1. yüz (Toplam 1 yüz)

Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 25, 2008 4:27
gönderen Türk-Kan
.
Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?


İletiGönderilme zamanı: Prş Ara 25, 2008 16:03
gönderen Balasagun
İşte 70 yılın bilançosu. Geldiğimiz noktayı kısaca özetlemiş Kanal B. Teşekkürler.

İletiGönderilme zamanı: Pzr Haz 21, 2009 10:23
gönderen the_narrator
ne akepe imiş ya

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 20, 2009 7:21
gönderen Dalkılıç
Gazi Paşa eğtim öğretimin amacını bakın nasıl özetliyor:
Çocuklarımıza vereceğimiz öğrenimin sınırı ne olursa olsun onlara esas olarak şunları öğreteceğiz; Milletine, Türkiye Devleti'ne, TBMM'ne, düşman olanlarla mücadele; bu mücadelenin sebep ve vasıtaları ile donatılmayan bir millet için yaşama hakkı yoktur.
bunun üzerine fazla söz söylemeye gerek yok sanırım...

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 20, 2009 11:54
gönderen Orhan Sonkaya
Hocam videoyu görüntüleyemiyorum. Bir kontrol ederseniz sevinirim.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Ağu 20, 2009 11:59
gönderen Türk-Kan
Taun, görüntüde sorun yok. Sayfayi yenilemeniz yardimci olacaktir.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eyl 27, 2009 14:17
gönderen ozan35
Bu nasıl iş! 23 Nisan'ı 29 yaptılar.

MEB tarafından yeni eğitim-öğretim yılında öğrencilere ücretsiz dağıtılan ders kitaplarında "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nın tarihi 29 Nisan olarak yer aldı.

Resim

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından yeni eğitim-öğretim yılında öğrencilere ücretsiz dağıtılan ders kitaplarında "23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı"nın tarihi 29 Nisan olarak yer aldı. "30 Ağustos Zafer Bayramı" ise ulusal bayramlar arasında sayılmadı.

Eğitim-öğretim yılının başlamasıyla birlikte MEB'in Türkiye genelindeki okullara dağıttığı ders kitaplarının bazılarında, ulusal bayramlara ilişkin hatalar göze çarptı. Kitaplarda 23 Nisan'ın tarihi, kitap sayfasında görsel malzeme olarak kullanılan takvimde karıştırıldı. Takvim sayfasında tatil olan günler kırmızı nokta ile işaretlendi. Ancak takvim sayfasında 23 Nisan tarihi kırmızı yerine siyahla yazılırken, tatil olmayan 29 Nisan kırmızı olarak işaretlendi. Bazı kitaplarda ise 30 Ağustos ulusal bayramlar arasında yer almadı.

İLKÖĞRETİM KİTABI

Habertürk'ün haberine göre ilköğretim 2. sınıf Türkçe ders kitabında "Değerlerimiz" adlı ünitedeki "Bayramlarımız" başlıklı okuma parçasında, dini ve ulusal bayramlar anlatılırken 30 Ağustos Zafer Bayramı hakkında hiçbir bilgi verilmedi. Okuma parçasında dini bayramlar arasında ramazan ve kurban bayramları hakkında açıklamalar yapıldıktan sonra ulusal bayramlar sıralandı. Kitapta Ayşin Bumin tarafından yazılan okuma parçasında, Türkiye'nin ulusal bayramlarının 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olduğu sıralanırken, 30 Ağustos Zafer Bayramı unutuldu. Okuma parçasında, ulusal bayramlar hakkında bilgiler verilirken 30 Ağustos Zafer Bayramı hakkında tek bir ifade bile yer almadı.

TARİH ÖZÜRLÜ KİTAP

İlköğretim 1. sınıf "Hayat Bilgisi" ders kitabının 124. sayfasında yer alan illüstrasyondaki takvimde ise 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın tarihi karıştırıldı. Nisan 2005 tarihini gösteren takvimde 23 Nisan günü kırmızı renkle vurgulanarak tatil olarak gösterilmedi. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlandığı 23 Nisan günü yerine, "29 Nisan günü" kırmızı renkle gösterildi. Takvime göre 23 Nisan yerine hiçbir özelliği bulunmayan 29 Nisan tarihi tatil olarak belirtildi. Takvimin üstünde biri kız, biri erkek olan iki öğrencinin ellerinde Atatürk portresiyle 23 Nisan'ı kutlarken gösterilmesine karşın, bayramın tarihi karıştırıldı.

TÜRKÇE "NİSAN" İNGİLİZCE "OCTOBER"

Kitabın illüstrasyonundaki vahim hatalardan ve baştan savmalıklarlardan biri de takvim sayfasında Türkçe “Nisan” olarak gösterilen ayın hemen üstünde İngilizce “October” (Ekim) kelimesinin yer alması. Bir başka deyişle “Cumhuriyet Bayramı”nın tarihi, “29 October” olmuş... Takvimde iki öğrencinin
ellerinde Atatürk portresiyle 23 Nisan’ı kutlarken gösterilmesine karşın, bayramın tarihi karıştırıldı.

Vatan

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Pzr Eyl 27, 2009 16:12
gönderen yigitler
Video icin tesekkurler sayin Turk-Kan. Demek artik Orhan Pamuk gibi vatan hainleri Ataturk'ten daha ustun oluyor ha? Yakinda da Cankaya'da Ataturk'un resimlerini indirirler, ve TL parasindan onun yuzunu de cikarirlar ve yerine Fethullah'in meymenetsiz suratini koyarlar. Ataturk Turkiye'ye herseyi verdi, bu tarikatlar, cemaatler ne verdi acaba? Piril piril cocuklarin beyinlerini yikadilar, dini kullanip o tertemiz duygularini da somurduler. Butun dunya ilerliyor, ama maalesef AKP yuzunden Turkiye geriye gidiyor.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Sal Eyl 29, 2009 11:12
gönderen alamancı
egitimi onu yazboz tahtasina çeviren politikacilarin elinden almak lazim. bir ülkenin uzun vadeli bir egitim politikasi olmali. egitim vatandaslarin düzeyini yukari çekmeli asagi degil. bagimsiz bilim kurullari egitim programini belirlemeli bagimsiz hukuk da denetlemeli. egitimde dinci gerici kadrolasma taa kenan evren zamaninda basladi. sonuç ortada. akil ve bilim düsmani nesiller. bizim cahil halka serbest demokrasi lüks. dogru dürüst adam seçemiyor. hele din iman pazarlamacilarina çok çabuk kaniyor. halk akillanana kadar kontrollü demokrasi olmali. hersey asama asama.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eki 14, 2009 0:23
gönderen Türk-Kan
Amerikancı Eğitim Düzeni - Fulbright Anlaşması

Milli Eğitimimiz 27 Aralık 1947'de imzalanan ve “Fulbright Antlaşması” olarak anılan ”Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma’nın sonucu olarak, bütünüyle Amerikalı uzmanlar ve CIA tarafından, Amerikan çıkarları doğrultusunda biçimlendiriyordu.

Senatör Haydar Tunçkanat’ın “İkili Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA” adlı kitabında açıkladığı üzere, 27 Aralık 1947'de imzalanan Eğitim Komisyonu’yla ilgili anlaşmanın 5. maddesi şöyleydi:

    "Komisyon, dördü TC vatandaşı ve dördü ABD vatandaşı olmak üzere sekiz üyeden kurulu olacaktır. Bunlara ek olarak Türkiye’deki ABD diplomatik heyetin başı, (Amerikan Büyükelçisi) komisyonun fahri başkanı olacaktır. Komisyonda oyların eşit oluşması durumunda kesin oyu misyon şefi (Amerikan Büyükelçisi) verecektir.

Komisyonun ABD vatandaşı olan dört üyesinden ikisinin elçilikteki CIA mensupları arasından seçileceğinden kuşku duymamak gerekir, böylece CIA, Milli Eğitim Bakanlığı’na rahatça sızma olanağı bulacak ve komisyon üyesi sıfatıyla öğrenci ve eğitim üyeleri arasında ajanlar devşirmekte hiçbir güçlükle karşılaşmayacaktır.

Okul kitaplarına ve ders kitaplarına Amerikan propagandasının etkinliğini artırmak için malzeme hazırlayacaklardır.”

O günden 2007' ye 58 yıldır, “Milli Eğitim”imizi ve daha pek çok bakanlığımızı Amerikalı uzmanlar yönlendiriyor.

Bu durum, 2007'de de böyledir ve FULBRİGHT COMMİSSİON adı altında Türk Milli Eğitimini biçimlendiren kurulun başında 2007'de Amerikan Büyükelçisi oturmaktadır. (bu gün de o kadar taviz verdiğimize göre bu şartlar muhtemelen aynı şekilde, belki de daha da ağır şekilde devam etmektedir. Bundan daha ağır ne olacaksa?)

İsmet İnönü, Amerikan Yarı-Sömürgesi Olduğunu Açıklıyor.

Yalnızca Milli Eğitim’in değil, diğer pek çok bakanlıkların1949'dan başlayarak Amerikalı uzmanlar güdümlendiğine ilişkin acı gerçek, Türkiye’yi Amerikan yarı- sömürgesi durumuna düşürerek Türk ulusunun anlına bu lekeyi süren İsmet İnönü tarafından, yıllar sonra,1963'de “timsah gözyaşlarıyla” şöyle itiraf etmişti.

    “Daha bağımsız ve kişilik sahibi dış politika izlemesini istiyoruz. Herkes aynı şeyden söz ediyor. Nasıl yapacağım ben bunu? Karar vereceğim ve işi teknisyenlere havale edeceğim. Onlar ayrıntılı çalışmalar yapacaklar ve öneriler hazırlayacaklar. Yapabilirler mi bunu?

    Hepsini çevresinde uzman denen yabancılar dolu. İğfal etmeye çalışıyorlar. Başaramazlarsa işi sürüncemede bırakmaya çalışıyorlar. O da olmazsa karşı tedbir alıyorlar. Bir görev veriyorum sonucu bana gelmeden, Washington’un haberi oluyor. Sonucu memurlardan önce sefirden öğreniyorum.

    Bağımsızlık savaşından sonra Lozan’da asıl mücadele de bu uzmanlar konusunda oldu. Yoksa sınırlar zaten fiili durum idi. Tazminat işini iki devlet aramızda çözerdik. Bütün mücadele idaremize yapılmak istenen müdahale yüzünden çıktı. Bir tek uzman vermek için büyük ödünlerde bulunmaya hazırdılar. Dayattık. Biz onların neden ısrar ettiklerini biliyorduk. Onlar bizim neden inatla red ettiğimizi biliyorlardı.

    Böyledir bu işler, peygamber edasıyla size dünyaları vaat ederler. İmzayı attınız mı ertesi günü gelmişlerdir. Personeli gelmiştir, teçhizatı gelmiştir, üsleri gelmiştir. Ondan sonra sökebilirsen sök. Gitmezler. Ancak bu sorunun üzerine vakit geçirmeden gitmek gerek. Yoksa ne bağımsız dış politika ne bağımsız iç politika güdemezsiniz. Havanda su döversiniz. Fakat sanmayın ki bu kolay bir iştir. Denediğinizde başınıza neler geleceği bilinmez…”

Türkiye’nin Şubat 1948'de 705 bin dolar olan döviz varlığını, Mayıs 1950'de eksi 12 milyon dolara; 1946'da 214 ton olan altın varlığını 1949 sonunda 123 tona indiren, ülkenin dağarcığında yeterince altın ve döviz bulunmasına karşın Amerika’dan borç alarak ülkeyi Amerikan güdümüne sokan İsmet İnönü’nün bu yüz kızartıcı açıklamaları karşısında:

“Madem bunları biliyordunuz, öyleyse niçin Amerika ile antlaşmalar yaparken Türkiye’ye Amerikalı uzmanlar dolmasına neden olacak maddelere imza attınız?” ..

demek gerekiyor.

İsmet İnönü’nün bu sözleri, kendisinin Türkiye’yi içine düşürdüğü durumu tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdiği gibi, onun bir Türkiye Cumhuriyeti kahramanı, Cumhurbaşkanı, Başbakanı olarak ne denli çaresiz olduğunu da ortaya koymaktaydı.

NOT: Bu yazıda Sn. Cengiz ÖZAKINCI’nın “Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni-Osmanlı Tuzağı ” adlı kitabından alıntı yapılmıştır.


Kaynak

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eki 14, 2009 10:41
gönderen |Kuralsız|
''Milli'' neyimiz kaldı ki Eğitimimiz olsun . .

Atatürk'ün isminden bile rahatsız olan aciz hükümet tabiki çocuklara, gençlere; Türk Milletinin yeniden ''Dirilişini'' sağlayan ve Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ü doğru biçimde anlatmamak, öğretmemek ve hatta ''Unutturmak'' için elinden gelenin en iyisini yapmakta..

Ama suçun büyüğü Millette..
Kanmasınlar..
Okuyup araştırsınlar..

Biz de lisedeyken ''Atatürk'ün resmi neden duvarda asılı'' diyen, O'nun kendi kurduğu Devletin okulunda asılı duran Resmine bile tahammülü olmayan hocalar vardı.

İçimizden biri çıkıp da ''Atatürk olmasaydı siz şu anda o tahtanın başında ders anlatıyo olmazdınız Hocam!..'' diyene kadar Atatürk nefreti kusulan muhabbetler devam ederdi..

Millet koyun olmaktan çıksın. Yeter artık..



paylaşım için tşk.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eki 14, 2009 11:05
gönderen İlteriş
|Kuralsız| yazdı:Biz de lisedeyken ''Atatürk'ün resmi neden duvarda asılı'' diyen, O'nun kendi kurduğu Devletin okulunda asılı duran Resmine bile tahammülü olmayan hocalar vardı.

İçimizden biri çıkıp da ''Atatürk olmasaydı siz şu anda o tahtanın başında ders anlatıyo olmazdınız Hocam!..'' diyene kadar Atatürk nefreti kusulan muhabbetler devam ederdi..


Bu yazdiklarin beni ansizin cocukluguma kadar goturdu!

Hakikaten benzer birsey benim de basima gelmisti!

Orta 1'deydim galiba, Din Kulturu ve Ahlak Bilgisi hocamiz Turk olmanin cok da onemli olmadigini, Turklerin hicbir ustun yonleri bulunmadigini anlatiyordu! Kucucuk halimle el kaldirip soz istedigimi hatirliyorum! Kanima dokunmustu!

Tam olarak ne dedigimi hatirlamiyorum, ama sanirim "Milletimizi sevmeliyiz, ben Turk oldugum icin cok mutluyum" benzeri birseyler soylemistim! Hatirladigim kadariyla adamin soyledikleri milletime hakaret gibi gelmisti, hic hosuma gitmemisti!

Ve bana yuzunu burusturarak soyle bir cevap vermisti, bu kismini net hatirliyorum :
"Tamam kardesim! Senin Turklugune birsey diyen yok!"

Hocanin soyledikleri beni hirslandirmis ve milletime daha da cok baglamisti, ancak yillardir kendime sunu soruyorum, neden o siniftaki 35 cocuktan hic ses cikmamisti? Inanarak mi dinliyorlardi, yoksa dinliyor, hocanin fikrine katilmiyor ve ona ragmen cevap vermeye cesaret mi edemiyorlardi?

Eger bu ve benzeri olaylari ulkeye genellersek, halimiz sanirim benim o sinifta yasadiklarim gibi. Cok az sayida insan haksizliga karsi ses yukseltiyor, ve digerleri sessiz ve seyirci kaliyor. Ote yandan, zihinlerimize kazinmak istenen asagilik komplekslerinin, gayri-milliliklerin carpik yorumlarin kacimiz ayrimina varabiliyoruz, kacimiz varamiyoruz, bu konuyu hicbir zaman kesin olarak bilemeyecegiz galiba!

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Çrş Eki 14, 2009 11:55
gönderen |Kuralsız|
Hocanin soyledikleri beni hirslandirmis ve milletime daha da cok baglamisti, ancak yillardir kendime sunu soruyorum, neden o siniftaki 35 cocuktan hic ses cikmamisti? Inanarak mi dinliyorlardi, yoksa dinliyor, hocanin fikrine katilmiyor ve ona ragmen cevap vermeye cesaret mi edemiyorlardi?


Ben o sınıftakilerin,hocanın düşüncesine katılmamakla beraber itiraz edince de yalnız kalmaktan, kendilerine arka çıkılmamasından korktuklarını düşünüyorum..

Tabiki öğrenci psikolojisi de var.. Sonuçta karşıdaki bir ''Öğretmen''.Orada otorite o.
Öğrenci çekindiğinden dolayı da cevap veremeyebilir.

Ama her ne olursa olsun devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e, Vatana - Millete - Bayrağa ve Milli değerlerimize hakaret edilmesine göz yummamalıyız.

Milletimiz ve özellikle gençlerimiz bunun bilincinde olmalı.
Okulda öğrendikleriyle kalmayıp araştırıp öğrenmeli, kendini geliştirmeli..

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Eki 15, 2009 11:08
gönderen İL-BARS
Milli Eğitim kadroları tam bir felakettir. Aşırı sol gruplara mensup teröristler ve Tarikatçı-Cemaatçi soysuzlar, Türk Evlatları'nın beynini yıkıyorlar. En basitinden Türk Çocuklarına doğru düzgün Türk Dili Edebiyatı, Türk Tarihi gösterilmiyor, anlatılmıyor. Zaten son kadrolaşmadan sonra gelen tiplerin hepsi cemaatçi ve akp'lidir.

Ayrıca okullar ve çevreleri, belli çetelerin, mafyanın, itin, serserinin at oynattığı yerler haline dönmüştür. Uyuşturucudan Fuhuşa kadar pek çok sapkınlık gencecik taze bedenleri zehirlemektedir. Benim bizzat bir öğretmenden duyduğum kadarıyla Bakanlık yeni bir karar almış ve tüm devlet okullarına da tebliğ etmiş. Karara göre öğrenciler birbirlerine bıçak çekseler, kavga etseler dahi Hocalar kesinlikle müdahale etmeyip Polisi çağıracaklarmış. Böyle rezalet olur mu ?

İleride gelecek Milli bir iktidar bunların hepsini Milli Eğitim'den temizlemelidir. Milli Eğitim baştan aşağı kadrolarıyla, müfredatıyla yeniden yapılandırılmalı; Atatürk İlke ve Devrimlerine, Türklüğe uygun hale getirilmelidir.

Re: Atatürkçü Eğitim Anlayışından Nasıl Uzaklaşıldı?

İletiGönderilme zamanı: Prş Eki 15, 2009 11:21
gönderen alamancı
İL-BARS yazdı:Milli Eğitim kadroları tam bir felakettir. Aşırı sol gruplara mensup teröristler ve Tarikatçı-Cemaatçi soysuzlar, Türk Evlatları'nın beynini yıkıyorlar. En basitinden Türk Çocuklarına doğru düzgün Türk Dili Edebiyatı, Türk Tarihi gösterilmiyor, anlatılmıyor. Zaten son kadrolaşmadan sonra gelen tiplerin hepsi cemaatçi ve akp'lidir.

Ayrıca okullar ve çevreleri, belli çetelerin, mafyanın, itin, serserinin at oynattığı yerler haline dönmüştür. Uyuşturucudan Fuhuşa kadar pek çok sapkınlık gencecik taze bedenleri zehirlemektedir. Benim bizzat bir öğretmenden duyduğum kadarıyla Bakanlık yeni bir karar almış ve tüm devlet okullarına da tebliğ etmiş. Karara göre öğrenciler birbirlerine bıçak çekseler, kavga etseler dahi Hocalar kesinlikle müdahale etmeyip Polisi çağıracaklarmış. Böyle rezalet olur mu ?

İleride gelecek Milli bir iktidar bunların hepsini Milli Eğitim'den temizlemelidir. Milli Eğitim baştan aşağı kadrolarıyla, müfredatıyla yeniden yapılandırılmalı; Atatürk İlke ve Devrimlerine, Türklüğe uygun hale getirilmelidir.


en önemlisi milli egitim siyasetçilerin eline birakilmamali. her gelen kendine göre sil bastan yapiyor is yazboz tahtasina dönüyor. egitimin programini ve atamalari özerk bir bilim ve kültür kurulu yapmali. bu ülkenin uzun vadeli bir egitim programi olmali. çocuklarimiz bilimin yaninda sunun bunun degil anadolunun kültürünü sarkilarini türkülerini ögrenmeli. 15 yasina kadar çocuklar beyin tecavüzcülerinden ve hurafelerden uzak tutulmali. siyasetin egitime olan etkisi en alt düzeye indirilmeli ayni hukuk gibi.