1. yüz (Toplam 1 yüz)

GÖNÜL İSTERDİ Kİ BÖYLE BİTMESİN

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eyl 18, 2022 7:05
gönderen Feza Tiryaki
GÖNÜL İSTERDİ Kİ BÖYLE BİTMESİN

“Her düşüş bir öğreniştir.” derler. Düşüyoruz.

Kuruluşumuzdan yüz yıl sonra hep birlikte batıyoruz. Batarken öğreniyor muyuz?

Hiç karışık konulara girmeyeceğim. Yeni bir algı düzeneğiyle karşı karşıyayız. Kaç yıldır artarak sürüyordu bu tutum. Ortalığı saran, her taşın altından biten, birbirinin benzeri kadın erkek popçulardan, bu popçularla ulusal bayram kutladığımızı sanmaktan söz edeceğim. Ne türkülerimiz kaldı, ne geleneksel müziğimiz, ne de halk oyunlarımız…

Yeni yetişenlere ileride anacakları, hiçbir anı bırakmıyoruz. Aşk şarkılarıyla , “Kız hepsi senin mi?” gibi rezilce sözlerle ulusal bir gün kutlanır mı? Bomboş belleklerle, tarihini bilmeyen kuşaklarla, çağımıza uyum sağlayabilir miyiz? Cumhuriyetimizi kuruluş ayarlarına yeniden böyle mi getireceğiz?

Popçularla bayram kutladığımızı sanmak…

Ulusal günlerimiz, bayramlarımız çoktandır kutlanmıyor. Yeni bir akım başlatıldı. Konser verdiriliyor kentlerde ilçelerde artık. Eskinin konserleri değil bunlar. Koroların konseri değil, halk müziği sanatçılarının kahramanlık türküleri okuduğu, Türk sazının dile getirildiği, Türk Sanat Müziği’nin eşsiz eserlerinin seslendirildiği konserler hiç değil… Klasik müzik konseri de değil, orkestraların, askeri bandoların çaldığı müzik hiç değil.

İşin kötüsü hepsi bir kalıptan çıkma bu popçuların. Kadınsa, bacak yırtmaçları, giydikleri açık – saçık elbiseleriyle, erkekse kıvırtmalarıyla, atlama zıplamalarıyla öndeler…

Adı için numaradan kıyamet koparılan Zakkum grubunu bile duymayan kalmadı. Kadın erkek sesi arasında bir sesle söylüyorlar mırıltılı şarkılarını. Yolları açılıyor… Sonunda 25 bin kişiyi toplamışlar konserlerinde.

Böyle konserlerde söylenen şarkıların hiçbiri ulusal bir günle, ulusal duygularımızla ilgili değil. Araya, ya da sona sıkıştırdıkları “İzmir’in Dağlarında” marşıyla işi götürüyorlar.

Eskişehir için 2 Eylül’de, en sevilen Belediye başkanı bile aynı yolu tuttu. Bayramı sözüm ona iktidarın bazı yerlerde engellediği ama aslında böylece ününe ün kattığı Mosso takma adlı bir kadın popçuyla kutladılar. Nasıl sahne açılımıyla, dansözlere taş çıkaran sahne giyimleriyle Gülşen kahraman ilan edildi, aynen öyle… Sızıltılı sözlü, oynak havalı aşk şarkılarına başlarken şarkıcıları söze şöyle başladı:

“Öncelikle kurtuluşunuzun yüzüncü yıldönümü kutlu ve mutlu olsun!”

Kut, iyilik yapan, kutlu, iyilik, uğur getiren, tanrıya bağlı; mutlu sözü ise mutluluk veren anlamında sözler. Bayram kutlanır. ”Kutlu olsun!” denir. Kutlu-mutlu bir arada pek kullanılmaz ama olsun, Belediye Başkanı'nın dediğine göre bu popçu; "Türk sanat dünyasının gökyüzünde dolaşan kanatsız bir meleği"ymiş. Elli bin kişi konsere gelmiş, “Hemşerilerim tarih yazdılar bu akşam.” deniyor konser kalabalığı için. Yakın çekimlerde görüyoruz, küçücük çocuklar demir bariyerlere dayanmış, başlarını kollarına dayamış hayran hayran şarkıcıya bakıyorlar, çığlıklarını dinliyor, yetişkinlerin aşklı meşkli şarkılarına katılıyorlar. Kızlar delirmiş, herkesin elinde cep telefonu, dünyayı kurtaracaklar konserde çekim yaptıkça… Cep telefonlarının ışıklarını açıp kapadıkça! ”Kurtuluşunuz” denmesi bile kimseyi rahatsız etmemiş. Siz, biz… Sizin kurtuluşunuz…

Payetli, bir karış elbisesiyle kadın popçu konserinin sonunda eline bayrak alıyor sallıyor. "İzmir'in Dağlarında Çiçekler Açar!" diyor. Bari o vıcık vıcık ağlamaklı sızlanmalı sevgili şarkılarından sonra hemen üstünüze bir kaftan geçirseydiniz, tarihteki Türk kadınının Türk erkeğinin kılığına bir anlık bürünüverseydiniz.

İzmir’deki Tarkan konseri sonrası gazeteler, “Unutmamalı şarkısından önce Atatürk fotoğrafı ekranlara yansıtıldı.” diye yazdılar.

Bakalım mı unutmamalı şarkısının sözlerine, Atatürk’le, kurtuluş günüyle ilgisini kuralım:

“Unuttu dediler/Hiç sevmedi dediler/Gücendim yar
Yalanmış dediler/Bir anlıkmış dediler/Kırıldım yar
Aldatıyor dediler/Aldırmıyor dediler/Yıkıldım yar”

Değiştirilen, anlatılmayan tarihimizle, dayatılan basit mi basit sözlü müziklerle son kuşak yitiriliyor. İzmir’i yıkıp geçmiş, iki milyon insanı toplamışmış Tarkan konserine. Konsere, “Yolla!” diye başlıyor. Türk ulusunun Yunan’ı ve gerisindeki İngiliz’i kovaladığı günlerin yıldönümünde diye diye, kaba Türkçe sözlerle (argo)“yolla!” diyebiliyoruz. Oflayıp pofluyoruz nedense: Kıvırtmaksa, kalça oynatmaksa o biçim…

“Oooof,/İçime içime ata ata/Pat diye patlayacağım valla/Oooof,Bu gidişle sonunda/Salacağım aklı çayıra/Yolla yolla kaderim yolla”

Cumhuriyetin yollarının döşendiği, yurdun düşmanlardan temizlendiği bir günün yıldönümüne yakıştıra yakıştıra aklı çayıra salacağım gibi saçma sapan, uyduruk sözlerle, of çekerek hep birlikte kıvırtıyoruz. Düşünün atalarımızın bizi izlediğini, bu yurdun uğruna can verenler, vatanı kurtaranlar… Yüce önderimiz Atatürk!.. Yüz yıl sonraki kuşaklar bu tarihi günü, İzmir’de düşmanın denize dökülüşünü böyle kutluyor. Eskişehir öyle kutladı. Sırasıyla diğer il ve ilçelerimiz de aynı yolu tuttular. Bayramlarda her yerde “Popçu konseri."

Bilenler bilir: Televizyonlardan Anıtkabir’de naklen yayınla başlardı bayram sabahlarımız. Bayram, statlarda, Cumhuriyet meydanlarında, alanlarda halkın katılımıyla, öğrencilerin toplu etkinlikleriyle, askerin polisin araçlı – araçsız geçiş törenleriyle, havada paraşüt, uçak gösterileriyle, marşlarla gün boyu sürerdi. Sabah gözümüzü marşlarla açardık. Okullar süslenir, pencerelere bayraklar, renkli kâğıtlardan süslemeler, gün ile ilgili resimler asılır, yollara taklar kurulurdu. Yeşil dallardan büyük caddelerde tören geçiş yolları yapılır, yazılar yazılırdı takların üstlerine. Çocuklarımızın hepsi, okula giden tüm öğrenciler katılırdı bayramlara. Kimi, bayramda görev alır, halk oyunları oynar, akşam piyeslerde rol alır, şiirler okur, kimi o günü geçit törenlerinde, bayramı okuluna ayrılan yerde izlerken yaşardı. Hiçbirini yapamayan(özellikle gurbettekiler) evde canlı yayınlarda Ankara’daki bayramı seyreder, sokaklarda çalınan marşlarımızı dinlerken günü özümser, yüreğine kazırdı. Türk olduğundan, atalarından övünç duyardı.

Tarkan’ın konserini izlemeye, yazısını yazacağım için yirmi üçüncü dakikasına, yani İzmir Marşı’na kadar dayanabildim. İzmir Marşı’nın bu kadar kötü okunabileceğini hayal bile edemezdim. Hele İzmir Marşı’ndan sonra söylenen “Kız Hepsi Senin mi? şarkısı. Aygın baygın sesler çıkarılarak söylenen bu şarkıyı o gece duyan herkesin alanı terketmesi gerekirdi, yuh çekilmesi gerekirdi bu kadar densizliğe… Ya ücretsiz girilen konser alanına, bilet satılmayan konsere, sahnesi - ışıkları belediyece kurulan konsere popçunun para alması. Üstelik bu ne kadar olduğu bildirilmeyen paranın şuralara bağış yapıldı diye övgüyle anlatılması. Bir yerlere bağış yapacaksa Belediye, neden yapmaz da, parasız konsere, gelir getirmeyen konsere para öder. Bir de bunu reklam eder. Muhalefet partisinin lideri de böyle bir konsere gittiği için fotoğraflar çektirir ortalıkta gezinir…

İzmir’in kurtuluş gecesinde okunan şu şarkı da mı incitmedi kimseyi?

“Bu gece, bu gece/Seninle son gecemiz bu/Bu son sevişmemiz belki de
Bırak alev alsın bedenin/Hissettiğin gibi ol, bu gece, bu gece/Tüm oyunları oynayalım sırayla
Günaha bulanalım biteviye/Sus konuşma, hiç soru sorma/Sırlarımı keşfet bu gece, bu gece /Kır zincirlerini gel”

Ya bu şarkısı: “Ay, ay, kahroldum/Düşe kalka peşinde maskara oldum
Ay, ay, unutuldum/Karda kışta, kurda kuşa yem oldum/Yanarım/Sana, emeklerime yanarım”

*
Pazarda babasına tezgâhta yardım eden üniversiteli gencimiz Arda’ya soruyorum: Ne diyorsun İzmir’in kurtuluşunun Tarkan konseriyle kutlanmasına? Genç şaşırıyor, duymadım, öyle miymiş diyor, sonra ekliyor:

"Eğer öyleyse hiç yakışmamış…"

Yine köyden Ankara Gazi üniversitesini kazanan Nisa’ya soruyorum, artık bayramlar kutlanmıyor, popçular konser veriyor ne diyorsun bu işe? İzmir’in kurtuluş gününde Tarkan yıkmış ortalığı!

Kentlerin yöneticileri için, bu durum için, yaşından umulmadık bir söz söylüyor genç kızımız: “Yanlışlarını kendi yanlışlarıyla kapatıyorlar.”

Cumhuriyetin bayramları kutlu günleri gözden düşürülüyor…

Bu günleri görmek istemezdim…

Kutlu denilince aklıma bir anda eskinin güzel seslerinden; TRT konserleriyle anımsanan, devlet sanatçısı ”Kutlu Payaslı”(1936 doğumlu) geliveriyor. Bir zamanlar dillerden düşmeyen hüzün dolu şarkısı. Gençliğin güzelliğiyle söylenen, altın yıllarımızdan bir ses. Umutla gidilen yolların sonu, bir güzel dönemin bitivermesi, yine de umutla beklemek…

“Adım adım ümit verdiğim yollar/Gönül isterdi ki böyle bitmesin!”

Adım adım ümit verdiğim yollar /Gönül isterdi ki böyle bitmesin
Bu hayal bu ümit bu aşk bu bahar /Gönül isterdi ki böyle bitmesin
Çözülsün isterdim bütün düğümler/Seraba dönmesin o mesut günler
O içli şarkılar tatlı nağmeler/ Gönül isterdi ki böyle bitmesin

Feza Tiryaki, 17 Eylül 2022
https://www.youtube.com/watch?v=thKoSihimXg