29 Ekimi Kutlarken... / Erhan SANDIKÇI

29 Ekimi Kutlarken... / Erhan SANDIKÇI

İletigönderen Erhan Sandıkçı » Pzr Eki 28, 2012 21:43

Resim

Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemâl Atatürk’ün ölümünün ardından hızla, sömürgeci güçler tarafından köleleştirilme sürecine girdi. On yıllardır bir “ele geçirme” projesi uygulanıyor. Türk devrimiyle birlikte bağımsız, çağdaş, üniter, ulus-devlet yapısı içinde, millî sanayisine sahip, halkçı bir ekonomi anlayışıyla yönetilen Türkiye’nin mazlum milletlere de örnek olan bu kararlılığından hiç memnun olmayan sömürgeci çete, onun hayata vedasından hemen sonra işe koyuldu! Hedefleri Türkiye’yi siyasette, ekonomide, kültürde, sanatta, bilimde, basında, bürokraside, diplomaside, her alanda işgâl etmekti.

Bir avuç bankerin yönettiği şu “küreselleşen” dünyada sömürgecilik, Nikaragua’dan Afganistan’a, Panama’dan Sudan’a, Balkanlardan Kafkaslara kadar her yeri yakıyor, yıkıyor, bombalıyor, bölüyor, parçalıyor, yönetiyor. Bazen de, hattâ çoğu kez de bu terör ortamından önce medyayla, sivil “örümcek” kuruluşlarıyla, akademisyenlerle, satın alınmış kanaat önderleriyle operasyonlarını gerçekleştiriyor. Amaç tüm dünyayı köleleri yapmak…

On yıllardır yöneticilerimiz Türk milletinin ulusal çıkarlarına değil sömürgeciliğin emirlerine göre hareket ediyor. Ama 3 Kasım 2002’de iktidara gelen AKP, sömürgecilere hizmette kendinden önceki tüm yönetimleri geride bıraktı. Sömürgecilerin Orta Doğu’daki plânları çerçevesinde Türkiye’de millî değerlerin yok edilmesi, Atatürk ilke ve devrimleriyle hesaplaşılması, Türkiye’nin bölünmesi yolunda geçmişteki diğer ihanet içindeki unsurların yaptıklarının üstüne çok daha fazlası konuldu.

Sömürgeciliğin kuklası AKP, Fetullah’ın kalemleri, NED-Soros beslemesi liberaller, bölücüler ve küresel çeteye hizmet eden farklı parti, cenah ve mevkilerdeki diğer “içimizdekiler”in Türkiye’nin gündemine koydukları nelerdir?
- Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı, Cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve Kemalizme iftiralar

- Türkiye’nin ulus-devlet yapısına saldırılar, Türk milliyetçiliği ve “Türk milleti” kavramını yıkma çabaları

- Terör örgütü PKK’nın bölünme hedefini yumuşatarak halka sunma, “demokratik özerklik”, “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” ve “anadilde eğitim” gibi uzun vâdede bölünmeye yol açacak taleplerin dile getirilmesi

- Devletçi ekonomiyi yıkacak özelleştirme projeleri ve toprak satışları

- Türkiye’yi dış politikada bağımlı hâlde tutmak için pompalanan AB sevdası, NATO, Gümrük Birliği gibi sömürgeci sistemin çarklarını asla sorgulamama

- Laikliğe darbe vurulması, cemaat-tarikat eliyle “alternatif devlet(bürokrasi)” oluşturulması ya da devletin ele geçirilmesi

- Türk toplumunun etnik-dinî-mezhepsel farklılıklar ya da başörtüsü-türban gibi konular üzerinden ayrıştırılması, millî birliğin zedelenmesi

Bunların dışında eğitim, sağlık, yargı, dinler arası diyalog gibi pek çok konu daha var.


Biz Türkiye’nin birliğini, bütünlüğünü, Atatürk ilke ve devrimlerini savunuyorsak; bunları savunma zorunluluğuna düşmüşsek; içinde bulunduğumuz bu davada yan yana yürüyeceğimiz kişilerde arayacağımız birtakım özellikler olmalı şüphesiz. Babamızın oğlu da olsa karşımızdaki, 50 yıllık ünlü artist de olsa, Türk devrimini tamamlama ve ABD-AKP-PKK ittifakına karşı Cumhuriyeti savunma yolunda kol kola gireceğimiz kişide bazı unsurlar arayacağız. Bu, kimseyi beğenmeyip yanına almayarak yalnızlaşmak değil, davanın karakterine uygun olmayanlardan uzak durarak ona zarar vermemektir.

Sağ-sol diye bölünmek, particilik yapmak en büyük yanlıştır. “Bütün millî güçler bende toplansın” demek, tüm vatanseverleri ortak bir paydada bir araya getirmek yerine “öncü benim, peşimden gelin” demek Türkiye’nin gidişâtından rahatsız olan Atatürk ve Cumhuriyet sevdâlısı insanları bir araya getirmez, böler! A partisi “herkes burada toplansın” derse B partililer neden “herkes B partisinde toplansın” demesin?

Bölünmenin yanlış olduğu kadar davanın karakterine uygun olmayanlarla birlikte yürümek, Atatürk’e, Cumhuriyet değerlerine ya da Türklüğe düşman kişilerden yardım dilenmek, yoldaş seçerken “namus” değil “ün” aramak da o derecede yanlıştır. Bağımsızlık mücadelesine zarar verir.

Örneğin daha bir yıl önce terör örgütünün meclisteki uzantısı olan partinin adayına destek veren Tarık Akan ve Aziz Rutkay, yani bölücülü hareketin güçlenmesine yaymaca (propaganda) ile katkı sağlayan bu kişiler 29 Ekime, Atatürk’e, Atatürkçülüğe nasıl bağlı olabilir?* Daha önemlisi, tam bağımsızlık ve Mustafa Kemâl’in Türkiye’si şiarıyla yollara dökülen insanlar nasıl bu kişilerin samimiyetine inanabilir? Mustafa Kemâl Atatürk, örneğin bölücü ve işbirlikçi Kürt Teâli Cemiyeti’nin çalışmalarına destek veren bir “aydın”ı almış mıdır yanına?


“… da seferberlik yürüyüşünde!” diye sevindiğiniz bu kişiler Atatürkçü ise neden bir kez olsun Türkiye’nin parçalanmaya doğru gittiğinden söz etmiyorlar? "Atatürk’ün altı okundan biri olan Türk milliyetçiliğini neden savunmuyorlar?" diye sormayacağım, çünkü milliyetçilik çoktan “faşizm” diye tu kaka ilân edilmiş taraflarından… Ama en azından bir ulus kavramını savunuş, teröre ve terör örgütüne tepki, bölünme tehlikesine dikkat çekiş görseydik kendilerinden. Nerde?..


Mustafa Kemâl Atatürk’ün ideolojisine layık olmak, onun yolunda dümdüz ilerlemek kolay değil. Elbette ağızla kuş tutmak da gerekmiyor, ancak onur gerekiyor, namus gerekiyor, vatanseverlik gerekiyor... (Ve bu kavramlar salt AKP düşmanlığıyla kazanılan şeyler olsaydı Kuzey Irak dağları onurdan namustan geçilmezdi!) Gerekli özelliklere sâhip olmayanları Atatürkçü diye halkın önüne çıkarmak, “destek veriyor” diye NED’in turuncu umutlarını kutsamak bu davaya zarar veriyor-verecektir…


Türkiye’nin bağımsızlığı, ulusal birliği ve Cumhuriyet söz konusu olduğunda, yani söz konusu vatansa; kişiler, isimler, ün, her şey teferruattır. Bu unutulmamalı…


Yarın Ankara’da Cumhuriyet bayramımızı birlikte kutlayacağımız özünde vatansever, Atatürkçü örgütlere şimdiden teşekkürler…


Erhan SANDIKÇI

* http://www.ertugrulkurkcu.org/haberler/ ... I1xOG8xpbw
İki Mustafa Kemâl vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemâl... İkinci Mustafa Kemâl, onu “ben” kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemâl sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemâl odur!
Kullanıcı küçük betizi
Erhan Sandıkçı
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 142
Kayıt: Cmt Şub 19, 2011 21:34

Şu dizine dön: Erhan SANDIKÇI

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x