AB Oyununda AKP Kıskacı | Hulki Cevizoğlu |

Tartışma Alanı

AB Oyununda AKP Kıskacı | Hulki Cevizoğlu |

İletigönderen Panzehir » Cum Şub 23, 2007 2:51

Yazıyı kitaptan aktardığım için harf hataları olabilir, o yüzden şimdiden kusura bakmayın.

Hulki Cevizoğlu ‘Ya SEV Ya SEVR’ adlı eserinde, sf. 1,2,3’te yazdı: AB ( Avrupa Birliği ), “DGM’leri kaldırın” diyordu… Kaldırdık!..

AB, “Kürtçe yayına başlayın” diyordu… 9 Haziran 2004’te TRT Kürtçe yayına resmen başladı!..

AB, “Leyla Zana’yı serbest bırakın” diyordu… Zana ve arkadaşları 9 Haziran 2004’te tahliye edildiler!.. 8 Temmuz’daki duruşma gününe bir ay vardı. Adalet Bakanı Cemil Çiçek, “Türk yargısı kendi üzerine düşeni yaptı, sıra şimdi başkalarında” dedi. Yargıtay, “Karar siyasi değildir, hukukidir” dedi…

Aynı gün, Kürtçe yayına başlayan devletin radyo-televizyon kurumu TRT, yayında bir de sürpriz yaptı ve özel televizyon kanallarının hiçbirinin yayınlamaya yanaşmadığı Kardeş Türküler Grubu’nun “Mirkut-Tokmak” adlı klibini de yayınladı!..

Ertesi gün tüm gazetelerde manşete yer alan haberleri “Türkiye Türklerindir” sloganıyla yayınlanan Hürriyet gazetesi, “AB’nin bizi üye yapması için bahanesi kalmadı” diye verdi. Milliyet gazetesi ise, “özel haberinde”, tahliye gecesi Leyla Zana’nın yanında olduğunu belirterek, şu başlığı attı: “Gardiyan çığlık atıyordu.”

Evet, devletin memuru “gardiyan” sevinçten çığlık atıyordu. Zana, durumu şöyle anlatıyor: “Gardiyan çığlık atarak, koşarak geldi. Doğal olarak korktum. Haberi verince çok şaşırdım. İçeride kalanla sevincimi gölgeledi.”

“Bölücü terör örgütüne üye olmak ve devletin bölünmez bütünlüğünü bozmak” suçundan mahkum olan, sonra yine AB’nin isteği üzerine “yeniden yargılanıp” yine hüküm giyen eski DEP milletvekili Leyla Zana’nın “içeride kalanlardan” kimi kastettiği anlaşılamadı.Çünkü; ayrılıkçı PKK terör örgütünün hüküm giyip ceza alan militanları daha önce, “Eve dönüş Yasası” ile salıverilmişlerdi!..

Durumdan sonuç çıkarmak gerekirse, Türkiye AB’nin istediği her türlü isteği yerine getiriyor, Devlet Güvenlik Mahkemelerini kaldırıyor, mahkumları serbest bırakıyor, militanları affediyor, etnik dillerde yayınlara başlıyor; ama terör örgütü de tüm bunlara karşın yanıt olarak “ateşkese son veriyorum” diyordu!..

Daha sonra, 11 Ekim 2004’te, gazetelere bir “Avrupa Birliği kriteri” olarak yansıyacak olan bir gelişme daha yaşanacaktı… Türkiye’nin AB üyeliği önünde bir engel olarak gösterilen Leyla Zana, Avrupa Parlamentosu’nun 9 yıl önce verdiği “Shakarov Düşünce Özgürlüğü” ödülünü almak için Brüksel’e giderken, İstanbul Atatürk Havaalanı’nın VIP salonun kullandı!.. Artık “çok önemli kişi” (VIP) olmuştu, oldurulmuştu!.. Olayı biraz daha irdelersek gördüğümüz şuydu: “bölücü terör örgütüne üye olmak” suçundan defalarca mahkûm olan Leyla Zana, AB tarafından bu “düşüncelerinden” dolayı ödüllendiriliyordu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “şeref” salonunu kullanabiliyordu. Türkiye’de yapılan “terör” Avrupa için “düşünce” olmuştu!.. Ayrıca, yılan hikâyesine döndürülen Türkiye’nin AB üyeliği için baskı aracı olarak kullanılan Zana’ların serbest bırakılması da, bu yolda bize bir şey kazandırmadı. 17 Aralık 2004’teki kritik “AB Liderleri Zirvesi” geldiğinde büyük propagandalar fiyaskoyla sonuçlandı. Hemen gün almayı bekleyen Türkiye’ye, 1 yıl tarama sürecinden geçirmek üzere 3 Ekim 2005’te “müzakereye başlama” günü verildi ve asıl beklediğimiz gün 2 yıl sonraya bırakıldı. Üstelik “tam üyelik garantiniz yok” ve “sizin üyeliğiniz için referandum yapacağız” denilerek…

Devlet televizyonunda Kürtçe yayın başlamasından bir gün sonra, Diyarbakır’da bir ses daha yükseldi: “Camilerde Kürtçe hutbe ve vaaz istiyoruz!..”

Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası(Diyanet-Sen) Diyarbakır Şubesi Başkanı Hadi Erdoğmuş, “Bu, toplumsal barış ve kardeşliği pekiştirecek!..” diye talebinin gerekçesini açıkladı. Bu din adamı, anlaşılan o güne kadar İslâmiyet’i anlatarak kardeşliği pekiştirememiş, şimdi “din” ile yapamadığını demek ki “dil” ile yapacaktı!..

Bu gelişmeler olurken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, “Bizi kıskanıyorlar. Yapılan şeyleri küçültmeye kimsenin hakkı yok” diyordu. Aynı bakan, tahliyeden iki gün sonra 11 Haziran 2004’te, ülkeyi bölme suçundan yargılananlarla Dışişleri Bakanlığı’nda konuştu!..

Tek başına iktidarda olan AKP’nin o günlerde ABD’de olan Başbakanı R.T.Erdoğan da, 13 Haziran Pazar günü dönüşünde, havaalanında soruları yanıtlarken, “Dışişleri Bakanı Gül’ün Zana ve arkadaşları ile görüşmesi çok önemli bir aşamadır. Ben de görüşebilirim” diye destek verdi…

Oysa, Dışişleri Bakanı Gül’ün, henüz beraat etmemiş bu insanlarla resmi konutta görüşme yapması; 28 Şubat öncesi döneminin Adalet Bakanı Şevket Kazan’ın Kudüs Gecesi düzenleyen Sincan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ı cezaevinde ziyaret etmesi ile büyük benzerlik taşıyordu. Kapatılan Refah Partili Kazan’ın bu hareketi, daha sonra 28 Şubat’ın gerekçeleri arasında yer aldı… Aynı benzerliği, eski Adalet Bakanı Kazan da fark etmiş ve gazeteci saygı Öztürk’e açıklamıştı: “Benim, Bekir Yıldız’ı ziyaretimle Gül’ün kabulü arasında bir fark yok. Bu görüşmeyi onların içinde bulunduğu şartlar bakımından adeta bir tâviz olarak yorumladım. Avrupa Birliği’ne girmek istiyorlar. Onlar devamlı DEP’lileri getiriyorlar. O yüzden tahliyeleri sağlandı, onların arzu ettiği seviyede itibar edildi, ediliyor.”
( Saygı Öztürk, Gözcü Gazetesi, 17 Haziran 2004, sf.8 )




E.Tümg. Osman Pamukoğlu yazdı:Allah’tan ve tarihten saklanacak bir şey yoktur.


İm (Kod): Tümünü seç
Evet, Allah’tan ve tarihten saklanacak bir şey yoktur!..

Gün gelir devran döner
Adımıza türküler söylenir bu şehirde!..
...
Kullanıcı küçük betizi
Panzehir
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi
 
İletiler: 3483
Kayıt: Pzr Şub 18, 2007 20:02

Şu dizine dön: Devlet ve Siyaset

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x