1. yüz (Toplam 1 yüz)

LOZAN EMPERYALİZMLE YAPILAN GEÇİCİ BİR ANTLAŞMA MI? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 24, 2018 21:42
gönderen mithat akar 1923
Öncelikle, başlıktaki cümleden herhangi bir yanlış anlaşılmaya karşı bir konuyu belirtmem gerekiyor. Lozan, sanıldığı gibi "süreli" olarak değil, süresiz olarak imzalanmış bir anlaşmadır. Çünkü Türk Devleti'nin varlığı, misakı milli, geçici anlaşmalara bırakılmayacak kadar kutsaldır. Burada "Geçici Barış Antlaşması" cümlesi, emperyalizmin yeni saldırılarına işaret etmek için belirtilmiştir. Yazının bitiminde, ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını düşünerek, konuya girelim.
Resim

Diplomasi, silahsız savaştır. Nasıl savaş, siyasetin başka araç ve yöntemlerle yürütüldüğü bir faaliyetse, diplomasi de savaşın başka araç ve yöntemlerle yürütüldüğü faaliyettir. Bu açıdan Lozan Antlaşması, Sakarya'da, Dumpupınar'da, Afyon'da yok edilmek istenen bir ulusun silah ve süngü yoluyla fiili olarak milli bağımsızlığını kazandıktan sonra; bu bağımsızlık kazanımını belgelediği antlaşma metnidir.

Lozan'a "hezimet" diyen görevlendirilmiş tarihçiler, Türk topraklarını Batılı işgal kuvvetlerine teslim eden, Türk ulusunu önce Anadolu'ya hapsedip, sonra da Anadolu'dan atmak amacına dayalı 433 maddelik Sevr Planını unutturmak istemektedirler.

Bakınız Lozan'a "hezimet" diyen bizim görevlendirilmiş tarihçiler dışında Lozan'dan memnun olmayan emperyalist devletlerin sözcüleri ne diyor?

“İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz herşeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım ...”

Lord Curzon - İngiltere Temsilcisi ve Konferans Başkanı

"Antlaşma, Timurlenk kadar hunhar, Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Nan kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşma kabul ettirmiştir. Buna her yerde bir Türk zaferi dediler ve eski dünya parlamentolarını bunu kabule ikna ettikten sonra, büyük sermaye grupları, soğukkanlı ticaret erbabı ve giderek güya bazı din temsilcileri bile, Türkiye'yi uygar uluslar masasında uluslararası bir konuk durumuna yücelterek Amerika'yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler..:"

Amerikalı senatör Upshow

Senatörün yukarıda belirttiği "Amerika'yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmak" cümlesine dikkat. Çünkü, Lozan yalnız Türk ulusunun yok oluşu anlamına gelen Sevr'in, bizi Batı emperyalizmine her yönüyle bağlayan ve Batı'nın müstemlekesi haline getirecek olan kapitülasyonların değil, bunlarla beraber ABD'nin, Wilson ilkelerine dayanarak bölgeye nüfuz etmesi planını da ortadan kaldırıyordu.

Yukarıdaki alıntılardan anladığımız kadarıyla, bizim içimizde olan kimi siyasetçi ve tarihçilerin, Lozan'ı kimin için "hezimet" olarak gördüğü daha iyi anlaşılıyor. İçimizde görevlendirilmiş kimi aydın, tarihçi ve siyasilerin, Batılı devletler adına konuştuğunu buradan daha net görüyoruz. Lozan, Türkiye'yi müstemleke haline getirmek isteyenler için hezimet, Türk ulusu için kazanımdır.

ABD, o dönem Lozan'ı tanımamıştı. Günümüze kadar ABD'yi temsil eden hiç bir başkan, Lozan'ı tanıdığına dair bir beyanda bulunmadı.Lozan'ı tanımayan bir devletin, hala Sevr'i düşlediğini bilmek için müneccim olmaya gerek yok.

Türkiye ise hala, Mondros ve Sevr'e dayanarak Türk topraklarını işgal eden birçok ülkenin dahil olduğu NATO'ya, kendisi de üyedir.

Türkiye'nin NATO bünyesinde yer alması, Milli Bağımsızlık Savaşı ve Lozan'da elde ettiğimiz kazanımların bir çoğunun, 1938'den sonraki Batı'ya bağlanma sürecinde kaybedildiğine dair en somut veridir.

Yani Lord Curzon'un öngörüsü geçici olarak doğrulanmıştır.

Ancak ondan daha geniş bir öngörüye sahip olan M.Kemal Atatürk, bu durumu tespit etmiş ve bizlere "Gençliğe Hitabe" ve "Bursa Nutku'nu" görev olarak bırakmıştır. Bu yüzden, tarihsel süreç içerisinde bütünsel olarak değerlendirdiğimizde, Lozan, geçici bir barış anlaşmasıdır.
Şimdi içinden geçtiğimiz süreçte, İkinci Sevr dönemini yaşadığımız gerçeği, kendisini daha yakıcı olarak hissettiriyor.

Tarih tekerrür ediyor. Bize düşen görev, tarihten ders çıkarmak ve Gazi Kemal Atatürk'ün emrini yerine getirmektir.

Mithat AKAR

Re: LOZAN EMPERYALİZMLE YAPILAN GEÇİCİ BİR ANTLAŞMA MI? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Çrş Tem 25, 2018 3:49
gönderen Gönül Pınar Atacı
Kutsal ve ulusal Lozan'ın ve dahi insan, ebedi başkomutan, ulu kurtarıcı ve büyük kurucu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK'ün tüm eski ve yeni iç ve dış açık ve gizli düşmanlarını teşhir ve tel'in eden MUHTEŞEM bir analiz ve sentez. Çok değerli yazarı sevgili Mithat AKAR'a en yürekten tebrikler ve teşekkürler. Ve bir ithaf :

LOZAN

Lozan, bütün yurdun ve ulusun en olmassa olmazı
Ve yediden yetmişe hepimizin en ulvi dokunulmazı.

Lozan'a düşman olanlar, tüm ulusa ve Atatürk'e de düşmandır
Ve bütün vatana ve her insana ihanet ve melanet planlayandır.

Lozan'ın açık ve gizli iç ve dış düşmanlarının tümünü yenmek için,
En geniş bir tek ve birleşik vatan cephesinde omuzomuza verelim.

Gönül Pınar Atacı, 24.Temmuz.2018

Re: LOZAN EMPERYALİZMLE YAPILAN GEÇİCİ BİR ANTLAŞMA MI? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Sal Eki 02, 2018 14:36
gönderen Tural
Ola bilir
Ama bugun Turkiye avrupadan cok uzak - bu cok kotu.
Ataturk Turkiyeyi avrupaya goturmek istiyordu. Bunu devam etmek lazim
Avrupaya acilmamiz lazim
Sizce hangi ulkeler ola bilir??
Yada sehirler
Ben size Romayi tavsiye etmek isterim
Gitmesi ve yasamasida kolay
Lazim olan, Roma'da villa almak https://tranio.com.tr/italy/lazio/rome/detached/
Sonra ise oturum izni
Bu kadar kolay

Re: LOZAN EMPERYALİZMLE YAPILAN GEÇİCİ BİR ANTLAŞMA MI? / Mithat AKAR

İletiGönderilme zamanı: Sal Eki 09, 2018 19:53
gönderen mstbro
mithat akar 1923 yazdı:Öncelikle, başlıktaki cümleden herhangi bir yanlış anlaşılmaya karşı bir konuyu belirtmem gerekiyor. Lozan, sanıldığı gibi "süreli" olarak değil, süresiz olarak imzalanmış bir anlaşmadır. Çünkü Türk Devleti'nin varlığı, misakı milli, geçici anlaşmalara bırakılmayacak kadar kutsaldır. Burada "Geçici Barış Antlaşması" cümlesi, emperyalizmin yeni saldırılarına işaret etmek için belirtilmiştir. Yazının bitiminde, ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağını düşünerek, konuya girelim.
Resim

Diplomasi, silahsız savaştır. Nasıl savaş, siyasetin başka araç ve yöntemlerle yürütüldüğü bir faaliyetse, diplomasi de savaşın başka araç ve yöntemlerle yürütüldüğü faaliyettir. Bu açıdan Lozan Antlaşması, Sakarya'da, Dumpupınar'da, Afyon'da yok edilmek istenen bir ulusun silah ve süngü yoluyla fiili olarak milli bağımsızlığını kazandıktan sonra; bu bağımsızlık kazanımını belgelediği antlaşma metnidir.

Lozan'a "hezimet" diyen görevlendirilmiş tarihçiler, Türk topraklarını Batılı işgal kuvvetlerine teslim eden, Türk ulusunu önce Anadolu'ya hapsedip, sonra da Anadolu'dan atmak amacına dayalı 433 maddelik Sevr Planını unutturmak istemektedirler.

Bakınız Lozan'a "hezimet" diyen bizim görevlendirilmiş tarihçiler dışında Lozan'dan memnun olmayan emperyalist devletlerin sözcüleri ne diyor?

“İleride dara düşüp bize yardım için geldiğinizde, burada reddettiğiniz herşeyi, cebimden çıkartıp önünüze koyacağım ...”

Lord Curzon - İngiltere Temsilcisi ve Konferans Başkanı

"Antlaşma, Timurlenk kadar hunhar, Müthiş İvan kadar sefih ve kafatasları piramidi üzerine oturan Cengiz Nan kadar kepaze olan bir diktatörün zekice yürüttüğü politikasının bir toplamıdır. Bu canavar, savaştan bıkmış bir dünyaya, bütün uygar uluslara onursuzluk getiren bir diplomatik antlaşma kabul ettirmiştir. Buna her yerde bir Türk zaferi dediler ve eski dünya parlamentolarını bunu kabule ikna ettikten sonra, büyük sermaye grupları, soğukkanlı ticaret erbabı ve giderek güya bazı din temsilcileri bile, Türkiye'yi uygar uluslar masasında uluslararası bir konuk durumuna yücelterek Amerika'yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmada birleştiler..:"

Amerikalı senatör Upshow

Senatörün yukarıda belirttiği "Amerika'yı yüksek ülkülerinden uzaklaştırmak" cümlesine dikkat. Çünkü, Lozan yalnız Türk ulusunun yok oluşu anlamına gelen Sevr'in, bizi Batı emperyalizmine her yönüyle bağlayan ve Batı'nın müstemlekesi haline getirecek olan kapitülasyonların değil, bunlarla beraber ABD'nin, Wilson ilkelerine dayanarak bölgeye nüfuz etmesi planını da ortadan kaldırıyordu.

Yukarıdaki alıntılardan anladığımız kadarıyla, bizim içimizde olan kimi siyasetçi ve tarihçilerin, Lozan'ı kimin için "hezimet" olarak gördüğü daha iyi anlaşılıyor. İçimizde görevlendirilmiş kimi aydın, tarihçi ve siyasilerin, Batılı devletler adına konuştuğunu buradan daha net görüyoruz. Lozan, Türkiye'yi müstemleke haline getirmek isteyenler için hezimet, Türk ulusu için kazanımdır.

ABD, o dönem Lozan'ı tanımamıştı. Günümüze kadar ABD'yi temsil eden hiç bir başkan, Lozan'ı tanıdığına dair bir beyanda bulunmadı.Lozan'ı tanımayan bir devletin, hala immobiliers Sevr'i düşlediğini bilmek için müneccim olmaya gerek yok.

Türkiye ise hala, Mondros ve Sevr'e dayanarak Türk topraklarını işgal eden birçok ülkenin dahil olduğu NATO'ya, kendisi de üyedir.

Türkiye'nin NATO bünyesinde yer alması, Milli Bağımsızlık Savaşı ve Lozan'da elde ettiğimiz kazanımların bir çoğunun, 1938'den sonraki Batı'ya bağlanma sürecinde kaybedildiğine dair en somut veridir.

Yani Lord Curzon'un öngörüsü geçici olarak doğrulanmıştır.

Ancak ondan daha geniş bir öngörüye sahip olan M.Kemal Atatürk, bu durumu tespit etmiş ve bizlere "Gençliğe Hitabe" ve "Bursa Nutku'nu" görev olarak bırakmıştır. Bu yüzden, tarihsel süreç içerisinde bütünsel olarak değerlendirdiğimizde, Lozan, geçici bir barış anlaşmasıdır.
Şimdi içinden geçtiğimiz süreçte, İkinci Sevr dönemini yaşadığımız gerçeği, kendisini daha yakıcı olarak hissettiriyor.

Tarih tekerrür ediyor. Bize düşen görev, tarihten ders çıkarmak ve Gazi Kemal Atatürk'ün emrini yerine getirmektir.

Mithat AKAR

Avrupa'daki ülkeler o zamanlar başaramadığı üstünlüğü geçen süre zarfından yaptıkları büyük plan doğrultusunda hayata geçiriyor. Özellikle İngiltere, Fransa ve Almanya'nın başını çektiği bu ülkeler için hiç bir zaman dost olmadık olmayacağız da 1940 ve sonrasında ciddi bir uyuma moduna geçtik ve hala devam ediyor.