
27 Mayıs benim için ayrıca bayramdır. Çünkü öğretmen olmamı sağladı.
Rize’de daha önce Öğretmen Okulu yoktu. Her ilde 3 yıllık lise dengi öğretmen okulları böyle kuruldu. Erkekler yatılı kızlar gündüzlü okuyordu. Ben de bu sayede öğretmen oldum. (http://www.mahiye.com) 18 yaşımdayken ben maaş alan bir öğretmendim.
Rize Öğretmen Okulu sayesinde, Rize’de öğretmen genç kızlar kuşağı oluştu, Rize’nin çehresi değişti. Hatta Rize Lisesinden mezun olup, aradaki fark derslerinin sınavlarına girerek ilkokul öğretmeni olan arkadaşlarımız oldu.
27 Mayıs’ın politik sonuçları hep konuşulur da eğitimde getirdikleri hiç konuşulmaz.
Yapılan sosyal özgürlükçü anayasanın şemsiyesinde mükemmel bir müfredat hazırlandı, ilkokuldan itibaren mükemmel matematik ve fen ders kitapları yeniden yazıldı. Şimdi bulursanız saklayın diyorum, her biri altın değerindedir, okul kütüphanelerinden bunları kaldırdılar, bulunamıyor.
27 Mayısla birlikte eğitimde çok önemli bir adım daha atıldı, 1964’de yatılı Fen Liseleri açıldı. Amacı, toplumun bilim adamı ihtiyacını kaynağından yetiştirmekti.
1968'de yürürlüğe giren o eğitim müfredatının hazırlıkları 1963'de başlatıldı. Tamamı Türk eğitim uzmanlarından oluşan komisyonlar kuruldu. Türkçe komisyonunda çalışan Feyzi Öz ağabeyimiz sağdır, davet üzerine Çin Halk Cumhuriyetinin eğitim programlarında da çalışmıştır.
27 Mayıs devrimiyle gelen yeni müfredatın adı “1968 Müfredatı” olarak eğitim tarihine geçti. Toplumcu felsefesi vardı, “Çocuk sosyal varlıktır”, “Küme çalışması”, “Tümden gelim”, “Hayat Bilgisi Mihver Ders” gibi kavramları vardı.
Şimdi ise 2005 Müfredatına geçtik, artık "çocuk bireydir", “talep varsa ders var”, “tek kişilik sıralarda oturmak”, “Az bilgi iyidir” palavrası, bilimdışı ders kitapları çocuklara bedava dağıtılıyor… Sonuçları ortada.
27 Mayıs’tan sonra hızla her alanda bilim adamı yetiştiriyorduk. Özel bir örnektir;
1968'de ODTÜ Makine Mühendisliğindeki derslerden biri ATOM ENERJİSİ dersiydi. NÜKLEER ENERJİ ELDE ETMEK için gereken dersti. 1968’de burada okuyan İranlı öğrenciler İran’a döndüklerinde işe koyuldular, şimdi Nükleer Santrallerinin başında onlar var. Biz ise bu dersi 1980 de kaldırdık.
Şimdi 1968 Müfredatının tümüyle berhava edilmesi için ABD’ye söz verdik, piyasacı eğitime geçiyoruz. On Yabancı Uyruklu Uzmanla çalışan MYK'dan söz ediyorum, yabancılar iş başındadır.
27 Mayıs, okul kütüphanelerini kitapla doldurmuştu, şimdi hepsi bomboş.
27 Mayıs’ta gençlere nasıl sahip çıkıldığı pek anlatılmaz. Altında Suphi Karaman’ın imzası olan Kredi ve Yurtlar Kurumu kuruldu. Üniversite gençleri devletine milletine şükran duymayı da böyle öğrendi. Öğrencilere ücretsiz sıcak barınak ve ücretsiz sıcak yemek vermek bu sosyal anayasanın gereğiydi.
Kurumun bozulması 1980’li yıllara denk gelir, önce yemekler bozuldu, kaloriferler arızalandı, sonra paralı yemek şirketleri buralara girdi. Kredi ve Yurtlar Kurumunu bakımsız ve parasız bırakılırken, cemaat evlerine öğrenci çekmeye başlandı.
Bu kurumu çökertmekle, öğrencileri cemaat evlerine çekmek arasında doğrudan bağ olduğunu görebiliriz. Gençliğine sahip çıkmayan bir devlette devrim yaşayamazdı, öyle de oldu.
Ben 27 Mayıs olmasaydı bugünkü ben olmayacaktım, bunu çok iyi biliyorum. 27 Mayıs artık bayram değil, ama benim hâlâ bayramımdır.
Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın Kayseri’de sinema salonunda yakılmak istendiği, Fakir Baykurt ve arkadaşlarının saldırıya uğradığı günlerde, Fakir Baykurt’un bütün Anadolu gezilerinde yanında olma kararı alan sevgili Suphi Karaman’a, tüm eski TÖS’lü öğretmenler adına bir kere daha saygılarımı sunuyorum. Oğlu Suay Karaman Cuma akşamı Ulusal Kanal ekranında 27 Mayıs’ı ve babasını anlatacak.
Önemli:
Önceki gün ciddi bir rahatsızlık geçiren Sayın Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’a geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum.
Eğitimci Yazar Mahiye MORGÜL, 26 Mayıs 2011
mahiye@gmail.com