2. yüz (Toplam 3 yüz)

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 28, 2008 0:11
gönderen Çetin Taş
Mansur kardeşim,adam Musevi.Kesinlikle Türk değil.
Annesi,babası,halası,amcası,danası bulunamaz.İnanmıyorum.
Ulusalcıları baskı altına almak için böyle ucuz ve patlamaya hazır bir balon şişirmiş olmaları biraz garibime gidiyor. Komplo kuramına girecek ama, özellikle patlamak üzere kurulmuş bir balon olup, biz yakında gelecek beraatlere ve patlayan tertibe sevinmekteyken onların esas başka şeyler tezgahlamış olmasından korkmaktayım. Bir nevi "cambaza bak" yaparak tufaya getiriyor da olabilirler. Neyse, uyanık olmak lazım. Su uyur, düşman uyumaz.

Kesinlikle haklısın.Milleti ve her türden milli güçleri bu geyik davayla meşgul ederken,dikkatleri bu saçmalığa yönlendirmişken çok başka bir plan gerçekleştirmelerinden endişeleniyorum.

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 28, 2008 0:44
gönderen yahac
Tuncay Guney'le ilgili olarak Yalcin Kucuk hocam gecenlerde aciklamalarda bulundu. Bence gayet yerinde.

Bu zat Sabetaisttir. Donme'dir yani. Bunlar Ortodoks Yahudilerce cemaatlerine zaten kabul edilmedikleri icin bunun hahamligi olsa olsa ancak NeoSabetaist cemaat icinde olabilir.

Bu yuzden Ortodoks Yahudi cemaatlerinde kaydinin olmamasi normaldir.
Bizim Sabetaistleri de ancak libos Siyonist Yahudiler severler.

Hatta bazi Ortodoks Yahudi gruplari su andaki Israil devletine karsi bir tutumu vardir, cunku onlar buyuk Israil'in kurulusunu bariscil yollardan olacagini yani Tanri tarafindan (insan zoruyla degil) kurulacagina inanirlar. Ancak bunlarin sayisi etkinligi cok zayiftir. Uluslararasi arenada Siyonistler agirliktadir.

Zaten her yerde asil bunlarin dudugu calar. F tipi orgutlenme de bunlarla kankadir. Evangelistler de.

Tuncay Guney Ergenekon duzmecesini ortaya koyabilmek icin bu cevrelerce kullanilan bir ajandir.

Kime calistigi aciktir.

BOP'un arkasinda kimler varsa iste onlar Tuncay Guney'in patronlaridir.

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 28, 2008 2:58
gönderen Türk-Kan
.
Güney-Eymür İlişkisi


Binbir surat Tuncay

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 28, 2008 14:00
gönderen Türk-Kan
Binbir surat Tuncay

Resim


’CIA ajanı’ ’Fethullahçı’ suçlamalarına hedef oldu. Her taşın altında çıkan Tuncay Güney kime çalıştı?

1996’da Susurluk çetesinin ortaya çıkaran ‘fotoğrafları’ servis etti, Ergenekon’u fitilleyen belgeleri ortaya çıkardı. ’CIA ajanı’ ’Fethullahçı’ suçlamalarına hedef oldu. Son olarak da MİT bağlantısı... Her taşın altında çıkan Tuncay Güney kime çalıştı?


Türk yargı tarihinin en büyük davalarından olan Ergenekon’un kilit ismi Tuncay Güney’in, Mehmet Eymür döneminde MİT adına çalıştığı yolundaki iddialar, gözleri yine bu karanlık isme çevirdi. İşte, “CIA ajanı”, “Fethullahçı”, “MOSSAD ajanı”, JİTEMCİ, MİTÇİ suçlamalarına hedef olan ’Binbir surat’ Tuncay Güney’in yaşam öyküsünden kesitler ve kuşkulu noktalar..
Resim

ÇORUM’DA DOĞDU:
Tuncay Güney, 1972 yılında Çorum’un Kargı ilçesi Gölet köyünde doğdu. Bir yaşındayken ailesi İstanbul Gültepe’ye göç etti. Babası okullarda teknisyenlik yaperken, kökleri Mısır’a dayanan annesi 4 kutsal kitabı oğluna öğretti. 13 yaşında babasını kaybetti, pazarlarda annesinin ördüğü giysileri sattı. İSTEK Vakfı’na ait lisede birinci sınıfta eğitimini noktaladı. Okul yöneticisinin yardımıyla medyaya adım attı. Sabah’ta üç yıl ofis boy ve muhabirlik yaptı. Sonra Milliyet’e geçti. Ardından Gülen cemaatine yakın Gültepe’deki bir öğrenci yurdunun yöneticileriyle ilişki kurdu.

SAMANYOLU’NDAN ATILDI: Gülen çevresindeki isimlerin yardımıyla Samanyolu TV’de işe başladı. 1994’te Doruktakiler adlı programda siyasileri ağırladı. Gülen’in vaazlarının bulunduğu arşiv kasetlerini aşırdığı yaygın bir söylenti. Bu yüzden işten atıldı. (Bu kasetler sonradan 28 Şubat sürecinde TV ekranlarına yansıdı. Görev tamamlanmıştı sanki... Gülen’e idam istemli dava açıldı, Gülen de yıllar sonra kendisinin yaptığı gibi ABD’ye uçtu.) 1995’te Akşam Gazetesi’ne geçtiğinde, iyice palazlandı. Veli Küçük’le temasını artırdı, gazete yayınını yönlendirmeye çalıştı. O dönemdeki yöneticileri, “Hem Gülen’e, hem de Veli Küçük’e yakındı. İstihbarat arşivciliği yapıyordu. Haber yazamazdı” diye anlatıyorlar Güney’i...

SUSURLUK HİZMETİ:
3 Kasım 1996’da Susurluk’taki kazada Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ ve Abdullah Çatlı öldüğünde Güney, elinde özel fotoğraflarla Radikal Gazetesi ve Kanal D’ye koştu. Çatlı, özel harekatçı müdür ile polislerin sünnet törenindeki o meşhur resimlerini medyaya sattı. Bu resimler çetenin çöküşünü hızlandırdı, karanlık ilişkileri aydınlattı. Ama Güney, bunu ’demokratik bir duyarlılıkla’yapmamıştı, paraya ulaşmak için, birilerinin yardımıyla arşivini konuşturmuştu. (Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’yı fotomontajla yanyana getiren bir fotoğrafı da DYP’ye sattı.) 28 Şubat 1997’de Refahyol’u köşeye sıkıştıran kasetler, fotoğraflar, toplantı bantları yayınlandığında Ergenekon sanıklarının bağlantılı olduğu Strateji dergisinde yöneticilik yaptı. Mayıs’ta askere gitti. 4 ay sonra rapor alıp askerliğini noktaladı. Kimilerine göre “psikolojik” gerekçelerle, kimilerine göre “eşcinsel” eğilimleri nedeniyle...

EYMÜR DEŞİFRE ETTİ:
2000’e girerken eski MİT Kontrterör Daire Başkanı, “atinorg” adlı sitesinde, “çift meslekli gazeteciler” diye Tuncay Güney’in adını ’Tunca’ olarak kamuoyuna duyurdu. Fehmi Koru, Yeni Şafak’ta, “Bu Tuncay’dır. Niye kimse kurcalamıyor” diye yazdı. 1 yıl sonra dolandırıcılıktan gözaltına alındı. Güney, emekliye ayrılmak üzere olan Tuğgeneral Veli Küçük’e hediye edilmesi için kendisine verilen bir cipi, iki kişiye sahte belgelerle sattığı için tutuklandı. Evinde 6-7 sahte kimlik, silah veErgenekon’un omurgasını oluşturan gizli belgeler ele geçti. Sahte kimlikleri şöyleydi: Serhat Şahin Özgürbüz, Asım Sefa Özler ve Gülhan Güney... Dönemin polis şefi Adil Serdar Saçan, onlarca kasetlik sorgulama yaptı. 1 gün tutuklu kaldı, 3 milyar kefaletle serbest kaldı. Saçan’ın ifadesine göre, DGM Savcılığı, takipsizlik kararı verdi. Güney, yurtdışı yasağı olmasına rağmen ABD’ye uçtu. Burada Evangelist inançlı bir Mardinli ile arkadaş oldu, benzincide çalıştı. Protestanlığa geçti. ABD, iltica talebini reddetti, 2004’te Betty Israel adlı kuruluşta törenle Yahudiliğe geçti. Kanada’ya geçerek Jacab House adlı Yahudi toplum merkezinde rabbi haham yardımcısı oldu. Bu ülkede mültecilik davası halen sürüyor. Mısır’da İsrail adına casusluk yapan bir genç yakalandığında, Kanada’dan üç isim verdi. Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay.. Yetkililere göre bu üç isim de Güney’in kullandığı adlardı...



Resim

'Güney'i sanki biri gönderdi'

İletiGönderilme zamanı: Cum Kas 28, 2008 14:23
gönderen Türk-Kan
'Güney'i sanki biri gönderdi'

Tuncay Güney'i sorgulayan polis: "Böylesini görmedim. Sormadan anlatıyordu."


Tuncay Güney’i 2001’de sorgulayan Organize Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu, savcılığa dilekçeyle başvurarak o dönemi anlattı: “Sanki birileri bize bazı şeyler anlatması için göndermiş gibiydi. Hem bu kadar evrak bulunduran hem de kolay anlatan adam bana uygun gelmedi”

Ergenekon davasının ‘kilit’ ismi Tuncay Güney’i 2001 yılında Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü’nde sorgulayan polisin, 2005’te işkence iddiasıyla yargılanan ve ceza alan, dönemin Organize Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu olduğu anlaşıldı. Savcılığa dilekçeyle başvururak o dönemi anlatan İhtiyaroğlu, “Nesim Malki cinayeti, Karagümrük çetesi, Hizbullah başta olmak üzere örgütlü 110 cinayet olayını çözdüm, Meslek hayatım boyunca 24 bin kişi sorguladım ama Tuncay Güney gibisini görmedim” dedi.

2 Mart 2001’de “Teşekkül halinde dolandırıcılık” iddiasıyla gözaltına alınan Tuncay Güney’in, Ergenekon yapılanması ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük hakkındaki iddialarla ilgili sorgusunu yapan İhtiyaroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 28 Ekim 2008’de bir dilekçeyle başvurarak, ‘Adalete yardımcı olmak istiyorum’ dedi.

Dilekçede kendisini “muhafazakâr milliyetçi” olarak tanımlayan İhtiyaroğlu, sorgulamadaki başarısı nedeniyle işin kendisine verildiğini öne sürdü. İhtiyaroğlu’nun dilekçesinden bazı bölümler şöyle:

Şubede ‘Küçük’ün adamıyım, çıkarım’ demiş

İstihbarat Şubesi’nde görevli Emniyet Amiri Hakan Ünsal Yalçın, Harun isimli polis memuru, bizim şubede Tahkikat Büro Amiri Kemal Karademir toplantı yaptık. Hakan Ünsal Yalçın bana ‘Tuncay Güney isimli bir şahsı takip ediyorduk.
Teknik dinleme yaptık, Bu adam dün Asayiş tarafından gözaltına alındı, gözaltındayken bizim takip ettiğimiz grubu deşifre etti, mecburen bu adamı aldırdık, sorgusunu yapıp operasyona hazırlamamız lazım’ dedi.

Ben de bu grubun eylemlerini sordum. Hakan da bana ‘Ergenekon denilen bir suç örgütü, bu suç örgütünün lideri Veli Küçük, mafya bağlantısı da Sedat Peker’dir, eylemlerini tam olarak bilmiyoruz’ dedi. Zaten ilk olarak Asayiş’te ‘Ben Veli Küçük’ün adamıyım, bizim Ergenekon örgütümüz var, beni buradan alırlar’ demiş. Asayiş’teki polislerin sorusu üzerine Ergenekon’u tamamıyla anlatmış.

İstihbarat’tan Hakan ‘Konu İl Emniyet Müdürlüğü’ne intikal edince olaydan bizim haberimiz oldu. Sızma ihtimali olmasın diye biz de gidip susturduk. Yine de oradaki arkadaşların yarım yamalak da olsa bilgileri oldu. İyi sorgulanması lazım, biz de bu yüzden sorguyu senin yapmanı istedik’ dedi (...) Bu işi Tahkikat Amiri Kemal Karademir’in yapması gerekirdi ama Şube Müdürü emrettiği için ben yapmak zorundaydım. Ben soruşturmanın içinde hiç bulunmadım, sadece Tuncay Güney’in sorgu mülakatını ben yaptım.

Güney sanki her gün sorgulanıyormuş gibi rahattı

Akşam saatlerinde Tuncay Güney sorguya hazırdı(...) Mülakat odasına girdik. Tuncay Güney’i getirdim, içeri girdi, karşımıza oturdu. Ben Hakan ile yan yana idim. Kemal Karademir ise solumuzda oturuyordu. Memur arkadaşlar ise ayakta ya da boş bulduğu banka oturmuştu. Ben kendisini tanıtarak başlamasını istedim. Tuncay doğumundan günümüze kadar kendini anlattı. Ben dün gece Asayiş’te anlattığı Ergenekon’u en baştan detaylı anlatmasını istedim.

Güney konuşurken hep hareketlerine neye tepki verip neye vermediğine de bakıyordum. Dikkatimi ilk çeken hiç tedirgin değildi. Oysa olması gerekirdi. Sanki her gün sorgulanıyormuş gibi rahat, soru sorulmasını dahi beklemeden anlatmaya başladı. Bu durumdan şüphelendim.

Hatta önümdeki deftere ‘Hiç tedirgin değil, bu adamda yolunda gitmeyen bir şeyler var’ diye yazıp Hakan’a okuttum (...) Tuncay ise anlattı da anlattı. Hatta öyle şeyler anlattı ki, ilk defa duyduğumuz olaylar olduğu gibi, duyunca şaşırdığımız olaylar, meğerse yanlış biliyormuşuz bu olay bildiğimiz gibi değil de başkaymış dediğimiz olaylar, hatta ve hatta inanamadığımız olayları anlattı.

Tuncay Güney’i sanki bize konuşsun diye göndermişler

Güney’in anlattıklarında dikkatimi çeken bizim asli görevimiz olan mafya, çete işi değil de başka oluşum, terör niteliği taşımasıydı. Ben de ‘kendi kendime yahu bu adamın anlattıkları bizim şubeyi ilgilendirmiyor ki’ dedim. Bu işin sonu nereye varır diye de merak ettim (...)

Sorguyu bitirdiğimizde sabaha karşıydı. Aralıksız 6 saate yakın belki de daha fazla sürdü. Bu sorgu kayda alınmadı sorgu notları tutuldu. En sonunda Adil Bey (Dönemin Organize Suçlarla Şube Müdürü Adil Serdar Saçan) ile değerlendirme yapmaya karar verdik ve istirahate ayrıldık.

Şube’de tekrar Adil Bey’in başkanlığında toplandık. Ben ‘Sanki birileri bize bazı şeyler anlatması için göndermiş gibi. Ben bu adamın anlattıklarına inanmıyorum. Bilgiler tek adamda toplanmaz. Bu işin içinde başka bir şey var’ dedim. İstihbarat’tan Hakan da, ‘Bu adamın anlattıklarının bazılarını kendilerinin de bildiğini, bir proje izni alarak bu suç örgütüyle alakalı bir çalışma başlatılmasını isteyip ‘İstihbarat ve Organize birlikte çalışalım’ dedi.

Her şeyi bilen tek adam olamaz dedim

Ben her fırsatta bu adama inanmadığımı söyledim çünkü meslek hayatım boyunca 24 bin kişi sorguladım, yanıldığım elbette vardır ama Tuncay Güney gibisine hiç rastlamadım. Bu kadar çok şeyi bilen tek adam... Bu kasetleri incelediğinizde bizim de ne kadar şaşırdığımızı göreceksiniz. Hem gay, hem bu kadar evrak bulunduran, hem de kolay anlatan adam bana uygun gelmedi.

Hatta ben Adil Bey’e herkesin içinde, ‘Müdürüm bu adamın anlattıkları doğru ise şu an burada MİT Müsteşarı’nın, Genelkurmay İstihbarat Komutanı’nın, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’nın da olması gerekiyor. Biz bunların doğru olup olmadığını süzebilecek bilgi ve beceriye sahip değiliz’ dedim.
Ama Adil beyi ikna edemedim. Onun anlattıklarına inandı. Sonunda proje izni alınmasına ve İstihbarat ile koordineli çalışmaya karar verildi.”

Adil Serdar Saçan, ‘Konu kapatıldı’ demişti

Dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, Milliyet’te yer alan röportajında, Güney’in Susurluk’un Veli Küçük önderliğinde bir askeri kanadının bulunduğunu iddia ettiğini, bunun üzerine de dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’den projeli çalışma izni alındığını anlatmıştı.

Saçan soruşturmanın kapatılmasıyla ilgili olarak, “Veli Küçük hakkında soruşturma izni istedim. Dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin izin verdi ve bir savcı görevlendirildi. Bu izin yazısını Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderdim. Bir sene sonra istihbaratın yazdığı yazı üzerine konu kapatıldı” demişti.



Resim

Tuncay GÜNEY - MİT İlişkisi | Avukat Vural ERGÜL anlatıyor

İletiGönderilme zamanı: Cmt Kas 29, 2008 3:24
gönderen Türk-Kan
Ergenekon davası sanıklarından Gazeteci Vedat YENERER’in avukatı Vural ERGÜL anlatıyor

Tuncay GÜNEY - MİT İlişkisi



'Tuncay Güney, 2008'de 4 kez Türkiye’ye geldi'

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 05, 2009 1:47
gönderen Türk-Kan
Resim

TUNCAY GÜNEY OPERASYON BOYUNCA TÜRKİYE'DEYDİ

2008'de 4 kez girip çıktı!


Tuncay Güney, 2008 yılında Türkiye'ye Alpaslan Evrenosoğlu adıyla 4 kez giriş-çıkış yaptı. Güney'in hangi tarihlerde İstanbul'a geldiğini, Atatürk Havalimanı yolcu kayıtlarından saptadık. Kayıtlara göre Güney Türkiye'ye 2008'de ilk kez Perinçek ve arkadaşlarına yönelik operasyonun yapıldığı gün giriş yaptı, tutuklandıkları gün ise ülkeden ayrıldı!


Resim




İP’Lİ MEHMET CENGİZ’İN İDDİASI

‘Tuncay Güney, 2008’de 4 kez Türkiye’ye geldi’


İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, “Tuncay Güney’in Alpaslan Evrenosoğlu kimliğiyle aldığı pasaportla 2008’de Türkiye’ye 4 ziyaret gerçekleştirdiğini” söyledi.

Cengiz, dün İP’nin Beyoğlu’ndaki İstanbul İl Başkanlığı’nda basın toplantısı düzenledi. Ergenekon davasının yarın 36’ncı duruşmasının yapılacağını anımsatan Cengiz, “Ergenekon davası Tuncay Güney’in ifadeleri üzerine inşa edilen bir tertiptir” dedi. Güney’in Ergenekon soruşturması süresince Türkiye’de olduğunu da söyleyen Cengiz, şunları kaydetti: “Tuncay Güney’e, İzmir nüfusuna kayıtlı Alpaslan Evrenosoğlu isimli vatandaşın kimlik bilgileri kullanılarak 1997’de Romanya’nın Köstence kentindeki Türk Konsolosluğu’ndan pasaport verildi. 2007’ye kadar bu pasaportu kullanan Güney, 1 Mart 2007’de İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden yeni bir pasaport aldı. Müdürlük, Alpaslan Evrenosoğlu adına işlem gören Güney’e pasaport verdi. Güney, aldığı bu pasaportla 2008’de Türkiye’ye 4 ziyaret gerçekleştirmiştir.”

Aydınlık dergisinin dün yayımlanan yeni sayısında da Güney’in Türkiye ziyaretleri belgeleriyle ortaya kondu. Aydınlık, Tuncay Güney’le ilgili gelişmeleri derginin kapağından “Tuncay Güney operasyon boyunca Türkiye’deydi. 2008’de 4 kez girip çıktı” başlığıyla duyurdu. Tuncay Güney’in ABD vizesinin de bir kopyasının yer aldığı haberde, Tuncay Güney’in Türkiye ziyaretlerinin Atatürk Havalimanı Yolcu Kayıtları’nda da bulunduğu ileri sürüldü.


Resim




GüncelMeydan Not: Tuncay Güney hakkında 5 yıldır (2003'ten beri) gıyabi tutuklama kararı bulunuyor!

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 11, 2009 16:07
gönderen Türk-Kan
Savcı ÖZ Haham Tuncay'a sormuş, sorular Yeni Yavşak Gazetecisinin kardeşine gönderilmiş :lol:

Resim

Güney'in soruları yanlış yere gitti

Savcı Öz’ün gönderdiği sorular Kanada’da yaşayan sahte haham Güney’e değil, bir gazetecinin kardeşinin adresine postalandı


Ümraniye Davası’nda bu kez de adres skandalı yaşandı. Soruşturmayı yürüten Savcı Öz’ün davanın sözde kara kutusu sahte haham Tuncay Güney’e yolladığı sorular, Yeni Şafak’ın bir muhabirinin kardeşine gitti

Güney’in soruları yanlış adrese gitti

Kanada’dan yaptığı açıklamalarla soruşturmayı yönlendiren sahte haham Tuncay Güney’e, savcı Zekeriya Öz’ün yolladığı 37 soruda, adres skandalı yaşandı. Hürriyet’in haberine göre, Savcı Öz’ün düzenlediği, 15 Aralık 2008 tarihli ’Kanada Yetkili Adli Makamına’başlıklı resmi belgede, Güney’in adresi “1388 Eglinton Ave. West Toronto-Ontario” olarak gözüküyor. Adres, cadde üzerinde üç daireli bir binanın üst katına ait. Altta bir doktor muayenehanesi var.

Resmi yazıda hata

Ancak, Öz’ün Kanada adli makamlarına Güney’in Toronto’daki adresi olarak bildirdiği evde, Yeni Şafak Gazetesi muhabiri Beyhan Yalçınkaya’nın kardeşi Ayhan Yalçınkaya yaşıyor. Kanada yetkili makamları Öz’ün verdiği adrese giderlerse, karşılarında Güney’i değil, Yalçınkaya’nın kardeşi Ayhan Yalçınkaya’yı bulacak. Güney’in, halen ikâmet ettiği adresi, ise ’208 Finch Avenue - West Toronto’. Ev, Nazanin Shams adında İranlı bir doktora kayıtlı.

İlticaya yarayabilir

Öte yandan, sığınma hakkı kabul edilsin diye Ümraniye soruşturmasının başından beri bu tür bir belge bekleyen ve gazetelere durmadan açıklamalar yapan Tuncay Güney’in, şimdi amacına ulaşma ihtimali doğabilir. Soruşturma belgesi Kanada’ya ulaştığında, Güney yıllardır beklediği sığınmayı alabilir. Ve bir buçuk yıldır yaptığı onca açıklama, kanıtlanamayan iddia, dile getirdiği suçlamadan sonra isterse Türkiye’ye bir daha dönmeyebilir.



Resim

Güney: "En ünlü ajan benim"

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 11, 2009 16:39
gönderen Türk-Kan
Güney: "En ünlü ajan benim"

Tuncay Güney "James Bond yanımda solda sıfır kalır" sözleriyle kendini tanıttı.


Ergenekon davasının kilit ismi olarak gösterilen Tuncay Güney, bu kez de James Bond’luğa soyundu. Her sözü ayrı bir sansasyon yaratan Güney, Türkiye’den kaçarak gittiği Kanada’da Toronto Star gazetesine, ‘Bond benim yanımda solda sıfır kalır’ dedi.

Ergenekon davasının kilit ismi Tuncay Güney, Türkiye’den kaçarak yerleştiği Kanada’da ülkenin en çok satan gazetelerinden Toronto Star’a röportaj verdi. Gazetenin birinci sayfadan verdiği röportajı yapan muhabir Cathal Kelly, Güney ile ilk karşılaşmasını şöyle anlattı: Toronto’nun kuzeyinde bir iş merkezindeki ofiste Tuncay Güney, elini uzatarak kendini bana “Şu anda dünyanın en meşhur ajanıyla konuşuyorsunuz” diye tanıttı. Tercüman aracılığıyla konuşurken, ses tonunun alaycı ve küçümseyici olduğunu hissettim. Ama çok önemli şeylerden bahsetti. 36 yaşındaki eski gazeteci, bana Hizbullah liderlerinden Amerikalı senatörlere, İranlı bir general yardımıyla Türk istihbaratından nasıl kaçtığını, asi Kürt liderleri ve Irak Başbakanı Celal Talabani ile arkadaşlığını anlattı. Ve şaka ile karışık “James Bond benim yanımda solda sıfır kalır” dedi. Bunlar gözlüklü, eski Müslüman ama şimdi aşırı muhafazakar Yahudi kıyafeti giyen bir insandan duyulacak çılgınca bir hikaye. Ancak anavatanında hiç de hafife alınmıyor. O Türkiye’de bir çok ünlü ismin Türk hükümetini devirmekle suçlandığı bir davanın kilit ismi.

‘Davanın kara kutusuyum’

Ülkedeki birçok Türk, davanın laik ordu ile İslam yanlısı hükümet partisi AK Parti arasındaki çekişmenin bir sonucu olduğunu düşünüyor. Türk savcılarına göre, Ergenekon kod adlı aşırı milliyetçi karmaşık örgüt pek çok siyasi suikast ve ölümcül terörist saldırının arkasında. Bütün ipuçları Güney’in sekiz yıl önce sağladığı bilgiye bağlı. Güney, düzenli olarak uydu aracılığıyla Türk televizyonlarına bombalar fırlatmaya devam ediyor. Bu hafta Türk mahkemesi yetkilileri Tuncay Güney’in cevaplaması için Ergenekon’la ilgili 37 soru sordular: “Onlar ayrılıkçı Kürtlerle anlaştı mı? Kimleri öldürdüler? Uluslararası uyuşturucu mafyası ile bağlantıları nedir?” “Ergenekon’un ‘kara kutu’suyum” diyor Güney Türk basının kendisine taktığı ismi kullanarak. “Bana ulaşmadan hiçbir şeyi çözemezler.”

Mossad’lı sanmayın diye

Güney’in tanınmayan bir gazeteciden meşhur biri haline gelmesi 2001 yılında başladı. O yıl çalıntı bir aracı satmaya çalışırken yakalandı. Dokuz günden fazla süren sorgulamaların ardından polise, Türk hükümetini bozmaya yönelik karmaşık bir olay dizisi anlattı. Sorgulama boyunca işkenceye maruz kaldığını iddia ediyor: “Kendi kendime, bir gün bunun intikamını alacağım dedim.” Polis Güney’in apartmanında yaptığı araştırmada altı çuval belge buluyor, bunlardan bazılarının üzerinde çok gizli yazıları var. Kağıtlarda Türkiye’nin en ileri gelen insanlarının bazılarının adı geçiyor. Değişik gruplar Güney’e farklı şekilde suçlamalarda bulunuyor. Güney ise tüm bu iddiaları reddediyor. Röportaj için fotoğraf çekeceğimiz sırada kafasındaki geniş şapkayı çıkarıyor. Çünkü kendisinin Mossad için çalıştığını iddia edenleri destekleyeceğini düşünüyor.

Elmaslarımla geçiniyorum

Seyahat yasağına rağmen gizemli bir şekilde Türkiye’den ABD’ye kaçmayı başarmış. 2004’te New York’tan Toronto’ya gelmek zorunda kalmış. Şu anda çok işlek bir sokakta bir oda arkadaşı ile yaşıyor, Geçen ağustos’ta aldığı ve Kanada’da mülteci olarak yaşamasına imkan sağlayan belgenin fotokopisini gösteriyor. Güney şu an işsiz. Kendini kredi kartları geçindiriyor ve ekliyor: ”Altınlarım ve elmaslarımla geçiniyorum. İnan bana; onlar sadece oyun oynuyor. Bazen bizim oynadığımız gibi. Onlar hiçbir şey yapmayacak. Sadece beni korkutmaya çalışıyorlar.“ Güney Türkiye’de dönüşümüyle ve provokativ sözleriyle meşhur biri. Ayrıca, Türkiye’yi terk etmesinden sonra Yahudiliğe dönmesi olayı var. Ailesinin Mısır’dan Türkiye’ye göç ederek yaşamak için kendini Müslüman olarak tanıtan Yahudilerden olduğunu iddia ediyor. Konuşmasında pek çok defa sekiz yıl önceki işkence iddiasını yeniliyor: ”Ben avantaja sahibim, hükümet değil. Ölene kadar bu oyunu sürdüreceğim.“

Dönersem ölürüm

Kanada gazetelerinden Globe and Mail de internet sitesinde Güney’i ”Bu adam da neyin nesi oluyor?“ diye manşet yaptı: “Güney zamanında Mossad için ajanlık yaptığını ve bu yüzden Kahire’de mahkemeye çıkarıldığını söyledi. Kanada’da kafasında siyah şapkası ve siyah montu ile haham gibi dolaşan ama kendini onlardan olmayan biri olarak gösteren Güney, gazetemize Türkçe yolladığı e-mail’de ‘Eğer Türkiye’ye dönersem ölüm meleği ile baş başa kalırım’ dedi.

TUNCAY GÜNEY

Adı: Tuncay Güney. Ancak Daniel Levi, Kemal Kosba ve Tuncay Bubay isimleriyle de biliniyor.

Yaş: 36

Birçok kez eşcinsel olduğu iddia edildi.

Tahsili: İlkokul mezunu

Medeni durumu:
Bekar

En büyük silahı:
Türkiye’de yeri yerinden oynatan sözleri yani dili..

Kimin için çalışıyor:
Hâlâ bir sır

Serveti: Kanada’da parasız olduğunu söyledi.

Askerlik Durumu:
Eşcinsel olduğu için askerlik yapmadığı söyleniyor.

Otomobil:
2001’de çalıntı araç satarken yakalandı.



Resim




My name is Güney, Tuncay Güney :Türk-Kan:

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 11, 2009 17:07
gönderen bozkurtlar diyari
Adam tam bir kepaze....

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 11, 2009 18:42
gönderen kgursu
Allahım, bu adamın tükürük yağmuruna tutturulması lazım... :P

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 12, 2009 0:06
gönderen luzismud
Hem cok degerli saygideger Savcilarimiz, hemde muhatap aldigi tüm zamanlarin en büyük ajani absürtlükte sinir tanimamaya kararlilar anlasilan...

Tamam ajani anladim zevk yapiyor... Ama savcinin yaptigi nedir kardesim. Insandir hata yapar, yanlis adrese bildirim yaparsin. Ama koskoca Kanada'da yanlis olarak aldigin adres yandas bir gazetenin muhabirinin kardesi de olmaz artik ya...

Aklimizla oynamayin artik ya...

Firari Şüpheli devlet televizyonuna konuk oldu!

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 15, 2009 11:28
gönderen Türk-Kan
Firari devlet televizyonunda dört saat konuştu

Türkiye’de bir ilk gerçekleşti... Şüpheli firari olarak soruşturulan Tuncay Güney, devletin televizyonu TRT 2’ye yaklaşık 4 saat konuk oldu ve şok iddialarda bulundu: ’Mahir Kaynak MİT’çi olarak deşifre edilmeseydi sol partinin genel başkanı olacaktı. O olmadı deşifre edilmeyen Baykal oldu’

Ergenekon’un kilit ismi olan ve “şüpheli firari” olarak soruşturulan Tuncay Güney dün akşam devlet televizyonu TRT 2’de yayınlanan “Büyüteç” programına telekonferans yöntemiyle katıldı. Eski milletvekilleri Fikri Sağlar ve Mehmet Elkatmış ile gazeteci Şamil Tayyar’ın sorularını yanıtlayan Güney şok açıklamalarda bulundu. Güney, sunucu İbrahim Gürkan’ın “Sayın Tuncay Güney” hitaplarıyla yaklaşık 4 saat süren programda, “TRT tabuları yıkılıyor. Demokratikleşme var demek ki” diyerek TRT’ye de teşekkür etti.



Kaynak

İletiGönderilme zamanı: Prş Oca 15, 2009 12:29
gönderen Mete Han
Bu adam,

MOSSAD ajanı olabilir,MİT ajanı olabilir,CIA ajanı olabilir,JİTEM görevlisi olabilir,hiçbiri olmayabilir.

Ama her ne olursa olsun,ağzı iyi laf yapıyor(ezberi de kuvvetli maşallah).2001de yaptığı konuşma dahi (sorgulanma demiyorum),8 yıl sonra olanları etkiliyor.Tabii bu da,iddiaları ortaya atanların kontrolünde olan bir durum.Kaset konuşmadan 1 gün sonra da basına servis edilebilirdi.Kaset izlenmiş,analiz edilmiş,zulaya konmuş.Zamanı gelince ortaya çıkmış.

Ergenekon operasyonunun kilit adamı diye ortaya sürüldü.2001de,iddianamede yer alan önemli noktaları kendisi,polislere takır takır anlatıyor.Eli kuvvetlendirme hamlesi!Bu adamın üzerine çeşitli sıfatlar yükleniyor bu süreçte,şimşekler üzerine çekiliyor ve sahneye,dava sürecinde ortaya çıkıyor.Sonra piyasadan kayboluyor.Tutuklamaların belki de en önemli dalgasının akabinde,bu şahsın 8 sene önceki 9 saatlik konuşması ortaya çıkıyor.

Ve bahsi geçen önemli iddialar,bu adamın konuşmalarında mevcut.

Israrla Veli Küçükün üzerinde duruyor.Çoktan tarih olmuş JİTEM ve Özel Kuvvetler arasındaki çekişmeden,PKKlı olamayanların Fetullahçı olduklarından,DHKP-Cnin devlet bağlantısından(sözde),Adnan Oktarın MOSSADa çalıştığını üstü kapalı biçimde anlatıyor.İlhan Selçuktan,Doğu Perinçekten ve içeri alınan kişilerin büyük çoğunluğundan bahsediyor.

Sanal Tanıklık yapıyor bir anlamda.

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 16, 2009 4:15
gönderen Panzehir
Dün akşam NTV'de; piyasaya gelişigüzel sürülmeyen, bir nevi traşlanmış bölümlerin verildiği görüntülerde tarihsel olarak da çelişkiler olduğunu ifade eden bir haber yayınlandı. Aynı haber NTV'nin sitesinde de şu şekilde yer aldı:

Tuncay Güney’in ifadesindeki çelişkiler

Tuncay Güney’in 2001 yılında Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulanırken çekilen görüntülerde tarih çelişkisi göze çarpıyor. Güney’in bir olayı anlatırken tarihini “2005’lerde” şeklinde vermesi ise sorgunun daha yakın bir zamanda yapıldığı şüphesini doğuruyor.

Ergenekon soruşturmasını başlatan Tuncay Güney’in sorgu kaydındaki ilk çelişkinin tarih konusunda olduğu görülüyor. Güney sorgunun başlarında bir arkadaşından bahsederken “Benden 3 yaş küçük, şimdi 33 yaşındadır” tarifinde bulunuyor. Sanık avukatları bu ifadeden yola çıkarak sorgunun 2001 yılında yapılmış olduğuna inanmadıklarını söylüyor. Tuncay Güney’in 1972 doğumlu olduğuna ve 29 yaşındayken verdiği ifadede kendinden küçük birinden 33 yaşında diye bahsetmesinin gerçeği ortaya koyduğu savunuluyor.

Tarih konusunda bir çelişki daha var. Güney bir olaydan bahsederken 2005’lerde diyerek zaman belirtiyor. Bu da sorgunun 2005 yılından sonra yapıldığı şüphesini doğuruyor. Güney, “Biliyorsunuz mesele Topal Osman değil, orada kalmış değil. Kendisi, yani 1999’larda değil 2005’lerde Topal Osman’ı sadece...” şeklinde bir cümle kuruyor.

Tarih konusunda bir diğer çelişki ise gazeteci Ruşen Çakır’dan bahsederken “Şimdi Amerika’da dediği” duyuluyor. Oysa bu tarih de gerçekle uyuşmuyor.

Bir çelişki de sorgunun son bölümünde bulunuyor. Sorguyu yapan görevli “Evet tamam... Yerine gönderelim, sonra konuşuruz” diyor. Bu da avukatlara göre bu görüntülerin devamının olduğuna işaret ediyor.

-Kaynak-


Tarihi çelişkiler bir yana koskaca sekiz sene geçmiş ifade vermesinden... Adam hiç demğişmemiş, iyi bakmışlar anlaşılan elemana..


TRT 2'de reyting rekorları (?) kıran ve karşılığında ufacık (?) bir meblağ alan Gay (Kendisi videoda bizzat söylemiştir) Güney ya da Bubay Güney'in vermiş olduğu ifadeleri bir yandan kabul etmediğini fakat bilgileri de inkar etmediğini izledik.

"G(a)(üne)y" de öyle bir arşiv varki, sanırsın alemin tek hahamı(?).. Bu çıbanbaşının söylemiş olduğu pekçok şey yanlıştır muhakkak fakat aralarında doğru bilgilerin de çıkabileceğini düşünüyorum ve hiçkimsenin sütten çıkmış ak kaşık olmadığı kanaatindeyim. Hizbullah'ın nasıl türetildiği, F Tipi Devlet ile Veli Küçük'ün bağlantıları ( Var mıdır yok mudur? Muamma.. ), neredeyse deşifre olan JİTEM'deki subayların silah taşıyıcılıkları, İlhan Selçuk'un egemenliği altında bulunan Cumhuriyet gazetesinin işlevleri, Aydınlık (?) dergisinin işlevleri, belirgin makamlara gelmiş subaylar hakkındaki iddiaaları (?), Cesur Hırsızlar Partisi diyerek nitelendirdiğinde bir zamanlar o partinin çatısı altında olan Fikri Sağlar'ın sessizliği (?), Mahir Kaynak'ın deşifre edilip CHP üzerinde Baykalın'ın egemenliği hakkındaki iddiaaları.. (?) Doğan Medya Grubu'na birşeyler bildiğini ve elinde kasetler olduğunu iddia ederek tehditvari söylemleri...

En çok da ilgi çeken, çok rahat, keyfi yerinde oluşu...

Bubay (?) ne diyeyim, gay adamsın Allah'ıma! Hakaret değil, sana iltifat galiba!

[img]http://www.hizliresim.com/2009/1/16/848.jpg[/img]




İddasına göre iki numaralı eleman Türk. Bir numaralı elemanın ise şuan Türk olup olmadığını bilmiyor. Onları da söyle de biz de öğrenmiş olalım..

He bir de... Fethullah Gülen, hacı sen de bir numarasın... Bir.. Helalin var hoca.. :wink: