1. yüz (Toplam 1 yüz)

Büyük Resim 3 / Arslan BULUT

İletiGönderilme zamanı: Cum Şub 17, 2012 11:51
gönderen Başkomutan
BÜYÜK RESİM (3)

"MİT-PKK ilişkisi büyük bir milli kriz durumudur!"

Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Basına sızdırılan iddiaların sadece bir kısmı doğru ise büyük bir milli kriz durumu söz konusudur. MİT yetkilileri, öncelikle yasalar ile çizilen yetkilerinin dışına çıktıkları gibi KCK sürecinde terör eylemlerini bildirmeyerek suç işlemişlerdir” dedi.

Özdağ, “Öte yandan Oslo sürecinde mevcut anayasal düzen aleyhine duruş sergilemiş MİT yetkilileri, Türkiye’nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü aleyhine bir belgenin şekillenmesine katılmışlardır. Ayrıca MİT’in vermediği eylem bilgileri neticesinde ne kadar asker, polis ve sivil yurttaşımız şehit olmuştur” hatırlatmasında bulundu.

Özdağ şu soruları sordu: MİT; Aktütün, Dağlıca, Reşadiye ve benzeri PKK eylemlerinden haberi olduğu halde bildirmemiş midir? Ankara’da Kumrular Sokağı bombalamasından MİT’in haberi olduğu halde bilgi paylaşımı yapılmamış mıdır? Savcıların iddia ettiği hususlar bu soruları meşru hale getirmektedir” diye milli kriz durumunu özetliyor.

    Oslo sürecinin sonunda, PKK ile Türkiye’yi temsil eden MİT görevlileri arasında, 2011 seçimleri öncesinde bir mutabakat metni hazırlandığı biliniyor. Bugün gazetesi, mutabakat metninin KCK operasyonlarında Diyarbakır BDP İl Başkanlığı’nda ele geçirildiğini, Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı Hakan Fidan ve MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in PKK ile vardığı mutabakatın metni olduğunu yazdı. İşte o metin:

“Türkiye ve PKK temsilcileri arasında yapılan görüşmelerde mutabakata varılan hususlar yaşanan çatışmalı sürecin Türkiye’de şiddet, can ve mal kaybına neden olduğu gerçeğinden ve kalıcı barış, güvenlik, uzlaşı ihtiyacından hareketle; taraflar Oslo toplantıları sürecinin devamı konusunda hem fikirdir. Taraflar, demokrasi, insan hakları ve evrensel hukuk ilkeleri temelinde Kürt sorununun çözümünde diyalog ve müzakere yolunun esas alınması konusunda görüş birliğine ulaşmış ve bir an evvel müzakerelere başlamanın gerekliliğine inanmaktadır. Oslo sürecinin başlangıcından bugüne dek yürütülen çalışmalar ve atılan olumlu adımlar, Kürt sorununun siyaset zemininde ve kamuoyu nezdinde tartışılabilir hale gelmesine ciddi katkı sağlamıştır.

Üzerinde mutabakata varılan hususlar

1- Taraflar, süregelen Oslo ve İmralı süreci bağlamında Kürt sorununun çözümü konusundaki kararlılıklarını koruduklarını bir kez daha belirtmişlerdir.

2- Taraflar, bugüne kadar Oslo ve İmralı süreçlerinde vurgulanan Kürt sorununun kalıcı çözümüne yönelik temasların sürdürülmesi ve yürütülecek çalışmaların Anayasal ve yasal çerçevede sonuçlandırılmasının esas alınmasının gerekliliği konusunda varılan mutabakatları teyit ederler.

3- Taraflar, 10 Mayıs 2011’de İmralı’da yapılan görüşmede Sayın Öcalan tarafından sunulan, ’Türkiye’de Temel Toplumsal Sorunların Demokratik Çözüm İlkeleri Taslağı’, ‘Türkiye’de Devlet ve Toplum İlişkilerinde Adil Barış İlkeleri Taslağı’ ve ‘Kürt Sorununun Demokratik Çözüm ve Adil Barışı İçin Eylem Planı Öneri Taslağı’ adı altındaki taslaklar konusunda, en geç Haziran’ın ilk haftasına kadar görüş ve önerilerini sunar. Kürt tarafı, sözü edilen taslakları memnuniyetle karşılar, prensip ve ilkesel olarak kabul eder.

4- Taraflar, aynı süre içinde yukarıda adı geçen taslaklarda zikredilen Anayasa Konseyi, Barış Konseyi, Hakikat ve Adalet Komisyonu için isim düzeyinde çalışma yaparlar ve netleştirdikleri isim önerilerini sunarlar.

5- Türk tarafı, seçimlerden sonra en kısa zamanda örgütü temsilen iki kişinin Sayın Öcalan’ı ziyaret etmesi, yukarıda adı geçen konsey ve komisyonlar kurulduktan sonra, birer alt komisyonlarının da Sayın Öcalan’la ilişkilendirilmesini taahhüt eder.

6- Kürt halkının siyasi ve legal temsilcileri, basın yayın organları ve çalışanlarına yönelik uygulanan baskı, tutuklama ve çalışmalarını engelleme vb. yönelimlere son verilmesi ve KCK adı altında gerçekleşen siyasi operasyonlarda tutuklananların serbest bırakılması sürecin yumuşatılması ve çözüm yönünde ilerlemesi için önemli bir adım olacaktır.

Bu çerçevede Türk tarafı ilk adım olarak Newroz ve sonrasında tutuklanan Kürt siyasetçileri bırakmayı taahhüt eder.

7- Taraflar, seçimlerin güvenli bir ortamda geçmesi ve ortamın normalleşmesi için, en üst düzeyde kamuoyuna açık çağrı yapacaktır.

8- Kürt sorununun nihai çözümünün, ancak çatışmasızlık zemininde gerçekleşebileceğinden hareketle tüm askeri, siyasi ve diplomatik operasyonların ve eylemlerin durdurulması ve uygun tedbirlerin karşılıklı geliştirilmesi esastır. Bu çerçevede taraflar, 15 Hazirana 2011’e kadar her türlü operasyon ve askeri eylemlerini durdururlar.

9- Taraflar, müzakereleri derinleştirmek ve gündemdeki konuları tartışmak üzere hazırlıklarını yaparak 2011-Haziran ayının ikinci yarısında bir araya gelmeyi kararlaştırmışlardır. Üç paragraflık giriş ve 9 maddeden oluşan iş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan Hakem Devlet temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı Hakem Devlet merkezinde arşive alınmıştır.


“Oslo’yu kim sızdırdıysa mutabakatı da onlar verdi”

Karayılan, BDP Diyarbakır il binasında bulunduğu iddia edilen, Abdullah Öcalan’ın el yazması mektuplar ve mutabakat metni gibi diğer belgelerin tek nüsha olduğunu ve kendi denetimleri altında bulunduğunu, Türkiye’ye sokulmadığını ve çoğaltılmadığını ileri sürerken, “Oslo görüşmelerini kim internete sızdırdı, deşifre ettiyse, bu belgeleri de aynı çevreler polisin dosyasına koymuştur. Bu belgeler devlet ya da MİT’in arşivinden alınmıştır. Başka hiçbir mümkünatı yoktur. Tek bir ihtimal daha vardır, uluslararası güçlerin de bu belgeleri elde etme olanağı olabilir; onu yadsımıyorum ama buna pek ihtimal de vermiyorum” dedi.

Tablo basına sızdırılan görüşme tutanağı ile birlikte değerlendirildiğinde, büyük resmin ayrıntıları ve “Yeni Anayasa” yı kimin neden istediği ortaya çıkıyor.

KCK, “alternatif devlet kurma girişimi”

Operasyonda ele geçirilen Öcalan’a ait el yazması bir mektubun da MİT tarafından KCK Yürütme Konseyi’ne ulaştırıldığı tespit edildi. Mektupta KCK’nın “alternatif devlet kurma girişimi” olduğu belirtiliyor.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı sıfatıyla ve MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile birlikte katıldığı Oslo görüşmesinde PKK adına terör örgütü elebaşları Sabri Ok, Mustafa Karasu ve Zübeyir Aydar ile koordinatör ülke temsilcisi hazır bulunmuştu. Görüşmelerin 2.5 yıl sürdüğü ve 5 kez gerçekleştiği iddia ediliyordu. Nitekim, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma başlatarak eski MİT Müsteşarı Emre Taner ile birlikte MİT yetkililerini ifade vermeye çağırdı.

MİT yetkilileri ifadeye gelmeyip Başbakan ve Cumhurbaşkanı ile görüştüler. Ardından mahkemeden yakalama kararı çıkaran Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya ile KCK soruşturmasında birinci derecede görev yapan polis şefleri bu görevlerinden alındı. MİTmensuplarının ve Başbakan’ın görevlendirdiği kişilerin özel yetkili savcılar tarafından soruşturulmasını yine Başbakan iznine bağlayan bir yasa önerisi hazırlanıp hızla TBMM’ye sunuldu.

MİT yetkilileri hakkındaki iddialar

Savcılıktan veya polisten basına sızdırıldığı anlaşılan bilgilere göre MİT yetkilileri hakkındaki iddialar şöyledir.


1- PKK-KCK içine avukattan başka kimliklere kadar değişik boyutlarda sızan MİT elemanları, İmralı’dan Öcalan’ın Kandil’e verdiği örgütün yeni şiddet eylemlerini nasıl gerçekleştireceğine dair talimatları aktarmışlardır.

2- PKK-KCK içinde MİT elemanları bazı terör eylemlerinin istihbaratını aldıkları halde bunları polis ve asker ile paylaşmamış, eylemlerin gerçekleşmesine göz yummuşlardır.

3- KCK’nın yapılanması, MİT elemanlarının gözetiminde ve onayı/desteği ile gerçekleşmiştir.

4- KCK’nın 14 Temmuz 2011’de demokratik özerkliği ilan etmesi ile ilgili talimatın iletilmesine MİT aracılık etmiş, ancak bu bilgiyi gerekli makamlara aktarmamıştır.

5- KCK davası tutuklularının serbest bırakılacağına dair MİT yetkilileri taahhütte bulunmuştur.

6- İstanbul Başakşehir’de Ergenekon ve Balyoz hakimlerinin de lojmanlarının bulunduğu binalara kaleşnikofla yapılan saldırıyı, MİT haber elemanı gerçekleştirmiştir.

7- İbrahim Tatlıses’e yapılan suikastin silahı, 2 MİT haber elemanı tarafından temin edilmiştir.

8- Abdullah Öcalan’ın, 6 Temmuz 2011’de 6 sayfalık el yazısı ile örgüte halk savaşı başlatma talimatlarını verdiği mektup, MİT tarafından Kandil’e taşınmış ve 14 Temmuz’da Silvan’da 13 askerimizin şehit olduğu saldırı ile PKK tarafından halk savaşı başlatılmıştır.

Savcılar bu soruları sormasın mı?

Prof. Dr. Ümit Özdağ, “Yukarıdaki iddiaların sadece bir kısmı doğru ise büyük bir milli kriz durumu söz konusudur. MİT yetkilileri, öncelikle yasalar ile çizilen yetkilerinin dışına çıktıkları gibi, KCK sürecinde terör eylemlerini bildirmeyerek suç işlemişlerdir. Öte yandan Oslo sürecinde mevcut anayasal düzen aleyhine duruş sergilemiş, Türkiye’nin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü aleyhine bir belgenin şekillenmesine katılmışlardır. Ayrıca MİT’in vermediği eylem bilgileri neticesinde ne kadar asker, polis ve sivil yurttaşımız şehit olmuştur.

MİT, Aktütün, Dağlıca, Reşadiye ve benzeri PKK eylemlerinden haberi olduğu halde bildirmemiş midir? Ankara’da Kumrular Sokağı bombalamasından MİT’in haberi olduğu halde bilgi paylaşımı yapılmamıştır. Savcıların iddia ettiği hususlar bu soruları meşru hale getirmektedir” diye durumu özetlemiştir.

Karayılan’ın itirafları

PKK’nın Kuzey Irak’taki elebaşlarından Murat Karayılan ise 14 Şubat 2012 tarihli Milliyet’te yayımlanan habere göre MİT ile değil, devletle masaya oturup görüşmeler yaptıklarını ileri sürdü.

Terör örgütü PKK’ya yakın sitelerinde röportajı yayımlanan Karayılan, Hakan Fidan’ı hedef alan operasyonun “Diyalog sürecini tümüyle kapatma ve bundan sonra kimsenin diyaloga yeltenmemesi için gözdağı vermeye dönük bir yönelim” olduğunu savundu. Devletle ilk olarak, Turgut Özal’ın Cumhurbaşkanı olduğu 1993 yılı Mart ayında, dolaylı ilişki kurduklarını belirten Karayılan, Nisan ayında Özal’ın ölümüyle görüşmelerin kesintiye uğradığını anlattı.
Daha sonraki gelişmelerde devletle dolaylı ilişkilerin İmralı’da doğrudan görüşme ilişkisi düzeyine çıkması ve Oslo’da resmi görüşmelerin yapılması sürecine yükselmesine önem verdiklerini anlatan Murat Karayılan, şu iddialarda bulundu:

“Biz MİT’le değil, devletle görüşmeler yaptık. Bizimle görüşme yapan heyet, hiçbir zaman, ’Biz MİT’çiyiz, MİT olarak sizinle görüşmeye geldik’ dememişlerdir. TC devleti adına görüşme yapan heyetler olarak tanımışızdır. O heyetin içinde kimin MİT mensubu, kimin başka kurumun mensubu olduğunu biz bilemeyiz ama bizimle devletin bilgisi dahilinde ve devlet adına masaya oturan heyetlerle görüşmeler yaptık. Ama esas olarak buna yol açan ve zemin sunan zihniyet önemlidir. AKP diyalog sürecine sahip çıkmadı. ’Devlet yapıyor’ dedi. Bu devlet kimdir ve nerededir, belli değil. AKP sorunu çözmek istediğini söylüyor ama gerekli hiçbir yasal düzenlemeyi yapmıyor. Bir taraftan demokratik açılım adı altında bir süreç başlatıldığını söylüyor, öbür taraftan Kürt siyasetine dönük bir siyasi soykırım sürecini başlatıyor ya da onaylıyor. Kürt sorununa dönük herhangi bir yasal düzenleme yapmıyor, sürdürülen diyalog sürecini illegal bir vaziyette bırakıyor.”

Arslan BULUT - 17 Şubat 2012, YENİÇAĞ