AB Emperyalizmi ve İşçi Sınıfı - Yıldırım Koç

Kitapları bu bölümde tanıtabilirsiniz.

AB Emperyalizmi ve İşçi Sınıfı - Yıldırım Koç

İletigönderen Kemal Şimşek » Cmt Kas 17, 2007 23:49

AB EMPERYALİZMİ VE İŞÇİ SINIFI
Yıldırım Koç




© Bu kitabın yayın hakları Analiz Basım Yayın Tasarım Gıda Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.nindir.

Birinci Basım: Aralık 2004 Kapak Resmi: PETROL-İŞ Eğitim Yayınları'nın "Gümrük Birliği'nin de Yükü İşçiye ve Yoksula" adlı kitapçığından (1996/2).
Teknik Hazırlık: Analiz Basım Yayın
Baskı: Analiz Basım Yayın
ISBN: 975-343-407-3
KAYNAK YAYINLARI: 403



ANALİZ BASIM YAYIN TASARIM GIDA
TİCARET VE SANAYİ LTD. ŞTİ. Meşrutiyet Cad. Kardeşler Han No: 12/3
34430 Galatasaray-İstanbul
web adresi: http://www.kaynakyayinlari.com
e-posta: iletisim@kaynakyayinlari.com
Tel: (0212) 252 21 56-99 Faks: (0212) 249 28 92


*****************

İÇİNDEKİLER

GİRİŞ 9

I. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN OLUŞUMU VE YAPISI 13

II. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN AKDENİZ,
BALKANLAR VE KAFKASLAR POLİTİKALARI 28


III. AVRUPA BİRLİĞİ'NDE İŞÇİ HAKLARI 38

IV. AVRUPA SENDİKACILIK HAREKETİNİN GELİŞİMİ 48
Uluslararası Sendikalar Federasyonu (IFTU) 49
Uluslararası Sendikalar Federasyonu (1913-1945) 53
Uluslararası Hür İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (ICFTU) 61
Avrupa Sendikalar Konfederasyonu 63

V. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN
TÜRKİYE POLİTİKASININ GELİŞİMİ 70


VI. AVRUPA BİRLİĞİ'NİN TÜRKİYE'DEN TALEPLERİ 85
Kıbrıs 87
Ege Sorunu 89
Ermeni Soykırımı İddiaları 90
Patrikhane 91
Heybeliada Ruhban Okulu'nun
Yeniden Faaliyete Geçirilmesi 92
Dinsel Özgürlüklere Saygı 93
Azınlıklar Sorunu-Bölücülük 94
Kamu Yönetimi Reformu 100
Yabancıların Türkiye'de Çalışmasının Önündeki
Engellerin Kaldırılması 101
Tarım 101
Özelleştirme 102
Sosyal Güvenlik Reformu Yabancılara Toprak Satışının Serbest Bırakılması 103
IMF Programlarının Uygulanması 103

VII. TÜRKİYE'DE İŞÇİ SINIFI VE SENDİKACILIK
HAREKETİNİN AVRUPA BİRLİĞİ POLİTİKALARI 105


ÖZYAŞAMÖYKÜSÜ 111

************

"Hepiniz bilirsiniz ki, Avrupa'nın en önemli devletleri, Türkiye'nin zararıyla, Türkiye'nin gerilemesiyle ortaya çıkmışlardır... "Bir şeyin zararıyla, bir şeyin yok olmasıyla yükselen şeyler, elbette, o şeylerden zarar görmüş olanı alçaltır. Gerçekten de Avrupa'nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve uygarlaşmasına karşılık, Türkiye gerilemiş, düştükçe düşmüştür... Nihayet Türkiye'yi ıslah etmek, Türkiye'yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına, iç yönetimine işlemiş ve sızmışlardır...

"Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur. Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak için, mutlaka Avrupa'dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa'nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa'dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı. Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir... İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür... "Türkiye'nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye'yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamları, adeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. Diyorlardı ki, 'biz adam değiliz ve olamayız, kendi kendimize adam olmamıza ihtimal yoktur.' Bizim canımızı, tarihimizi, varlığımızı, bize düşman olan, düşman olduğundan hiç şüphe edilmeyen Avrupalılara, kayıtsız şartsız bırakmak istiyorlardı. 'Onlar bizi idare etsin' diyorlardı."



Mustafa Kemal Paşa, TBMM Gizli Oturumu, 6 Mart 1922

*****************

GİRİŞ


Günümüzde Türkiye'nin ve Türkiye işçi sınıfının geleceğine ilişkin tartışmaların odak noktalarından biri, Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkileridir.

Bu konuda üç ayrı soru söz konusudur.

Türkiye uzun süre, "Avrupa Birliği'ne girelim mi, girmeyelim mi?" sorusunu tartıştı. Bu sorunun mantığında, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi almaya hazır olduğu, girip girmeme konusundaki kararın Türkiye'de bulunduğu gibi bir anlayış yatıyordu. Konuyla yakından ilgilenmeyenlerin büyük bölümü, soruyu hâlâ bu biçimiyle sormaya devam etmektedir.

Sorgulamada ikinci aşama, "Avrupa Birliği, Türkiye'yi üyeliğe alır mı, almaz mı?" oldu. Bu soruyu sormaya başlayanlar, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kendi içine almayacağı düşüncesini savunanlardı. Bu soruyu soranların çoğunluğunun kanısı, Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi bekleme odasında tutarak, onu kendi içine sokmadan, ondan tüm istediklerini alacağı bir çizgi izlenmekte olduğuydu.

Sorgulamada üçüncü aşama ise, "Avrupa Birliği Türkiye'yi parçalamaya mı çalışıyor?" sorusudur. Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi kendi içine almadan Türkiye'ye yaptırmak istedikleri, Türkiye'nin ve ulusumuzun bütünlüğü açısından son derece tehlikeli uygulamalardır. Avrupa Birliği henüz Ortadoğu'da ABD ile bir çatışmaya girebilecek güçte değildir. ABD'nin Türkiye'den talepleri, Büyük Ortadoğu Projesi'nde önemli askerî üslerin verilmesi ve "ılımlı İslam" modelinin merkezi olmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti bu iki talebe de olumlu yanıt vermediğinden, Türkiye topraklarının bir bölümünde kurularak Kürdistan ve Türkiye aleyhinde genişletilecek Ermenistan bu görevleri yerine getirebilir.


9

*************
Avrupa Birliği'nin ise, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu üzerinde bir talebi yoktur. Avrupa Birliği, önce eyaletlere bölünmüş, sonra da parçalanmış bir Türkiye'de, Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgelerinden oluşan bir yapıyı kendi içine alabilir.

Avrupa Birliği, acaba Türkiye'yi bekleme odasında tutarken ABD ile birlikte böyle bir stratejiyi uygulamaya mı sokmuştur?

Bugün Türkiye'de her kesimde ve özellikle de işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi içinde bu üç soru birlikte tartışılmaktadır. Verilen yanıtlar iki grupta toplanabilir.

Birinci yaklaşım, Avrupa Birliği'nin, insanlığın idealini temsil eden "alternatif bir sosyal model" olduğu görüşündedir. Bu yaklaşıma göre, Avrupa Birliği, insanlığın ve işçi sınıfının geleceğini güvence altına alacak bir demokrasi ve sosyal refah devleti projesidir. Türkiye, bu projeye dahil olabilmek için, kendisinden istenenleri yerine getirmelidir. Avrupa Birliği'nin istekleri, ilerici niteliktedir ve halkımızın yararınadır. Çağımızda "ulus-devlet"in modası geçmiştir. Avrupa Birliği'nin istekleri yerine getirilirse, Türkiye de "Avrupa sosyal modeli"nin üstünlüklerinden yararlanabilecektir. Halkımız ve özellikle Türkiye işçi sınıfı ise, demokratikleşmeyi kendi gücüyle sağlayabilecek kadar güçlü olmadığından, Avrupa işçi sınıfının yardımına muhtaçtır. Avrupa Birliği'nin talepleri, Türkiye'de sendikal hak ve özgürlükleri genişletecektir. Avrupa işçi sınıfı da, bu yardımı vermeye, dayanışmayı göstermeye hazırdır. Türkiye'nin, halkımızın ve hatta işçi sınıfımızın sorunlarını çözme yolu, Avrupa Birliği'ne katılmaktan geçmektedir. Türkiye eğer Avrupa Birliği'nin taleplerini yerine getirirse, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılması mümkün olabilecektir. Avrupa Birliği'nin Türkiye'yi parçalama gibi bir niyeti söz konusu değildir. Avrupa Birliği, demokrasinin ve insan haklarının, çağdaş uygarlığın beşiğidir. Birinci yaklaşımın utangaç savunucuları, Avrupa Birliği'nin bugünkü politikalarının bazılarını eleştirmekte ve kendi esas amaçlarının "emeğin Avrupası"nı yaratmak olduğunu, bu amaçla Avrupa Birliği işçi sınıfı ile bütünleşmenin gerekli ve hatta zorunlu olduğunu ileri sürmektedir.

10

**************
İkinci yaklaşım ise, emperyalist bir güç olan Avrupa Birliği'nin temel hedeflerinden birinin Türkiye'yi, halkımızı ve işçi sınıfımızı parçalayarak, bir bölümünü tümüyle Avrupa Birliği'nin denetimi altına sokmak olduğu görüşündedir. Avrupa Birliği'nin çeşitli raporlar aracılığıyla doğrudan ve IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar aracılığıyla dolaylı olarak ileri sürdüğü taleplerin hedefi, Türkiye'de ulus-devletin ve ulusumuzun parçalanmasıdır. Bu saldırı, aynı zamanda işçi sınıfını da etnik kökenlerine göre bölmeyi ve birbirine kırdırmayı amaçlamaktadır. Bu görüşü savunanlara göre, Avrupa işçi sınıfı da, Avrupa Birliği'nde uygulanacak "sosyal refah devleti"nin finanse edilebilmesi için Avrupa Birliği'nin emperyalist politikalarını desteklemekte ve bu konuda AB sermayesi ve devletleriyle açık bir biçimde işbirliği yapmaktadır. Avrupa Birliği işçi sınıfı, azgelişmiş ülkelerce emperyalist sömürüye büyük darbeler indirilmeden, AB sermayedarlarına karşı etkili bir mücadeleye girmeyecektir. AB işçi sınıfını uluslararası dayanışmaya zorlamanın yolu, AB emperyalizmini geriletmektir. Bu çerçevede, Türkiye'de antiemperyalist ulusalcı mücadele ile işçi sınıfının emeğin kurtuluşu mücadelesi aynı çizgide gelişmelidir ve gelişecektir.

Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi, gelişiminin yeni bir evresinin eşiğindedir.

1980-1988 döneminde yaşanan önemli sorunların sonrasında karşılaşılan ikilem, (a) eski ilişkilerin devamı veya (b) geleneksel siyasal tercihlerin ikinci plana itilerek sınıf kimliğinin öne çıktığı bir birlikteliğin sağlanması, dışarıdan siyasal denetim ve yönlendirmenin reddedilmesi ve meşru-demokratik kitle eylemlerinin geliştirilmesiydi. İkinci tercih seçilerek, 1989-1995 döneminde önemli kazanımlar elde edildi. Daha sonraki yıllarda kazanımlar azalırken, saldırı daha da yoğunlaştı.

11

*************

Günümüzde karşılaşılan ikilem şudur: (a) Emperyalizme umut bağlayan, bağımsızlığı ve ulusal egemenliği göz ardı ederek demokrasiden ve işçi haklarından söz eden teslimiyetçi bir çizgi; (b) vatanımıza yönelik saldırılara karşı en geniş antiemperyalist ve ulusalcı bir cephenin oluşturulmasına çalışan, demokrasinin ve işçi haklarının ön şartı olan bağımsızlığı ve ulusal egemenliği korumayı temel kabul eden, vatanın bütünlüğünü ve Cumhuriyetin kazanımlarını işçi hakları ve sendikal hak ve özgürlüklerle bütünlük içinde savunan mücadeleci bir çizgi.

Türkiye işçi sınıfı ve sendikacılık hareketi içinde, Avrupa Birlikçi bir yol izleyenler, İstiklal Savaşımız sırasında "İngiliz Muhibleri Cemiyeti"nin üyelerinin yaptığı işi yapmaktadır. Bu kitabın amacı, Avrupa Birliği'nin emperyalist özünü ve Avrupa işçi sınıfının emperyalizmi destekleyen politikalarını sergilemek, Avrupa Birliği'nin ve Avrupa işçi sınıfının, Türkiye'ye ve Türkiye işçi sınıfına hiçbir yarar sağlamayacağını anlatmaktır.

Türkiye açısından ikinci büyük tehdit kaynağı ABD emperyalizmidir. ABD emperyalizmi de, Türkiye'yi Büyük Ortadoğu Projesi'nde taşeron olarak kullanmak ve bu stratejide başarılı olamazsa, Türkiye'yi parçalayarak ABD'nin projelerinde kullanılabilecek bir Kürdistan yaratmak, Ermenistan'ın güçlenmesini sağlamak çabası içindedir. ABD sendikaları da bu amaç doğrultusunda etkinlik göstermektedir. ABD emperyalizmi, 2003 yılında Irak'ta başlattığı hukukdışı saldırı sonrasında giderek daha fazla teşhir olmaktadır. Günümüzde işçi sınıfı hareketi içinde ABD emperyalizmini savunan ve ABD sendikalarıyla ABD emperyalizminin politikaları doğrultusunda işbirliği yapmaya kalkan henüz bulunmamaktadır. ABD sendikalarının bu doğrultudaki çabaları (şimdilik) sonuçsuz kalmıştır. Ancak AB emperyalizmi ve AB işçi sınıfı konusunda bilgisizlik, kötü niyet ve hatta ihanet sürmektedir. Bu nedenle, kitabın amacı, Avrupa Birliği'nin ve Avrupa işçi sınıfının tutumunu sergilemekle sınırlı tutulmuştur.


12

****************
I AVRUPA BİRLİĞİ'NİN OLUŞUMU VE YAPISI (1)

Avrupa Birliği, Avrupa'nın önde gelen emperyalist ülkelerinin, dünya çapında bir güç oluşturabilmek amacıyla Avrupa Birleşik Devletleri'ni kurmaları yolunda önemli bir ara aşamadır. Avrupa Birliği'nin ilk adımlarının ortaya atılmasında belirleyici unsur, komünizmin Avrupa kıtasında hâkim olması korkusuydu. Avrupa sermayesinin gücü 1950'li yıllarda arttı ve ABD'nin kapitalist dünyadaki hegemonyasına karşı 1960'lı yıllarda alternatif bir güç odağının yaratılması çabaları öne çıktı. 1990'lı yıllarda ise temel hedef, ekonomik, siyasal, politik, kültürel ve askerî alanlarda alternatif bir küresel gücün yaratılmasıydı.

Bu konu tartışılırken, öncelikle tekrar tekrar vurgulanması gereken nokta, Avrupa Birliği'nin bir uluslararası örgüt olmadığıdır. Avrupa Birliği, yeni ve ulusüstü bir devlettir. Bu nedenle, Avrupa Birliği'ne "üye olmak" yerine "katılmak" ifadesi kullanılmaktadır. Avrupa Birliği'ne katılan ülkeler, ulusal egemenliklerinin önemli bir bölümünü, bu yeni ulusüstü devlet yapısıma devretmektedir.


__________________
(1) Avrupa Birliği ile ilgili olarak Erol Manisalı'nın ve Suat İlhan'ın kitapları son derece yararlıdır. Sayın Erol Manisalı'nın hemen akla gelen kitapları şunlardır: Türkiye Avrupa İlişkileri (Çağdaş Yay., İstanbul, 1998, 191 sayfa); İçyüzü ve Perde Ar-kasıyla Avrupa Çıkmazı, Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri (Otopsi Yay., İstanbul, 2001, 192 sayfa) ve Türkiye-Avrupa İlişkilerimle Sessiz Darbe (Derin Yay., İstanbul, 2002, 213 sayfa). Sayın Suat İlhan'ın konuya ilişkin kitapları da şunlardır: Avrupa Birliği'ne Neden Hayır, Jeopolitik Yaklaşım (Ötüken Yay., İstanbul, 2002, 212 sayfa); Avrupa Birliği'ne Neden Hayır-2 (Ötüken Yay., İstanbul, 2002, 159 sayfa); Avrupa Birliği Üyeliği Atatürkçülüğün Sonudur (Sağlık-İş Yay., Ankara, 2003, 35 sayfa); Türkiye'nin AB Yolu Tıkandı (ATO Yay., Ankara, 2003, 48 sayfa); Hristiyan Bayrağı Altına Çağrılıyoruz (ATO Yay., Ankara, 2004, 32 sayfa).

13
Ulusalcı, Emekten Yana, Devrimci
Kullanıcı küçük betizi
Kemal Şimşek
Üye
Üye
 
İletiler: 27
Kayıt: Cmt Kas 10, 2007 12:38
Konum: Muğla

Şu dizine dön: Kitap Tanıtımları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x