3. yüz (Toplam 3 yüz)

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 16, 2009 4:32
gönderen bezgin
TRT izleyip tirtlasmak da mümkün.

İletiGönderilme zamanı: Çrş Oca 21, 2009 9:37
gönderen MansurSah
Resim

İletiGönderilme zamanı: Çrş Oca 21, 2009 10:14
gönderen orhunefe
Resim

Tuncay Güney karikatürleri

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 25, 2009 19:36
gönderen kgursu
Tuncay Güney karikatürleri
(Vatan Fotogaleri'den)


Resim


Resim


Resim

İletiGönderilme zamanı: Cmt Mar 14, 2009 12:37
gönderen Türk-Kan
Pınar yazdı:.


Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin talebi doğrultusunda MİT'ten gönderilen yazıda, Tuncay Güney'in "casusluk faaliyetleri nedeniyle" kontrol altında alınarak uzun süre izlendiği, ancak hakkında herhangi bir hukuki işlem yapılmadığı kaydedildi.




''Ergenekon'' davasının tutuklu sanıklarından olan ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılmasıyla ilgili Ataşehir'de yapılan toplantıya katıldığı öne sürülen tutuklu sanıklardan Rasim Görüm, savunmasını yaptı. Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince görülen davada savunmasını yapan Rasim Görüm, davanın tutuklu sanıklarından Hüseyin Görüm'ün amcası olduğunu söyledi.

Görüm, 24 Mayıs 2008 sabahı maskeli ve silahlı yaklaşık 40 polisin evini bastığını ve kendisine, ''Ergenekon davası için buradayız, bizi uğraştırma, silahlar nerede?'' dediklerini öne sürdü. Polisin kendisine, ''Evinde neden Türk bayrağı asılı? Cumhuriyet gazetesi okuyor musun?'' gibi sorular yönelttiklerini iddia eden Görüm, taksicilik yaptığı arabada da arama yapıldığını ve her iki yerde de hiçbir şey bulunamadığının tutanakla tespit edildiğini ileri sürdü.

"VELİ KÜÇÜK İÇİN BASKI GÖRDÜM"
Rasim Görüm, polis sorgusunda Danıştay davası sanıklarından Osman Yıldırım'ın kendisini teşhis ettiğinin söylendiğini öne sürerek, ayrıca kendisine ''Muzaffer Tekin ve Veli Küçük'ü tanıdığını söyle'' şeklinde telkinde bulunulduğunu iddia etti. Görüm, polise, ailesiyle gittiği Şile gezisinde sadece Veli Küçük'ü gördüğünü ama tanıştırılmadığını anlattığını, polislerden çok baskı gördüğünü, bu nedenle Adli Tıp'ta ''psikolojik baskı gördüğünü'' aktardığını dile getirerek, adli tıp raporunu gösterdi.

Yıldırım'ın, kendisinin Muzaffer Tekin'in korumalığını yaptığını ileri sürdüğünü belirten Görüm, ''İstanbul'a 2-3 yıldır gelmemiştim. Sakarya Hendek'te yaşayan bir insan olarak nasıl İstanbul'da yaşayan bir insanın korumalığını yaparım? Ben Muzaffer Tekin'in ev adresini bilmem, iş adresini bilmem. Sadece görmüşlüğüm ve merhabalaşmışlığım vardır'' dedi.

"O TOPLANTIYA KATILMADIM"
Rasim Görüm, Muzaffer Tekin'le irtibatı olsaydı, en azından telefon dökümlerinde 2-3 görüşmelerinin ortaya çıkması gerektiğini ama böyle bir şeyin olmadığını savunarak, ''Hiçbir görüşmemizin olmaması, savcıların ifadesiyle, hayatın doğal akışına uygun mudur?'' diye konuştu. Ataşehir'de bir villada yapıldığı iddia edilen toplantının olduğu tarihlerde Hendek'te bulunduğunun baz istasyonu kayıtlarından da anlaşıldığını belirten Görüm, aynı tarihlerde Osman Yıldırım ve Alpaslan Aslan'ın bu bölgede bulunduklarının ve gün içinde bir kaç kez görüşme yaptıklarının ise yine baz istasyonu kayıtlarından ortaya çıktığını söyledi.

Görüm, Osman Yıldırım'ın kendi ablasını öldürme, nüfus kağıdında tahrifat yapma ve 18 yaşındaki öz yeğenini pazarlama gibi suçları bulunduğunu iddia ederek, ''Bu tür suçları olan bir adamın savcılar nezdinde niçin muteber bir adam olduğunun nedenini engin tecrübelerinize bırakıyorum'' dedi.

''OSMAN YILDIRIM'IN İFADESİ YALAN''
Yıldırım'ın ifadesinin ''yalan'' olduğunun söylediklerinin çelişmesinden de anlaşılabileceğini savunan Görüm, Alpaslan Aslan'ı ilk önce 2003 yılında tanıdığını belirttiğini ancak daha sonra 2006 yılında tanıştıklarını söylediğini, eylemler için pek çok kez toplantı yaptıkları Ataşehir'deki evin ''sağdaki daire mi, soldaki daire mi'' olduğu sorulduğunda bunu bile söylemediğini ileri sürdü.

Görüm, Yıldırım'ın kendisini Şile gezisindeki resimlerden ''Muzaffer Tekin'in koruması'' olarak teşhis ettiğini öne sürerek, ''Toplantı yaptıkları evin sağdaki daire mi, soldaki daire mi, villa mı, apartman dairesi mi olduğunu hatırlayamayacak seviyede birinin fotoğraflara bakıp birini teşhis etmesini beklemek, bir köpekten bilardo oynamasını beklemektir'' görüşünü savundu.

Osman Yıldırım'ın, ''Cumhuriyet gazetesini bombalama olayını önce Muzaffer Tekin'in yaptırdığını'' söylediğini, iddianamenin bir başka sayfasında yer alan bir ifadesinde, ''Veli Küçük'ten aldığı iş gereği çıkar amaçlı olarak Cumhuriyet'e 2 saldırı düzenlediğini'' anlattığını, iddianamenin yine bir başka yerinde ise ''bombalama emrini ve el bombalarını Muzaffer Tekin'in Ataşehir'deki toplantıda verdiğini'' öne sürdüğünü kaydeden Görüm, Yıldırım'ın savcılar tarafından yönlendirildiğini iddia etti.

Rasim Görüm, vaatler yerine getirilmediği takdirde Yıldırım'ın bu kez de savcılar hakkında çeşitli suçlamalarda bulunacağını ileri sürdü. Kuvayı Milliye 1919 Derneği ile iddia edildiğinin aksine hiçbir bağlantısının olmadığını, buraya hiç gitmediğini öne süren Görüm, şunları söyledi:

''Akrabalarımla gittiğim gezide çektirdiğim fotoğraf suç mudur? O fotoğrafta amcam var, halam var, amca oğlum var. Herhangi biriyle yan yana fotoğrafım mı var? Ben ailemin geçimini taksicilik yaparak sağlamaktayım. Şu an ailem mağdur durumdadır. Hakkımda toplanacak ya da karartılabilecek hiçbir delil yoktur. Kaçma şüphesi de kaçabileceğim bir yer de yoktur. Ben buradan tahliye edilsem de her gün mahkemenin önünde yatacağım, beraatımı bekleyeceğim. Tahliyemi ve beraatımı talep ediyorum.''

ÇAPRAZ SORGUSU YAPILDI
Savunmasının ardından çapraz sorgusu yapılan Rasim Görüm, Cumhuriyet savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın, ''Muzaffer Tekin'i tanımadığınızı söylüyorsunuz. Ancak aynı karede yan yana olan fotoğraflarınız var. Tanışıklığınızı gizlemenizin özel bir nedeni var mı?'' sorusu üzerine, Muzaffer Tekin'in ofisine gitmediğini, bunun yanlış aksettirildiğini ileri sürdü.

Görüm, ''Gizlemiyorum. Tanıyorsam, gördüysem söylerim. Benim sadece merhabalığım var. Hiç muhabbetim yok. Tanımak kavramı ne demek. İddia makamı mahkemeyi yanıltıyor'' dedi. Bunun üzerine Savcı Taşkın, Rasim Görüm'e, Hüseyin Görüm'ün barakasında çekilen fotoğrafını göstererek, ''Bu unutulacak bir şey midir? Bu şekilde söylemeniz varsa bağlantınızı gizlediğiniz anlamına gelir'' diye konuştu.

Rasim Görüm de fotoğraflardaki kişinin kendisi olduğunu ancak fotoğrafların, Şile'de ailece gidilen bir yerde, konferansta ve barakada çekildiğini belirterek, ''Fotoğraflardan dolayı kurgulanmış bir şekilde huzurdayım'' iddiasında bulundu.

Görüm, başka bir soru üzerine de Alpaslan Arslan'ı tanımadığını söyledi. Duruşmada söz alan Muzaffer Tekin de Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün'e hitaben, ''Ben sizin bir bakışınızdan anlıyorum. Meslek hayatınızda belki de 'zul' diyeceğiniz iddia makamı ile çalışıyorsunuz. 'Tertibi gizliyorsunuz' diyorlar. Esas tertibi gizleyenler kendileri. 6 tane topluma mal olmuş insanız. Olmayan ev, olmayan toplantı, olmayan bomba. Hala bunları buradaki namuslu ve dürüst insanlara yamamaya çalışıyorlar. Biz suçlu değiliz. Burada kuvvetli suç şüphesi olan iddia makamıdır'' görüşünü savundu.

VELİ KÜÇÜK'E SUÇ DUYURUSU BULUNULMASI İSTENDİ
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde sanıklar ve avukatları bazı taleplerde bulundu. Tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz, Genelkurmay Başkanlığından gönderilen ''Ergenekon tipi bir yapıya ait herhangi bir bilgi ya da belge mevcut değildir'' şeklindeki yazının, savcılar tarafından iddianamede değiştirildiğini öne sürdü.

Savcıların bu yazıyı iddianameye ''Böyle bir oluşumun TSK ve Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde bulunmadığı'' şeklinde koyduğunu ileri süren Kerinçsiz, savcılar hakkında tahrifat suçunu işledikleri gerekçesiyle hukuki işlem yapılmasını istedi. Kerinçsiz'in avukatı Tolga Akalın ise Ergenekon soruşturmasının ilk iddianamesi kabul edildiği için devamında gelen iddianamelerin kabulü konusunda kanun gereği herhangi bir karar verilemeyeceğini öne sürdü.

Taleplerin ardından görüşünü açıklayan Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, 10 Mart 2009 tarihindeki duruşmada konuşan Veli Küçük'ün Erzurum Cumhuriyet Savcısı ve bu davanın savcılarına tehdit ve hakarette bulunduğunun anlaşıldığını kaydetti. Savcı Pekgüzel, Küçük hakkında gereğinin yapılması için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulmasını talep etti.

MİT TUNCAY GÜNEY'İN CASUSLUK FAALİYETLERİNİ İZLEMİŞ
Taleplerin ardından, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, dosyaya gönderilen evrakları okudu. Avukat Tolga Akalın'ın talebi doğrultusunda ''İstihbarata karşı koyma faaliyetleri'' (Casusluk) kapsamında MİT yasalarının 4 ve 6. maddeleri dikkate alınarak, Tuncay Güney hakkında işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin MİT'e gönderilen yazıya cevap verildiği görüldü.

EMNİYETTEKİ SORGUYA İSTİHBARAT ŞUBESİ KATILMAMIŞ
MİT'in yazısında Güney'in şüpheli temasları nedeniyle kontrol altına alındığı, ancak Güney hakkında herhangi bir tahkikat işleminin bulunmadığı belirtildi. MİT tarafından Tuncay Güney'in 2001 yılındaki mülakatına ilişkin 6 CD'nin yapılan dökümünün de mahkemeye gönderildiği kaydedildi. Yine İstanbul Organize Suçlar Şube Müdürlüğü'nden gönderilen yazıda da, 2001 yılında Tuncay Güney ile yapılan mülakata İstihbarat Şubesi'nden polislerin katılmadığı bilgisi yer aldı.

Kuvayı Milliye 1919 Derneği hakkında bilgi vermek isteyen Çınar Mustafa Altınbaş'ın 15 Temmuz 2008 tarihinde alınan emniyet ifadesi ve 8 Ekim 2008 tarihindeki savcılık ifadesi de dava dosyasına geldi. Bunun üzerine Başkan Şengün, Muzaffer Tekin ve Kemal Kerinçsiz ile bu derneğin üyesi olan sanıklara Çınar Mustafa Altınbaş'ı tanıyıp tanımadıkların sordu.

Bu kişilerden Hüseyin Görüm ve Oğuz Alparslan Abdulkadir, Altınbaş'ı tanıdığını belirterek, ara sıra derneğe geldiğini söylediler.Kerinçsiz de, iddianamenin mahkemede olmasına rağmen savcıların delil toplamaya devam ettiğini belirterek, kanuna göre yürüyen davayla ilgili savcıların ifade alamayacaklarını, bu nedenle bu ifadenin geldiği makama iade edilerek delil sayılmamasını talep etti. Başkan Şengün, talepleri değerlendirmek amacıyla duruşmaya ara verdi.

Resim

Tuncay Güney’in sorgu kasedi MİT tarafından Ergenekon’a baka

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 10, 2009 2:24
gönderen Türk-Kan
kgursu yazdı:.

Bekir Coşkun, Özkök yok mu!

Tuncay Güney’in sorgu kasedi MİT tarafından Ergenekon’a bakan mahkemeye gönderildi.


Bilirkişi tarafından çözümlenen ses kayıtlarında sorguda Güney’e işkence yapıldığı tespit edildi. Veli Küçük’le bağlantılı gazetecileri soran polislerin, Bekir Coşkun ve Ertuğrul Özkök’ün isimlerini kendileri söyleyip, Güney’e tekrarlatarak dosyaya dahil etmeye çalıştıkları görülüyor.

MİT tarafından Ergenekon davasına bakan İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen ses kayıtlarında, Tuncay Güney’in ifadesinin işkenceyle alındığı ortaya çıktı.

Mahkemenin atadığı bilirkişi Battal İnal tarafından çözümlenen sorgu kayıtlarında, sorgucular Güney’e Bekir Coşkun, Ertuğrul Özkök gibi isimlere dikte ettirerek dosyaya dahil ediyor. "Veli Küçük ve ekibinin telefon dinlemelerini yaptığı yer neresiydi?" sorusuna sorgucular istedikleri yanıtı alamayınca ses kaydında bağırma, kusma sesi, "Sık ta.ağını" talimatları duyuluyor. İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerinin, 2 Mart 2001’de gözaltına aldığı Tuncay Güney, mülakatlarda çekilen görüntü kayıtlarında rahat tavırlarıyla dikkat çekiyordu. Ama bu ifadelerin işkence altında alındığını ileri sürmüştü.

İşkenceyi belgeleyen ses kayıtları, Ergenekon Davası’na bakan İstanbul 13’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin MİT’e, Tuncay Güney ve Ergenekon’la ilgili ne gibi çalışmalar yaptığını sorması üzerine ortaya çıktı. Mahkemenin bu isteği üzerine MİT müsteşarı adına Hukuk Müşavir Vekili S. Asuman Bozoklu, davanın 31’inci duruşmasında bir yazı gönderdi. Yazının ilk paragrafında 3 Temmuz 2002 yılında MİT’e posta kanalı ile isimsiz ve imzasız bir ihbar mektubu ile birlikte altı CD gönderildiği belirtildi. Mahkeme heyeti, MİT’in elindeki dökümanları incelenmek üzere istedi. Gelen CD’ler ve mektup incelendi.

5 numaralı CD

5 numaralı CD’deki "T.G sorgu kaydı" kodlu dosyada bugüne kadar ortaya çıkmayan bir ses kaydı vardı. Mahkeme, bilirkişi olarak Battal İnal’ı atadı ve CD’deki ses kaydının dökümünün çıkartılmasını istedi. Bu ses kaydının dökümü, geçen hafta Cuma günü dava dosyasına girdi.

3 kişi sorguladı

Ergenekon operasyonu kapsamında halen tutuklu bulunan Adil Serdar Saçan, Tuncay Güney’in gözaltına alındığı 2001’de Organize Suçlarla Mücadele

Şube Müdürü’ydü. Tuncay Güney’in sorgusuna ise aynı şubeden emniyet amirleri Kemal Karademir, Ahmet İhtiyaroğlu ve İstihbarat Şubesi’nden Hakan Ünsal Yalçın girmişti. İncelenen sorgu ses kayıtlarında da 3 sorgucu bulunuyor. Sorgucular S1, S2 ve S3 olarak kodlanmış.

Tamam söyledim...

Bir daha söyle

Sorgulamanın ileri aşamalarında, sorgucuların soruları ile Tuncay Güney’i yönlendirdikleri ve kendi söyledikleri isimleri Güney’e tekrarlatarak dosyanın içine dahil ettikleri anlaşılıyor. Burada özellikle gazetecilerin isimlerini Tuncay Güney’e söylettirmeye çalışıyorlar:

S2: Böyle basında Veli Küçük’ün sözünden çıkmayan, istediği gibi yazılar yazdırabileceği isimler yok mu? Mutlaka vardır.

S1: Yani Bekir Coşkun.

T.G: Enis. Onları söyledim. Tamam

S2: Onları tekrar. Bir daha söyle

TG: Bekir Coşkun var. Enis Berberoğlu var. Bekir Coşkun, Enis Berberoğlu, Doğu Perinçek’in etrafındaki o tüm kadro. Şey olarak. Ondan sonra kim var. Türkiye Gazetesi’nden Aslan Tekin var. Kurultay’da Aslan Bulut, Necdet Sevinç var

S1: Aslan Bulut

TG: Necdet Sevinç

S1: Necdet Sevinç, Kurultayda, başka?

T.G: Ondan sonracıma. Zaman Gazetesi’nde Hüseyin Gülerce var. Zaten bütün kadro hiç yazı yazmıyor, Aksiyon dergisi dahil. Ama Zaman Gazetesi’nden yönlendirmeyi Hüseyin Gülerce yapıyor. Başka şeyinden çıkmayacak Gülçin Telci vardı. Onun sözünden çıkmazdı. Bekir Coşkun kati suretle bişey yapmazdı çıkmazdı. Patron olarak Dinç Bilgin vardı.

S2: Ertuğrul Özkök

TG: Ertuğrul Özkök var. Hiçbir zaman

TG: Bir tek Veli Küçük’ün kontrol edemediği bir yer var. Milliyet Gazetesi. Daha çok Radikal’deki Tuncay Özkan onlarda Milliyet Gazetesi ve Radikal. Niye diyeceksiniz? Aydın Doğan’dan dolayı mı? Hayır generalleri Aydın Doğan tehdit etmişti. Ben o zaman Milliyet’te çalışıyordum.

Şeylerini koparırım senin

Sorgunun ilerleyen kısmında telefon dinlemeleri yapıldığı yer konusundaki soruya tekrar gelen sorgucular, istedikleri yanıtı alamayınca bu sefer de Tuncay Güney’e dallama diye hitap ediyorlar. Veli Küçük’ün silahlı kanadı kim şeklindeki soruya da yanıt alamayınca hakaretler sertleşiyor.

S1: Hiç bu ara, peki Veli Küçük’ün silahlı kanadı kim?

TG: Bilmiyorum onu ben

(Bilirkişinin analizi: Anlamsız kelimeler, cık cık şeklinde sözler, dalga geçme.

S3: İtirafçılar (diye bağırdı) doğru konuş lan oğlum benim ağzımı açtırma

TG: İbrahim Babat’ları söyledi. Ben Sami Demirkıran diye bir çocukla tanıştım. O çocukla ilgili doğuda İsmail Yediyıldız diye Veli Paşanın da tanıdığı birisiyle çalışmış. İbrahim Babat, Sami Demirkıran

S: Kim bunlar?

TG: İtirafçı efendim

S3: Aç aç haline bak diye bağırdı, aç, aç, aç)

S: Peki şey bu Sabancı suikastı olayını bir anlat bakayım.

T.G: Sabancı suikastı.

S: Bana bak, yarım olursa var ya o şeylerini koparırım, senin ha

S: Ta.aklarını kopartın, yarım olursa, evet

T.G: Sabancı suikastıyla ilgili biz Doğu Perinçek’ten bir dosya istedik.

S3: Bir kakma baştan al, her şeyin bir başı var tamam mı, başından başla.

T.G: Peki efendim, Sabancı suikastıyla ilgili ilk önce Veli Paşa, Şevket Sabancı ile her halde görüşüyorlardı. Biz şeye gittik, Adnan Akfırat ile ilgili Ali Haydar Taşyüz’ü aradık.

S3: Bir dakka, niye oraya gittiniz niye, oraya gitmenizi kim istedi, en baştan lan.

T.G: Doğu Perinçek ile Veli Paşa istedi.

Anlatırsan korkma

Sorgunun ilerleyen kısımlarında Güney ağlıyor ve şöyle bir diyalog gelişiyor.

S1: Ne oldu buna gene, buna yaaa, evet tamam gazla

TG: Ben herşeyi anlatıyorum. Bazen şaşırıyorum. (T.G ağlayarak konuştuğundan sesler net değil B.İ.)

S: Oğlum bana bak, bana bak (bağırarak) anlattığın zaman korkmayacaksın, anlatmadığın zaman korkacaksın, tamam mı?

Güney’e ilk onu sordular

Tuncay Güney’in sorgulaması Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile ilgili sorulan bir soru ile başlıyor.

S1: Veli Küçük’ün itirafçıları kullanma adeti var. Değil de Veli Küçük’ün yanında yer alan itirafçılar var. Veli Küçük’ün çevresinde onun haricinde itirafçılardan kimler var.

S2: İbrahim Babat falan filan

Tuncay Güney: Benim bire bir konuşmuş olduğum, samimi olduğum, 3 gün 5 gün beraber olduğum, Ankara’ya gittiğimde görüştüğüm, İstanbul’a geldiğinde görüştüğüm sadece Sami Demirkıran oldu.

2 dakika 40 saniye iskence

Tuncay Güney’in işkenceye maruz kalması "Veli Küçük ve ekibinin telefon dinlemelerini yaptığı yer neresiydi?" sorusuna sorgucular istedikleri yanıtı alamayınca başlıyor. Ses kaydının çözümüne göre, gelen telefon ile bir sorgucu dışarı çıkıyor. 2 dakika 40 saniye boyunca Tuncay Güney’e, işkence yapıldığı anlaşılıyor. Polisler burada iyi ve kötü polisi oynuyor. İşte ses kaydı çözümündeki o an.

Bilirkişinin notu: Sorgu sırasında bir telefon geldi. 2 dakika 40 saniye boyunca anlaşılamayan sesler, yürüme sesleri, daha sonra ah sesi, bağırma sesi, kusma sesi ve sık ta.ağını, yazık adama, şeklinde sesler duyuldu.

S2: Şunun işkencesi bitsin, buna başlayacağız. Oğlum konuşuyor musun, konuşmuyor musun?

S2: Tuncay

TG: Efendim

S1: Niye ağlatıyorsunuz ulan Tuncay’ı.

S1: Ha, başka hangi noktada irtibat var.

TG: (Ağlamaklı bir sesle) Drej Ali, Sami Hoştan.

S1: Dur ulan, sakin ol. Ne oldu lan buna, ha, hı neyse evet Tuncay

TG: Sedat Peker, Sami Hoştan, Drej Ali.

S1: Drej Ali, Drej Ali... nin yediği bokları anlat bakalım , ne yapıyorlar. Drej Ali ile irtibatları var da kardeşim, ne yapıyorlar. Ben somut olay soruyorum, beni sinirlendirme şimdi ya.

TG: Peki, Drej Ali ile

S1: Ben bir çıkıyorum buradan, bak hemen saldırıyorlar sana, bak haberin olsun ha. Ben senin yerinde olsam, beni burdan hiç çıkarmam yani.

TG: Drej Ali ile petrol. Kaçak petrol işi yapıyorlar.


[img]http://resimler.kanalbiz.com.tr/logo.jpg[/img]

İletiGönderilme zamanı: Cum Nis 10, 2009 2:24
gönderen Türk-Kan
yigitler yazdı:Niye Kanada'dan bu paraziti Turkiye'ye getirmiyorlar? Bunun sacmaliklarina karnimiz tok.

Re: Ergenekon'un hahamı Tuncay GÜNEY

İletiGönderilme zamanı: Pzt Ağu 03, 2009 13:23
gönderen Türk-Kan
antalyalim yazdı:.

Yaptığı açıklamalarla gündemden inmeyen Güney, Toronto Türk Festivali'nde.

03.08.2009 10:00
Yaşadığı Toronto'dan yaptığı açıklamalarla, Türkiye gündeminden inmeyen ve Ergenekon davasının önemli isimlerinden biri olan Tuncay Güney, Toronto Türk Festivali'nde görüntülendi.

Güney, festivalde mehter dinledi ve Fatih Belediyesi standında da hatıra fotoğrafı çektirdi.

Yaptığı açıklamalarla gündemden inmeyen Güney, Toronto Türk Festivali'nde.

03.08.2009 10:00
Yaşadığı Toronto'dan yaptığı açıklamalarla, Türkiye gündeminden inmeyen ve Ergenekon davasının önemli isimlerinden biri olan Tuncay Güney, Toronto Türk Festivali'nde görüntülendi.

Güney, festivalde mehter dinledi ve Fatih Belediyesi standında da hatıra fotoğrafı çektirdi.

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

Festivale katılmak üzere Kanada'ya gelen ve ilk gösterisini Ontario Eyalet Parlamentosu'nda yapan Fatih Belediyesi Mehter Takımı, Torontoluları coşturdu.

Dünyanın en uzun caddesi olarak bilinen Yonge'da, mehter eşliğinde ilk kez yapılan Türk Yürüyüşü, şehirde trafiğin kilitlenmesine neden oldu. Mehterle birlikte yürüyen Türklere zaman zaman Kanadalılar da eşlik etti. Daha sonra festival alanında sahne alan Mehter Takımı, aşırı sıcağa rağmen 2 saati aşkın konser verdi.



Festivale katılmak üzere Kanada'ya gelen ve ilk gösterisini Ontario Eyalet Parlamentosu'nda yapan Fatih Belediyesi Mehter Takımı, Torontoluları coşturdu.

Dünyanın en uzun caddesi olarak bilinen Yonge'da, mehter eşliğinde ilk kez yapılan Türk Yürüyüşü, şehirde trafiğin kilitlenmesine neden oldu. Mehterle birlikte yürüyen Türklere zaman zaman Kanadalılar da eşlik etti. Daha sonra festival alanında sahne alan Mehter Takımı, aşırı sıcağa rağmen 2 saati aşkın konser verdi.

Not: Linteki yorumlar ilginc ve korkutucu.