AB'nin Terördeki İki Yüzü

AB'nin Terördeki İki Yüzü

İletigönderen CessA » Pzr Kas 11, 2007 18:45

Kimler yalansız ki onlar ağlasın
Kimler günahsız ki onlar saklasın
Yalandan kim ölmüş, zamandan kim korkmuş
Dünya yalan söylüyor



Türkiye’de yaşanan terör saldırıları ve sonrasında yaşanan gelişmeler karşısında Avrupa’nın sergilediği yaklaşım, Mor ve Ötesi’nin “Yardım Et” şarkısında dediği gibi, yalan ve doğrunun birbirinin kılığına girdiği bir zamanda yaşadığımızı, yaşamak zorunda bırakıldığımız böylesine ahlaksız bir zamanda gördüğümüz şey ile bilmediklerimizin görmediğimiz şey ile bildiklerimizin neresine düştüğümüzü dahi kestiremediğimizi hatırlattı. Avrupa Birliği, Türkiye’nin acısını paylaştığı ama atılacak adımlar konusunda Türkiye’yi uyardığı başka bir deyişle Türkiye’nin vatandaşlarının güvenliğini sağlama hakkını anlayışla karşıladığı ancak Irak’ın toprak bütünlüğüne yönelik hiçbir hedef ve girişim olmaması gerektiğini dile getiriyor. Türkiye’nin yaşadığı terör sorunu karşısında duyarlı olmamakla sıkça suçlanan Avrupa Birliği, Dönem Başkanı Portekiz’in yaptığı yazılı açıklama ile Türkiye’nin yanında olduğu mesajını veriyor ancak Türkiye’yi Irak hükümeti ve bölgesel Kürt yönetimi ile görüşmelere devam etmesinde ısrar ediyor. 2002’den bu yana PKK, AB’nin ortak terör listesinde bulunmasına rağmen örgüt, Avrupa’daki faaliyetlerini sürdürüyor. Yani gerçekten de Mor ve Ötesi doğru söylüyor, “Yalandan Kim Ölmüş, Zamandan Kim Korkmuş, Dünya Yalan Söylüyor”.

Türkiye’nin “Batı”lığı Problemi

“Sırtını bize dönmüş ve demokratik değerleri reddetmiş bir Türkiye mi bizim için daha iyi?” diye soruyor Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Olli Rehn, cevabı ise hayır. Rehn, “Şu anda zorlu bir ikilem yaşayan Türkiye’yi AB yolundan çıkarmamaları” gerektiğini Türkiye’nin, “sorunlu bölgesinde istikrar çıpası olmasının Türkiye’den Avrupalı olmasında kendilerinin çıkarı olduğunu” belirtiyor. İngiliz Times gazetesi, Türkiye’nin on yıllardır istirkarsız bir bölgede güvenilir bir ortak olduğunu ancak yaşananlar nedeniyle Türkiye’nin Batının itidal çağrılarını dinleyecek aşamada olmadığını bu nedenle Ankara’nın yönünün Batıya dönük olduğundan artık emin olunamayacağını belirtiyor. Bu yüzden Times gazetesi, ABD ve AB’nin ihanetine uğradığını düşünen Türkiye karşısında İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un Türkiye’yi sınır ötesi operasyondan vazgeçirmek için çabalaması gerektiğini bunun için ise Türkiye’nin AB üyeliğine verilen desteğin tonunun yükseltilmesinin Türkiye’yi sınır ötesi operasyondan vazgeçirmede bir koz olarak kullanması gerektiğini dile getiriyor. Ne de olsa Türkiye Ortadoğu gibi istikrardan yoksun bir bölgede Batı’nın, Ortadoğu tasavvurunda, İslami değerler ile demokrasinin ele ele yürüyebildiğine eşsiz bir örnekti(!). Türkiye’nin terörle mücadelesinde duyarlılıktan yoksun Avrupa Birliği neden sonra Türkiye’nin vatandaşlarını koruma ve terörle mücadele çabalarına uluslararası toplumun destek vermesi çağrısında bulundu, durup düşünmek gerek.

Sloven filozof Slavoj Zizek, Times’ın Türkiye’nin Batı’dan kopmak üzere olduğu iddiasının aksine egemen devletlerin evrensel insan haklarının korunması söyleminde temellendirdikleri gerekçeler ile askeri müdahaleleri meşrulaştırdıkları yeni küresel düzene Türkiye’nin olası sınır ötesi operasyonu ile katılmak üzere olduğunu dolayısıyla Türkiye’nin “şimdi Batılılaştığını” söylüyor. Zizek, Türkiye’yi, Sarkozy Fransa’sının İran’a karşı takındığı tutuma benzer şekilde, terörle mücadele adı altında sınır ötesi “saldırı”ya başlamaya hazır olmakla suçluyor. Zizek’in Türkiye’ye ilişkin değerlendirmesinin haklı olup olmadığı oldukça tartışılır, karşı çıkılabilecek birçok eksik ya da yanlış olarak nitelendirilebilecek nokta var. Ama Zizek’in değerlendirmesinden yola çıkarak işaret etmek istediğimiz, Türkiye’nin olası sınır ötesi operasyonunun Avrupa’nın yanı sıra Ortadoğu’da Türkiye’de algılandığından nasıl da farklı algılandığını ve yorumlandığı… Yaklaşık yüzyıl önce bir diğer Avrupalı filozof, Friedrich Nietzsche, “değerleri tersine değerlendirme” adına kendi çağının Avrupasının bazı “gösterişli sözleri” veya “modern insanın ‘erdemleri’ni” sıralarken tolerans kelimesinin evet ve hayır için duyulan güçsüzlük olduğuna işaret ediyor. Bizim yüzyılımızın Avrupasının öne çıkan değerleri arasında “diyalog” ve son günlerin meşhur sözcüğü “diplomasi” tersine değerlendirildiğinde nasıl bir anlam ifade ediyor dersiniz?

Stratejik Ortak İngiltere

Türkiye’nin olası sınır ötesi operasyonu yalnızca Türkiye’de değil Avrupa’da da gündemin en üst sırasında yer alıyor hiç şüphesiz. Hakkâri’deki terör saldırısından bu yana Avrupa ama en çok İngiltere basını Türkiye’nin sınır ötesi operasyon yapma ihtimalini ve olası bir sınır operasyonun Türkiye ve Irak’a olası etkilerini, nereden baktıklarına bağlı olarak değişen bir biçimde, tartışıyor. Hatta İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Independent, Guardian ve Times muhabirleri, Irak’ın kuzeyinde PKK’nın kamplarını ziyaret ediyor, teröristlerle röportajlar yapıyorlar. İngiliz basınının çoğunlukla “Kürt isyancılar” olarak tanımladığı teröristler, Türkiye’nin olası sınır ötesi operasyonuna nasıl baktıkları böylesi bir durumda nasıl bir yol izleyecekleri hakkında mülakatlar veriyorlar. AB’nin terör örgütleri listesinde bulunan PKK teröristlerini “Kürt isyancılar” ya da “Kürt gerillalar” olarak tanımlandığı haber ve röportajlar, İngiltere’nin en çok okunan gazetelerinin İngiliz kamuoyunun şekillendirilmesinde nasıl büyük bir gücü elinde bulundurduğu düşünülecek olursa rahatsız edici olmaktan öte Türkiye’nin aleyhine…

İngiltere basınının aksine İngiltere’de hükümet, “PKK ve onun şemsiyesi altındaki bütün örgütleri” terörist örgütler olarak tanımlıyor, Türkiye’ye terörle mücadele konusunda destek verdiğini belirtiyor. Zira İngiltere Türkiye’nin yeni “Stratejik Ortağı”… Başbakan R.Tayyip Erdoğan ile İngiltere Başbakanı Gordon Brown’un Londra’da imzaladıkları Stratejik Ortaklık Belgesi, iki ülkenin terörle mücadelede işbirliği içinde olacağını bildiriyor. Türkiye’nin “içinde bulunduğu güç durumdan çıkması için Türkiye’ye yardım edeceklerini” söyleyen Brown yine de sorunun “diplomatik yollardan” çözülmesini istiyor. Brown, üç şey sıralıyor: 1. PKK’yı ve şemsiyesi altında faaliyet gösteren örgütlerin terörist ilan edilmesi 2. Terörizmle mücadelede işbirliği 3. Irak Hükümeti ve “bölgesel Kürt yönetimi” ile birlikte terörist faaliyetlerin Irak sınırı dışına çıkarılmasını sağlamak. Terörle mücadele konusunda ne tür somut adımlar atılacağı ya da İngiltere’nin sorunun “diplomatik yollardan” çözülmesinden tam olarak neyin kastedildiğini anlamak mümkün değil. Erdoğan ve Brown’un düzenlediği ortak basın toplantısından elde ettiğimiz bilgilere göre Stratejik Ortaklık Belgesi Brown’ın deyimiyle Türkiye ve İngiltere arasında artan ticaretin tanınması- Türkiye’de faaliyet gösteren 1500 İngiliz şirketi, Türkiye’de yaşayan 1700 İngiliz vatandaşı, Türkiye’ye gelen 1,5 milyon turist- anlamını taşıyormuş. Türkiye ve İngiltere’nin Basra’da ortaklaşa kuracakları sanayi bölgesi de cabası.(!).
Bir kez daha gördüğümüz şey ile bilmediklerimizin görmediğimiz şey ile bildiklerimizin neresine düştüğümüzü anlayamadığımız birbirinden afili sözcüklerle donatılmış ama gerçekte ne anlam taşıdığımızdan bihaber olduğumuz, bihaber bırakıldığımız bir durum…

Avrupa, Türkiye’ye terörle mücadele konusunda “destek” verdiğini söylüyor ancak sorunun “diplomatik yollardan” çözülmesinde ısrarını sürdürüyor. “Irak’taki Kürt yönetimine” baskı kurmak ya da Avrupa’da PKK’nın onunla bağlantılı örgütlerin ya da televizyon kanallarının faaliyetlerini yasaklamak adına çaba göstermek yerine taraflara yalnızca çağrıda bulunmakla yetiniyor. Öte yandan orantılı güç kullanmanın ötesinde olası bir sınır ötesi operasyonun AB ile ilişkileri olumsuz etkileyeceği de Türkiye’ye hatırlatılıyor.


kaynak
Resim
Kullanıcı küçük betizi
CessA
Üye
Üye
 
İletiler: 1164
Kayıt: Prş Nis 26, 2007 14:50
Konum: Rohan

İletigönderen Türk-Kan » Pzr Kas 11, 2007 19:21

hic olur mu öyle sey... :twisted: hükümetin yeni aciklamasi var, AB yolunda kararliyiz diye... :twisted: dost AB, müttefik AB :twisted:
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

İletigönderen Ram » Pzr Kas 11, 2007 21:27

CESSA, teşekkürler.

Video eklenmiştir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen CessA » Pzt Kas 12, 2007 13:14

Ram, video için de ben sana teşekkür ederim.
Resim
Kullanıcı küçük betizi
CessA
Üye
Üye
 
İletiler: 1164
Kayıt: Prş Nis 26, 2007 14:50
Konum: Rohan


Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x