3. yüz (Toplam 3 yüz)

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Cum Oca 08, 2010 20:54
gönderen Oğuz Kağan
'Ergenekon tertipçisi yolladı'

Gültekin, 'Mermileri gönderen makamlar Ergenekon'u tertipleyenlerdir' dedi.

İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Vekili Mehmet Bedri Gültekin, Seferberlik Daire Başkanlığı'ndaki aramayı yapan savcıyla hakime kargoyla gönderilen mermilerle ilgili olarak, ''Mermileri gönderenler, Ergenekon tertibini yapanlardır'' dedi.

İP Genel Başkan Vekili Gültekin, partisinin Denizli il merkezinde ''Gelişen Emekçi Hareketi ve Siyasi Gelişmeler'' adıyla düzenlenen toplantıdan önce gazetecilere açıklama, yaptı. Tekel işçilerinin 15 Aralıktan bu yana ''destansı bir mücadele verdiğini'' belirten Gültekin, bunun basit bir hak mücadelesi olmanın çok ötesine geçtiğini söyledi.

Gültekin, Seferberlik Daire Başkanlığı'ndaki aramayı yapan savcıyla hakime gönderilen zarflardan çıkan mermiler konusuna da değindi.

''Mermileri gönderen makamlar Ergenekon'u tertipleyenlerdir'' iddiasında bulunan Gültekin, ''Ergenekon tertibini yapanlar, ıslak imza, yalancı tanıklar ve krokilerle halkı kandıramayacaklarını anladı. Biz biliyoruz ki, bu mermileri gönderenler, Ergenekon'u tertipleyen güçlerdir. Tertibi yapanlar işi, bir üst aşamaya taşıdılar'' diye konuştu.


Gerçek Gündem, 8 Ocak 2010

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 10, 2010 0:14
gönderen Oğuz Kağan
O numaraların sırrı çözülüyor

Kılıçdaroğlu'nun 'Arınç'a suikast iddiası'na yönelik açıkladığı numara araştırıldı ve...

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiaları sonucu başlatılan soruşturmaya dayanak teşkil eden telefon numarasının 1230606 ile başlaması şüphe yarattı. Kılıçdaroğlu, telefonun Amerika’dan açıldığını iddia etse de, polise yapılan ihbarın Ankara’dan hatta Çukurambar’dan gelmesi ihtimali yüksek.

Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı numarayı araştıran ANKA ilgi çekici sonuçlara ulaştı. Numaranın başında bulunan 1 sayısı tüm Amerikan telefonlarında hatta zaman zaman şehir içi aramalar da bile kullanıldığı için ardından gelen üç rakamın yani 230’un bölge kodu olması gerekir. Ancak, Amerikan telefon kod sistemine göre 230 ile başlayan bir bölge yok. Georgia Eyaleti’nin Albany, Americus, Bainbridge, Valdosta bölgesinde 229, Michigan Eyaleti’nin Traverse City, Muskegon, Ludington bölgelerinde ise 231 kodu kullanılıyor.

Amerika’da telefon kodu 230 ile başlayan bir bölgenin bulunmaması, 230’un hiç bir şekilde kullanılmadığı anlamına gelmiyor. Amerika merkezli "Şikayet et" benzeri bir internet sitesinde, bazı Amerikalılar’ın 230 ile başlayan telefon numaralarından rahatsız edici aramalar geldiğini bildirmeleri şüpheleri iyice artırdı. Bu internet sitesinde yer alan şikayetlerden bir kaçı şöyle:

230-430-4297: Bu insanlar beni 899 kere aradı. Buraya, başka sitelere ve FTC’ye online şikayet ettim. Neden bu numara için birşey yapılmıyor bilmiyorum.

230-798-8469: Ne zaman bu aramayı cevaplasam hemen kapatıyorlardı. Bir keresinde hafifçe bir nefes duydum. Bu alan kodunu daha önce bilmiyordum. Zaten böyle bir kod yok.

230-644-9179: Beni aradı ve ağzımın içindeki etten bahsetti.

230-312-3056: Bir sürü cevapsız çağrı alıyorum.

230-547-6222: Bu numaradan bir cevapsız çağrı aldım. Mesaj bırakmamışlar. Geri arayamadım, çünkü böyle bir numara ve alan kodu Kuzey Amerika’da mevcut değil.

Bu arada bu internet sitesinde daha önce şikayeti yapılan 230-606-0000 şeklinde bir numara da mevcut. Bu telefon numarası, Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı 1230606’ya çok benzemesi dikkat çekti.

İHBAR ÇUKURAMBAR’DAN MI?

Basit bir internet programı sayesinde, evde bulunan bilgisayar ile belli bir ücret karşılığında telefon görüşmesi yapmak mümkün. Low rate voip isimli bir program bilgisayara kurulduktan sonra tıpkı sabit telefon gibi kullanıcılarına sınırsız hizmet sunuyor. Kredi kartı ile satın alınan bir miktar kredi sayesinde kullanıcılar, dünyanın neresinde olursa olsun istediği ülke ile konuşabiliyor.

Bu programın özelliği ise, arama yapılırken o an için kullanıcıya sistem tarafından otomatik bir numaranın atanması. Amerikan telefon sistemine göre yapılan bu otomatik numaralandırma için mevcut olmayan bölge kodları kullanılıyor. İşte Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı numarada yer alan 230 da bu alan kodlarından biri. Bu program sayesinde Türkiye’den yapılan aramalar bile, sanki Amerika’dan yapılıyormuş izlenimi yaratabilir.

Öte yandan ANKA’ya konuşan bir istihbarat yetkilisi, birçok illegal oluşumun da, yer tespiti yapılamadığı için kendi arasında bu şekilde haberleştiğini ve operasyonlarını yönlendirdiğini ileri sürdü.


Habercem, 9 Ocak 2010

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Pzr Oca 10, 2010 16:26
gönderen Türk-Kan
Resim

8 MERMİ NEDEN SÜRAT KARGO'YLA GÖNDERİLDİ

Genelkurmay Başkanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığı’nda arama yapan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Hakim Kadir Kayan ve soruşturmayı yürüten savcı Mustafa Bilgili’ye 8’er adet mermi gönderildi. Mermilerin olduğu paket Sürat Kargo firmasına sahte bir adres ve isim gösterilerek verilmişti. Bu nedenle paketi veren kişiye henüz ulaşılamadı. Olayda Kadir Kayan’a dönük bir tehdit olduğu iddiası ortaya atılırken, kimi yorumcular da böyle bir gönderinin komplo olduğu üzerinde duruyor.

Peki hakim Kadir Kayan’a bu mermileri gönderenler neden Sürat Kargo’yu tercih etti?
Neden posta ile göndermedi?

Ya da başka bir kargo şirketini tercih etmedi?

Sürat Kargo daha önce de gündeme gelmişti

Sürat Kargo’nun adı son dönemde Fethullah Gülen Cemaati ile beraber anılıyor.
Okullarda ücretsiz olarak verilen ders kitaplarının dağıtılması ve okulların evraklarının taşınması işinin Sürat Kargo’ya verilmesi meclisin gündemine gelmişti. CHP Antalya Milletvekili Osman Özcan, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e konu üzerine soru önergesi vermişti. Özcan soru önergesinde: “Halk Eğitim Müdürlükleri'ne gönderilen bir genelge ile Açık Liseler'e yapılan başvuruların Sürat Kargo ile yapılması istenildi mi? Sürat Kargo ile Zaman Gazetesi arasında bir bağlantı var mıdır? Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü, Sürat Kargo'ya 2005'ten bu yana ne kadar ödeme yaptı?” diye sordu.

Sürat Kargo’nun kurumsal tanıtımları Zaman Gazetesi’nde geniş yer buluyor.

Referanslar ve cemaat

Sürat Kargo’nun
İm (Kod): Tümünü seç
www.suratkargo.com.tr
adresli internet sitesinde referansları ise dikkat çekiyor.

Bu referanslar arasında cemaate yakınlığıyla bilinen Zaman gazetesi (Feza Gazetecilik A.Ş), Bank Asya[, Samanyolu Televizyonu Pazarlama (Dünya Pazarlama), Samanyolu TV, NT Kitap Kırtasiye, Kanal 7, Yimpaş Holding, Deniz Feneri Derneği * gibi kuruluşlar bulunuyor.

Hakim ve savcıya gönderilen 8 merminin postalandığı şirket, ilişkileri ile dikkat çekiyor.


odatv.com, 7 Ocak 2009


* Ayrıca dikkat çeken isimler: RİXOS OTELLER GRUBU, ÜLKER


Resim
Resim
[img]http://img266.imageshack.us/img266/5336/suratkargoreferans3.jpg[/img]
Resim

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 11, 2010 13:25
gönderen Oğuz Kağan
Kozmik Arama Orta Oyunu

Kozmik odada yazılı suikast emri mi olur?

HEPAR Lideri Pamukoğlu, kozmik aramanın tam bir ortaoyunu olduğunu söyleyerek, ”Gizli bilgi Genelkurmay’ın kozmik odasındadır. Aranan yere bakın, onca belgenin içinde böyle saçma suikast emri mi olur“ dedi.

Ankara’nIn asker kökenli en ilgi çekici Genel Başkanı Osman Pamukoğlu kozmik araştırma, suikast iddialarıyla ilgili ilginç değerlendirmeler yaptı. Kendisine ”Faşist“ diyenlere, ”Allah akıl fikir versin. Onlar Hitler ve Mussolini’yi de asker sanıyordur“ cevabı veren Pamukoğlu, ”Özgürlükçü“ olduğunu söyledi. İşte Hakkari’de Dağ ve Komando Tugayı Komutanlığı yapan, pek çok madalyası bulunan HEPAR Lideri Pamukoğlu’ndan ”Kozmik analizler“:

Suikast iddiaları, aramalar... Olayın kozmik patates - çikolata tartışmasına kadar gelmesini eski bir asker olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

Tam bir tuluat. Orta oyunu sahneliyorlar. Hangi delillere dayanarak suikast olduğu söyleniyor? TSK’nın özel kuvvetleri ve içindeki Seferberlik Tetkik Kurulu varsa, bilinen işleri çerçevesinde oraya mensup subayların mahallelerde, sokaklarda bulunmaları, birilerini izlemeleri çok doğal. Bu gizli kapaklı, illegal bir örgüt değil. Subayların falan yerde görülmeleri ve birden bire ’Suikast düşünceleri var’ değerlendirmeleri çok abes. İktidarın her zaman yaptığı gibi kendini mağdur göstererek, ’Bizimle uğraşıyorlar” mesajısı vermesi. Aşçıların, teknisyenlerin yakalanması ise tam bir komedi. Bunların suikast meselesi rahmetli İsmail Dümbüllü’nün konusu. Rahmetli yaşasaydı hal ve tavırlarından -çikolata, patatesten- yüzlerce skeç yapardı.

Askerin suyla kağıt yutma meselesini ilginç buldunuz mu?

Bu işleri yapacak özel kuvvetler, subaylar iki cadde bir apartmanın adını aklında tutamayacaksa komedidir. Yapanlar beceriksiz demektir. İstihbaratla ilgili insanlar çok zeki olmak zorunda. İstihbaratçı, elinde cebinde falan kağıtla dolaşmaz. Genelkurmay, ’subaylar bölgede şu maksatla bulunuyor’ dedikten sonra ’hayır senin dediğini kabul etmiyorum’diyerek kozmik oda, vesaireye hakim sokmak normal değildir. Hukuk bunu gerektiriyor, deniyor ama hukuku da yapan insanlar. Yarın başkası başka hukuk yapar ona sadık olmak zorundasınız. Kozmik oda araması bu kadar sürer mi? Üstelik var sayalım ki birilerine suikast emri var. Yahu bunun yazılı emri olur mu? Bunu düşünmek bir defa aymazlık. Yani siz kanunsuz bir şey yapacaksınız, bunu da yazılı emre çevireceksiniz. Mümkün mü? Bunu zaten o odada bulmak mümkün değil. Devletin güvenliği, işgal altında ülkede yapılacak şeylerle ilgili dokümanların arasında böyle bir saçma yazılı emir olur mu? O zaman ne arıyorsunuz orada? Amaç devleti zayıflatmak. Kürt açılımı da kozmik oda aramaları da bunun bir parçasıdır.

Kapatmazsanız bir şeyler sıçrar

Seferberlik Tetkik Kurulu 1950’li yıllarda Sovyetler’e karşı ABD’nin kurdurduğu bir kurumdur. Ama artık ne SSCB’si? Türkiye’yi işgal edecek güç ve tehlike yok. Avrupa’da da Gladio denilen kurum aynıdır. Avrupa bir kısmını kapattı. Bizim tutmamızın da anlamı yok. Tuttuğunuz sürece devamlı bir şeyler sıçrar ortaya.

Gladio’nun kalbini arıyorlar yani?

Kalbine gerek yok ki, kaldırırsın biter. Kaldırılmalı da. Kim kimi işgal edecek ki? Ayrıca o odaya girilecekse bunu hakim, savcıyla yapmanıza gerek yok. Çağırırsınız Genelkurmay Başkanı’nı, ’Faaliyeti nedir, ne yapıyor?’ diye sorarsanız. İşe yarıyor mu? Konuşur, kapatın dersiniz biter. Ama devamlı ’Bize hareket mi, darbe mi’ tereddütüyle yaşayan bir iktidar var. Tereddütle yaşadığı için hayatı kendine ve halka zehir ediyor. Genelkurmay Başkanıyla her hafta görüşüyor, MGK var. Bir defa konuşmaya korkuyor. Şu da sakat: Devlet gizlidir. O zaman Başbakanlık’taki örtülü ödeneği soralım. Ne için kullanıyorlar?

Herşeyin bir sınırı var. Sonra çok gizli bir şey, kozmik. Genelkurmay’ın bir astının astının Kirazlıdere’deki binasında mı durur? Gizli şey ya Genelkurmay’da ya bakanlıklarda durur. Bunu astlara devredemezsiniz. Gizli bilgi Genelkurmay’ın kasalarında, kozmik odalarında durur. Ya da varsa kuvvet komutanlığının kendi binasında olur. Astının astında böyle şeyler olmaz. O belgeyi aradığın yere bak.

Hitler’i asker sanıyorlar

- Sizin için ’Hitler, Mussolini benzetmeleri var. Faşist diyorlar yani..

Allah akıl fikir versin. Bunların çoğu Mussolini ve Hitler’i de asker zannediyordur. Biri ressam biri gazeteci. Bizim ne kara, ne kahverengi gömlekli adamlarımız var. Siyaset düşmanı bol olmak demek.

Kürtlere değil ağababalarına

- Kürtler Çanakkale’de yoktu sözleriniz tepki almadı mı bölgeden?

Kürt vatandaşlarımız için değil ağababaları için söyledim. Bir sürü tarih porfesörü aradı ’doğru söylüyorsunuz’ dedi. Dürüst ve gerçekçiyiz. Israrla Çanakkale Çanakkale derseniz biri de size doğruyu söyler.


İnternetajans, 11 Ocak 2010

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Pzt Oca 11, 2010 21:05
gönderen Oğuz Kağan
Birand: AKP Kaybederse Ey Vah!.

Hükümetin askere karşı duruşuna alkış tuttu.

NTV'de katıldığı programda ilginç açıklamalarda bulunan ve Kanal D haber spikeri Mehmet Ali Birand, gerilimin nedeninin iktidar değişiminden kaynaklandığını savundu.

Birand geleneksel egemen güçlerin yerine Anadolu'dan gelen ekibin yönetimi ele aldığını söyledi.. Türkiye'de iktidarın değişmeye başladığını söyleyen Birand yeni ekibin inatçı ve sert çıktığını kimsenin beklemediğini belirtti.

İNATÇI ÇIKTILAR
Birand "Bu kadar sert olmasının nedeni bu. Anadolu'dan gelen bir ekip yönetime geldi. Bu kesimin bu kadar inatçı olacaklarını sanmıyorduk. Ama inatçı çıktılar. Sert davrandılar. Bunun da göstergesi 27 Nisan'dı. Geri adım atmadılar. Hayır atmadılar. Sert durdular. Asker bu değişim sürecini iyi yönetemedi."

"AKP KAYBEDERSE VAH VAH..."
Birand, "Asker tamamen etkinliğini korur ve Aktif siyasete döner mi?" sorusuna da "AKP kaybederse vah vah... Cadı kazanına atılır. Didik didik edilir. Şöyle böyle değil. Ne pahasına olursa olsun kaybetmemesi gerekiyor. Ama kaldığı taktirde bu süreç devam eder. Aski halde gelişmelere göre asker gücünün bir bölümünü alabilir. Ama 'emret komutanım' diyen bir siyasi yalpaze olmaz" cevabını verdi.

ASKER NEDEN BÖYLE?
"Ben askeri bir çok kişiden daha fazla tanıyorum" diyen Birand, güncel olaylar karşısında askerin takındığı tutumun nedenini şu sözlerle açıkladı: "O nedenle geldiği noktadar ötürü eleştirmiyorum. Genç bir çocuğu o konuma getirdikten sonra, şişirip bu noktaya getirdikten sonra sen bu noktaya dokunmayacaksın demek olmuyor. Bu biraz verilen eğitimden kaynaklanıyor. Eskiden hiç konuşmayanlar şimdi çok yüksek perdeden konuşuyor. Bu yanlış. TSK da hukuka uyması gerektiğini görüyor ve gördü. Kozmik odadaki arama Genelkurmay Başkanı'nın kendine güvenini gösteriyor. Medyadaki alışkanlıklar işte, bazen bu tarafa bazen öteki tarafa geçebiliyor insanlar."

ALEVİ MESELESİ
"Bu iktidarın Alevi sorununa çözüm bulabilmek için samimi olarak çalıştığına inanıyorum ama Aleviler kendileri paramparça olmuş."

DEMOKRATİK AÇILIM
"Bir açılım var ama bitmeyecek. Yine devam edecek. Hükümet de, Kürt cephesi de ne istediklerini el yordamı ile bulmaya çalışıyorlar. Bir tarafın biz de hata ettik gel devam edelim demesi gerekiyor. Karma karışık bir cephe ile karşı karşıyayız. Küfür Osman Baydemir'e yakışmadı."




İnternetajans, 11 Ocak 2010

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 12, 2010 1:35
gönderen TürkAy
Genel Kurmay başkanının asli görevi TSK'nın halk nezlinde güvenilirliğini korumaktır.

Üstündeki üniformanın hakkını şimdi veremeyecek olanlar ne zaman verecektir ?

Arkamda gölge var deyip f-tipi senaryolar üretenlerin ağlayan suratlarını ekranlarda görmekten usanmadılar mı ?

Bunlara Kemalist cevaplar ne zaman verilecek ?

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 12, 2010 2:28
gönderen Urunguj
İlk genel seçimde AKP düşecektir, demokrasi oyunu bunu gösteriyor. (Daha önce, 2007 ve 2009'da yapılan seçim hilelerini yapmazlarsa)

TSK da böyle düşünüyor galiba.

Ama kaybedilen çok daha fazla bence!

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Sal Oca 12, 2010 23:00
gönderen Oğuz Kağan
Baykal: Ne oldu Başbakan?

Baykal: Suikast sanıkları ne oldu. Mahkeme itibar etmiyor haftalardır arama devam ediyor.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye’nin ‘komplocu’ bir iktidarla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Türkiye’nin sorunu muhalefetin darbeci değil iktidarın komplocu olmasıdır" dedi.

AKP’nin oylarının hızla düştüğünü ifade eden ve erken seçim sinyali veren Baykal, “Asıl oy kaybı için nedenler şimdi ortaya çıktı. Zam yağmuru bastırmış, Türkiye küçülmüş, kurumlar birbiriyle çatışmış, tarımın hali ortada, 'Kürt açılımı' dedin milleti birbirine düşürdün. Sana oy vermiş olan Tekel işçileri itfaiyeciler artık sana oy vermeyecek. Sen 18 ayda yüzde 8,5 oy kaybetmişsin bu dönemde hiçbiri yoktu. Türkiye’nin yeni dönemine hazırlanın” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal partisinin grup toplantısında AKP iktidarına yüklendi.

AKP’yi Ergenekon Davası, Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı iddia edilen “AKP ve Gülen’i bitirme planı” belgesi ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiaları olmak üzere ‘komplocu’ olmakla suçlayan Baykal, söz konusu iddiaların aslının da ortaya çıkarılamadığını belirtti.

Konuşmasında, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in, “Ateş bacayı sardı” şeklindeki sözlerine değinen Baykal, HSYK’da boş bulunan üyelikler için Adalet Bakanlığı’nın pazarlık yaptığını öne sürdü.

Baykal, “Yargıtay başkanının feryadını dinledik, dedi ki ‘Ateş bacayı sardı. Yangın büyüyor. Yargı artık bağımsız değildir’ diyor. Bunu AKP ile çatışmak için mi diyor? Böyle feryat ediyorsa buna saygı göstermek hepimizin görevi değil midir? Bunu önemsemek gerekmez mi? Başbakan ‘kurumlar arası çatışmayı nereden çıkarıyorsunuz’ diyor. Başbakan bunu görmüyor mu?

Yetmiyor mu Başbakan’a. Başbakan’a yangın feryadı da yetmemiş anlaşılan. Yargıtay’ın işi başından aşmış. Yargıtay’daki üye sayısı yetersiz. 34 üyenin ataması lazım. Bir türlü atanamıyor. Pazarlık ile üye atanmaya çalışılıyor. Adalet Bakanlığı pazarlık yapıyor HSYK ile şu akdarını 'ben yapayım' diye.

HSYK’nın gündemini belirleme sorumluluğunu taşıyan Adalet Bakanı’nın bu yaptığı görevi kötüye kullanmaktır ve açık bir anayasa suçudur. Böyle bir anlayış olur mu? Başbakanın esip gürlemesine gerek yok. Boş laf onlar. Sen polemiği bırak boş üyelikleri seç” diye konuştu.

-AMAÇ TSK’YI, YARGININ BEYNİNİ KONTROL ALTINA ALMAK-

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik suikast iddiaları kapsamında kozmik odada yapılan araştırmanın, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönelik bir ithama dönüştüğünü savunan Baykal, Türk milletinin de bu ithamdan rencide olduğunu ifade etti.

“Gerçeklerin peşinde miyiz, yoksa ülkeyi karıştırmak mı istiyoruz” diye soran Baykal, “Herkes ciddi olacak ve yaptığı iddianın hesabını verecek. İddiası doğru çıkarsa tamam ama doğru çıkmazsa hesabını verecek. Dursun Çiçek’e yönelik iddialara ne oldu?

Unutuldu gitti. Bunu vicdan kabul eder mi? Ne oldu suikast iddiası. Komutanı öldürme iddiasıyla intihara sürüklenen Albayın vicdan azabını nasıl unutabiliyorsunuz? Bir toplumda bir tek kişiye haksızlık yapılır, geri kalan da susarsa toplumun tümü o haksızlığa layık hale gelmiş olur. Biz bu haksızlığı görüyor ve kabul etmiyoruz diyoruz” dedi.

Bu arada, Baykal’ı dinlemeye gelen konuklar arasında intihar eden Yarbay Ali Tatar’ın karısı ve kardeşinin de bulunduğu gözlendi.

Tüm bu gelişmelerin bazı yazarlarca demokrasiye gidiş aşamaları olarak yorumlanması da tepki gösteren Baykal, hükümetin asıl amacının Anayasa değişikliği HSYK’nın yapısını değiştirerek, yargının beynini, kalbini kontrol altına almak olduğunu söyledi. Baykal şöyle devam etti:

“Türkiye demokratikleşiyor diyenler, Türkiye’de siyasetçilerin AKP’nin HSYK’nın oluşturmasını, nasıl değerlendirebilirler. Bunlar yargının özünü belirleyecekler, bunlar da demokrasinin çiçek açması olacak. Türkiye’de dokunulmazlık kaldırılmadan, nasıl ellerine verirsiniz. Milletvekillerini Yüce Divan olarak yargılayacakların seçimini, şu andaki sanıklara bırakacağız ve buna demokrasi diyeceğiz. Bu parlamentonun beşte dördü dokunulmazlık zırhı altında yargıdan kaçan insanlardan oluşmaktadır. Kendi hesabını vermemiş. Kendi itham altında. Kalpazanlıktan itham altında. Bunlar şimdi yargıcı seçecek olanları seçecek. Çocuk mu aldatıyorsunuz?

Türkiye’de demokrasiye doğru gidiyormuşuz. Yargıtay Başkanı mı engel, yargıçlar mı engel, medya mı engel demokrasiye gidişte? En büyük baskı sansürün ötesinde otosansür.

Yargıtay Başkanı konuştu kaç gazetenin birinci sayfasında yer aldı? Onlar da haklı ama 'bu şartlar altında koyamayız' diyorlar. Bu acı tabloyu demokrasiye gidiş olarak tanımlamak mümkün mü?

Türkiye’de demokrasiyi üniversiteler mi, sendikalar mı tehdit ediyor her birisi susturuldu. Demokrasiyi işçiler, eczacılar, öğrenciler mi tehdit ediyor?

Hepsi yıldırıldı. Devletin bankalarının paralarıyla gazete satın aldırılan, yayıncılığın yüzde 70’ini mülkiyet yoluyla elde etmiş kalanını da yıldırmış bir zihniyet hakim olmuş siz demokrasiden bahsedeceksiniz.”

-ÇARE MİLLET-

Baykal, gidişatın bir kişisel hegemonyanın toplumun her kesme hakim kılınması olduğunu söyleyerek, bu manzaranın karşısında tek çarenin millet olduğunu söyledi. İktidarların her gücü susturabileceğini; ancak, millet “dur, artık yeter” diyene kadar, bunun sürebileceğini ifade eden Baykal, Türkiye’nin o noktaya gelmekte olduğunu gördüğünü ifade etti.

Bir erken seçim istemi doğduğunu ve bunun altında yatanın partilerin söylemi değil milletin ihtiyacı olduğunu belirten Baykal, “Her erken seçim sözü başbakana ‘sen ülkeyi yönetemiyorsun’ demektir. Türkiye’nin sorunu muhalefetin darbeci değil iktidarın komplocu olmasıdır.

Komplocu bir iktidarla karşı karşıyayız arkadaşlar. Darbe lafı bir suçlama vesilesi olarak kullanılıyor. Komplocu bir iktidar tehdidine karşı Türkiye saygınlığını koruyacaktır. Bu mücadelemizi mutlaka başarıya ulaştıracağız. Başbakan diyor ki ben parasını verip araştırma yapmayacağım ama onun söylediğini ikiyle çarpın.

Ben para verip araştırma yapmıyorum. Başbakanın açıklayamadığı, para verip yaptırdığı araştırma sonuçlarını ben açıklıyorum. Bu araştırmalar bizzat başbakanın yaptığı araştırmaların sonucudur. Oylar yüzde 30’un altına inmiş. Asıl oy kaybı için nedenler şimdi ortaya çıktı. Zam yağmuru bastırmış, Türkiye küçülmüş, kurumlar birbiriyle çatışmış, tarımın hali ortada, Kürt açılımı dedin milleti birbirine düşürdün.

Sana oy vermiş olan Tekel işçileri itfaiyeciler artık sana oy vermeyecek. Sen 18 ayda yüzde 8,5 oy kaybetmişsin bu dönemde hiçbiri yoktu. Senin söyleyemediklerini ben söylüyorum. Saklama bildiklerini milletten. Türkiye’nin yeni dönemine hazırlanın” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Doğu ve Güneydoğu’daki illerin AKP döneminde milli gelirden aldıkları payın düşündürücü düzeyde gerilemeye başladığını ifade ederek, “O bölgeye sahip çıkmak istiyorsan PKK açılımı yapacağına GAP açılımı yap, GAP açılımı; bir an önce o bölgedeki insanların işsizliğine çare olacak ... Somut ekonomik gerçek işte budur” dedi.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, hükümetin ekonomi politikalarını eleştirdi. Sigara zamlarına tepki gösteren Baykal, Maliye Bakanlığı’nın yabancı firmaların zamları geri çekeceğini açıklamasının ardından, aksi yönde baskı yaptığını öne sürdü.

Baykal, “Hükümet bindirin fiyatları diyor. Bindirin ki ben payımı alayım. Milletin sırtından sen pay alacaksın diye, yabancı sigara şirketlerinin daha fazla kazanmasını zorlamanın, nasıl bir sorumlu devlet politikasıyla bağdaşlaştırılabilir? 2010 yılı hükümet tütün konusunda kendisini ortaya koydu. Tekel işçileri konusunda en dayatmacı mücadeleyi veriyor, onlara her türlü copu, dayağı, gaz sıkmayı kendisine hak biliyor, ama yabancı tekellere daha çok zam yapın, daha çok kazanın diye garip baskılar yapıyor” dedi.

AKP Hükümeti’nin kimliğinin anlaşılması bakımından bunların çok önemli ipuçları olduğunu söyleyen Baykal, güdülen tarım politikası nedeniyle işsizliğin de artış göstermeye devam edeceğini belirtti.

Türkiye’nin ekili alanlarının iki milyon hektarını AKP hükümeti’nin yanlış uygulamaları sonucunda tarım dışına çıkarıldığını kaydeden Baykal şunları dedi:

“Yani bir rant alanı olarak, bir ticarileşme fırsatı olarak ikame edilmesi mümkün olmayan, yerine yenisini koyamayacağız, en bereketli iki milyon hektar tarım arazisi, bu iktidarın rant talanının kurbanı olmuştur. Yaşanılan sıkıntılar adına bunlar unutulmaması gereken gerçeklerdir. Ülkenin nüfusu artıyor, hayvancılık fevkalade önemli.

2002’de Türkiye’de tarımda yaşayan insanların yüzde 19’u yoksulluk sınırının içinde yaşarken, şimdi maalesef yüzde 31’i yoksulluk sınırının altında yaşar noktaya gelmiştir. Yani 7 yıllık dönemde AKP yüzde 20 olan yoksul sayısını yüzde 31’e çıkarmıştır.

Bu tablodur işte. Çiftçinin yoksullaşması dediğimiz budur. Sandık milletin önüne gelince, Türkiye’de yeni bir dönem açılacak. Bu dönemde en temel önceliği taşıması gerektiğini düşündüğüm sektör tarım sektörüdür.

Derhal Türkiye GAP bölgesindeki sulama projelerini sahiplenmek zorundadır, bu en temel önceliktir. Bu Türkiye tarımının ayağa kalkması demektir. Bu konuda AKP tam bir bilgisizlik içindedir.”

Doğu ve Güneydoğu’daki illerin AKP döneminde milli gelirden aldıkları payın düşündürücü düzeyde gerilemeye başladığını ifade eden Baykal, “O bölgeye sahip çıkmak istiyorsan PKK açılımı yapacağına GAP açılımı yap, GAP açılımı; bir an önce o bölgedeki insanların işsizliğine çare olacak ... Somut ekonomik gerçek işte budur” diye konuştu.

Baykal, bunun altında destekleme konusundaki yanlış uygulamalar yattığına işaret ederek şöyle devam etti:

“AKP, tarıma verilen destekleri sistematik olarak azaltmıştır. Yoksul sayısı artmaktadır, destekleme oranı azalmaktadır. Traktör satışları düşmüştür. 2006’da 28 bin olan traktör sayısı 2008’de 14 bine inmiştir. bu Türkiye’deki tarımın nasıl bir sıkıntı içinde olduğunu açıkça göstermektedir.

Bu tablo düşündürücü bir tablodur. Türkiye inşallah yeni bir başlangıç yapacak sandık önüne gelince. Yeni bir dönem açılacak, hiç kuşku duymuyorum. Bu dönemde en temel önceliği taşıması gerektiğine inandığım sektörlerin başında tarım sektörü geliyor. Tarım ve hayvancılık sünger gibidir işsizliği emer. CHP olarak nerede ne yapacağımız biliyoruz. Bunları yapacak en deneyimli kadrolar CHP’dedir.”


Gerçek Gündem, 12 Ocak 2010

Re: "TSK'ya Suikast"ın Perde Arkası

İletiGönderilme zamanı: Çrş Oca 13, 2010 5:24
gönderen FahrettinAltay
Resim

Her zaman söylüyoruz. Odatv'nin okurları bir başkadır.

Okurlarımız, yorumcularımız “Noel Baba” rumuzlu okurumuzun gönderdiği makaleyi o kadar ilgi gösterdi ki; bizde manşetten verme kararı aldık. İşte o makale, o etkileyici analiz…

“Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısıyla başladı. ABD, Bağdat'a yürümedi. Bunun yerine Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.

ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak'taki yeni devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani ikinci İsrail'i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi (Cumhurbaşkanı ve Başbakanımız bu projenin resmi eş başkanlarıdır) Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular.

TSK, bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da farketti. İlk olay: Orgeneral Torumtay'ın istifası Özal'ın, "kuzeyden Irak'a girme" emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK,Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK'ya karşı ABD "tetik" düşürmeye karar verdi. "Ergenekon" tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır.

ÖKK NEDEN KURULDU

Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmektedir, dolayısıyla, "ABD güdümündeki" ÖHD, "ABD'den gelen bir tehdide karşı" kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK'da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, ÖHD'i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirdi. Yıl 1991.

ÖKK'nin PKK'yı hedef alması ve Kuzey Irak'ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır.

"Tugay" düzeyindeki ÖKK, "tümen" düzeyine çıkarıldı. Ankara'da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, "kullandığı" pek çok kişi aracılığıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı.

EŞREF BİTLİS ÖLDÜRÜLDÜ

ABD'nin Kuzey Irak'taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Orgeneral Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal "hedef"e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu yolculuk önceden ABD'ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı.

CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti: Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Orgeneral Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı "uygulandı" ve Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi. Kuzey Irak'a giren TSK, ABD'nin "egemenlik alanı"na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi "yarı-resmi" organlarında "Türk komutanlar hizadan çıktı", "Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor" türünden görüşlere yer vermeye başladılar.

GAZİ OLAYLARINI KİM TERTİPLEDİ

Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi’nin CNN televizyonunda Türkiye'nin '"karışacağını" dünyaya şöyle ilan etti: "Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir."

Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu "ifadelerle" belirtti: "Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim."

CIA Şefi’nin ve Holbrook'un "haber verdiği gibi",12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi olayları başladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve SÜPER NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti.

TSK KARŞISINA POLİS ÇIKARMA

Türkiye de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı. 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir "ulusallaştırmaydı". ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak tanımlanıyordu.

ABD, "kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma" denemesine girişti. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen "İslamcı Cunta", artık "F Tipi Gladio" olarak kontrgerilla içinde TSK'den boşalan yeri alıyordu.

“F Tipi Gladio”nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7500 "CIA Peşmergesi"nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayı’nın yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı "ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi" olarak değerlendirdi.

Bu harekattan 20 gün önce ismini açıklamayan bir tuğgeneral, Aydınlık dergisine bir demeç vererek Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.

TSK, Çelik Harekatını Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller'in ABD'ye "örgütsel" bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Hocaefendi’ye indirdiği darbe oldu. Hocaefendi kaçıp ABD'ye yerleşti.

GLADİOCU SUBAYLAR TASFİYESİ

Mayıs 1997 YAŞ toplantısında "160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması", Başbakan Erbakan'a onaylaması için " dayatıldı". Bu uygulama, ordu içindeki Gladio'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu çünkü kontrgerilla, artık “F Tipi Gladio”ydu. 28 Şubat kadrosu içinde "ABD'nin Truva Atı" olan bir de general vardı: Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, "İrtica", 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Karadayı şunları yaptı:

-ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı genelkurmay karargahından çıkardı.

-Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.

-Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da "kullanılmasına" engel oldu.

TÜRKİYE’Yİ İŞGAL PLANI

1998 yılında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu "açık bir dille" belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde "ABD'yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı" olarak tarihe geçti.

Kıvrıkoğlu, "28 Şubat'ı BİN YIL sürdürmeye kararlıyız" diyen komutandı. Demek istediği aslında, "ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek" olduğuydu.

Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi: BİN YILIN MEYDAN OKUMASI (MILLENIUM CHALLENGE 2002) ABD, "bu" isim altında, 24 Temmuz 2002'de Nevada çölünde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaparak "gözdağı" verdi.

Bu, "ABD tarihinin" en büyük askeri tatbikatıydı. ABD'nin yarı resmi ajansı olan ASSOCIATED PRESS, "tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu" açık açık yazdı. Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press'e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye'de bir "deprem" oluyor (!) ve TSK, “karışıklığı önlemek için” yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs'ı kuşatıyor ve "96 saat içinde" "hedef ülkeyi" işgal ediyordu.

"96 saat", TSK'nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından "kozmik sır" düzeyinde saklanıyordu (saklandığı “sanılıyordu”). Tatbikatta işgal süresi olarak "96 saat" seçilerek, "hedef ülkenin Türkiye olduğu", "anlayan kişilere" anlatılıyordu...

GİZLİ ANLAŞMA

O dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir "gizli anlaşma" yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini "açıklayamayacağını", "gizli olduğunu" söyledi.

13 Temmuz 2003'de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı. Birinci madde: "TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak'tan çekilecek" şeklindeydi. Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu "Türk askerinin başına çuval geçirdi".

"Çuval geçirme" eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir "ihtar"dı. Başbakan Erdoğan’ın o günlerde kullandığı "müzik notası" vecizesi, yine, "anlaşmanın uygulanması gerektiğine" ilişkin TSK'ya yönelik bir uyarıydı.

"Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık" diyordu Başbakan, TSK'ya. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, "çuval olayı"ndan sonra Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: "TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır." Rumsfeld, çuvalı "Erdoğan'ın değil", "TSK'nın başına geçirdiklerini" böylelikle anlatarak, Başbakan Erdoğan'ın "içini rahatlatmak" istiyordu.

BEŞ GENELKURMAY BAŞKANI

Ulusal devlet ve Kemalizm karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının "artık geçersiz olduğu" açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe "başına çuval geçirilen komutan" olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece "Ergenekoncu" olarak suçlanmaktan kurtuldu. "Başına çuval geçirilmesi"ne ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen "akıllanmayarak" sınır ötesi harekatta ısrar eden TSK'ya karşı, Org.Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı.

"ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı" ve destekleyici tüm unsurlar "Ergenekon çetesi" olarak suçlanacaktı. Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök "Ergenekoncu olmadığından", onun görev süresince organizasyon "uykuya" yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı kullanılan "Şemdinli olayı"dır.

BAŞROLDE FEHMİ KORU

O günlerde, Büyükanıt "çete kurmakla" suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, "Taha Kıvanç" imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında "Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt" demektedir. Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir.

Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu, günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD'nin belirli-belirsiz "her tür" desteğiyle iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye "sorun çıkarmadan" eş başkanlık yapabilmek için, başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır.

SONUÇ

Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve "1991 öncesinde olduğu gibi" ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB'nin de "bir kriter" olarak dayattığı gibi, TSK "sivil otoriteye" tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan "ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma" görevini unutacaktır.

"AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi" itirazı yapacak olanlara da şunları söylemeliyim: CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation'un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor: "ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir." Tarih:20 Ekim 1996.

Ve ABD Ankara büyükelçiliği yapmış CIA eski elamanı Abramowitz: "Erdoğan, Erbakan'ın yerini almalıdır" Bu tarih de, 3 Kasım 2002 seçimlerinden “6 yıl” öncesidir !”



Mektup böyle…

Artık üzerinde durup analiz etmek odatv.com okurlarının işidir…

Not: Hukuki olarak siteyi zora sokacak bazı isimlerde kısaltmalara gidilmiştir.



odatv.com, 12 Ocak 2010