1. yüz (Toplam 1 yüz)

SÖYLEYENE BAKMA!

İletiGönderilme zamanı: Sal Ara 27, 2022 23:13
gönderen Feza Tiryaki
SÖYLEYENE BAKMA!


“Söyleyene bakma söyletene bak” derler. “Aşk ağlatır, dert söyletir”miş.

Çatlamamak için söyleyeceğiz biz de… “Çektin gelmiyor, kap salıver!” demişler.

Kapıp kapıp salmalı...”Eski dünyaya yeni âdetler koydular”, bunları da görmeli.

“Sizi hamamcı eden, bizi de külhancı eder…”

Bakınız okullarımız ne hallerde… Sizler yirmi yıl öncenin, o altı yaşında evlendirilen kız çocuk haberini tartışırken, mahkeme kayıtları, halı altının süprüntüleri her gün ortaya dökülürken, çocuklarımıza okullarda sefilleri oynatıyorlar. Görmüyor musunuz? (En acısı da bunu haberleştiren genç gazeteci akıl almaz bir şekilde üç gün önce ölüyor. Gazetecinin düştü dedikleri yer, kaldırımın yüksek duvarının çayırlık olan üstü, hiç inandırıcı değil. Çok acı. Tepkisizlik daha da acı.)

İşte böyle, topluma çocuk evliliklerini tartıştırırlarken, çocuklarımıza bir tuzak daha kuruluyor. Tam tersi yönde bir tuzak.

Bir kesimin çocukları okula gidememe, daha çocukken, büyümeden evlendirilme tehlikesi altında, bir kesimde de aşırı yozlaşma, değerlerini yitirme, çocukluğunu yaşayamama tehlikesi içinde çocuklar…

Ulusal bayramlarla bu tür şarkıcıların konserleri arasında ilgi kuramıyorduk. Varmış, hem de nasıl?

Çocukları kendi yaşının şarkılarını değil yetişkinlerin yalnızca cinsellik içeren bozuk Türkçeyle söylenen, sözleri eğitimde değer taşımayan Batı taklidi şarkılara yönlendirmek, çocuk gönüllerini kirletmek… Bir yan, çocukları yobazlığın kıskacına alıyor, bir yan büyüklere özendiriyor, Amerikan modeli şarkıcılara, hallere tavırlara hayranlık duyurtma telaşında. Her iki durumda da çocuklar kaybediyor, çocukluklarını yaşayamıyorlar, normal gelişmeleri engelleniyor. Ya öyle, ya öyle… Bir zamanların sağ sol çatışmaları gibi…

Bakınız, aşağıda anlattığım durumu kınayan tek yazı okumadım. Eleştirisini de duymadım… Tam tersine bu durum övülüyor.

Yoksa Yeniçağ gibi bir gazete neden böyle bir haber başlığı atsın?

“Şimdiki çocuklar harika! Rapçi Sefo’yu okula getirme sözü verdi, sözünü tuttu!”
"Rapçi Sefo ''Başkan olursam Sefo'yu getireceğim'' diyen çocuk hayranını kırmayarak Bursa'ya gitti.”
"Ünlü rapçi Sefo, Bursa'da "Beni başkan seçerseniz Sefo'yu getireceğim" diyen çocuk hayranını kırmadı. Kız öğrencinin başkan seçildiğini öğrenen Sefo, Bursa'ya giderek okuldaki çocuklara konser verdi.”

Haberin her yanı döküm döküm dökülüyor. İlkokul. Okul başkanı seçimi, seçilmek için, arkadaşlarına, okula şarkıcı getireceğim, beni seçin sözü… Böyle bir şeyin eğitimde yeri var mı? Çocuklara kimleri taklit ettiriyorlar, ne öğretiyorlar? O okulun müdürü, öğretmenleri nerede? Buna, kim, nasıl izin vermiştir?

Peki bu "Rapçi" yani Amerikan zencilerinin bir zamanlar kendilerini dışlayan sisteme karşı eleştirilerini göstermek için geliştirdikleri müzik türü, konuşur gibi anlaşılmaz sözlerle bir ritimle söyledikleri şarkı türü ile bizdeki bir gencin, sözleri ağzında boğarak birileriyle ilişkilerini, ilgilendiği kızları anlatmaya çalıştığı bunalımlı şarkımsılarla bir ilkokul çocuğuna ne anlatılabilir? Bu söylenenlerin ne kadarını anlar çocuk? Ne anlar? Nasıl anlar?

En çok bilinen dört şarkısını yazmışlar aynı söyleşiye. Bakayım dedim, neymiş? Sizler için-dinlemeye zaten yarım dakika bile dayanamadım-şarkı sözlerini ele alayım o zaman dedim. Ne söylüyor ne söylemiyor? Bir müfettiş edasıyla çat kapı girdiği sınıfta çocuklar onu ulusal kahramanları gibi neden çığlık çığlığa karşılıyor? Ne söylermiş ki çocuklara dinletmişler, çocukları böyle hazırlamışlar, olayı kurgulamışlar. Hem de okul gibi resmi bir Cumhuriyet kurumunda.

“ Dağ kuşu dağda, bağ kuşu bağda yakışır.” İlkokul ortamında dağ kuşunun yani yetişkinlere hitap edenin, şu sözlerinden ne anlar çocuklar?
“Her yarında /Gördüğüm şeylerin her birinde/Gözlerinle/Sol yanımda/Boşluk hissinin yanında bir sinirle/Ben seninle/Bilmem mi?”

Bu şarkısı da tarzanca, yarı Almanca, Alman kızına söyleniyor:”Isa beißt mich, yavaş/Baby, kein intikam/Ama geldiği zaman/Sagt sie, ya-ya-ya/I-sa-belle (ya ya)/Bana yeter/Bura zindan, gel/İnat etme/Isabelle/Seninle mezara ben/Gecemi gündüz eden/Üçü sen dört heceden/Isabelle, Isabelle,” Isabelle”

Artık ilkokul oğlan çocukları birer İsabella arasın dursunlar. Kızlar da İsabella gibi olsunlar…

İşte iki seçenek! Ya şeriatla yönetilen Arap gibi olacaksın, ya İsabella olacaksın. Türk olmana gerek yok. Kültürünü yaşatman, öğrenmen gerekmiyor.

Bu da diğer ünlü şarkısının sözleri. Anlayan beri gelsin, ne deniyor ne denmiyor?

“Gümüş gerdanınla, tutsaktı ben ellerinde /Mükemmel bi' film tadında hatta gözlerin önünde/Bana göre biri var (ah) kabul delice/Ona haber veriyo' (ah) o gün gelicek, ey/Dilime dolandın, dilim dile gelip dedi eyvah (eyvah)/Bilemedi n'apim şu an konuşmanın ne gereği var?/Göremedim saati, akıyo' geçiyo' kafa Leyla (oh, ah)”

Görememiş saati çünkü kafası akıyormuş, geçiyormuş... Bulanık kafanın bu tür sayıklamaları çocuğa dinletilir mi? Okulda, sınıfta, müzik saatinde…

“Kim kimi öğütledi hacı Mustafa sayıkladı.”

Diyelim diyelim de buraya kadar olanlara, ya en son Nürnberg konserindeki şu sözlerine ne diyelim şarkıcının?

Yine Yeniçağ gazetesi sesli görüntüsüyle vermişti dün, şarkıcıyı konuşturuyorlar, bir kadın, bu geçerken bunun poposunu ellemişmiş:
"Nürnberg harika bir konserdi, gelen herkese teşekkür ederim. Fakat bir sıkıntı var. Sahneden inerken insanların arasından geçiyordum ve bir kadın arkadaşımız benim, g.tümü avuçlamak suretiyle beni bir elledi. Hakkımı helal etmiyorum. G.tüm bu kadar çok ellenmemişti. Haram olsun yani. Harbiden haram olsun.”

İlkokul çocuklarına müzik niyetine bu tür müzikleri dinletenlere, bu tiplere ayıltıp bayıltanlara, ülkemizde yoz bir kuşak yetiştirmek için ellerinden ne gelirse yapanlara bu kaba konuşma ders olsun mu? Akıllar başlara gelir mi acep? Aynı şarkıcı 29 Ekim’de Antalya’daydı. Cumhuriyet Bayramını bu tür müzikle kutlattılardı. Bir önceki yıl da aynısıydı…

Sonra adlar, bir bozulmaya başladı mı da sonu gelmez. Süleyman Sülo, Sadettin Sado, Gülten Gülo… derken bir bakarsınız adlarımız kesilmiş biçilmiş, bir katara yüklenmiş gidiyor… Tut tutabilirsen…

Çocuklar, uluslarının geleneksel çocuk şarkılarını öğrenirler, müzik sevgisi çocuğa çocuk şarkılarıyla aşılanır… Halk türküleri ile çocuklar gelenekleriyle buluşturulur… Her ülkede böyledir:

“Şu Dalma’dan geçtin mi” dendi mi coşar çocuk, efelenir. “Karadır Kaşların” türküsü Türk güzelliğinin sese dönüşmüşü… Gençlik Marşı, gençlerimizin sesi, “Süpürgesi Yoncadan Eminem” eskinin tüm müzik kitaplarında yer alırdı… “Ilgaz Anadolu’nun” dendi mi gözler buğulanır. Kaleden Kaleye Şahin uçurdum” yine eski müzik kitaplarımızda yer alan bir türkü. “Küçücükken başucumda” diye başlar, bir ninnimiz, anne sevgisi… Öğretmenlerin hepsi bilir. Vatan Marşı, her Türk çocuğunun gönül sesi: “Ey vatan gözyaşların dinsin” derken her çocuk bir asker olur. “Atalarım gökten yere…”diye başlar Bayrağım Marşı. Daha böyle niceleri…

“Zaman sana uymazsa sen zamana uy” demişler ama olmaz ki, bu kadar da yoldan çıkılmaz ki…

“Abur cubur” sözler çocuklara ne verecek?

Öğretmenler neredesiniz? Oradaysanız ses verin!

Feza Tiryaki, 27 Aralık 2022

Re: SÖYLEYENE BAKMA!

İletiGönderilme zamanı: Cmt Ara 31, 2022 17:11
gönderen Gönül Pınar Atacı
Sevgili Feza TİRYAKİ'ye ve Güncel Meydan'ın tüm yazarlarına ve okurlarına en mutlu ve kutlu bir Yeni Yıl ve Nice Yıllar dileklerimle selamlar, sevgiler ve saygılar.

.