
Avrupa Birliğinde kriz
İrlanda halkının AB Anayasasını reddetmesinin, birliğin durumunu tehlikeye attığı bildirildi
Genişlemenin ardından ortaya çıkan yeni anayasa ihtiyacını, 2005 yılında Fransa ve Hollandada düzenlenen referandumlardan olumsuz sonuç çıkması nedeniyle ertelemek zorunda kalan ABnin B planı olarak hazırladığı Lizbon Anlaşmasının referandum yoluna başvuran tek üye İrlandada reddedilmesi, Brükselde hayal kırıklığı yarattı. Brükselden gelen ilk tepkilerde başarısızlığın sorumluluğu, diğer 26 üyenin aksine referandum kararı alan İrlanda hükümetine yüklendi. Avrupa Parlamentosunun (AP) en büyük grubu Hristiyan Demokratlardan yapılan açıklamada, İrlanda halkının hayal kırıklığı yaratan tercihini kabullenmekten başka çareleri olmadığı belirtilerek, İrlanda hükümeti bu yenilginin edenlerini önümüzdeki hafta toplanacak AB zirvesinde açıklamak zorundadır denildi. Açıklamada, İrlandadaki referandum kampanyasının Lizbon Anlaşması ekseninden çıktığı ve bilgilendirici olmak yerine hilekar bir hal aldığı ileri sürüldü.
Kaos yaşanıyor
Hristiyan Demokratlar, Lizbon Anlaşmasını referanduma götürmeme kararı alan diğer 26 üyenin parlamentoda onay sürecine devam ederek, Avrupanın anayasa reformunda kararlı olduğu konusunda açık sinyal vermeleri çağrısında bulundu. APnin ikinci büyük grubu Sosyalistler ise İrlandadaki referandum sonucuna daha temkinli tepki vererek, 27 Avrupa ülkesi halkının ABden ne istediğinin açık tartışmayla ortaya çıkarılmasını istedi. Sosyalist Grup Başkanı Martin Schulz, Eğer (Lizbon) anlaşma İrlanda halkı tarafından reddedildiyse, önümüzdeki hafta toplanacak olan AB zirvesi liderliğini göstermelidir. İrlanda hükümeti şimdi ne istediğini ve bunu ABnin nasıl hayata geçirmesi gerektiğini söyleyerek (bu süreçte) kilit rol oynamak durumundadır dedi. Schulz, Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları nasıl bir AB istediklerini kamuoyuna biran önce açıklamak zorundalar görüşünü savundu.
AB Anayasasının rededilmesini manşetlerine taşıyan gazeteler, ABnin krize girdiğini yazdı.
