Kuleli, Diğer Aydınlanma Yuvaları, Tarihsel Varlıklarımız ve Yaşayan Müzeler…

Kuleli, Diğer Aydınlanma Yuvaları, Tarihsel Varlıklarımız ve Yaşayan Müzeler…

İletigönderen Noyan Umruk » Cmt Şub 25, 2012 17:13

Kuleli, Diğer Aydınlanma Yuvaları, Tarihsel Varlıklarımız ve Yaşayan Müzeler… :evil:

Dr. Noyan UMRUK

Bu akşam(25.02.2012) 21.15’te SKYTÜRK’de “MEKTEB-İ ŞAHANE KULELİ” adlı bir program yayına giriyor. Lüfen bu programı bu yazıyı okuduktan sonra izleyin dostlar.

Boğaz’a nazır kamu binaları rezidansa, otele, alış veriş merkezlerine dönüşecek...

Maliye Bakanlığı Teşkilat Kanunu’nda değişiklik yapan ve Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı kurulmasına imkan veren kararnamenin içinde dikkatlerden kaçan bir madde yer aldı. Bu maddeye göre Maliye Bakanlığı Hazine arazileri üzerinde imar yetkisi aldı. Maliye devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazları farklı projeler için değerlendirebilecek. Plan değişikliklerini belediyeler 3 ay içinde onaylamazsa planlar Milli Emlak tarafından re’sen onaylanacak.

Bir Maliye yetkilisi değişikliğin nedenini şöyle izah etti: Bugün İstanbul’da Boğaz’a nazır bir çok kamu binası bulunuyor. Kamu kuruluşları, bu binalar yerine yine kent içinde farklı bir bölgede de faaliyetini sürdürebilir. Boğaz’a nazır kamu binalarının bulunduğu alanların bir bölümü, imar planı değişiklikleriyle otel alanına dönüştürülebilir. Bu şekilde satışa çıkarılabilir. Araziler çok daha yüksek bedelle ekonomiye kazandırılabilir.

Şimdi, sıra İstanbul Boğazı'ndaki eğitim-öğrenim ve kültür yuvalarına geldi. Kültür fakiri, kültür bakanının "son procesi"! bu. Gözleri şimdi de Kuleli, Galatasaray, Kabataş gibi asırlık eğitim yuvalarında. Otel(Selimiye Kışlası ne güne duruyor efendiler!!!), müze yapacaklarmış. Telaşa lüzüm yokmuş,henüz düşünüyorlarmış hazretler. Tartışmanın ne sakıncası varmış, geri kafalı olmamak lazımmış. Ne hikmetse, hep böyle başlıyor bu iş bağlamalar...Bunların da yöntemi bu."Kurbağayı kısık ateşte pişirme yöntemi" diyorlar buna. Müze bahane, bunlar zaten "Yaşayan Müzeler". Asıl niyet, boğazın tümü ile 5 yıldızlı otellere peşkeş çekilmesi. Oralarda bu ülkenin çocukları okuyor sayın bakan, onlar 5 yıldızlı otellere giremezler.

Bunların gözünü rant ve para hırsı bürümüş, İstanbul gibi tarihi kentlerin kimliğini,fiziki ve sosyal dokusunu oluşturan nostalji, vefa, kadir, kıymet bilirlik gibi duygu ve birikimlerden o denli yoksunlar ki...Tarih bilinci, kültür ve duygu fakiri bunlar...İngiltere'de Eton Kolejini, Oxford ya da Cambridge'i, Fransada Sorbonne'u, İtalya' da La Sapienza'yı otel ya da müze yapmaya kalkın bakalım, değil İngiltere, Fransa, ya da İtalya bütün Avrupa ayağa kalkar. Çünki; bu bilim yuvaları evrensel bilim odakları olmaları yanında, tarihsel fiziki mekanları, kokuları, ağaçları, bahçeleri, yemekhaneleri, yemek tür ve lezzetleri, havuzları, spor alanları ile yaşarlar; sosyo-kültürel anlam ve değer kazanırlar. Giderek, bu evrensel bilim yuvaları tarihi, turistik değerlere dönüşür, "Yaşayan Müzeler" olurlar.

Bu ülkelere gidebildiğimde, inanın, ilkönce bu yaşayan "Yaşayan Müzeler"e koşturuvermiştim.

Örneğin; Londraya 2 saatlik mesafede, yemyeşil kırsal nitelikli bir kasabada bulunan Oxford'u,yemekhanelerini, yatakhanelerini, yılların güzelleştirip, köklerini tarihin derinliklerine saldığı ağaç ve bahçelerini, anfi ve dersanelerini,tarih ve eski kağıt kokan kütüphanesini, dağınık ve sıcak görünümlü profesör odalarını adeta zaman tünelinden geçercesine gezmiş, ders çıkışında, kızlı-erkekli öğrencilerin,geleneksel pelerinli giysileri içinde cıvıl cıvıl şakalaşmalarını gıpta ile gülümseyerek izlemiştim.

Paris'e gidebildiğimde ise, ilk gittiğim yer Saint Michelle bulvarının hemen arkasında Quartier Latin'deki(Paris'in öğrenci mahallesi) Sorbonne oldu. Heybetli binası, koca koca anfileriyle biraz ilerisinde "Düşüncelerinize katılmıyorum,ama düşüncelerinizi söyleyebilmeniz için, canımı verebilirim" diyen Voltaire'in yattığı Pantheon'u selamlıyordu, sanki Sorbonne. Ateşli siyasi tartışmaların yapıldığını duyduğum, duman altı olmuş öğrenci tuvaletlerine girmiştim Sorbonne'un. Tartışmalarını dinlerken öğrencilerin, "Şurada okuyamadık, bari tuvaletini kullanalım" diyerek, pisivara yöneldiğimi anımsıyorum,kendi kendime gülerek..

La Sapienza'da ise, konuk öğretim üyesi olarak, doktora çalışmalarım için bulundum, bir yıl. Değil La Sapienza, Tüm Roma'nın tarihi ile içiçe nasıl yaşayabildiğini, Roma'nın üçte birini oluşturan "Centro Storico"(Tarihi Merkez)deki yapıların, başta kültür egitim ve kamu hizmeti olmak üzere, nasıl kamu amaçlı olarak kullanılabileceğini, her yıl planlı bir şekilde "Centro Storico"nun bir bölümünün nasıl restorasyona tutulabildiğini, kentin göbeğinde aynen muhafaza edilen, Antik Roma(Foro Romana)' nın tepesinde, Acropol'den daha görkemli bir görüntü sunan Campidoglio'nun Roma Belediye Başkanlığı olarak kullanıldığını hayranlıkla izleyebilmiştim, tanrıya şükür.

Bunların ise, gözünü toprak doyurur, dostlar. Bunlara, toplumsal, ulusal, tarihi değerlere saygı ve özen gösterme gibi erdemler bir şey ifade etmez. Akıllarındaki, varsa,yoksa, birilerine trilyonlarca liralık rantlar sağlamak, "biracıcık da" bundan çimlenmektir. Herşeyi satıyorlar..Mayın temizleme bahanesi ile ülkenin en değerli topraklarını ve onurunu da piyasaya sürdüler, şimdi de tarihini, kültürünü piyasaya sürüyorlar...HAYDARPAŞA’YA bakın…Tren seferleri kaldırıldı…Türkiyenin, dünyanın en tarihi garlarından biri…Ne melanet düşünülüyor acep? Israrla izlemek gerek.

NE YAPMALI?

Kendisini almaya geldiklerinde arkasında kimseyi bulamayan rahibin anekdotunu biliyorsunuz değil mi? Kabataş Lisesi, Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi Ve Yüksek Denizcilik Meslek Okulu dernekleşerek, bir platform oluşturmuşlar. Galatasaray Lise ve Üniversitesi ise zaten örgütlü.

O halde; sesli düşünürsek:

    - İstanbul ve özellikle Boğaz'daki diğer bilim, eğitim ve kültür yuvaları da, kendi platformlarını oluşturmalı,

    - Bu platformlar sür'atle dernekleşmeli,

    - Dernekleşmiş olanlar ile dayanışma ve işbirliğine gidilmeli, kamuoyu oluşturulmalı,

    - Tüm bu dernekleri kapsayan bir üst platform geliştirilmelidir.

Bu, her uygar yurttaşın, hele hele İstanbul'lunun vicdani sorumluluğudur.

Dr. Noyan UMRUK, 25 Şubat 2012
Kullanıcı küçük betizi
Noyan Umruk
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1041
Kayıt: Pzr Mar 08, 2009 13:39

Şu dizine dön: Dr. Noyan UMRUK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

cron

x