1. yüz (Toplam 1 yüz)

Dingildemek Üzerine…

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ara 28, 2011 11:39
gönderen faruk haksal
Dingildemek ne demek biliyor musunuz?
Bu sözcük eğer bir “koltuk düşkünü” için söyleniyorsa, pirinç ayıklamak anlamına gelir.
“Ayıkla şimdi pirincin taşını” özdeyişi işte bu ve benzeri “durum vaziyetleri”ni açıklamak için kullanılagelmiştir.
Ya da betimlemek için…
Ya da “tıpkı kopyası” mührünü vurabilmek için.
Anlaşılmadı, değil mi?
Ama koltuk düşkünü zevat bu tarifi el yordamı ile de olsa bilir ve dolayısıyla azıcık da olsa, anlar, adım gibi biliyorum.
Anlarlar ve bizim kelimelerin girdabında tökezleyip, herkes tarafından kolayca anlaşılabilecek sözcükleri bulamayışımıza dua ederler.
Çünkü o sözcükleri bulup, ifade edebilirsek, ipliklerin daha da pazara çıkacağı korkusu ile dingildemektedirler.
Ama bulacağız… Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Ortak dilimizi yakalayıp, mutabakat köprümüzü kuracağız.
İçimizdeki “daha yoğun” anlatma hastalığını tedavi ettirip, basitliğin erdemini yakalayan o dili bulacağız ve o bendi aşacağız, herkes içini ferah tutsun!
Daha yoğun anlatma isteğini niçin bir hastalık olarak tanımladık?
Vicdan azabından…
Sorumluluk hissi ağır bastığından.
Daha geniş kitlelere ulaşabilmek uğruna yanıp yanıp, tutuşmaktan.
Bir şey başarılacaksa bunun ancak, [mutlaka ve kesin olarak,] herkesin birleşmesi ile, ortak paydanın payında toplanmasıyla gerçekleşeceğine olan inancımızdan…
Oysa her şey o kadar basit değildir, biliyoruz.
Bizim ifade etmeye çalıştığımız ölçüde kolay değildir.
Yaşam da öyledir.
Toplumsal değerlerimizin hayatın pratiğine sızdığında bize yansıttığı pratik de öyle…
İnsan yoğun ilişkiler çemberi içindedir.
Çoğu insanın yaşamı, yoğun düşünceler altında ezilmektedir.
Yoğunluk bir yüksekliktir, evet…
Ama o yoğunluğu [gerçekten] paylaşmak istemenin yegâne yolu, dili, yalın ve basit bir içerik içinde yakalayabilmekle mümkündür.
Bu bir yetenek meselesi midir?
Hayır, asla!
Çünkü gerçeği, “dingildemeden” ortaya koyma cesareti dildeki yalınlığı beraberinde getirir.
Zor olan basit olmaktır.
Ve gerçek yoğunluk, yalınlığın içeriğinde saklıdır.
Tıpkı matematikteki sadeleştirme yöntemini kullanabilme yeteneği gibi…
Gerçeği sadeleştirebilen bir beyin, onu kavramış, sarmalamış ve ona sahip olmuş demektir.
Ama gerçeğin [hatta] bir zerresine bile sahip olmak [aynı zamanda] büyük bir sorumluluğu üstlenmekle eş anlamlıdır.
Demek ki, “dingildemek” deyimi, koltuk sahibi beyzadeleri betimlemek için kullanılmamışsa, insanın başına türlü çoraplar örebilecek kapasitedeki bir etkinliği ya da bu türden etkinliklere sahip çıkan bir kişinin yapıp/ettiklerini ifade eder…
Yani yetkinliği tanımlar ve ifade eder.
Ortak dilin köprülerini kurup, müşterek paydamızı oluşturduğumuz zaman üzerinde yürüyeceğimiz ip, işte bu yetkinliğin doğrultusundaki yaşam pratiğidir…

farukhaksal@gmail.com

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:
http://www.soruyusormak.com
http://www.dnm-ler.com