk'ü anma töreni için, tören, “10 Kasım 2014 Pazartesi günü Ankara Ticaret Odası Congresium’da gerçekleştirildi.” diye yazmışlardı belgeliklerine. İngilizce ad takılı bir yerde TDK toplantısı. Şaka gibi!

Daha önceki yıllarda da TDK olarak, mezar taşı çalıştayları yapıyorlardı bıkmadan usanmadan. Bu da birinin başlığı: “Arap Harfli Yazıtlar ve Ahlat Mezar Taşları Çalıştayı”. Akıllar fikirler Arap harflerinde.

Kurum, 8-9 Kasım 2021 tarihlerinde Yunus Emre Anadolu konferansları adıyla Mardin’de Antep’te toplantılar yapmış. Ya 10 Kasım’da? Ne anma, ne tören, ne toplantı, ne Atatürk’ün anısına yayınlanan bir yayın...

Bu yıl, belgeliklerine bir resim konmuş, resmin altına bir satırlık yazı:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 83. yıl dönümünde saygı, minnet ve rahmetle anıyoruz.”
Keşke bakmasaydım. Atamıza reva görülen bu tutumu yeniden görmeseydim... Koydukları resmi bilmeseydim, ne demek istediklerini bir kez daha anlamasaydım...

Resim


Üste, korkunç bir resim koymuşlar, Anıtkabir insansız, gri, renksiz, korku verici. Anıtkabir’in üstünde Atatürk'ün başı; dumanın içinde, gri renkli, yüzü yan dönmüş, ağzı, çenesi sıkılı, yüz ifadesi, bıraksan ağlayacak, gözyaşı kondursan resme uyar, resme daha ne demeli? Hani eskiden böyle Atatürk’ün başıyla resimler yayınlanırdı ders kitaplarında, Atatürk güneşe benzetilir ışıklar yayılırdı oradan çevreye, burada tüm bulutların dağılma merkezi, bulutlar çıkıyor Atatürk’ün başından, gri bulutlar çevreye dağılıyor… Sonra, geleneksel olarak, 10 Kasımlarda biz Atatürk’ü yaptıklarıyla anlatırız, savaşlarıyla anlatırız, devrimleriyle anlatırız, bitmeyen sevgimizle O’na olan özlemimizi anlatırız. Geleceğe güvenimizi, yaptıklarına minnetimizi, şükranımızı (gönül borcumuzu) anlatırız… Bu resim, umut vermiyor, güzel günlerimizi anımsatmıyor. Yalnız bırakılmış bir Atatürk… Yaşama dair bir şey yok. Asker bile yok Anıtkabir’in önünde yanında. Resimde, tek bayrak renkli, burası işin püf noktası olmalı, anlayana. Gerisi boş diyorlar şimdilik gelin böyle oyalanın. Atatürk’ün ışığı, rengi falan artık yok, bitti o devir diyorlar. İktidar partili bir bayan gazetecinin açılım yıllarında "Türk bayrağı" adı değişmeli sözünü unuttuk mu? Bu sözü söyleyebilene soruşturma açıldı mıydı? Türkkan’a (kendine küfredene küfreden vekil) yapıldığı gibi bu bayana da sosyal linç uygulandı mıydı?

Bu arada 10 Kasım'la ilgili ne toplantı yapılmış, ne konferanslar verilmiş bu kurumda. Yok yok verilmiş. Yunus Emre konferansları. Ne ilgisi varsa, hem de Güneydoğu illerinde. Vardır bir bildikleri…

Zamanınız varsa o konferansların verildiği salonların görüntülerine bir bakınız. Bir duvar boydan boya bayraklı. Yok değil, bir bayrak, bir kırmızı içi boş bez sırayla asılmış. Neden? Bölgeye bir gizli mesaj mı var?

Resim


Toplantı sonrası plaketler veriliyor, duvarda üstte iki resim. Atatürk, kalpaklı, diğer resim Türk devletleri yıldızlı Cumhurbaşkanlığı forslu. Atatürk neden Kurtuluş Savaşı’ndaki, devleti kurarkenki kılığıyla, renksiz. Yok mu parıl parıl parlayan bir Cumhurbaşkanı dönemi resmi? Her yapılan algıya dönük, bilinçli.

Atatürk'ün kurduğu kurum ne hale getirilmiş!

Biz avunalım oturduğumuz yerde, buralarda kahramanlık yapalım, atıp tutalım... Atı alan çoktan...

(Haydi kendi ayağımıza kurşun sıkmaya devam, bunları görmeyelim, kendine küfür edene, geçmişte partisinin lideriyle mahkemelik olan küfürbaza küfür etti diye bir muhalefet vekilini ipe çekelim... Vekillikten atalım. Türkiye kurtulacak... O zaman vatan toprakları parsel parsel satılmayacak, Bill Gatesler Trakya’ya Ege’ye, Akdeniz’e göz dikemeyecek… Milyonlarca metre kare toprak satılmayacak bu küresel yayılmacılara. Atamıza saygı gösterilecek, Atatürk, yeniden ders kitaplarımıza girecek, ilkeleri çocuklarımıza öğretilecek, Atatürk ilkeleri yeniden Cumhuriyet kurumlarında işleyecek… Tarikatlar dizginlenenecek, bilim ve akıl rehberimiz olacak yeniden.)

Okuduğumuzu anlayabiliyorsak şu bildirimi de bir zahmet okuyalım ve istikbalimizi (!) bir iyice görelim! Oradaki Roma sayısını kullanan kurum başkanını da kınayalım. “Dokuzuncu”, 9’uncu, 9. diye yazsanız daha Türkçe olmaz mıydı yazınız? Hem dil politikaları, alfabe sorunları, çağdaş Türk yazı dilleri ne demektir?

Bizim tek bir yazı dilimiz vardır:

Türk Yazı Dili!

Hangi yazı dillerinin peşindesiniz?

“Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN konuşmasında; IX. Uluslararası Türk Dili Kurultayı’nın değerlendirmesini yaptı. Prof. Dr. GÜLSEVİN, 27 Eylül 2021 tarihinde başlayan ve iki salonda kırk oturum hâlinde tamamlanan kurultayda, yurt içinden ve yurt dışından yüz altmış iki bildirinin sunulduğunu aktardı. Sunulan bildirilerin; eski Türk yazıtları, Türk sözlükçülüğü, çağdaş Türk yazı dilleri, dil politikaları ve alfabe sorunları gibi konular üzerine olduğunu belirten Prof. Dr. GÜLSEVİN, Türk Dil Kurumunun sunulan bildiriler doğrultusunda çalışmalarına yön vereceğini belirtti.” (Niye sayfanıza koyduğunuz bu yazıda soyadı üç yerde de büyük harfle yazılı? Yeni bir kural mı çıkardınız?)

Alfabe sorunumuz mu var ki bunları konuşuyorsunuz? Bırakın alfabesi sorun olanlar konuşsunlar tartışsınlar bunu. Bizim yazı dilimizi örnek alsınlar. Yoksa öyle kalsınlar! Kendi bilecekleri iş. Biz Sovyetlerin koynunda onlarca yıl kalmadık ki, bu sıkıntıları bilelim. Bizim Atatürk’ümüz vardı.
Yoksa yoksa amaç başka mı? Osmanlıca açılımına (Arapça seslere, eski yazıya), bölücülerin (olmayan dillerinin) taleplerine geri mi dönülüyor? 29 harfimizi katledecek misiniz; içlerine bize gerekmeyen İngiliz’in virüslü harflerini (xwq) katarak, bazı seslerimizin başını gözünü yaracak mısınız; üstlerine şapkalar koyarak, e’leri tersten yazarak, n’lerin sırtını çiziktirerek…

Yüz yıla yakındır kendini kanıtlamış, eksiği olmayan, sular seller gibi okuyup yazdığımız, Türkçeden başka dillere, başka dillerden Türkçeye eksiksiz çevirdiğimiz Türk Yazı Diliyle, “Atatürk harfleriyle” ilgili ne çalışmanız olabilir? Bu nedenle mi bir “Türk Dünyası” lafıdır gidiyor ortalıkta… Türk dünyasının önünde, bize uymaktan veya yazı dillerini öylece bırakmaktan başka yolları var mı ki? Azerbaycan başkanının konuşması bile sahnede anında Türkçeye çevrilirken, konuşması anlaşılmıyorken… Azerbaycan da bizi anlamıyormuş, Türk filmleri çevrilerek izlenirmiş orada… Azerbaycan Rus alfabesinden Latin seslerine geçerken bize uyacaktı… O zamanlar en azından bölünme tehlikesi yoktu ülkemizin, Cumhuriyetimiz Atatürk Cumhuriyeti idi.

Oralarda Rusçanın etkisiyle bozulan, Türk adlarına eklenen “of”ların “ov”ların bırakılmasıyla işe başlansa… “Türk Yazı Dili” hedef alınmasa!

*
Resim


“Atatürk Kültür Dil ve Tarih” yüksek kurumunun salonunda, sahneye bir tarafa boydan boya bayrağımız konulmuş, öte yan karanlık. Küçük boyutlu, yan yana dizili, üç siyah beyaz Atatürk resmi diğer yanda, okunmayacak büyüklükte beyaz yazılar. O taraf çökmüş gibi, gerilere itilmiş… Fondaki bayrak bile renksiz. Tüm dikkatler konuşmacılara çevrilmiş, sayfa sayfa ne dedikleri anlatılmış kurumun sayfasında. Atatürk anlatılmamış. Atatürk anılmamış bildiğimiz anlamda…

Bu merkez, gelecek yıl yeni binasına taşınıyormuş. Eskisinin nesi mi varmış? Olur mu hiç yeni Türkiye inşa edilirken eskiler yerinde bırakılır mı? Görün, arayın bulun bakın yeni binaya, bir yapı nasıl bu kadar estetik dışı, Türk mimari yapısıyla uyumsuz, sırf gösterişe dönük yapılabilir.

Resim


Yüzüncü yıl amacı da yineleniyor burada: “ … Amacımız, Cumhuriyet’imizin kuruluşunun 100’üncü yılında ülkemizi ecdadımızın mirasına layık ve milletimizin hayallerine uygun bir seviyeye çıkarmaktır.”

Bir yıl kaldı 2023’e. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını 2020’de kutladık aslında, TBMM’sinin açılmasıyla kurulan hakimiyetin millette olduğu, seçimle, tartışılarak, oy birliğiyle yönetilen devletimizi. 1923, düşmanın kovulup, bağımsız devletin dünyaya ilanıydı. 2023’te yüzüncü yıl denilerek ne ilan edilecek dersiniz? “Ecdadın mirası, milletin hayalleri?..” Nedir bunlar? Bir yıl içinde?..

Kasım 2021 belgeliklerinde bu kurumun şöyle bir “sempozyum”(Bilgi şöleni) ilanı da var:

“26- 28 Kasım Uluslararası Türk- Gürcü ilişkileri sempozyum.” Türkiye – Gürcistan değil, Türk – Gürcü. Daha neler duyacağız…

*
Sözü bitirmeden bir de müjde verelim. Yeni bir dizi yayınlanıyormuş, yenice çevrilmiş. "Kulüp" imiş adı. Çok çok iyiymiş aman kaçırmayalım. 1950’lı yılları kaşımak eksikti. Orada azınlıklar iyi, Yahudiler en iyi, kanatsız melekmiş hepsi, Türk ise sevimsiz, kötü, anlayışsız, sinsi, kalleş, kaba… Raşel, Matilda…

Nasıl denk getiriliyor tüm bunlar ama…

Şurada seçimlere ne kaldı, 2023’e ne kaldı, azıcık dayanın, kurtuluş (?) yakın!

Feza Tiryaki, 14 Kasım 2021