1. yüz (Toplam 1 yüz)

SALLA, YOLLA!

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 03, 2023 17:29
gönderen Feza Tiryaki
SALLA, YOLLA!

Dünkü bayrama bu söz damga vurdu diyebilirim. Hoparlörden gelen sesler kulakları sağır etti:

“Salla, yolla!” “Bana mektup yolla!” "Salla salla, yolla!”

Bir ara, cırtlak bir kadın sesi yırttı ortalığı, Türkçenin kafasını gözünü yararak:

“Son üç gün!” dedi. “Yat’caz, kalk’caz… Yat’caz, kalk’caz. Oh, oynayın!”

Daha başkası bağırdı:

“Bana bak, şuna bak, buna bak!”

Bayramın sunucusu coştu, belki bilmeyen anlamayan vardır bu güzel bağırtıları, sızıldanmaları diye duyurmadan edemedi: “Müzik şahane!”

“Daha düştüm… Bir başıma… Özledin mi sen?” Zar zor anlaşılır sözler. Ardından, “Dan dı dan!” “Dan dan dı dan!” Vurmalı sazlar inletti ortalığı. Sevgiliye böyle seslenen şarkı da vardı: “Pisipisi pisipisi…” deyip durdu biri.

“Son sözü söyleyenin” diye süren, sözleri anlaşılmayan pata küte bir şarkı söylenirken, bizler kulaklarımızı tıkarken, sunucu bayan hep yineliyordu:

“Müzik şahane!”

Şimdi, “Ne bayramı? Dünün ne ayrıcalığı vardı?” dediğinizi duyar gibiyim. Bazıları dün için, yalnızca, Kurban Bayramı’nın üçüncü günü diyecek, soracaklardır; Ne olmuş üçüncü günde? Ne müziği bunlar?

Bayramın üçüncü günü 1 Temmuz’du. 1 Temmuz Kabotaj Bayramı. 2007 düzenlemesiyle bu ulusal günün adı:

“1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı.”

Kabotaj, bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi" demek. Denizlerdeki egemenlik.

Kabotaj hakkı, Türk karasularında, akarsularında, göllerinde gemi bulundurma, buralarda taşımacılık yapma hakkı.

*
Etkinlikleri izlemeye gelen bu yıl üniversiten mezun olmuş gence, Ziraat Mühendisi Veli’ye sordum, bu şarkılar kimlerin, tanıyor musun bu müzikleri?

Tanımıyorum, dedi. “Bazıları grup Madrigal’dan, Semicenk’ten… olabilir.”

Aman Tanrım, akşam evde bilgisayardan bu müzikçileri ararken daha böyle ne tiplerle karşılaştım, karanlık dehlizlere düşmekten beter oldum, burası neresi, bu gençler de kim, nerede Türk gençliği diye gerçekten korktum.

Tüm bunların, yalnızca sevgiliye söylenen, bencillik öğreten, bu yozlaşmış, taklit, yabancı kültür şarkılarının böyle bir ulusal günde ne işi vardı diyen kaç kişi çıkar bilemem. Bildiğim gençlerin hepsi böyle değil, kültürüne yabancı değil, geçmişini biliyor, Atatürk’ün gençliği ne yapılırsa yapılsın günümüzde de yaşıyor… Yine de unutmamalı, “Ne ekersen onu biçersin.” Böyle ekilen sonra nasıl biçilecek?

Önce, ülkemizin kurucusu büyük önderimize, şehitlerimize saygı duruşuyla başlatılan, İstiklal Marşı ile açılan bir bayrama nasıl da uymuş çalınan müzikler öyle değil mi, daha ne bekliyorduk ki? Marş mı çalsınlardı?”Deniz Deniz Akdeniz”. diyen. Türkü mü dinletselerdi? Türk Halk Müziği’nden alınma, bizi anlatan, popüler şarkılar mı okutsalardı?

İsteyen istediği kadar, “Bu bayram, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos kadar önemli bir gündür. Denizlerimizin yayılmacılardan kurtulduğu, denizlerimizdeki düşman işgaline son verdiğimiz gündür bu gün!” desin! Bir düşünün, Türk liman ve iskeleleri arasındaki yük, yolcu taşımacılığı, arama kurtarma, kılavuzluk işleri, balıkçılık, deniz ürünleri avcılığı, dalgıçlık, denizden kum ve çakıl çıkartma, liman işçiliği, gemilerde çalışma bu günden başlayarak yabancılara yasaklanmış. O gün, 150 yıllık deniz sömürgeciliğine son verilmiş.

Cumhuriyet tarihimizdeki bu çok büyük kazanım, 1 Temmuz 1926’da imzalanan anlaşma, anlamına uygun kutlanmadıktan sonra neye yarar? Bugünün bayram oluşu (1935 yılından beri), önemi, basında yayında duyurulmadıktan, TV’lerde bile alt yazıyla geçirilmedikten, özel yayınlar yapılmadıktan sonra kendi kendimize konuşma neye yarayacak? Ne değişecek?

Bir ticaret kurumu, belediyenin yardımıyla günü kutladı. Bu ilçede bayramı düzenleyen kişi: Demre Deniz Motorları taşıyıcıları kooperatifi başkanı. Duyurulardan öyle anlaşılıyordu.

Tek bir denizci askerimiz, subayımız, askerin bandoları gözükmeden, ortaya çıkmadan, deniz kuvvetlerimiz halkla kucaklaşmadan…

Seslenmelerde adı geçmediğine göre kaymakam törende yoktu. Hiçbir yetkiliden mesaj da okunmadı. İlçede bu bayramla ilgili duyuru levhaları da yoktu. Yollara asılan kutlama sözleri zaten yoktu… Yarışlara katılacak gençlerin aileleri, yakınları biliyordu tek bayramı desek durumu yine anlatamayız. O Çayağzı yolu iki taraflı araba doluydu. Ortalıkta seyyar satıcılar… Kaynamış mısırcılar, pamuk şekerciler, dondurmacılar.

Su satıcılarını garipsedim en çok… Önce kovalarla, gelenlere su dağıtılıyor sandım. Paraylaymış, minicik su şişeleri beş lira. Kekova’nın belediyeye kazandırdığı bir günlük araba park yeri geliri, orada toplananlara değil, tüm ilçeye su dağıtmaya yeterdi oysa.

Bayramlarımızı elimizden aldılar. Kaç yıldır, 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı da anlamını yitirmiş bir şenlik artık. Aşk şarkılarıyla, vurdulu kırdılı kaba sözlü müziklerle kutlanan. Öyle ki çalınan şarkı Türkçe mi İngilizce mi bir duyuşta anlayamıyorsun. Tamamen yabancı, tamamen Batı’dan taklit!

Nasıl, dört ulusal bayramımız da, son yıllarda aynen böyle, bu popçu konserleriyle kutlanıyorsa, ulusal günlerimiz; aşk şarkıları, sızıldanmaları ile kıvıran yarı çıplak giyimli kadın şarkıcılarla, kolları bacakları dövmeli, yüzleri makyajlı, kalça kıvıran erkek popçularla kutlanmış sayılıyorsa, bu tipler meydanlarda halkla buluşturuluyorsa, diyecek tek bir şey var: “Ölmüşüz haberimiz yok!”

Yüce Önderimiz bu sözleriyle bizi uyarmamış mıydı?

''Yetişecek çocuklarımıza ve gençlerimize, görecekleri eğitimin sınırı ne olursa olsun, ilk önce Türkiye'nin bağımsızlığına, kendi benliğine, millî geleneklerine düşman olan bütün unsurlarla mücadele etme gereği öğretilmelidir. Dünyada milletler arası duruma göre böyle bir mücadelenin gerektirdiği manevi unsurlara sahip olmayan kişilere ve bu nitelikte kişilerden oluşmayan toplumlara hayat ve bağımsızlık hakkı yoktur. '' Mustafa Kemal Atatürk"

Tüm önemli günlerimizi, ulusal bayramlarımızı yok ettiler. Bayramlar bitti.

Kişilere göre bayram başlatılıyor, kişilere göre de sürdürülüyor. Yoksa saat beşte başlayacak denilen bayram neden bir saat gecikilerek başlatılsın?
Akdeniz’in o yakıcı sıcağında gölgede oturacak yer bulmak, arabasını park edebilmek için insanlar saatler önce gelmişler. İkindiden sonra, saat beş, saat altı… Bayram başlatılmıyor. Belediye başkanı gelmemiş henüz diye. Bu duruma kızan, tören yerini terk eden terk edene… Yazıyla uyaran tepkisini gösterenler bile vardı.

Sunucu bayramı şu sözlerle başlattı:

“Sayın Belediye Başkanım,
Sayın belediye başkan yardımcıları,
Siyasi parti başkanları…”
En son gençlere seslenildi.
“Gençler!”

Atatürk Onuncu Yıl Nutku’nda Türk Milleti diye seslenmiştir ulusa, “Büyük Türk Milleti, yurttaşlarım!” Hiçbir makamı unvanı ayırmadan. Meclis konuşmaları “Efendiler” diye başlar. Herkese eşit mesafede. Yurtdışında da bu tür seslenişler aynı şekilde makama yapılmaz, bayanlar ve baylar anlamında bir sözle seslenirler topluma.

“Bugün Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın 97. Yıldönümünü hep beraber kutluyoruz.” denildikten sonra program söylendi: Çelenk sunumu, protokol konuşmaları, gençlerle yarışmalar.

Kadın Belediye Başkanı da konuşmasına:

“Sayın başkan yardımcılarım, sayın ilçe başkanlarım, sayın hemşerilerim!” diyerek başladı. Sonra başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere diyerek şehitlerimizi andı.

Sunucu, sayın başkanımız kooperatif başkanımız… seyir yatında yerlerini aldılar diyerek, etkinlikleri saydı.

Üç yaş grubuna ayrılarak yapılan yüzme yarışları, sualtı yüzme yarışları, ahşap motorlu tekne yarışı, en sonda yağlı direk yarışları.

Denizde güvenlik şeridi çekilmemişti. Yanımda yöremde oturanlardan en çok bunun eleştirisini duydum.

En acıklısı da bu yarışlar yapılırken “…Bir başkası yok mu?”... Hiç cevapsız yok mu?” Yolla, yolla!” diyen saçma sapan sözlü Amerikan zenci müziğinin taklidi bir şarkının bağırtılarak çalınmasıydı. “Dudak yolla, yanak yolla!”

Sunucu yarışmacılara:

“Cesur yürekli Türk evlatları!” diye seslenmese bu tür müzik afiyetle yenecek ama olmuyor, ya kendi özüne döneceksin, ya iyice dağıtacaksın… İki ayrı dünyaya ait olamazsın. Sonra yollarlar Türk evlatlarını öz yurtlarından… BOP tıkır tıkır işler.

“Her şey burada bitti / Toparlan gidiyorsun / Zamana bırakmadım/ Tehlike arz ediyorsun /” saçma sapan sözlü bu şarkıyı da Hadise söylüyormuş. Hani o “Hepimiz Ermeniyiz’ci Hadise.” Kutlu günlerimizde müziği çalınacak başka kimse yok mu diye sorulmadıktan sonra.

Popçu kadın bile ayrıldığı oğlana tehlike bildiriyor. Topluma, toplumun aydınlarına, öğretmenlerine tehlikeyi bildirecek kimse yok mu?

Dün Alanya’dan bildirdiler, Alanya’da Denizcilik ve Kabotaj bayramı iptal edilmiş, 14 Haziran’da Kuzey Irak’ta yaralanıp, 21 Haziran’da şehit olan uzman Çavuşumuz için.

Vatan için canlarını vermiş, hiç yaşamamış atalarımızın ülkemize kazandırdığı bir egemenliğin deniz yarışlarıyla kutlanmasından rahatsız olunabilir mi? Hem neden başka bir güne ertelenme değil de etkinliklerin tümden iptali? diye sormayacak mı kimse?

Marşlarla, denizcilerimizle yapılacaksa, bir kutlama toplumu neden rahatsız etsin, neden böyle bir günün kutlanması şehide saygısızlık sayılsın?

İzlediğim etkinlikte sunucu yineleyip duruyordu şu sözü:

“Biz buraya eğlenmeye, anılar oluşturmaya geldik.” Demek ki neymiş? Bayram bahaneymiş. Çaldıkları şarkılar da yerindeymiş…

Yarışmalarda, köyden Hidayet sırtüstü yüzme yarışlarında birinci oldu. Ara sıra yazılarımda küçüklük öykülerinden anlattığım delikanlı.
Ahşap motor yarışmalarında da yine köyümüzden geçen yılın yarış birincisi Mevlüt, birinciliği kıl payı kaçırdı, ikinci oldu.

Aldıkları derecelerle anacak gençlerimiz bu bayramı. Kimse anlamını tarihteki yerini bilmeyecek, öğrenmeyecek, belleklere günün anlamı önemi kazınmayacak… Turizm mevsiminde her yan eğlenceden kırılacak, hayat devam edecek, bahanelerle bu gün anılmayacak, kutlanmayacak…

Denizciler nasıl giyinir, deniz subaylarımız nasıl görünür bilmeyecek yeni yetişenler. Bir askeri gemi görmeden ömürler bitecek. Burada bugün bayram kutlayanların tek bilecekleri, anılarına yazılacak olanlar iki söz: “Yolla, salla!”

On iki yaşındaki bir çocuğa soruyorum, ne kutlaması bu, ne bayramı? “Sıcak bayramı” diyor, yanındaki omuz silkiyor: “Yarış bayramı!”

Popçuların “Salla, yolla, salla” sesleri arasında gözlerimizde yaş Çayağzı’ndan ayrılıyoruz.

Kendi kendime eve dönerken söyleniyorum:

Bunca yıl sonra, 2023’te bayramlar gerçekten bitti!

Bitti!

İster yolla, ister salla!

Feza Tiryaki, 2 Temmuz 2023