12. yüz (Toplam 14 yüz)

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 15, 2013 22:25
gönderen Oğuz Kağan
Öcalan’ı dışarı çıkarıp özerklik ilan edecekler

Terör örgütünün iktidardan cesaret alıp iyici şımarması ve Lice’de sözde “şehitlik” açması tepkiyle karşılandı. YENİÇAĞ’a konuşan Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, “Terör örgütü PKK’nın Güneydoğu’da dokunulmazlığı var. TSK kışlasına çekildi, alan PKK ya kaldı” dedi. Güneydoğu Anadolu bölgesinin terör örgütünün insafına terk edildiğini savunan Nejat Eslen, şöyle konuştu: “Güneydoğu tamamen terör örgütüne terk edilmiş gibi bir durum var. PKK istediği yerde yol kontrolü yapıyor, eylem gerçekleştiriyor. Savunma özgüvenini çağrıştıran düzenlemeler yapıyor. PKK’nın Güneydoğu’da dokunulmazlığı var. TSK kışlasına çekildi, alan PKK’ya kaldı. PKK da bunu kazanılmış zafer olarak gösteriyor. Böyle devam ederse burada özerk bölge ilan edilecek ve teröristbaşı Öcalan özgürlüğüne kavuşacak. İpin ucu çoktan kaçtı.”

Terörle mücadele yok

Emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu da, pazarlık süreci ile birlikte TSK’nın terörle mücadeleyi bırakmak zorunda kaldığını söyledi. TSK’nın kışlaya çekilmek zorunda kaldığını anımsatan Kuloğlu, boşluğu terör örgütü PKK’nın doldurmaya çalıştığını ifade etti. Sözde çatışmasızlık sürecini terör örgütünün lehine kullandığını anlatan Kuloğlu, şunları söyledi:

“Silahlı kuvvetlere terörle mücadele konusunda sadece valinin talimatıyla hareket edeceği söylendikten sonra, silahlı kuvvetler de terörle mücadelesini bıraktı ve tamamen kışlalarına çekildi. Alanda bir boşluk ortaya çıkınca PKK her ne kadar çekiliyorum dese de yerine gelen ve kalan unsurlarıyla hakimiyet sağlamaya, bölge üzerinde etkinlik kurmaya çalışıyor. Şehitlik de kurar, yol da keser, kontrol de yapar. Çünkü TSK orada bir faaliyette bulunmadığına göre bu boşluk PKK tarafından kapatılmış durumda. ’Barış süreci devam ediyor, çatışma olmasın’diye müdahale edilmiyor. Çatışmasız geçen süreçte de PKK duruma hakim olmaya çalışıyor. Zaman içerisinde orada özerk bölgeye yakın bir durum yaratılması planlanıyor. Buna müdahale edilmediği sürece bölünmeye kadar giden yolun açıldığı düzen olur.”

Devlet şeklen var

Emekli Tümgeneral Erdal Sipahi ise yaşanan olayların bölünme senaryosunun parçası olduğunu söyledi. Pazarlık süreci ile birlikte inisiyatifin terör örgütünün eline geçtiğini vurgulayan Sipahi, PKK’nın da bölgede otorite kurmak için her fırsatı değerlendirdiğini belirtti. Sipahi, “Hükümetin bu konuda vermiş olduğu tavizlerin, yapmış olduğu pazarlıkların, müzakerelerin sonucu olan gelişmeler. Bu ihanetin farkına varacak ve bundan geri dönüş yapacak. veya Türk milleti bir şekilde bu hükümetin yerine başka bir hükümeti seçecek. Otoritesini ve kontrolünü devlet büyük ölçüde kaybetti. Devlet sadece şeklen var” diye konuştu.

YENİÇAĞ, 15 Temmuz 2013



Çekilme sürecinde son durum PKK %15 TSK %100

AKP iktidarının İmralı canisiyle yaptığı pazarlıklar sonucu operasyon yapmaları valilerin iznine bağlanan Mehmetçik kışlasına hapsedilince, meydan ‘çekiliyorlar’ denilen teröriste kaldı. Elllerinde silahları, bombaları olduğu halde köylere kadar inip tören düzenliyorlar

Askerin 35. madde ile kışlaya hapsedilmesi, bölgede görevli komutanların valinin izni olmadan operasyona çıkamaması, “çekilme” sürecinde topraklarımızdaki eli kanlı katillerin ancak yüzde 15’inin sınır dışına çıkıp, Mehmetçiğin neredeyse yüzde 100’ünün kışlaya hapsedilmesi terör örgüt PKK iyice pervasızlaştırdı. Sözde “asayiş birlikleri” kurup yol kesen, kimlik kontrolü yapan, hatta ormandan ağaç kesmeyi bile izne bağlayan PKK, hükümetten cesaret alarak işi “şehitlik” kurmaya kadar götürdü. Yazarımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın, bölgenin “PKK’ya nasıl teslim edildiğini” anlatan yazılarının ardından skandallar zincirine bir halka da Diyarbakır’ın Lice ilçesinden eklendi.

Kimlik kontrolü

İlçeye bağlı Yolçatı köyü kırsalında 2 ay önce yapımına başlanan 250 ceset kapasiteli içerisinde 170 terörist mezarının bulunduğu sözde “PKK Şehitliği” törenle açıldı. Törene katılan yüzleri poşulu 15 kadar eli silahlı teröristlerden biri Türkçe olarak basın açıklaması yaptı. Mezarlık açılışına gelen BDP’lilerin yolu, Kayacık yolu üzerinde kendilerine “KCK/Asayiş” diyen yüzleri poşulu ve teröristlerin giydiği giysilerden giyen bir grup tarafından kesilerek, kimlik kontrolünden sonra “şehitliğe” alındılar.

“PKK Şehitliği” ne, Öcalan başta olmak üzere eli kanlı katillerin posterleri asıldı. Tören alanındaki yüzleri poşulu teröristler, askeri nizam içerisinde tören alanına katılanların önünde yer alarak saf tuttu. Çevrede önlem için silahlı PKK’lıların olduğu görülürken, zafer işaretleri eşliğinde Kürtçe marşlar okundu. Bir terörist, sözde anıt mezarda cesetleri bulunan PKK’lıların isimlerini tek tek okudu. Okunan her isimden sonra partililer hep bir ağızdan, “Buradayım” anlamına gelen “Ez livirim” diye bağırdı. Kalabalığın sevgi gösterisinde bulunduğu PKK’lılar, ormanlık alana girerek izlerini kaybettirdi. Törene, BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan da katıldı.

Sıradışı görüntüler

Beytüşşebap’ta da 2012’de ölen terörist Mehmet Kaplan için Faraşin yaylasında düzenlenen terönde sıradışı görüntüler yaşandı. Buradaki törene de PKK’nın dağ kadrosundaki eli silahlı militanları katıldı. Törende konuşan BDP Van Milletvekili Nazmi Gür, Öcalan şahsında özgürlüğe ve barışa emin adımlarla yürüdüklerini söyledi. Gür, “Artık 4 parçadan (Türkiye, İran, Irak ve Suriye’deki Kürt bölgesi) Kürt halkının birleşme zamanıdır. Kürt halkı ulusal ittifakını pekiştirerek, özgürlüğe yol olacaktır” dedi.

Resim

Vahim tablonun boyutu YENİÇAĞ’da

Gazetemizin 6 Temmuz tarihli nüshasında yazarımız Prof. Dr. Ümit Özdağ’a ulaşan bir raporu manşetine taşımış ve vahim tablonun boyutunu “Van PKK’ya teslim” başlığıyla duyurmuştu. Raporda, “Van Belediyesi, PKK’nın resmi propaganda organı olarak çalışıyor. Oda kapılarının hepsinde Kürtçe tabelalar var. Devlet memurları tahsilat yapamıyor. Güvenlik güçlerinin genel zihniyeti, Van’ın görev süresinin bitiminde derhal terk edilmesi. 6. Hudut Alayı kışlaya hapsedildi. Asker ortada yok artık. PKK’lılar dağda olduğu gibi kentte de çok rahat. Bölge PKK denetimine geçmiş durumda. Hiçbir basın organında yer almıyor ama PKK özellikle kentlerde ve devletle çalışmış yöreden kişilere yönelik infazlar gerçekleştiriyor” denilmişti. Görülüyor ki, PKK, AKP’nin çözüm sürecini, Türkiye’nin çözülmesi sürecinin bir parçası haline getirmiş, pençelerini her gün biraz daha vatan toprağına geçiriyor. Diğer bir ifadeyle bölgede “ikili iktidar” olgusu var. Ve PKK, diğer iktidara karşı her geçen gün biraz daha tahammülsüz davranıyor.

YENİÇAĞ, 15 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Cum Tem 19, 2013 11:00
gönderen Oğuz Kağan
Alman dergisi kaçınılmaz son dedi

Almanca yayımlanan siyasi analiz dergisi Zenith, temmuz sayısını “Kürdistan”a ayırdı. Kapağında “Kürdistan” haritasına yer veren dergi, “Kürdistan artık önlenebilir mi” başlığıyla Kürtlerin statüsüyle ilgili olarak kapsamlı bir dosya hazırladı. “Kürtler Arap baharının kazananları mı” sorusunu yönelten dergi, aralarında kendisini “Orta Doğu uzmanı” olarak tanıtan ancak “Alman Gladyosu Türkiye masası şefi” olduğu iddia edilen Udo Steinbach’ın da bulunduğu çok sayıda akademisyen tarafından kaleme alınan yazılarda Kürtlerin konumunun “önlenemez” olduğu vurguladı. Steinbach, “Kürdistan’a yolculuk” başlıklı yazısında, “Farklı ülkelerde yaşayan Kürt elitler, Kürt halkı için sembolik bir devletçilikten yola çıkarak siyasal, ekonomik ve kültürel kimliğin oluşmasını sağlayabilecek yapıyı ortaya koymak zorunda. Bunu yaparken mevcut sınırları kabul etmeliler. Kürt liderler dikkatli olmazlarsa Ankara kurulmak istenen Kürt devletine karşı Bağdat, Tahran ve Şam’dan destek alarak Kürt sorununa karşı geçmişte olduğu gibi baskı uygulayarak yanıt verebilir” dedi.

Türkiye için “iç savaş senaryoları” yazmakla tanınan Steinbach, Alman Gladyosu’nun Türkiye masası şefi olarak biliniyor. Dergideki analizde, Kürtlerin Orta Doğu’da “devleti olmayan en büyük halk grubu” olduğu, artık kendi devletlerine sahip çıkma şahsı bulunduğu belirtildi. Dergiye kapak olan haritada ise Erzurum’dan Gaziantep’e kadar olan bölge “Kürdistan” olarak gösterildi. Türkiye’de “barış süreci”, Irak’ta Bağdat hükümetiyle sorunlar, Şii-Sünni iktidar kavgası ve Suriye’deki iç savaşın Kürtlerin elini güçlendirdiği ifade edilen analiz yazıda, “Kürtlerin yaşadığı ülkelerde Kürdistan devleti bir kabus. Fakat Arap Baharı ile birlikte bu kabus gerçek olabilir” görüşü dile getirildi.

Resim

YENİÇAĞ, 18 Temmuz 2013



Kürdistan’ın ikinci parçası da tamam!

ABD’nin 100 yıllık “4 ayaklı Kürdistan” planı işliyor! Irak işgal edilerek parçalandı ve kuzeyi Barzani’ye teslim edildi. İç savaş çıkarılan Suriye’nin kuzeyi terörist PKK’nın uzantısı PYD’ye bırakıldı. Paniğe kapılan Ankara ise BM’den medet umuyor...

ABD ve İngiltere’nin “4 ayaklı Kürdistan” planı, Irak’tan sonra Suriye’nin kuzeyinin de Kürtlere teslim edilmesiyle adım adım hayata geçiriliyor. Irak daha önce işgal edilerek parçalanmış ve ülkenin kuzeyi peşmerge reisi Barzani’ye teslim edilmişti. İç savaş çıkarılan Suriye’nin kuzeyi ise terörist PKK’nın uzantısı PYD’ye bırakıldı. PYD bugün özerklik ilanına hazırlanırken sıra Türkiye ve İran’a geldi. Böylece Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında çizilen harita, PKK’nn Suriye’nin kuzeyine yerleştirilmesiyle hayat bulmuş oluyor. ABD’nin Irak’a 1990’da ilk müdahalesiyle ortaya çıkan Çekiç Güç ile Irak’ın kuzeyinde bir Kürt oluşumuyla başlayan süreç, bugün yeni bir aşamaya geçti. Suriye’nin kuzeyinde bugün “devlet” kuracak olan Kürtler, böylece Kürdistan’ı oluşturacak bölgedeki ikinci parçayı da elde etmiş olacak.

Ankara bölgedeki gelişmeleri internetten takip edip, TSK yaptığı açıklamalarla halkı bilgilendirirken Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’le bir araya geldi. 3’lü zirvede, terör örgütü PKK ile yürütülen süreç ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulan özerk yapı tartışıldı.

Bugün “özerk”ler

PYD bölgeye tamamen hakim olduklarını belirtirken, devlete ait kurum ve kuruluşlara el konulduğu ileri sürüldü. Türkiye sınırındaki karakolları ele geçiren YPG, binalara PKK’nın bez parçaları asarken, Türkiye’nin baskısı sonucu sınırdaki mevzileri boşaltıp geri çekildi. Milliyet’in haberine göre, Ceylanpınar’ın karşısındaki sınır kesiminin büyük bölümü ve sınır kapısını elegeçiren PYD, hükümetin uyarısı üzerine kapının denetimini “Halk Meclisi”ne bırakarak geri çekildi. Suriye sınırında PYD ile bölgedeki gruplar arasındaki çatışma ortamı, devleti “kısmen” alarm durumuna geçirirken, TSK da sınırdaki hareketliliği yakın izlemeye aldı.

Ceylanpınar tedirgin

Suriye’nin Haseke kentine bağlı Ra’sulayn ilçesindeki çatışmalar gece ve gün boyu devam ederken, silah sesleri Ceylanpınar’da da duyuldu. Belediye hoparlöründen, vatandaşların mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmamaları ve pencerelerden uzak durmaları yönünde anonslar yapıldı. Önceki gün Ceylanpınar’a ulaşan kurşunlarla 17 yaşındaki Mahsun Ertuğrul hayatını kaybetmiş, ağır yaralı 15 yaşındaki Ahmet Gündüz Ankara’ya sevk edilmişti.

Erdoğan, “izin vermeyiz” demişti

Başbakan Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz yıl aynaı günlerde Kamışlı ve Afrin’i kuşatan yapıya izin verilmeyeceğini belirterek, “Kuzeyde oluşacak bir yapılanma bizim için terör yapılanmasıdır. Oraya müdahale etmek en tabii hakkımızdır” demişti. Suriye’nin Kuzey’inde terör örgütü PKK ile bağlantılı yeni oluşuma ilişkin sert mesajlar veren Erdoğan, “Buradaki yapılanma oradaki Kürtlerin yapılanması olarak değerlendirilemez. O PKK ile PYD’nin yapılanmasıdır ki bu da bizim hassas dengelerimiz arasında yer alacaktır. Burada bu oluşuma kalkıp da eyvallah edecek halimiz yok. Türkiye’de malum medya ’orada Kürdistan devleti kuruldu’veya ’Kuzey’de bir Kürt devleti’filan gibi hemen bunu yazmaya başladılar. Bizim PKK ile PYD’nin oradaki işbirliğine sıcak bakmamız mümkün değil” demişti.

ABD’nin 100 yıllık planında sona doğru

ABD’nin 100 yıllık “Büyük Kürdistan” planı adım adım hayata geçiriliyor. ABD’nin 28. Başkanı Thomas W. Wilson’ın, 1920’de Paris Barış Konferansı’na sunulmak üzere Türkiye’nin de parçalanmasını öngören “Büyük Kürdistan” senaryosu, bugünkü gelişmelerin de başlangıcını oluşturuyor. Wilson’un, Dışişleri Bakanlığı’nın Kafkasya Bölümü’ne Türkiye’yi “Ermenistan, Lazistan, Kürdistan ve diğer etnik parçalar” şeklinde dörde bölen bir harita yaptırdığı ortaya çıkmıştı.

Türkiye hedefte

ABD Başkanı Wilson’ın 1920 tarihli haritası, Türkiye’nin kuzeydoğusunu Ermenilere, güneydoğusunu Kürtlere bırakıyordu. Bu çerçevede Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den koparılacak “Büyük Kürdistan” için işe Irak’tan başlanacaktı. Bunun için önce Molla Barzani devreye sokulmuştu. Mesud Barzani’nin babası Mustafa Molla Barzani’nin “İkinci hedefimiz Türkiye’dir” sözleri 1966’da Yeni İstanbul gazetesine manşet olmuştu. Babasının hayalinin peşinden giden peşmerge reisi Mesud Barzani’nin ABD desteğiyle Irak’ı ele geçirmesinden sonra ne yapacağı da 16 Temmuz 2010’da YENİÇAĞ gazetesinin manşettinden duyurulmuştu. Barzani, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’den toprak alarak büyük Kürdistan’ı kuracağını söylemişti. İşte bu çerçevede ABD’nin 100 yıllık planı için önce Irak’ta özerk bir bölge oluşturuldu, bugün de Suriye’nin kuzeyinde PYD liderliğindeki Kürtler özerklik ilanına hazırlanıyor. Bütün bunların ardından sıra Türkiye ve İran’a gelecek. Bunlar tamamlandığında ABD’nin 100 yıllık planı hayata geçirilmiş olacak.

Uçuşa yasak bölge istediler

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Ürdün Dışişleri Bakanı Nasir Cudeh ile Suriyeli sığınmacıların kaldığı en büyük kamp olan Zateri Kampı’na ziyarette bulundu. Kerry, ziyaretinde Suriyeli sığınmacıların temsilcileriyle yaklaşık 40 dakika görüştü. Suriyeli sığınmacılar, Kerry’den Suriye’de “uçuşa yasak bölge” ilan edilmesini, tampon bölge ve insani yardım koridorları oluşturulmasını talep etti. Sığınmacılardan Deralı Cemalet Ebu el-Hariri’nin, “Uçuşa yasak bölgeiçin size yalvarıyoruz” şeklindeki sözlerine Kerry, şöyle karşılık verdi: “Değerlendirmemiz altında birçok alternatif var. Bunun o kadar kolay olmasını isterdik. Bildiğiniz gibi 12 yıldır 2 ülkede savaşıyoruz, ayrıca Suriye muhalefetine silah sağlamak gibi bir çok alanda yardım yapmaya çalışıyoruz. Yeni şeyler yapıyoruz. Uçuşa yasak bölgeyi de değerlendiriyoruz ancak bu söylendiği kadar kolay değil.” Görüşmenin ardından basın açıklaması yapan Kerry, sığınmacıların endişelerini anladığını belirterek, ABD’nin Suriyelilere insani yardım sağlayan en büyük ülke olduğunu iddia etti. Kerry, “Sanırım dünyanın Suriye’ye karşı uzak durmasından ötürü sığınmacılar perişan ve kızgın. Ben de onların durumunda olsaydım, nereden olursa olsun yardım arayışında olurdum. Onların bu sorunlardan kaynaklanan istek ve hayal kırıklıklarını anlıyorum” diye konuştu.

Resim

YENİÇAĞ, 18 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Cmt Tem 20, 2013 10:58
gönderen Oğuz Kağan
Belediye başkanları özerklik ilan edecek

AKP iktidarının bölgede hakimiyeti KCK’ya devrettiğini anlatan Yurt Partisi lideri, yerel seçim döneminde belediye başkanlarının özerklik ilan edeceğini savundu.

Hükümetin dış politikada büyük yanlışlar içerisinde olduğunu ifade eden Yurt Partisi Genel Başkanı Saadettin Tantan, PKK’yı büyüten AKP iktidarının BM’ye bölgede yaşanan sorunla ilgili olarak çağrıda bulunmasının kendisini aldatmaktan başka bir anlam ifade etmediğini belirtti. Tantan, “BM’ye seslenerek kendi kendimizi aldatıyoruz. Bu aczin ifadesi. İktidar hem kendini hem halkı aldatıyor” dedi. Tantan, bölgesel güç haline haline gelen PKK’lı belediye başkanlarının yakında özerklik ilan edebileceklerini kaydetti.

Sadettin Tantan, Suriye’nin Kuzeyi’nde yaşanan gelişmelerin, Türkiye’nin güvenliğini riske soktuğunu söyledi. Türkiye’yi yöneten üç kişinin ülke yerine kendi menfaatlerini düşündüklerini kaydeden Tantan, “Üçlü paralel devlet algısı var. Üç kişi Türkiye’yi yönetiyor. Bu siyasetçilerin ülke menfaatlerini ve halkın menfaatlerini göz ardı etmesinden kaynaklanıyor. Siyasi kadrolar bu sorunu çözebilecek kapasitede değil. Halk el koymazsa iktidar bunu çözemez. Türkiye çok büyük risklerle önümüzdeki günlerde karşı karşıya kalacaktır” diye konuştu.

Bölgesel güç

Tantan, PKK’nın Oslo süreciyle birlikte uluslararası güç olarak Kürt halkının temsilcisi konumuna getirildiğini vurguladı. Pazarlık süreciyle birlikte terör örgütünün bölgesel güce dönüştüğünü ifade eden Tantan sözlerini şöyle sürdürdü: “PKK Oslo sürecini uluslararası alana taşındığı için Kürt halkının temsilcisi oldu. PKK Türkiye’yi istikrarsızlaştıran bir organize suç örgütü olmasına rağmen bölgesel güce dönüştü. Bölgesel güç olarak Suriye’de kendini gösterdi”

Siyasi işgal

PKK’nın sözde barış süreciyle birlikte özgürleştiğini ve büyük bir mali güce ulaştığını belirten Tantan, kısa süre sonra bölge belediye başkanlarının özerklik ilan edebileceklerine dikkat çekti. Tantan, “PKK, yerel seçim döneminde de Doğu ve Güneydoğu’daki belediye başkanlarını alarak özerklik ve bağımsızlığını ilan edecektir. PKK, tarihin en büyük bölgesel güç dönemini yaşamaktadır. Bu kadrolar Batı servisleri tarafından teslim alındığı için Türkiye bugün siyasi işgal altındadır” dedi. Tantan, AKP iktidarının 2003 yılından bu yana, alan ve siyasi hakimiyeti bölgede KCK’ya devrettiğini anımsattı. Tantan, şöyle konuştu: “Kuzey Suriye’de iç içe yaşayan halklar tehdit altında hissettiği için kendini güvenli alana attı. Boşaltılan alanlar da PYD’ye teslim edildi.”

Tantan, “Bölgede gelişen çatışmalar Türkiye’de gelecekte sivil savaşın yoğun bir şekilde yaşanacağını göstermektedir. PKK yöneticilerinin tehdidi de bunu göstermektedir.”

Türkiye enerji havzasından dışlandı

Suriye’nin de içinde bulunduğu enerji koridorunun büyük önem taşıdığını vurgulayan Tantan, Rusya, Çin ve İran açısından bölgenin önemine dikkat çekti. Türkiye’nin enerji havzasından da dışlandığını belirten Tantan, “Enerji savaşlarında Suriye koridoru önemli. Bunu ele geçirmek için, PKK Türkiye’nin de desteğiyle kullanılmaktadır. Çünkü bu koridor İran, Rusya ve Çin için önemlidir. Türkiye bilerek bu oyunun içerisinde yer almış ve sürekli kaybetmektedir.” dedi. Tantan şöyle devam etti: Suriye ve Lübnan’daki Hizbullah’ın yaşaması enerji savaşları açısından önemlidir. Bu koridoru ele geçirmek isteyen Batı PKK’yı kullanarak İran, Rusya ve Çin’in etkisini sıfırlamak istemektedir. Hürmüz Boğazı, Doğu Akdeniz, Babül Mendep Boğazı, Karadeniz Havzası, enerji savaşları açısından önemli hakimiyet alanıdır. Karadeniz havzasında da Türkiye dışlanmaktadır. Zaten Irak’tan da dışlandı Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nda da etkinliği sıfırlanmıştır.

YENİÇAĞ, 19 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Pzr Tem 21, 2013 10:02
gönderen Oğuz Kağan
Irak, Suriye tamam sıra Türkiye'de!

Suriye’nin kuzeyinde özerk Kürdistan ilanı BDP’li milletvekillerinin katılımıyla Diyarbakır Hakkari, Van, Tatvan Kızıltepe, Yüksekova ve Cizre’de kutlandı.

Şanlıurfa’nın Ceylanpınar İlçesi’nin karşısında bulunan ve şiddetli çatışmaların ardından geçen yıl kasım ayında Türkiye’nin destek verdiği isyancıların kontrolüne geçen Resulayn’da, geçen salı günü PYD ile El-Nusra cephesi arasında çatışma çıktı. Şiddetli çatışmaların ardından Resulayn’ın kontrolü çarşamba günü akşam saatlerinde PYD’nin eline geçti. Bunun ardından da Resulayn’da, Ceylanpınar sınırına 100 metre uzaklıktaki 9 katlı makarna fabrikasının çatısındaki Özgür Suriye Ordusu bayrağı indirildi ve yerine PYD bayrağı asıldı. Sınır hattından net olarak görülen PYD bayrağı, Resulayn’da kontrolü tamamen PKK’nın Suriye’deki uzantısı örgütün eline geçirdiğini ortaya koydu. PYD’nin “özerklik” hamlesini değerlendiren uzmanlar, Suriye’de PKK devleti kurmanın hedeflendiğini belirterek, “PKK için nihai hedef devlet kurmak” dediler. Bu gelişmeler yaşanırken, Rojava adı verilen Suriye’nin kuzeyindeki bölgede PYD bayram yapıyor. Buradaki alt yapı çalışmalarının geçen yıl başladığını belirten PYD yanlıları artık sonuca varmaya çok az kaldığını belirtti. Burada yapılan törenlerde silahlı terör örgütü üyeleri resmi geçit töreni yaparken, her yana terör örgütünün flamaları asıldı. Törenlerde bebek katili Abdullah Öcalan’ın posterleri de yer aldı.

Öcalanlı törenler

Suriye’deki bu sevinç gösterilerine Türkiye’nin bazı bölgelerinin de katıldığı bildirildi. ANF’nin haberine göre, Van, Kızıltepe, Tatvan, Yüksekova, Şırnak’ın Cizre ilçesi ile Diyarbakır ve Hakkari’de kutlamalar yapıldı. Kutlamalara BDP Van Milletvekili Özdal Üçer ve BDP Diyarbakır Milletvekilli Nursel Aydoğan da katıldı. PKK paçavralarının da açıldığı kutlamalarda Aydoğan, “Ne Esad’a dayandılar ne de uluslararası güçlere güvendiler. Kendi öz gücü ve halkına güvendiler. Örgütlendiler, üçüncü bir yolu ve çizgiyi denediler, kazandılar. Bu üçüncü yol ve çizgi, Sayın Öcalan’ın çizgisidir” dedi.

4 parça birleşiyor

BDP Milletvekili Özdal Üçer ise “Kürdistan Orta Doğu’da en kadim toprakların başında gelir. Bundan dolayı emperyalist ve faşist güçler Kürdistan’ı 4 parçaya böldüler. Ama Kürdistan’daki Kürtlerin kalbinde asla bu parçalamayı gerçekleştiremediler. Görüldüğü gibi Kürdistan parça parça kendi özgürlüğünü alıyor. Artık sıra Kuzey Kürdistan’da” diye konuştu. BDP Van İl Örgütü Eş Başkanı Musa İtah da “Öncelikle bu sürece verdiği katkı nedeniyle Öcalan’ı selamlıyorum. Rojava devrimi ile Kürdistan’ın bir parçasının daha özgürlüğüne kavuşması bizim için onur ve gurur vericidir. Biz de Rojava halkının her zaman yanında ve arkasındayız” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, “Anında cevap veririz” demişti

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelere ilişkin açıklama yapmıştı. Davutoğlu, bölgedeki gelişmeleri kaygıyla izlediklerini belirterek, “Bundan sonra da kimden hangi gruptan ve hangi gerekçeyle olursa olsun sınır güvenliğimize dönük her türlü tehdide karşı en etkin yöntem alınacak ve anında cevap verilecektir” demişti. Davutoğlu şunları söylemişti: “Herhangi bir yeni emri vakiyle ya da de facto bir durum yaratma çabası bu kırılganlığı daha da artırır ve çok daha olumsuz neticeler doğmasına sebep olur. Tabii rejim, Kürtleri Araplara Arapları Türkmenlere değişik etnik ve mezhebi grupları birbirine düşürmek için bazı taktik adımlar atabilir. Hiç kimsenin bu tür emri vakilere yönelmemesi, bu oyuna gelmemesi lazım. Bu emri vakinin tanınmasını, bırakın aksine çok daha yoğun çatışmalara sebebiyet verir. Suriye içinde herhangi bir mezhep ya da etnik temelli de facto durumları kabul etmek mümkün değil ve daha büyük krizlere sebep olur.”

Türkiye’nin toprak bütünlüğü riske girdi

Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD pazarlık sürecinden karlı çıktı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın terör örgütü ile pazarlığa oturmasından güç alan PYD Suriye’nin kuzeyinde özerklik ilan etti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, Kuzey Suriye’de yaşananları Türkiye’deki pazarlık sürecinin bir yansıması olduğunu söyledi. Loğoğlu, “Kuzey Suriye’de yaşanan gelişmeler Türkiye’deki pazarlık sürecinin bir yansımasıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü daha da riske sokan olumsuz bir gelişme. Bunu Beşar Esad kendi eliyle yaptı. O bölgeyi kontrol edemeyeceğini anlayınca kendisine en az muhalif olan bir grubun kontrolüne geçmesine izin verdi. Bir de meseleyi Türkiye’ye ihale etti” dedi.

Resim

PYD güçlendi

Loğoğlu, sınır ötesine çekildikleri öne sürülen teröristlerin çoğunun Suriye uyruklu olduğuna dikkat çekti. Terör örgütü PKK’nın PYD’yi eleman ve silah gücü sağladığını ifade eden Loğoğlu, “Çekilenlerin bir kısmı da yine Suriye’ye gittiği sanılıyor. PYD PKK silahlı güçlerini kuvvetlendirdi. Yaşananlar Türkiye’nin izlediği Suriye politikasının doğrudan sonucudur. Taraf olduk. Muhaliflere her türlü desteği verdik. Bunu AKP izlediğinin politikaya bağlamak gerekiyor” diye konuştu.”

Uluslararası sorun oldu

CHP İstanbul Milletvekili Osman Korutürk ise Türkiye’deki AKP iktidarının yaptığı yanlışlar nedeniyle Kürt meselesinin çözümünün çıkmaza girdiğini ifade etti. Korutürk, “Mesele yavaş yavaş uluslararası boyuta gidiyor. AKP iktidarının izlediği yanlış politikalar nedeniyle sorun milli olmaktan çıkıp uluslararası boyuta gelince karmaşıklaştı. Bunun sonucunda artık sürecin nasıl ilerleyeceğini tam bilemez hale geliyorsunuz. Bugün gelinen noktada Türkiye sözü dinlenen bir ülke olmaktan çıktı” diye konuştu.

Davutoğlu istifa etmeli

Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen, Türkiye’nin Suriye politikansın yanlış istihbarat ve değerlendiremeye dayandığı için yanlış öngörülerle dolu olduğu için sonuç vermediğini belirtti. Eslen, “Bu nedenle Türkiye, Suriye’de neler olabileceğini ön göremedi. İstihbarat yanlış, değerlendirme yanlış ve neler olabileceğini de ön göremezseniz ortaya çıkan tablo Türkiye’yi böyle zorlar” dedi. Eslen, şöyle konuştu: “KCK’nın sözleşmesinde PKK’nın anayasasında neler yazıyor? 4 parçalı konfederal yapıdan bahsediliyor ve PKK adım adım gidiyor. Pazarlık sürecini kullanarak PKK taleplerini gerçekleştirmek istiyor. Irak’ın kuzeyinde ve Suriye’nin kuzeyinde bu gerçekleşti. Türkiye, Suriye’de muhalefeti destekleyerek kendi ayağına kurşun sıktı. Esad’a karşı yapılan hareket aynı zamanda Kuzey Irak’taki Kürtler için de avantaj ve PKK bu avantajı kullanıyor. Irak’ın kuzeyinden, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e doğru bir bölge oluşuyor. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı o kadar büyük yanlışlar yaptı ki, istifa etmelidir.”

YENİÇAĞ, 20 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 23, 2013 13:03
gönderen Oğuz Kağan
Wilson takipçileri Erbil’de buluşuyor

ABD’nin 1920’de hazırladığı Türkiye, Irak, İran ve Suriye’yi bölen “Büyük Kürdistan” projesi, Barzani’nin düzenlediği kongrede dünyaya resmen ilan edilecek.

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD)100 yıllık “Büyük Kürdistan” planında her geçen gün sona doğru bir adım daha yaklaşılıyor. Kuzey Irak’taki Bölgesel Kürt yönetimi Başkanı peşmerge reisi Mesut Barzani’nin, Irak, Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt partilerine “Kürt Ulusal Kongresi” hazırlığı için çağrıda bulunmasının ardından, konferansa hazırlık niteliği taşıyan buluşma için Kuzey Kürdistan’daki çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan heyet dün Erbil’e gitti.

Öcalan önermişti

Teröristbaşı Öcalan’ın önerdiği, Barzani’nin çağrısını yaptığı Kürt Ulusal Konferansı’nın ön hazırlık toplantısı dün Erbil’de gerçekleştirildi. DTK Eş Başkanı Ahmet Türk ve BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu heyette Türkiye’den şu isimler yer aldı:

Kimler katılıyor

BDP Milletvekili Mülkiye Birtane, KADEP Genel Başkanı Lütfi Baksi, DDKD Genel Başkanı İmam Taşçıer, Asrın Hukuk Bürosu’ndan Avukat Mazlum Dinç, Nurhayat Altun, DÖKH’ten Meryem Adıbelli, Figen Ekti, Meya-Der’den Leyla Ayaz, KESK’ten Kasım Birtek, Özgürlük ve Sosyalizm Partisi Genel Başkanı Sinan Çiftyürek, Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Nahit Eren, Azadi İnisiyatifi Genel Koordinatörü Adem Özcaner, İslami Hareket’ten Fikri Bozkurt, Dicle Fırat Diyalog Grubu’ndan Nesimi Çimen, Kürt Demokrasi Platformu’ndan Sertaç Bucak, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, DTK’den Mehmet Baysal, Azize Abiş, Saliha Aydeniz. Toplantıda, Kürt parti ve örgütlerin yanı sıra “her 4 parçadan” PYD, PJAK, KDP temsilcileri de hazır bulundu.

Kürt kongresi

Peşmerge reisi Barzani, Irak, Türkiye, İran ve Suriye’deki Kürt partilerine “Kürt Ulusal Kongresi” hazırlığı için çağrıda bulunmuştu. Kısa süre önce Brüksel’de düzenlenen “Kürdistan Ulusal Kongresi 13’üncü Genel Kurulu” nda Murat Karayılan, bebek katili Öcalan’ın konferansın gerçekleşmesi için harekete geçilmesini istediğini belirtmişti. Barzani de gönderdiği mesajda, “Halkımızın düşmanları zayıflamış durumda. Kürtleri inkar sürecini geride bıraktık. Karanlıklar dolu 20’nci yüzyılın tersine 21’inci yüzyıl, Kürtler’in umutlarının gerçekleşeceği yüzyıl olacak. Bu kritik aşamada halkımızın haklı mücadelesini zafere ulaştırmak için birlik ve ortak çalışmaya ihtiyacımız var. Sürecin başarıya uluşması için Öcalan özgürlüğüne kavuşmalı ve Türkiye’deki anayasada değişiklikler yapılmalı” demişti.

Sıra Türkiye ve İran’da

ABD’nin 28. Başkanı Thomas W. Wilson’ın, 1920’de Paris Barış Konferansı’na sunulmak üzere Türkiye’nin de parçalanmasını öngören “Büyük Kürdistan” senaryosu, bugünkü gelişmelerin başlangıcını oluşturuyor. Wilson, Türkiye’yi “Ermenistan, Lazistan, Kürdistan ve diğer etnik parçalar” şeklinde dörde bölen bir de harita yaptırmıştı. 1920 tarihli harita, Türkiye’nin kuzeydoğusunu Ermenilere, güneydoğusunu Kürtlere bırakıyordu. Türkiye, Irak, İran ve Suriye’den koparılacak, “Büyük Kürdistan” için işe Irak’tan başlanacaktı. Bunun için önce Molla Barzani devreye sokulmuş, onun “İkinci hedefimiz Türkiye’dir” sözleri 1966’da gazetelere manşet olmuştu. Babasının izinden giden oğul Barzani de ABD desteğiyle Irak’ı ele geçirmiş, Irak, İran, Suriye ve Türkiye’den toprak alarak büyük Kürdistan’ı kuracağını söylemişti. Şimdi sırada Türkiye ve İran var.

1966

Resim

2003

Resim

2010

Resim

YENİÇAĞ, 22 Temmuz 2013



Türkiye'nin 3 tarafı Kürdistan

BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Danimarka’da PKK doğrultusunda yayın yaptıkları gerekçesiyle lisansları iptal edilen ve bu hafta ekranı kararması beklenen Nuçe (Haber) TV’nin konuğu oldu. Kaplan, Suriye’deki olaylar, çözüm süreci ve yeni anayasa konularında açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin Kuzey Irak’ta Kürt yönetim oluşunca daha önce “kırmızı çizgilerimiz var” diyerek yıllarca düşmanlık yaptığını ileri süren Kaplan, “Oysa şimdi konsolosluk açıldı, uçak seferleri düzenlendi, 880 şirket iş yapıyor, petrol ve doğalgaz anlaşmaları imzalandı” dedi. Türkiye’nin Suriye’de Kürtler’e karşı savaşan El Nusra’ya destek olmasının yanlış olduğunu, Suriye’deki Kürtler’in bütünlük içerisinde Türkiye ile birlikte yaşayarak, diyalog kurmak istediğini, tel örgünün iki tarafında birbirleri ile akraba halkın yaşadığını anlatan Kaplan, şöyle konuştu:

40 milyon Kürt var

“Suriye’nin bütünlüğü içinde Kürtler’in hakları tanınarak sorunun çözülmesini istiyoruz. Kürt halkının hakları olunca bir refleks düşmanlık oluşuyor. Bu yaklaşım tarzı Cumhuriyet’in kuruluş felsefesi değildir. Cumhuriyet’in kuruluşunda en başta Kürt halkının haklarının tanınması vardı. Ardından inkar, imha asimilasyon, isyanlar ve bugüne geldik. Geçen 100 yıldan dersler çıkarmak zorundayız. Sayısal nüfusu 40 milyonu bulan Kürt halkı anahtar konumundadır. Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçiminde, anayasa hazırlanmasında, demokrasi ve barışçıl çözümde anahtar rolündeyiz. Türkiye’de her kesim hep beraber kazanacağız. Çözüm süreci, çözüm projemizin bir parçasıdır. Türkiye ile Suriye arasında 3 sınır kapısını şu anda El Kaide kontrol ediyor. Suriye’de 600 bin Kürt kimliksiz. Bu süreci sabırla örmeye, sonuna kadar götürmeye çalışacağız. Hep birlikte kazanılacağına inanıyoruz. Son sözüm hükümete: Refleks ve korkulardan arınsınlar. Türkiye’nin 3 tarafı deniz; Karadeniz, Ege, Akdeniz. 3 tarafı da Kürdistan’dır. Bu Orta Doğu’nun bir gerçeğidir. Afrin’den Serakani’ye, Kamışlı’dan Derik’e, Daho’dan Duhok’a, Duhok’tan Zagros’a böyle. Bin yıl birlikte yaşadık, binlerce yıl daha ama eşit ve özgür bir şekilde yaşama imkanı vardır. Kimse düşman, korku güzeyle bakmasın. Bir bayrak görünce de uykuları kaçmasın.”

YENİÇAĞ, 22 Temmuz 2013



PKK'dan Van'da gövde gösterisi

Terör örgütü yandaşları, belediyenin PKK’nın resmi propaganda organı olarak çalıştığı, oda kapılarının hepsinde Kürtçe tabelalarla fiilen 2. resmi dile geçildiği, devletin resmi memurlarının tahsilat yapamadığı Van’da gövde gösterisi yaptı. BDP Van Milletvekili Özdal Üçer öncülüğünde “askeri düzen” içinde yürüyen militanlar, bebek katili Öcalan’ı övücü sloganlar attı. Bölgedeki bazı belediye başkanlarının da aralarında bulunduğu örgüt yandaşları, Büyükşehir Belediyesi’nin iftar çadırından Sanat Sokağı’na kadar yürüdü. BDP’li Üçer, Öcalan için İmralı’ya doktor heyeti gönderilmesini tekrarlarken, Van’da AKP’li vekillerin vali ve emniyet müdürüne talimat verdiğini iddia etti. Üçer, şöyle konuştu:

Sokağa çıkarmayız “Her basın açıklamamızda polisler içimize sızıyor. AKP’ye sesleniyorum, bir daha bu planı uygulamayın. Açıklamalarımıza müsaade etmiyorlarsa, tek bir AKP’linin bile sokakta gezmesine izin vermeyiz. Öcalan’ın posteri var diye yürümemize izin vermiyorlar. Peki, devlet yetkilileri çözüm için kiminle görüşüyor, Öcalan’la. Öcalan’ın sağlığına, tutsakların özgürlüğüne ve demokratik çözüme dönük adım atılmadığı sürece biz de AKP’lilerin Kürdistan’da gezmesine izin vermeyeceğiz.”

YENİÇAĞ, 22 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Çrş Tem 24, 2013 11:41
gönderen Oğuz Kağan
Barzani isyan ateşini yaktı!

ABD kuklası Barzani, K. Irak’taki toplantıda, isyan ateşini alevlendirdi. “Hiçbir güç Kürtleri bastıramaz” diyen peşmerge reisi, Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi tehdit etti.

Peşmerge reisi Mesut Barzani, “dört parçalı Kürdistan” temsilcilerinin bir araya geldiği K. Irak’taki Uluslararası Kürt Kongresi’ne hazırlık toplantısını “tarihi gün” olarak yorumladı. ABD beslemesi, “Kürdistan bölgesi deneyimi göstermiştir ki özgürlüğümüz imkânsız değil. Artık kimse Kürtleri silah zoruyla bastırmaya cesaret edemez. Bu gerçek bölge güçleri tarafından da anlaşılmıştır” diyerek Irak, Suriye, İran ve Türkiye’ye kafa tuttu. Barzani, hazırlıklarının titizlikle yapılmasını istediği kongrenin, “Kürdistan olarak nitelendirilen bölgede yaşayan diğer halkların da çıkarlarını göz önüne alınmayacağı” anlamına gelmeyeceğini söyledi.

Öcalan’a özgürlük

Kürtlerin geleceği ile ilgili büyük umutlar beslediğini vurgulayan Barzani, “Sayın Talabani ve Sayın Öcalan’ın da aramızda bulunmasını isterdim. Allah’tan temennim odur ki, Talabani bir an önce sağlığına kavuşur, Öcalan da özgürleşir ve hepimiz birlikte ulusumuzun çıkarları için mücadeleye devam ederiz. Şehitler ölümsüzdür. Yaşasın Kürtler, yaşasın Kürdistan” dedi. Kongre için uzun zamandır Talabani, Öcalan ve diğer Kürt siyasi çevreleriyle görüş alışverişinde bulunduklarını söyleyen Barzani, “Kürdistan bölgesi deneyimi göstermiştir ki Kürtlerin özgürlüğü imkânsız değildir. Allah’a şükürler olsun ki bugün farklı dönemi yaşıyoruz. Artık kimse Kürtleri silah zoruyla bastırmaya cesaret edemez. Bu gerçek artık bölge güçleri tarafından da anlaşılmıştır. Bu yüzden yeni dönemde Kürt halkının ve Kürt siyasi güçlerinin açık ve örgütlü bir stratejiyle ortak bir barış sözleşmesi yaratmaya ve tüm tarafların buna bağlı kalmasını sağlamaya ihtiyaç var” diye konuştu.

Toplantıda, kongrenin en geç bir ay içinde toplanması kararı çıktı. Kongre için gerekli hazırlıkları yapacak 21 kişilik hazırlık komitesi oluşturulacak. Bu komitede Kuzey Kürdistan’dan 6, Batı, Doğu ve Güney Kürdistan’dan ise 5’er temsilci yer alacak. Toplantının sonuç bildirgesinde, tüm siyasi çevrelerin diyalog dili ve barışçıl demokratik yolları kullanması, birbirlerinin iradesine saygı göstermesi istendi.

Koşa koşa gittiler

Bölgesel Kürt Hükümeti Başbakanı Neçirvan Barzani’nin de katıldığı toplantıya, Irak Kürdistan Demokrat Partisi, Talabani’nin lideri olduğu Kürdistan Yurtsever Birliği, Suriye’deki PKK’nın kolu PYD’nin eş genel başkanları Salih Muslim ve Asya Abdullah, Türkiye’den BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, KCK’dan Yürütme Konseyi üyeleri Sabri Ok, Zeki Şengali ve Ronahi Serhat da katıldı.

Kürtler birleşiyor başrol PKK’nın

Uluslararası Kürt Konferansı için “hazırlık” toplantısında terör örgütü PKK başrol üstlenirken, örgütün Suriye’deki uzantısı PYD ise “Kürt devriminin galibi” gibi itibar gördü. Bu tür toplantılar daha önce Brüksel, Ankara, Diyarbakır ve Erbil’de yapılmıştı. Konferansa mevcut Kürt siyasi hareketlerinin en eskisi olan, peşmerge reisi Barzani liderliğindeki Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ev sahipliği yapacak. Ancak sahne de başroller de PKKnın olacak. Toplantıdan sonra yayınlanan bildirgede, “tüm siyasi çevrelerin diyalog dili ve barışçıl demokratik yolları kullanmasına, birbirlerinin iradesine saygı göstermesine” vurgu yapıldı. Bildirgede, “tüm Kürt çevrelerin, dar partici, ideolojik yaklaşımlardan uzak durarak ulusal birliği esas alan bir duruş ve tutum içinde olması” gerektiği vurgulandı, Kürt ulusal birliğinin bölgedeki diğer halklar ve siyasi güçler açısından tehdit unsuru olmadığının altı çizildi.

'Konferansa gidenler Yüce Divan’a gidecek'

Terörist başı Öcalan’ın çağrısı ile gerçekleşecek tarihi belirsiz “Uluslararası Kürt Konferansı” nın ön hazırlık toplantısına MHP’li vekillerden sert tepki geldi. Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, “TBMM çatısı altındaki bir partinin Türkiye’nin dışındaki bir toplantıya katılıp ‘Türkiye’yi nasıl böleriz, Türkiye’den koparacağımız parçayla nasıl bir Kürdistan kurarız’ana temalı konferansa gitmeleri suçtur” dedi.

Anayasal suç

MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu da, “Süreç içerisinde bu konuda onay ve oy verenler de dâhil hepsi Yüce Divan’a gidecek” diye konuştu. Milletin parasıyla maaş alan bir vekilin Türkiye’yi bölme planlarının yapılacağı bir konferansa katılmasının suç olduğunu ifade eden MHP’li Sinan Oğan, şöyle konuştu: “Konferansa müsaade eden, buna çanak tutan AKP de aynı suçu işliyor. Dolayısıyla ne BDP’nin ne AKP’nin ne de başka bir partinin Türkiye topraklarını açıkça tehdit eden böyle bir toplantıya gitmesi, böyle bir toplantıda Türkiye’yi bölme kararlarının alınması kanunlara ve anayasaya göre suçtur. Bunun gereğini yapmayan hükümet, İçişleri Bakanlığı ve mahkemeler de suç işler. Hiç kimse böyle bir konferansa gidemez. Gitse de TBMM çatısı altında bir siyasi parti gibi siyasi faaliyet gösteremez.”
Sadece konferansın değil, çözüm sürecinin başından beri Türkiye’yi olumsuz etkilediğini söyleyen Oğan, sözlerine şöyle sürdürdü: “Türk milletinin uyanması lazım. Türkiye AKP’nin yönettiği sistemden olumsuz etkileniyor. Konferans sadece bunun aşamasıdır. Dolayısıyla konferansa yoğunlaşmak yanlış olur. Bütün süreci ele almak lazım. ’BOP Eş Başkanıyım’diye övünenler, bugün maalesef BOP’un İsrail’in güvenliğini kurtarma ve Kürdistan kurma operasyonu olduğunu görememişlerdir.”

Türkiye seyrediyor

MHP’li Yusuf Halaçoğlu ise Meclise girmek için edilen anayasa yeminine uyulmadığını kaydetti. Halaçoğlu, barış sürecine onay verenler ve oy verenler de dahil olmak üzere hepsinin mahkemede hesap vereceğini belirtti. Hükümetin “barış süreci” adı altında Güneydoğu’yu PKK’ya bıraktığını söyleyen Halaçoğlu, konferansa katılmanın anayasal suç olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’nin olanları seyrettiğinin altını çizen Halaçoğlu, “Tarihte hiçbir zaman ifade edilmeyen kuzey, güney, doğu, batı Kürdistan tabirleri bugün burada kullanılıyor. Bunu da herkes kabul etti. Açıktan açığa bir Kürdistan devletinin kurulması bir yerlerde planlanmış görünüyor. Bu toplantılar Kürt devletinin kurulmasına yol açacak, Türkiye ise sadece seyrediyor” dedi.

YENİÇAĞ, 23 Temmuz 2013



Türkiye'nin güvenliği tehlikede

ABD’de Suriye’ye doğrudan askeri müdahale gerekli olup olmadığına ilişkin tartışmalar devam ederken Washington Post tarafından yayımlanan bir makalede Suriye’deki durumunun, “Lübnan, Türkiye, İran ve Irak’ın güvenliğini etkileyecek biçimde kontrol dışına çıkamaya doğru tırmanmayı sürdürdüğü” savunuldu. Strateji uzmanı Anthony H. Cordesman imzalı makalede “ABD’nin, Orta Doğu’da birden fazla krizle karşı karşıya olduğunu unutma lüksü yok. Mısır çok kritik olsa da Suriye’deki durumu, Lübnan, Türkiye, İran ve Irak’ın güvenliğini etkileyip İran’a yeni fırsatlar sağlayarak kontrol dışına çıkmaya doğru tırmanmayı sürdürüyor” görüşü dile getirildi.

Müdahale büyük risk

Suriye krizinin, Müslüman dünyasında Sünniler ile Şiiler arasındaki büyük bir ihtilafı körüklemekle tehdit ettiğini vurgulayan Cordesman, krizin Ürdün ve Türkiye’de de “sorunlar yarattığı” nı kaydetti. Cordesman, “Azınlıklar, sürgüne sürüklenecek. Bu da İsrail için ciddi riskler oluşturur, Ürdün ve Türkiye’yi zayıflatır ve daha önemlisi İran’a, dünyanın kanıtlanmış petrol rezervlerinin yüzde 48’inin bulunduğu Basra Körfezi üzerinde daha fazla etkinlik sağlar” dedi.

Sökmenoğlu: Kürdistan kuruluyor, TBMM tatile çıktı!

Suriye sınırına 100 metre mesafedeki Rasulayn kasabasında PYD bayraklarının asılmasıyla başlayan gelişmeleri değerlendiren eski Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’in oğlu Murat Sökmenoğlu, 1991’de Körfez Savaşı’ndaki Irak’taki oluşumun aynısının yaşanacağının çok net görüldüğünü söyledi. Suriye sınırındaki 3 bölgede PYD’nin gücünün giderek arttığını vurgulayan Sökmenoğlu, teröristbaşı Öcalan’ın 4’lü konferans beyanatını hatırlattı. Sökmenoğlu, “Türkiye için sanki sürpriz olmuş gibi, ama sürpriz değil. Adım adım geliyorlar buraya. Esad tutunabilir mi, cayar mı, özerklik mi verir bilemem. O özerkliği temin ettikten sonra zaten ’ayrı devlet kurmayacağız’diyorlar. Aynı 1991’de Körfez Savaşı’ndaki Irak’taki oluşum gibi olacak. Çok net görülüyor” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın, “Yabancı güçler Hatay’da Alevi-Sünni kışkırtması yapıyor” sözlerine de değinen Sökmenoğlu, şöyle konuştu: “Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Başbakan bunu 1,5 sene sonra ifade ediyor. Gazetenize verdiğim ilk demeçte bu duruma çok dikkat edilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Başbakan’ın danışmanı diyor ki ’müsaade etmeyiz’. Peki, ne yapacaksınız, Kuzey Irak’ta ne yaptınız ki. Siz adamlara ’silahları bırakıp ülkeyi terk edin’ komutu vermenize rağmen, silahlı gittiler. Nereye gidiyorlar, dağa gidiyorlar, Suriye’ye geçiyorlar.” Gelişmelerin uluslararası proje olduğunu ifade eden Sökmenoğlu, “Lozan’da iki devlet kurulamamış. Biri Ermenistan, biri Kürdistan. Şimdi yeniden harita çiziyorlar. Türkiye’nin dış politikadaki yanlışlığı bizi o noktaya getirmeye başladı. PKK’ya kaydolup dağa çıkan yeni 3 bin kişi var Öfke ile kalkan zararla oturur. Bu öfke ile olacak iş değil. MGK’nın, TBMM’nin işi bu. Burnunuzun dibinde oluşum oluyor, TBMM tatilde” diye konuştu.

YENİÇAĞ, 23 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Prş Tem 25, 2013 12:17
gönderen Oğuz Kağan
Elinizi çabuk tutun yoksa...

Kuzey Irak’taki “Türkiye’yi nasıl böleriz” toplantısına katılan BDP lideri, “Hükümet 1 Eylül’e kadar çalışmalarını tamamlasın. 2. aşama bitmeden 3. aşamaya geçmeyiz” dedi.

BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, bölgedeki son gelişmelerin “dengeleri değiştireceğini” belirterek, “Kürtlerin hangi ülkede hangi statüyle yaşamak istedikleri bu kongre sayesinde dünyaya ilan edilmiş olacak” dedi. Erbil’de düzenlenen Uluslararası Kürt Konferansı’na hazırlık toplantısı dönüşünde Diyarbakır’da açıklamalarda bulundu. Toplantının başarılı olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Ulusal kongrenin toplanması önünde herhangi bir engel yok. Kürtlerin birlik sağlaması, hem 40 milyonluk Kürt nüfusunda hem de bölge ülkelerinde rahatlık sağlayacak” dedi. Bölgedeki son olayları “dengeleri değiştirecek” kadar hızlı hareket ettiğini ifade eden Demirtaş, “Güney Kürdistan’da halkın tamamı Rojova halkına destek için hazır. Bütün Kürtlerin kalbi orası için atıyor. Türkiye’deki 15 milyon Kürt’e ’kardeşim’derken oradaki 1,5 milyon Kürt’e ’düşman’diyemezsiniz.”

Nasıl döneceği önemli

Bazı kaygıların giderilmesinin hükümete bağlı olduğunu belirten Demirtaş, “Hükümet cephesinden somut bir adım atılmış değil. Başbakan ‘karakollar yapacağız’ diyor. Bu, ‘ben kalıcı barışa inanmıyorum’demektir. Başbakan’ın kafasında, ‘Çözüm olmayabilir çatışmalar başlayabilir o zaman hemen karakollarımızı yapalım’ fikri var demek. Eylül başında projenin ortaya çıkması gerekiyor. Hükümet 1 Eylül’e kadar çalışmalarını tamamlamalı. Ne olacağını bilmeden 2. aşama bitmez. Bitmezse 3. aşamaya da geçilmez. Esas mesele PKK’nın sınır dışına çıkması değil, PKK’lıların nasıl döneceğidir. PKK kanun olmadan silahlarıyla sınır dışına çıktı. Ama kanun yoluyla silahlarını bırakarak geri dönebilirler” dedi.

Özgürlük talebi

Şırnak Havaalını’na “Şerafettin Elçi” adının verilmesini “jest” olarak yorumlayan Demirtaş, “Hükümetin böylesi bir jestine karşılık biz de teşkilatlarımıza karşılama talimatı verdik. Havalanının açılışı için Şırnak’a gidecek olan Başbakan Erdoğan’ı BDP’liler karşılayacak” dedi. Öcalan’ın İmralı’da basının birkaç temsilcisiyle buluşmak istediğini ifade eden BDP lideri, “Basın toplantısı talebim yok. Meseleden anlayan bir grup gazeteciyle buluşmak istiyor. Tek bir sözüyle 30 yıllık savaşı durduran biri görüşemeyecek mi. Öcalan gibi bu kadar kritik süreci yürüten bir insan İmralı’da hiçbir sağlık tedbiri alınmadan oluruna bırakılırsa devlet kendi eliyle bu süreci tehlikeye atmış olur. Devletin Öcalan’ın sağlığı, güvenliği ve özgürlüğüne dikkat etmesi lazım” ifadelerini kullandı.

Davutoğlu’ndan “çatışma” uyarısı

Suriye’nin kuzeyinde yaşananlar ve BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarını değerlendiren Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Suriye’deki bütün oluşumlar ve gruplar Türkiye’nin dostudur” dedi. Kürtlerin haklarını her zaman savunduklarını söyleyen Davutoğlu, “Bizim politikamız ilkesel bir temele dayanır. Suriye’deki bütün oluşumlar ve gruplar etnik ve dini ayrım gözetmeksizin Türkiye’nin dostudur. Yeni çatışma sebepleri çıkaracak girişimlerden uzak durmak gerekiyor. Oradaki Kürt kardeşlerimiz hepimizle akrabadır, kardeştir. Fakat emrivaki şekilde atılacak bazı adımlar Suriye’de çok daha fazla gerilim çıkmasına, kan dökülmesine ve bir anda iki taraflı bir çatışmanın çok taraflı bir çatışmaya dönülmesine neden olur. Hiçbir oluşumu Türkiye tehdit olarak algılamaz. Ama geçici Suriye parlamentosu oluşana kadar tarafların tek taraflı adım atmaması gerekiyor. Türkiye’nin kendi güvenliği için sınırlarında tedbir alması herhangi bir gruba yönelik değildir. Bizim bölge vizyonumuz bütün halkların kardeşçe yaşadığı yeni bir bölge düzeni kurulmasıdır. Hepimiz çözüm sürecinin daha ileriye götürülmesi, için üzerimize düşeni yapmalıyız. Türkiye’de istenilen adımlar atılırsa Suriye ve Irak için de örnek teşkil edecektir. Dışarıdaki gelişmelerin içerideki çözüm sürecini etkilemesine izin vermeyiz” dedi.

YENİÇAĞ, 24 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Pzt Tem 29, 2013 11:20
gönderen Oğuz Kağan
'Kürtlerin devlet hayali meşru!'

AKP'nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış: ''Asker Suriye'ye girerse dönemez''.

AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış “Suriye’de Kürtlerle iyi geçinmemiz gerekir” diyerek uyardı.


Taraf Gazetesi'nden Tuğba Tekerek'in haberine göre yaklaşık iki haftadır Suriye’nin kuzeyinde yaşananlar ülkede savaşın seyri açısından önemli olmakla birlikte Ortadoğu’da bir statü arayışı içinde olan Kürtler açısından da tarihî nitelikteydi. Bu arada, kendi 30 yıllık Kürt sorununu çözmeye çalışan Türkiye’de yetkililer gelişmeleri endişeyle izleyip, gidişata etki etmeye çalıştılar.

PKK’nın Suriye kanadı olarak görülen PYD’nin kuzey Suriye’de Tel Abyad’ı alması ve Kürt bölgesi oluşturmaya yönelik adımlar atmasının etkilerini, AK Parti’nin kurucularından ve ilk dönem dışişleri bakanlığını yapmış olan Yaşar Yakış’la konuştuk. Türkiye’nin Ortadoğu’da en uzun süre görev yapmış olan diplomatı Yakış, Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’da toplam 12 yıl kaldı. Hâlihazırda Oxford Üniversitesi bünyesindeki St.Antony’s College’da konferanslar veren Yakış sorularımızı İngiltere’den yanıtladı.

Suriye’de Kürt bölgesi kurulması yolunda atılan adımlar sizin için sürpriz miydi, yoksa beklenen bir gelişme miydi?

Sürpriz değildi. Kürtler, dünyada devleti olmayan en büyük halk diye anılıyor, dört ayrı ülkeye dağılmış 40 milyona yakın nüfusları olduğu söyleniyor. Ben eskiden beri er geç bağımsız Kürdistan istikametinde yollarına devam edeceklerini düşünüyorum. İlk önemli adımı Irak’ın içinde bulunduğu karışık durumdan yararlanarak orada bir otonom bölge kurmak suretiyle attılar. Sonra Allah yardımcıları oldu ve Suriye’de de böyle bir durum ortaya çıktı. Suriye’deki Kürtlerin birinci şansı ülkenin içinde düştüğü kaostu. İkincisi ise Türkiye’nin Esad’la bütün köprüleri atmış olmasıydı. Köprüleri atmamış olsaydık, Kuzey Suriye’deki oluşuma şekil vermek için daha güçlü konumda olurduk.

Türkiye Suriye’de halka karşı diktatörün yanında mı yer almalıydı?

Hayır, biz doğru yerde, halkın yanında yer aldık ama onun ötesine gidip Esad’la bütün köprüleri atmamıza gerek yoktu. Yöneticilere “Halkına karşı yaptığın doğru değil” demeliydik ama rejimle bütün bağları koparmamalıydık. Suriye’de muhalefeti destekleyip rejimle ilişkilerini normal çerçevede sürdüren birçok devlet var. Türkiye onlardan olmalıydı. Yakınlığı nedeniyle daha fazla gerekliydi Türkiye için bu.

Türkiye öngöremedi mi Suriye’de bir Kürt oluşumu olacağını? Hamlelerini ona göre belirlemedi mi?

Öngörmüş olduğunu tahmin ediyorum ama olay yabancı bir ülkede cereyan ediyor. Türkiye’nin oraya müdahale etmesinin sınırları var. Ama bazı eksiklikler de olabilir tabii. Ağustos 2011 civarıydı. Ben hasbelkader Ortadoğu ülkelerinde en uzun süre görev yapmış Türk diplomatıyım. Biraz Arapça bildiğimiz için, biraz da toz yutunca değerlendirmelerim ötekilerden farklı oluyor. Böyle bir ihtimalin olduğunu o tarihte söylemiştim. Partideki arkadaşlarım -şimdi çok önemli mevkideler- “Ya Yaşar abi oradaki Kürtlerin hiç önemi yoktur, zaten dağınık yerlerdedir” gibi önemsemeyen beyanlarda bulundular. Başbakan’a bu şekilde anlattılarsa, dış politika da öyle oluşmuştur.

Türkiye Kürtlerin gücünü küçümsedi yani, değil mi?

Orada bir nüans getirmek lazım. Bütün bunları devlet öngöremedi çünkü en baştaki varsayım Esad’ın birkaç gün içinde düşeceğiydi. Bu kadar süre iktidarda kalacağına ve birgün Haseke Bölgesi’nden kendi arzusuyla çekileceğine hiç kimse ihtimal vermiyordu. Şimdi olanların hepsi zaten başta faraziyenin dışındaydı.

Bugün gelinen noktada, Dışişleri Bakanı’nın “Biz Suriye’de de facto durumu kabul etmeyiz” minvalindeki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Onu söyleyenlerle tartışmadan niyet okumak taraftarı değilim. Ama “De facto durumu tanımayız” demek “Asker göndereceğiz” anlamına geliyorsa... Türkiye şimdiye kadar uluslararası meşruiyet olmadan başka bir ülkeye asker göndermedi. Şu durumda da Türk ordusunun Suriye’ye girmesi yolunda bir BM kararı beklenemez. Bu, konunun hukuki yönü. Ayrıca Türkiye oraya girerse geri dönmesi çok zordur. Başarılı olarak geri gelmesi ise bana imkânsız gibi geliyor.

Dışişleri Bakanı bu açıklamayı yaparken diğer muhalif grupları grupları da gözeterek “Muhalifler birlikte karar vermeli” gibi bir argüman kullanıyor. Sizce Türkiye’nin diğer muhalifler adına böyle konuşmasının zemini var mı?

Suriye’de birçok muhalif kesimin Türkiye’yle mesafeli durduğunu biliyoruz, bu bir... İkincisi, Suriye’de o muhalifler rejimi deviremediler. Rejim sapasağlam duruyor. Kuseyir’de olanları düşünürsek belki muhalifler geri çekilmek mecburiyetinde kalacak. Kuseyir’den sonra Humus’u, Halep’i halledecek belki rejim... Öyle olursa, bizim sadece muhalifleri örgütlemeye çalışmamız, olayların arkasında kalmamız anlamına gelecektir. Dolayısıyla, birincisi bizim bütün muhalif grupları kendi yanımızda görmemiz doğru değil, ikincisi de Suriye’yi sadece muhalefetten ibaret saymak doğru değil.

Sizce, Türkiye Suriye’deki Kürt oluşumuyla ilgili nasıl bir tavır almalı?

Buna iki safhada cevap verebiliriz. Birincisi Kürt açılımının başarılı olursa, o başarı Suriye’de de olumlu sonuçlar verecektir. Çünkü PYD’nin PKK’yla çok yakın ilişkisi var. Dolayısıyla süreç başarılı olursa zaten o bir game changer (oyun değiştirici) olacaktır, sadece Türkiye ve Suriye için değil, bütün bölge için.

Peki ya başarılı olmazsa?

O durumda da nasıl yıllar önce “Kuzey Irak’ta Kürtlerin ne yapacağına Iraklılar karar verir” dediysek, Suriye’de aynı şeyi söylemememiz lazım. Suriye’nin kuzeyindeki Kürtlere de “Ey Suriyeli Kürtler bizim sizinle bir sorunumuz yok. Ama eğer Türkiye’nin toprak bütünlüğüne göz dikmiş bir terör örgütüne yuva olursanız, sizinle iyi geçinemeyiz” dememiz lazım. “Orada ne yaparsanız sizin işiniz, Suriyelilerin işi, bizim ilgi alanımızın dışında” dememiz lazım.

Kuzey Irak örneğini verdiniz. O dönemde Türkiye nasıl tepki vermişti, AK Parti’nin yaklaşımı neydi?

13 yıl önce, biz o zaman partimizi yeni kuruyorduk. Zamanın koalisyon hükümetinin Savunma Bakanı Kuzey Irak’taki Kürtler için “Otonomi ilan etmek istiyorlarmış, etsinler de görelim” gibi beyanlarda bulunmuştu. Ben de beyanın bulunduğu gazeteyi alıp, Sayın Abdullah Gül’ün odasına gittim ve dedim ki, “Biz ileride belki hükümet kuracağız. O zaman bu tür beyanlardan mümkün olduğunca kaçınmalıyız çünkü Türkiye’nin Irak’taki olaylara etkisinin bir sınırı vardır. Irak’ta ne olacağına Iraklılar karar verir. Eğer Iraklılar kuzeyde bir otonom Kürt bölgesi olmasına karar verirse olur. Türkiye’nin o Kürt bölgesiyle hatta ileride bağımsız Kürt devleti de olabilir orası, o devletle dostane ilişkiler sürdürmesi lazım” dedim.

Abdullah Gül ne dedi?

“Peki olaylar bu kadar hızlı giderken biz bu virajı dönebilir miyiz” dedi. “Dönemeyiz ama bizim tutumumuz bu olmalı” dedim. Sonra seçimler oldu, Sayın Gül, Başbakan oldu, ben Dışişleri Bakanı oldum. “Yaşar” dedi “Artık dışişleri bakanısın, o virajı dönebilir misin?” “Şimdi Amerikalılar istila ediyorlar, virajı dönmek daha zor, ama söylediklerimin arkasındayım” dedim. 2000 yılında Sayın Gül’e tavsiye ettiğim Kürt bölgesiyle dostane ilişkiler kurma noktasından bugün Amerikalıları bile karşımıza alacak kadar, Kürtlerle yakın olduğumuz bir noktaya geldik. Şimdi ben Suriye’nin kuzeyi için de aynı şeyi söylüyorum: Suriye’de neler olacağına Suriyeliler karar verir. Bizim oradaki Kürtlerle deiyi geçinmemiz gerekir.

Sizce Kürtlerin bölgedeki geleceği nasıl olacak. Bağımsız bir devlet ya da bir konfederasyon kurulacak mı?

Bu kadar büyük bir halkın bağımsız bir devlet olma hayali var. Bu hayal meşrudur, bunu kabul etmek lazım. Bu nasıl gerçekleşir onu Allah bilir, koşullara bağlı. Irak’ta otonom bölgeyi zaten sağlamışlar. Suriye’de ulaştıkları noktadan kolay kolay geri gelmezler. Esad rejimi kazansa da, oraya fazla bir şey empoze edemez. Bağımsız Kürdistan ne zaman olur derseniz, bu süreç yavaş yavaş devam edecektir.

Kürtlerin hayalleri hem meşru, hem gerçekleşebilir, öyle mi?

Ben Meclis’te AB Komisyonu Başkanı olduğum zaman Irak’tan bir heyet gelmişti “Irak’ta bir söz vardır. Şiiler zincirle kendilerini döver, Kürtler hayal kurar, Sünniler yönetir” demişti. Şimdi o günde değiliz. Kürtler evet hayal kuruyor ama gerçekleşemeyecek şeylerin peşinde de koşmuyorlar.

Dış politikada ilke çikolata kabı gibidir

Türkiye’nin dış politikada yanlış hesaplar yaptığı, bölgede yalnızlaştığı söyleniyor. Sizce Türkiye hata yapıyorsa nerede yapıyor?


Ben 40 yıldır diplomasi mesleği icra ettiğim için mesleki yozlaşmaya maruz kalmış bir insanım. Türkiye’nin çıkarları mevzubahis olduğunda ilkelerin onun üstüne çıkmasını doğru bulmuyorum. Örneğin Suriye meselesinde Rusya ve İran “Evrensel değerler uğruna böyle hareket ediyoruz” diyorlar. Evrensel değerler onlara göre bir ülkenin hükümranlığı. Batı ve Türkiye ise evrensel değerler uğruna muhalefetin yanında yer alıyorlar. “Temel hak ve hürriyetler baskı altında” diyorlar.

Dış politikada ilke diye bir şey yok mu?

Dış politikada herkes ulusal çıkarlarına göre hareket eder. İlkeleri ona uydurup bir paket olarak sunar. Çikolatanın kabı gibi. Siz de görürsünüz; bazı ilke sahibi insanlar vardır. Trafikte yeşil ışık görünce sağa sola bakmadan yola atlar ve bir araba çarparsa ölür. İlkelere sahip olmak iyi bir şey. Ama sağına soluna bakarak gitmekten de vazgeçmemek lazım.

Belki kan bitince savaş da bitecek

Siz Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?


Suriye’de ben bütün ihtimalleri öteki bütün ihtimallerden kötü görüyorum: All options are worse than the others.

Hepsi birbirinden kötü yani...

Evet maalesef... Suriye şu anda alçak yoğunluklu bir proxy war içinde; vekaletle yürütülen savaş. Bazı fraksiyonlar, Rusya ve İran’a vekaleten savaşıyorlar, ötekiler de Suudi Arabistan’a ve Türkiye’ye vekaleten savaşıyorlar. Bu arada Beşar Esad’ın düşeceği konusundaki ihtimaller hergün biraz daha erteleniyor.

Ne kadar sürebilir bu durum?

Suriye belki kanı bitmek suretiyle exhaust edilecektir, hiçbir şey yapamaz hale gelecektir. O da yıllar alabilir. Ama tabii Esad’ı devirmek suretiyle saray isyanı da olabilir. Belki Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin sağladığı silahlar biraz daha artırılmak suretiyle muhalefet güçlendirilebilir. O da bir ihtimal. Ama şöyle düşünmek lazım. Yenilgi muhalefete mi rejime mi daha pahalıya patlayacak, kim canını dişine takıp savaşacak sorusunu sorduğunuz zaman rejim düşerse artık Alevilere ve rejimin karar vericilerine yaşam imkanı sağlanmayacaktır. Bunu da nazarı itibare almak gerekir.

Kürt ve Alevi komşu devletler

Suriye’de bir bölünme olursa nasıl bir manzara ortaya çıkar?


Kürtler bu bölünmeyi en kolay kuvveden fiile geçirebilecek grup. İkinci olarak, Suriyeliler tarafından bütün bu kaosun sebebi olarak görülecek Aleviler kendi aralarında homojen bir bölgeye çekilme ihtiyacını hissedeceklerdir. 1920’de Osmanlı oradan çekilip Fransızlar geldiği zaman altı otonom cumhuriyet kurmuşlardı. Şam, Halep, Cebel-i Dürzi (sonra genişletilerek Cebel-i Lübnan oldu ) İskenderun, ve Cebel Alevi... Dolayısıyla eğer bir karışıklık olursa Alevilerin Cebel Alevi cumhuriyetine çekilmek suretiyle Lazkiye dolaylarında otonom bölge ya da devlet kurmaları ihtimali akla geliyor. O zaman düşünebiliyor musunuz Suriye sınırımızın doğu ucunda PKK yanlısı bir Kürt devleti, batı ucunda bu kadar ihtilaf sonrasında, düşmanca gördüğümüz bir Alevi devlet olacak. Onlarla ilişkilerimizi düzeltmek için çok çaba sarfetmemiz gerekecek. İkisi de Ortadoğu’ya giden yolumuzun üstünde olacak ve onları aşmadan ileride kurulacak Sünni Suriye’ye ulaşmak mümkün olmayacak.

VATAN, 29 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Sal Tem 30, 2013 12:12
gönderen Oğuz Kağan
Bağımsız Kürdistan çıkışı muhalefeti öfkelendirdi

AKP’nin kurucularından ve ilk dönem Dışişleri Bakanlığı yapan Yaşar Yakış, “Bağımsız Kürdistan”ın yavaş yavaş kurulduğunu söyledi. Yakış, “Bu kadar büyük bir halkın bağımsız bir devlet olma hayali var. Bu hayal meşrudur. Irak’ta otonom bölgeyi zaten sağlamışlar” dedi. Yakış, Suriye’de Kürt bölgesi kurulması yolunda atılan adımların sürpriz olmadığını belirterek, “Bağımsız Kürdistan istikametinde yollarına devam edecekler. İlk adımı Irak’ın içinde bulunduğu karışık durumdan yararlanarak attılar. Sonra Allah yardımcıları oldu ve Suriye’de de böyle bir durum ortaya çıktı” diye konuştu.

Türkiye de bölünecek

Yakış’ın açıklamalarına tepki gösteren MHP Iğdır Milletvekili Sinan Oğan, “Açıkça diyor ki ’birinci ve ikinci parçayı tamamladılar şimdi üçüncü ve dördüncüyü tamamlayacaklar” dedi. 3’üncü parçanın İran, 4’üncünün ise Türkiye’de olduğunu herkesin bildiğini söyleyen Oğan, şunları söyledi: “Bunu önlemek yerine ’Allah yardımcıları olsun’mantığıyla yaklaşıyorlar. Yakış, PKK’nın yanı başımızda bir devlet kurduğuna sevindiğini gösterip, bunlarla iyi ilişkiler içinde olmamız gerektiğini bile söylüyor. Bizim bir parçamızı koparmaya çalışanlara nasıl ’Allah yardımcıları olsun, onlarla iyi geçinelim’diyebiliriz, nasıl güçlenmelerine izin veririz. Suriye sınırımızın doğu ucunda PKK yanlısı Kürt devleti, batı ucunda düşmanca gördüğümüz Alevi devlet olacak. PKK’nın kuracağı oluşumu düşmanca görüyoruz, çünkü bizden toprak koparmaya çalışan bir terör örgütü, binlerce insanı katletmiş terör yapılanması. Suriye’deki başka devletlerin inancının bize zararı var mı. Devlet politikası olarak neden düşmanca görüyoruz. Bu da AKP’nin dış politikasına dinin nasıl hâkim olduğunu, ayrımcılık yaptığını ortaya koyuyor.”

Dış telkinli politika

CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, AKP iktidarının, dışarıdan telkinlerle ya da bölgede bir takım stratejik hedefleri olan ülkelerin çizdiği politikaların gölgesinde iş yürüttüğünü ileri sürerken, “Stratejik derinlik rüyalarında dolaşacaklarına, gerçeklerle dış politikayı oluştursalardı çok daha iyi olurdu” dedi. CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan da, Yakış’ın açıklamalarını “ihanet” olarak yorumlarken, “Türk ordusunun muhteşem bir gücü var. Birkaç tane Kürdistan hayali kurmuş çapulcunun karşısında mı Türk ordusu duramayacak” diye konuştu.

YENİÇAĞ, 30 Temmuz 2013



Kamer Genç'in İsyanı

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Pülümür Vadisi’nin her iki yakasındaki tepelere asılan PKK paçavralarının olduğu bölgede gazetecilere açıklamalarda bulundu. Genç, bez parçalarının uzun zamandır bölgede bulunduğunu, hiç kimsenin sökemediğini iddia etti. Hükümetin, Suriye sınırı içindeki PYD paçavrasını indirdiğine dikkat çeken Kamer Genç, “Peki buradaki bez parçalarını neden indiremiyorlar. Tunceli Valisi, Jandarma Komutanı ve askeri birliklerin haberi var ve ses çıkarmıyorlar. Çünkü ses çıkarmama talimatını Başbakan Tayyip Erdoğan veriyor. Bu ülkenin toprakları içinde başka güçlerin sembollerinin dalgalanması, bu ülkenin egemenliğinin sona ermesini gösterdiği için bu durumu kabul etmek mümkün değil” dedi.

YENİÇAĞ, 30 Temmuz 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Cum Ağu 02, 2013 9:13
gönderen Oğuz Kağan
Yer sofrasından iktidar masasına

Türkiye-Suriye sınırında yaşanan çatışmalarla gündeme gelen ve bir süre önce Türkiye’ye davet edilen PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin lideri Salih Müslim ile teröristbaşı Öcalan’ın yıllar önce Suriye’de çekilmiş fotoğrafları yayımlandı. Müslim’in, Öcalan’ın Suriye’de bulunduğu sırada birlikte çektirdikleri fotoğraf, sosyal medyada, ’Tarihi ve siyasi anlamı derin fotoğraf’başlığı ile paylaşıldı. Fotoğrafta Öcalan yer sofrasında Salih Müslim ve aralarında PKK yöneticilerinden Rıza Altun’un da olduğu bir grup ile yemek yiyor. Geçen hafta Türkiye’ye gelen ve Dışişleri Bakanlığı ve MİT yetkilileri ile görüşen Salih Müslim’in İmralı Adası’na götürülüp Öcalan ile görüştürüldüğü iddiaları gündeme gelmişti. Müslim bu iddiaları yalanlayarak, “Keşke bizi götürseler de bu ziyaret olsaydı çok mutlu olurduk” demişti. Müslim, 1977’de İTÜ’den mezun oldu.

Öcalan’dan iktidara kırbaçlı baskı taktiği

İmralı canisinin “teröristler silahsız olarak 15 Ekim’de Türkiye’ye gelebilir” açıklaması inandırıcı bulunmadı. Terör uzmanları, “Öcalan AKP’ye kırbaç taktiği uyguluyor” görüşünde

Teröristbaşı Abdullah Öcalan, sınır ötesine çekildiği iddia edilen militanların Türkiye’ye “silahsız” olarak geri dönmeleri için 15 Ekim tarihini belirlerken, terör uzmanları çağrıyı inandırıcı bulmadı. TÜRKSAM Genel Başkan Yardımcısı Prof. Celalettin Yavuz, İmralı canisinin hükümeti tehdit ettiğini belirterek, “Hükümete, sözünü tutmazsa terörün yeniden başlayacağını söyleyerek kırbaç taktiği uyguluyor” dedi. Teröristlerin önemli bir bölümünün Türkiye sınırları içinde kaldığını vurgulayan Yavuz, AKP ve PKK’nın takiyye yaptıklarını ifade ederek şunları söyledi:

Aba altından sopa

“Teröristlerin önemli bir bölümü halen Türkiye’de. Bir bölümü de PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye destek olsun diye yollandı. Hasta, sakat ve yaşlılar ise Irak’ın kuzeyine götürüldü. Öcalan, aba altından sopa gösteriyor. Barış elçisi gibi davranıyor. Ama tarih verip o tarihe kadar ‘adım atmazsanız, tekrar teröre başlarız’ diyerek kırbaç politikası yürütüyor. Silahsız mı çıktılar da silahsız dönecekler. Yine silahlarıyla dönecekler. Devletin görevlileri, valisi, askeri, polisi, kaymakamı ne olacağını bilmiyor. Bu süreci sadece Başbakan ve ona yakın olan belki birkaç bakan ile MİT Müsteşarı biliyor.” Terör Uzmanı Kenan Ertürk de, teröristlerin silahsız olarak Türkiye’ye giriş yapma çağrısının “aldatmaca” olduğunu söyledi. Örgütün, şimdiye kadar tek taraflı 6 kez ateşkes ilan ettiğini belirten Ertürk, pazarlık sürecinin 2009’da başladığını kaydetti. Ertürk, şöyle konuştu:

Tam bir aldatmaca

“Ateşkesler PKK tarafından ihlal edildi. 2009’da başlayan süreçte hükümetten bazı adımlar atılması istendi. Bunlardan bir kısmı Oslo’da basına sızan bizim bildiğimiz 7 ana talepleri vardı. Olmazsa olmazlarıydı. Şimdi terör örgütü o 7 şartın yerine getirilmesini istiyor. Bu süreci devam ettirecek bir adım atılmadığı için, Öcalan’ın 15 Ekim’e kadar verdiği süre bir anlamda ’bu tarihten itibaren biz eylemlerimize başlarız’mesajı tehdit kokuyor. ’15 Ekim’e kadar silahsız olarak şehre inerlerse’sözü bence bir aldatmacadır. Cizre’deki kontrol noktalarında, yaylada yapılan şenliklerde, Lice’de PKK mezarlığındaki gövde gösterilerinden gördüğümüz kadarıyla terör örgütü zaten şehre inmiş vaziyette. Silahlarını bırakıp şehre inmek söz konusu değil, zaten şehrin içindeler. Bence silahlarını sığınaklarına bıraktılar ve şehirde siyasi çalışmalarını, propagandalarını sürdürüyorlar.”

Avrupa’dan da doktor gitmiş

BDP’nin son dönemde gündeme getirdiği Öcalan’ın sağlık durumu konusunda hükümetin İmralı’ya uzman doktor heyeti gönderip, terörist başının sağlık durumunu “dört ana branşta” kontrol ettirdiği ortaya çıktı. 16 Temmuz’da İmralı’ya giden dahiliye, cildiye, göz ve kalp uzmanlarından oluşan heyet, Öcalan’ı kendi branşları çerçevesinde tıbbi kontrolden geçirdi. Uzman heyeti, Öcalan’ın sağlık durumunda herhangi bir sorun olmadığını da bir raporla kayıtlara geçirdi. Bu arada Haziran’da da Avrupa Konseyi’nden bir heyetin, beraberinde doktorlarla Öcalan’ı ziyarete gittiği ortaya çıktı. İmralı’ya giderek Öcalan’la görüşen dayısı Süleyman Arslan, Öcalan’ı beklediğinden daha dinç ve iyi gördüğünü ifade etti. Arslan, “Başkanı başka türlü göreceğimi sanıyordum. Ama durumu çok iyi. Fiziki durumu da normaldi” dedi.

YENİÇAĞ, 2 Ağustos 2013



O paçavraları askerler indirdi!

Pülümür’de PKK’nın dağa taşa astığı örgüt paçavralarını gündeme taşıyan Kamer Genç öfkeli: Erdoğan ve Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye... Haber çıkınca mecbur kaldılar!

Aşağılık adamlar iftira atıyor

Kamer Genç, ölüm tehditleri almasına rağmen “Ben işin üzerine gitmekten pişman değilim” diyerek başladı söze şöyle devam etti: Haber çıktıktan sonra kaldırmışlar. Bazı aşağılık adamlar da diyor ki Kamer Genç mahsus getirdi o flamaları, o bayrakları astı oraya kendisi, şov yapmak istiyor. Bu kadar küçülen, bu kadar aşağılıkça düşünen insanların bu ülkede var olması zaten bu memlekette gerçekleri savunmayı imkânsız hale koyuyor.

Ankara, askeri kışlaya hapsetti

O kayanın tepesine benim çıkmam mümkün değil. Öyle bir kayalık yere asmışlar ki ancak özel dağ eğitimi görmüş, kayalara çıkabilecek niteliği olan kişiler getirip oralara o bayrakları, flamaları asabilir. Düşünebiliyor musunuz ne kadar iğrenç iftira atan bir kesim var yani. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye. Ama basına intikal edince artık altında kalamadılar. Askerler gidip indirmiş...

PKK’lılar çekilmedi, bölgedeler

Bİr çok yerde böyle şeyler var. Ayrıca ‘PKK’liler gitti’ diyorlar! Gitmediler, oralarda etkin durumda duruyorlar. Telsizlerini asker dinliyor. Tunceli’de bir HES patlattılar biliyorsunuz. Bunlar aslında oradakiler tarafından biliniyor. Benim gördüğüm kadarıyla Doğu’nun ve Güneydoğu’nun bir çok yerinde askeri birliklerin pek fazla öyle dışarıya çıkıp da gezdikleri, vadilerde serbest dolaştıkları bir alan yok yani...

Ahmet Takan'ın yazısı

Pülümür’deki paçavraları asker indirdi...


PYD’nin başı terörist Salih Müslim’i baş tacı ettikleri gün hava attılardı(!) “Rasulayn’daki PKK bayrağını indirttik” diye. Aynı gün CHP milletvekili Kamer Genç, beraberinde basın mensuplarıyla birlikte gittiği Pülümür Vadisi’nde her yana asılı PKK paçavralarını göstererek sahtekarların yüzlerine esaslı bir şamar indirdi.

Vaay! Sen misin bunu yapan?.. Teröristler ile birlikte işbirlikçi AKP’liler hemen başladılar saldırıya. Kamer Genç’in nasıl tehdit edildiğini dünkü YENİÇAĞ’da okudunuz.

İçinde bulundukları paranoyayı görüyorsunuz. Maçlardaki tezahüratlara bile kanun yasağı koymaya kalkışıyorlar. Bari!.. Bir kanun da Kamer Genç ve onun gibi duyarlı milletvekilleri için çıkarın. Konuşma ve konuşturulmalarını yasak edin. Eğer bu yasağı yine de delerlerse Mehmet Ali Şahin’in önerdiği gibi TCK 312’ye göre müebbet hapis cezasına çarptırın.

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’e Jandarma tarafından iletilen PKK tehdidi ortada duruyor. Gelişmeleri öğrenebilmek adına kendisini telefonla aradım. Öncelikle paçavraların ne olduğunu, indirilip-indirilemediğini sordum. Genç, “asker kaldırdı” dedi. Kamer Genç’ten twvitlerle duyurduğu tehditleri detaylı olarak anlatmasını da istedim. Terör örgütü PKK’dan aldığı ölüm tehditlerini tekrarlamayacağım.

Kamer Genç, “Ben işin üzerine gitmekten pişman değilim” dedi. Genç’e “başka tehdit aldınız mı?” diye sorduğumda şunları söyledi;

“Twitter’dan bana çok saldırıyorlar. Twitter’da AKP ile BDP’liler çok saldırıyorlar. Ben yine twitter’a yazıyorum. Tehdit alıp da ne yapabilirim, eden eder. Artık bu yaştan sonra içimizde de bir ölüm korkusu olmaz yani. Kimseden korkacak halimiz de yok. Bunun baş sorumlusu Tayyip Erdoğan’dır. Biliyorsunuz, ben TBMM’de hep onların yolsuzluklarını, hukuksuzlukları, bu ülkeye yaptıkları ihanetleri dile getirir getirmez, daha Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, kelimesi ağzımdan çıkar çıkmaz oradakiler başlıyorlar saldırmaya. Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu bölünme tehlikesinin, Türkiye’nin laik cumhuriyetinin ortadan kaldırılması için AKP ve BDP ile işbirliği olaylarını dile getirdiğim için Tayyip Erdoğan kadrosu hem de BDP ve kadrosu benden rahatsız. Bunlar rahatsız diye ben de mücadelemden vazgeçecek değilim. Tehdit eden eder ben bir şey diyemem. Herkes her şeyi konuşmakta serbest.”

Jandarma’dan aldığınız bilgiyi yetkililere ulaştırdınız mı?

“Basına söyledik, devlet yetkilisi yok ki karşımızda. Kim devlet yetkilisi, Tayyip Erdoğan’a mı güveneceğim, ondan medet umacağım, Abdullah Gül’e mi güveneceğim ondan mı medet umacağım. Eğer başımıza bir sıkıntı gelirse bunun baş sorumlusu Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’dür. Herkes bunu böyle bilmeli.”

Siz basın toplantısını yaptıktan sonra o paçavraların durumunda bir değişiklik oldu mu, indirdiler mi?

“Kaldırmışlar ertesi gün. Bazı vatandaşlar bana diyor ki, sen gittin de nasıl kaldırmadın. Bizim oraya çıkmamız mümkün değil. Zaten orada PKK’lılar da var, oraya gidip tırmansanız zaten hemen birisi ateş eder hemen seni öldürür. Şimdi bazı aşağılık adamlar da diyor ki Kamer Genç mahsus getirdi o flamaları, o bayrakları astı oraya kendisi şov yapmak istiyor. Bu kadar küçülen, bu kadar aşağılıkça düşünen insanların bu ülkede var olması zaten bu memlekette gerçekleri savunmayı imkânsız hale koyuyor. O kayanın tepesine benim çıkmam mümkün değil zaten. Öyle bir kayalık yere asmışlar ki ancak özel dağ eğitimi görmüş, dağlarda uzun zaman kalmış, kayalara çıkabilecek niteliği olan kişiler getirip oralara o bayrakları, flamaları asabilir. Düşünebiliyor musunuz ne kadar iğrenç iftira atan bir kesim var yani.”

Peki, nasıl kaldırılmış?

“Askerler gitmiş kaldırmış. Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül’ün talimatı var, hiçbir şeye müdahale etmeyin diye. Ama tabii bu basına da intikal edince artık altında kalamadılar. Bir çok yerde böyle şeyler var. Ayrıca görüyorsunuz; diyorlar gittiler. Gitmediler, oralarda bayağı etkin durumda duruyorlar. Telsizlerini zaten askeriye dinliyor. Daha yakın bir tarihte orada bir tane bomba attılar dağdaki örgütler Tunceli’de bir HES patlattılar biliyorsunuz. Bunlar aslında oradakiler tarafından biliniyor. Benim gördüğüm kadarıyla Doğu’nun ve Güneydoğu’nun bir çok yerinde askeri birliklerin pek fazla öyle dışarıya çıkıp da gezdikleri, vadileri serbest dolaştıkları bir alan yok yani.”

ÖNEMLİ NOT: Bazı şerefsizler elektronik ileti adresimin şifresini kırarak listemdeki tüm adreslere oldukça bozuk bir Türkçeyle İngiltere’de mahsur kaldığımı ve paraya ihtiyacım olduğuna dair e-postalar göndermişler. E-posta adresimi değiştirip anında gerekli yerlere şikayette bulundum. Parayla pulla işimin olmadığını beni tanıyanlar iyi bilir. Ama bu şerefsizlerin de iyi bilmesi gereken bir şey var; Allah’ın bana verdiği ömür kadar tüm hain, hırsız, namussuz, ırz düşmanı ve alçaklarla her türlü mücadele etmekten bir milim geri adım atmayacağım. Akıllı olun!..

YENİÇAĞ, 2 Ağustos 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Çrş Ağu 14, 2013 14:07
gönderen Oğuz Kağan
Orta Doğu'da ikinci İsrail inşa ediliyor

İktidar-Öcalan pazarlığında gelinen son nokta “Kürt Misak-ı Milli’si” oldu. Eli kanlı katil Cemil Bayık, Erbil’deki büyük kongrede Kürdistan sınırlarının çizileceğini açıkladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın teröristbaşı Öcalan’la başlattığı pazarlık sürecinde gelinen son nokta “Kürt Misak-ı Millisi’nin ilan edilmesi” oldu. Terör örgütünün Kandil’deki elebaşlarından Cemil Bayık, yakında toplanacak olan Büyük Kürt Ulusal Kongresi’nde, Öcalan’ın istediği Kürt Misak-ı Milli’sinin sınırlarının çizileceğini açıkladı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Suriye, Kürt sorunu, çözüm süreci, İran gibi önemli başlıklarda açıklamalar yaparken, “Hayallerimiz gerçekleşiyor” dedi. Demokratik ulus anlayışında sınırların esas alınamayacağını vurgulayan Bayık, sınırlara dokunmadan Kürtler arasında ve Kürtlerle diğer Orta Doğu halkları arasında birlik sağlamak istediklerini söyledi. Bayık, “Misak-ı Milli’yi de bunun için öneriyoruz” dedi. Bayık, çözüm süreciyle ilgili olarak da, “Kürtler bölücü değildir, bütünlükten yanadır, ama eşit ve özgür şartlarda bir bütünlükten. Bizim sınırlarla bir sorunumuz yok. Esasen ulus devlet anlayışına karşıyız” diye konuştu.

Adım adım Kürdistan

Bayık’ın kin ve nefret dolu açıklamalarını yorumlayan Emekli Büyükelçi Onur Öymen, iktidarın ve muhalefetin bölgede yaşananları görmezden geldiğini ifade etti. Öymen, “Kürtlerin bazı haklarının iyileştirilmesi kadar masum bir hedefleri yok. Orta Doğu’ya çok daha kapsamlı yeniden nizam verme görüşüne sahipler. Bir konferans yapılıyor, iktidar bunları görmezlikten geliyor, muhalefet de bunlara fazla sesini çıkarmıyor” dedi. Adım adım bağımsız Kürt devletine doğru gidildiğini söyleyen Öymen, şöyle konuştu:

“Türkiye’nin kırmızı çizgileri vardı ama kimse artık onları dile getirmiyor. Kürdistan bağımsızlık hareketi, özü itibariyle antiemperyalist hareketlerdir. Türkiye’de olduğu gibi büyük devletlerin müdahalelerine rağmen bağımsızlık kazanılmıştır. 1. Dünya Savaşı’ndan itibaren burada Kürdistan kurulmasını emperyalist devletler istiyor. Neden istiyorlar, İngiliz istihbarat raporları yazıyor. Türkiye ile Irak petrolleri arasında tampon bir devlet olmasını istiyorlar. Bu istekler büyük devletlerin stratejik hesaplarına göre dizayn ediliyor ve uygulanıyor.”

İkinci İsrail doğuyor

Hükümete engel olan unsurların bertaraf edildiğini savunan Öymen, “Önceden neden yapılamıyordu, çünkü sağlam bir muhalefet vardı. Yabancıların isteklerinden biri de bağımsız Kürt devleti kurdurmak. Bir günde olamayacağı için adım adım yaptırıyorlar. Belli ki bunların amacı Irak otoritesinden bağımsız kendi karalarını kendi veren bir Kürt devleti. Buna Suriye’nin kuzeyi, Türkiye’nin güney doğusu, İran’ın Kürt bölgesi eklenip, büyük bir Kürt devleti olacak. Bu aynı zamanda Orta Doğu’da ikinci İsrail olacak. İsrail’e yaptırdıklarını daha kritik bir bölgede olan Kürtlere yaptıracaklar” dedi.

YENİÇAĞ, 13 Ağustos 2013



PKK'lılar cirit atıyor valilik göz yumuyor!

Silahlı PKK’lılar dağdan gelip Lice’de gösteri yapıyor, gazeteciler fotoğraf çekip, olayı belgeliyor. İçişleri Bakanı Güler, “Diyarbakır Valiliği inceleme yaptı böyle bir olay meydana gelmemiştir” diyor!

İçişleri Bakanı Muammer Güler’e 20 Mart’ta Diyarbakır’ın Lice İlçesinde meydana gelen terörist gösteriyle ilgili iki soru soruluyor. Dağdan inen bir grup PKK’lının bildiri okumasına izin veren emniyet yetkilileri ve mülki amirler hakkında yapılan işlemler nelerdir? Dağdan gelen PKK’lının Nevruz kutlaması yaparak bildiri okuduğu alandaki etkinliği düzenleyen sorumlular hakkında yapılan yasal işlemler nelerdir?

Devlet binadan ibaret!

Bu sorulara Bakan Güler’in cevabı şöyledir; “Diyarbakır Valiliğince yapılan incelemede, Lice’de ya da bağlısı yerleşim merkezlerinde soru önergesiyle konu edildiği şekilde herhangi bir olayın meydana gelmediği anlaşılmıştır.” Valiliğin bu açıklaması, Diyarbakır’da devletin valilik binasından ibaret hale geldiğinin kanıtıdır.

Özcan Yeniçeri’nin yazısı

Oldu Mu Sayın Bakan?

İçişleri Bakanı Sayın Muammer Güler’e 20.03.2013 tarihinde Diyarbakır’ın Lice İlçesinde meydana gelen terörist gösteriyle ilgili birbiriyle bağlantılı iki soru soruluyor.

1) 20.03.2013 gecesi dağdan inen bir grup PKK’lının Diyarbakır’ın Lice İlçesinde bildiri okumasına izin veren emniyet yetkilileri ve mülki amirler hakkında yapılan işlemler nelerdir?

2) Dağdan gelen PKK’lının Nevruz kutlaması yaparak bildiri okuduğu alandaki etkinliği düzenleyen sorumlular hakkında yapılan yasal işlemler nelerdir?

Konuyla ilgili olarak 21.03.2013 tarihli Radikal ve Milliyet gazetesinde yüzü puşili, sırtlarında uzun namlulu silah olan teröristlerin fotoğrafları yayınlanmıştı. ANF Haber Ajansı ise Lice’de yaşananları iftiharla takdim etmiştir. Teröristlerin fotoğraflarıyla birlikte olan bitenler, Radikal ve Milliyet gazeteleri tarafından şöyle haberleştirilmiştir; “Kutlamada BDP Lice İlçe Başkanı Harun Erkuş, halkın Nevruz’unu kutladı. Bu sırada Lice kırsalından bir grup PKK’lı da kutlama alanına geldi. Yüzünü puşiyle kapatan bir PKK’lı eline aldığı mikrofonla konuşma yaptı... PKK’lılar yaptıkları konuşmaların ardından alandan ayrılırken, dağların eteklerinde ise otomatik silahla havaya ateş açıldığı görüldü.”

Bu sorulara Sayın Muammer Güler imzalı 01.08.2013 tarih ve 4057 sayı ile garip bir cevap verilmiştir. Bakan Güler’in cevabı aynen şöyledir; “Soru önergesiyle ilgili olarak Diyarbakır Valiliğince yapılan inceleme neticesinde, Diyarbakır ili Lice İlçesi merkezinde ya da bağlısı yerleşim merkezlerinde soru önergesiyle konu edildiği şekilde herhangi bir olayın meydana gelmediği anlaşılmıştır.”

Her şey milletin gözlerinin önünde olurken “Diyarbakır Valiliğince yapılan inceleme” nin ne anlama geldiği açıktır. Valiliğin bu açıklaması Diyarbakır’da devletin valilik binasından ibaret hale geldiğinin kanıtıdır.

Valiliğin açıklamasının gerçekle hiçbir alakasının olmadığının bilinmesine rağmen Bakan Güler’in “soru önergesiyle konu edilen şekilde” bir olayın meydana gelmediği şeklindeki gerçek dışı bir cevabın altına nasıl imza attığı ise şayanı hayrettir.

Soruya verilen cevabın doğru olmadığı, bu olayın arkasından yaşanan onlarca bölücü olayla ortaya çıkmış bulunmaktadır. Teröristler için sözde “şehitlikler” yapıldığı, PKK’lıların kurdukları YDGH’nın sivil milisleriyle yol kesip kontrol yaptığı, PKK’nın sivil mali birimlerinin haraç topladığı, kaymakam atadığı, bölgede “Kuzey Kürdistan” adı altında toplantılar yapıldığı sesli ve görüntülü olarak kamuoyuna yansımıştır.

Silahlı PKK’lıların yol ve kimlik kontrolü yaptığına ilişkin fotoğraflar ve diğer görüntüler de TBMM’de bizzat tarafımdan şahsınıza takdim edilmişti.

Dahası, açılışı yapılan ve adında ‘Kürdistan’ bulunan Gençlik Hareketi Derneği’nin tabelası da Diyarbakır’da resmen asılmıştır. Beytüşşebap İlçesi yakınlarındaki Kato Dağı’na çıkan binlerce kişi, PKK’nın, 1984 yılının 15 Ağustos’unda yaptığı ilk silahlı katliamların 29’uncu yıldönümünü kutladığı da basında geniş biçimde yer almıştır. Adamlar işledikleri cinayetlerin yıl dönümünü kutluyorlar!

Bölgede cereyan eden bu tür yüzlerce bölücü ve hain eylemleri olmamış saymak ve doğru olmayan bilgilerle soru önergesini cevaplandırmak ne anlama gelmektedir? Bu cevabın neresinde -devlet ciddiyeti, siyasi sorumluluk bir yana- gerçeklik vardır? Gerçeklerden kaçan, kamuoyunu yanlış bilgilendiren bu tavır, halkın sağduyusuyla alay etmek anlamına gelmiyor mu? Tamamen hilafı hakikat olan bu cevaptan sonra halkın sizin devlet adına vereceğiniz diğer bilgilere inanmak için herhangi bir sebebi olabilir mi?

Çağdaş demokrasilerde halka doğruları söylememenin siyasi maliyeti olayın kendisinden de büyüktür. Bölgede olanı biteni üç maymunu -görme, duyma, konuşma- oynayarak yok saymanın Türkiye’yi nereye savuracağı tarafınızdan görülmüyor mu? Halkın gördüğünü devlet yetkililerinin görmezlikten gelmesi tehlikenin en büyüğü değil midir?

Sayın Bakan, verdiğiniz cevabı neresinden tutsak elimizde kalıyor. Olmadı Sayın Bakan!

Olmadı!

YENİÇAĞ, 13 Ağustos 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Cum Ağu 16, 2013 11:36
gönderen Oğuz Kağan
PKK bastırıyor, AKP komisyon kuruyor!

Bölücü terör örgütünün Kandil’deki elebaşı Cemil Bayık, yapılan pazarlıkta 8 komisyon kurulmasının kararlaştırıldığını ileri sürdü ve Meclis’in açılmasıyla birlikte çalışmalara hemen başlanılmasını istedi.

Terör tehdidiyle diz çöktürdükleri iktidara bütün isteklerini kabul ettiren “Kandil Çetesi” nin elebaşlarından Cemil Bayık’ın, sözde çözüm sürecinde üçüncü aşama için iktidara talimat verir gibi tarih belirleyip, yol göstermesi büyük tepki gördü. İmralı’daki son görüşmede devlet heyetine verilen mektupta, 8 komisyon önerildiğini, Meclis açılır açılmaz bu komisyonların çalışmasını istediklerini vurgulayan Bayık, “Bu olursa, ikinci aşama işlemeye devam eder ve sonunda üçüncü aşamaya geliriz. Bunun da 1 Eylül’e kadar yapılması lazım” diyerek hükümeti adeta tehdit etmişti. PKK’lı Duran Kalkan, Anayasa Komisyonu’nun Öcalan’ın dayatmasıyla çalışmalarını hızlandırdığını iddia ederken, BDP’li Pervin Buldan, komisyonların “Apo’nun isteği üzerine” kurulduğunu ileri sürmüştü.

Mektup arkadaşı

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, pazarlık sürecinin yol haritasını Öcalan’ın çizdiğini belirterek, “Devleti terör örgütüne teslim ettiler. Barışı sağlıyoruz, çözüm yolunda gidiyoruz yalanı adı altında başından beri bu süreci Öcalan yönetiyor” dedi. Başbakan Tayyip Erdoğan ile Öcalan arasında mektup trafiği olduğu duyumunu aldığını ifade eden Tezcan, şöyle konuştu: “Yol haritasını Öcalan belirliyor. Türkiye’de terörle mücadele eden kadrolar Silivri’de mahkum edildi, vatanını savunanlara ağır müebbet cezası veren sistem yaratıldı. Hükümetin bu konudaki politikası tamamıyla iflas etmiştir. Süreç çözüm değil, teslimiyet süreci olmuştur. Erdoğan İmralı’da Öcalan’la anlaştı ve Türkiye’nin geleceğini birlikte dizayn etmeye çalışıyorlar.”

PKK-AKP işbirliği

MHP Genel Başkan Yardımcısı Atila Kaya, AKP’nin dillendirdiği “Yeni Türkiye” nin Öcalan tarafından belirlendiğini savunurken, hükümetin her konuda Öcalan’ın dediğini anında yerine getirdiğini vurguladı. Kaya, “AKP’nin çalışmalarını devam ettiren bir komisyonu mevcut. Bu PKK-AKP işbirliğinin kanıtıdır. Heyette kimin olduğunun önemi yok. Kim olursa olsun demokratik ülkelerde bunun sorumlusu siyasi iktidardır” dedi.

Ülkeyi kim yönetiyor

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da, AKP iktidarının, İmralı canisiyle müzakere ederek teröristleri meşrulaştırdığını savundu. Şandır, “Bunu şiddetle ve lanetle kınıyorum. Türkiye’yi bugün AKP mi PKK mı yönetiyor belli değil. PKK Meclis’i de yönetmeye kalkıyorsa buna gücü yetmez. MHP olarak PKK’nın isteği üzerine Meclis’in çalışmasına karşı çıkarız. Bu Meclis milli Meclis’tir. Bu devleti kuran bir Meclis’tir. Bu devleti bölmeyi amaçlayan terör örgütüyle hiç bir çalışma yapamaz. Başbakan’ın hırsı, inadı doğrultusuyla Türkiye’yi teslim etme çabası içindedir” dedi.

YENİÇAĞ, 15 Ağustos 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Sal Ağu 20, 2013 11:26
gönderen Oğuz Kağan
The Times: Kürtlerin 100 yıllık hayali gerçek oluyor!

Times gazetesi, Suriye’den Kuzey Irak’a Kürt mültecilerin akınıyla ilgili analizde, “Kürtler 100 yıllık kendi devletlerini kurma hayallerini gerçekleştiriyor” diyor.

Yazıda özetle şöyle deniyor:“Son beş gün içinde binlerce Suriyeli mülteci Kuzey Irak’ın Kürt kentlerine akın etti. Bu göç, adı resmen öyle olmasa da Kürtlerin ilk bağımsız devletine dönüşen toprakların güvenlik ve refahını öne çıkarıyor."

"Mültecilerin çoğu, Suriye’nin kuzeyindeki savaş, baskı ve açlıktan kaçan Kürtler. Suriyeli Kürtlerle, çoğu El Kaide bağlantılı hükümet karşıtı gruplar arasındaki çatışmaların aniden yoğunlaşması mültecileri Mayıs’tan sonra ilk kez açılan sınıra yığdı. Binlerce kişi Dicle nehrini geçerek Kuzey Irak’taki kamplara akın etti.”

'100 yıllık rüya'

“Şimdi 22 yıl önceki mülteci akınının tersi yaşanıyor. O zaman Saddam Hüseyin’in emriyle Irak ordusunun yaptığı bombardıman nedeniyle binlerce Kürt sınırdan batıya kaçmıştı. Batı bunun üzerine Kuzey Irak’ta uçuşa yasak bölge oluşturdu. Bu, Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kendi devletlerini kurmaya çalışan Kürtlere refah ve istikrar getiren ilk özerk Kürt yönetiminin temelini attı. Saddam Hüseyin’in devrilmesinden sonra Bağdat’la gevşek bağları olan üç Kürt kenti büyük ölçüde kendi kendini yönetmeye başladı.”

Şimdi Kürdistan diye bile bilinen bölgenin istikrar, refah ve hedeflerini 3 faktör güçlendirdi. Birincisi petrol endüstrisinin canlanması: Irak Kürdistanı, dünyanın en büyük petrol rezervine sahip altıncı bölgesi. İkincisi Türkiye’nin PKK’yla savaşı bitirme çabalarına paralel olarak Iraklı Kürtlerle ilişkilerini geliştirmesi. Üçüncü olarak da siyasi ve ekonomik istikrar yabancı yatırımın gelmesini, eğitimin gelişmesini sağladı ve Kürdistan’a bağımsız bir devlet olarak ayakta kalabilme gücü verdi."

"Kürt hükümeti özellikle Suriye’deki Kürtleri korumada daha büyük bir bölgesel rol oynamakta istekli. Batı, Irak’ta siyasi parçalanmaya neden olacağı korkusuyla bağımsız bir Kürt devletini tanımakta isteksizliğini muhafaza ediyor. Türkiye’nin de çekinceleri var. Ama Kürtler sessizce 100 yıllık emellerini gerçekleştiriyor: Kendi devletlerine sahip olmak.”

'Mısır'ın seçime değil istikrara ihtiyacı var'

Financial Times gazetesi yazarı Gideon Rachman, “Mısır’ın şimdi seçime değil, istikrara ihtiyacı var” diyor:

“Başka bir ülkeye müdahale edecekseniz, ne olmasını istediğinizi bilmekte yarar vardır. Fakat Batı’nın Mısır ve Suriye politikası, çelişen çıkarlar yüzünden tarumar olmuş durumda. Amerika Birleşik Devletler ve Avrupa Birliği demokrasi yanlısı ama İslamcı karşıtı, istikrar yanlısı ama müdahale karşıtı, hem cihat yanlılarına hem de düşmanlarına karşı. Arap dünyasının kafası bu yüzden karışık. Mısır ordusu ve Müslüman Kardeşleri birleştiren tek şey, iki tarafın da Amerika’nın ihanetine uğradığını söylemesidir.”

ABD ve müttefiklerinin Mısır’daki amaçlarını netleştirmesi gerektiğini belirten yazar şöyle devam ediyor:

“Önem sırasına göre olmasa da bu hedefleri sıralamak görece kolay: Akan kanı durdurmak, istikrarı yeniden tesis etmek, terörizmle savaşmak, siyasi özgürlüğü ilerletmek, vicdanımızı rahatlatmak, ittifakları korumak, ekonomileri istikrara kavuşturmak İsrail’le yeni bir savaşı ve yeni bölgesel çatışmaları önlemek.”

“Arap Baharı’nın başlangıcında tek bir politika, demokrasinin yayılmasını destekleme politikasının her şeye yanıt olacağına inanmak mümkündü. Yeni demokrasiler daha müreffeh, daha barışçıl ve daha Batı yanlısı olacaktı. Terörün kökü kuruyacaktı. Bu altın çağ gerçek olmadı. Aksine, Mübarek’in devrilmesinden 2,5 yıl sonra Mısır sokaklarında katliamlar yaşanıyor, Suriye’de iç savaş var, Irak’ta El Kaide yeniden canlanıyor ve Tunus’tan Körfez’e bir istikrarsızlık kemeri oluşuyor. Ekonomiler çöküyor, çatışmalar yayılıyor ve terörün büyümesine zemin hazırlayacak anarşik koşullar ortaya çıkıyor.”

“Sorun şu ki Mısır’da şu anda demokrasinin tesisini istemek hem gerçekçi değil hem de kısa vadede tehlikeli. Çünkü ordu, Müslüman Kardeşler’le ölümüne kadar gidecek bir savaşa girmiş durumda. Onların tekrar siyasi sisteme dönmesine asla izin vermeyecek. Amerikan yardımını kesmek bile değişiklik yaratmayacak çünkü Suudiler boşluğu doldurmaya dünden razı. Ayrıca şimdi bir çok liberalin düşündüğü gibi reformdan geçmemiş bir Müslüman Kardeşler’in iktidara dönmesi demokrasiye tehdit oluşturacak. Şimdi seçim için bastırmak da tehlikeli olacak. Bu seçimlerin, kaybedenlerin sonuca razı olacağı, barışçıl bir atmosferde yapılması mümkün mü?”

Gideon Rachman Mısır’da baskı ortamının ortadan kalkması halinde bir sonraki adımın “ekonomiyi canlandırmak ve askeri bir hırsızlar yönetimi oluşmasını engellemek için hükümetle işbirliği yapmak olabileceğini” belirtiyor:

“Tekrar düzen sağlanır ve ekonomik büyümeye geçilirse demokrasinin yerleşmesi için gerekli sivil toplum kurumları – bağımsız mahkemeler, özgür medya, daha iyi okullar – kök salabilir. Mısır tekrar demokrasiye döndüğünde süreci 2011’den sonrakine göre daha iyi yönetmek zorunda."

"Seçimden önce azınlık haklarını ve bireysel özgürlükleri garanti altına alınacak bir anayasa yapılmalı. Müslüman Kardeşler dışındaki siyasi güçlere de örgütlenebilmeleri için yeterince zaman verilmeli. Bu uzun bir süreç olabilir. 1973’teki Pinochet darbesinden sonra Şili’nin demokrasiye dönmesi 17 yıl aldı. Şansı varsa Mısır bu kadar çok beklemesi gerekmeyebilir.”

İsrail-Mısır işbirliği

Times gazetesinin başyazısında Sina ‘da 24 polis memurunun öldürülmesinin ele alındığı başyazıda “Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri şimdiye kadar Mısır’da tutarlı bir politika sergileyemedi. Ama Sina yarımadası için başarısızlık bir seçenek değildir” diyor.

Yazının bir bölümünde şöyle deniyor:

“İsrail, Sina yarımadasının Hamas’la bağlantılı terörist grupların yatağına dönüşmeyeceği konusunda güvence istiyor. Mısır buraya büyük ölçüde askeri güç konuşlandırmadan bunu yapamaz. Böyle bir askeri yığınak tehlikeli ama şimdi iki tarafın da sürüklendiği alternatife göre daha tercih edilecek bir şey.”

Financial Times gazetesi de Sinai yarımadasında cihat yanlısı gruplardan kaynaklanan tehdit nedeniyle İsrail’in sessizce Mısır’la askeri işbirliğini güçlendirdiğini belirtiyor. Gazeteye göre bir İsrailli uzman, eksi rejimin çökmesinden sonraki haftalarda Mısır’ın İsrail ordusuyla işbirliği yapmaya daha istekli olduğunu belirtiyor. (BBCTÜRKÇE)

VATAN, 20 Ağustos 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Sal Eyl 10, 2013 12:54
gönderen Oğuz Kağan
Konsolos görünümlü CIA ajanı bombaladı

Türkiye’deki görevi biten Konsolos görünümlü CIA ajanı Scott Kilner, giderayak bombaladı: Kürtlere siyasi özerklik tanıyın, anadildeki haklarını verin, milliyetçiliğin ülke yapısından uzaklaşın.

ABD’nin İstanbul Başkonsolusu Scott Kilner, üç yıldır devam ettiği görevine veda ederek ülkesine dönerken, Türkiye’ye yönelik sert eleştirilerde bulundu. Hürriyet’e verdiği röportajında Türkiye’nin merkeziyetçi yapıdan uzaklaşması gerektiğini söyleyen konsolos görünümlü CIA ajanı Kilner, şunları kaydetti: “Türkiye’nin kurulduğu tarih bağlamında düşünüldüğünde neden çok merkeziyetçi bir sistemin kurulduğunu anlıyorum. Türkiye o zamanlar birliğinden endişe duyan bir ülkeydi. Ancak bu, yıllar önceydi. Bugün artık Türk milliyetçiliğinin ülkenin yapısına derin bir şekilde işlenmiş olduğunu düşünüyorum. Artık pek çok anlamda bu aşırı merkeziyetçi yapıdan biraz uzaklaşmanın vakti geldi. Türkiye farklılıklar barındıran bir ülke. Bu siyasi ve idari yetkinin yerelde dağıtılmasıyla yapılabilir. Bütün bunlar biraz siyasi risk alınmasını ve geçmişin hayaletlerinin kovulmasını gerektirecek. Zaten Başbakan Tayyip Erdoğan bir siyasi risk almış durumda. Umarım bu sürecin başarısı için daha çok bastırırlar.”

Komplo teorisi

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Mısır’daki darbenin arkasında İsrail’in olduğuna ilişkin açıklamalarını değerlendiren Kilner, “Türk Başbakanı’nın bu açıklamasından memnun olmadık” diyerek şunları kaydetti: “Benim Türkiye’de daha az olmasını gerçekten temenni ettiğim şey komplo teorilerine yönelik bu ilgi. Bu hiç de sağlıklı değil. Komplo teorileri sizi hiçbir yere götürmez. Çoğu zaman ya kendi mesuliyetlerinizin ötelenmesinden doğar ya da entelektüel tembellik işaretidir. Bu çılgın hikâyelere inanmak ne Türk gazeteciliğine ne de siyasetçilerine fayda sağlamaz. Şunu da söylemem lazım; 5 yıl önce Tzipi Livni ile Bernard Henri Levy arasındaki diyaloğun İsrail’in askeri müdahalenin arkasında olduğunu ortaya koyduğunu iddia etmenin ciddiye alınacak tarafı yok. Bu konularda, gelin ciddi tartışmalar yapalım, böyle komplolara dayalı tartışmalar yapmayalım.”

Dilinize dikkat edin

Konsolos Kilner, faiz lobisine ilişkin açıklamaların kendisinde, Türkiye’de Yahudi karşıtlığı eğilimini beslediğine yönelik kaygı yarattığını belirtti. Kilner bu konuda şunları söyledi: “Birkaç tane doğrudan Yahudi karşıtlığı olarak algılanabilecek açıklama oldu. Çoğu zaman bunlar kinayeli biçimde tarihsel olarak Yahudi karşıtlığıyla bağdaştırılan bazı ifadelerin kullanılması şeklinde oldu. Bilinçli ya da değil, faiz lobisi bunlardan biri olarak düşünülebilir. Başkaları da var. Görebildiğim kadarıyla bu tür kavramlar genelde İsrail’in siyasi çizgisini eleştirmek için kullanılıyor. İsrail’in bölge politikaları üzerine çok şey söyleyebilirsiniz ama kullandığınız dile çok dikkat etmelisiniz. Amacınız İsrail devletinin politikasını eleştirmek iken Yahudilerden bahsetmeye başlarsanız bu, dünyanın epey geniş bölümünde başka bir anlama gelir. Eğer Yahudi karşıtlığına dair sinyaller göndermeye başlarsanız, başka insanlar bunu uç şeyler yapmak adına yeşil ışık olarak algılayabilir. Ne yazık ki, Türkiye’nin geçmişinde bu tür üzüntü veren olaylar var.”

“El Kaide ciddi bir sorun”

El Kaide örgütünün Türkiye için ciddi bir sorun olduğunu belirten konsolos Scott Kilner, “Ben Suriye’de El Kaide riski görüyorum. Suriye’deki varlıkları çok net ve zaman zaman girip çıkıyorlar. Giriş-çıkış için yollardan biri de Türkiye’den geçmek. O nedenle de El Kaide Suriye bağlamında gerçek bir sorundur” dedi. Scott Kilner, ABD’nin Suriye’ye müdahale konusundaki görüşlerini anlatırken de şunları söyledi: “Başkan Obama haklı olarak dikkatli davranıyor. Tekrar hatırlatmak isterim ki henüz bir karar alınmış değil. İşaretler ortada ama henüz bir karar yok. Bende derin izler bırakan Afganistan’daki görevim sırasında hep şunu gördüm; sıcak bir çatışma başlattığınız andan itibaren ’beklenmedik sonuçlar yasası’ güçlü şekilde devreye girer. En mantıklı stratejik plana da sahip olabilirsiniz ama olaylar gelişmeye başladığında daima tahmin etmediğiniz şeyler olur. Bu tür kararlar ciddiyet içinde verilmeli.”

Kürtler ayrılmak istemiyor

“Güneydoğu’daki Kürtlerin önemli çoğunluğunun, tam demokratik bir Türkiye’nin vatandaşı olarak kalmaktan son derece memnun olacağını, buna hazır olduklarını düşünüyorum” diyen Kilner şunları kaydetti: “Belki az sayıdaki uçlarda olan kimseler ayrılıktan bahsediyor olabilir ama çoğunluğun bunun peşinde olduğuna inanmıyorum. Daha geniş kültürel haklar ve bir ölçüde siyasi özerklik istiyorlar. Anadildeki haklarının verildiği daha demokratik ve daha az merkeziyetçi bir Türkiye istiyorlar” dedi.

Küstah konsolosa CHP ve MHP’den sert tepki

Türkiye’de görev süresi dolan ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Scott Kilner’in giderayak “merkeziyetçilikten vazgeçin” çağrısı yapmasına CHP ve MHP’den sert tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Kilner’in yerelleşme olarak ifade edilebilecek sözlerinin Türkiye’yi etnik yapılara bölmek dışında hiçbir sonuç yaratmayacağını belirtti. ABD’nin Irak ve Suriye’de yaptıklarından ders alınması gerektiğini vurgulayan Tezcan şöyle konuştu: “ABD’lilerin Irak’ı ve devamında Suriye’de yaptıklarını ve ülkeleri ne hale getirdiklerini yaşayarak gördük. ABD kendi çıkarları söz konusu olduğu zaman her şeyi yapıyor. Kendi çıkarları için bugün Orta Doğu’da mikro milliyetçiliği yerelleşme olarak sunuyor. ABD’nin siyasal projesinin Türkiye’ye hiçbir fayda getirmeyeceği ortada. Türkiye’nin çıkarları, çağdaşlaşması, demokratikleşmesi Atatürk Milliyetçiliği ve ulus devlet bütünlüğü içeresinde olacaktır. Türkiye’nin kendi iç barışını sağlaması da yine ulus devlet anlayışından geçmektedir. Bunu basit bir mikro milliyetçilik problemi olarak görmek mümkün değildir. Çözüm siyasal birliktedir, Atatürk milliyetçiliğindedir.”

İç işlerimize karışmasın

MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır da, konsolos Kilner’in sözlerine “haddini bilsin” diyerek tepki gösterdi. Şandır, “Kilner’in sözleri, Türkiye’nin iç idaresine, iç yönetimine bir müdahaledir. Kabul edilmesi mümkün değildir” dedi. MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise “Öncelikle özerk bölgeler meydana getirmek istiyorlar. Bunun için adımlar atıldı” diye konuştu. Halaçoğlu, şöyle dedi: “Büyükşehir Yasası, Anadilde savunuma, Kamuda Türkçe’nin dışında başka dilin kullanılması, Kürt televizyonunun kurulması, PKK ile barış süreci adı altında sürecin başlatılması. Tüm bunları düşündüğünüzde ABD konsolosunun söyledikleri bilinmeyen şeyler değil. Türkiye’nin aleyhine gelişen bir süreç var. Başbakan bunu bilerek yapıyor mu, yapmıyor mu, mesele bu.”

YENİÇAĞ, 10 Eylül 2013

Re: Hamdolsun! Kürdistan'ı da kurarız...

İletiGönderilme zamanı: Pzt Eyl 16, 2013 11:54
gönderen Oğuz Kağan
Beklentiler olmazsa PKK sokağa iner!

Başbakan Erdoğan tarafından yarın açıklanması beklenen sözde “demokrasi paketi”ne ilk yorum ABD’den geldi: Rötar, örgüt yandaşlarını sokağa dökebilir!

AKP Hükümeti’nin sözde “demokrasi paketi” nin içeriğine ilişkin tartışmalar sürerken paketin en geç yarın Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacağı beklentisi yabancı medyanın da gündemine oturdu. Amerika’nın Sesi Radyosu, sözde “demokrasi paketi” için “İçeriğinin ne denli önemli olduğu aşikar” değerlendirmesinde bulundu. konu ile ilgili olarak yapılan haberde, terör örgütü PKK’nın geri çekilmeyi durdurduğunu açıklamasının ardından sözde “çözüm süreci”nin akıbetinin tartışıldığına dikkat çekildi.

Süreçten yana

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “demokrasi paketi”ni eski başbakanlardan Adnan Menderes’in idamının 52’nci yıldönümünde kamuoyuna duyuracağını açıkladığına dikkat çeken Amerika’nın Sesi, “Demokrasi paketinde henüz ne olduğu bilinmiyor. Ancak kulislere yansıyan bilgilere göre, İmralı’da hapis yatan PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) yetkililerine sürecin devamından yana olduğunu bildirdiği aktarılıyor” yorumunda bulundu.

Gezi önümüzü açtı

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın, “Hükümetin güçlü bir demokrasi paketi açıklamaması halinde halk desteğinin biteceği” yönündeki sözlerine de yer verilen haberde DTK Eş Başkanı Ahmet Türk’ün de, “Anadilde eğitim için bir hafta okul boykotunu destekledikleri”, seçim barajının kaldırılması gerektiği açıklamaları yansıtılıp, PKK’nın Gezi gösterilerine ilişkin yaklaşımı üzerinde de duruldu. PKK elebaşlarından Cemil Bayık’ın “Gezi sürecinde yanlış yaptık” şeklindeki açıklamasının “sonbaharın sıcak geçme ihtimalini beraberinde getirdiğini” düşünen Amerika’nın Sesi, Bayık’ın, “Gezi eylemleri demokratik siyasetin önünü açan eylemlerdir, dolayısıyla çözüm sürecine hizmet etmektedir” sözlerinin, “örgütün yandaşlarını sokağa dökebileceği” şeklinde yorumlandığını kaydetti.

Felaketimiz olur

Amerika’nın Sesi, Kürt siyasetçilerin “sağduyulu” mesaj vermekten geri kalmadığını belirtirken DTK Eş Başkanı ve Van Bağımsız Billetvekili Aysel Tuğluk’un, “PKK süreci hiçbir şekilde bitirmez, çünkü bu felaketimiz olur” mesajını verdiğini kaydetti. Tuğluk’un, “Kürt siyasetinin üzerine düşeni yapmasına rağmen AKP’nin belli ki zorlandığını” söylediğine işaret edilirken, Tuğluk’un sürecin ilerlemesinin “Öcalan’ın stratejik konumuna bağlı” olduğunun da altını çizdiği vurgulandı.

YENİÇAĞ, 16 Eylül 2013



Bir tehdit de PYD’nin lideri Müslim’den!

İsveç’te düzenlenen Kürt Kültür Festivali’nde konuşan terör örgütü PKK’nın Suriye’deki kolu PYD’nin başı Salih Müslim, “Ya onurlu bir yaşam ya da onurlu bir ölüm. Üçüncü seçenek yok” dedi. Müslim, kendilerini ezmeye kalkan rejimin belinin kırıldığını, şimdi de Kürtlerin karşısına insanlığın, özgürlüğün, demokrasinin, ahlakın düşmanlarının çıkarıldığını söyledi. AKP iktidarı ve Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın yapılanlarda parmağı bulunduğunu savunan Müslim, “Biz tarihimizden ders çıkardık. Önderimiz Abdullah Öcalan’ın okulunda eğitim görmüş insanlarız. Biz bu eğitimin bize kazandırdıklarıyla hareket ediyoruz. Osmanlı’nın halkımız üzerinde oynadığı oyunların tekrarlanmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

PYD’nin başı Salih Müslim, Başbakan Tayyip Erdoğan’a şu cümlelerle seslendi: “Bir yandan bizimle görüşmeler yapacaksın öte yandan da tilkilerini üzerimize salacaksın. Kendine gel. Biz kendi savunmamızı özgür irademizle, halkımızla yapacağız ve zafere ulaşacağız.”

YENİÇAĞ, 16 Eylül 2013