PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Deli Haydar » Çrş Haz 23, 2010 17:33

Mehmet Tezkan yazdı:Çanakkale’de yedi düvelle savaşmadık mı?

Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ, 11 şehit verdiğimiz Gediktepe’deki çatışmayı Çanakkale Savaşı’yla eşdeğer tutmuş.. 1915’teki (gibi) kahramanlık destanı gibi demiş.. Yok artık daha neler..

Biz Çanakkale’de yedi düvelle savaşmadık mı?
Başbuğ kıyaslama yaptığına göre sormak lazım; PKK yedi düvele bedel mi?

Sınır karakolumuza 25 PKK militanı saldırmış..
Çanakkale’de!..

Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
(...)
Eski Dünya yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi mahşer mi hakikat mahşer.
(...)
Kimi Hindu kimi yamyam kimi bilmem ne bela..

Ya bu şiir fazla abartılı ya da Başbuğ’un benzetmesi..
İkisinden biri..

Halkın gazını almak için ne diyeceklerini şaşırdılar artık!
Ordunun başı "Çanakkale Destanı"nı üç-beş çapulcunun saldırısına meze yaptı ise...

Vah güzel ülkeme vah!
Vah güzel şehitlerime vah!

Genelkurmay Başkanı mı...
Eyvah ki eyvah!
Feragat-ı nefs.
İstihkar-ı hayat.
Kullanıcı küçük betizi
Deli Haydar
Meydan Delisi
Meydan Delisi
 
İletiler: 714
Kayıt: Çrş Eki 14, 2009 11:21

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Çrş Haz 23, 2010 21:25

Resim


DAVUTOĞLU BARZANİ’YE NİYE “KAK” DEDİ?


Barzani’ye “Kak Mesut”, yani “Mesut Abi” dediği için tepkileri çeken Wilson ödüllü Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, niye bu hitabı uygun bulduğuna, Gazeteci Şamil Tayyar vasıtasıyla açıklık getirdi. Misafirimiz olduğundan, bir “saygı” ifadesi olarak kullanmış.

Demek ki Barzani’yi, “Beyefendi… Sayın” hitaplarıyla konuşturan TRT’ye haksızlık yapmışız. Meğerse bu “saygınlık” bir devlet politikasıymış… Kişisel ilişkilerde istediğinize “saygı” gösterisinde bulunabilirsiniz, ama ülke menfaati, uluslararası ilişkiler söz konusu ise geçerli olan duygular, “idealler” değil, realizmdir.

Acaba Barzani gibi birisi, “saygı”nlığı hak etmek için ne yaptı? Evet kendileri ABD’de, Fransa’da “Devlet Başkanı” gibi ağırlandı. Evet, Cumhurbaşkanı Gül, Fransa’ya gittiğinde, sergi açılışına zoraki ve ağzında çikletle gelen Sarkozy, Barzani’yi törenle, hem de ağzında çiklet olmadan karşıladı… Ama hiçbiri bizdeki gibi, ne Barzani geldiği için Irak bayrağını yok etti, ne de “Kak Mesut” dedi.

Barzani bu “saygınlığı” niye hak etti? PKK’ya “terör örgütü” mü dedi? “Kerkük, Kürdistan’ın başkentidir” iddiasından mı vazgeçti? Yoksa Kandil’deki PKK’lıları Türkiye’ye teslim etti de bizim mi haberimiz olmadı?

Ne gezer!.. Eskiden ABD’li, Irak’lı kim gelirse, eline PKK’lıların listesini tutuşturuyorduk. Barzani geldiğinde bunu bile yapmadık. Hatta Barzani’nin ifadesiyle, “PKK liderlerinin teslim edilmesi konusu asla müzakere edilmedi” bile. Neden? “Saygımızdan” mı, yine “Başka kapıya” diyeceğini bildiğimizden mi?

Barzani, PKK’nın lojistik desteğini kestiği, sınırdan terörist geçişlerini engellediği için “saygı”yı hak etmiş olabilir mi?.. Misafirliğe geldiğinde, “Türkiye’den, Irak’a terörist geçişlerini engellediği için Ankara’ya teşekkür ediyorum” dediğine göre, bu ihtimali de silelim.

Zaten Dışişleri Bakanı Davutoğlu da Şamil Tayyar’a, “Önemli gelişmeler var ama yeterli değildir. Sayın Barzani’den daha aktif tedbirler almasını bekliyoruz” diye dert yanmış. Aktif tedbirlerden kastı ise “Etkin kontrol tedbirleri alınması, terör örgütün lojistik kaynaklarının kesilmesi, Irak’la imzalanan anlaşmaların uygulanması” imiş!..

Hepsinin dünde kaldığını varsayıp, Davutoğlu’nun “saygınlıktan” söz etme zamanlamasına bakalım:

Barzani Türkiye’den ayrıldıktan kısa bir süre sonra PKK, Şemdinli’deki taburumuza baskın düzenlenmiş, 11 şehit vermişiz…

Bu katliam üzerine Türkiye’nin sınır ötesi harekat yapması gündeme gelince, Barzani’nin Peşmerge kuvvetleri sözcüsü Cebbar Yaver, “Sınırlarımızı tehdit eden herhangi bir dış kuvvete karşı kendimizi savunacağız” tehdidini savurmuş. Hemen beraberinde ABD Ordusu’nun, Peşmerge güçlerini eğitmeye başlayacağı açıklanmış…

PKK’nın sözcüsü Ahmed Denis, Barzani’nin “başkenti” Erbil’de oturup, Fransız Haber Ajansı AFP aracılığıyla, “Kendilerine karşı saldırıları devam ederse, operasyonları Türkiye’nin tüm şehirlerine yayacaklarını” duyurmuş…

Tüm bunların üzerine Dışişleri Bakanımız, “saygıdan” Barzani’ye “KAK” dediğini anlatıyor!..


SAYGININ SEBEBİ “KÜRDİSTAN” MI?


O halde bu “saygı”nın sebebi nedir?

Stratejik Derinlik kitabında, bölge Kürtlerinin “entegrasyonunu” öngören politikaları savunması mı?

    İktidarın dış politika Danışmanıyken, daha Şubat 2007’de, “Türkiye’nin, Kuzey’deki Kürt oluşumunu tanıyıp, tanımayacağı” sorusuna, “Biz kimsenin içişlerine karışmayız. Eğer Irak Meclisi Anayasaya son halini verir ve Kuzey’deki bir yönetimi açık bir şekilde tanımlanırsa, o zaman biz de tanırız” cevabını vermiş olması mı?

    “Kürdistan” kurulmasını öngören Wilson prensiplerinin babası adına verilen “Woodrow Wilson Kamu Hizmeti Ödülü”ne layık bulunması mı?

Gazze hengamesi arasında dikkatlerden kaçtı. Bu ödül, ABD’deki İsrail lobisinin sert tepkisine rağmen verildi. Davutoğlu’nun o ödülü alırken yaptığı konuşma da güme gitti. Bakın satır aralarında neler vardı:

“Amacının, hep Türk zihniyetini yeniden oluşturmak, kendi tarihi ve kendi coğrafi gerçeklerinden ilham alarak, dünyaya anlatmak ve bu doğrultuda yeni nesiller yetiştirmek olduğunu” söyledi.

Woodrow Wilson’ın idealizm ile realizm arasında bir denge kurmaya çalıştığına, idealler ile realizm arasındaki uyumun çok önemli olduğuna”
dikkati çekti.

“Tarihimizi, coğrafyamızı normalleştireceğiz” taahhüdünde bulundu.

Türkiye ve Amerika’nın birbirini tamamladığını, Türkiye’nin küresel politikalarıyla Amerika’nın politikaları arasında tam bir uyum olduğunu” açıkladı.

“Türkiye’nin Afro-Avrasya’nın merkezinde bulunduğu için bu görevleri üstlendiğini” anlatıp, “Balkanlar’da, Orta Doğu’da, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Akdeniz’de, Karadeniz’de, Hazar’da biz olacağız. Eğer oralarda o problemleri bulundukları yerde çözme gücünü gösteremezsek, Anadolu’da rahat uyuyamayız. Anadolu’da rahat uyumanın şartı, Bosna Hersek’te, Saraybosna’da, Filistin’de, Irak’ta, Orta Doğu’da, Kafkaslar’da insanların rahat uyumasıdır” dedi.

BARZANİ İLE PKK’YI AYIRIYOR

Davutoğlu’nun, “Barzani ve PKK’nın kimin taşeronu” olduğu konusunda Şamil Tayyar’a söyledikleri de hayli ilginç.

Barzani’nin Türkiye ziyaretine en büyük tepkiyi PKK’nın gösterdiğini iddia eden Davutoğlu, bu ziyaretin PKK’yı bölgede izole etme politikasının önemli bir parçası olduğunu belirtip, “Bizim politikamız, Kuzey Irak’taki ve kendi topraklarımızdaki Kürt kökenli kardeşlerimiz, vatandaşlarımıza karşı değildir, tümüyle terör örgütüne karşıdır” savunmasını yapmış.

Davutoğlu, “ABD ve İsrail’in doğrudan ya da dolaylı olarak PKK’yı cesaretlendirdiği” tartışmalarına ise girmek istemeyip, “Şimdiye kadar PKK Ortadoğu’da kullanılmış olabilir, Ortadoğu’da barışın ihdas edilmesini uygun görmeyenler PKK’yı yeniden kullanmak isteyebilir” demekle yetinmiş. PKK ve Ortadoğu’daki barış ortamından rahatsız iradenin bu oyununu bozmak için bölgedeki barıştan yana tüm ülkelerin ortak vizyonla hareket etmesi gerektiğini bildiren Davutoğlu, “demokratik açılım” için de şunları söylemiş:

“Demokratik açılım, Türkiye’nin her alanda ihtiyaç duyduğu bir kardeşlik projesidir. Terörle mücadele kapsamında güvenlik alanındaki zaafları ortadan kaldırırken, özgürlük alanını daraltmamak gerekir. Bu konuda kararlıyız.”

BARZANİ, ABD, AB VE İSRAİL KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORDU?

Davutoğlu’nun bu açıklamalarından sonra, Türkiye’nin dış politikasında “rehber” yaptığı Stratejik Derinlik kitabında, Irak’ın kuzeyi, ABD, AB ve İsrail’in bölgeyle ilgili planları hakkında neler dediğini hatırlamak farz oldu. İşte “eski” görüşleri:

“ABD’nin, gerek Kuzey Irak’taki belirsizlik ve iç çekişmelerde, gerekse Irak’ı fiilen üçe bölen statükodaki uzun dönemli stratejik hesabı ve prensibi açıktır; Bölgeyi mümkün olduğunca daha küçük ölçekli birimlere indirerek, bölgesel güç temerküzü gerçekleştirebilecek ülkelerin sayısını azaltmak ve bu küçük ölçekli birimlerin iç çekişme ve ittifaklarını kullanarak, müdahil pozisyonunu sürdürebilmek…”

“Ortadoğu’nun daha küçük ölçekli güç merkezlerine ayrılması İsrail’in stratejik hesapları ile de tam bir uyum arz etmektedir. K. Irak’taki Kürt gruplar, bu konjonktürün kendilerine bir devlet kurma şansı tanıyabileceği konusunda sürekli bir beklenti içinde tutula gelmişlerdir. Barzani ve Talabani’nin birbirlerini kollayan tutumlarının, bu beklentinin net bir şekilde masaya konmasını sürekli geciktirmiş olması, gerek böylesi bir devlet oluşumu konusunda özellikle Türkiye’yi ikna etmekte güçlük çeken ABD yönetimini ve gerekse de böylesi bir devletin doğuracağı stratejik sakıncaları hisseden Türkiye, İran ve Suriye’nin rahatsızlıklarını donduran bir statü doğurmuştur…”

“Öcalan’ın yakalanması ile ne Ortadoğu denklemi çözülmüş ne de Türkiye’nin bölge ile ilişkilerinden kaynaklanan satranç oyununun hamleleri sona ermiştir. Çok daha dikkatle yürütülmesi gereken yeni ve belki de riski daha yüksek bir oyun başlamaktadır. ABD bundan sonra Ortadoğu’ya yönelik hamlelerinde, Türkiye’nin kendi tercihlerine yakın bir politika benimsemesini talep edecektir…”

“Avrupa ülkeleri de Öcalan’ın yakalanması ile önemli bir ayak bağından kurtulmasının verdiği rahatlık içinde taleplerini arttıracaklardır. Helsinki Zirvesi’nden sonra bu bakış açısı daha da perçinlenmiş ve özellikle Kopenhag kriterleri çerçevesinde Ortadoğu kapsamlı Kürt meselesinin, Avrupa’da bir Türkiye meselesi olarak görülme temayülü güçlenmiştir…”

Biz de bunları, Şamil Tayyar gibi, “İlgililere duyuralım” istedik, o kadar... Davutoğlu, Tayyar’a, “Ben işimi layıkıyla yapmaya çalışıyorum” demiş de!..


Müyesser YILDIZ
Odatv.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 24, 2010 14:47


Ya parçalanma, ya egemenlik



- Türkiye yol ayrımındadır: Ya parçalanmaktan ya da egemenliğini pekiştirmekten yana karar verecek! Üçüncü bir yol yok!..

Adına “Demokratik Parçalanma” dediğim, iktidarın “demokratik açılım”ı da, uzun süreçte, ülkeyi bugünkü noktaya getirecek.


Türkiye, yıllar sonra aynı sorunları yaşamamak için bugün, yukarıda vurguladığım iki karardan birini yaşama geçirmek zorundadır.

Başbakan, doğru vurguluyor: PKK terör örgütü, taşeronluk yapıyor. Ama Başbakan, PKK terör örgütünün kime ya da kimlere taşeronluk yaptığını açıklamıyor. Bildiğinden mi, bildiği başka şeylerden mi, yoksa bir şey bilmediğinden mi açıklamıyor?..

Her nedenle, Başbakan’ın açıklayamadığını; hoşgörünüze sığınarak, ulusunu, halkını seven bir yurttaş olarak ben açıklamak istiyorum: PKK terör örgütünü taşeron olarak en başta ABD, sonra da sırasıyla İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya , Hollanda, kullanıyor. Bu ülkelere, Avrupa Birliği’nin üye diğer ülkelerinden bir kısmını da ekleyebiliriz…

Türkiye’nin dost görünümlü bu düşmanları, Türkiye’yi parçalamanın peşindeler! Bunlar, dünün ve bugünün Sevrcileridir! Balkan yenilgisinin ardından, Arap topraklarında Arapları, Osmanlı’ya karşı kışkırtanlardır!

Emperyalist çıkarları için, 1912’den başlayıp 10 Ağustos 1920’de Sevr’e kadar Arap’la Osmanlı’yı birbirine kırdıran bu emperyalistler, yaklaşık yüz yıl aradan sonra taşeronu PKK terör örgütünü kullanarak Türk’le Kürt’ü vuruşturmak uğraşındalar!

Bu vuruşturmada, Türk’ün, hele de Kürt’ün hiç kazancı yok, olmayacak da!

Yaklaşık yüz yıl önceki Arap-Osmanlı kavgasında, Arap’ın ne kazandığı ortada!..

Bu tarihi gerçekleri , Türk basınını haksızca, PKK terör örgütünün yandaşı gösteren Başbakan, iyi biliyor olmalı!

Başbakan’ın, vurguladığım o bilgiler ışığında siyasalar belirleyecek yetide olduğunu düşünüyorum. Başbakan hala “demokratik açılım”dan söz ediyor!..


Başbakan’dan ve Başbakan’ın iktidarından umudu kesmiş durumdayım!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurum ve kuruluşlarıyla tarihsel kararını almak, uygulamak zorundadır! Konu, tek başına siyasi iktidara bırakılmayacak kadar ciddidir!

Kabul edilmelidir ki, Sevirciler, bin yıllık kardeş Türk’le Kürt’ü ayrıştırmayı başarmıştır!

Daha geçen yıl “Kürdistan, Türkiye’dir” diyen Siirt’in BDP’li Belediye Başkanı Selim Sadak aslında önemli bir katkıda bulunuyor. Sadak’a kızmamak gerek…

Yıllar önce, Kürt düşünür, yazar Musa Anter açık açık söylemişti: “Kürtler olarak bizim, Türklerden, Türkiye’den ayrılmak gibi bir düşüncemiz yoktur…” diye.

Türkiye’nin bütününün egemenliğini ele geçirmek, beyinlere yerleştirilmişse, niye olsun ki?!

Yaklaşık yüz yıl önce Araplar nasıl kandırıldılarsa, bugün de Kürtler öyle kandırılıyor!

“Kandırılıyor” diyorum ama, kandırılma yoluyla elde edilen sonuç, içte göz önünde!..

Araplar, Osmanlı egemenliğinden kurtuldular, emperyalistlerin köleleri oldular!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurum ve kuruluşlarıyla tarihsel doğru kararını vermezse, aynısı Kürtler için olacak…


Taşeron PKK terör örgütü aracılığıyla emperyalistlerin tuzağına düzen, onlara kanan Kürtler, ilk aşamada, anayasal ayrımcı halklar, arkasından özerklik isteyecekler. Suriye, Iran ve Irak’taki Kürtleri, Türkiye’deki Kürtleri bir araya getirip Kürdistan’ı kurmak umudundalar. Bunu da, uslarınca, Türk Devleti’ne yaptıracaklar!..


    Türkiye Cumhuriyeti Devleti, saçma sapan söylemlerin ve iktidarın “demokratik açılım”ının etkisinde kalarak, o doğrultuda karar verirse, ülkenin “parçalanması”na kapı açmış olacak! İlk aşamada, ABD’nin, bir albayı aracılığıyla ortaya attığı “harita” yaşama geçirilecek! Güneydoğu ve Doğu’nun bir kısmı Kürtlere verildikten sonra, sırayı Ermenistan’ın istemleri alacak! Onu, Pontus’lular izleyecek! Bitmeyecek… Gözünüzün önüne Sevr haritasını getirin… Oraya kadar varılacak! Yani Osmanlı’yı parçalayan Sevr, Türkiye’yi parçalama biçimiyle karşımıza çıkartılacak!..


Türkiye Cumhuriyeti Devleti ya buna razı olacak ya da Kemal Atatürk'ün 1’inci Sevr’i yırtıp attığı gibi, 2’inci Sevr’e geçit vermeyecek! Gerekirse Türk yurdunda gözü olan, hileli alçak yollarla Türk yurdunu parçalamak isteyen emperyalist güçlerle bağımsızlığı ve egemenliği için savaşacak…




AKP GİDERAYAK SİTE KAPATTI

Haber, yorum ve köşe yazılarından yararlandığım Hareket 2023 adlı internet sitesi, AKP iktidarı tarafından kapatıldı.

AKP iktidarı böylece, yanlışlarına yanlış ekledi…

AKP iktidarı, yanlışlarına yanlış eklemekle yetinmedi, söylemlerinde dile getirdiği gibi hiç de demokrat, başka düşüncelere saygılı, özgürlükten, özellikle basın özgürlüğünden yana olmadığını defa daha açığa vurdu.

AKP bu yasaklı anlayışıyla bir yere varamayacak. varacağı bir yer varsa da, ben onu söylemeyeceğim…

AKP’ye, AKP iktidarına buradan seslenmek istiyorum:

Kabul ediniz ve içinize sindiriniz, gidicisiniz. Giderayak, yasaklı anlayışlarınızdan kendinizi kurtarın. İsteseniz de, istemeseniz de, yasaklı anlayışınızın ürünleri, sizden sonra toptan yok edilecekler. Mağdurlarınız, bugüne kadar dişlerini sıktılar, sabrettiler, birkaç ay daha dişlerini sıkarlar, sabrederler. Kazanan onlar, yitirenler siz olursunuz…


Baki KARAKOL
internethaber.com


http://www.guncelmeydan.com/pano/eksen-kaymadi-akp-hala-abd-nin-bop-esbaskanidir-t25589.html

abd-gizli-ordusunun-turkiye-yi-yok-etme-savasi-degismediler-t25273.html

hamdolsun-kurdistan-i-da-kurariz-t16627-15.html
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Prş Haz 24, 2010 20:09



‘Kak’ dedikleri Barzani’yi şimdi neden uyarıyorlar?

Teröristlerin başlattığı alçakça saldırıların ardından, Abdullah Gül başkanlığında toplanan güvenlik zirvesinde, teröre karşı alınacak tedbirler masaya yatırıldı:
Ertesi gün basına yansıyan haber şöyle:

- “PKK’nın son saldırılarının ardından terörle mücadelede somut adımlar atmak amacıyla arayışa giren devletin zirvesi, askeri alanın yanı sıra diplomatik ve istihbari alanda da sıcak takip başlattı.

Bu kapsamda Iraklı Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı Mesud Barzani’den de somut adım atması istenecek.”

Güler misiniz, yoksa ağlar mısınız?

Bir ay önce, ayağının altına ‘kırmızı halılar’ sererek karşıladıkları Barzani’nin, “Dostumuz”, “Kardeşimiz”, “Ağabeyimiz” diyerek sırtını sıvazlıyorlar.

Bir ay sonra, Irak’ın kuzeyinin ‘örgütün yuvası’ olduğu gerekçesiyle Barzani’nin ‘uyarılması’ için karar alıyorlar?

Bir ülke, böyle ‘zikzaklar’ ile yönetilir mi?

Bu ne biçim bir ‘kabile’ zihniyetidir?

Barzani bildiğiniz Barzani değil miydi?

Aynı Barzani değil miydi, kukla yönetimiyle ilgili hazırladığı sözde Anayasa’nın giriş hükümlerinde ‘Sevr hükümlerine’ atıfta bulunan.

Aynı Barzani değil miydi, Türkiye’nin Güneydoğusunu ‘Büyük Kürdistan’ sınırları içerisinde gösteren haritaları dağıtan.

Aynı Barzani değil miydi, “Türkiye, Kerkük’e müdahale ederse biz de Diyarbakır’a müdahale ederiz” diye tehditler yağdıran.

Aynı Barzani değil miydi, terör örtüne ‘kucak’ açıp, ‘sıcak takipleri’ engellemek için ABD’nin kapısında kuyruk sallayan.

Aynı Barzani değil miydi, binlerce terör örgütü yandaşını ‘mülteci’ sıfatı ile kamplarda barındıran.

Peki ne değişti de, ‘ikinci bir İsrail’ gibi Türkiye’nin karşısına dikilmeye hazırlanan Barzani’yi Ankara’da ‘şeref konuğu’ olarak ağırladınız?


Kağıt üzerindeki ‘taşeronlarınız’ vasıtası ile Barzani’den almış olduğunuz ‘milyar dolarlık’ ihaleler, gözlerinizi kör mü etti yoksa?


Şimdi hiç mi yüzünüz kızarmıyor?

Barzani’nin hakimiyeti altındaki Kandil dağında yuvalanan teröristler, sürüler halinde ‘ellerini kollarını sallayarak’ sınırı geçiyor, askeri birliklere saldırıyor, sonra ‘hiçbir engelle karşılaşmadan’ geldikleri gibi geri dönüyorlar.

Her saldırının ardından ordumuz ‘sıcak takip’ operasyonları başlatıyor, uçaklarımız ‘terör yuvalarını’ darmadağın ediyor.
ABD ve Irak arasındaki ‘üçlü terör mekanizmasına’ işlerlik kazandırmak amacıyla görüşmeler hızlandırılıyor.

Örgütün ‘para kaynakları’ ve ‘siyasi oluşumlarını’ bertaraf etmek için AB nezdinde girişimde bulunuluyor.
Bölgede görev yapan Polis, Jandarma ve MİT arasında istihbarat paylaşımı için koordinasyon oluşturuluyor.

Dağdaki teröristlerin aileleri ile ‘ikna görüşmelerine’ ağırlık verilmesi öngörülüyor
Örgütün ‘yeniden güç kazandığı’izlenimi veren yayınlara karşı tedbir alınıyor.
Yıllardır ‘aynı mavalları’ dinliyor millet.

Peki ya sonuç?
Elde var sıfır.

Yel değirmenlerine saldırmayı yiğitlik zanneden Recep Bey, binlerce kilometre ötedeki ülkelere sayıp saydırıyor:

- “Avrupa ülkeleri bugüne kadar kaç teröristi Türkiye’ye teslim ettiler?”
Ama, aynı soruyu sınırın hemen yanı başındaki Barzani ağabeyine soramıyor:


- “Bugüne kadar kaç terörist teslim ettin?”


İsrafil K.KUMBASAR
YENİÇAĞ
25.06.10








Başbakan'ı artık kimse kurtaramaz



Kan akıyor! Damla damla değil, oluk oluk akıyor kan!

Akan kan bizim kanımız, Türk'ün kanı...

Kınalı kuzular hayatlarının baharında kara toprağa düşüyor.

Onlar artık geri gelmeyecek.

Kendimizi kandırmayalım.

Şehitler ölüyor, vatan bölünüyor!

"Ülkeyi yangın yerine çeviririz" dediler, çevirdiler.

"Görülmemiş eylemler yapacağız" dediler, yapıyorlar.

"Demokratik özerklik ilan edeceğiz" diyorlar, edecekler.

"Savaş sadece Kürdistan'da olmayacak" diyorlar, göreceksiniz o da olacak.


Peki biz ne yapıyoruz?

Ütopik bir "Kürt açılımı"nın kuyruğuna takılıp giden Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, artık iyice kabak tadı vermeye başlayan tekdüze vaazlarını dinlemek için, ayran budalası gibi, ağzının içine bakıyoruz.

Çünkü ondan başkası çözemez bu terör sorununu!

Vatan evlatları neredeyse topluca şehit olurken; ondan başkası sanatçılarla, yazarlarla, edebiyatçılarla, sinemacılarla, şarkıcılarla, türkücülerle "Kürt açılımı" muhabbeti yapamaz.
Vatan elden giderken, ondan başkası "Analar ağlamasın" edebiyatıyla halkı kandırmaya çalışamaz.


SIRRI YÜKSEL CEBECİ
En son Başkomutan tarafından Cum Haz 25, 2010 3:38 tarihinde düzenlendi, toplamda 1 kez düzenlendi.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 25, 2010 2:49

Teröre karşı



Bazı çok bilir gazeteciler ya da öğretim üyeleri ekranlara fırlayıp Apo ile görüşme masasına oturmaktan söz ediyor. Terör örgütü silah bırakmadan devlet gidip lideriyle pazarlık masasına oturacak.

Bunu düşünmek için insanın aklını peynir ekmekle yemiş olması gerekir. Bakınız Güneydoğu’dan not gönderen annesi Kürt bir yurttaş ne diyor:

Devletin öncelikle güçlü olduğunu, bölücülerle başa çıkabileceğini göstermesi lazım. Aksi halde halkta terörle başa çıkılamayacağı inancı doğar. Halk istese de terör örgütünün etkisinden kopamaz. Devlet o yüzden PKK’yı etkisiz hale getirmeli ve örgütü desteklediklerini belli eden BDP, diğer örgüt ve kişilerin (Apo dahil) güçleri de kırılmalıdır.

Terörün amacı bu sorunun askerî yöntemle çözülemeyeceği, dolayısıyla örgütün bütün isteklerinin yerine getirilmesi gerektiği (bağımsızlık dahil) propagandasını yapmaktır. Aydınlarımızın bazılarının terörün bu amacını anladığından ve onların bu propagandalarına alet olmadıklarından emin değilim.

Yöre halkının ezici çoğunluğu (bölgede oturan ben de dahil) birbirinin etnik kökeniyle ilgilenmiyor.
Ayrıcalık değil, ülkenin diğer insanları gibi iş ve huzur istiyor. Bölgede etnik köken lafını edenler daha ziyade militanlar ve fanatiklerdir...”

Terör örgütü silah bırakmaya niyetli değil. O yüzden Irak hükümetinden terörü bitirmesi talep edilmeli, aksi takdirde bu görevi Türkiye üstlenmeli, terör bitene kadar Irak’la siyasi, ticari bütün ilişkiler askıya alınmalı. Ciddi bir hükümetten beklenen budur.

MELİH AŞIK
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.milliyet.com.tr/terore-karsi/melih-asik/guncel/yazardetay/25.06.2010/1255141/default.htm









Açılımların sonu daha fazla terör ve iç savaştır


Önce Diyarbakır’da terör meselesinin Kürt sorunu olarak ilanı, sonra terörün cesaret bulması ve siyasallaşması ve ardından da siyasi iradenin Kürt açılımı adı altında teröre yaptığı açılımlar…

Dikkat edin, terörün bir neticesi olarak açılım yapılıyor.
Terör sebebiyle bir bölgeye diğerlerinden farklı bir takım haklar tanınıyor.
Bu durum terörün siyasi amacına ulaştığının en büyük göstergesidir.
Zaten terörün arkasındaki iradeler bunu bu şekilde kullanıyorlar.

“Bakın” diyorlar, “biz eğer terör faaliyetlerinde bulunmasaydık, sizlere bu açılımlar, bu imkanlar sağlanmazdı”

Yani terör neticesinde yapılan her bir açılım aslında terörün ekmeğine yağ sürüyor.
Önceleri devletin yanında yer alan ve teröre direnen, hatta bu uğurda birçok şehit veren bölge halkı ise her geçen artan siyasi propagandalara kanarak ister istemez terörün ve siyasal açılımın arkasına geçmeye başladı.

Siyasi irade uyguladığı yanlış politikalarla halkın maalesef terörün arkasında kenetleşmesine sebep oluyor.

Hazırlanan ve ilk sunumu ABD’de yapılan yeni Anayasa taslağının ise özgürlükler adı altında federasyona kapı araladığı uzmanlarca ifade edilmektedir.
Zaten teröristbaşı APO’nun da istediği buydu, terörün destekçisi olanların da…
Yapılan açılımlara terör açılımı, PKK açılımı denmesi de boşuna değildir.

PKK’nın bir hedefi Türk askerini ve Türkiye’yi oyalayarak Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmasını sağlamak, diğer bir hedefi ise Türkiye’nin güneydoğusunda federatif bir yapıyı oluşturmaktı.

Şu ana kadar atılan bütün siyasi adımlar maalesef terörün bu hedefine hizmet etti.
Hadi güneydoğuyu bir şekilde kaptırdık diyelim, bunun böyle kalmayacağının da altını çizmek isterim.
Terörü güneydoğuya musallat edenlerin hedefi sadece bu bölge değildir, Türkiye’nin tamamında gözleri vardır.

Güneydoğuda kuracakları federatif yapı ilk kıvılcım olacaktır ve diğer etnik kökenler de kaşınarak ülke iç savaşa sürüklenecektir.

Prof. Dr. Haydar Baş şunları söylemektedir: “Çerkez’e hürriyetmiş, Kürt’e hürriyetmiş, Romanlara hürriyetmiş. Bunların zaten hepsi Türk vatandaşı… Türk vatandaşlığının dışında eğer bir hak vermek gibi bir gayretin varsa herkesi hem birey olarak hem de etnik güç olarak bağımsız hale getiriyorsun demektir ki yarın bunun sonucu ya savaştır, ya da kitleler halinde bölünmektir”

YUSUF KARACA
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002772&tarih=2010-06-24








İşte “Kürt sorunu” ve asıl “açılım”!

Dün bir okuyucu yorumunda “Bu nasıl bir süreçtir ki bölücüler de açılıma karşı, siz de” diye soruyordu. Çok farklı nedenlerle karşı olduğumuzu hiç düşünmeden...

Bölücüler dışında açılıma karşı olanlar öncelikle AKP hükümetinin hiç kimseye danışmadan tek başına (aynen Anayasa değişikliğinde olduğu gibi) yaptığı bir plânı dayatmasından dolayı karşı çıktılar.

Muhalefet partileri de, sivil toplum kuruluşları da bugün dahil “açılım”ın ne olduğunu, içeriğini anlamış değiller. Hükümet Saadet Partisi’ni “açılımı anlatmak için ziyaret etmesine rağmen” onlar da hiçbir somut çözüm anlatılmadığını söylemişlerdi.

Hüseyin Çelik TV’de “muhalefet partileri ‘beğenmedik, şurasını düzeltin’ diye öneri bile getirmediler. Keşke elele yapsaydık” benzeri konuşmalar yapıyor ama gerek açılımda, gerek Anayasa değişikliğinde baştan dışlanan muhalefet partilerinin, üstelik “düzeltilmesi mümkün olmayan” plânlara destek vermesi mümkün değildi.

Ben “BDP ile PKK”nın: “Apo’nun serbest bırakılması ve partinin başına geçmesi”nden, “Güneydoğu’da özerk Kürt bölgesi”ne, “Anayasa’da ‘Türklük’ tanımının değiştirilmesi ve ‘kurucu unsur’ olma”ya kadar bambaşka hedefleri olduğunu, hükümetin söz ettiği “daha fazla kültürel hak” gibi gelişmelerin onları ilgilendirmediğini ilk günden gören (ki görmemek imkânsızdı) ve devamlı vurgulayanlardanım.

Ayrıca “açılım” yapmak için önce terör örgütünün silah bırakması gerektiğini, baskınlar, mayınlar, katliamlar eşliğinde demokratik girişim yapılamayacağını, bunun sonunun felakete varacağını da bin kez tekrarladık.

GELDİK “YOL HARİTASI”NA!

Ama hükümet her zamanki gibi “dediğim dedik” havasında gitti, uyaranlara (yine aynen Filistin-İsrail olayında, Ergenekon soruşturmasındaki hukuksuzluklarda, Anayasa değişikliğindeki ‘tehlike’de olduğu gibi) tepkiye girişti; “Bunlar demokratikleşmeye karşı, analar ağlasın istiyorlar.”

İşte şimdi BDP’li belediyeler “yerel yönetimlere özerklik AK Parti’nin programında var. Eğitimin bile yerel yönetimlere aktarılacağı sistem getirilmeli” diye mücadele başlatmışlar. Teröristbaşı Öcalan’ın “yol haritası”nda tarif edilen “özerk bölge”yi istiyorlar.

NİYETİN AÇILIMI...

Başta da bunu söylemişlerdi, şimdi de aynı noktadalar.

“Terör eşliğinde açılım” işte buraya getirdi Türkiye’yi.

“İstediklerimizi vermezseniz ülke cehenneme döner” tehdidindeki “neyi vermezseniz” sorusunun cevabını anladınız mı?

Yoksa hâlâ terör örgütünü tüm Kürt vatandaşlarla özdeşleştirip, terörün çözümünü “sarılalım, kucaklaşalım, kardeş hakkı vs”de arama noktasında mısınız?

“Kürt sorunu” bugüne kadar hep oyalamacalarla, kıvırtmalarla gerçek niteliğinden saptırılmıştı, açılım sürecinde açıldı ve (DTP) BDP ile Öcalan tarafından netleştirildi. Şimdi “tam açılıyor”, dillerin altındaki baklalar çıkıyor.

Bakın arkadan neler gelecek!



RUHAT MENGİ
İm (Kod): Tümünü seç
http://haber.gazetevatan.com/haberdetay.asp?tarih=11.11.2007&Newsid=313052&Categoryid=4&wid=4
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 25, 2010 3:03

PKK’yı destekleyen ABD ile dost olmak ihanettir!


TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, PKK saldırıları üzerine “Genelkurmay tatmin edici bir açıklama yapmalı” buyurdular! Aslında açıklama yapması gereken, kendisinin de içinden çıktığı AKP hükümeti.
Neden mi?
PKK bir terör örgütü ve bizim stratejik ortağı olmakla övündüğümüz ABD’nin PKK ile “mükemmel!” ilişkileri var.

İşte bu konuda bir demet örnek:

1. PKK’nın lider kadrosundan Zübeyir Aydar, Yunanistan’da yayınlanan Elefterotipia gazetesine verdiği beyanat:

“ABD bizim uzaktan gelen koruyucumuzdur. Bölgede bulunmasını, oynadığı rolü genelde olumlu buluyoruz. ABD askeri bu bölgeden kesinlikle çekilemez. Eğer buradan giderlerse o zaman Kürdistan’daki katliamlar tahmin edilemez boyutlara ulaşır.

Bizim hedefimiz yerel parlamentosu ve özerk yönetimi olan Katalonya modelidir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde son zamanlarda demokratik değişimler meydana gelmiştir. Bunlar AB’nin desteği ve diretmesi ile atılan adımlardır. Kürtçe televizyonlar ve radyoların açılması olumlu ancak yetersiz. Türkiye’nin AB yolunda ilerlemesini istiyoruz, bu yoldan çıkarsa daha militarist olur ve işte bu durumda bölgede daha çok kan dökülür.”

2.Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan ABD’nin Irak’taki Komuta Merkezi CENTCOM’un başında bulunan Oramiral William Fallon da Türkiye’ye şu tavsiyede bulunuyor:
“Ancak sanırım burada kilit mesele, Türklerin PKK konusuyla yüzleşmesi için bir yol bulunması, Türklerin PKK’yı sadece askeri yoldan tasfiye etmesi değil. PKK kesinlikle Türkiye’de birçok soruna ve can kaybına yol açtı. Ama bunun durması için gerçek çözüm, bu grupla bir çeşit uzlaşıya varılması.”

3. Temsilciler Meclisi Silahlı Hizmetler Komitesi’nde konuşan ABD’nin Irak’taki Komuta Merkezi CENTCOM’un başında bulunan Oramiral William Fallon da Türkiye’ye şu tavsiyede bulunuyor:
“Ancak sanırım burada kilit mesele, Türklerin PKK konusuyla yüzleşmesi için bir yol bulunması, Türklerin PKK’yı sadece askeri yoldan tasfiye etmesi değil. PKK kesinlikle Türkiye’de birçok soruna ve can kaybına yol açtı. Ama bunun durması için gerçek çözüm, bu grupla bir çeşit uzlaşıya varılması.”

4. Bununla birlikte, ABD Dışişleri Bakanlığı üst düzey uzmanlarından Prof. Dr Michael Gunter’in 1998’de Şam’da, CIA ajanı Graham Fuller’in 19 Ocak 1999’da Roma’da Abdullah Öcalan’la yaptığı görüşmeler, ABD-PKK ilişkisinin sorgulanmasında ileriki bölümlerde masaya yatıracağımız temel taşlar arasında yer alacaktır.

5. Fransız Le Monde Gazetesi, 3 Ekim 2005 tarihli nüshasında şu habere yer verir: “ABD gizli servisi CIA, PKK’nın lider kadrosundan Nizamettin Taş ile üç kez görüştü”.

6. Aynı doğrultuda diğer bir haber:
“21 Ocak 2002 tarihinde PKK Başkanlık Konseyi’nden ABD Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı gönderildi. Bu yazı ABD ile PKK arasındaki görüşmenin ayrıntılarını ortaya koyuyordu. PKK ile ABD arasındaki buluşma bir Ortadoğu ülkesinde gerçekleştiriliyor. Amerika tarafında Pentagon, CIA görevlileri ve o ülkenin ABD elçisi, PKK tarafında ise Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu bulunuyor”.

Bu bağlamda, Abdullah Öcalan’la birlikte bir dönem örgütün komuta kademesinde yer alan, ağabeyinin tutuklanmasıyla birlikte 1999’dan 2003’e kadar örgütün liderliğini yürüten Osman Öcalan’ın açıklamalarına da yer vermemiz gerekir. İHA Irak Temsilcisi Sadık Kahraman’a mülakat veren Osman Öcalan şunları söylüyor:

“Örgütün başında olduğum dönemlerde Irak’a yönelik askerî müdahaleden kısa bir süre sonra, ABD makamları ile Dışişleri Bakanlığı nezdinde yazışmalarda bulunduk. PKK adına yazılan mektupların çoğunu ben yazdım. Mektuplarımızın hepsi kabul gördü. Mektupları buradaki özel temsilcilere de gönderdik. Ağırlıklı olarak buradaki temsilcilerle yazıştık. Bazen Dışişleri makamlarına da mektuplar gönderdik. Mektuplarımız ABD tarafından alınmış, cevap verilmiştir.

Ancak zaman zaman temaslar da olmuştur. Bu temaslarda görüşmeler hep olumlu geçmiştir. Bazı görüşmeler ise dolaylı yollardan da olsa ABD’li generallerle yapılmıştır.” PKK liderinin “görüşmelerimiz hep olumlu geçti” diye önemle vurguladığı ABD’li yetkililerle buluşmalar ve gizli görüşmeler, PKK’nın kuruluş sürecinden itibaren sıklıkla gerçekleşen görüşmelerdir.
7.Newyork Times Gazetesi muhabiri Sabrina Tavernise Kandil Dağı izlenimlerini şöyle yazıyor:
“PKK’lılar burada bir konuk gibi rahatlar. Onlara asla dokunulmuyor.

PKK’nın dokunulmazlığının kökleri, dört yıl önce ABD’nin Irak’ı işgali ile başlayan karmaşık ilişkiler ve ihtiraslar ağında bulunuyor.
Daha uzun yazmaya gerek yok.
ABD, PKK’yı destekliyor, moral veriyor, diplomatik görüşmeler yapıyor, Kandil Dağı’nda misafir olarak ağırlıyor, yukarıda yer vermedim; silah ve para yardımı yapıyor, muhatap kabul ediyor.

Sorun şu:

Biz de ne utanmaz politikacılar var ki “Türkiye’yi yıkmaya çalışan bir örgütü destekleyen ABD’ye bunun hesabını sormak yerine “müttefik olma” ile övünürler sonra da PKK’dan şikâyet ederler.
Sayın Mehmet Ali Şahin “genelkurmay’dan” tatmin edici bir açıklama beklemek yerine, yukarıda anlattığım ABD-PKK ilişkisi konusunda ve Türkiye’nin Pentagon kapılarına koşup “bizi kullanmaya devam edin” diye yalvarmalarına tatmin edici bir açıklama yapsın hele!


Muharrem Bayraktar
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002776&tarih=2010-06-24








‘Mesut abi’nin kazığı

Mesut Barzani’ye...
Bu aşiret reisini başımıza salan Turgut Özal’dır. Çankaya’da ağırlayıp, cebine Türkiye Cumhuriyeti pasaportu koyan O’dur.
Turgut Özal’ın yolunda gidenler, Barzani’yi başlarına “poşu” ettiler, “her-dem mütebessim” Dışişleri Bakanı Davutoğlu, “Mesut abi”sini ne güzel de karşılamıştı, hatırlarsınız. Neyse ki Türk bayrağının yanına “Mesut abi”nin bayrağını çekememişti, bu da kim bilir hangi “monşer”in uyarısıyla...

Ankara’da “devletin zirvesi” de “Mesut abi”den şikâyetçi.
Mesut Barzani söz vermiş ama sözünü tutmuyormuş, sınırları kontrol etmediği için PKK’lılar geçiyormuş...

Siz “Mesut abi”nin sınırları tutacağına, PKK’nın geçişini engelleyeceğine hâlâ inanıyor musunuz?

Ya Ankara’nın baskısına kulak vereceğine...
Hem, Davutoğlu’nun “Mesut abi”sine kızmak niye?
Kürt, Kürde niye ihanet etsin?
Türklerin hatırı için mi?
Bir de böyle düşünsenize...


Hasan Pulur

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.milliyet.com.tr/brezilya-nin-calimi-mesut-abi-nin-kazigi/hasan-pulur/yasam/yazardetay/25.06.2010/1255114/default.htm









Erdoğan, “açılım”a takılmış kırık plak gibi


Başbakan R. T. Erdoğan’ın TBMM Grup toplantısını devlet ve milletimiz namına esefle izledim. Erdoğan, sadece konuşuyor. Konuşmasından anlaşılıyor ki, Başbakan, terör örgütünün saldırılarına çözüm bulmak ve terör örgütünü alt etmek için kafa yormak yerine, muhalefeti ve şehit ailelerinin feryadını ekranlara getiren medya organlarını alt etmek, böylece kendini temize çıkarmak için seferber olmuş vaziyette. AKP kurmaylarının ise kafaları karışık, her bakandan farklı sesler çıkıyor.

Bu AKP anlayışı, asla teröre çözüm bulamaz; Türk milleti daha çok şehit verir.
Erdoğan’ın konuşmasının satır aralarında geziniyorum... Bağrı yanık şehit aileleri ve milletimizin feryadı, vız gelmiş tırıs gitmiş; Erdoğan, “açılım”a takılmış kırık plak gibi, “açılım da, açılım” demeyi sürdürüyor grubunda!

Türk milletinin feryadına kulak asmayan Erdoğan’a TÜSİAD şok yaşatmış! TÜSİAD’ın “Devlet, vatandaşının yaşama hakkını korumak için gerekli tedbiri almakla sorumludur. Bu sorumluluğunu yerine getiremiyorsa, bunun hesabını vermekle de yükümlüdür” şeklindeki son çıkışı, Erdoğan’ı ürkütmüş olmalı ki, ilk doğal refleksini o tarafa veriyor. “Bazı çevreler terörle yeni tanışmış” diyen Erdoğan, bu çevrelerin ilk kez böyle bir olayla tanışmış gibi tepki verdiklerini kaydediyor telaşla!

Dahası vahim olanı Erdoğan, 11 vatan evladının şehit düştüğü yerleri turlayarak “terör”e çare üretebileceğini zannediyor. Sözü öyle getiriyor, öyle konuşuyor. Gezdiği mevzileri, askerle tokalaşmalarını, mevzide yere çökmüş görüntülerini yandaş medya ekranlarında sabah–akşam döndürtüyor. “Dışardan göründüğü gibi değil… Şöyle muhalefet partilerinin liderleri de oraya gidip görsünler de ondan sonra değerlendirmelerini yapsınlar. Hataları ona göre masaya yatıralım” diye çıkışıyor. 11 şehit verdiğimiz mevzideki pozlardan bile pirim çıkartmaya çalışıyor.

Bu dağ pozlarını gölgeleyen şehit ailelerinin feryadının ekranlardan yankılanmasını ise hazmedemiyor. Bir köpürüyor ki sormayın: “Medyanın böyle bir milli meselede kalkıp evin içine girerek, canı, içi yanık annelerin tavırlarını her taraftan çekerek bunları sürekli göstermesi, oradaki ayılıp bayılmalarla ilgili bu görüntülere yayınlaması kime hizmet eder? Ülkeye mi terör örgütüne mi? Kusura bakmasınlar, burada medya ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek terör örgütüne ciddi manada yandaşlık yapmaktadır. Bu kadar ağır konuşuyorum” diyor!

Erdoğan, terör bağlamında kendi iktidarının zaafiyetini, açılım–saçılım furyalarıyla donattığı günah galerisini, MHP’nin koalisyon ortağı iken attığı yanlış adımlarla örtmeye çalışıyor. “Size terörist başını teslim edenler, sizden taahhüt aldılar, yazılı belge aldılar, söz verdiniz. O zaman idam vardı. Niçin sümen altı ettiniz, niçin gereğini yerine getirmediniz? Çünkü birilerine söz verdiniz, o sözün gereğini yerine getirdiniz. Siz o sözü çiğneyemediniz” diyor. Bunu söylerken de kendi sirkatin söylüyor. Çünkü dün MHP’ye “terörist başının idam kararını sümenaltı ettirenler”, bugün AKP’nin BOP ortakları, AB yandaşları… Erdoğan’ın üç gün önceki ifadesiyle yine “terörün taşeronları”!

AKP ve Erdoğan, “tencere dibin kara, seninki benden kara” yaklaşımıyla terörü halledeceğini düşünüyor, millet de inanıyorsa; bu olsa olsa abesle iştigaldir. Bu yönetim anlayışıyla, yüce milletimiz daha çok canlar feda etmeye mahkumdur.
Hem AKP hükümetinin sözcüsü Cemil Çiçek, Erdoğan’ın “PKK taşeronları” diye nitelediği devletleri, Zirve sonrası yaptığı basın toplantısında, “AB ülkeleri” olarak ima etmedi mi? “Bu AB işi ne masaya yatırıp adamakıllı düşünmemizin zamanı geldi!” demedi mi?


“Ocağına ateş düşen sadece 11 şehidin ailesi değil… Kandırılmış çocukların aileleri de acı çekiyor. 30 yıl bunu söylemedik, peki ne oldu? Onların da TC kimliği var!” diyerek açılım eksenli AB konçertosu çalıyor…

Erdoğan da, grubunda kırık plak gibi “açılım”a takılmış, illa açılım, illa açılım diyor. AKP’nin “içi kof açılım” paketi vatan evlatlarına kefen olmuş; bu gerçeği görmüyor, görmezlikten geliyor. Her gün 10–15 vatan evladını açılım paketine sarıyor, toprağa veriyoruz!

Bu kafası karışık, ilkesiz ve “terör taşeronu AB–ABD” eksenli siyaset mi, 70 milyonluk milletimizin derdine derman olacak, anaları ağlatmayacak, terörü sona erdirecek! Asla…
Şehit evlatlarımızı toprağa verirken yaşadığımız acının mukabili bir iradeyle, bu ilkesiz siyaseti sandığa gömmeden Türkiye’nin başı beladan kurtulamaz… Diyelim ki, AKP’yi gömdük! Onun yerine bir başka AB’ci, Amerikancı ve IMF’ciyi getirdik; yine sonuç değişmez.


M. Emin Koç
İm (Kod): Tümünü seç
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=10002777&tarih=2010-06-24
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 25, 2010 3:13


Açılım sürüyor...


Bu gün artan terör olaylarına bakıp da, açılım bitecek falan gibi bir hayale sakın kapılmayın.

Ne demişti ülkemizin en yetkilileri…

“Bedel ödemeye hazırız.”

Böyle denilince de ister istemez üzerinde çok daha fazla düşünülmesi gerekmez mi?


Sadece bedel ödemenin göze alınması bile işin ciddiyetini yeterince göstermiyor mu?

Böyle olunca da kanımca olayları bir mantık zincirinden geçirmek gerekiyor.

Ve başlayalım

Açılımın nedeni ne olabilir?

Öyle demokratikleşme falan derseniz yanlış yere bakıyorsunuz demektir ki her olayın mutlaka maddi bir nedeni vardır.

Açılımın nedeni Büyük Ortadoğu Projesidir.

Ve bu açılım çerçevesinde ABD tarafından tamı tamına 22 ülkenin sınırlarının değişmesi gerekmektedir.

Üstelik bu sınırları değişecek ülkeler arsında ülkemiz de bulunmasına karşın

Ülkemizin başbakanı bu projenin eş başkanıdır.

Bu projeyle bölgede bulunan dünyanın doğalgaz ve petrol depoları ele geçirilmek istenilmektedir.


Peki, siz hiçbir zaman…

Hatta birinci ve ikinci paylaşım savaşında bile o dünyanın ağababaları olan…

Dünyayı aralarında paylaşmak niyetinde olan ülkelerin bile bu amaçlarını açık acık dile getrdiklerini gördünüz mü?

Göremezsiniz…

Zaten görebilmek de mümkün değildir.

Emperyalistler dünyayı ele geçirmek için yaptıkları saldırıyı mutlaka kutsal ve saygın bir amaca dayandırırlar.

Bu geçmişte de böyle oldu…

İnanın önümüzdeki yüzyıllarda da böyle olacaktır.

Hiç bir ülke, çıplak haliyle “ben buraları ele geçirmek istiyorum.”

“Bu yolla tüm ülkeleri denetimin altında tutmak istiyorum.” Falan da demez.

Hep…

Özgürlük…

İnsan hakları…

Kardeşlik adı altında ülkelere müdahale edilir.


İşte bu gün kullanılan o kutsal amaç da “demokrasidir.”

Demokrasi denilerek ülkeler parçalanmakta, haritalar yeniden çizilebilmektedir.


Neyse biz devam edelim…


İşte bu nedenle sözde demokrasi adına, ülkemizde bazı etnik ve dini azınlıklara baskı yapıldığı ileri sürülerek…

Lozan’daki tanımın dışında bir azınlık yaratılmak istenilmektedir.

Zaten açtığınız tüm AB ve ABD belgelerinde bu azınlık taleplerini mutlaka göreceksiniz.

Bu gerçekleşince sıra artık yavaş yavaş sınırın öte yakasında yeni kurulan kukla devletle bütünleşmeye gelmiştir.


Hem bu konuda gerekli adımlar da uzun süredir atılmaktadır.

Yer adlarının değiştirilmesi, o bölgedeki illerin merkezi idareyle bağlarının gevşetilmesi ve birbirleriyle güçlendirilmesi çalışmaları epeydir de sürmektedir.

2003 yılında kabul edilen ikiz yasalar olarak da bilinen iki sözleşmenin imzalanmasının amacı da tam anlamıyla budur.

Bu gün de sıra bir ileri adım olan Irak’ın kuzeyiyle ekonomik bütünleşmeye gelmiştir.

Geçtiğimiz günlerde Diyarbakır’da yapılan bir toplantıda bir partimizin elindeki belediyelerin özerkleştirilmesi kararı alınmadı mı?


O halde

Görünen köy kılavuza ihtiyaç bırakmayacak şekilde ortadadır.

Irak’ın kuzeyiyle birleşmiş bir Kürdistan…

Bölünmüş bir Türkiye…

Başka ne bekliyordunuz ki…




Nusret KEBAPÇI 25 Haziran 2010 Cuma
Anayurt





ABD’li yarbay


Dipçe:
ABD’li yarbay

Zihnimde lego parçaları gibi uçuşan eylemler, söylemler, tavırlar...
Bunları bir araya getirerek büyük fotoğrafa varmaya çalışıyorum.

İşte onlardan ikisi...

1. Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan’dayım ABD kumanda merkezi olarak kullanılan otelin bir odasında dinlediklerim dehşet verici.

Amerikalı yarbay duvardaki harita üzerinde Türkiye’nin Güneydoğusu’nu ve Kuzey Irak’ı işaret ediyor.

Avucunu o coğrafyada dolaştırırken şöyle diyor:

‘Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak. Giderken silahlarının büyük bölümünü bırakacak.
Bunlar içinde ağır silahlar, roketler de olacak.

Yöredeki Kürtler bu silahları alacaklar ve Türkiye’ye karşı kullanacaklar.

Toprak isteyecekler.

Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.’


Yarbay iyi derecede Türkçe konuşarak anlatıyor bunları.

Kulaklarıma inanamıyorum.

“Ya NATO ortaklığı ya ülkelerimiz arasındaki dostluk” diye soruyorum oralı olmuyor.
Gene de bunun “Amerikalı yarbayın kendi fantezisi” olabileceğini düşünüyorum.

Ama...

Birkaç dakika sonra bir başka odada gene Amerikalı bir rütbeliden aynı şeyleri dinliyorum.

Bunun “bir mesaj olabileceğini” düşünüyorum.

Çünkü bu randevuyu bana ilk Dışişleri Bakanı ve o zamanki Suudi Arabistan Büyükelçimiz Yaşar Yakış oradaki ABD Büyükelçisi ile konuşarak sağlamıştı.

ABD Büyükelçisi, ABD komutanıyla temasa geçmiş ve bu iki rütbeli subay tarafından verilecek kişisel brifing için davet edilmiştim.

Dönemin ABD Başkanı Bush Bağdat’a girmedi, Kuzey Irak senaryosunun uygulanma olanağı kalmadı.

Ama...

1991’de dinlediğim o senaryonun 2010 Türkiyesi’nde sahnelendiği kuşkusundayım.

PKK o roketatarları, uzun namlulu ağır silahları, dockaları, tonlarca patlayıcıyı nasıl elde etmekte.

50-100 kişilik gruplar halinde askeri üstlere, karakollara saldıracak cesareti nereden alıyor?



22 Haziran 2010
Güneri Cıvaoğlu
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cum Haz 25, 2010 16:54

"PKK terörünün taşeronu iktidardır"

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da “taşeron” tartışmasına katıldı. Tantan, idam cezasının yeniden getirilmesini, Abdullah Öcalan’ın da asılmasını istedi. Tantan, Gazeteport’a yaptığı açıklamada, hükümetin terörle mücadeleyi TSK’ya havale ettiğini ve gelişmeleri uzaktan izlediğini savundu.

Tantan, “Türkiye’de siyaset iflas etmiştir. Anadolu evlatları birer birer şehit oluyor, iktidar ve muhalefet ortada yok. Siyasetin tutsaklığı, halkı da tutsak aldı. Esas sorun siyasi zafiyettir.

Taşeronu aramaya gerek yok. Taşeron siyasi iradedir. İktidarın tutsaklığından dolayı devletin gücü ayaklar altına alınmıştır. Türkiye, kaosa doğru sürüklenmektedir.

MİT, TSK, Emniyet, Jandarma, ve Gümrük Müsteşarlığı yeniden yapılandırılmalı ve istihbarat görev tanımları yeniden yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

Öcalan idam edilmelidir

Türkiye’nin kuşatma altında olduğunu savunan Tantan, “Acilen idam cezası geri getirilmeli. Bu artık zorunlu ve kaçınılmazdır. Terör suçlarında idam cezası mutlaka uygulanmalıdır. İmralı’daki de idam edilmelidir” dedi. (Yeniçağ)


haberiniz.com
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Sal Haz 29, 2010 2:47

"ABİ" AÇILDI


Demokrasilerde seçimle başa gelmiş hükümet ne kadar büyük bir çoğunlukla başa gelirse gelsin ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönetemez. Milletten gizli iş çeviremez, demokrasinin nimetinden yararlanarak elde ettiği gücü demokrasiyi zayıflatmak, kaldırmak veya demokrasinin en önemli unsuru olan muhalefeti güçsüz kılmak veya yok etmek için kullanamazlar.

Kapalı kapılar ardında verilen sözleri, gizli vaatleri olamaz, başka bir ajanda ve milletin tümünden gizledikleri başka bir hesapları olamaz. Millete başka kendi içlerinde başka konuşarak olanı biteni millete farklı anlatamazlar. Buna hakları yoktur. Çünkü egemenlik iktidar partisinin, başbakanın ya da bakanlar kurulunun değil, milletindir. Hükümet vatandaşını aldatıp başka mecralar peşinde koşarsa, tüm uyarılara rağmen kendi kafasına göre iş yaparsa onun adı demokrasi olmaz.

Başbakan Erdoğan'ın kapalı kapılar ardında söylediklerini bilemiyoruz. Ancak tahmin edebiliyoruz. Bunu eleştirenlere ve dillendirenlere de inanılmaz ve kabul edilemez bir üslup ve tavırla cevap yetiştiriliyor, yapılanlar da kolaylıkla inkâr ediliyor.

Başbakanın açılım adını verdiği yıkım projesiyle ne yapmak istediğini başından beri biliyoruz, söylüyoruz ama o her seferinde demokrasi, kardeşlik, milli birlik gibi inanmadığı kelimeleri kullanarak, bu kelimelerin ne ifade ettiğini dahi anlaşılmaz kılıyor.

Fakat bu sefer "Mesut abileri" her şeyi açıkça anlatıverdi, çok kötü oldu, güvendiği dağlara kar yağdı. Şimdi acaba bu işin içinden nasıl çıkacak, yine inkâr mı edecek, bu sefer kimi suçlu bulacak, öncelikle muhalefeti suçlayacak. "Nereden duyuyorsunuz bu gizli şeyleri" mi diyecek merakla bekliyoruz?

Kırmızı halılarla karşılanan, bayraksız devlet başkanı muamelesi yapılan AKP hükümetinin abisi peşmerge lideri, Türkiye'ye geldiğinde kapalı kapılar ardında neler konuşulduğunu, ne olduğunu, milletten nelerin gizlendiğini ve kendisine, görünenin dışında nasıl davranıldığını bir bir anlattı;

"Türkiye'nin siyasetinde ciddi değişimler var. Eskiden ne Kürdistan'ın ismini, ne de Kürdistan bölgesini tanıyorlardı. Ziyaretim için davet Kürdistan Bölge Başkanı ismiyle gönderilmişti. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmemde Erdoğan, Kürtçe olarak bana 'Be xerbin (Hayırlı olsun)' dedi."

Peşmerge liderinin kırmızı halılarla devlet protokolü ile karşılanması, Irak devletinin bayrağının olması gereken bayrak direğinin boş bırakılması ve tarihe karışan yeni bir kırmızı çizgi daha derken, meğer bilemediğimiz daha neler neler olmuş da kapalı kapılar ardında, hiç birinden haberimiz olmamış. Başbakan tarafından milletimizden gizlenen kısmı, meğer düşündüğümüzden de karaymış. Güya demokrasi ile yönetiliyoruz. Şeffaf bir yönetimimiz var!...

Bütün bu olanlardan ne TBMM'nin ne de muhalefetin haberi var... Tarihimize kara bir leke olarak geçecek bu ziyaretin bilinmeyen kısımlarında başka neler var. Yani "Mesut abi"mizin de açıklamadıkları dışında daha neler var...

"Hayırlı olsun" ne anlama geliyor? Karşılama töreninde boş bıraktığınız bayrak direğine yakında paçavralar mı asacaksınız da hayırlı olacak? Özür de dilediniz mi topraklarını bombaladığımız için? Abiniz gücenmesin diye! Terörü bu kadar tırmandırmayı başardığınız için mi kutluyorsunuz birbirinizi? İşbirliğiniz yeni bir şekle mi büründü de hayırlı olacak? Nedir gerçekten hayırlı olacak olan?

Adam gelip "Türkiye, sınırımızda bombardıman başlattı. Bu hiç hoş olmayan bir durum.Çok sert bir dille Kürdistan bölgesi sınırlarının bombalanmasını kınadık ve kınıyoruz" diyor. Birileri seyrediyor...

Bir delikanlı da çıkıp sen kim oluyorsun da, Türkiye'ye kafa tutuyorsun diyemiyor. Bir kişi de çıkıp PKK'nın en büyük destekçisine verdiğimiz onca şehidin hesabını soramıyor. Bu nasıl bir acizliktir, bu nasıl bir zavallılıktır! Yazıklar olsun!

Barzani haklı! Türkiye'nin siyasetinde ciddi değişimler var. Daha önce hiçbir hükümet bu kadar aciz olmamıştı. Bu kadar teslimiyetçi, bu kadar karanlık, bu kadar aldatan, kandıran bir zihniyetle daha önce hiç yönetilmemiştik. Sekiz yıl öncesine kadar yapılanı yıkan, düzeltileni bozan, sekiz yıldan bu yana süregelen büyük bir felaket var ki başımızda, Allah bir an önce kurtarır inşallah.

Peşmerge liderini karşılama törenleri, kırmızı halılar, "hayırlı olsun" lafları ve yaşananlar. Tıpkı Habur rezaleti gibi! Tıpkı "kelle" ve "sayın" söylemleri gibi. Tıpkı milli birliğimize zarar veren diğer tüm davranış ve söylemler gibi!

Tüm bunlar unutulmayacak ve mutlaka hesabı sorulacak. Kimse merak etmesin.


F. BANU DOĞAN
Ortadoğu Gzt.








İlk İŞGAL edilen yer İskenderun limanıdır

SINIR- İSKENDERUN

Emperyalizmin tetikçisi PKK terör örgütü pusularla kan dökmeyi sürdürüp 17 yaşındaki Buse'yi katlederken bir de sınır düzenlemesi ortaya atılıvermiştir. MHP sınır düzenlemesi ile Türkiye topraklarının bir kısmının terkedilip edilmeyeceğini sormaktadır.

Şimdi aslında İskenderun Limanı'nda neler olmaktadır. Liman kimlerin eline geçmiştir. İşletmecileri kimlerdir? Kimlerin kimlerle ortaklığı vardır. CHP ve MHP'de bunu inceler ise ortaya çıkacak durumun ne olduğu görülecektir. Barzani'nin orada bağalantıları var mıdır?

İskenderun Limanı 30 Ekim 1918 Mondros Teslimiyet Anlaşması ardından emperyalist devletlerin ilk işgal ettiği limandır. Zamanın işgalcileri ile işbirliği yapan Kürt Tealiciler kurulacak Kürdistan'a o limanın denize açılması için verilmesini istemişlerdi.

BARZANİ'NİN GÖZÜ...

Cumhuriyet'in ilanından sonra emperyalistlerin çıkardıkları Şeyh Sait ve Nasturi ayaklanmaları ile öteki ayaklanmalar sırasında da İskenderun Limanı söz konusu olmuş, ayaklanmacıların başındaki Sayyit Abdülkadir o ayaklanmaları çıkartan emperyalistlerle kurulacak Kürt devletine İskenderun Limanı'nın verilmesini istemişti. Şimdiki zamanda da Irak'ın Kuzeyi'ndeki yapılandırmanın başı Barzani'nin gözü ve siyaseti o liman üzerindedir.


Taylan SORGUN
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Prş Tem 01, 2010 23:53

Resim

Çapulçubaşı Barzani’den AKP iktidarına övgüler...

Irak Kürt Bölgesi Başkanı Mesud Barzani, bölgedeki siyasi parti liderleriyle gerçekleştirdiği görüşmede “AKP Hükümeti son dönemde siyasal, demokratik ve toplumsal anlamda çok olumlu ve önemli adımlar atıyor” şeklinde konuştu.

Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren haber ajansı Peyamner’e göre, Barzani toplantı sırasında yaptığı konuşmasında ilk olarak Türkiye’deki temaslarına ilişkin bilgi verdi. Ziyareti sırasında Türkiye’nin kendi iç siyasi yapılanmasında çok önemli bir değişim süreci yaşadığını belirten Barzani, Türkiye’nin attığı adımları “olumlu ve önemli” olarak değerlendirdi.

Açılıma destek!

Haberde ayrıca, Barzani’nin Türkiye’nin bölgeyle kurduğu güçlü ilişkilerin memnunluk verici olduğu yönündeki sözlerine de yer verildi. Mesud Barzani, konuşmasında bölge olarak Türkiye’deki “PKK açılımı” sürecini desteklediğini belirtti.


YENİÇAĞ








"İsyancıya Çiçek mi Verilecekti?"- Barzaniye Bir Madalya Eksik- NATO Meselesi- Ve Kahir Ekseriyet...


Emperyalizmin tetikçisi PKK terör örgütünün ortaya "çıkarılmasından" sonra "Kürt sorunu" söylemleri ortaya "attırılmaya" başlanmıştır. Eş zamanlı olarak palavra laflarına ve de tarihi çarpıtarak dahili ve harici merkezlerce Cumhuriyet'in ilk dönemlerinin suçlanması süreci başlatılmıştır. Suçlamalar baştan aşağı palavra laflarla doludur.

1- YA KAHİR EKSERİYET SORUNU?

Bilirsiniz üslubumda dikkatliyimdir. Ama insanı çileden çıkaran söylemler, söyleşiler, açıklamalar yaşanmaktadır. Evet bir defa daha altını çizerek yazıyorum. Cumhuriyet palavra laflarla suçlanmaktadır.

Tetikçi terör kan dökmektedir. "Kürt sorunu aşağı, Kürt sorunu yukarı". E peki ama, nüfusun kahir ekseriyetinin yedi şiddetinde deprem yemiş gibi iktisadi bunalım altında yaşamasının sorunları nerededir? Çözümler nasıl olacaktır? Buna kim çare bulacaktır?

2- İSYACIYA ÇİÇEK VERMEK...

Cumhuriyet'in ilk dönemlerinde emperyalizm bugün terörün yoğun olduğu bölgede ayaklanmalar çıkartmıştı. Şimdiki zamanda o ayaklanmaların bastırılması süreci "içine palavra laflar" da katılarak eleştirilmektedir. O ayaklandırmaların araka planını dün bu sütunda yazmıştım.

Şimdi bir soru: O ayaklandırmalar bastırılmayacaktı da ayaklanmacılara bir buket çiçek mi verilecekti? İşin tuhafı, Türkiye'ye bir çivi çakmamış, hasbelkader kimi yerlere yerleşmiş olanlar da tarihi bilgilerden yoksunluk içinde suçlama şampiyonu oluvermişlerdir.

3- BARZANİYE MADALYA EKSİK...

Başbakan Erdoğan PKK terörünün Irak'ın Kuzeyi'nin bir bölümünü istediği gibi kullandığını söylemiştir. Doğrudur. Irak'ın işgalinin ardından Irak'ın Kuzeyi'nde "Kürt devletçiği" temelleri atılmıştır. Peki o bölgenin hakimi kimdir?
Barzani, Eeee şimdi ne olmaktadır?

Geçen günü de sözünü ettiğim gibi Bakan Çağlayan bir grup iş adamı ile birlikte Irak'ın Kuzeyi'ne "rantiye yatırımlar" için hareket halindedir. E canım oldu olacak etkisi altındaki bölgede tetikçi terörü sanki görmezden gelen Barzani'ye bir de madalya götürselerdi.

4- İMPARATORLUK DÖNEMİ...

Şimdi bakınız. Terörün yoğun olduğu bugünkü bölgedeki ayaklandırmalar sanki yalnızca Cumhuriyet'in ilanından sonra mı çıkmıştır? Hayır. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi'nde de o bölgede ağaların, tarikat şeyhlerinin menfaatperest tutumları ile ayaklanmalar çıkartılmıştır. Bunları belgeselini yazdığım Altay Paşa'dan dinlemiştim.

Altay Paşa o tarihte genç bir kurmay subay olarak o ayaklanmayı bastıran ordunun içinde yer almıştır. O ayaklanmaların arka planında da zamanın emperyalist devletleri vardır.

5- BUYRUNUZ NATO'YA...

Salı gecesi bir ekranda "terörün bastırılması için acaba NATO kuvvetleri devreye girebilir mi." diye bir soru cevap programı olmaz mı? Haydaaa işe bakın siz. Türkiye Afganistan mı? Ha bir de NATO birlikleri de o işe burunlarını soktular mı seyredin olacakları. NATO meselesi, Dışişleri eski Bakanı Hikmet Çetin'e de sorulmuştu. Çetin bunun mahzarlarını anlatmıştı.

Böyle bir durum bölücü ayrılıkçı Kürtçülük siyasetçilerinin ve terörün işine yarayacaktır. Çünkü bunlar hareketin "uluslararası masalara resmen taşınmasını istemektedirler.

Kaldı ki bir de Türkiye sınırlarına NATO güçleri yerleşecektir. Böylece oynamadıkları oyunlar da kalmayacaktır. Bir de onlarla uğraş dur.


Taylan SORGUN
Ortadoğu Gzt.
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cum Tem 02, 2010 0:09


Ulus devletin sonu...

Son günlerde gitgide artan terör olayları karşısında hala aymazlığımız sürmekte ve bunun özellikle neden olduğu konusu hiçbir şekilde gündeme gelmemektedir.

Onun için…

Olayları sadece terörizme indirgemeden önce, buna yol açan nedenleri,

Bu işten çıkarı olan ülkeleri…

Gerçekleştirilmek istenen senaryoyu, doğru bir şekilde anlamak ve yorumlamak büyük bir önem kazanmaktadır.

Yoksa…

Olayları sadece amaçsız bir terörizm olarak görmek bizi çözüme götürmeyeceği gibi bir işe de yaramayacaktır.

Çünkü terör tek başına dünyanın hiç bir yerinde amaç değildir ama dünyayı şekillendirmek isteyenler her zaman terörü kullanırlar.

İşte bunun için ülkemizde yaşananları doğru bir şekilde yorumlamak büyük bir önem kazanmaktadır.

Tarih boyunca Ortadoğu önemli enerji kaynaklarının üzerinde bulunması nedeniyle her zaman büyük devletlerin egemenlik savaşlarına neden olmuştur.

Dünyaya egemen olmak isteyen her devlet, öncelikle Ortadoğu’yu ele geçirmeye çalışmıştır.


Çünkü…

Bu emperyalist devletler biliyorlar ki enerjiyi ele geçirdiğinizde tüm dünyanın denetimini de ele geçirmiş olursunuz.

Birinci dünya savaşı yıllarında bu savaşı verebilen ülkeler İngiltere ve Fransa’ydı…

Onlar bölgeye hakim olabilmek için var güçleriyle savaştılar.

Kukla devletler oluşturdular…

İsyanlar çıkardılar…


Ama bu gün devir değişti…

Bölgeye hâkim olmak isteyen ülke bu gün ABD.

Böyle olunca bu gün bölgede bulunan tüm ülkeleri hedefine koyan ve haritaların yeniden çizilmesini dayatan da haliyle o…

Amaç Ortadoğu’daki

Onlar Büyük Ortadoğu diyorlar” doğalgaz ve petrolü ele geçirmek…


Bunun için gerekirse enerjinin bulunduğu ülkelerin sınırlarını değiştirip kendi denetimlerinde yeni devletler kurmayı bile düşünüyorlar.

İşte bugün ülkemizde yürütülen açılım adı altında ki sürecin ana amacı budur.

Bölgede kendi, çıkarlarına engel olacağı düşünülen büyük ulus devletleri hedef tahtasına koyarak o ülkeleri etnik ve dinsel parçalama sürecine tabi tutuyorlar.

Amaçları önce…

O ülkedeki etnik kimlikleri birbirine karşı kışkırtmaktır.

Bu gerçekleştiğinde zaten bir arada yaşama olanağı kalmayan kimlikleri ayırmak son derece kolaydır.

Ama önce bir etnik kimliğe destek verip ülkede iç savaş çıkana kadar özgürleştirmek gerekmektedir.

İşte bu gün ülkemizde yaşanan süreç tamı tamına budur.

Sonrasında yaşanacak bir iç savaş…

Ardından gelecek bir büyük devlet ya da o devletin kukla bir örgütünün müdahalesi...

Sonra da…

paralelden öteye uçuş yasağı

Birazcık tanıdık geliyor mu?


Nusret KEBAPÇI 02 Temmuz 2010 Cuma
Anayurt
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen İrfan Tuna » Cum Tem 02, 2010 1:05

'AÇILIM' HAZMETTİRE HAZMETTİRE OLACAK DEMEMİŞLER MİYDİ?

25 Eylül 2009-Milliyet

http://www.milliyet.com.tr/acilim---fon ... efault.htm

Açılım, hazmettire hazmettire sürecek

Başbakan Erdoğan, “Siyaset risklerle dolu. Yeri geldiğinde hapse gireceksin, yeri geldiği zaman iktidardan ineceksin. Hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu (açılım) sürecini devam ettirmemiz lazım” dedi





ABD’de temaslarını sürdüren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün Princeton Üniversitesi’nde bir konferans verdi. Erdoğan, siyasetin risklerle dolu olduğunu belirtti ve “Yeri geldiğinde hapse gireceksin, yeri geldiği zaman iktidardan ineceksin” dedi.

Erdoğan, dünyadaki sorunların çözümü için yeni bir küresel düzene ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Erdoğan, yeni küresel düzenin dört ayağının siyasal, ekonomik, kültürel ve evrensel hukuk normlarından oluştuğunu belirtti.

Erdoğan, şunları söyledi: “ABD’de başlayan ekonomik kriz tüm dünyayı sardı. Memnuniyetle ifade etmek isterim ki Türkiye en az etkilenen ülkelerin başında. Yaşam hakkı, insan hakları, ifade ve inanç özgürlüğü, özel hayatın dokunulmazlığı ve bunun yanında yaşam güvencesi gibi temel kurallar insanların ortak değerleridir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi gibi temel metinlerin sadece metin olarak kalmaması gerekir.”

‘Açılım’ yorumu
Erdoğan, ‘demokratik açılım’ konusuna değinirken, “Biz, bu samimi ve kararlı bir şekilde attığımız adımı başarıyla sonuçlandırmayı arzu ediyoruz” dedi.

Erdoğan, açılımla ilgili bir soruyu şöyle yanıtladı:
“Biz geldiğimizde, ‘Devlet televizyonunda niçin Kürtçe yayın yapılmıyor?’ deniyordu. TRT-6’yı tamamen Kürtçe yayına ayırdık. 24 saat yayın yapıyor. Önce feveran edenler vardı, şimdi iletişim daha rahat oldu. Bilboardlara Kürtçe de konuluyor... Bu adımlar atıldı. Önce çok farklı yaklaşımlar, daha sonra baktık ki aynı ilgiyi göstermiyorlar, ‘Devlet bu işi üstlensin’ diyorlar. Şimdi yeni bir adım atıldı. Üniversitede enstitü, Kürtçenin öğretilmesi konusu da yine atılan adımların içerisinde. Burada hesabımız şudur: Kısa, orta ve uzun vadeli olarak bütün bu demokratik açılım sürecini çalıştırmayı hedefliyoruz. Yani, hepsini bir anda derseniz, bu tabii mümkün değil, hazmede hazmede, hazmettire hazmettire bu süreci devam ettirmemiz lazım.”

Ermenistan sorunu
Erdoğan, Ermenistan ilişkileri konusunda da şunları söyledi: “İsviçre’nin araya girmesiyle attığımız bu adımla, şu anda çok önemli bir noktaya gelinmiş vaziyette ve burada ön yargılar öne çıkmazsa, iç siyaset düşünülerek adım atılmazsa, inanıyorum ki paraf edilmiş olan şu andaki anlaşma zabıtları parlamentoya gönderilecektir. Ayın 10 veya 11’i gibi bu adımlar da atılmış olacaktır.”

Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın açıklamalarına da değinen Erdoğan, “Bu adımlar atılırken Ermenistan Cumhurbaşkanı, Ermenistan ve Türkiye milli maçına ‘gelirim, gelmem’ gibi yaklaşımları göstermemesi lazım...
Türkiye’nin Cumhurbaşkanı oraya rahatlıkla gidebiliyorsa, O da rahatlıkla Türkiye’ye gelebilmelidir. Yani, ‘şunu yaparsan gelirim’ demek, bana göre uluslararası diplomaside artık çöpe atılmış olan bir anlayıştır”
dedi

Risksiz siyaset!
Hayatın her alanında riskler bulunduğunu belirten Erdoğan, “Siyasetin de risksiz bir yanı yok. Yeri geldiğinde hapse gireceksin, yeri geldiği zaman iktidardan ineceksin, bunları göreceksin, eğer görmüyorsan siyaset yapmayacaksın. Biz bu süreci öyle gördük. Riskleri göze almak zorundayız” dedi.

Erdoğan, AB konusunda da şöyle konuştu: “Eğer, almayacaksanız, ‘almayacağız’ deyin. Eğer, alacaksanız da durmadan yeni yeni kurallar üretmeyin... Bir şarkı vardı, ‘Adaletin bu mu dünya’ diye. Böyle bir noktaya getirdiler. Ta ki ‘biz sizi almıyoruz’ denene kadar devam edeceğiz, hedefimiz bu.”
Uyanacağız, uyandıracağız... Bilinçleneceğiz, bilinçlendireceğiz... Ne ülkemizin , ne de bölgemizin zenginliklerini küresel haramilere ve onların uşaklarına yağmalatmayacağız, soydurtmayacağız... ENİNDE SONUNDA ALİ KEMALLER DEĞİL, MUSTAFA KEMALLER KAZANACAK...
Kullanıcı küçük betizi
İrfan Tuna
Üye
Üye
 
İletiler: 1059
Kayıt: Pzt Nis 06, 2009 12:23

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Tem 19, 2010 5:05

Tarih : 28 Şubat 2006


Barzani'ye Kürdistan mesajı


Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol, geçen haftasonunda Mesut Barzani ile görüştü. Çelikkol, Barzani'nin IKDPlideri kimliğiyle yaptığı görüşmede, 'Kürdistan hükümetini ve başbakanlığını' tanıyacağız mesajı verdi.

TÜRKİYE'nin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol'un hafta sonunda Bağdat'a yaptığı ziyaret sırasında görüştüğü Irak Kürdistan Demokrat Parti (IKDP) lideri Mesut Barzani'ye tarihi mesajlar verdiği öğrenildi. Çelikkol'un mesajlarından birisi Barzani'nin başbakanı olduğu "Kürdistan Bölgesel Hükümeti"ne ilişkin, diğeri de mezhep çatışmalarıyla bağlantılı olarak Kerkük'le ilgili oldu.

IKDP LİDERİ

Çelikkol, Barzani ile ''IKDP lideri" sıfatıyla görüştü. Ancak Çelikkol, Meclis'in toplanıp Anayasa'nın yürürlüğe girmesi ve daha sonra anayasa üzerinde bazı değişikliklerin yapılması için tanınacak dört aylık süre sonunda Ankara'nın Barzani'nin "Bölgesel Kürdistan Hükümeti'ni ve başbakanlığını tanıyacağı" mesajını verdi. Üst düzey bir kaynak bunu şöyle açıkladı:

"Iraklıların kabul ettiği bir Anayasa'yı kabul etmek durumundayız. Anayasa yürürlüğe girdikten sonra Anayasa'da yer alan kurumları, kuruluşları ve kendi sıfatlandırmalarını, diğer uluslararası toplum gibi biz de tanımak zorundayız. 4 aylık sürede de anayasa içinde fazla değişiklik beklenmiyor zaten." Ankara, terör ve sınır güvenliği konusunda öncelikle Bağdat'taki merkezi hükümeti muhatap alacak. Kaynaklar, "Ancak bu durum bölgesel hükümetlerle ikili temasa engel teşkil etmez" değerlendirmesini yaptılar.


http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ ... 2006-02-28






Tarih : 25 Mart 2009





BÖYLE OLACAGI BELLİYDİ!

Cumhurbaşkanı Gül’ün Bağdat yolunda yaptığı ‘Kürdistan’ açıklaması Türkiye gündeminde bomba gibi patladı!

Kukla Talabani’nin davetiyle Bağdat’a giderken Irak’ın kuzeyinden “Kürdistan” diye söz eden Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Irak Anayasası’nda öyle yazıyor” ifadesini de kullanınca Türkiye ayağa kalktı.


Irak Anayasası’nı uçakta mı okudu!

* MHP’li Deniz Bölükbaşı: Çok vahim sonuçlar doğuracak bir oyunun ilk perdesi oynandı. Irak Anayasası uçakta mı aklına gelmiş? Sıranın ‘genel af’ ve ’eyalet sistemi’ne geldiği anlaşılıyor.


‘Öyle yazıyor’ diye kabul mü edeceğiz!

* CHP’li Onur Öymen: Gül, o kelimeyi kullanırken Irak Anayasasını referans gösteriyor. Rum Kesimi de KKTC’yi yok sayıyor. Ne yani, bu durumda başka ülkelerin anayasalarını mı esas alacağız!


Bütünlüğümüze ve üniter yapıya darbe
* Emeklİ Tümgeneral Osman Özbek: Büyük bir talihsizlik. Türkiye’nin milli bütünlüğü ve üniter yapı açısından sakıncalı olduğundan anayasaya da aykırı bir durum. Dolayısıyla ceza karşılığı bulunuyor.


6 yıldır yalanlanmayan o metin...

Anlaşmayı dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile imzalayan Gül, “Her şeyi açıklayamam!” demişti.

* Türkiye, 4 yıl içinde uygulanacak planla, üniter devlet yapısını terk edip federasyona geçecek. (Az kaldı!..)
* Af yasası ile bağlantılı olarak, hapiste veya dağdaki PKK’lılara siyaset hakkı tanınacak. (Eli kulağında!..)
* Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı belediyeler özerkleştirilecek. (AB kriteri bahanesiyle yapılıyor!..)
* Irak’ın kuzeyinde kurulan ‘devlet’ ilan edildikten sonra Türkiye tarafından da resmen tanınacak. (İlk adım atıldı!..)
* Kıbrıs’ta Rauf Denktaş devre dışı bırakılacak, “Annan Planı” hayata geçirilecek. (Uygulandı!..)
* Kıta sahanlığında esnek davranılacak, ’it dalaşı’ sorunu Yunanistan rahatsız edilmeden çözülecek. (Şimdilik beklemede!..)
* Ermenistan ile ilişkiler iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehinde düzenlemeler yapılacak. (Az kaldı!...)




CUMHURBAŞKANI GÜL, KUZEY IRAK’TAKİ PEŞMERGE YÖNETİMİNE “KÜRDİSTAN” DEDİ

Gizli anlaşma yürürlükte

Abdullah Gül, Dışişleri Bakanlığı görevi döneminde, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’la 14 maddelik gizli bir anlaşma imzaladıklarını açıklamıştı

Bu anlaşmanın maddeleri arasında son günlerin gündemi olan PKK’lı bölücülere af ve Kuzey Irak’taki peşmerge yönetiminin tanınması da vardı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün İran’a giderken yaptığı “Kürt sorununda önemli gelişmeler olacak” sözleri ve Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin bölücülere af istemesiyle başlayan süreç hız kesmeden devam ediyor. Önceki gün davet üzerine Irak’ın başkenti Bağdat’a giden Cumhurbaşkanı, bombayı Bağdat’a giderken uçakta patlattı.



‘Kürdistan’ı tanıdı!

Terörle ilgili soruları cevaplandıran Gül, Irak’ın kuzeyindeki yönetimden ’Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ diye bahsetti. Gül, gazetecilerin Kürdistan mı dediniz? sorusuna ise şöyle cevap verdi: “Ne diyeceğim? Yunanistan, Makedonya’ya Makedonya demiyor diye biz de demiyor değiliz. Irak Anayasası’nda ne yazıyorsa o.”

Dış politika değişiyor

Son günlerde tartışmalara konu olan, Ermenistan açılımı, ABD’nin de içinde olduğu PKK’ya genel af tartışmaları ve peşmerge yönetiminin “Kürdistan” olarak tanınması... Tüm bu süreç akıllara, Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde, ABD’li mevkidaşı Colin Powell’la yaptığını itiraf ettiği 2 sayfalık gizli anlaşmayı akıllara getirdi.


İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek tarafından deşifre edilen ve günümüzdeki gelişmelerle paralellik gösteren 14 maddelik gizli anlaşmada şu maddeler yer alıyordu:

1. Irak’ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri çekilecek.
2. Türk ordusu sınır ötesi harekâtlarda bulunmayacak.
3. PKK/KADEK’e karşı askeri harekâtlar için, ABD askeri makamlarından izin alınacak.
4. Eğer TSK, ABD’den izinsiz harekât yapacak olursa, ABD ’Kürt halkına karşı soykırım uygulandığı’ uyarısında bulunabilecek
5. Türkİye, ABD’nin Ortadoğu ülkelerine karşı uygulayacağı askeri harekâtlarda üs ve taşıma kolaylıkları sağlayacak
6. Türk ordusunun asker sayısı indirilecek
7. Irak’ın kuzeyindeki ’Kürdistan’ tanınacak.
8. Abdullah Öcalan ve diğer PKK’lılara af çıkarılacak.
9. Etnİk grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak.
10. Türkİye’deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek.
11. Türkİye federasyona dönüşecek.
12. KKTC’de Rauf Denktaş devre dışı bırakılacak, Annan Planı bazı küçük değişikliklerle hayata geçirilecek.
13. Ege kıta sahanlığı konusunda Türkiye, Yunan doktrinine daha esnek davranacak.
14. Türkiye’nin Ermenistan ile ilişkileri normalleştirilecek ve iyileştirilecek, sınır ticaretinde Ermeniler lehinde düzenlemeler yapılacak.



Anlaşmayı itiraf etmişti

ABD ile imzalanan “Gizli Mutabakat” ın ilk adımı, Colin Powell’ın 2 Nisan 2003 tarihinde Abdullah Gül ile yaptığı özel görüşmede atılmıştı. Gül, görüşmenin perde arkasını, Vatan Gazetesi azarı Sedat Sertoğlu’na anlatmıştı.


http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haber ... ?hit=14426






Bugün...


“KAK MESUD”



Ülkemizi bölmek, parçalamak ve yok etmek için tertiplenmiş “hain” bir saldırı altındayız.

Kim tarafından?

PKK, İmralı’daki “bebek katili”, TBMM’deki siyasi uzantısı ve yandaşı medya tarafından.

PKK nerede barınıyor?

Mesud Barzani yönetimindeki

Kuzey Irak’ta,

Oralar kimin denetiminde?

Kendini dünya jandarması sanan,

Amerika Birleşik Devletleri,

Mesud Barzani, Celal Talabani.

Besleyen, destekleyen, ekonomik güç veren kim?

Bunların yanı sıra Avrupa Birliği.

Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin lideri Mesud Barzani’yi on gün önce “Kak Mesud” Mesut Ağabey diye kucaklayan, yanaklarından defalarca öpen kim?

Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı “Dağvudoğlu”

“Açılım, saçılım” saçmalıklarıyla ülkeyi bu hale getiren kim?

“Recep Efendi”



Çözüm?

* Habur sınır kapısını kaparsın,

* İncirlik üssünü kapatırsın,

* Kuzey Irak petrol Boru hattını kapatırsın,

* Irak’taki müteahhitlik hizmetlerini durdurursun,

* İmranlı’daki çocuk katilini dışarıya karşı “enterne” edersin,

* Terör suçlarına “ölüm cezası” getiren değişikliği yaparsın,

* Mersin Serbest Limanındaki Kuzey Irak kaynaklı tüm faaliyetleri durdurursun,

* Derhal “Sıkı Yönetim” ilan edip ev ev, hane hane, mezra mezra, karış karış bölgeyi tararsın,

* Nüfus kayıtlarlına göre, olanı, olmayanı tespit edersin,

* Kuzey Irak’taki tüm kamplara, barınaklara hava ve kara harekatıyla girip taş taş üstünde koymazsın,

* örgütün lojistik ve ekonomik kaynaklarını kurutmak için stratejik tedbirler alırsın.



26 Haziran'da Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde bir karar tasarısı imzalandı.

Buna göre;

Türkiye'nin;

* Güneydoğu'su Kürdistan’mış,

* Türk Ordusu güneydoğu'da işgalciymiş,

* Bizler (Türk Ordusu) orada Kürtleri katlediyormuşuz,

* Kıbrıs’ta Türk Askeri işgal kuvvetiymiş,

* Asker faşistmiş,

* Ülkemizde azınlıklar sorunu varmış.

Bu tasarının altına kendilerini “Yeminli Türk Düşmanı” olarak adlandıran;

David Herütanyan, Rafi Povenesyan, Armen Gustavyan

isimli 3 Ermeni,

Andros Kipriyanu denen Kıbrıs Rumu ile,

Dikkat edin; Türk tarafı olarak,

İktidar partisi AKEPE’nin Antalya Milletvekili ve

Türk Grup Başkanı,

Mevlut Çavuşoğlu da imza atmıştır.

İmzalamayanlara gelince;

Yıldırım Tuğrul TÜRKEŞ MHP Milletvekili,

Ertuğrul KUMCUOĞLU MHP Milletvekili,

Vildan KELEŞ CHP Milletvekili,

Haluk KOÇ CHP Milletvekili.


Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, “taşeronların” örgüte yardım ve yataklık yapan ülkeler olduğunu söyleyerek “Bana tek tek isim saydırmayın, düşünürseniz bulursunuz” demiş.

Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklamada; “Biz birçok ülkeyle anlaşmalar yaptık. Suçluların iadesi diye. Bugün Türkiye’de suç işlemiş olan pek çok kişi yurt dışına kaçmıştır. Uluslararası kural, bunların ya iadesi ya yargılanmasıdır. Bu örgüt parasal kaynakları nereden buluyor, elemanlarını nereden temin ediyor? Propaganda nereden kaynaklanıyor?

Hangi ülkede mülteci olarak misafir ediliyor? Bunların hiçbiri iade edilmedi. Taşeron kim, vesaire kim, ortaya çıkmış oluyor. Kim ne verecekse hepsini versin. Sadece ABD’den değil, PKK’yı terör örgütü olarak kabul etmiş ülkelerden en aktif destek bekleriz. Bu terör gün gelir o konuda işbirliği yapmayan ülkeleri de vurur”

Cemil bey;

Filistin’e yardım götüren “Mavi Marmara” gemisine İsrail operasyon düzenlediğinde 9 vatandaşımız öldüğünde,

Aslan kesilip, yumruğunuzu vurup, büyükelçimizi geri çekip, İsrail hükümetini devirmeye kadar her yolu denediniz de, “ölen asker” olunca, bu “taşeron” ülkelerle “diplomatik ilişkileri” gözden geçirmeye değmiyor mu?



Işın ERŞEN


Türkiye referanduma gidiyor. 12 Eylül günü bunlara evet ya da hayır diyecek.Eğer evet derse ne diyeceğiz? KAK Mesut işin sonuna geldik!..AK önde...
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Cmt Tem 31, 2010 12:56

GAFLET AÇILIMI...

Sosyal olayların tarihsel köklerine inilmezse olayları doğru anlayıp değerlendirmek pek mümkün olamaz. Batı, Osmanlı İmparatorluğunu parçalayabilmek için Şark Projesini yürürlüğe koydu. Bunun sonunda önce Hıristiyan topluluklar Osmanlı Devleti’nden ayrıldı daha sonra İngiltere yönetimi, Ortadoğu’daki petrol yataklarına el koymak amacıyla Müslüman Arapları bizden ayırdı. Şark projesinin bugünlerdeki versiyonu B.O.P.’dur. Bunun ne anlama geldiğini eski A.B.D. Dışişleri Bakanı Condalize Rice şöyle açıklamıştır: “Fas’tan Çin’e uzanan 24 ülkenin sınırları değişecektir.” Bu ülkelerin çoğu İslam ülkeleri olduğu gibi Türkiye de bunlar arasında bulunmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin çöküşü karşısında dönemin genç Osmanlılarının çözümleri, mahalli yönetimlere özerklik verilmesi anlamına gelen “Adem-i Merkeziyetçilik” idi. Nitekim Osmanlı Sadrazamı Ali Rıza Paşa 1920 Şubatında Mebusan Meclisi’nde özetle şunları söyler: “Ülkenin yönetimi bütünüyle yerel yönetimlere bırakılacak. Ayrıca bunu denetleme görevi yabancılara verilecektir.” Bu konuşmadan 6 ay sonra Sevr Antlaşması imzalanır. Fakat Atatürk’ün kurduğu T.B.M.M. ve T.C. Hükümeti Sevr Antlaşmasını tanımaz ve uygulanmasını engeller(Velidedeoğlu, 2009).

Bilindiği gibi Lozan’da İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon, İsmet İnönü’ye isteklerini kabul ettiremez ve bunun üzerine şunları söyler: “Bütün bu isteklerimi şimdi cebime koyuyorum. Fakat siz yeni kurulan bir devletsiniz borç almak zorundasınız. Bir gün borç istemeye geldiğinizde cebime koyduklarımı o zaman teker teker çıkaracağım. Yine Kürtlere bir alfabe verirsem siz o zaman ne olacağını görürsünüz.” Bu sözler bugünleri yorumlayabilmemizde çok şey ifade etmektedir.

    Batı emperyalizmi Anadolu’da bağımsız bir Türk Devleti’nin kurulmasını hiçbir zaman hazmedememiştir. Bu sebeple İngilizler 1925 yılında Şeyh Sait’in isyanını destekleyerek Türkiye’nin elinden Kerkük ve Musul’un çıkmasını sağlamışlardır Daha sonra dış destekli başka Kürt isyanları olduğunu biliyoruz. Peki, bu isyanların hangisi günümüzdeki gibi teslimiyetle sonuçlandı. Çanakkale’de, 1.2. İnönü, Eskişehir Kütahya, Sakarya, Büyük Taarruz muharebelerinde analar ağlamasın denilerek düşmana mı teslim olduk. Bölgede tarihte yapılan isyanlara karşı açılım mı yapıldı. Beyler devlet kanuna uymayan, kendi varlığına kasteden hainlerin başına dünyayı yıkar analarını da ağlatır. Yoksa devlet olamaz.

P.K.K. Batılı sömürgeciler ve onların yerli işbirlikçileri tarafından kurdurulup desteklenmiştir. Yakın geçmişte bir A.B.D. yetkilisi, P.K.K.’yı desteklediklerini itiraf etmiştir. A.B. ülkeleri P.K.K.’yı hem maddi olarak desteklemekte hem de onlara Batı’nın büyük şehirlerinde barınma imkânları vermektedirler. Bunun yanında Paris’te Kürt Enstitüsü kurulmuş ve bu yıllarca çalışmalarını sürdürmüştür. Nitekim Bugünlerde çeşitli üniversitelerde Kürtçe bölümlerinin açılması söz konusu edildiğinde Sayın Y.Ö.K. Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Paris Kürt Enstitüsü’nden uzmanların getirilebileceğini söylemiştir.


Ayrıca bugüne kadar yayımlanan A.B. İlerleme raporlarında Türkiye ile ilgili hep şu ifadeler yer almıştır: “ Türkiye’de Kürtler etnik azınlıktır, Aleviler dinsel azınlıktır bunların haklarının verilmesi gerekir.”

24 Mayıs 2003 tarihinde Dışişleri Bakanlığında Sayın Bakan Abdullah Gül, Vatan Gazetesinden Sedat Sertoğlu’na bir röportaj vererek A.B.D Dışişleri Bakanı Colin Powel ile 2 sayfalık ve 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştıklarını, gizli olduğu için bunları açıklayamayacağını söyledi. Sonra bu anlaşma maddeleri bazı kitle iletişim araçlarında yer aldı.

Bu konu medyada yer almasına rağmen iktidar yetkileri bunları bugüne dek yalanlamadılar. Bu maddelerin konumuzla ilgili olanları belirtiyorum. Uygulanıp uygulanmadığının takdirini okurlara bırakıyorum.

Türkiye Kuzey Irak'tan Çekilecek.


Irak'ın kuzeyinde bulunan bütün Türk birlikleri ve Türk Ordusu'na bağlı özel kuvvetler, dört ay içinde aşamalı olarak Türkiye sınırları içine çekilecek.

Sınır Harekâtına Son;

Türk Ordusu bundan böyle hangi gerekçeyle olursa olsun, sınır ötesi harekâtta bulunmayacak. PKK/KADEK'in Türkiye egemenlik alanı dışında takip ve bastırılması harekâtlarına son verilecek.

PKK'ya Askeri Harekat İçin Abd'den İzin PKK/KADEK'E karşı Türkiye devletinin egemenlik alanı içinde yapılacak askerî harekâtlar için, ABD askerî makamlarına haber ve bilgi verilecek, izin alınacak.

Kuzey Irak'taki Kukla Devleti Türkiye Resmen Tanınacak.

Irak'ın kuzeyinde kurulmuş olan ve sözüm ona "Kürdistan" adı verilen Kukla Devlet, resmen ilan edildikten sonra, Türkiye tarafından da resmen tanınacak. Türk devletinin Kukla Devletin kuruluşunu "savaş nedeni" sayan Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve bu yöndeki politika ve kararları kaldırılacak.

PKK / Kadek Elemanlarına Geniş Kapsamlı Af.

Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak.

PKK / Kadek Yasallaşacak.

Gelelim madalyonun diğer yüzüne; vatanı vatan yapan, uğruna en kutsal varlıklarını veren şehitler ve gazilerin bu olayda taraf yapılmaları ve sokaklara inmek zorunda bırakılmalarına. Bırakın bu insanlar acıları ve onurlarıyla yaşasınlar. Evladını vatana hediye eden bir anayı nasıl PKK ile karşı karşıya getirip onunla mücadeleye mecbur bırakırsınız. Şehidin ve gazinin temsilcisi Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar devlettir devlet.

Şehitlerimiz sayesinde ailemizle güven içinde yaşıyor, okulumuza, camimize, işimize gidebiliyoruz. Kısacası her şeyimizi onlara borçluyuz. Gelin her şeyimizi borçlu olduğumuz bu insanların yürek yangınına kulak verelim.

İzmir Şehit Aileleri İnsan Hakları Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Yeşilbağ dernek binasında yaptığı açıklamalar

"MADALYALARI EKSİK"

Terörist ile Şehit aileleri arasında fark kalmadığının altını çizen Yeşilbağ; "Dağda ölenlerin kardeşleri iş sahibi olacakmış, Şehit çocuklarına da aynı hak verilmişti. Dağda ölenlerin yakınlarına maddi yardım yapılacakmış, Şehit yakınlarına da tazminat veriliyor. Şu an şehit ile terörist arasındaki tek fark madalya. O'nu da gelsinler biz verelim. 15 yıldır taşıdığımız madalya bizim tek gurur kaynağımız. Bizim evlatlarımız üstlerine giydikleri elbise yüzünden kurşun yedi. Bizim evlatlarımıza sıkılan kurşun devlete sıkılan kurşun idi. Şimdi devlete kurşun sıkanlar masummuş gibi gösteriliyor, iş sahibi yapılıyor. Biz de gençlerimize; çıkın dağa devlete kurşun sıkın sonra da gelin pişmanlık yasasından faydalanın iş sahibi yapalım mı diyelim?" şeklinde konuştu.

“BİR TEK TÜRK BAYRAĞI YOK"

Habur sınır kapısından girerek teslim olan PKK'lı teröristlerin neredeyse bando mızıka ile karşılanacak olmasına tepki gösteren Yeşilbağ; "Bir kırmızı halıları eksik. Bakın onları bez parçaları sallayarak karşılıyorlar. Bir tane bile Türk Bayrağı yok. Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı sadece Türk Bayrağı taşır" dedi.

"HİÇ BİR ŞEHİT ANASI VATAN SAĞOLSUN DEMEYECEK"

Yapılan bu uygulama ile vatandaşların devlete güvenlerinin kalmayacağını savunan Dernek Başkanı Nurettin Yeşilbağ; "Vatandaş devletine, yasalarına güvenemezse kendi hakkını kendi aramaya başlar. Bundan sonra bilinsin ki hiçbir şehit anası Türk Bayrağı'na sarılı çocuklarının tabutlarına sarılıp -Vatan sağ olsun- demeyecek" şeklinde konuştu.


    Sonuç olarak plan, emperyalizmin ve her haliyle emperyalizme hizmet ediyor. Bunu milletimiz anladığında bütün tuzakları bozar. Sevri imzalayanlar o günün gafil yöneticileriydi ama halk onların imzaladığı belgeyi emperyalizme hizmet ettiği için paçavraya döndürdü ve istiklal savaşı verdi. Bu ülke sahipsiz değil eninde sonunda milli şuur galip çıkacaktır. Bu hep böyle olmuştur.

12.11.2009
Hanefi ÇATAL








Kürtler, Erdoğan’a neden el vermiyor



ESKİDEN Kürt meselesi ve ondan türeyen terör, Güneydoğu kelimesiyle birlikte anılırdı.

Olaylar daha ziyade “Olağanüstü Hal Bölgesi” içinde cereyan ediyor, Türkiye’nin diğer yörelerine fazlaca bulaşmıyordu. Artık bu dönem geride kalmıştır. 1983’den beri bu köşede, daha çok ekonomi ağırlıklı yazılar yazmama rağmen herhalde yirmiden fazla Kürt meselesi ile ilgili yorum kaleme aldım. Daha ilk yazılarımda bu hareketin etnik temelli bir “ülkeyi bölme” projesi olduğunu vurguladım. “Ya ver kurtul, ya vur kurtul” ibaresi bana aittir. Bu deyişi babamın zaman, zaman kullandığı Kürtçe “ya herro, ya merro” özdeyişinden türetmiştim.

1990’lı yıların başındaydı. Dönemin Kürt milletvekilleri The Marmara otelinde gazetecilerle bir toplantı tertiplemişti. Benim dâhil olduğum sohbet çemberinin odağında uzun boylu bir milletvekili duruyordu. Kendinden çok emindi.

Her soruya tepeden bakarak cevap veriyordu. “Terörün sebebi, devletinin uyguladığı baskılardır” diyor, örnekler veriyordu. “Baskı kalksın, terör biter” diyordu. Laf, lafı açtı ve sonunda çözüm Kürt özerk bölgesinin kurulmasına geldi. Gazetecilerden biri “Eğer Güneydoğu’da ayrı bir Kürt devleti kurarsanız, nasıl geçineceksiniz?” dedi.

Milletvekili gerildi ve sert bir ses tonuyla, “Şu, Kürtleri, Kürtlerden fazla düşünme, bize ağabeylik taslama tavrınızı terk edin. Bırakın da kendi başımızın çaresine, kendimiz bakalım. Çobanlık yapar yine geçiniriz, siz merak etmeyin” dedi. Ben de, “Çözüm olarak gördüğünüz Kürt Özerk Bölgesi kurulması, biri bölge sınırlarını gösteren haritanın çizilmesi, diğeri de buna bağlı etnik temizlik olmak üzere iki büyük soruna yol açar” dedim.

Sovyetlerin çökmesi üzerine ABD’nin dünya aleme ilan ettiği bir “Yeni Dünya Düzeni” (New World Order) var. Buna göre, bir ulus devlet içinde yaşayan etnik bir halk, demokratik yolla bağımsızlık isteyebilir. Eğer bu halkın, siyasi örgütlenmesi ve bağımsızlık davasını demokratik, yani halk oylaması ile gerçekleştirmek istemesi yasaklanırsa, o halkın ayaklanma hakkı doğar. ABD ve AB bu ayaklanmayı destekler. Demokratik yollar açık ise, ABD ve AB etnik ayaklanmaları desteklenmez.

Bir zamanlar “her sosyalist, Kürtçü; her Kürtçü, sosyalisttir” özdeşliği geçerliydi. PKK Marksist bir örgüttü. Bayrağında orak çekiç resmi vardı. Bu bitti. AKP’nin tartışılmaz önderi Erdoğan ise, iktidara gelmeden önce de “etnik esaslı bir bölünme olsa bile, İslam çimentosuyla ülke bütünlüğünün korunacağını” düşünüyordu. Hâlbuki tek devlet, tek milletle yaşar. Ne komünizm, ne İslam, ne de bir başka din, “ulus bilincinin” yerine geçemez.

Bugün Erdoğan, Kürtlere istediklerini verebilecek tek isimdir. Başbakan’ın başlattığı açılımın içi doludur ve mesaj şudur: Ey Kürtler! Size Yeni Dünya Düzeni’ne uygun olarak istediğinizi vereceğim. Ama bunun için önce terörü durdurup, analarımızı ağlatmaktan vazgeçmeniz şarttır. Aksi takdirde ben bu açılımı Türklere pazarlayamam.

Kürtler, Erdoğan’ın bu teklifini tam kabul etmediler. Çünkü “Türk realitesinin” Erdoğan’ı bile aşacağından korkuyorlar. Demir tavında dövülür deyip, uluslararası rüzgârlar yön değiştirmeden açılan kapıdan geçip, bir an önce sonuca gitmek istiyorlar.
Son Söz: En kötü aldatma, kendini aldatmadır.



Ege CANSEN
31.07.10
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

Re: PKK vuruyor, AKP susuyor! AÇILIM sürüyor... BARZANİ abi!..

İletigönderen Başkomutan » Pzt Ağu 02, 2010 23:52

AÇILIM İHANETİNİN ŞİFRELERİ - I


AKP'nin hayatımıza girdiği günden bu yana "çok konuşup hiçbir şey söylememek" iktidarın en önemli siyaset stratejisi haline geldi. Hiçbir AKP'liden hiçbir konuda muhalefete, vatandaşa, çiftçiye, şehit ailelerine sövmenin dışında tutarlı, kaliteli bir iki cümle duyulmadı. Kavga ve çatışma üzerine kurulu politika ve hitabet tarzları yaklaşık sekiz yıldır sadece gerginlik yarattı.

Türkiye'nin işsizlik, ekonomik sıkıntılar gibi acil sorunları çözülmeyi beklerken AKP iktidarı, çözülmüş ya da çözüm aşamasında neredeyse sona gelinmiş olan bölücü terör sorununu da sekiz yıla yakın bir sürede başa döndürerek eskisinden daha da büyük bir problem haline getirdi. Bunun en önemli sebebi de açılım adı verilen ihanet projesi oldu.

AKP açılım adını verdiği ve asıl içeriğini hiçbir zaman tam olarak açıklayamadığı bu ihanet projesini dillendirmeye başladığından bu yana yüzlerce şehit vermiş olmamız bile bu üstü kapalı ihaneti durdurmaya yetmedi. Plan sürekli isim değiştirdi ama asıl gizlenen içerik hiçbir zaman değişmedi. Aydın'da MHP binasına asılan ve kendini padişah olarak görülen başbakandan emir almış valinin polislerle zorla indirdiği pankartta olduğu gibi, AKP açıldıkça analarımız ağladı

AKP'nin internet sitesinde bulunan demokratik açılım kitapçığı incelendiğinde hem asıl amaç, hem de aldatma kandırma politikaları açık bir şekilde gözler önüne seriliyor.

Zaten "demokratik açılım süreci, milli birlik ve kardeşlik projesi" isimli kitapçıkta başbakanın önsözündeki "bu millet terörden ve şehitlerimizin kanlarından beslenenlere karşı birbirine daha fazla kenetlenerek gereken cevabı işte bu süreçte bir kez daha ve gür bir sesle verecektir" cümlesi tamamen gerçekleri saptırmaktadır, farklı göstermeye yöneliktir. Tutarsızlığın, milletimizin duygularıyla oynamanın bir göstergesidir.

    Recep Tayyip Erdoğan, "bu ülkede bir şehit olduğu zaman nasıl yaygaraların koparıldığını hepimiz biliyoruz" diyerek evlatlarını, eşlerini, babalarını kaybetmenin derin acısını yaşayan ve buna rağmen dimdik ayakta durarak büyük bir tevekkülle "vatan sağ olsun" diyebilen asil ruhlu şehit ailelerinin acılarını hiçe saymıştır. Teröre isyan edenleri, bunu haykıranları duymazdan gelmiş ve böylesine büyük acıları bile siyaset malzemesi yapabilmiştir.

    Habur'da kucağını açıp terörist karşılayıp çadır mahkemeleri kuran ve hemen hemen tamamını hukuksuz bir şekilde serbest bırakan bir zihniyetin bugün şehitlerin adını ağzına alması bile abesle iştigaldir. "Terörden ve şehitlerimizin kanından beslenenler" söylemiyle de şehit cenazelerine giden, şehitlerimizi son yolculuklarında yalnız bırakmayan ve kendi evlatlarını kaybetmiş gibi acılarını en derinde yaşayan insanımızı da çok derinden üzmüştür.

    Aziz şehitlerimize "kelle" diyen ve topraklarımıza göz dikmiş soysuz terörist başına "sayın" diyen de başbakan Erdoğan'dır.

    Terörden asıl beslenen ve bunu da her fırsatta kullanan peşmerge lideri Barzani'yi devlet töreniyle karşılayan, ayaklarının altına kırmızı halılar seren ve bayrak krizi yaşanmasına sebep olan da başbakan Erdoğan'dır.

    PKK'nın en büyük destekçisine "abi" diye kürtçe hitap eden, davet metninde "kürdistan bölge başkanı" diyen ise AKP'nin Dışişleri bakanı Davutoğlu'dur.

    Bütün bunlardan sonra hangi milli birlikten, hangi kardeşlikten söz edilmektedir? İlk başta sadece "açılım" adı verilen proje, halkımızın Habur rezaletine ve artan teröre tepkisinden sonra "milli birlik" adına dönmüş, arkasından "demokratik açılım" adını almıştır.

    Planın içeriği hiç değişmemiş, sadece milletimizi aldatmak ve kandırmak için kılıf değiştirilmiştir. Sürekli gömlek değiştirdiklerini söyleyenlerin asıl kimlikleri değişmediği gibi bu ihanet projesinin de kılıfı ne kadar değişirse değişsin bu bir yıkım projesidir.

    12 Eylül'de yapılacak referandum için de "Anayasa değişiklik önerimiz açılım projemizin önemli bir parçasıdır. Atacağımız adımların önünü açıyor, alt yapısını hazırlıyor" diyen başbakan, bu ihanet projesiyle açık bir şekilde PKK'yı siyasallaştırmaya çalışmaktadır.

AKP, devletin işleyişini kendi lehine bozmanın ve cumhuriyetin temellerini sarsarak milli bütünlüğümüzü yok etmenin peşindedir ve bunun adına da "demokratik açılım" diyerek halkımızı kandırmanın yollarını aramaktadır.

Ancak, milletimiz 12 Eylül'de sandıkta en güzel cevabı verecektir.


F. Banu DOĞAN


AÇILIM İHANETİNİN ŞİFRELERİ - 2



AKP'nin internet sitesindeki demokratik açılım kitapçığında otuz soruya otuz cevap verilmiş. Baştan sona milletimizi aldatmak ve kandırmak için nasıl laf cambazlıkları yapıldığını, nasıl içi boş laflar üretildiğini ve asıl amacın ne olduğu bu kitapçıkta açıkça görülebilir. İlk soru "Demokratik açılım süreci nedir? Hangi amaca hizmet etmektedir?"

Bu sorunun cevabındaki ilk cümle ise şöyle: "Türkiye güçlü ekonomisini ve itibarlı dış politikasını son yedi yıldır demokratikleşme alanında attığı adımlar üzerine bina etmiştir"

İşte hikâyemiz böyle başlıyor. Aslında hikâyeler masum metinlerdir. Çocukları dünyanın güzel bir yer olduğuna ve iyilerin her zaman kazandığına inandıracak beyaz yalanlardan oluşabilir. Ancak AKP'nin hikâyesi daha ilk cümlesinden itibaren koca bir milleti kandırmak için kurgulanmış, beyaz değil kapkara yalanlardan oluşmaktadır. İşin ilginç yanı bu yalanlara kendileri de inanmış gibi görünmektedir.

Burada sadece bir cümleden üç ayrı yalan çıkmaktadır. Güçlü ekonomi, itibarlı dış politika ve demokratikleşme, AKP'nin her sıkıştığında başvurduğu aldatma kandırma politikalarının en çok üzerinde durulan kavramları olmuştur.

Türkiye'de işsiz sayısı yüzde 14'ü bulmuş durumdayken, insanlar artık ekonomik sıkıntılar yüzünden psikolojik sıkıntılar yaşayıp kendi hayatlarına son verirken, sırf geçim sorunu yüzünden yüzlerce yuva dağılırken hangi güçlü ekonomiden bahsedilmektedir?

    "Dış politikada sıfır sorun" gibi teslimiyetçi bir yaklaşım kapsamında AKP'nin bugüne kadar gerçekleştirdiği dış politikalar artık yabancı basında bile alay konusu haline getirilmişken hangi itibardan bahsedilmektedir?

    Avrupa Birliği'nin dayattıklarına kayıtsız şartsız teslim olmak mı yoksa ABD'nin emrettiği her şeyi anında yerine getirmek mi itibardır? Azerbaycan ile bağlarımızı koparmak pahasına Ermenistan sınırlarını açmaya kalkmak mı yoksa dünyadaki sözde soykırım yalanına karşı aklı başında tek cümle söyleyememek mi itibarlı bir duruştur? Milletten gizli, kimseye haber verilmeden kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmak mı demokrasidir?

    Demokrasiden anladığımız devletin valisini parti çıkarlarının koruyucusu olarak mı kullanmaktır yoksa askerimizi şehit eden PKK'lı teröristlere törenler düzenleyip çadır mahkemeleri kurmak mı? Bu mudur demokrasi? Eğer üzerine bu "güçlü" ekonomi ve bu "itibarlı" dış politika (!) inşa edilen "demokrasi" buysa vay halimize!

AKP ekonomi ve dış politikada "tarihi" başarılar elde ettiğini iddia etmektedir. Elde edilenlerin "tarihi" olduğu kesindir. Ancak başarı AKP'ye her konuda olduğu gibi ekonomide ve dış politikada da çok uzaktır.

Başbakanın "Bizim niyetimiz son derece samimi... Bizim niyetimiz son derece halis... Annelerin gözyaşlarına, evlat acısına, feryat-figana daha fazla tahammülümüz yok..." sözlerinin ardından başlayan açılım safsatası her geçen gün bölücülüğü körüklemiş, terörün tırmanmasına sebep olmuş ve şehit sayısında ciddi artışlar meydana gelmiştir.

Asıl bu açılım projesi sürecinde Gencecik fidanlar, delikanlılar sararıp solmuştur
Asıl bundan sonra anneler daha çok ağlamıştır.

Terördeki bu ani artışın ardından çözüm yolları bulması ya da en azından daha önce başarıya ulaşmış çözümleri yeniden gündeme getirmesi gereken başbakan gerginlik yaratmaya ısrarla devam etmiş ve ihanet projesinden de vazgeçmemiştir.

Ortadoğu Gzt.
F. Banu DOĞAN


Müstakil tapu istedi!


Gördünüzmü, duyup işittiniz mi; ’açılımın yönetimi’Tayyip Erdoğan’ın, Bülent Arınç’ın, Beşir Atalay’ın inisiyatifinden çıktı. Abdullah Öcalan’ın, Murat Karayılan’ın, Osman Baydemir’in yönetimine geçti.

Tayyip Erdoğan biliyordu.

Açıklayamıyordu.

Bülent Arınç haberliydi.

Beşir Atalay farkındaydı.

Olgunlaşmasına çalışılıyordu.

Halkın öfkesinden (Türk realitesinden) korktukları için ’açılım paketinin içindekini gizliyor’analar ağlamısn diye vakit kazanarak yedire yedire, sindire sindire, pişire pişire zaman içinde kabul ettirmeyi planlıyorlardı.

Türk realitesini uyutuyorlardı.

Realite ayıktı.

Açılımcılar planlarında sıkıştılar.

İnisiyatifi Öcalan’a kaptırdılar.

Önceki gün; Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, Dersim İsyanı’nın önderi Seyit Rıza’nın heykelinin açılışında ’İnisiyatifi ele aldıklarını’ ilan eden açıklamasını yaptı ve açılımın içindekini: bayrak ve özerklik istiyoruz diye ilan etti.

Özerk Kürdistan olacak!

İki bayraklı olacağız!

Sarı-kırmızı-yeşil Kürdistan bayrağı özerk Kürdistan’da, Ay Yıldızlı Türk Bayrağı da Doğu ve Güneydoğu Anadolu dışında kalan demokratik Türkiye’de dalgalanacak.
Anladınız değil mi?


Baydemir açıkça söylüyor:

Güneydoğu ve Doğu Anadolu biz Kürtlerin olacak.

Geri kalan da hem Kürtlerin hem Türklerin ortak malı sayılacak.

İşte saklanan buydu!

Açılım dedikleri buydu!

Osman Baydemir açılımın içinde var olan ve Tayyip Erdoğan’ın da Beşir Atalay’ın da Abdullah Gül ile Bülent Arınç’ın da başından beri (Habur’a seyyar mahkeme götürüldüğü günden beri) bildiği haritayı açıklamış oldu.

Güneydoğu ve Doğu Kürt’ün.

Buraya müstakil tapu isteriz.

Kalanı da hem sizin hem bizim.

Buraya da müşterek tapu isteriz.

Alparslan’ın, Diyojen’in ordusunu yendiği yaklaşık 1000 yıldan beri gelen haritayı değiştirmeyi teklif ediyor. Türkiye Yugoslavya olsun istiyorlar.

* Necati Doğru / Sözcü



Açılım pazarlığı’nın sonuna gelindi!



BDP’nin ’açılıma’ gelininceye kadar “Kürt sorunu, demokratik hakların verilmesi, eşitlik” gibi söylemlerin arkasına sığındığı, ama aslında “Türkiye’nin özerk bölgelere bölünmesini (aslında bunu bile Güneydoğu’da bağımsız Kürdistan kurulması için) istediği, bunun yanında PKK’ya ve tabii ki Öcalan’a af, siyaset yapma hakkı, Anayasa’daki ’vatanın, milletin bölünmez bütünlüğü, vatandaş tanımı’ gibi değiştirilemez maddeler içindeki tanımların değişmesi” gibi bir dizi talebi olduğu açıkça ortadaydı.

Bu istekler önce DTP, sonra BDP’liler tarafından defalarca, Öcalan’ın yol haritaları ile anlatıldı. ’Özerk bölge’ diye tarif ettikleri yapıda “kendi eğitim ve sağlık sistemi, kendi meclisi hatta kendi güvenlik güçlerinin olacağı” söylendi.

Ama aylarca TV’lerden, gazetelerden “Terör mücadele ile bitmez, pazarlıkla biter” telkinlerinin arkasından hükümetin yine tüm muhalefet partilerini, sivil toplum kuruluşlarını, üniversiteleri, deneyimli dış politika uzmanlarını dışlayarak, tek başına ve “güzel şeyler olacak” diye giriştiği açılım sürecinde bunlar sanki hiç söylenmemiş, hiç bilinmiyormuş gibi davranıldı.

Ruhat Mengi / Vatan



Her şey aşama aşama…



Oturmuş konuşuyoruz: “Bu iş nereye gidecek, ya da gidiyor?” Görünen ufuk parlak değil… Sorun nasıl çözümlenecek? Neler planlanmaktadır? Tabii hepsi “demokratik hak ve özgürlükler” kılıfıyla, desteğiyle… Önce dil… Kürtçe, Türkçenin yanında eğitim dili olmalıdır. Olsun, amaç bu sorunu çözmek değil mi? Kürtçe, Türkçenin yanında eğitim dili olunca, mahkemelerde de Kürtçe konuşulmalı. Buna itiraz eder misiniz?

Ne münasebet, maksat çözüm değil mi? Kürtçe dili eğitim dili kabul edildikten sonra, bu ülkenin Türk ve Kürt halkından oluştuğunu kaydetmek gerekmez mi? Elbette gerekir, maksat çözüm oldukça… Türklerin bir halk deyimi vardır: “Terazi var, tartı var Her bir işin vakti var.” Sırada, Türkiye’nin fiili ikili yapısının Anayasa değişikliğiyle tescili var.

O da, o kadar zor değil! Tayyip Erdoğan iki şiir okur, iki damla gözyaşı, olur biter. Sırada yerel yönetimler reformu bekliyor. Bu ne demek? “Federe devlete geçiştir!” demek… Ve sıra geldi bombamıza… Hadi bakalım televizyonlar sıra sizde, başlayın “az sonra”lara… “Bağımsız Kürdistan kuruldu!”
“Hadi canım sende!” diye bağıracağınızı düşünüyoruz: “Devlet nerede?” diye. Onu da Reha Muhtar’a sorun, çocukcağız yıllardır bağırdı durdu: “Devlet nerede?” diye, belki bu defa duyan olur.

Hasan Pulur / Milliyet


Selcan TAŞÇI
ilkkurşun.com


yugoslavya-yi-hirvatca-parcaladi-t25724.html
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler!

Eğer bir milletin kurtarıcıya gereksinimi yoksa artık millet olmuştur
Sakın kurtarıcı bekleme‚ yoksa sana karşı olan vazifemi yapamadım sayarım

Türk milletinin büyük millet olduğunu bütün medeni alem, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır

Beni hatırlayınız
Kullanıcı küçük betizi
Başkomutan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 2297
Kayıt: Pzt Eki 12, 2009 23:24

ÖncekiSonraki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x