16 ŞUBAT 1969: KANSIZLARIN KANLI TEZGÂHI VE BİR KERE DAHA; YANKİ GO HOME!
Gönderilme zamanı: Sal Şub 16, 2021 23:01
16 ŞUBAT 1969: KANSIZLARIN KANLI TEZGÂHI VE BİR KERE DAHA; YANKİ GO HOME!
ABD’nin Vietnam halkından tokat üstüne tokat yediği, neredeyse bütün dünyada ABD karşıtı gösterilerin yükseldiği, haliyle ülkemizde de “6.FİLO DEFOL”, “YANKİ GO HOME”, “ABD ÜSLERİ KALDIRILSIN, NATO’DAN ÇIKILSIN” sloganlarının dört bir yanı sardığı günler.
Truman Doktrini gereğince Türkiye ve Yunanistan’a “özel ilgi” gösteren ABD, bunun bir parçası olarak Yunanistan iç savaşında(1944-1948) faşist cuntayı desteklemiş(işin ilginç yanı “Komünist Rusya’da bu duruma sesini çıkarmamış), Yunanistan komünistleri ve yurtseverleri büyük bir yenilgiye uğramışlardı.
Truman’ın adamları hemen hemen aynı dönemlerde Türkiye’yi de abluka altına almış; sağ, sol, orta, kenar, hacı, hoca, dinci, imancı, bir yığın teşkilatlar oluşturmuş; elemanlar devşirmişlerdi.
Türk-İş, “Komünizmle Mücadele Cemiyeti”, “İlim Yayma Cemiyeti”, “Aydınlar Ocağı”, “TİP”, CMKP, vb.leri bunlardan bir kaçıydı.
Marshall planı ile ekonomik olarak ipleri ABD’nin eline veren Türkiye, NATO’ya girerek askerini de bağımlı hale getirmişti. Yapılan bir yığın ikili anlaşma ile(tabii burada gerçekleşen, tarafların eşit şartlarda anlaşması değil, bir tarafın diğer tarafı köleleştirmesi idi) çocukların okullarda ne okuyacağına; fabrikalarında hangi cins bezin dokunacağına; tarlalarında ne ekileceğine; kaç km. karayolu yapılacağına; ne kadar makine ithal edileceğine; Türk halkının hangi renk don giyeceğine; radyolarda hangi programları dinleyeceğine; gazetelerde hangi haberleri okuyacağına; sinemalarda hangi filmleri seyredip hangi artistlere ve aktristlere aşık olacağına;… hemen hepsine ABD karar verecekti.
Habire Türkiye’den elemanlar götürülüp eğitiliyor; ABD’li uzmanlar bakanlıklarda fink; “barış gönüllüleri” Anadolu’nun en ücra köylerinde cirit atıyorlardı.
Anlayacağınız Cumhuriyetin bütün kazanımları birer birer elden çıkarılıyor, baltalanıyor, sekteye uğratılıyor, yıpratılıyor, yok edilmeye çalışılıyordu.
Deniz Gezmiş, Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü”nde 1969’da
Yürüyüşlerinin amacını yayınladıkları bildiride şöyle duyururlar: “1919'da başlayan Mustafa Kemal devrimi kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyet'in bütün kurumları yozlaştırılmıştır. Bugün Türkiyemiz, dünyada ilk anti-emperyalist ve anti-kapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal'e rağmen yabancıların desteklediği karşı devrimcilerin etki alanına girmiştir. Biz Mustafa Kemal gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya azimliyiz, kararlıyız. Bugün başlayan yürüyüşün amacı budur.”
30 Ekim 1968 tarihinde yürüyüşün başlangıç yeri olan Samsun'da Saat 13.30'da Atatürk anıtının önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı‘nın ardından Türk Bayrağı'nı açtılar.
Bu duruma sevinerek “küçük Amerika oluyoruz” diye göbek atarak kutlayan onun bunun çocukları olduğu gibi; bu onursuzluğu kendine yediremeyip, mücadele bayrağını açanlar da vardı.
Yanlış ya da doğru, özellikle üniversite gençliği içerisinde önemli bir kesim homurdanıyor, kıpırdanıyor, kafa patlatıyor, yazılar yazıyor, gösteriler tertip ediyordu. (Gerçi bunun böyle olacağını bilen ABD, bu konuda da tedbirini almış, bu gençlerin arasına –tıpkı diğer birçok örgütlenmelerde olduğu gibi- epeyce görevli elemanını yerleştirmişti.)
Ancak zaman zaman “kontrol” yeterli olmuyor, gençliğin mücadelesi bizzat Amerikalılara yönelerek onlara büyük zarar verecek, prestijini ayaklar altına alacak düzeye yükseliyordu.
Örneğin 15.Temmuz.1968’de Dolmabahçe’ye gelen ABD 6.filosuna ait 1 uçak gemisi ve 5 destroyer, gençler arasında büyük bir öfke yaratmış, her görülen yerde ABD askerlerinin yüzlerine boya fırlatılmış, başlarından kepleri alınmış, üniformalarına jilet operasyonu yapılmış, hatta zaman zaman coniler boğazın serin sularından nasiplensinler diye denize atılır olmuşlardı.
Yani nerede var bir yanki, orada var tepki…
Üstelik bu davranışlar azalmıyor, bilakis her geçen gün artarak yurt sathına yayılıyordu.
Nitekim 76 gençlik örgütü bir araya gelerek, 16 Şubat 1969 tarihinde, İstanbul’da geniş çaplı bir protesto mitingi yapmayı planlamış ve gereken izinleri almışlardı. Yurdun her yanından İstanbul mitingine katılmak için çalışmalar yapılıyordu.
Bu arada hazırlık yapan başkaları da vardı. Özellikle Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği, 14 Şubat 1969’da “Bayrağa Saygı” mitingi düzenlemişti.
Aynı günlerde, özellikle bazı yayın organları, sürekli “vatan, millet, din, iman, mukaddesat, bayrak, Allâh, kitap, Kur’an” diyor, yazdıkları yazılarla sürekli milleti 16 Şubat gösterisini yapacak olanlara karşı dolduruşa getiriyordu. BUGÜN Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı, Uğur Dündar’ın “BÜYÜK KANAAT ÖNDERİ, DİN ALİMİ” MEHMET ŞEVKET EYGİ’Sİ, bunların başını çekenlerdendi.
Nihayet o gün gelip çattı.
Göstericiler, Taksim’e yürümek için Beyazit’te toplanırlarken, “komünistlere hak ettikleri dersi vermek” için kimileri de Taksim Meydanı’nda, taş, sopa, zincir, bıçak, tabanca, satır, saldırma, vb. silahları ile birikmişlerdi. Biraz sonra yapacakları “cihad” için namaz kılmayı da ihmal etmeyen bu saldırganlar, polisin göstericileri azar azar meydana sokması taktiği gereği, alana giren kişileri aralarına alıyor, “Allâhu ekber” nidaları ile iğrenç sanatlarını icra ediyorlardı. ABD’nin uşağı rolüne soyunmuş bu kudurmuş saldırganlar, onlarca kişiyi dövmüş, yaralamış, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan isimli gençleri de bıçaklayarak öldürmüşlerdi.
İşte o gün, ABD’li efendileri için, ülkesinin bağımsızlığından başka bir şey istemeyen gençlere saldıran alçaklar sürüsünün içinde yer alan birçok eleman, hızla ekonomik olarak zenginleşmiş, devlet kademelerinde tırmanmış, aktif siyasi roller üstlenmiş, ülkemizin emperyalizmin kucağına kıskıvrak oturtulmasında pezevenkliklerini yapmaya devam etmişlerdir.
Bugün, Türkiye’nin bölgedeki yangının içine girerek Mehmetlerin kanının dökülmesi için her türlü ahlaksız tezgâhları kuranlar, bunlarla meslektaştırlar.
16.ŞUBAT.2021
MEHMET BEŞERİ
https://acikistihbarat-bilgipaylasim.bl ... ah-ve.html
- 10 Şubat 1969’da İstanbul’a gelen Amerikan 6. Filosu’nu protesto eden yüksek öğrenim gençliği “Bağımsız Türkiye” sloganlarıyla yürümüş, Siyasal islamcılar yürüyüşçülere saldırınca 15 öğrenci yaralanmış 20 öğrenci gözaltına alınmıştı.
Siyasal islamcı Mehmet Şevket Eygi’nin gazetesi ‘Bugün’, Amerikan 6. Filosu’na karşı çıkan öğrencileri kafir ilan ederek, “Kafirleri boğmanın vakti geldi!.. 6. Filo’ya karşı çıkanları gebertmek için and içildi!..” başlığıyla çıktı.
Başyazılarında “Amerika allah’a inanıyor, dini var, Amerika’da İslamiyeti yayabilmek hürriyeti var. Amerika inançlarımıza hürmet ediyor. Amerika ehvendir, ehafftır, ehli kitaptır,” diyen Mehmet Şevket Eygi, geneleve gitmek ve gözdağı vermek için İstanbul’a getirilen 6. Filo’ya itiraz edip, gösteri yapan gençlere karşı cihad çağrısı yaptı...
Bugünün kışkırtıcı yandaşlarının kimlerden türediği aldığı belli değil mi?
6. Filo’ya karşı çıkanları gebertmek için and içildi
Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir."
Kısakürek, Büyük Doğu Dergisi, 20. sayı, 17 Temmuz 1959, Cuma.
ABD’nin Vietnam halkından tokat üstüne tokat yediği, neredeyse bütün dünyada ABD karşıtı gösterilerin yükseldiği, haliyle ülkemizde de “6.FİLO DEFOL”, “YANKİ GO HOME”, “ABD ÜSLERİ KALDIRILSIN, NATO’DAN ÇIKILSIN” sloganlarının dört bir yanı sardığı günler.
Truman Doktrini gereğince Türkiye ve Yunanistan’a “özel ilgi” gösteren ABD, bunun bir parçası olarak Yunanistan iç savaşında(1944-1948) faşist cuntayı desteklemiş(işin ilginç yanı “Komünist Rusya’da bu duruma sesini çıkarmamış), Yunanistan komünistleri ve yurtseverleri büyük bir yenilgiye uğramışlardı.
Truman’ın adamları hemen hemen aynı dönemlerde Türkiye’yi de abluka altına almış; sağ, sol, orta, kenar, hacı, hoca, dinci, imancı, bir yığın teşkilatlar oluşturmuş; elemanlar devşirmişlerdi.
Türk-İş, “Komünizmle Mücadele Cemiyeti”, “İlim Yayma Cemiyeti”, “Aydınlar Ocağı”, “TİP”, CMKP, vb.leri bunlardan bir kaçıydı.
Marshall planı ile ekonomik olarak ipleri ABD’nin eline veren Türkiye, NATO’ya girerek askerini de bağımlı hale getirmişti. Yapılan bir yığın ikili anlaşma ile(tabii burada gerçekleşen, tarafların eşit şartlarda anlaşması değil, bir tarafın diğer tarafı köleleştirmesi idi) çocukların okullarda ne okuyacağına; fabrikalarında hangi cins bezin dokunacağına; tarlalarında ne ekileceğine; kaç km. karayolu yapılacağına; ne kadar makine ithal edileceğine; Türk halkının hangi renk don giyeceğine; radyolarda hangi programları dinleyeceğine; gazetelerde hangi haberleri okuyacağına; sinemalarda hangi filmleri seyredip hangi artistlere ve aktristlere aşık olacağına;… hemen hepsine ABD karar verecekti.
Habire Türkiye’den elemanlar götürülüp eğitiliyor; ABD’li uzmanlar bakanlıklarda fink; “barış gönüllüleri” Anadolu’nun en ücra köylerinde cirit atıyorlardı.
Anlayacağınız Cumhuriyetin bütün kazanımları birer birer elden çıkarılıyor, baltalanıyor, sekteye uğratılıyor, yıpratılıyor, yok edilmeye çalışılıyordu.
Deniz Gezmiş, Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşü”nde 1969’da
Yürüyüşlerinin amacını yayınladıkları bildiride şöyle duyururlar: “1919'da başlayan Mustafa Kemal devrimi kendisinden sonra gelen yöneticiler tarafından amacından saptırılmış, Cumhuriyet'in bütün kurumları yozlaştırılmıştır. Bugün Türkiyemiz, dünyada ilk anti-emperyalist ve anti-kapitalist devrimi gerçekleştiren Mustafa Kemal'e rağmen yabancıların desteklediği karşı devrimcilerin etki alanına girmiştir. Biz Mustafa Kemal gençliği olarak, saptırılan devrimi rayına oturtmaya azimliyiz, kararlıyız. Bugün başlayan yürüyüşün amacı budur.”
30 Ekim 1968 tarihinde yürüyüşün başlangıç yeri olan Samsun'da Saat 13.30'da Atatürk anıtının önünde bir dakikalık saygı duruşunda bulunup İstiklal Marşı‘nın ardından Türk Bayrağı'nı açtılar.
Bu duruma sevinerek “küçük Amerika oluyoruz” diye göbek atarak kutlayan onun bunun çocukları olduğu gibi; bu onursuzluğu kendine yediremeyip, mücadele bayrağını açanlar da vardı.
Yanlış ya da doğru, özellikle üniversite gençliği içerisinde önemli bir kesim homurdanıyor, kıpırdanıyor, kafa patlatıyor, yazılar yazıyor, gösteriler tertip ediyordu. (Gerçi bunun böyle olacağını bilen ABD, bu konuda da tedbirini almış, bu gençlerin arasına –tıpkı diğer birçok örgütlenmelerde olduğu gibi- epeyce görevli elemanını yerleştirmişti.)
Ancak zaman zaman “kontrol” yeterli olmuyor, gençliğin mücadelesi bizzat Amerikalılara yönelerek onlara büyük zarar verecek, prestijini ayaklar altına alacak düzeye yükseliyordu.
Örneğin 15.Temmuz.1968’de Dolmabahçe’ye gelen ABD 6.filosuna ait 1 uçak gemisi ve 5 destroyer, gençler arasında büyük bir öfke yaratmış, her görülen yerde ABD askerlerinin yüzlerine boya fırlatılmış, başlarından kepleri alınmış, üniformalarına jilet operasyonu yapılmış, hatta zaman zaman coniler boğazın serin sularından nasiplensinler diye denize atılır olmuşlardı.
Yani nerede var bir yanki, orada var tepki…
Üstelik bu davranışlar azalmıyor, bilakis her geçen gün artarak yurt sathına yayılıyordu.
Nitekim 76 gençlik örgütü bir araya gelerek, 16 Şubat 1969 tarihinde, İstanbul’da geniş çaplı bir protesto mitingi yapmayı planlamış ve gereken izinleri almışlardı. Yurdun her yanından İstanbul mitingine katılmak için çalışmalar yapılıyordu.
Bu arada hazırlık yapan başkaları da vardı. Özellikle Komünizmle Mücadele Derneği ve Milli Türk Talebe Birliği, 14 Şubat 1969’da “Bayrağa Saygı” mitingi düzenlemişti.
Aynı günlerde, özellikle bazı yayın organları, sürekli “vatan, millet, din, iman, mukaddesat, bayrak, Allâh, kitap, Kur’an” diyor, yazdıkları yazılarla sürekli milleti 16 Şubat gösterisini yapacak olanlara karşı dolduruşa getiriyordu. BUGÜN Gazetesi’nin sahibi ve başyazarı, Uğur Dündar’ın “BÜYÜK KANAAT ÖNDERİ, DİN ALİMİ” MEHMET ŞEVKET EYGİ’Sİ, bunların başını çekenlerdendi.
Nihayet o gün gelip çattı.
Göstericiler, Taksim’e yürümek için Beyazit’te toplanırlarken, “komünistlere hak ettikleri dersi vermek” için kimileri de Taksim Meydanı’nda, taş, sopa, zincir, bıçak, tabanca, satır, saldırma, vb. silahları ile birikmişlerdi. Biraz sonra yapacakları “cihad” için namaz kılmayı da ihmal etmeyen bu saldırganlar, polisin göstericileri azar azar meydana sokması taktiği gereği, alana giren kişileri aralarına alıyor, “Allâhu ekber” nidaları ile iğrenç sanatlarını icra ediyorlardı. ABD’nin uşağı rolüne soyunmuş bu kudurmuş saldırganlar, onlarca kişiyi dövmüş, yaralamış, Ali Turgut Aytaç ve Duran Erdoğan isimli gençleri de bıçaklayarak öldürmüşlerdi.
İşte o gün, ABD’li efendileri için, ülkesinin bağımsızlığından başka bir şey istemeyen gençlere saldıran alçaklar sürüsünün içinde yer alan birçok eleman, hızla ekonomik olarak zenginleşmiş, devlet kademelerinde tırmanmış, aktif siyasi roller üstlenmiş, ülkemizin emperyalizmin kucağına kıskıvrak oturtulmasında pezevenkliklerini yapmaya devam etmişlerdir.
Bugün, Türkiye’nin bölgedeki yangının içine girerek Mehmetlerin kanının dökülmesi için her türlü ahlaksız tezgâhları kuranlar, bunlarla meslektaştırlar.
16.ŞUBAT.2021
MEHMET BEŞERİ
https://acikistihbarat-bilgipaylasim.bl ... ah-ve.html
- 10 Şubat 1969’da İstanbul’a gelen Amerikan 6. Filosu’nu protesto eden yüksek öğrenim gençliği “Bağımsız Türkiye” sloganlarıyla yürümüş, Siyasal islamcılar yürüyüşçülere saldırınca 15 öğrenci yaralanmış 20 öğrenci gözaltına alınmıştı.
Siyasal islamcı Mehmet Şevket Eygi’nin gazetesi ‘Bugün’, Amerikan 6. Filosu’na karşı çıkan öğrencileri kafir ilan ederek, “Kafirleri boğmanın vakti geldi!.. 6. Filo’ya karşı çıkanları gebertmek için and içildi!..” başlığıyla çıktı.
Başyazılarında “Amerika allah’a inanıyor, dini var, Amerika’da İslamiyeti yayabilmek hürriyeti var. Amerika inançlarımıza hürmet ediyor. Amerika ehvendir, ehafftır, ehli kitaptır,” diyen Mehmet Şevket Eygi, geneleve gitmek ve gözdağı vermek için İstanbul’a getirilen 6. Filo’ya itiraz edip, gösteri yapan gençlere karşı cihad çağrısı yaptı...
Bugünün kışkırtıcı yandaşlarının kimlerden türediği aldığı belli değil mi?
6. Filo’ya karşı çıkanları gebertmek için and içildi
Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir."
Kısakürek, Büyük Doğu Dergisi, 20. sayı, 17 Temmuz 1959, Cuma.